İçeriğe atla

Temsil kısayolu veya buluşsal yöntemi

Temsil kısayolu veya buluşsal yöntemi, belirsizlik altındaki bir olayın olasılığı hakkında yargılarda bulunurken kullanılır.[1] Psikologlar Amos Tversky ve Daniel Kahneman tarafından 1970'lerin başında "[bir olayın] (i) temel özellikleri bakımından ana popülasyona benzer olma ve (ii) üretildiği sürecin göze çarpan özelliklerini yansıtma derecesi" olarak önerilen bir grup buluşsal yöntemden (yargılamayı veya karar vermeyi yöneten basit kurallar) biridir.[1] Buluşsal yöntemler, "genellikle bizi gitmemiz gereken yere - ve hızlı bir şekilde - götüren, ancak bazen bizi rotadan çıkarma pahası olan yargısal kısayollar" olarak tanımlanır.[2] Buluşsal yöntemler kullanışlıdırlar çünkü karar vermede çabayı azaltmadan ve basitleştirmeden yararlanırlar.[3]

İnsanlar yargıda bulunmak için temsiliyete güvendiklerinde, bir şeyin daha temsili olması onu fiilen daha olası kılmadığı için muhtemelen yanlış hüküm verirler.[4] Temsil kısayolu veya buluşsal yöntemi, nesnelerin benzerliğini değerlendirmek ve onları kategori prototipi etrafında organize etmek olarak basit bir biçimde tanımlanır (örneğin, benzerler benzerlerle gider ve nedenler ve sonuçlar birbirine benzemelidir).[2] Bu buluşsal yöntemi, kolay bir ölçümleme olduğu için kullanılır.[4] Sorun şu ki insanlar bu yöntemin bir olayın olasılığını doğru bir şekilde tahmin etme yeteneğini abartırlar.[5] Bu nedenle, ilgili temel sıklık düzeylerinin ihmal edilmesine ve diğer bilişsel önyargılara neden olabilir. [6][7]

Temsil ediciliğin belirleyicileri

Temsil kısayolunun, verilecek yargı veya kararın belirli faktörleri olduğunda kullanılması daha olasıdır.

Benzerlik

Diagram
Yeni nesnenin mevcut bir kategoriye uyup uymadığına dair hızlı karar

Yeni bir uyaranın/olayın temsil edilebilirliğini değerlendirirken, insanlar genellikle uyaran/olay ile standart/süreç arasındaki benzerlik derecesine dikkat ederler.[1] Bu özelliklerin dikkat çekici olması da önemlidir.[1] Nilsson, Juslin ve Olsson (2008), bunun örnek bellek hesabından etkilendiğini bulmuşlardır (bir kategorinin somut örnekleri bellekte saklanır), böylece yeni örnekler bir kategoriye oldukça benzerse ve aynı zamanda sık sık karşılaşılırsa temsili olarak sınıflandırılır.[8] Temsil kısayolu literatüründe birkaç benzerlik örneği tanımlanmıştır. Bu araştırma tıbbi inançlara odaklanmıştır.[2] İnsanlar genellikle tıbbi semptomların, nedenlerine veya tedavilerine benzemesi gerektiğine inanırlar. Örneğin, insanlar uzun zamandır ülserlerin, aslında bakteriler ülserlere neden olurken, temsili buluşsallık nedeniyle stresten kaynaklandığına inanmışlardır.[2] Benzer bir düşünce doğrultusunda, bazı alternatif tıp inançlarında hastalar, tıbbi rahatsızlıklarına karşılık gelen organ etlerini yemeye teşvik edilmiştir. Temsil kısayolunun kullanımı, yağlı yiyecekleri yemenin insanı şişmanlattığı inancı gibi daha basit inançlarda bile görülebilir.[2] Doktorlar bile, örneğin teşhislerde benzerliği değerlendirirken temsil kısayolundan etkilenebilirler.[9] Araştırmacı, klinisyenlerin, bu bozukluğu olan stereotipik veya prototipik hastaya ne kadar benzer hastalar olduğuna karar vererek tanı koymada temsil kısayolunu kullandığını buldu.[9]

Rastgelelik

Düzensizlik ve yerel temsiliyet, rastgelelik yargılarına etki eder. Herhangi bir mantıksal duruma sahip görünmeyen şeyler, rastgeleliğin temsilcileri olarak kabul edilirler ve bu nedenle meydana gelme olasılıkları daha yüksektir. Örneğin, bir dizi yazı tura olarak THTHTH, çok iyi sıralandığı için rastgele oluşturulmuş yazı turaları temsil etmez.[1]

Yerel temsiliyet, insanların küçük sayılar yasasına dayandığı ve bu sayede küçük örneklerin kendi nüfuslarını büyük örneklerle aynı ölçüde temsil ettiği algısına dayanan bir varsayımdır (Tversky & Kahneman 1971).[1] Rastgele dağılmış görünen küçük bir örnek, yerel temsiliyet varsayımı altında, popülasyonun rastgele dağıldığı inancını güçlendirecektir. Tersine, çarpık bir dağılıma sahip küçük bir örneklem bu inancı zayıflatacaktır.[1] Yazı-tura birkaç kez tekrarlanırsa ve sonuçların çoğu turalardan oluşuyorsa; yerel temsiliyet varsayımı, gözlemcinin turaya karşı önyargılı olduğuna inanmasına neden olacaktır.[1]

Tversky ve Kahneman'ın klasik çalışmaları

Tom W.

