İçeriğe atla

Tevessül

Tevessül (Arapçaتوسل) ya da Vesile, Allah'a yakarmakta başkaları hesabına araya Allah'a yakın aracı ve şefaatçilerin konulması anlamına gelir. Kişi burada kendi şeyh ya da mürşidinin kendi günahlarının affı için şefaatçi olmasını dilemektedir. Allah'a her yakaracağı anda aşırı saygı beslediği mürşid, pir ya da şeyh'inin adını zikreder. Bu hadiseye Sünnilik, Şiilik ve Sufiliğin her birinde farklı şekillerde rastlanılabilmektedir.

Maksat

Bir mürşid, pir ya da şeyh vesilesiyle Allah'a yakınlaşmaktır. Tevessülü uygulayan Müslümanlar bunu Kur'ân'a dayandırdıklarını söylerler. Çoğu bunun onları Allah'a yaklaştırdığına inanırlar.[1] Sünnî İslâm mezheplerince de, Onikiciler İslâm mezhebi'nde olduğu gibi Hakk'a bir peygamber, imam ya da ölü veya sağ Sufi bir Velî aracılığıyla yalvarma ve ricacı olma durumu mevcuttur. Allah'ın Kur’ân'daki ifadesine göre İslam'da şehitler ölmezler.[2] Zakir Naik gibi diğerlerine göre ise ölüler aracılığıyla ricacı olunamaz. Hamza Yusuf ise aynı görüşte olmamakla birlikte bunun fitneye sebep olabilecek kadar büyük bir mesele olmadığını, tarihte bu meselenin kaynağının ilk defa Takiy’ûd-Dîn İbn-i Teymiyye tarafından ortaya çıkarıldığını ve büyütüldüğünü ifade etmektedir.

Aracılar ve şefaatçilerin nitelikleri

Kimlerin aracı ve şefaatçi olabilecekleri hususu tartışmalı bir konu olup, tarikattan tarikata değişmektedir.[3] Genellikle, Ali, Abdülkâdir Geylânî gibi hayatta olmayan bir pir ya da tarikat şeyhinden medet umulmakta ve onların şefaatlerine nail olmak için dua edilmektedir.

Kullanılan tabirlerden bazıları

  • Medet ya Seyyid Abdülkâdir Geylânî
  • Medet yaa Ali gibi tabirler kullanılarak onlardan kendi adlarına ricacı olmaları beklenmektedir.

İbn-i Teymiyye'nin tutumu

Dualar esnasında İslâm Dîni'nin Peygamberi Muhammed'den başka şefaatçi ya da aracılardan medet umulması İbn-i Teymiyye'nin görüşüne göre, Ehl-i Sünnet vel Cemaat akidesine göre Allâh’û-Celle-Celâle’hû'ya ortak koşulması manasına gelir ki, bu şirk olarak nitelendirilmektedir. Onun görüşü, medet ve şefaatin sadece ve sadece Allâh’ûr-Râhman’ûr-Râhîym'den olduğu istikâmetindedir.

Ayrıca bakınız

Bibliografi

  • Chiabotti, Francesco, Shafa'a (Intercession), in Muhammad in History, Thought, and Culture: An Encyclopedia of the Prophet of God (2 vols.), Edited by C. Fitzpatrick and A. Walker, Santa Barbara, ABC-CLIO, 2014. ISBN 1610691776

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ "Sunni Hanbali Position from Islam Tomorrow". 1 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2014. 
  2. ^ "Tawassul (Supplicating Allah through an intermediary)". 13 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2014. 
  3. ^ http://central-mosque.com/index.php/Aqeedah/tawassul-and-its-position-in-islam.html 2 Şubat 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Tawassul and its position in Islam by Ebrahim Desai


İlgili Araştırma Makaleleri

Allah (Arapça: الله, romanize:

<span class="mw-page-title-main">Hadis</span> İslam peygamberi Muhammede isnat edilen sözler ve fiiller

Hadis, Muhammed'e atfedilen ve onun sözleri, fiilleri, onaylamaları ve sıfatlarını içeren bilgilerdir. Hadis âlimleri buna sahabe ve tabiînin söz ve fiillerini de eklemişlerdir. Ancak bunlar kaynak olma bakımından Muhammed'in fiil ve sözleri ile aynı seviyede değildirler ve hadis ilmi içerisinde farklı şekilde isimlendirilirler.

