İçeriğe atla

Telepati

Zener destesinin bir çeşidi

Telepati ya da uzaduyum, bireyler arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati parapsikolojide incelenen paranormal bir yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağladığı ileri sürülen tesir irtibatıdır. Terim eski Yunancadaki “uzak” anlamına gelen tele (τηλε) sözcüğü ile “etkilenme, tesir almış olma, hissetme” anlamlarına gelen patheia (πάθεια) sözcüğünün birleştirilmesiyle elde edilmiş olup[1][2] önceden kullanılan “düşünce aktarımı” teriminin yerini almak üzere SPR’nin[3] kurucularından Fredric W. H. Myers tarafından 1882’de ortaya atılmıştır.[4][5] Birçok Doğu Bloğu ülkesinde telepati yerine "bio enformasyon" terimi kullanılmıştır.

Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Tesiri gönderen ya da düşüncesini yayan, gönderen kimseye verici (agent), gönderileni almaya çalışan kişiye alıcı denir. Telepati yeteneğine sahip bazı ”alıcı” telepatların diğer insanların zihinlerini okuma yeteneği oldukları söylenir. Telepati psikokinezi ile birlikte parapsikolojik araştırmanın iki temel araştırma alanını oluşturur. Bu alanda telepatiyi tam anlamıyla keşfetmek ve anlamak üzere sürdürülen birçok araştırma vardır. Telepatinin nasıl, ne yolla gerçekleştiği hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da henüz kesin bir sonuca ulaşılamamıştır.

Parapsikoloji'deki telepati deney yöntemleri

Parapsikoloji alanında telepati kısa adı ESP (extra-sensory perception) olan duyular dışı algılamanın bir türü olarak kabul edilir. Duyular dışı algılamanın diğer tanınmış türlerinden bazıları prekognisyon ve durugörü olarak bilinir. Telepati yeteneğini test etmek üzere başvurulan çeşitli deney yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan en tanınmış ikisi Zener kartları ve Ganzfeld uyarımıdır.

Zener kartları

Zener Kartları

Zener kartları parapsikoloji alanında, ESP testlerinde kullanılmak üzere 1920’de Karl Zener tarafından icat edilmiş kartlardır. Parapsikoloji alanında ilk niceliksel araştırmalarda kullanılan bu kartlara, Joseph B. Rhine çalışma arkadaşı Karl Zener’e ithafen bu adı vermiştir.

Zener kartları daire, artı, dalga, kare ve beş uçlu yıldız sembollerini içeren 25 karttan oluşan bir destedir. 1930’larda Duke Üniversitesi’nin Parapsikoloji Laboratuvarı'nda Zener kartlarıyla yapılan deneylerde, kartlar desteden tek tek çekiliyor ve deneklerden, görmedikleri bu kartlarda hangi sembollerin yer aldıklarını bilmeleri isteniyordu. Deneklerin bu testlerde başarı oranı, beş sembol olduğundan normalde % 20 olması gerekirken, başarı oranının % 20’nin üzerinde olduğu gözlemlenmiştir.[6]

Ganzfeld uyarımı

Ganzfeld uyarımı

Ganzfeld uyarımı (İng. ganzfeld stimulation) Parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.

Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beş duyusunu kullanamayan deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon da.[7] Parapsikloglar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini” denilen,ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli kabinler hazırlamışlardır.

Popüler bir yöntem

Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuvar koşulları zorunlu değildir; halk arasında ya da aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs.) bir odada birkaç kişi gevşer ve zihinsel olarak konsantre olur (odaklanır). Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır. Deneyde herhangi bir aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (görüntü, örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır. Beş veya on dakika süren odaklanma süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı görüntüye odaklanmalı, yani sürekli onu düşünmeli ve onu bilincinde net ve duru bir biçimde canlandırmalıdır. Alıcılar ise, vericiden gelen etkili yayının bilinçlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye, bilinçlerini bütünüyle boş tutmaya en üst düzeyde özen göstermelidirler. Başarı, vericinin odaklanma (konsantrasyon) derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel düşüncelerden uzak bir biçimde bilinçlerini boş tutabilmelerine de bağlıdır. Odaklanma bitiminde tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda bilinçlerin hangi görüntünün belirdiğini yazarlar ve sonuçlar karşılaştırılır. Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur.

