İçeriğe atla

Theseus'un gemisi

Theseus'un gemisi, felsefede bir paradoks.

Plutark'ın aktardığı Yunan efsanesine göre, Girit'ten muzaffer dönen Theseus'un gemisi Atina'da hatıra olarak uzun süre muhafaza edilir. Zamanla geminin tahtaları çürüdükçe yenileriyle değiştirilir. Öyle ki, bir gün geminin değiştirilmedik hiçbir parçası kalmaz. Bu durumda gemi hâlâ Theseus'un gemisi sayılır mı, yoksa başka bir gemi hâline mi gelmiştir? Gemi, antik filozoflar için tartışma konusu olur.

Tarihçe

Pompeii'den Thesus ve Ariadne'nin Girit'ten Kaçışını Gösteren bir Fresk. Plutarch'a göre Atinalılar, gemiyi on yıllarca saklamış ve parçalarını eskidikçe birer birer değiştirmiştir.

Orijinal hikâyeye göre, "Theseus'un Gemisi" paradoksu, tüm bileşenleri tek tek değiştirilen bir geminin aynı gemi olarak kalıp kalmayacağı konusundaki bir tartışmayı ele alır. Bu sorunun hesabı, Plutarkhos tarafından "Theseus'un Hayatı" adlı eserinde korunmuştur:[1]

Girit'den Theseus ve Atina gençlerinin dönüş yaptığı gemi otuz kürekliydi ve Atinalılar tarafından Demetrius Phalereus'un zamanına kadar korundu. Eskimiş tahtaları çıkarıp yerlerine yeni ve daha güçlü ağaçlar yerleştirerek gemiyi korumuşlardı. Bu nedenle bu gemi, büyüme konusundaki mantıksal sorunların filozoflar arasında bir örnek haline gelmiştir; bir taraf geminin aynı kaldığını iddia ederken, diğer taraf geminin aynı olmadığını savunuyordu.

— Plutarch, Life of Theseus 23.1

Yüzyıllar sonra filozof Thomas Hobbes, geminin çürümüş parçalarının Atinalılar tarafından atılması ve yerlerine konulması sırasında bir bekçi tarafından toplandığını ve bu çürümekte olan tahtaların ikinci bir gemi yapmak için kullanıldığını varsayarak bu düşünce deneyimini genişletti.[1] Hobbes, iki sonuç veren gemiden hangisinin, bekçinin mi yoksa Atinalıların mı, "orijinal" gemi ile aynı gemi olduğu sorusunu sordu.[2]

Çünkü bu Theseus'un Gemisi (sürekli tamirle fark yaratan, eski tahtaların çıkarılması ve yenilerinin yerine konulmasıyla ilgili, Atina sofistlerinin tartıştığı), bütün tahtalar değiştirildikten sonra başlangıçta olduğu gibi aynı Sayısal Gemi miydi; ve birisi eski tahtaları çıkar çıkarmaz, daha sonra aynı sırayla bir araya getirerek onlardan yeniden bir gemi yapmış olsaydı, bu şüphesiz ki başlangıçtaki gemiyle aynı Sayısal Gemi olurdu ve bu da, Sayısal olarak aynı iki Gemi olurdu ki bu da anlamsızdır... Ancak bir şeyin Kimliği hakkında soru sorduğumuzda, ona hangi ismin verildiğini düşünmeliyiz... böylece bir Gemi, Maddeyi böyle biçimlenmiş olarak ifade ettiği için, Madde aynı kaldığı sürece aynı olacaktır; ancak Madde'nin hiçbir parçası aynı değilse, o zaman Sayısal olarak başka bir Gemi olacaktır; ve Madde'nin bir kısmı aynı kalırsa, bir kısmı değişirse, o zaman Gemi kısmen aynı, kısmen aynı olmayacaktır.[3]

— Hobbes, "Kimlik ve Farklılık Üzerine"[3]

Hobbes, iki sonuç veren gemiyi, "Kimlik" veya aynılığın iki farklı tanımını gösteren iki farklı gemi olarak düşündü: 1) orijinal gemi ile aynı "Form"u koruyan gemi, yani malzemenin tamamen değiştirilmesine rağmen sürekli olarak devam eden; 2) aynı "Madde"den yapılmış gemi, yani ilk parça değiştirildiğinde artık tamamen aynı gemi olmayan. [3][4]

Tartışma ve Farklı Görüşler

Theseus'un gemisi, filozofları tarih boyunca uğraştıran bir konudur. Paradoksun çözümü için çeşitli öneriler ortaya atılmıştır.

