Timeos (diyalog)
Timeeus (/taɪˈmiːəs/; Yunanca: Τίμαιος, Timaios, [tǐmaɪ̯os]), genelde ismi var olup cismi olmayan bir karakter tarafından uzun monologlar formatında verilen Plato'nun diyaloglarından biridir ve tahminen Milattan önce 360 yıllarında yazılmıştır.[1] Çalışma fiziksel dünyanın ve insanların doğasının spekülasyonunu ortaya koyar ve Critias'ın diyaloğunu takip eder.[1] Konuşmadaki katılımcılar Sokrates, Locri'nin Timeos'unu, Hermocrates ve Critias'ı içerir.[1] Bazı bilim adamları diyalogda görünenin Thirty Tyrants'ın Critias'ı değil de onun büyük babası Critias olduğuna inanırlar.[1]
Giriş
Diyalog, Sokrates ideal durumunu betimledikten sonra meydana gelir. Plato’nun eserrinde böyle bir tartışma Cumhuriyet’te meydana gelir. Sokrates kendi tanımladığı ideal durumun eğlence amaçları için yeterli olmadığını ve diğer devletler ile ilgilenmesinin bazı hesaplarını duyması halinde mutlu olacağını söyler(19b).
Hermocrates Socrates’I zorlamayı ister ve Critias’ın bunu yapmanın bedelini bildiğininden bahseder (20b). Critias Atlantis’in Solon’un Mısır’da Atlantis’in hikâyesini, Athen’lerin nasıl bir ideal devlet olduğunu ve Atlantis’e karşı savaştıklarının hikâyesini anlatarak devam eder (25a). Critias kendisini önüne geçiyor olduğuna inanır ve Timaues’un evrenin kökeninden insanlara hikâyeler anlatacağına inanır. Atlantis’in hikâyesi Critias a ertlenmiştir. Diyaloğun ana konusu, Timaeus un anlatımıyla devam eder.
Timaeus Hesabının Özeti
Fiziksel Dünyanın Doğası
Timaeus fiziksel dünya ile sonsuz dünya arasındaki farkı açıklayarak başlar. Fiziksel dünya değişir ve yok olur: bu nedenle de görüşe ve bir nedene dayanmayan hislere maruz kalır. Sonsuz dünya ise asla değişmez: bir nedene dayanır. (28a) Iki dünya arasındaki konuşmalar, nesnelerin değişik doğaları hakkında devam eder. Gerçekten de, “değişken olmayan, sabit ve açıkça anlaşılır bir açıklama değişken olmayacktır ve sabit olacaktır; değişen bir açıklama muhtemel ve değişecektir ve yalnızca muhtemeldir.” Varlık oluşurken, gerçek de inanca dönüşür. Bu nedenle fiziksel dünyanın tanımında insan “muhtemel bir hikâyeden fazlasını aramamalıdır”(29c). Timeaus hiçbir şey bir neden olmadan “oluşmaz ya da değişmez” olduğu için evrenin oluşumunun nedeninin baba da evrenin yapımcısı olarak adlandırdığı bir Tanrı ya da hakim olması gerektiğini önerir. Ve evren adil olduğu için, hakim onu yapmak için sonsuz modele bakmış olduğunu, yok olana bakmamış olduğunu düşünür (29a). Dolayısıyla, ebedi ve mükemmel dünya formlarını ve ideallerini şablon olarak kullanarak, eskiden sadece bir düzensizlik içinde var olan dünyamızı oluşturmaya başladı.
Evrenin Amacı
Timeaus evrenin oluşumunu açıklayarak devam eder; ve evrenin oluşumunu ilahi bir ustanın el işi olarak atfeder. Hakim, iyi olarak, dünya kadar iyi olmak istedi. Hakimin değişmeyen ve ebedi modeli taklit ederek maddenin dışında düzen getirdiği söylenir. Genellikle ‘gereklilik’ olarak çevirilen Ananke Plato’nun cosmogony sindeki diğer var olan elementti. Daha sonra Platocular Hakimin kafasındaki sonsuz modeli açıkladılar. (Daha sonraları “demiurge” terimi Gnostics ler tarafından bir hakaret terimi olarak Kabul edildi çünlü onlar bu terimi düşmüş ve hatalı bir evren yaratmış olan bir tanrı olak algıladılar ancak Plato’nun kullandığı terim bu değildi.)