Telepati türleri

Parapsikologlar araştırmalarında telepati fenomenini çeşitli türler altında ele alırlar:[2]

  • Gizli ya da gecikmeli[8] telepati: Tesirin gönderilmesi ile alınması arasında belirli bir sürenin geçtiği, yani alıcının gecikmeli olarak aldığı enformasyon aktarımı.[2]
  • Prekognitiv telepati: Bir kimsenin zihinsel durumun geleceği hakkında edinilen enformasyon aktarımı.[2]
  • Hareki ya da heyecansal telepati: Uzaktan etkileme olarak da bilinen, bir kimsenin hareketlerine ilişkin duyum aktarımı[9]
  • Yüksek şuur (üst şuur) telepatisi: Yüksek bilgiler ve ortak bilgelik için yüksek şuur haline geçiş söz konusudur.[10]

Sonuçlar

Parapsikologlar telepati deneyleri sonuçlarında şu saptamalarda bulunmuşlardır:

  • Telepati yer ve zamanla sınırlanamaz.
  • Vericinin aktifliği (konsantrasyonu) ve alıcının pasifliği başarıyı etkiler.
  • Hayvanlar ve bitkilerde de ESP yetenekleri mevcuttur.
  • Birbirine hissi bağları bulunan (anne ve çocuk, iki sevgili vs.) kimselerde sonuçlar daha başarılıdır.

Kavramın kökenleri

İnsanlarda, zamanla körelmiş olduğu belirtilen bu yeteneğin aslında herkeste değişik derecelerde mevcut bulunduğu ve çeşitli deneme egzersizleriyle geliştirilebileceği ileri sürülür. Araştırmacılar Avustralya'daki bazı orman kabilelerinin beş duyu dışında bir iletişim yöntemi kullandıklarını bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelanda’lı Maori’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında dile getirmektedir. Benzer yöntemler Afrika kabilelerinde de, örneğin Tabu yerlilerinde kullanılmaktadır. Gizlibilimlerle uğraşanlarda (okültizmde), teozofide ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerin, telepati yeteneğini geliştirip kullandıkları ve bu değişik öğretilerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilmiş oldukları ileri sürülür.

Roger Luckhurst’a göre,[11] Batı kültüründe telepati kavramı esas olarak 19. yy. sonlarında ortaya çıkmıştır. Bu dönemden önce bilim fiziksel olgulara yoğunlaşmıştı ve “zihin”le pek ilgilenmiyordu. Paranormal fenomeni anlama çalışmaları esas olarak canlısal manyetizma çalışmaları ile başlamıştır. Telepati daha sora metapsişik araştırmacılarca ele alınmış ve SPR gibi derneklerin kurulmasından bir süre sonra laboratuvar koşullarında yöntemli ve sistemli bir şekilde incelenmeye başlandı. Bu alanda ilk başarılı sonuçlar, parapsikolojinin babası sayılan, Duke Üniversitesi'nden profesör J.B. Rhine tarafından elde edildi.

Örneğin Duke Üniversitesi’nde yapılan bir dizi ESP deneyinde, 1850 deneyden 558’inde başarılı sonuç alınmıştı. Bu sonuçların rastlantıya dayalı olasılık hesaplarına göre gerçekleşme olasılığı ancak 22 milyarda birdi.[12] Rhine’ın ESP ve telepati deneyleri üzerine yazdığı “Altmış Yıldan Sonra Duyular-dışı Algılama” (Extra-Sensory Perception After Sixty Years) adlı kitabı Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nce öğrenciler için akademik bir test kitabı olarak kabul edildi.[13] Rhine gibi psişik araştırmacıların başarılı sonuçlar almasından sonra telepati laboratuvar koşulları içine çekildi ve parapsikolojik araştırma kapsamında ele alınmaya başlandı.

Telepati nosyonu iki psikolojik kavrama benzemez: düşünce sokma/silme kuruntuları ve psikolojik sembiyoz(karıştırma). Bu benzerlik bazi kişilerin neden telepati fikrine kapıldığını açıklayabilir. Düşünce sokma/silme, bir psikoz, özellikle şizofreni veya şizoafektif bozukluk, semptomudur. Bu semptomu gösteren ruhsal hastalar, yanılgılı bir şekilde, düşüncelerinden bazılarının kendilerinin olmadğına inanırlar, ama başkaları (yani diğer kişiler, dünyadışı yaratıklar ya da komplocu istihbarat ajanları) beyinlerine düşünce koymaktadır (düşünce sokma). Bazı hastalar düşüncelerin beyinlerinden alındığını veya silindiğini (düşünce silme) sanırlar. Psikozun diğer semptomları yanı sıra, düşünce sokma da ilaçlı tedavi ile azaltılabilir.

