Tertullianus
Tertullianus | |
---|---|
Doğumu | Quintus Septimius Florens Tertullianus c. 160 Kartaca, Roma İmparatorluğu |
Ölümü | c. 225 Kartaca, Roma İmparatorluğu |
Bölgesi | Kilise babaları dönemi |
Okulu | Trinitarianizm |
İlgi alanları | Soteryoloji, traducianizm |
Önemli eser | Apologeticus |
Önemli fikirleri | Hipostaz, ousia, sacrament, consubstantiality, persona |
Tertullianus, MS 160-225 yılları arasında yaşamış olan Kilise Babası[1][2].
Hayatı
155 senesinde Kartaca’da pagan bir ailede doğan ve babası bir yüzbaşı olan Tertullianus’un mesleği avukatlıktı. 193 senesinde Hristiyanlığı kabul ettiğinde hukuki bilgi ve becerisini Hristiyan inancını açıklamaya ve savunmaya adadı. Hayat boyunca ne papazlığa atandı ne de Kilise tarafından azizlik mertebesine yüceltildi. Hayatının son döneminde kendisini peygamber ilan eden Montanus'un kurduğu Montanizm akımına katılmıştır. Kartaca'da eğitim alan Tertullianus, kendisini 20 yıl boyunca yazmaya adamış ve Afrika kilisesinin önde gelenlerinden biri olmuştur.
Düşünceleri[3]
Ateş misali yanan bir enerjinin yanı sıra atılgan bir mizaca da sahip olan Tertullianus, mizacına uygun bir biçimde, hakikate yönelik oldukça fanatik bir tutku beslemekteydi. Hristiyanlık onun için hakikat ile özdeşti ve Hristiyanlığın Tanrısı onun için gerçek Tanrı’ydı. Ona göre, Tanrı’yı bulanlar tam manasıyla hakikatin kendisini bulurlar ve hakikat Pagan olan ile Hristiyan olanın farkını ortaya koymaktadır.
Latince yazmış ilk büyük Hristiyan düşünürü olan Tertullianus, Tanrı'nın İsa'dan, İsa'nın da Kutsal Ruh'tan ayrı olarak bilinemeyeceğini öne sürdüğü için, içindeki kutlu ses tarafından yönlendirilen Sokrates'in bilgeliğinin bile bir işe yaramayacağını belirtmiştir. Yunan felsefesiyle Hristiyan bilgeliği arasında kurduğu bu karşıtlığa rağmen, Tertullianus, Yunan felsefesinden, özellikle de Stoalılardan etkilenmiş ve kendisi de birtakım felsefi konu ve açıklamalar ortaya koymuştur. Tanrı'nın varoluşunu, yaratıklarından ve eserlerinden hareketle bilebileceğimizi, Tanrı kanıtımızın deneysel bir temeli olması gerektiğini öne süren Tertullianus, yine O'nun yaratılmamış oluşundan, O'nun yetkin olduğu sonucunu çıkartabileceğimizi iddia etmiştir. O, Stoacıların etkisiyle, var olan her şeyin, Tanrı da dahil olmak üzere, cisimsel olduğunu öne sürmüş, örneğin Tanrı'nın corpus sui generis, yani kendisine özgü türden bir cisim olduğunu belirtmiştir.
Dünyanın Yaratılışı Hakkındaki Görüşleri (Cf. Adversus Hermogenem)
Maddenin ebediliğine inanmış bir Hristiyan olan Hermogenes’e yönelik olarak Tertullianus Adversus Hermogenem isimli eserinin ilk bölümünde verdiği cevaba göre, eğer ki madde ebedi ve sonsuz ve hatta o maddi olan kötü de olabilir ise, kötülük buna göre Tanrı ile aynı varlık seviyesinde olacaktır. Oysaki Tanrı ebediyet seviyesine sahip olması ile bilinen tek varlıktır.
Hermogenes Tanrı’nın dünyayı ilkel ve yaratılmamış bir maddeden yarattığına inanıyordu. Tertullianus için ise dünyanın bir şeyden yapılmış olması mümkün olmasına rağmen bu şeyin yalnızca ilahi bilgelik olabileceğini belirterek ilkel ve ebedi olarak var olan bir maddeden meydana gelmiş olabileceği fikrini reddetmiştir.