Kahneman ve Tversky, 1973'te yürütülen bir araştırma çalışmasında [10] katılımcılarını üç gruba ayırdı:

  • Talimat verilen "temel oranlı grup": "Bugün ABD'deki tüm birinci sınıf lisansüstü öğrencilerini düşünün. Lütfen şu anda aşağıdaki dokuz uzmanlık alanına kayıtlı olan öğrencilerin yüzdesi hakkında en iyi tahminlerinizi yazın." [10] Verilen dokuz alan ise işletme, bilgisayar bilimi, mühendislik, beşeri bilimler ve eğitim, hukuk, kütüphane bilimi, tıp, fizik ve yaşam bilimleri ve sosyal bilimler ve sosyal hizmetti. [10]
  • "Benzerlik grubu"na bir kişilik taslağı verilir. "Tom W., yaratıcılıktan yoksun olmasına rağmen, yüksek zekaya sahiptir. Düzen ve netliğe, her ayrıntının uygun yerini bulduğu temiz ve düzenli sistemlere ihtiyacı vardır. Yazıları bazen biraz bayat kelime oyunları ve bilimkurgu türündeki hayal gücü parıltıları içeren oldukça sıkıcı ve mekanik türdendir. Yetkinlik için güçlü bir dürtüsü vardır. Diğer insanlara çok az sempati duyar gibi görünür ve başkalarıyla etkileşimden hoşlanmaz. Bencildir ama yine de derin bir ahlakı vardır. [10] Bu gruptaki katılımcılardan, 1. bölümde listelenen dokuz alanı, Tom W.'nin her alanın tipik yüksek lisans öğrencisine ne kadar benzediğine göre sıralamaları istendi. [10]
  • ‘’Tahmin grubu’’, ikincide açıklanan kişilik taslağı verilen ancak aynı zamanda "Tom W.'nin önceki kişilik taslağı, Tom'un lisedeki son yılında bir psikolog tarafından projektif testler temelinde yazılmıştır. Tom W. şu anda bir yüksek lisans öğrencisidir. Lütfen aşağıdaki dokuz lisansüstü uzmanlık alanını Tom W.'nin şu anda bu alanların her birinde yüksek lisans öğrencisi olma olasılığına göre sıralayın." [10]

Olasılık yargıları, tahmin edilen temel oranlardan ziyade benzerlik yargılarına çok daha yakındı. Bulgular, yazarların insanların göreceli temel oran bilgisine bağlı olmak yerine bir şeyin ne kadar temsili (benzer) olduğuna dayanarak tahminlerde bulundukları yönündeki öngörülerini destekledi. [10] Misal, katılımcıların %95'inden fazlası, Tom'un, eğitim ve beşeri bilimler için bilgisayar bilimlerinden çok daha yüksek temel oran öngörüleri olduğunda, eğitim veya beşeri bilimlerden çok bilgisayar bilimleri okuma ihtimalinin daha yüksek olacağını belirtti. [10]

Taksi problemi

Tversky ve Kahneman tarafından yürütülen başka bir araştırma çalışmasında deneklere şu problem verilmiştir:[4]

Gece bir taksi vurkaç kazasına karıştı. ‘Yeşil’ ve ‘Mavi’ adlı iki taksi şirketi şehirde faaliyet gösteriyor. Şehirdeki taksilerin %85'i Yeşil, %15'i ise Mavi.[4]

Bir görgü tanığı taksiyi Mavi olarak tanımladı. Mahkeme, tanığın güvenilirliğini kaza gecesinde var olan aynı koşullar altında test etti ve tanığın iki rengin her birini %80 oranında doğru tanımladığı ve %20 oranında başarısız olduğu sonucuna vardı.[4]

Kazaya karışan bu taksinin, tanığın Mavi olarak tanımlamasına rağmen, Yeşil veya Mavi olma olasılığı nedir?[4]

Çoğu denek %50'nin üzerinde olasılıklar verdi, hatta bazıları %80'in üzerinde olasılıklarda bulundu. Bayes teoremi kullanılarak bulunan doğru cevap şu tahminlerden daha düşüktür:[4]

  • Tanıkların mavi bir taksiyi doğru tanımlama olasılığı %12 (0,12 = 0,15 × 0,80) vardır.
  • Tanıkların yeşil bir taksiyi yanlış bir şekilde mavi olarak tanımlama olasılığı %17'dir (0.17 = 0.85 × 0.20).
  • Bu nedenle tanığın taksiyi mavi olarak tanımlama olasılığı %29'dur (0.29 = 0.12 + 0.17).
  • Bu, mavi olarak tanımlanan taksinin aslında mavi olduğu %41 olasılıkla (0,41 ≈ 0,12 ÷ 0,29) ile sonuçlanır.