Psikolojik sembiyoz (karıştırma) ise, daha az tanımlanmış bir kavramdır. Melanie Klein gibi erken psikanalistlerin yazılarında bulunan bir fikirdir. Çocuğun erken psikolojik deneyiminde (ilk bebeklik esnasında), bir yanda kendi aklı ile, öte yanda anne/baba deneyimi arasındaki farkın bilincine varamaması inancı ile ilgilidir. Aklın bu durumuna psikolojik sembiyoz(karıştırma) denir; gelişmeyle sona erer, fakat, denir ki, bazı yönleri yetişkin ruhsal işlevlerinde de bulunmaktadır. Bu düşünce sokma/silme deneyimi veya bilinçsiz anıların psikolojik sembiyozu (karıştırma) "telepati"nin bir nosyon olarak icadına ve telepatinin var olduğu inanışına yol açmış olabilir, denebilir. Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin telepatiye inanmaya yatkın oldukları fikri, psikiyatrlar ve psikologların kanaatidir ve deneysel bulgular bunu desteklemektedir.

Telepati ile empatinin farkı

Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi olarak da tanımlanan telepati ile yine parapsikolojide kullanılan empati teriminin sık sık birbiriyle karıştırıldığı görülür. Empati (İng: empathy), birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomenine ve bu psişik irtibata Parapsikoloji’de verilen addır. Kimilerince telepatik bir irtibat biçimi sayılmaktaysa da,telepatiden farkı, tanımından da anlaşılacağı gibi, empatide düşünce ve imaj aktarımının olmamasıdır.

Örneğin aralarında empati bulunan iki kişiden biri bir bedensel rahatsızlıktan acı çektiğinde diğer empatın da bedeninin aynı bölgesinde acı duyduğu görülmüştür. Gözlem ve deneyler empati halinin anne ile çocuklar arasında ve ikizler arasında daha sık gerçekleştiğini göstermiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, empati halinin özellikle ebeveyn ile yavrular arasında gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin, bir deneyde, yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne tavşanın, yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırdığı görülmüştür. Terim, Latince'deki "iç,içine, içinde" anlamına gelen "em" öneki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Terimin psikolojide kullanılan anlamı ile parapsikolojide kullanılan anlamı aynı değildir.

Notlar ve referanslar

  1. ^ Carroll, Robert Todd (2005). "The Skeptic's Dictionary 4 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.; Telepathy". SkepDic.com. Retrieved on 2006-09-13.
  2. ^ a b c d Glossary of Parapsychological terms - Telepathy 27 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. — Parapsychological Association, Retrieved December 19, 2006
  3. ^ Carroll, Robert Todd (2005). "The Skeptic's Dictionary; Telepathy 4 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". SkepDic.com. Retrieved on 2006-09-13.
  4. ^ Dvorsky, George (2004). "Evolving Towards Telepathy 15 Haziran 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". Betterhumans.com.. Retrieved on 2006-10-24.
  5. ^ TakeAway Media (2000). ""Leviathan: Back to the Future: An interview with Kevin Warwick 3 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi."". BBC Two.. Retrieved on 2006-10-24.
  6. ^ Carroll, Robert (2006-02-17). "Zener ESP Cards 10 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.". The Skeptic's Dictionary. http://www.skepdic.com/zener.html 10 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Retrieved on 2006-07-18.
  7. ^ The Conscious Universe: The Scientific Truth of Psychic Phenomena by Dean I. Radin Harper Edge, ISBN 0-06-251502-0
  8. ^ Rennie, John (1845), "Test for Telepathy", Scientific American,V3#1 (1847-09-25)
  9. ^ Plazo, Dr. Joseph R., (2002) "Psychic Seduction." pp.112-114 ISBN 0-9785922-3-9
  10. ^ St. Claire, David., (1989) "Instant ESP." pp.40-50
  11. ^ Luckhurst, R. (2002). The Invention of Telepathy, 1870-1901. Oxford University Press.
  12. ^ Rhine, J. B. - Pratt, J. G., "A review of the Pearce-Pratt distance series of ESP tests", Journal of Parapsycology, 1954, 18, 165-177.
  13. ^ Richard S. Broughton, "Parapsicologia. La scienza contestata", Milano 1994, p. 74.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Kaynakça

  • Yılmaz, S. Nusret; Telepati / EGE META YAYINLARI


İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Parapsikoloji</span> Paranormal ve psişik olayların incelenmesi

Parapsikoloji; duyular-dışı algılama, psikokinezi, ölümden sonra yaşam gibi konulara ilişkin paranormal olayların; deneysel yöntem yoluyla, çok disiplinli etüdü. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Rüya</span> diğer adıyla düş, uykunun genel bir özelliği olup, uykunun REM evresi ile yakından ilgili, görsel ve işitsel algı ve duyulardır

Rüya ya da düş, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar hâlen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.

