İçeriğe atla

Timeos (diyalog)

Timeeus (/taɪˈmiːəs/; Yunanca: Τίμαιος, Timaios, [tǐmaɪ̯os]), genelde ismi var olup cismi olmayan bir karakter tarafından uzun monologlar formatında verilen Plato'nun diyaloglarından biridir ve tahminen Milattan önce 360 yıllarında yazılmıştır.[1] Çalışma fiziksel dünyanın ve insanların doğasının spekülasyonunu ortaya koyar ve Critias'ın diyaloğunu takip eder.[1] Konuşmadaki katılımcılar Sokrates, Locri'nin Timeos'unu, Hermocrates ve Critias'ı içerir.[1] Bazı bilim adamları diyalogda görünenin Thirty Tyrants'ın Critias'ı değil de onun büyük babası Critias olduğuna inanırlar.[1]

Giriş

Diyalog, Sokrates ideal durumunu betimledikten sonra meydana gelir. Plato’nun eserrinde böyle bir tartışma Cumhuriyet’te meydana gelir. Sokrates kendi tanımladığı ideal durumun eğlence amaçları için yeterli olmadığını ve diğer devletler ile ilgilenmesinin bazı hesaplarını duyması halinde mutlu olacağını söyler(19b).

Hermocrates Socrates’I zorlamayı ister ve Critias’ın bunu yapmanın bedelini bildiğininden bahseder (20b). Critias Atlantis’in Solon’un Mısır’da Atlantis’in hikâyesini, Athen’lerin nasıl bir ideal devlet olduğunu ve Atlantis’e karşı savaştıklarının hikâyesini anlatarak devam eder (25a). Critias kendisini önüne geçiyor olduğuna inanır ve Timaues’un evrenin kökeninden insanlara hikâyeler anlatacağına inanır. Atlantis’in hikâyesi Critias a ertlenmiştir. Diyaloğun ana konusu, Timaeus un anlatımıyla devam eder.

Timaeus Hesabının Özeti

Fiziksel Dünyanın Doğası

Timaeus fiziksel dünya ile sonsuz dünya arasındaki farkı açıklayarak başlar. Fiziksel dünya değişir ve yok olur: bu nedenle de görüşe ve bir nedene dayanmayan hislere maruz kalır. Sonsuz dünya ise asla değişmez: bir nedene dayanır. (28a) Iki dünya arasındaki konuşmalar, nesnelerin değişik doğaları hakkında devam eder. Gerçekten de, “değişken olmayan, sabit ve açıkça anlaşılır bir açıklama değişken olmayacktır ve sabit olacaktır; değişen bir açıklama muhtemel ve değişecektir ve yalnızca muhtemeldir.” Varlık oluşurken, gerçek de inanca dönüşür. Bu nedenle fiziksel dünyanın tanımında insan “muhtemel bir hikâyeden fazlasını aramamalıdır”(29c). Timeaus hiçbir şey bir neden olmadan “oluşmaz ya da değişmez” olduğu için evrenin oluşumunun nedeninin baba da evrenin yapımcısı olarak adlandırdığı bir Tanrı ya da hakim olması gerektiğini önerir. Ve evren adil olduğu için, hakim onu yapmak için sonsuz modele bakmış olduğunu, yok olana bakmamış olduğunu düşünür (29a). Dolayısıyla, ebedi ve mükemmel dünya formlarını ve ideallerini şablon olarak kullanarak, eskiden sadece bir düzensizlik içinde var olan dünyamızı oluşturmaya başladı.