<span class="mw-page-title-main">Muhyiddin İbnü'l-Arabî</span> Endülüslü İslam düşünürü, sufi ve filozof (1165–1240)

Muhyiddin İbnü'l-Arabî ya da tam adıyla Muhyiddîn Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî el-Hâtimî et-Tâî, ünlü İslâm düşünürü, mutasavvıf, yazar ve şair. Şeyhü'l Ekber unvanı ile de bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman</span> İslam dinine mensup kimse

Müslüman, İslam dinine mensup kişi demektir. Sünni, Şii ve Mutezili mezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kişilere denir. İslam dininin farklı mezheplerinde Müslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.

Melamîlik (ملامتيه) ya da Melamîler 8. yüzyılda Samanîler devrinde Horasan, İran’ında faaliyet gösteren bir sufi topluluktur. Melamet kelimesi, "kınanmışlık; itab ve serzenişlik; rezillik ve rüsvaylık" anlamlarına gelmektedir.

Nakşibendilik, 14. yüzyılda Orta Asya'da Buhara çevresinde gelişen ve adını kurucusu sufi alim Bahâeddin Nakşibend'den alan tasavvuf tarikatı.

Kadirilik ya da Kadiriyye, Seyyid Abdülkâdir Geylânî tarafından 12. yüzyılın başlarında kurulan tarikattır.

<span class="mw-page-title-main">Abdülkâdir Geylânî</span> Alim, mutasavvıf

Muhyiddin Ebû Muhammed Abdülkādir b. Ebî Sâlih Mûsâ Zengîdost el-Geylânî ya da daha bilinen adıyla Abdülkādir Geylânî, Büyük Selçuklu Devleti döneminde, günümüz İran'ının Hazar Denizi kıyısındaki Gilan Eyaleti'nde doğan âlim ve mutasavvıf olan Kadiriye tarikatının kurucusu ve İslam filozofu. Türbesi Bağdat'tadır.

Vehhabîlik ya da Vahhabizm, İslam'a bağlı Sünni-Hanbelî mezhebinin bir altkolu olan ve 18'inci asırda Muhammed bin Abdülvehhâb tarafından başlatılmış fikir akımıdır. Muhammed bin Abdülvehhâb kendi düşüncelerini Kur'an ve Hadislerde olmayan her şeyin reddi, esas İslam'a dönüş olarak tanımlar. Abdülvehhâb'ın etkilendiği İbn Teymiyye ve Ahmed bin Hanbel gibi İslam alimlerinin düşüncelerinin ve şirk olarak görülen şeylere karşı duruşlarının etkisi Vehhabîlik akımında baskındır. Vahhabi(zm) terimi Abdülvehhâb'ın şahsı tarafından kullanılmadı, hatta bazı taraftarları "Selefî" terimini kullanmayı tercih ederek "Vahhabi" kullanımını reddederler. Bunun bir sebebi ise Muhammed bin Abdülvehhâb'ın yeni bir İslam yorumu getirmediği ve esas İslam'ı, Ahmed bin Hanbel'i takip ederek tekrar canlandırdığı düşüncesidir. Vehhabîlik tanımlamasını nadir olarak benimseyen Vehhabîler olsa da, sıklıkla bu mezhepte olmayanlar tarafından onları tanımlama amacıyla kullanılır.

İslam peygamberleri, İslâm dininde Âdem ile başlayıp Muhammed ile son bulan ve peygamber oldukları kabul edilen dinî şahsiyetlere denir.