Temsiliyet, kumarbaz yanılgısı, regresyon yanılgısı ve bağlaç yanılgısının benzer tesirinde alıntılanır.[4]

Temsil edicilik buluşsallığına atfedilen önyargılar

Temel oran ihmali ve temel oran yanılgısı

Temsil kısayolunun veya buluşsal yönteminin kullanılması, muhtemelen Bayes Teoreminin ihlal edilmesine yol açacaktır. Bayes Teoremi şunu belirtir:[11]

Hâlbuki temsiliyet üzerinden yapılan değerlendirmeler yalnızca hipotez ve veriler arasındaki benzerliğe bakar, bu nedenle ters olasılıklar eşitlenir:[11]

Görülebileceği gibi bu denklemde temel oran P(H) göz ardı edilir ve bu da temel oran yanılgısına yol açar. Bir temel oran, bir olgunun temel sıklık veya görülüş oranıdır. Temel oran yanılgısı, insanların olasılık problemlerini çözerken bir olayın temel oranını nasıl hesaba katmadıklarını açıklar.[12] Bu, bir takım katımlımcının hem belirli bir kişilik özelliğine sahip insanların taban oranını hem de belirli bir kişilik özelliğine sahip bir insanın başka bir kişilik özelliğine sahip olma olasılığını yargılamalarını sağlayan Dawes, Mirels, Gold ve Donahue (1993) tarafından açıkça test edildi.[11] Örneğin katılımcılara, “Ben vicdanlı bir insanım” sorusuna 100 kişiden kaçının olumlu yanıt verdiği ve bir kişinin bu soruya olumlu yanıt verdiği belirtildiğinde farklı bir kişilik sorusuna kaç kişinin olumlu yanıt vereceği sorulmuştur. Aynı olmadıkları açıkken bile (iki soru birbiri ardına cevaplandı) katılımcıların, ters olasılıkları eşitlediğini buldular (örn. P(vicdanlı|evhamlı) = P(evhamlı|vicdanlı)). [11]

Tıbbi bir örnek Axelsson tarafından açıklanmıştır.[12] Bir doktorun %99 doğrulukta bir test yaptığını ve hastalık için pozitif test sonucunuzun olduğunu farz edelim. Ancak hastalığın görülme sıklığı 1/10.000'dir. Hastalığa asli yakalanma riskiniz %1'dir, çünkü sağlıklı insan popülasyonu hastalıktan çok daha fazladır.[12] Bu istatistik, temel oran yanılgısı nedeniyle sıklıkla insanları şaşırtır çünkü birçok insan olasılığı değerlendirirken temel oluş sıklığını hesaba katmaz.[12] Maya Bar-Hillel'in (1980) araştırması, bilginin algılanan ilgililiğinin temel oran ihmali için ehemmiyetli olduğunu öne sürer: temel oranlar, yalnızca diğer bilgilerle eşit derecede alakalı görünüyorlarsa yargılara dahil edilirler.[13]

Birkaç araştırma çalışması, bu yargılayıcı buluşsal yöntemlerin nasıl geliştikleri konusunda bir anlayış eksikliği olduğundan, çocuklarda temel oran ihmalini araştırdı.[14][15] Böyle bir çalışmanın yazarları, buluşsal yöntemin gelişimini, sosyal yargılar ve diğer yargılar arasında farklılık olup olmadığını ve çocukların temsil kısayolu kullanmadıklarında temel oranları kullanıp kullanmadıklarını anlamak istediler.[15] Yazarlar, bir strateji olarak temsil kısayolu kullanımının erken başladığını ve devamlı olduğunu bulmuşlardır. Yazarlar ayrıca, çocukların başlangıçta sosyal yargılarda bulunmak için kendilerine özgü stratejiler kullandıklarını ve yaşlandıkça temel oranları daha fazla kullandıklarını ancak sosyal alanda temsil kısayolu kullanımının da yaşlandıkça arttığını bulmuşlardır.[15] Yazarlar, ankete katılan çocuklar arasında temel oranların nesneler hakkındaki yargılarda sosyal yargılardan daha kolay ve hazır bir biçimde kullanıldığını bulmuşlardır.[15] Bu araştırma yapıldıktan sonra Davidson (1995), çocuklarda temsil buluşsal yönteminin ve bağlaç yanılgısının çocukların kalıp yargılarıyla nasıl ilişkili olduğunu araştırmakla ilgilendi.[14] Önceki araştırmalarla tutarlı olarak çocuklar, problemler kalıplaşmış olmayan bilgiler içerdiklerinde veya çocuklar daha büyük olduklarında problemlere verdikleri yanıtları temel oranlara dayandırdılar. Çocukların bağlaç yanılgısını yaptıklarına dair deiller de vardı. Son olarak, öğrenciler yaşlandıkça kalıplaşmış problemler üzerinde temsil buluşsal yöntemini kullandılar ve böylece kalıp yargılarla tutarlı değerlendirmelerde veya hükümlerde bulundular.[14] Çocukların bile temsil buluşsal yöntemini kullandıklarına, bağlaç yanılgısına düştüklerine ve temel oranları göz ardı ettiklerine dair bulgular var.[14]