Evrenin Amacı

Timeaus evrenin oluşumunu açıklayarak devam eder; ve evrenin oluşumunu ilahi bir ustanın el işi olarak atfeder. Hakim, iyi olarak, dünya kadar iyi olmak istedi. Hakimin değişmeyen ve ebedi modeli taklit ederek maddenin dışında düzen getirdiği söylenir. Genellikle ‘gereklilik’ olarak çevirilen Ananke Plato’nun cosmogony sindeki diğer var olan elementti. Daha sonra Platocular Hakimin kafasındaki sonsuz modeli açıkladılar. (Daha sonraları “demiurge” terimi Gnostics ler tarafından bir hakaret terimi olarak Kabul edildi çünlü onlar bu terimi düşmüş ve hatalı bir evren yaratmış olan bir tanrı olak algıladılar ancak Plato’nun kullandığı terim bu değildi.)

Evrenin Özellikleri

Timeaus maddeyi homojenliği ve dengesi eksik olarak tanımlar; dört element (toprak, hava, ateş ve su) şekilsiz, karışık ve kararlıdır. Düüzenin düzensizliğe karşı daha çok tercih edildiğinden, yaratıcının esas işi maddeye düzen ve açıklık getirmek idi. Bu nedenle dünyanın bütün özellikleri tanrının adil ve iyi veya iyi ve kötü arasındaki fark seçimiyle açıklanabilir.

Öncelikle dünya yaşayan bir varlıktır. Aklı olmayan yaratıklar görünüş olarak aklı olanlara göre daha zayıf oldukları için, zekanın ruha yerleştirilmesi gerekir bu nedenle de yaratıcı “zekayı ruha, ruhu bedene” koymuştur böylece de yaşayan ve zeki bir btün oluşturmuştur. “ Bu nedenle olasılık dili kullanarak, dünyanın Tanrı tarafından takdir edilmiş bir ruh ve zekaya sahip olarak yaşayan bir varlık haline geldidiyebiliriz”(30b)

Sonra, parça olan bütünle karşılaştırıldığında noksan olduğundan, dünya tek olmalıydı. Bu nedenle yaratıcı birkaç tane dünya değil yalnızca bir tane dünya yarattı. (31b)

Bunun yanı sıra yaratıcı evrenin yapısını belirli oranlarda göstermek için dört elementten algılanabilir olarak yarattı. Aslında, tcisimleri görülebilen ve sert yapan toprak ve ateşin yanı sıra, üçüncü bir elemenente ihtiyaç duydu: “Iki şey bir üçüncüsü olmadan bir araya getirilemez, ikisini bağlayacak bir üçüncüye ihtiyaç vardır.”Bunun yanı sıra dünya bir yüzey değil de bir katı olduğundan, dördüncü bir elemente uyuma ulaşmak için ihtiyaç duyuldu. Bu nedenle yaratıcı su ve havayı ateş ile toprak arasına koydu. “ Ve bu nedenlerle, bu dört elementten dünya yaratıldı ve belirli oranlarda aralarındaki uyum sağlandı.”(31-33).

Şekline gelince, yaratıcı dünyayı geometric bir küre şeklinde yarattı. Aslında, yuvarlak bir şekil en ideali idi, çünkü o bütün diğer şekilleri kapsar ve ortalardı ve bütün şekillerin en omnimorphic olanı idi: Tanrı birbirine benzeyenler benzemeyenlerden çok daha adil diye düşündü” (33b)

Yaratıcı dünyaya tur atan ya da dairesel bir hareket yükledi ve bu “akıl ve zeka” için en uygun olanıydı. (34a)

Sonunda, tanrı dünyanın ruhunu yarattı, ruhu dünyanın bedenininin merkezine koydu ve her yöne dağıttı. Mükemmel, kendine yeten ve zeki bir varlık olarak, dünya bir ilahtı. (34b)