Selefîlik veya Selefizm, temelleri çoğunlukla İbn-i Teymiye ve öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye tarafından atılan bir İslâm inanç hareketidir. Günümüz Selefileri çoğunlukla, Vehhabîlik fikir akımının kurucusu Muhammed bin Abdülvehhâb'ın yazılarını ve görüşlerini rehber olarak kabul eder.

Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilik'ten etkilenen Safevi Tarikatı müridleri için kullanılan terim.

Müt'a veya muta nikâhı, ilk Müslüman toplumunda ve günümüzde bazı Şii mezheplerinde uygulanan kadın ve erkeğin belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşarak başlattıkları bir evlilik çeşididir.

<span class="mw-page-title-main">Velî (İslam)</span> Esma ül Hüsna

Veli (Arapça: الْوليّ, çoğul Arapça: أَوْلِيَاء, ʾawliyāʾ), "efendi", "otorite", "koruyucu", gibi çeşitli şekillerde tercüme edilen Arapça kelime, Müslümanlar tarafından en yaygın olarak İslami bir azizi belirtmek için " Tanrı'nın dostu" anlamında kullanılır.

Celvetîlik ya da Celvet’îyye — Halvetiyye'nin bir alt sınıfına ait olan ve Halvetiyye İslâm Tarikâtı ile karıştırılmaması gereken bu Sufi tarikât, Bayramiyye'nin yan kollarından birisi olarak Hacı Bayram-ı Veli'nin müridlerinden "Akbıyık Sultan" tarafından Bursa'da Celvetîyye-î Bayramîyye Tarikâtı adı altında kurulmuştur. Bu sûfi tarikât, daha sonraları ise Aziz Mahmud Hüdayi tarafından Celvetîyye Tarikâtı adı altında yeniden yapılandırılan Halvetiye sufi tarikâtnın temellerini oluşturmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Zahid Gilani</span> İranlı ilahiyatçı (1216-1301)

Zahid Gilani tam adıyla Tâcüddîn İbrahim b. Rûşen Emîr b. Bâbil b. Bîdâr el-Kürdî es-Sencânî Zahidiyye tarikatının şeyhi ve mutasavvıf.

Takiye, İslam dininde bir Müslümanın zor bir durumdan kurtulmak için İslam'ı inkâr ederek Müslüman değilmiş gibi davranmasıdır. Kur'an Nahl suresinde takiye yapmaya izin vermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Bâyezid-i Bistâmî</span> İranlı mutasavvıf

Bâyezid-i Bistâmî ya da Ebu Yezid Tayfur bin İsa bin Sürûşân, İranlı mutasavvıf.

<span class="mw-page-title-main">İsmet (İslam)</span>

İsmet sıfatı İslam inancına göre Muhammed'in ve diğer peygamberlerin ilahi koruma sayesinde günahtan ve yanlıştan uzak olduğunu ifade eder. Bu sıfat, Şiîlerin inancına göre On İki İmam ve Muhammed'in kızı Fatıma Zehra için de geçerlidir. Zeydîler, "İsmet" sıfatını imamlara atfetmeyerek bu noktada diğerlerinden ayrılır.

Safevî-Kızılbaş tarihi; Safevîler adlarını bir Sünnî olan Sultân’ûl-Halvetî Zahid Gilani’nin kızı “Bibi Fâtıma” ile evlenen ve böylece Gilani’nin vefâtından sonra da kendi adıyla anılan Safevî Tarikâtı kuran Safiyüddin Erdebilî’den almaktadır. Şeyh Cüneyd devrinde Şiîliğin “İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye/Onikicilik” mezhebini resmen benimseyen Safevî’îyye Tarikâtı, Cüneyd’in torunu İsmâ‘il zamanında kurulan Safevî Devleti’nin de altyapısını oluşturdu.