Doğal öldürücü hücre veya doğal kâtil hücre diye adlandırılan bir çeşit lenfosit hücresi.
'Adenozin trifosfat, hücre içinde bulunan çok işlevli bir nükleotittir. İngilizce Adenosine Triphosphateden ATP olarak kısaltılır. En önemli işlevi hücre içi biyokimyasal reaksiyonlar için gereken kimyasal enerjiyi taşımaktır. Fotosentez ve hücre solunumu sırasında oluşur. ATP bunun yanı sıra RNA sentezinde gereken dört monomerden biridir. Ayrıca ATP, hücre içi sinyal iletiminde protein kinaz reaksiyonu için gereken fosfatın kaynağıdır. 3 tane fosfattan oluşur.
Guanozin-5'-trifosfat (GTP), bir pürin nükleozid trifosfattır. Transkripsiyon sırasında RNA bireşimi için gerekli yapı taşlarından birisidir. Bir guanin bazı, bir riboz şekeri ve üç fosfat grubundan meydana gelir. Guanin ribozun 1. karbonuna, trifosfat bölümü ise ribozun 5. karbonuna bağlıdır.
Biyolojide sinyal transdüksiyonu bir hücrenin bir cins sinyal veya uyarıyı başka birine dönüştürme sürecidir. Çoğu zaman bu, hücre içinde enzimlerin yürüttüğü biyokimyasal reaksiyonlarla gerçekleşir, bunlar birbirine ikincil habercilerle bağlanıp bir "ikincil haberci yolu" oluştururlar. Bu süreçler genelde hızlı olur, iyon akıları durumunda milisaniyeler mertebesinde, protein ve lipit aracılıklı kinaz çağlayanı (cascade) durumunda dakikalar mertebesinde sürer. Çoğu sinyal transdüksiyonu işleminde sinyal ilk uyarandan ileri doğru yayıldıkça bu olaylara katılan protein ve diğer moleküllerin sayısı da artar ve böylece küçük bir sinyal büyük bir tepki doğurabilir; buna "sinyal kaskadı" denir. Bakteri ve diğer tek hücreli organizmalarda, hücrenin sahip olduğu sinyal trasndüksiyon süreçleri onun çevresine nasıl tepki vereceğini belirler. Çok hücreli organizmalarda organizmanın bir bütün olarak çalışmasını sağlamak için bireysel hücrelerin davranışlarını koordine eden pek çok sinyal transdüksiyon süreci gerekmektedir. Tahmin edileceği üzere, bir organizma ne kadar karmaşıksa organizmanın sahip olduğu sinyal transdüksiyon süreçlerinin repertuvarı da o derece karmaşık olmak durumundadır. Dolasıyla hücresel seviyede hem iç hem de dış çevrenin duyumu sinyal transdüksiyonuna dayalıdır. Çoğu hastalık, örneğin diyabet, ateroskleroz, özbağışıklık (otoimmünite), kanser, sinyal transdüksiyon yollarındaki bozukluklardan kaynaklanır. Bu durum, sinyal transdüksiyonunun biyoloji kadar tıpta da olan önemini ortaya koyar.
Bu bir protein listesidir. "%" ile işaretlenmemişlerin hepsi insan proteomunda bulunabilir. Eğer bir proteinin EC numarası varsa, aşağıdaki başlıklardan birine uysa dahi bu sayfada değil de enzim listesinde yer almalıdır.
Moleküler biyolojide bir transkripsiyon faktörü genlerin transkripsiyonunu düzenlemek için DNA üzerinde belli bir diziye bağlanabilen bir proteindir. Bunlar diziye-özgün DNA bağlanma proteini olarak da adlandırılır. Transkripsiyon faktörleri tek başına veya bir komplekste yer alan başka proteinlerle beraber, RNA polimeraz tarafından bir genin transkripsiyonunu ya kolaylaştırırlar veya engeller.
Kalıp tanıma reseptörleri veya PRRler, mikrobiyal patojenler veya hücresel stresle ilgili molekülleri tanımak için bağışıklık sistemi hücrelerince üretilen proteinlerdir. Örnek, desen veya patern tanıma reseptörleri olarak da adlandırılabilmektedirler.
Src bir proto-onkojenik tirozin kinaz grubudur. Çok hücreli organizmalarda hücreler arası sinyal iletiminde rol oynarlar. Ayrıca, hücresel büyüme ve embriyonik gelişimin düzenlenmesinde rol oynadıkları düşünülmektedir. Bu sebeple, kanser araştırmalarında üzerinde durulan proteinlerdendir.
RAS, G-Proteini türünde bir proto-onkogen ve bunu kodlayan genin adıdır.
Protein fosforilasyonu, bir proteine bir fosfat grubu (PO4) eklenmesidir. Protein fosforilasyonu pek çok hücresel süreçte önemli bir rol oynar.