Dünya Ruhunun Yaratılması

Timeaus daha sonra dünyanın ruhunun nasıl yaratıldığını anlatır. (Plato2nun devamındaki anlatımları belirsizdir ve hatta Sophist’in ışığında okunması gerekir). Yaratıcı üç elementi birleştirdi: Aynılığın iki versiyonu (bir bölünemez ve bir bölünebilir), Farklılığın iki versiyonu (bir bölünemez ve yine bir bölünebilir) ve Varlık veya Varoluş un iki çeşidi (bir kez daha bölünemez ve bir bölünebilir). Buradan üç bileşik madde, ortalama Varlık (ya da karışım), ortalama Aynılık, ortalama Farklılık oluştu. Buradan bir final madde oluştu: Dünya’nın Ruhu. Sonra onu matematiksel oranlarda böldü; bileşiği uzunlamasına böldü, X (chi) harfinde olduğu gibi iki bandı ortada sabitledi ve iki kesişen daire elde etmek için sonra onları uçlarından bağladı. Yaratıcı eksenlerinden bir daireses hareket yükledi ve dış daireye Aynılık verilip, yatay olarak sağa döndürülürken iç daireye Farklılık verilip çaprazlamasına sağa döndürüldü. (34c-36c).

Yaratıcı Aynılık’ın hareketine öncelik verdi ve bölünmemiş olarak bıraktı ancak Farklılık’ın hareketini eşit olmayan yedi daire elde etmek için altı parçaya böldü. Bu dairelerin üçünün eşit hızlarda diğer üçünün farklı hızlarda olmak suretiyle ancak belli bir oranda farklı yönlerde hareket etmesini istedi. Bu daireler gök cisimlerinin yörüngelerini oluşturdu: üçü Güneş, Venüs ve Satürn ile eşit hızlarda hareket ederken, diğer dördü Ay, Mars, Jüpiter ve Satürn ile eşit olmayan hızlarda hareket ettiler (36c-d). Bu karmaşık hareketler kendini tekrar eder ve sonunda “tam” yıl ya da “mükemmel” yıl tamamlanmış olur (39d).

Daha sonra, yaratıcı ruh ve bedeni birleştirdi. Ruhu merkezden başlayarak en uçlarına kadar her yönde dağıttı ve görünmez ruhun görünen bedeni kaplamasına izin verdi. Ruh hareket etmeye başladı ve bu onun sonsuz mantıksal yaşamının başlangıcı oldu (36e). Bu nedenle, Aynılık, Farklılık ve Varoluş’tan doğru oranlarda oluşturalarak, ruh her karşılaştığı maddede aynılık veya farklılık açıklar. Bu mantıklı bir nesne, Çeşitlilik’ in iç dairesi hareketini ruha iletir ve burada görüşler ortaya çıkar, ama entelektüel bir nesne olduğunda, Aynılık ’ın dairesi mükemmel birşekilde döner ve gerçek bilgi ortaya çıkar.

Böylece Aynılık, Farklılık ve Varoluş tarafından ve doğru ölçülerde oluşturularak, ruh karşılaştığı her nesnede aynılık veya farklılığı açıklar. Hissedilebilen bir nesne olduğunda, Çeşitliliğin iç dairesi hareketini ruha iletir ve burası fikirlerin oluştuğu yerdir, ancak entelektüel bir nesne olduğunda Aynılığın dairesi mükemmel bir şekilde döner ve gerçek bilgi oluşur.

Elementler

Dörtgen (ateş)
oktahedron ( hava)
yirmigen ( su )
küp ( dünya)