Araştırma çalışmaları temel oranların kullanımının veya ihmalinin sorunun nasıl sunulduğundan etkilenebileceğini öne sürüyorlar; bu da bize temsil kısayolunun "genel, çok maksatlı bir buluşsal yöntem" olmadığını ancak birçok katkıda bulunan faktöre sahip olabileceğini hatırlatıyor.[16] Temel oranlar, sunulan bilgiler nedensel olmadığında daha sık göz ardı edilebilirler.[17] İlgili bireyselleştirici bilgi varsa temel oranlar daha az kullanılır.[18] Grupların temel oranı bireylerden daha fazla ihmal ettiği bulunmuştur.[19] Temel oranların kullanımı bağlama göre farklılık gösterir.[20] Temel oranların kullanımına ilişkin araştırmalar, bazı yazarların yeni bir modelin gerekli olduğunu öne sürmesiyle tutarsızdı.[21]

Bağlaç yanılgısı

Bir grup lisans öğrencisine, aktif bir feminist temsilcisi olarak modellenen Linda'yı tanımlayan bir metin verildi. Daha sonra katılımcılardan onun feminist olma olasılığı, banka memuru olma olasılığı veya hem banka memuru hem de feminist olma olasılığını değerlendirmeleri istendi. [22] Olasılık teorisine göre, hem banka memuru hem de feminist olma olasılığının (iki kümenin birleşimi), feminist veya banka memuru olma olasılığından daha az veya ona eşit olması gerekir. [22] Bir bağlaç, bileşenlerinin birinden daha muhtemel olamaz. Ancak, katılımcılar (banka memuru ve feminist) birleşiminin tek başına banka memuru olmaktan daha olası olduğuna karar verdiler.[22] Bazı araştırma çalışmaları, bağlaç hatasının kısmen açık olmayan ifadeler veya "olasılığın" semantik yorumu gibi incelikli dilsel faktörlerden kaynaklanabileceğini ileri sürmektedir.[23][24] Yazarlar, hem mantık hem de lisan kullanımının hatayla ilgili olabileceğini ve bunun daha kapsamlı bir şekilde araştırılması gerektiğini savunmaktadırlar.[24]

Ayrılma yanılgısı

Olasılık teorisine göre, iki olayın ayrılması en azından her birinin ayrı ayrı olması kadar muhtemeldir. [22] Örneğin, birinin fizik veya biyoloji bölümü mezunu olma olasılığı, en az fizik bölümü mezunu olma olasılığı kadar, hatta daha olasıdır. Bununla birlikte, bir kişinin kişiliğinin tanımı (veriler), bir biyoloji anadalından ziyade bir fizik anadalını çok temsil ediyor gibi göründüğünde, insanlar bu kişinin biyolojii anadalından ziyade bir fizik uzmanı olmasının daha muhtemel olduğuna karar verirler. [22]

Temsil kısayolunun ayrılma hatasına neden olabileceğine dair kanıtlar Bar-Hillel ve Neter'den (1993) gelmektedir.[25] İnsanların, istatistik anadalını yüksek oranda temsil eden (örneğin; çok zeki, matematik yarışmalarına katılan) bir kişiyi, sosyal bilimler anadalından (istatistiklerin üst kümesi) daha olası olarak değerlendirdiklerini buldular. Fakat, aynı kişinin, bir sosyal bilimler anadalında uzman olması olasılığının İbrani dilinde uzman olma olasılığından daha yüksek olduğunu düşündüler. [22] Bu nedenle, yalnızca kişi bir kategoriyi yüksek oranda temsil ediyor göründüğünde, o kategori, üst kategorisinden daha olası olarak değerlendirilir. Bu yanlış değerlendirmeler, bahiste paranın kaybedilmesi gibi durumlarda dahi uygulanmaya devam eder. [22]

Örneklem boyutuna duyarsızlık

Temsil kısayolu, denekler bir numunenin özgül bir parametresinin ihtimalini tahmin ettiklerinde de kullanılır. Parametre popülasyonu yüksek oranda temsil ediyorsa, parametreye sıklıkla yüksek bir olasılık verilir. Bu öngörü süreci genellikle örneklem boyutunun etkisini göz ardı eder.