Üçlü-Birlik Hakkındaki Görüşleri
Tertullianus, üç ilahi kişilikten bahsetmek için ‘Trinitas’ kelimesini kullanan ilk kişilerden biridir. Ayrıca bu üçlüden her birini tanımlamak için ‘persona’ terimini kullanan da ilk kişidir[4]. Ona göre, bu üç kişiliğin birliği aslen özün birliğidir. Baba tüm özün kendisi olmak ile birlikte Oğul ve Kutsal Ruh’un ikisi de Baba’nın temsil ettiği o tüm olan özden türemiştir. Yine de belirtilmelidir ki aynı öze sahip olmaları neticesinde, Teslis’deki üç ilahi kişilik de eş değer ilahi mertebeye sahiptir.
Mesih Hakkındaki Görüşleri
Tertullianus’un bizzat da zikrettiği üzere Mesih eşdeğer olarak Kelam/Logos ve Bilgelik olarak adlandırılmıştır. İznik Konsili’nden 100 sene önce, Tertullianus Mesih’de iki türden öz (doğa) bulunduğunu beyan etmiştir.
Bakire Meryem Hakkındaki Görüşleri
Ona göre Meryem gebe kaldığında bakire olmasının yanı sıra İsa’yı doğurduğunda da evliydi. ‘İsa’nın iman kardeşleri’ denildiğinde Tertullianus’un anladığı Meryem’in bedenen çocuklarıdır.
Kilise Hakkındaki Görüşleri
Tertullianus hürmet ve sevgi ile anabilmek amacıyla Kilise’yi ‘Anne’ olarak anan ilk kişi olmuştur. Ona göre Kilise aynı zamanda imanı barındıran zengin bir kaynak ve vahyin muhafızıydı. Kilise başlı başına hakikati miras almıştı ve Kutsal Yazılar’ı bizzat kendi başına ihtiva etmekteydi.
Tertullianus’un Eskatolojik (Ahiret Hakkındaki) Düşünceleri
Araf kelimesini kullanmamış olsa da Tertullianus, ruhun ölümden sonra kefaret için acı çekeceği üzerine konuşmuştur. Yalnızca İman Şehitleri’nin bu kefaret için ödenen cezadan muaf olacağını belirten Tertullianus, Adversus Markionus isimli eserinde cennetten gelecek olan adaletin göklerin hükümdarlığına yükselen Mesih ile birlikte Yeruşalim’de bin sene hüküm süreceğinden bahsetmiştir.
Tertullianus'un günümüze ulaşmış otuz eseri bulunmaktadır. Bunların büyük bölümü, Roma'daki çeşitli Hristiyan öğretmenlerin hatalarını ortaya çıkarmayı amaçlayan sapkınlık karşıtı araştırma eserleridir.
Apolejetik (İman savunması içeren) Eserleri
Ad Nationes ve Apologeticum isimli iki eser de 197 yılında yazılmış olmak ile birlikte yine ikisi de aynı konuyu tez edinmiştir: Pagan inancının keskin bir eleştirisinin yanı sıra Hristiyanlığın güçlü bir savunması.
- Ad Nationes – (Paganlar İçin) Bu eserindeki tezlerde genellikle pagan inancını benimseyen cemaatlere yönelik yazıları kaleme almıştır. Tezlerin ilk cildi, Hristiyanlık ve Hristiyanlar’a yönelik hukuksuz saldırıları konu edinmiştir. Bu ilk ciltte Hristiyanlığa karşı alışılagelmiş iftiraları yanlışlayarak çürüten Tertullianus, ikinci ciltte ise daha saldırgan bir tutum sergileyerek, Tanrı kavramının irdelenmesi aracılığıyla pagan ilahi kişiliklerinin insanların uydurmasından ibaret olduğunu ortaya koymuştur.
- Apologeticum (İman Savunması) isimli eseri Tertullianus’un en önemli çalışmasıdır. Bu eserdeki tezlerinde ikna etmek için çaba gösterdiği, Roma eyaletlerinin valilerine seslenmiştir. Ad Nationes eserine oranla daha planlı ve tutarlı bir içeriğe sahip olan Apologeticum eserindeki akıl yürütme felsefi ve retorik olmaktan daha çok daha hukuki bir temele dayanmaktadır. Tertullianus’a göre Hristiyanlar’a yönelik zulümler adaletin ilkelerine aykırılık içermekteydi. Hristiyanlar'dan nefret ediliyor olmasının tek nedeninin cehalet ve yalan yanlış söylentilerden ibaret olduğunu hatırlatarak, Hristiyanlar’ın hiçbir kanıt olmamasına rağmen yeni doğan bebekleri ayinlerde kurban etmek, ensest ilişkide bulunmak ve uçarı (ahlaksız) bir yaşam sürmek ile suçlandığını söylemiştir. Hristiyanlar’ın Pagan tanrılarına hürmet etmek üzere herhangi bir pratikte bulunmamalarının tek nedeninin yalnızca o sözde tanrıların maddeden ibaret ve ruhtan yoksun olmaları ile açıklanabileceğini belirtmiştir. Nihayetinde tekrar onayladığı üzere Tertullianus Hristiyanlığın devlete bir tehdit olmadığını belirtmiş ve Hristiyanlığın yalnızca yeni bir felsefi akımdan ibaret olduğu fikrini reddederek, Hristiyanlığı ilahi bir vahiy yani hakikatin kendini açığa vurması olarak tanımlamıştır.