Timeaus her bir elementin en küçük parçalarının özel bir geometric şekle sahip olduğunu iddia etmiştir. Bu şekiller, dörtgen (ateş), sekizgen (hava), yirmigen (su) ve kübik (toprak)’dir. Timaeus bazı antik Yunanların fiziksel evreni oluşturduğuna inandığı toprak, su,hava ve ateş olan elementlerin oluşumu hakkında tahminlerde bulunur. Timaeus her bir elementi belirli bir Platonik katı ya bağlar. Buna göre toprak kübik, hava sekizgen, su yrimigen ve ateş dörtgendir. Bu her bir çokyüzlü 30-60-90 derecelik üçgensel yüzeylerden oluşmaktadır. Her bir elementin yüzeyleri dik açılı üçgenler olarak bölünebilir ve daha sonra bunlar fiziksel maddeyi oluşturmak için bir araya getirilebilir. Maddenin belirli özelllikleri, örneğin suyun ateşi söndürmesi gibi, bu üçgenlerin şekli ve bir araya gtirilme şekline bağlıdır. Beşinci element ise on iki yüzlüdür ancak bunun yüzeyleri üçgensel değildir ve bu Evrenin şeklini bir bütün olarak temsil etmek için kullanılır. Bu muhtemelen bütün elementlerin Tanrı’nın evreni yarattığı şekil olan küreye benzemesinden kaynaklanmaktadır. Diyolağun final bölümünün büyük bir kısmı, insanın yaradılışı, insan anatomisi, insan algısı ve ruhun dağıtılışı gibi konuları işlemektedir.

Altın Oran

Her üç numara için, küp ya da kare olsun, bir ortalama olduğu zaman, ortalamaya son terim olarak ilk terim olduğunda, ortalama ilk ve son olarak ve ilk ve son ortalamalar olarak, sonunda aynı olan hepsi olarak hepsi aynı olacaklardır. Bu ise altın oran olarak bilinen estetik olarak mükemmel bir oran anlamına gelir.

Sonrası

The Timeaus Cicero tarafından Latinceye çevrilmiştir ve ilk kısmı (53c) Calcidius circa 321 AD tarafından tercüme edilmiştir. Timaeus of Calcidius ' kısmi çeviri erken Ortaçağ'da Latince okuyuculara yalnızca Platonik diyalog ve klasik doğa felsefesinin birkaç eserlerinden biri oldu. Böylece eser Neoplatonic kosmoloji üzerinde güçlü bir etki yaptı ve 12 yüzyıl Hristiyan eğitimcilerinden Chartes Okulu’ndan Thierry Chartres üzerinde de etkiler yaratmıştır. Daha sonra bu eğitimciler eseri Hristiyan inancı ışığında yorumlamışlardır.

Kaynakça

  1. ^ a b c d Fine, Gail (2019). The Oxford handbook of Plato (2. bas.). New York, NY: Oxford University Press. ISBN 978-0190639730. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Aristoteles</span> Antik Yunan filozofu (MÖ 384–322)

Aristoteles veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.

<span class="mw-page-title-main">Platon</span> Antik Yunan filozofu

Platon veya Eflatun, Antik Yunan filozofu ve bilgesi.

<span class="mw-page-title-main">Logos</span>

Logos, Yunancada duyguları kavrama anlamındaki pathos sözcüğünün karşıt anlamı olan us ile kavrama anlamındadır.

Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür.

<span class="mw-page-title-main">Kozmoloji</span> Evreni konu alan bilim dalı

Kozmoloji, bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalıdır.

Vika, kendi içinde çeşitli kollara ayrılan, doğa tabanlı, dogmatik olmayan çağdaş bir pagan dinidir. Vika inanışına sahip olanlar, kendilerini Vikan olarak adlandırır. Hristiyanlık öncesi Batı ve Kuzey Avrupa geleneklerine dayanan Vika, 1950'lerde İngiltere'de yayılmaya başlamış ve zamanla özellikle Avrupa ve ABD'de taraftar bulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Zerdüştçülük</span> Tek Tanrılı bir Antik İran dini

Zerdüştçülük, Zerdüştîlik ya da Mecûsîlik, günümüzden 3.500 yıl önce Zerdüşt tarafından İran'da kurulan, yaklaşık M.Ö. 6. yüzyıldan M.S. 7. yüzyıla kadar Pers, Med ve Sasani İmparatorluğu’nun dini olan, içerisinde düalist ve eskatolojik inanışın ilk örneklerini barındıran, dünyanın en eski tek tanrıcı vahiy dini. Bu dine inananlar Zerdüştçü, Mazdaist ve Zerdüştî olarak adlandırılıyor olup bedenen öldükten sonra dirilip Ahura Mazda'nın huzuruna çıkacaklarına ve orada sorgulanacaklarına inanırlar. Zamanla Zerdüştlüğün Zurvanizm gibi alt dalları ortaya çıkmıştır. Zurvanizm inancı, Zurvan olarak bilinen zaman ve kader tanrısını baş tanrı konumuna yükseltmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Plotinos</span> Filozof