Tversky ve Kahneman tarafından öne sürülen bir kavram bu önyargının bir örneğini sağlar;[26]

Örnek, farklı büyüklüklerdeki iki hastanedir. Büyük hastanede yaklaşık 45 bebek, küçük hastanede ise 15 bebek dünyaya geliyor. Genel olarak doğan tüm bebeklerin yarısı (%50) erkektir. Ancak, yüzdelik oran 1 günden diğerine değişir. 1 yıllık bir süre boyunca her hastane, doğan bebeklerin >%60'ının erkek olduğu günleri kaydetmiştir. Ortaya atılan soru şudur: Hani hastanenin bu tür günleri daha fazla kaydetmiş olduğunu düşünüyorsunuz?[26]

  • Daha büyük hastane (21)
  • Daha küçük hastane (21)
  • Yaklaşık olarak aynı (yani, ikisi de %5'i içinde) (53)

Parantez içerisinde gösterilen değerler, her bir yanıtı seçen öğrenci sayısıdır.[26]

Sonuçlar, katılımcıların yarısından fazlasının yanlış yanıtı (üçüncü opsiyon) seçtiklerini gösteriyor. Bunun sebebi, ankete katılanların örneklem boyutunun etkisini görmezden gelmeleridir. Ankete katılanlar, aynı istatistik hem büyük hem de küçük hastaneleri temsil ettiğinden büyük ihtimalle üçüncü opsiyonu seçtiler.[26] İstatistik teorisine göre, küçük bir numune boyutu istatistiksel parametrenin büyük bir numuneye nazaran önemli ölçüde sapmasına izin verir.[26] Bu sebeple, büyük hastanenin %50'lik nominal değere yakın kalma ihtimali daha yüksek olacaktır.

Aşağıdaki makalede bu önyargı hakkında daha fazla bilgi edinin.

Şansın yanılgıları ve kumarbaz yanılgısı

'Gambler's fallacy' sayfası bulunamadı

Gambler'in yanılgısı, diğer adıyla Monte Carlo yanılgısı veya şansın olgunluğu yanılgısı olarak da bilinen kumarbaz yanılgısı, belirli bir olay geçmişte normalden daha sık meydana gelirse, gelecekte gerçekleşmesinin daha az olası olduğuna (veya tersi) dair bir inanıştır. Tarihsel bağımsızlık niteliğine sahip bu tür olaylara istatistiksel olarak bağımsız denir. Safsata genellikle kumarla ilişkilidir; örneğin, bir sonraki zar atılırken genellikle altı olma olasılığının daha yüksek olduğuna inanılabilir, çünkü son zamanlarda çok az altı atılmıştır.

"Monte Carlo yanılgısı" terimi, 1913'te Monte Carlo Kumarhanesinde meydana gelen olgunun en bilinen örneğinden gelmektedir.[27]

Regresyon yanılgısı

'Regression fallacy' sayfası bulunamadı

Regresyon yanılgısı, gayri resmi bir yanılgıdır. Bir durum anormal iken yapılan düzeltici eylemler nedeniyle bir şeyin normale döndüğünü varsayar. Doğal dalgalanmaları hesaba katmaz. Genellikle post hoc yanılgının özel bir türüdür.

Ayrıca bakınız

  • Etki kısayolu
  • Öznitelik ikamesi
  • Kullanılabilirlik buluşsal yöntemi
  • Yargılama ve karar vermedeki önyargıların listesi
  • Uzatma ihmali