- Ad Scapula – (Scapula İçin) 212 yılında kaleme alınmış ve ibadet özgürlüğü üzerine yazılmış bir bildiri olan bu eseri ile Tertullianus tarihte temel bir insan hakkı olarak ibadet özgürlüğünden ilk kez bahseden birkaç kişiden biri olmuştur.
- Adversus Judaeos – (Yahudiler'e Karşı) Yahudi misyonerler ile yürüttüğü tartışmanın devamı olarak kaleme aldığı bu eserinde Tertullianus kısaca ele aldığı tezi aracılığıyla, İsrail’in Tanrı’yı terk ederek onun lütfunu reddettiğini ve dolayısıyla Yahudiler yerine artık Yahudi olmayanların müjdeye çağrıldığını belirtmiştir. Tertullianus, Eski Ahit’in ruhani açıdan yorumlanması gerektiğinin yanı sıra, Yasa’nın Musa’dan önce de var olduğu, dolayısıyla tüm uluslara verildiğinin altını çizmiştir. Kısacası, Tanrı’nın Yasa’sının yalnızca Yahudiler’in tekelinde olmadığını belirtmiştir.
Tartışmalı Tezleri
- De Praescriptione Haereticorum (Sapkın İnanışlara Karşı Reçete) – 200 yılı civarında Sapkın İnanışlara Karşı Reçete adlı Hristiyan inanışı üzerine sistematik araştırma eserleri yazmıştır. Tertullianus en değerli çalışmalarından biri olan bu eserde, temel argümanını Kutsal Yazıları davalarını savunmak yerine kendi çıkarları uğruna suiistimal eden sapkınlara karşı oluşturmuştur. Tertullianus’a göre Kutsal Kitap yalnızca gerçek imana sahip kişilerin mülkü olabilirdi. Buna göre bir öğretinin doğruluğu yalnızca, o öğretiyi yayan öğretmen ve öğretinin elçisel kilise ile uyum içerisinde olabilmesi ile mümkündü (21. Bölüm).
- En büyük ve pek çok yönden en önemli eseri beş ciltten oluşan Markion'a Karşı adlı eseridir. Bu eseri, Markion’un öğretileri üzerine devasa bir kaynak niteliği taşımasından dolayı oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Bu tezinde Markion’un Eski Ahit’in Tanrısı ve Yeni Ahit’in Tanrı’sı olmak üzere ayrımını yaptığı düalizmi reddeden Tertullianus, yalnızca tek bir Tanrı’nın varlığına işaret ederek bu Tanrı’nın evrenin yaratıcısı ve insanlığın kurtarıcısı olan kişiliklerle özdeş (aynı kişi) olduğunu belirtmiştir.
Teolojik Tezleri
- Adversus Praxean (Praxean'a Karşı) – hâlihazırda Montanizm hareketine katılmış olduğu 212 yılında yazmış olduğu tartışmalı yazılarından oluşan bu eserinde Tertullianus, ilahi özün birliğini riske atmadan Tanrı’nın doğasında sayıların var olamayacağını göstermenin zorluğuna değinmiştir.
- Teolojik yazıları arasında vaftiz üzerine yazılmış De baptismo (Vaftiz Üzerine) isimli kitap da bulunmaktadır. De baptismo, Tertullianus’un bir öğretmen misali Katekümenlere seslenerek bedenin su ile yıkanması aracılığıyla ruhun da nasıl temizlendiği ve ebedi ölümden kurtuluşun nasıl sağlandığını öğrettiği tezidir. Tertullianus’a göre, vaftiz olan herkes Âdem’e verilmiş olan ve günahı nedeniyle kaybedilen Tanrı’nın Ruh’unu geri kazanmaktadır. Yine Tertullianus, acele hareket edilerek katekümenlerin imanını sorgulamadan vaftizin gerçekleştirilmemesi gerektiğini savunmuştur. Ayrıca vaftizlerin Paskalya ya da Pentekost Bayramı dönemlerinde gerçekleştirilmesi önerisinde bulunmuştur.