Heraklitos'a göre, varlıklar sürekli değişmektedir. Bu nedenle yukarıdaki konu bir paradoks değildir, Theseus'un gemisi daha Atina'ya vardığı günün ertesinde farklı bir gemi olmuştur.

Aristo'ya göre bir varlığı tanımlayan dört neden vardır. Şekilsel neden veya şekil, bir varlığın görünüşü, tasarımıdır. Maddesel neden, maddesidir. Aristo'ya göre bir şeyin neliğini şekilsel neden tanımlar, dolayısıyla Theseus'un gemisi, aynı gemi olarak kalmıştır, zira şekli değişmemiştir. Aristo'nun diğer bir nedeni nihai neden veya maksattır. Theseus'un gemisinin tahtaları değişse de maksadı (Theseus'u taşımak) değişmemiştir, hâlâ aynı gemidir. Son olarak etkin neden bir şeyin kim tarafından ve nasıl yapıldığıyla ilgilidir. Örneğin, bir geminin hangi tür ustalarla, ne tür aletlerle yapıldığı. Theseus'un gemisini ilk yapan ustalar ve onların aletleri, gemiyi onaranlarla aynı olduğu için, bu neden açısından da gemi aynı kalmıştır.

Geminin hâlâ Theseus'un gemisi olduğunu söyleyenlere karşı ikinci bir soru daha ortaya atılmıştır: Değiştirilen tüm parçalar bir tarafta saklansa ve bunlar kullanılarak ikinci bir gemi yapılsa, bu Theseus'un gemisi olur mu?

Theseus'un gemisi, modern hukuktaki bazı sorunlarla ilgilidir. Örneğin, Theseus'un bir gemisi yerine otomobili olsaydı, tüm parçaların değişmesi ruhsat ve sigortayla ilgili sorunlar doğuracaktı. Araçların şasi numaraları en belirleyici unsur olarak ruhsatın üzerine kaydedildiğine göre, hukuksal açıdan şasi numarasının değişmesi, aracın değişmesi anlamına gelir mi? Theseus'un şasi numarası değiştirerek yeni bir araca sahip olduğu öne sürülürse, yeniden alım-satım vergisi ödemesi gerekir mi? Şasi değişiminden önceki sigorta poliçesi hâlâ geçerli olur mu?

Paradoksun kişilik sorunuyla da ilgisi vardır. Tüm organları zamanla nakledilerek yenilenmiş bir insan, başlangıçtakiyle aynı kişi midir? Hayatımız boyunca vücudumuzdaki tüm atomlar doğal bir şekilde yenileriyle değişse, bu hayatı sürenin tek bir kişi olduğu söylenebilir mi?

Çeşitli

Isaac Asimov'un 1986'da yazdığı Vakıf ve Dünya romanında robot R. Daneel Olivaw, binlerce yıllık ömrü boyunca tüm parçalarının zamanla değiştiğini, öyle ki değişmedik hiçbir parçası kalmadığını söyler. Bu örnek, Theseus'un gemisi paradoksunun insanlara (veya zeki varlıklara) da uygulanabilmesi açısından önem taşır.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Noam Chomsky</span> Amerikalı filozof ve dil bilimci

Avram Noam Chomsky (,

Burada Vikipedi'de bulunan paradoksların bir listesini bulacaksınız. Listedeki paradokslar temalarına göre sınıflandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

DKM <i>Scharnhorst </i> II. Dünya Savaşında Kriegsmarineye ait Scharnhorst sınıfı ilk zırhlı gemi

Scharnhorst, II. Dünya Savaşı'nda Kriegsmarine'ye ait Scharnhorst sınıfı muharebe kruvazörü veya zırhlı.

<i>Yavuz</i> (muharebe kruvazörü) Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşına girmesinde önemli rol oynayan savaş gemisi

Yavuz, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesinde önemli rol oynayan savaş gemisidir.