Kaynaklar

  1. ^ a b c d e f g h Kahneman & Tversky 1972
  2. ^ a b c d e Gilovich (1996). "Like Goes with Like: The Role of Representativeness in Erroneous and Pseudo-Scientific Beliefs" (PDF). Skeptical Inquirer. 20 (2): 34-40. doi:10.1017/CBO9780511808098.036. 4 Kasım 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  3. ^ Shah (2008). "Heuristics made easy: An effort-reduction framework". Psychological Bulletin. 134 (2): 207-222. doi:10.1037/0033-2909.134.2.207. PMID 18298269. 
  4. ^ a b c d e f g h Tversky & Kahneman 1982
  5. ^ Fortune (2012). "Cognitive distortions as a component and treatment focus of pathological gambling: A review". Psychology of Addictive Behaviors. 26 (2): 298-310. doi:10.1037/a0026422. PMID 22121918. 
  6. ^ Tversky & Kahneman 1974.
  7. ^ Human inference: strategies and shortcomings of social judgment. Prentice-Hall. 1980. ss. 115-118. ISBN 978-0-13-445073-5. 
  8. ^ Nilsson (2008). "Exemplars in the mist: The cognitive substrate of the representativeness heuristic". Scandinavian Journal of Psychology. 49 (3): 201-212. doi:10.1111/j.1467-9450.2008.00646.x. PMID 18419587. 
  9. ^ a b Garb (1996). "The representativeness and past-behavior heuristics in clinical judgment". Professional Psychology: Research and Practice. 27 (3): 272-277. doi:10.1037/0735-7028.27.3.272. 
  10. ^ a b c d e f g h Kahneman & Tversky 1973.
  11. ^ a b c d Dawes (1993). "Equating inverse probabilities in implicit personality judgments". Psychological Science. 4 (6): 396-400. doi:10.1111/j.1467-9280.1993.tb00588.x. 
  12. ^ a b c d Axelsson (2000). "The base-rate fallacy and the difficulty of intrusion detection". ACM Transactions on Information and System Security. 3 (3): 186-205. doi:10.1145/357830.357849. 
  13. ^ Bar-Hillel (1980). "The base-rate fallacy in probability judgments" (PDF). Acta Psychologica. 44 (3): 211-233. doi:10.1016/0001-6918(80)90046-3. 8 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Haziran 2022. 
  14. ^ a b c d Davidson (1995). "The representativeness heuristic and the conjunction fallacy effect in children's decision making". Merrill-Palmer Quarterly. 41 (3): 328-346. 
  15. ^ a b c d Jacobs (1991). "The Use of Judgement Heuristics to Make Social and Object Decisions: A Developmental Perspective". Child Development. 62 (1): 166-178. doi:10.1111/j.1467-8624.1991.tb01522.x. 
  16. ^ Gigerenzer (1988). "Presentation and content: The use of base rates as a continuous variable". Journal of Experimental Psychology: Human Perception and Performance. 14 (3): 513-525. doi:10.1037/0096-1523.14.3.513. 
  17. ^ Ajzen (1977). "Intuitive theories of events and the effects of base-rate information on prediction". Journal of Personality and Social Psychology. 35 (5): 303-314. doi:10.1037/0022-3514.35.5.303. 
  18. ^ Koehler (1996). "The base rate fallacy reconsidered: Descriptive, normative, and methodological challenges". Behavioral and Brain Sciences. 19 (1): 1-17. doi:10.1017/S0140525X00041157. 
  19. ^ Argote (1986). "Individual versus group use of base-rate and individuating information". Organizational Behavior and Human Decision Processes. 38 (1): 65-75. doi:10.1016/0749-5978(86)90026-9. 
  20. ^ Zukier (1984). "Social roles and strategies in prediction: Some determinants of the use of base-rate information". Journal of Personality and Social Psychology. 47 (2): 349-360. doi:10.1037/0022-3514.47.2.349. 
  21. ^ Medin (1988). "Problem structure and the use of base-rate information from experience". Journal of Experimental Psychology: General. 117 (1): 68-85. doi:10.1037/0096-3445.117.1.68. 
  22. ^ a b c d e f g Tversky & Kahneman 1983.
  23. ^ Fiedler (1988). "The dependence of the conjunction fallacy on subtle linguistic factors". Psychological Research. 50 (2): 123-129. doi:10.1007/BF00309212. 
  24. ^ a b Politzer (1991). "Are conjunction rule violations the result of conversational rule violations?". Journal of Psycholinguistic Research. 20 (2): 83-103. doi:10.1007/BF01067877. 
  25. ^ Bar-Hillel (1993). "How alike is it versus how likely is it: A disjunction fallacy in probability judgments". Journal of Personality and Social Psychology. 65 (6): 1119-1131. doi:10.1037/0022-3514.65.6.1119. 
  26. ^ a b c d e "Cognitive biases resulting from the representativeness heuristic in operations management: an experimental investigation". Psychology Research and Behavior Management (İngilizce). 10 Nisan 2019. 23 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2021. 
  27. ^ "Why we gamble like monkeys". BBC.com. 29 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2015. 

Kahneman ve Tversky'nin eserleri

Genel referanslar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

Ensest, yakın akrabalar arasında gönüllü ya da gönülsüz cinsel ilişkidir. Çoğu kültürde ensest bir tabudur.