Evrenin Özellikleri
Timeaus maddeyi homojenliği ve dengesi eksik olarak tanımlar; dört element (toprak, hava, ateş ve su) şekilsiz, karışık ve kararlıdır. Düüzenin düzensizliğe karşı daha çok tercih edildiğinden, yaratıcının esas işi maddeye düzen ve açıklık getirmek idi. Bu nedenle dünyanın bütün özellikleri tanrının adil ve iyi veya iyi ve kötü arasındaki fark seçimiyle açıklanabilir.
Öncelikle dünya yaşayan bir varlıktır. Aklı olmayan yaratıklar görünüş olarak aklı olanlara göre daha zayıf oldukları için, zekanın ruha yerleştirilmesi gerekir bu nedenle de yaratıcı “zekayı ruha, ruhu bedene” koymuştur böylece de yaşayan ve zeki bir btün oluşturmuştur. “ Bu nedenle olasılık dili kullanarak, dünyanın Tanrı tarafından takdir edilmiş bir ruh ve zekaya sahip olarak yaşayan bir varlık haline geldidiyebiliriz”(30b)
Sonra, parça olan bütünle karşılaştırıldığında noksan olduğundan, dünya tek olmalıydı. Bu nedenle yaratıcı birkaç tane dünya değil yalnızca bir tane dünya yarattı. (31b)
Bunun yanı sıra yaratıcı evrenin yapısını belirli oranlarda göstermek için dört elementten algılanabilir olarak yarattı. Aslında, tcisimleri görülebilen ve sert yapan toprak ve ateşin yanı sıra, üçüncü bir elemenente ihtiyaç duydu: “Iki şey bir üçüncüsü olmadan bir araya getirilemez, ikisini bağlayacak bir üçüncüye ihtiyaç vardır.”Bunun yanı sıra dünya bir yüzey değil de bir katı olduğundan, dördüncü bir elemente uyuma ulaşmak için ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle yaratıcı su ve havayı ateş ile toprak arasına koydu. “ Ve bu nedenlerle, bu dört elementten dünya yaratıldı ve belirli oranlarda aralarındaki uyum sağlandı.”(31-33).
Şekline gelince, yaratıcı dünyayı geometric bir küre şeklinde yarattı. Aslında, yuvarlak bir şekil en ideali idi, çünkü o bütün diğer şekilleri kapsar ve ortalardı ve bütün şekillerin en omnimorphic olanı idi: Tanrı birbirine benzeyenler benzemeyenlerden çok daha adil diye düşündü” (33b)
Yaratıcı dünyaya tur atan ya da dairesel bir hareket yükledi ve bu “akıl ve zeka” için en uygun olanıydı. (34a)
Sonunda, tanrı dünyanın ruhunu yarattı, ruhu dünyanın bedenininin merkezine koydu ve her yöne dağıttı. Mükemmel, kendine yeten ve zeki bir varlık olarak, dünya bir ilahtı. (34b)
Dünya Ruhunun Yaratılması
Timeaus daha sonra dünyanın ruhunun nasıl yaratıldığını anlatır. (Plato2nun devamındaki anlatımları belirsizdir ve hatta Sophist’in ışığında okunması gerekir). Yaratıcı üç elementi birleştirdi: Aynılığın iki versiyonu (bir bölünemez ve bir bölünebilir), Farklılığın iki versiyonu (bir bölünemez ve yine bir bölünebilir) ve Varlık veya Varoluş un iki çeşidi (bir kez daha bölünemez ve bir bölünebilir). Buradan üç bileşik madde, ortalama Varlık (ya da karışım), ortalama Aynılık, ortalama Farklılık oluştu. Buradan bir final madde oluştu: Dünya’nın Ruhu. Sonra onu matematiksel oranlarda böldü; bileşiği uzunlamasına böldü, X (chi) harfinde olduğu gibi iki bandı ortada sabitledi ve iki kesişen daire elde etmek için sonra onları uçlarından bağladı. Yaratıcı eksenlerinden bir daireses hareket yükledi ve dış daireye Aynılık verilip, yatay olarak sağa döndürülürken iç daireye Farklılık verilip çaprazlamasına sağa döndürüldü. (34c-36c).
Yaratıcı Aynılık’ın hareketine öncelik verdi ve bölünmemiş olarak bıraktı ancak Farklılık’ın hareketini eşit olmayan yedi daire elde etmek için altı parçaya böldü. Bu dairelerin üçünün eşit hızlarda diğer üçünün farklı hızlarda olmak suretiyle ancak belli bir oranda farklı yönlerde hareket etmesini istedi. Bu daireler gök cisimlerinin yörüngelerini oluşturdu: üçü Güneş, Venüs ve Satürn ile eşit hızlarda hareket ederken, diğer dördü Ay, Mars, Jüpiter ve Satürn ile eşit olmayan hızlarda hareket ettiler (36c-d). Bu karmaşık hareketler kendini tekrar eder ve sonunda “tam” yıl ya da “mükemmel” yıl tamamlanmış olur (39d).