<i>Turgut Reis</i> (zırhlı)

Turgut Reis veya SMS Weißenburg, Alman İmparatorluğu Donanması'nın ilk okyanus ötesi savaş gemilerinden biridir. Alman İmparatorluğu Donanması'nın ardından son olarak Osmanlı donanmasında görev yapmıştır. Alman İmparatorluğu'nda 1890'larda yapılan Brandenburg sınıfı dört ön-dretnot zırhlısından üçüncüsüdür. 1890 yılında AG Vulcan firmasının Stettin tersanesinde inşası başlamış, 1891'de denize indirilmiş, 1894 yılında tamamlanmıştı. Brandenburg sınıfı zırhlılar, üç adet ikiz tarette taşıdıkları altı büyük kalibre top ile, dönemin standardı olan iki adet ikiz taret taşıyan zırhlılardan farklıydılar. İngiliz Kraliyet Donanması, bu gemilere "whaler" adını vermişti. Turgut Reis, kendisiyle aynı sınıftan gemiler olan SMS Brandenburg, SMS Wörth ve SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm ile aynı yıllarda suya indi.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nun zırhlı savaş gemileri listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Osmanlı İmparatorluğu'nun zırhlı savaş gemileri listesinde, Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan ve olması planlanan zırhlılar yer alır. Jön Türkler'in 1908 yılında Osmanlı'da güç kazanmasının ardından İttihat ve Terakki cemiyeti iktidara yükseldi; güçlü bir Osmanlı Donanması hazırlamak için planlara başlandı. 1910 yılında yapılan Osmanlı Donanması geçit töreninde ciddi eksiklik açıkça görülmüştü. Girişilen zırhlı gemi inşa çalışmaları Abdülkadir'de olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştı, bunun için Donanma Cemiyeti kuruldu; yerel bağışlar toplanması yoluyla gemi alımını hedeflemekteydi. Bu çabalara rağmen donanma kötü durumda kaldı. Donanmanın yetersizliği, Birinci Balkan Savaşı'nda kesin olarak görüldü. Bu savaşta Osmanlı Donanması, Yunan Donanması tarafından İmroz ve Mondros Deniz Muharebesi'nde iki defa yenilgiye uğratıldı.

<i>Abdülkadir</i> (zırhlı) tamamlanmayan ön dretnot savaş gemisi

Abdülkadir, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1890'da sipariş edilen, 1892'de İstanbul'daki Tersâne-i Âmire'de yapımına başlanan ancak inşası tamamlanmadan 1909'da hurdaya çıkartılan ön dretnot savaş gemisidir. On yıldan uzun bir aranın ardından Osmanlılar tarafından inşasına başlanan ilk büyük gemi olan Abdülkadir, aynı zamanda kendi sınıfının da ilk gemisiydi. Ana silah olarak dört 28 cm top taşıması ve kemer zırhının 230 mm kalınlıkta olması planlanmıştı. Maddi kaynak sorunu nedeniyle inşası yavaş ilerleyen geminin iki yıl sonunda yalnızca gövde iskeleti tamamlanabildi. 1906'da çalışmalara son verildiğindeyse yalnızca gövdenin bir kısmı plakalarla kaplanmış durumdaydı. Yapımı tamamlanamayan gemi, 1909 yılında hurdaya ayrılarak parçalandı.

<i>Reşadiye</i> sınıfı zırhlı

Reşadiye sınıfı zırhlı savaş gemisi veya Reşadiye sınıfı dretnot, Osmanlı donanması için planlanan ve 1910'larda Birleşik Krallık'tan sipariş edilen iki adet dretnot savaş gemisinin sınıfıdır. Sınıfın tasarımı İngiliz King George V sınıfının tasarımına dayanmakta olup kapsamlı geliştirmeler yapılmıştır. Gemilerde İngiliz gemileriyle aynı 13,5-inç (340 mm) ana batarya yer almakta, ikincil bataryalar ise 4-inç (100 mm) yerine 6-inç (150 mm) sınıfı toplardan oluşmaktadır. İlk gemi olan Reşadiye 1911'de kızağa konulmuş ve Ağustos 1914'te tamamlanmıştır.

