İçeriğe atla

Tipiklik unsuru

Tipiklik unsuru bağlamlarına göre farklı anlamlar kazanan genel bir hukuk ilkesidir.[1]

Ceza hukuku

İnsan hareketlerinin soyut kavramlar aracılığıyla tanımlanması olan tipiklik, maddi ve manevi unsur olmak üzere ikiye ayrılır. İlgili ceza kanunu maddesi incelendiğinde fiil ve ölüm gibi dış dünyada görülebilen şeyler suçun maddi unsurunu oluştururken kast ve amaç gibi görülemeyen şeyler manevi unsuru oluşturur.

Tipiklik, her suç için soyut olayı oluşturan esas unsurların tanımlanmasını sağlar ve buna bağlı olarak orantılılık ilkesi yoluyla uygun cezayı belirlemek için gerekli olan olumsuz değeri ortaya koyar.[2]

Ticaret hukuku

Ticaret hukukunda tipiklik unsuru, aynî hakların yasalar tarafından belirli sayıda olacak şekilde önceden belirlenmesi ve özel kişilerin iradesine dayalı olarak daha fazla artırılamayacağı ile ilgilidir.[3]

İdare hukuku

İdare hukukunda, tipiklik ilkesi, idari işlemlerin numerus clausus olarak kabul edilmesi gerektiğini ve bu nedenle İtalyan idari sistemi tarafından yasalarca öngörülenlerle sınırlı olduğunu belirtir.[4]

Kaynakça

  1. ^ "Tipicità | La Legge per tutti" (İtalyanca). 24 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Haziran 2024. 
  2. ^ Grimaldi, Ilaria (6 Mayıs 2020). "Il principio di proporzionalità della pena nel disegno della Corte Costituzionale". Giurisprudenza penale (İtalyanca). 7 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Haziran 2024. 
  3. ^ Themelize.me. "Guida a Open Graph". www.tesionline.it (İtalyanca). 7 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Haziran 2024. 
  4. ^ "Provvedimento, tipicità". www.exeo.it (İtalyanca). 26 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Haziran 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi</span> Türkiyenin ilk hukuk fakültesi

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, tüm idari ve akademik birimleriyle İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt merkez kampüsünde faaliyet gösteren Türkiye'nin ilk hukuk fakültesidir. Türkiye Barolar Birliği'nin hukuk fakültelerine yönelik 22 ölçütlü değerlendirmesine göre Türkiye'nin en iyi hukuk fakültesidir.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">Ceza</span>

Ceza ya da yaptırım, genel anlamıyla suç karşılığında insanlara veya kuruluşlara uygulanan bir yaptırımdır. Ceza Arapça kökenli bir kelimedir. Anlamı, yapılan kötü bir eylemin karşılığıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ceza hukuku</span>

Ceza hukuku, suç ve ceza kavramlarını inceleyen kamu hukuku bölümüdür. Genel veld Bailey, özel ceza hukuku olarak ikiye ayrılır.

Vatana ihanet, vatan hainliği ya da hıyanet-i vataniye, meşrû egemenlik organını devirmeye veya otoritesini yıkmaya, bağlı olduğu devlete karşı savaşmaya veya düşmanla iş birliği etmeye yönelik eylemleri kapsayan suç türü. Tarih boyunca birçok hukuk sisteminde tüm suçların en büyüğü olarak değerlendirilmiş ve en şiddetli biçimlerde cezalandırılmıştır.

Suç, kanunlar tarafından yanlış veya zararlı olduğu için ceza tehdidiyle yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılabilen davranıştır. Genel olarak suç, saptanan ve saptanamayan suçlar olarak ikiye ayrılır. Saptanamayan suçların gerçekleşip gerçekleşmedikleri belirsiz olduğu veya kanıtlanamadıkları için cezalandırılmaları söz konusu değildir. Ceza hukukunda suça göre para cezası, tutuklama, hapis, hatta ölüm cezası verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Delil</span>

Delil hukuki işlemlerde bir şeyi teyit etmeye yönelik kullanılan ipuçlarıdır. Bu ipuçları, karara varılırken hangi ispatların dikkate alınması veya hangilerinin dikkate alınmaması gerektiğini belirler. Deliller belgesel delil, maddi delil, dijital delil, aklayıcı delil, suçlayıcı delil, uydurma delil türlerinde olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Düşünce özgürlüğü</span>

Düşünce özgürlüğü, başka bir deyişle ifade özgürlüğü veya vicdan özgürlüğü demokrasinin temel ilkesidir. İnsan haklarına ilişkin bütün belgelerde ilk sırada vurgulanmıştır. Kimsenin müdahalesi olmadan her fert istediğini düşünme hakkına sahiptir ve bu hakkın korunması gerektiğine, düşünce özgürlüğünün kimseye duyurulmadan sadece beyinde kalan bir soyut işlem değil, açıklama, ifade, tartışma, yayınlama özgürlüğünü de beraberinde getirdiğine dair açık toplumlarda bir temel uzlaşma ilkesi olmuştur.