<span class="mw-page-title-main">Daniel Kahneman</span>

Daniel Kahneman, Amerikalı Nobel Ekonomi Ödülü sahibi psikolog.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

Gerçek mü'min sendromu 1976 yılında M. Lamar Keene tarafından, kitabı The Psychic Mafiada kullandığı bir terimdir. Keene bu terimi, metafizik ya da paranormal bir olaya, sahte olduğu ispatlandıktan sonra dahi inanan kişiler için kullanmıştır. Keene bunu bir bilişsel bozukluk, olarak ele almış ve pek çok medyumun başarısının ardındaki anahtar faktör olarak nitelemiştir.

Risk algısı insanların riskin özellikleri ve şiddeti hakkında yaptıkları öznel bir yargı. Bu tabir en çok insan sağlığı ve çevreye yönelik doğal tehlikeler ve nükleer güç gibi tehditlerle alakalı olarak kullanılır. Farklı insanların neden risklerin tehlikelerini farklı tahmin ettiklerini açıklamak için birkaç farklı teori önerilmiştir. Bu teoriler üç temel alanda gelişmiştir. Bunlar sırasıyla;

Bir anının kaynağının yanlış bir şekilde başka bir deneyime atfedilmesi olan kaynak izleme hatası bir çeşit bellek hatasıdır. Örneğin, bireyler henüz yaşanmış bir olayı bir arkadaşlarından öğrenirler, daha sonra bu olayı yerel haberlerde de duydukları zaman, bu olayın kaynağının anısı haberlerden öğrenilmiş gibi yanlış bir kaynağa dayandırılabilir. Bu kaynak izleme hatası, uzun süreli belleğe sınırlı miktarda kaynak bilgisinin kodlanması veya kaynak izlemede kullanılan karar süreçlerinin karışması nedeniyle, normal algısal ve yansıtıcı süreçler kesintiye uğradığında ortaya çıkmaktadır. Depresyon, yüksek stres seviyesi ve beynin sorumlu bölgelerinde meydana gelen hasarlar, bu mekanizmalarda; kesintiye, karışıklığa ve dolayısıyla kaynak izleme hatalarına neden olan faktörlere örnek olarak verilebilir.

Temel oran ihmali, temel oran yanılgısı, temel oran yanlılığı olarak da adlandırılabilen temel oran safsatası, biçimsel bir mantık safsatasıdır. Konuyla ilgili temel oran bilgisi, daha spesifik başka bilgilerle birlikte verildiğinde insan aklı, temel oran bilgisini ihmal edip sadece spesifik bilgilere odaklanarak çıkarım yapma eğilimindedir. Temel oran ihmali, daha genel olan genişleme ihmalinin özel bir biçimidir.

Siyasi yelpaze, siyasi pozisyon veya politik spektrum, farklı siyasi pozisyonları birbirine göre tanımlamak ve sınıflandırmak amacıyla kullanılan bir sistemdir. Bu pozisyonlar, bağımsız siyasi boyutları temsil eden bir veya daha fazla geometrik eksende yer alır. "Siyasi pusula" ve "siyasi harita" ifadeleri, özellikle popüler iki boyutlu modellerine atıfta bulunmak üzere, siyasi yelpazeyi ifade etmek için kullanılan terimlerdir.

Ahlâki psikoloji ya da ahlâk psikolojisi hem felsefe hem de psikoloji alanlarını ortak bir zeminde inceleyen çalışma alanıdır. Tarihsel olarak, ahlaki psikoloji terimi, ahlaki gelişim çalışmasını ifade etmek için nispeten daha dar bir şekilde kullanılmıştır. Ahlaki psikoloji sonuç olarak etik, psikoloji ve zihin felsefesinin kesişimindeki çeşitli konulara daha geniş olarak değinmeye başlamıştır. Alanın bazı ana konuları ahlaki yargı, ahlaki akıl yürütme, ahlaki duyarlılık, ahlaki sorumluluk, ahlaki motivasyon, ahlaki kimlik, ahlaki eylem, ahlaki gelişim, ahlaki çeşitlilik, ahlaki temeller, ahlaki karakter, fedakarlık, psikolojik egoizm, ahlaki şans, ahlaki tahmin, ahlaki duygu, duygusal tahmin ve ahlaki anlaşmazlık olarak verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Kokteyl partisi etkisi</span>

Kokteyl partisi etkisi; beynin, kişinin işitsel dikkatini belirli bir uyarıcıya odaklayıp, diğer bir dizi uyaranı filtreleyerek dışarıda bırakma becerisini ifade eden kavramdır. Tıpkı gürültülü bir partiye katılan bir kişinin ortam gürültüsünü yok sayarak tek bir sohbete odaklanabilmesi gibi. Dinleyiciler, hem farklı uyaranları farklı akışlara ayırma hem de daha sonra hangi akışların kendileri için en uygun olduğuna karar verme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle, kişinin duyusal belleğinin kişi farkında olmadan tüm uyaranları ayrıştırdığı ve ayrı bilgi parçalarını dikkat çekmelerine göre sınıflandırdığı öne sürülmüştür. Bu etki çoğu insanın tek bir sesi izleyip, diğerlerini görmezden gelmelerine izin veren mekanizmadır. Bir başka ifadeyle, dikkat yöneltilmeyen uyaranda geçen önemli kelimelerin hemen tespit edilebilmesine, örneğin birinin bir gürültü içinde kendi adı geçtiği zaman bunu fark etmesine, dair fenomenini tanımlar.