<i>Brandenburg</i> sınıfı zırhlı

Brandenburg sınıfı, Alman İmparatorluğu'nun okyanus ötesi ilk dört ön dretnot zırhlının dahil olduğu sınıf. Bu gemiler aynı zamanda kablosuz iletişim yapabilen ilk Alman savaş gemileridir. Bu sınıfta üretilen savaş gemilerinin adları SMS Brandenburg, SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm, SMS Weißenburg ve SMS Wörth'tür. Dört geminin inşasına 1890 yılında başlandı, üçü 1893'te tamamlanırken SMS Weißenburg 1894'te bitirildi. Öncü gemi olan Brandenburg 9,3 milyon marka, Kurfürst Friedrich Wilhelm ise 11,23 milyon marka mal oldu. Birleşik Krallık Kraliyet Donanması, bu gemileri alaya alarak "balina avcıları" olarak nitelendirmiştir.

SMS <i>Wörth</i>

SMS Wörth, Alman Donanması'nın 1890'ların başında inşa edilen Brandenburg sınıfı dört ön dretnot zırhlısından biridir. Sınıftaki diğer gemiler SMS Brandenburg, SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm ve SMS Weißenburg zırhlılarıdır. SMS Wörth, Alman Donanması için inşa edilen ilk okyanus aşırı gemilerden ve ilk ön dretnot gemidir. Geminin omurgası Mayıs 1890'da Kiel'deki Germaniawerft tersanesinde serildi. 6 Ağustos 1892'de denize indirilen gemi, donatımının tamamlanmasının ardından 31 Ekim 1893'te Alman Donanması'na katıldı. Wörth ve üç kardeş gemisi, taşıdıkları altışar ağır topla dönemin dört ağır top taşıyan zırhlılarına kıyasla daha modern tasarımlardı. Geminin adı 1870-71 Fransa-Prusya Savaşı'nın başındaki Wörth Çatışması'ndan gelmektedir.

<i>Deutschland</i> sınıfı zırhlı Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilen beş ön dretnot savaş gemisinden oluşan gemi sınıfı

Deutschland sınıfı, Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilen beş ön dretnot savaş gemisinden oluşan gemi sınıfıdır. Sınıf Deutschland, Hannover, Pommern, Schlesien ve Schleswig-Holstein gemilerinden oluşmaktaydı. 1903-1908 arasında inşa edilen gemiler, daha önceki Braunschweig sınıfı zırhlılara çok benzerdi; ancak daha iyi koruma sağlayan zırhları vardı. İngiliz Kraliyet Donanması'nın devrimci gemisi HMS Dreadnought'un hizmete girişiyle daha inşaları tamamlanamadan teknolojinin gerisinde kalan Deutschland sınıfı, Alman donanmasına katılan son ön dretnot gemiler oldular. Deutschland sınıfının ardından inşa edilen Nassau sınıfı zırhlılar ise Almanya'nın ilk dretnot sınıfı oldu.

SMS <i>Deutschland</i> (1904)

SMS Deutschland, Alman İmparatorluk Donanması için 1903-1906 yılları arasında üretilen Deutschland sınıfı beş ön dretnot zırhlıdan ilki. Adı "Almanya" anlamına gelen gemi Kiel'deki Germaniawerft tersanesinde inşa edildi ve 20 Kasım 1904'te denize indirildi. Deutschland, 3 Ağustos 1906'da hizmete girdi; ancak birkaç ay sonra sadece büyük toplarla donatılmış ilk modern zırhlı olan İngiliz gemisi HMS Dreadnought'un hizmete girişiyle dretnot devri başlamış, Deutschland gibi farklı kalibrelerde toplar taşıyan zırhlı gemiler teknolojinin gerisinde kalmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Dromon</span> Bizans donanmasının 5 ile 12. yüzyıllar arasında en önemli savaş gemisi olan kadırga türü

Dromon bir kadırga çeşidi ve İtalyan tarzı kadırgalar yerlerini alana kadar Bizans donanmasının 5 ile 12. yüzyıllar arası en önemli savaş gemisi. Roma İmparatorluğu döneminde Roma donanmasının ana ekseni Antik Liburna gemisinden geliştirilmiştir.

<i>Feth-i Bülend</i>

Feth-i Bülend 1860'ların sonlarında sınıfının öncü gemisi olan demir zırhlı korvet savaş gemisidir. Osmanlı Donanması için İngiliz Thames Iron Works'ten sipariş edildi ve 1868'de inşasına başlandı, 1869'da denize indirildi ve 1870'te hizmete girdi. Dört 229 mm topu vardı, tek pervaneyi çeviren bileşik buhar motoru ile 13 deniz mili (24 km/sa) hıza ulaşabilmekteydi.