Hukukun herkes bakımından bağlayıcı olması gerekir. Kişiler bazen olması gereken gibi davranırlar, bazen de bu düzeni bozarlar. Hukukun var oluş nedenlerinden biri de bu noktada başlar. Yani toplumun düzenini korunması durumu. Devreye giren hukuki kuralları çiğneyen kişilerin bu yanlış davranışlarına engel olunur ve o kişilere bu kurallara uymaya zorunlu kılınır. Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Kısaca yaptırım "Bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.". Yaptırım bir hukuk kuralını diğer sosyal düzen kurallarından ayırır.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa hukuku</span>

Anayasa hukuku, ulus devletlerin ve diğer siyasi organizasyonların kurucu ve temel yasaları hakkındaki çalışmaları içermektedir. Anayasalar hükûmetler için bir çatı oluşturur, otorite, yeni yasa ve düzenlemelerin yapılmasında siyasi yapıların işlevlerini sınırlandırabilir veya tanımlayabilir.

Basit şekliyle taksir bir kişinin kendisinden beklenen özen ve dikkati göstermeden sergilediği davranışın kanunda öngörülen sonuca yol açması durumudur.

Masumiyet karinesi, suçsuzluk ilkesi veya uluslararası hukuk terimi olarak presumption of innocence; suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrini. Evrensel hukuk kurallarına göre, bir kişinin masum olduğunun kanıtlanmasına gerek yoktur; kişinin suçluluğunun kanıtlanamamış olması yeterlidir. Bunun için masumiyet karinesinin temelini, hukukta hüküm giydirmenin yalnızca iddia edilen suçların kanıtlanmasıyla mümkün olduğu gerçeği oluşturur. Bu da hüküm giymemiş kimsenin suçlu sayılamayacağı veya suçlu olarak lanse edilemeyeceği ilkesini; yani masumiyet karinesini doğurur. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrini olup; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer almaktadır. Buna bağlı olarak bu bildiriye taraf olan ülkeler, yasalarında bu doktrine yer vermek durumundadır.

<span class="mw-page-title-main">Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin devlet yapısı</span>

Kuzey Kıbrıs'ın devlet yapısı, Kuzey Kıbrıs cumhuriyetle yönetilmekte olup yarı başkanlık sistemi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda devlet başkanı, başbakan ise hükûmetin başkanıdır. Çok partili sistem uygulanmaktadır. Yürütme yetkisi hükûmetin elindedir. Yasama yetkisi ise hükûmetle beraber Cumhuriyet Meclisi'ne aittir.

Kısas ilkesi eski toplumlarda suç işleyen kişinin veya ait olduğu kabilenin işlenen suça eş değer şekilde cezalandırılması anlamına gelmekteydi. Yani göze göz, dişe diş, kulağa kulak ve cana karşılık can. Eski toplumlarda bireysel sorumluluk ilkesi bulunmadığı için suçlu yerine bir başkası, örneğin en yakın akrabası cezalandırılabilirdi. Çoğu zaman da fiilin kasdi bir eylem olup olmadığı da göz ardı edilir, her can için bir can veya kan bedeli alınırdı.

Tazminat, hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zarara karşılık olarak ödenen bedel, zarar ödencesidir. Tazminat zararların giderilmesini amacıyla sorumlu tarafından zarar görene ödenen veya mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen parasal veya bir değer veya edimdir. Mahkemelerce kişilik haklarının uğradığı zararları gidermek için manevi tazminat, hukuka aykırı eylem nedeniyle mal varlığında yaşanan eksilmeleri karşılamak üzere maddi tazminat veya bir hukuka aykırı eylemin yarattığı düşünülen tüm zararın ödetilmesi amacıyla cezalandırıcı tazminat ödenmesine karar verilebilir.

Ceza muhakemesi veya ceza yargılaması, ceza hukukunda iddia, savunma ve yargılama sürecidir. Amaç ise maddi gerçeğe ulaşılmasıdır.

"Göze göz" karşılıklı adalet ilkesini ifade eden Çıkış Kitabı 21:23–27'de bulunan bir emirdir. Roma uygarlığında lex talionis, yaralayan kişinin, zarar gören tarafça aynı ölçüde cezalandırılması ilkesidir. Daha yumuşak yorumlarda mağdur yaralanmanın [tahmini] değerini tazminat olarak alabilirdi. Tazminat zarar ile orantılı olmalıydı.

Hukuka aykırılık, hukuk düzeninin emirlerine ve yükümlülüklerine uyulmaması durumunu belirten haksız fiilin unsurlarından biridir.

Kusur, hukuki bir terim olarak failin haksızlık teşkil ettiğini bildiği halde bir fiili işlemesi sonucu doğan hukuki sorumluluğu ve kınanabilirliğini ifade eder. Temel ilke, bir sanığın eylemlerinin neden olabileceği zararı öngörebilmesi ve dolayısıyla bu tür eylemlerden kaçınmayı amaçlaması gerektiğidir.