Doğalcılık yanılgısı İngiliz filozof G. E. Moore'un 1903 tarihli kitabı Principia Ethica'da incelediği bir etik kuramıdır. Moore, hoş veya arzu edilen gibi doğal özellikleri "iyi olana indirgemeli" olarak açıklamanın yanıltıcı olacağını savunuyor.

Olgu-değer ayrımı, epistemolojik bir ayrımdır:

  1. Olgusal önermeler veya olgu önermeleri gerekçeye ve fiziksel gözleme dayanır. Empirik yöntemle incelenirler.
  2. Ahlaki önermeler veya değer önermeleri etik ve estetiğin alanına girer. Aksioloji alanında incelenirler.
<span class="mw-page-title-main">Çerçeveleme etkisi (psikoloji)</span>

Çerçeveleme etkisi, insanların seçeneklerin olumlu veya olumsuz çağrışımlarla sunulup sunulmadığına bağlı olarak karar verdiği bilişsel bir önyargıdır ; örneğin kayıp veya kazanç olarak.

İkonik hafıza, görsel alanla ilgili görsel duyusal bellek kaydı ve hızla bozulan görsel bilgi deposudur. Görsel kısa süreli bellek (VSTM) ve uzun süreli bellek (LTM) içeren görsel bellek sisteminin bir bileşenidir. İkonik bellek, çok kısa, kategori öncesi, yüksek kapasiteli bellek deposu olarak tanımlanır. Çok kısa bir süre için tüm görsel algımızın tutarlı bir temsilini sağlayarak görsel kısa süreli belleğe katkıda bulunur. İkonik hafıza, sakkadlar sırasında değişim körlüğü ve deneyimin sürekliliği gibi fenomenleri açıklamaya yardımcı olur. İkonik hafıza artık tek bir varlık olarak düşünülmemekte bunun yerine en az iki ayırt edici bileşenden oluşmaktadır. Sperling'in kısmi rapor paradigmasının yanı sıra modern teknikleri içeren klasik deneyler bu duysal hafıza deposunun doğası hakkında fikir vermeye devam etmektedir.

Otobiyografik hafıza, epizodik ve anlamsal hafızanın bir kombinasyonuna dayanan, bireyin hayatından hatırlanan bölümlerden oluşan bir bellek sistemidir. Bu nedenle bir tür açık bellek olarak kabul edilir.

Akıl yürütme psikolojisi, insanların nasıl akıl yürüttüğünün incelenmesidir ve genellikle geniş anlamda insanların sorunları nasıl çözdüğünü ve karar verdiğini bildirmek için sonuçlara varma süreci olarak tanımlanır. Psikoloji, felsefe, dilbilim, bilişsel bilim, yapay zeka, mantık ve olasılık teorisi ile örtüşmektedir.

Çoklu Mağaza veya Modal Model olarak da bilinen Atkinson-Shiffrin Modeli, 1968 yılında psikolog Richard Atkinson ve Richard Shiffrin tarafından önerilen bir bellek modelidir. Modele göre insan hafızasının üç ayrı bileşeni vardır:

  1. Duyusal Kayıt adı verilen duyusal bilgilerin belleğe girdiği bileşen
  2. Hem duyusal kayıttan hem de uzun vadeli bellekten girdi alan ve tutan Kısa Süreli Depo
  3. Kısa süreli depoda tekrarlayarak, prova yaparak hatırlanan, bilgilerin süresiz olarak tutulduğu Uzun Süreli Depo

Endel Tulving, Estonya doğumlu Kanadalı deneysel psikolog ve bilişsel sinirbilimcidir. İnsan hafızası üzerine yaptığı araştırmalarda semantik ve epizodik hafıza arasındaki ayrımı ortaya koymuştur. Tulving, Toronto Üniversitesi'nde fahri profesördür. Baycrest Sağlık Bilimleri Rotman Araştırma Enstitüsüne 1992 yılında Bilişsel Sinirbilim alanında katılmış ve 2010 yılında emekli olana kadar orada çalışmıştır. 2006'da Kanada'nın en yüksek sivil onuru olan Kanada Nişanı almıştır.

Amos Nathan Tversky İsrailli bir bilişsel ve matematiksel psikologdur ve sistematik insan bilişsel yanlılığının keşfi ve risk yönetimi konusunda önemli bir figür olmuştur.