G proteinleri hücrenin dışından gelen sinyalleri hücre içine ileten ve hücre içinde değişiklikler oluşturan bir protein ailesidir.Birçok hormonlar,nörotransmitterler ve diğer sinyal iletim molekülleri sinyallerini hücre içine bu yolla iletir.
Hücre yüzeyi reseptörleri, hücre ile hücre dışı ortam arasındaki iletişimde görev alan özelleşmiş integral membran proteinleridir. Ekstrasellüler sinyal molekülleri reseptöre bağlanırlar. Bu bağlanma ile membranın intrasellüler tarafında bazı kimyasal değişiklikler meydana gelir. Böylece reseptör özgün bir rol oynamış ve hücre içinde bir takım değişiklikler tetiklenmiş olur. Bu süreç sinyal transdüksiyonu olarak adlandırılır.
İnsülin benzeri büyüme faktörü (IGF) veya somatomedin, insüline benzeyen bir proteindir. Bir çeşit haberci molekül davranışı sergiler. Fizyolojik ortamda iletişimde önemli bir etkendir. Somatomedinlerin büyüme üzerine birçok etkisi insüline benzemektedir. Büyüme hormonu somatomedinlerin salgılanmasını uyarır.
İnsülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) veya somatomedin C, çocukluk büyümesinde önemli rolü olan ve yetişkinlerde anabolik etkileri olan insüline benzeyen bir molekül yapısında olan bir hormondur.
Nekroptoz nekroz veya enflamatuar hücre ölümü için programlanmış bir formdur. Geleneksel olarak nekroz, apoptoz yoluyla düzenli olarak programlanmış hücre ölümünün aksine, hücresel hasar veya patojenlerin infiltrasyonundan kaynaklanan programlanmamış hücre ölümü ile ilişkilidir. Nekroptozun keşfi, hücrelerin nekrozu programlanmış bir şekilde yürütebildiğini ve apoptozun her zaman tercih edilen hücre ölümü formu olmadığını göstermiştir. Ayrıca, nekroptozun immünojenik doğası, bağışıklık sistemi tarafından patojenlere karşı savunmaya yardımcı olmak gibi belirli durumlarda katılımını desteklemektedir. Nekroptoz, virüs replikasyonunu kısıtlamak için viral caspase inhibitörlerinin varlığında hücrenin kaspazdan bağımsız bir şekilde "hücresel intihar" geçirmesine izin veren bir viral savunma mekanizması olarak iyi tanımlanmıştır. Nekroptoz, Crohn hastalığı, pankreatit ve miyokardiyal gibi enflamatuar hastalıkların bir bileşeni olarak karakterize edilmiştir.
İnsülin benzeri büyüme faktörü 1 (IGF-1) reseptörü, insan hücre membranında bulunan bir proteindir. İnsülin benzeri büyüme faktörü 1 (IGF-1) adı verilen bir hormon ve IGF-2 adı verilen ilişkili bir hormon tarafından aktive edilen bir transmembran reseptörüdür. Tirozin kinaz reseptörleri sınıfına aittir. Bu reseptör, moleküler yapı olarak insüline benzeyen bir polipeptit protein hormonu olan IGF-1'in etkilerine aracılık eder. IGF-1 büyümede önemli bir rol oynar ve yetişkinlerde de anabolik etkilere sahiptir, yani iskelet kası ve diğer hedef dokuların hipertrofisini indükleyebilir. IGF-1 reseptöründen yoksun olan fareler, gelişimlerinin sonlarında ölürler ve vücut kütlelerinde çarpıcı bir azalma gösterirler. Bu, reseptörün güçlü büyüme teşvik edici etkisini gösterir.
Tirozin-protein kinaz benzeri 7 (CCK4) olarak da bilinen, insanlarda PTK7 geni tarafından kodlanan bir reseptör tirozin kinazdır.
Tirozin-protein kinaz transmembran reseptör ROR2, insanlarda kromozom 9'un uzun kolunun 9. pozisyonunda bulunan ROR2 geni tarafından kodlanan bir proteindir. Bu protein, kemik ve kıkırdak büyümesinden sorumludur. Robinow sendromu ve otozomal dominant brakidaktili tip B'de rol oynar. ROR2, reseptör tirozin kinaz benzeri yetim reseptör (ROR) ailesinin bir üyesidir.
Natalie G. Ahn, Boulder'daki Colorado Üniversitesi'nde kimya ve biyokimya profesörü. Araştırmaları, fosforilasyon ve kanserlerde uzmanlaşarak hücre sinyalleme mekanizmalarını anlamaya odaklanmıştır. Ahn'ın çalışması, genetik kodu ve genetiğin yaşam süreçlerini nasıl etkilediğini anlamak için "klasik kimya" araçlarını kullanmaktadır. 2003 yılından günümüze Boulder'daki Colorado Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapmakta ve burada Seçkin Profesör konumundadır. 1994 ve 2014 yılları arasında Howard Hughes Tıp Enstitüsü araştırmacı olarak çalışmıştır. 2018 yılında ise Ulusal Bilimler Akademisi'nde Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyeliğine seçilmiştir.