Rüya yorumu, rüya türlerinden yalnızca “amaçlı rüyalar” ya da diğer adıyla “haberci rüyalar” grubuna giren, bir mesaj taşıyan rüyalardaki sembolizmi çözme çalışmasına verilen addır. Metapsişik araştırmalar ve rüya laboratuvarlarında sürdürülen araştırmalar, rüyaların bir kısmının psikofizyolojik nedenlerden kaynaklandığını ortaya koymuştur ki, “alelade rüyalar” da denilen bu rüyalar hiçbir mesaj taşımadıklarından yorumlanmayı da gerektirmez. Dolayısıyla, metapsişik araştırmacılara göre, rüyasındaki sembolizmi çözmek isteyen kişinin öncelikle o rüyasının haberci (amaçlı) bir rüya mı olduğunu, yoksa psikofizyolojik kaynaklı bir rüya mı olduğunu çözmesi gerekmektedir. Bu da her iki rüya grubunun arasındaki temel farklar hakkında bilgilenmekle ve deneyimle olanaklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kaşık bükme</span>

Kaşık bükme, paranormal yollarla veya fiziksel güç kullanmaksızın nesnelerde deformasyon oluşturulabileceğini iddia eden inanca verilen genel addır.

<span class="mw-page-title-main">Ganzfeld uyarımı</span>

Ganzfeld uyarımı, parapsikoloji alanında, deneklerin bir duyular-dışı algılamaya sahip olup olmadığını test etmek için kullanılan tekniktir. Deneklerin, beş duyu organından gelen uyarılar minimum düzeye indirildiğinde, duyular-dışı algılamaya açık hale geleceği düşünülür.

<span class="mw-page-title-main">Hayvansal psişizm</span>

Hayvansal psişizm hayvanlardaki psişik fenomenler bütününü ifade etmek üzere kullanılan bir terimdir.

Düşünce aktarımı', verici bir telepattan alıcıya veya alıcılara düşüncelerin aktarılması fenomenine verilen addır. Bir başka deyişle telepatik yolla aktarılanın düşünce olması durumunda, fenomen “düşünce aktarımı” adını alır. Fakat düşünce aktarımında telepatide gerekli olan sempati halinin alıcı ve verici arasında oluşması şart değildir. Alıcı ve verici bu olayı farkında olmadan meydana getirebildikleri gibi, verici bunu tek başına bilinçli (kasıtlı) olarak da oluşturabilir. Metapsişikçilere göre, verici, düşünce aktarımı yoluyla alıcıya zihinsel telkinler verebilir ve duyarlı alıcılar, uzaktan, sözsüz olarak hipnotize edilebilirler. Bir topluluk içinde aynı anda aynı şeyi düşünüp söyleme olayında genellikle düşünce aktarımının söz konusu olduğu ileri sürülür.

Psişik yetenek Metapsişik'in ve Parapsikoloji'nin araştırma alanında bulunan, insanın paranormal denilen, bilinen fizikokimyasal yasalarla açıklanamayan psişik fenomenlerde söz konusu olan yeteneklerini ifade etmek üzere kullanılan bir terimdir. Paranormal yetenek terimiyle eşanlamlıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

Duyular dışı algılama veya altıncı his, parapsikologların telepati, durugörü, prekognisyon gibi beş duyunun ötesindeki her türlü paranormal algılamaları belirtmek üzere kullandıkları bir terim olup, Türkçede DDA veya DDİ kısaltmasıyla, İngilizcede ise ESP kısaltmasıyla ifade edilir. Bilimsel konsensüs, duyular dışı algılamanın bilimsel bir olgu olmadığı yönündedir. Terim ilk kez 1870'te Sir Richard Burton tarafından kullanılmış, 1930'larda J.B. Rhine tarafından popüler hale getirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Zener kartları</span>

Zener kartları parapsikoloji alanında, ESP testlerinde kullanılmak üzere 1920’de Karl Zener tarafından icat edilmiş kartlardır. Parapsikoloji alanında ilk niceliksel araştırmalarda kullanılan bu kartlara, Joseph B. Rhine çalışma arkadaşı Karl Zener’e ithafen bu adı vermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Empati</span>

Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Brian Josephson</span>

Brian David Josephson, Galli teorik fizikçi ve Cambridge Üniversitesi’nden emekli olmuş fizik profesörüdür. En iyi bilindiği çalışmaları süper iletkenlik ve kuantum tünellemedir. 1962 yılında 22 yaşında doktorasını yaparken Cambridge’te yaptığı Josephson etkisi öngörüsü için 1973 yılında Nobel Fizik Ödülü aldı. Josephson Gallerli olup da Nobel Fizik Ödülü alan tek kişidir. Ödülü fizikçiler Leo Esaki ve Ivar Giaever ile paylaştı.

Psikofizik nicelik bakımından, fiziksel uyaranın ve etkilediği algı ve hislerin arasındaki ilişkiyi inceler. Psikofizik, "uyarıcı ile algının arasındaki ilişkinin bilimsel çalışmasıdır ya da tam olarak "anlayış sürecinin, öznenin deneyimlerinin veya davranışlarının değişken özelliklerinin bir veya birden fazla fiziksel boyutların uyarıcılığındaki analizidir." diye tanımlanmıştır." Psikofizik, ruhi olanla fiziki olan arasındaki münasebetleri, deneysiz olarak inceler. Psikofiziğe göre, beden ve zihin iki farklı ama birbiri ile etkileşim içinde olan; birbirini değiştiren/dönüştüren, bir yapıda hareket etmektedir.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

Bölünmüş beyin ya da bilinen adıyla kallosal sendrom, beynin iki yarı küresini birbirine bağlayan korpus kallosum kesildiğinde ortaya çıkan bir tür kopukluk sendromu. Bu sendrom beynin yarı küreleri arasındaki bağlantıyı bozarak veya bu bağlantıya müdahale ederek meydana gelen semptomların bir birleşimidir. Bu duruma sebep olan cerrahi operasyon korpus kallosumun enlemesine kesilmesini içerir ve genellikle dirençli epilepsiyi tedavi etmek için son çaredir. Başlangıçta kısmi kallosotomi yapılır. Bu operasyon başarılı olmazsa, epileptik nöbetlerin yarattığı şiddeti ve nöbetlerin şiddetli seyretmesini azaltarak kazayla fiziksel yaralanma riskini hafifletmek için tam kallosotomi yapılır. Kallosotomileri yapılmadan önce epilepsi farmasötik yollarla tedavi edilir, ameliyattan sonra ise nöropsikolojik değerlendirmeler sıklıkla yapılır.

<span class="mw-page-title-main">Retina implantı</span>

Retina implantı, Retina dejenerasyonu nedeniyle kör olan hastalara görme restorasyonu için retina protezleri, dünya çapında bir dizi özel şirket ve araştırma kurumu tarafından geliştirilmektedir. Sistem, retinitis pigmentosa (RP) veya yaşa bağlı maküler dejenerasyon (AMD) gibi retina hastalıkları nedeniyle fotoreseptörlerini kaybeden kişilere faydalı görüşü kısmen geri kazandırmak içindir. Şu anda klinik deneylerde üç tip retina implantı bulunmaktadır: epiretinal, subretinal ve suprakoroidal. Retina implantları, hayatta kalan retina nöronlarını elektriksel olarak uyararak retinaya görsel bilgi sağlar. Şimdiye kadar, ortaya çıkarılan algılar oldukça düşük çözünürlüğe sahipti ve ışığın algılanması ve basit nesnelerin tanınması için uygun olabilir.

Psionik, 1950'li ve 60'lı yılların Amerikan bilimkurgusunda, mühendislik ilkelerini duyular dışı algılama, telepati ve psikokinezi gibi paranormal veya psişik olayların incelenmesini uygulayan, önerilen bir disiplindi. Psi ile elektronikteki -onik sözcüklerinin karışımından oluşan bir terimdir. "Psionik" kelimesi, bilimkurgu camiasında bir sanat terimi olarak oluşmuş ve her zaman öyle kalmıştı ve -editör John W. Campbell, Jr.'ın tanıtım çabalarına rağmen- akademik parapsikologlar arasında bile hiçbir zaman genel bir geçerliliğe ulaşamamıştı. Terimin 1951'de icat edilmesinden sonraki yıllarda, hiçbir bilimsel kanıtın "psiyonik" yeteneklerin varlığını desteklemediği giderek daha belirgin hale geldi.