Daha sonra, yaratıcı ruh ve bedeni birleştirdi. Ruhu merkezden başlayarak en uçlarına kadar her yönde dağıttı ve görünmez ruhun görünen bedeni kaplamasına izin verdi. Ruh hareket etmeye başladı ve bu onun sonsuz mantıksal yaşamının başlangıcı oldu (36e). Bu nedenle, Aynılık, Farklılık ve Varoluş’tan doğru oranlarda oluşturalarak, ruh her karşılaştığı maddede aynılık veya farklılık açıklar. Bu mantıklı bir nesne, Çeşitlilik’ in iç dairesi hareketini ruha iletir ve burada görüşler ortaya çıkar, ama entelektüel bir nesne olduğunda, Aynılık ’ın dairesi mükemmel birşekilde döner ve gerçek bilgi ortaya çıkar.
Böylece Aynılık, Farklılık ve Varoluş tarafından ve doğru ölçülerde oluşturularak, ruh karşılaştığı her nesnede aynılık veya farklılığı açıklar. Hissedilebilen bir nesne olduğunda, Çeşitliliğin iç dairesi hareketini ruha iletir ve burası fikirlerin oluştuğu yerdir, ancak entelektüel bir nesne olduğunda Aynılığın dairesi mükemmel bir şekilde döner ve gerçek bilgi oluşur.
Elementler
Timeaus her bir elementin en küçük parçalarının özel bir geometric şekle sahip olduğunu iddia etmiştir. Bu şekiller, dörtgen (ateş), sekizgen (hava), yirmigen (su) ve kübik (toprak)’dir. Timaeus bazı antik Yunanların fiziksel evreni oluşturduğuna inandığı toprak, su,hava ve ateş olan elementlerin oluşumu hakkında tahminlerde bulunur. Timaeus her bir elementi belirli bir Platonik katı ya bağlar. Buna göre toprak kübik, hava sekizgen, su yrimigen ve ateş dörtgendir. Bu her bir çokyüzlü 30-60-90 derecelik üçgensel yüzeylerden oluşmaktadır. Her bir elementin yüzeyleri dik açılı üçgenler olarak bölünebilir ve daha sonra bunlar fiziksel maddeyi oluşturmak için bir araya getirilebilir. Maddenin belirli özelllikleri, örneğin suyun ateşi söndürmesi gibi, bu üçgenlerin şekli ve bir araya gtirilme şekline bağlıdır. Beşinci element ise on iki yüzlüdür ancak bunun yüzeyleri üçgensel değildir ve bu Evrenin şeklini bir bütün olarak temsil etmek için kullanılır. Bu muhtemelen bütün elementlerin Tanrı’nın evreni yarattığı şekil olan küreye benzemesinden kaynaklanmaktadır. Diyolağun final bölümünün büyük bir kısmı, insanın yaradılışı, insan anatomisi, insan algısı ve ruhun dağıtılışı gibi konuları işlemektedir.
Altın Oran
Her üç numara için, küp ya da kare olsun, bir ortalama olduğu zaman, ortalamaya son terim olarak ilk terim olduğunda, ortalama ilk ve son olarak ve ilk ve son ortalamalar olarak, sonunda aynı olan hepsi olarak hepsi aynı olacaklardır. Bu ise altın oran olarak bilinen estetik olarak mükemmel bir oran anlamına gelir.
Sonrası
The Timeaus Cicero tarafından Latinceye çevrilmiştir ve ilk kısmı (53c) Calcidius circa 321 AD tarafından tercüme edilmiştir. Timaeus of Calcidius ' kısmi çeviri erken Ortaçağ'da Latince okuyuculara yalnızca Platonik diyalog ve klasik doğa felsefesinin birkaç eserlerinden biri oldu. Böylece eser Neoplatonic kosmoloji üzerinde güçlü bir etki yaptı ve 12 yüzyıl Hristiyan eğitimcilerinden Chartes Okulu’ndan Thierry Chartres üzerinde de etkiler yaratmıştır. Daha sonra bu eğitimciler eseri Hristiyan inancı ışığında yorumlamışlardır.