Plotinos, Neoplatonizmin kurucusu antik filozof. Plotinos hakkındaki bilgilerimizin çoğu, kendisi de filozof olan Porfirios'un Plotinos'un baş eseri Enneadlar'a yazdığı önsözden gelmektedir. Plotinos'un mistik felsefesi Yahudi, Hristiyan, gnostik ve Müslüman filozoflara ve mistiklere yüzyıllar boyunca esin kaynağı olmaya devam etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İdealizm</span> felsefi görüş

İdealizm, gerçekliğin özünü yalnızca fenomen olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, maddesel olma­yan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak belirleyen ve maddeyi düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş. Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Miletli Anaksimenes</span> Antik Yunan Sokrates öncesi düşünürü

Anaksimenes, doğa filozofu ve geleneksel olarak Batı dünyasının ilk filozofları kabul edilen Miletos'lu üç düşünürün sonuncusudur. Helenistik döneme ulaşabilen yazılarından günümüze kalanlar, yalnızca sonraki yazarların kendi çalışmalarına aldıkları bazı bölümlerdir. Bu nedenle Anaksimenes'in düşüncelerine ilişkin yorumlar çoğunlukla birbirleriyle çelişir.

Karma, Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle birlikte kullanılarak; karma yasası, karmik plan ve karmik telafi gibi farklı anlamlara gelen terimlerin oluşturulmasında kullanılmıştır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Taoizm, Sihizm ve teozofide kullanılan bir terimdir.

İdealar Kuramı, felsefede önemli bir prensip olarak Platon tarafından ortaya atılmış ve episteme anlayışından doğmuştur. Gerçek bilginin temelinin ancak idealar dünyâsında bulunabileceği temeline dayanır.

<span class="mw-page-title-main">Kötülük problemi</span> Gereksiz Acı Argümanında olduğu gibi Kötülüğün ve mutlak iyi olan Tanrının nasıl bağdaştığına ilişkin felsefi bir sorun

Epikür Paradoksu, din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan bir Tanrı'nın varlığının nasıl bağdaştığı şeklindeki bir sorudur. Sorunu ilk olarak Epikür mantıksal bir formül ile ortaya koymuş, o zamandan beri de felsefe ile hiçbir ilişkisi olmayan kişilerden filozoflara kadar hemen herkesin zihnini meşgul etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Stoacı fizik</span>

Stoacı fizik evrende işlemekte olan doğal süreçleri açıklamak üzere antik Yunan ve Roma Stoacı filozofları tarafından geliştirilmiş olan doğa felsefesidir. Stoacılar’a göre, evren, tek bir panteist tanrıdır, fakat aynı zamanda maddenin esasıdır. Evrenin en ilkel varlığı, var olan her şeyin temeli olan ilahi “öz”dür (pneuma). Kuvvetin maddeden ayrılması ilahi ateşi (aether) üretir, tüm maddenin temeli olan ateş elementlere ayrılır ve evrenin ilahi varoluş nedenine (logos) göre işleyen "pneuma"nın neden olduğu gerilimler tarafından şekillendirilir. Bu süreçler; sonsuz bir döngü (palingenesis) içerisinde evrenin oluş, gelişim ve nihai olarak yok oluşundan sorumludurlar. İnsan ruhu, evreni ortaya çıkaran coşkun ilahi ateşten (aether) bir yayılımdır ve insan duyuları ruhun yönetici parçası olan insan zihninin özüyle etkileşim halindeki nesnelerden ilahi öz (pneuma) akışının aktarımıdır. Stoacılar, aynı zamanda diğer tanrıların ve ilahi öznelerin varlıklarını da kabul etmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ksenokrates</span> MÖ 4. yüzyıl Yunan filozofu, matematikçi ve bilgin