<i>Asar-ı Şevket</i> sınıfı zırhlı korvet

Asar-ı Şevket sınıfı, 1860'larda başta Mısır, ardından Osmanlı donanması için inşa edilen Asar-ı Şevket ve Necm-i Şevket olmak üzere iki gemiden oluşan zırhlı korvet sınıfıdır. Fransa'da inşa edilen gemiler, tasarımları daha önceki zırhlı korvet sınıfı Asar-ı Tevfik'in tasarımına dayanıyordu. Merkezî bataryalı olarak inşa edilen iki gemi, merkezî bir kazamat içinde dört adet 178 mm Armstrong top ve kazamatın üstünde döner bir barbette bir adet 229 mm Armstrong top taşıyordu.

<span class="mw-page-title-main">Gemi direği</span>

Bir yelkenli geminin direği, gemiye omurga hattı boyunca dikey olarak yerleştirilmiş çubuklardan oluşur. Direğin yelkenleri, çubukları, bumbaları taşımak ve seyir fenerleri, gözetleme mevkisi, kumanda konumu, radyo anteni, işaret feneri için gerekli yüksekliği sağlamak gibi görevleri vardır. Büyük gemilerin boyutu ve biçimi geminin tarzına göre değişen birden çok direği bulunur. Neredeyse bütün yelkenli direkleri halatlarla sabitlenmiştir.

<i>Çesma</i> 1880lerde Rus İmparatorluk Donanması için inşa edilen Yekaterina II sınıfının ikinci gemisi olan zırhlı.

Çesma, 1880'lerde Rus İmparatorluk Donanması için inşa edilen Yekaterina II sınıfının ikinci gemisi olan zırhlıdır. Adını, 1770'te gerçekleşen Çeşme Deniz Muharebesi'ndeki Rus zaferinden almakta olup planlanandan daha ağır inşa edildiğinden dolayı zırh kuşağının çoğu su hattının altında kalmıştı. Rus şirketleri, Donanma Genel Komutanlığının istediği gelişmiş zırh ve makineleri üretemediği için bu parçalar Birleşik Krallık ve Belçika'dan ithal edildi. Çesma, kariyerini Rus Karadeniz Filosu'nun bir parçası olarak geçirdi.

<span class="mw-page-title-main">Hyrrokkin</span>

Hyrrokkin İskandinav mitolojisinde bir kadın Jötunn.13.yüzyıl şairi Snorri Sturluson'a göre, gemiyi kıpırdatamayınca, Baldr'ın cenazesinde Æsir (tanrılar) 'dan sonra gemilerin en büyüğünü denize indirdi.

Felsefede, kimlik, Latince identitas ("benzerlik") kelimesinden gelir ve her şeyin yalnızca kendisiyle olan ilişkisi demektir. Özdeşlik kavramı, ayırt edilemeyen özdeşlik ve zamanla değişen kişisel kimlik de dahil olmak üzere birçok felsefi sorgulamanın oluşmasına yol açar. Niteliksel özdeşlik ve sayısal özdeşlik arasındaki ayrımı yapabilmek önemlidir. Örneğin, annesi seyrederken birbiriyle aynı bisikletleri kullanan iki çocuğun yarıştığı varsayılırsa, bir yanda iki çocuğun aynı bisikleti kullanması, diğer yanda aynı anneye sahip olması arasındaki farktır. Burada işlenecek konu daha katı şekilde olan sayısal özdeşliktir. Felsefi kimlik kavramı, psikoloji ve sosyal bilimlerde kullanılan ve daha aşina olunan kimlik kavramından farklıdır. Felsefi kavram daha çok x ve y'nin sadece ve sadece tek ve aynı şey veya birbirleri ile birebir eş olanlar arasındaki ilişkiye odaklıdır. Sosyolojik kimlik kavramı ise bu durumun aksine, kişinin benlik algısı, sosyal sunumu ve daha genel anlamda kişinin kendisini diğerlerinden ayıran benzersiz veya niteliksel özelliklerine odaklıdır