- De carne Christi (Mesih'in Bedeni Üzerine) ve De resurrectione carnis (Bedenin Dirilişi Üzerine) isimli eserlerinin ikisi de bedenin yeniden dirilişi için güçlü deliller sunmuştur. Bu tezler, Mesih’in gerçekten de bedenen doğmuş, yaşamış ve ölmüş olduğunu hatırlatmak için yazılmıştır. Tertullianus’a göre Mesih o denli insani bir doğaya sahipti ki fiziken ‘çirkin’ olması gayet mümkündü. İnsanlığı gerçek anlamda kurtarabilmesi için Mesih’in %110 beden ve ruha sahip bir insan olması gerekmekteydi. Mesih, bazı sapkınların inandığının aksine öğretileri yaymak için kendini görünür kılmış bir melek değildi. O tam anlamıyla gerçekten de bir insandı. Öyle ki ölümü sonrasında ölümlü bedeni ile tekrar dirilmesi aracılığıyla insanların da bedenleriyle birlikte tekrar dirileceği anlaşılmalıdır.
- De Testimonio Animae ve De Anima (Ruh'un Gerçeği üzerine ve Ruh hakkında)– Bu iki tez de insan ruhunu konu edinmiştir. - De Testimonio Animae. Bu tezinde Tertullianus ruhu entelektüel ve ruhani bir yöne sahip ‘rasyonel nefes’ olarak tanımlamıştır. Ruh tüm hakikate mazhar olmakla birlikte Tanrı’ya inanmak için eğitilmiş olmasına gerek yoktur. Bundan dolayı yalnızca Tanrı’nın varlığı konusunda farkındalığa ihtiyaç duymaktadır. Tertullianus’a göre bundan dolayı Tanrı’ya inanmak aslında bir sağduyu meselesiydi. Buna göre aklıselim olan herkesin Tanrı’ya inanıyor olması gerekmektedir. Bunların ötesinde, ruh ölümden sonraki dünyada ya cezalandırılacak ya da ödüllendirilecektir. - De Anima. Bu tezinde Tertullianus, ruhun temel özelliklerini sorgulamıştır. Stoacılar gibi Tertullianus da ruhun zamansal açıdan bir başlangıcının ve maddesel bir doğasının var olduğuna inanmıştır. İnsani doğa ile sahip olunan ve sınırları olan Ruh Tanrı’nın nefesi olarak tanımlanabilmekle birlikte bizzat Mesih’e iman ile edinilmiş olan Ruh ile özdeş de tutulabilmektedir. Ruhun varlığının her insanda görülmesinin bir diğer kanıtı ise özgür iradenin varlığı olarak gösterilebilir. Eğer ki ruh ve beden aynı anda var olmuşlar ise, bedene can veren şey bizzat ruhun kendisidir. Ruhun varlığı insanın düşünceleri ve özgürlüğünde kendini tezahür etmekle birlikte bunlara eşdeğer de değildir. Tanrı’nın gözünde bir insan ruhuyla beraber var olabilmektedir. İnsanlardaki ruhun varlığı Tanrı’nın varlığına yönelik en temel kanıtı oluşturmaktadır.
Ahlaki ve Münzevi Temalı Tezleri
Geniş bir spektrumda birçok ahlaki tez yazan Tertullianus bu eserlerinde oruç tutmak, alçakgönüllülük, sabır ve tövbe konularına değinmiştir. Dua üzerine de yazmış olan Tertullianus bu eserinde düzgün giyimin nasıl olması gerektiği, iffet ve tek eşlilik konularını da ele almıştır.
Kaynakça
- ^ Hristiyan İlahiyatının Hikayesi. Roger E. Olson. Haberci Basın Yayın Dağıtım Turizm San. ve Tic. Led. Şti. 2020. ss. 91-99.
- ^ The New Catholic Encyclopedia - Second Edition (İngilizce). Thomson and Gale. 2003. ss. 834-838 Cilt 13 ISBN 0-7876-4017-4.
- ^ A history of Christian Doctrine - Vol 3 - The origins of Latin Christianity. Jean Daniélou (İngilizce). Longman and Todd. 1977. ss. 361-404.
- ^ Hıristiyanlık Tarihi. David F. Wright. Yeni Yaşam Yayınları. 1977. s. 185 ISBN 975-8318-86-1.
- ^ Patrology, Volume 2. Johannes Quasten (İngilizce). Christian Classics INC. 1986. ss. 247-340 ISBN 087061-085-6.
- ^ A Dictionary of Christian Spirituality. Gordon S. Wakefield (İngilizce). SCM Press LTD. 1983. ss. 375-376.