Kalkedonlu Ksenokrates, Yunan filozof, matematikçi ve MÖ 339/8'den 314/3'e kadar Platonik Akademinin lideri (bilgin) Öğretileri, genellikle matematiksel öğelerle daha yakından tanımlamaya çalıştığı Platon'un öğretilerini takip etti. Ayrıca otuz üçler konseyinin hevesli bir öğrencisiydi. Üç varoluş biçimini ayırt etti: Duyarlı, anlaşılır ve ikisinin birleşiminden oluşan üçüncüsü, sırasıyla duyu, akıl ve görüşe karşılık geliyordu. Birliği ve dualiteyi evreni yöneten tanrılar ve ruhu kendi kendine hareket eden bir sayı olarak görüyordu. Tanrı her şeyi kuşatır ve ilahi ile ölümlü arasında, ruhun koşullarından oluşan iki şeytani güç vardır. O, matematiksel nesnelerin ve Platonik Fikirlerin, onları ayıran Platon'un aksine aynı olduğunu savundu. Ahlakta, erdemin mutluluk ürettiğini, ancak harici malların ona hizmet edebileceğini ve amacını gerçekleştirmesini sağlayabileceğini öğretti.

İyi ideası ya da Platon felsefesindeki bir kavramdır. Platon'un cumhuriyet diyaloğunda (508e2-3) Sokrates karakteriyle anlatılır. Bu form, eğitim gören bir filozofun bir filozof-krala ilerlemesini sağlayan formdur. Açıkça görülemez veya açıklanamaz, ancak kişinin diğer tüm formları gerçekleştirmesine izin veren formdur. İyinin tanımı, içinde belirli iyi şeylerin paylaştığı, uzay ve zamanın dışında var olan mükemmel, ebedi ve değişmeyen bir Formdur.

<span class="mw-page-title-main">Azoth</span>

Azoth, evrensel bir ilaç veya evrensel çözücü olarak kabul edildi ve simyada arandı. Diğer bir simyasal idealleştirilmiş madde olan alkahest'e benzer şekilde, azot birçok simya çalışmasının amacı, hedefi ve vizyonuydu. Sembolü Caduceus'du. Başlangıçta simyacılar tarafından felsefe taşı gibi aranan okült bir formül için kullanılan terim, cıva elementi için şiirsel bir kelime haline geldi. Adı Ortaçağ Latincesidir, azoc'un bir başkalaşımıdır ve duyular ve semboller söz konusu olduğunda cıva, tuz ve kükürt eklenmesi yerine azotu tek başına cıva olarak bağlamak dönemin yaygın bir yanılgısı olsa da orijinal olarak Arapça al-zā'būq "cıva"dan türetilmiştir

Felsefede, Tanrı'nın yaratıcısı sorunu, Tanrı'nın var olduğu varsayımına dayanarak, Tanrı'nın varlığından sorumlu olan varsayımsal nedene ilişkin tartışmadır. Evrenin yaratıcısının da aynı kısıtlamalara sahip olması gerektiğini ileri sürerek, evrenin bir yaratıcı olmadan var olamayacağı önermesine karşı çıkar. Bu da, bir yaratıcının varsayılan her yeni yaratıcısının kendi yaratıcısına sahip olduğunun varsayıldığı sonsuz bir gerileme sorununa yol açabilir. Evren için gerekli bir ilk-neden açıklaması olarak bir yaratıcı tanrının teistik önermelerine yönelik ortak bir meydan okuma şu sorudur: "Tanrı'yı kim yarattı?"