Tasavvuf edebiyatı
Türk edebiyatı |
---|
Kategorik olarak |
İslamiyet öncesi |
İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı |
Batı etkisi |
Tasavvuf (Arapça:تصوف tasawwuf), kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı.[1] Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.
Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufi düşünceyi yaymaktır. Mecazi aşk ile hakiki aşk arasında kuvvetli bağlar kuran, ortak mazmunların bulunduğu bir şiir çizgisinde gelişimini sürdüren tasavvuf edebiyatında tekke şairlerinin çoğu tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Dili Aşık Edebiyatı'na göre ağır, divan edebiyatına göre sadedir. İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Tekke şiiri anlam yönüyle olduğu gibi şekil ve tür bakımından da zengindir.[2] Örneğin en yaygın konulardan biri olan içkili eğlenceler konu edinirken meyhaneler tekkeyi, şarap ve mey ilâhî aşkı, meyhaneci tarikat şeyhini, mahbûb ve mâşuk Allah'ı simgeliyordu. Tekke edebiyatı, kitleleri birleştiren bir edebiyat ve kültür köprüsü vazifesini üstleniyordu.[3] Ancak Tekke edebiyatı bu konuları tarikatlara bağlanan halk topluluklarının anlayabileceği dilde konu edinmiştir.[4]
Genel özellikleri
Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Tasavvuf edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tasavvuf şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.
Eserler dörtlük birimiyle yazılmıştır. Genellikle yarım uyak kullanılır. En büyük şairleri Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, Abdû Furkan gibi önemli şairlerdir. Bu şairler tarihin ve günümüzün en önemli şairleridir. Tasavvuf felsefesine göre kainatın yaratılış sebebi tanrının kendi güzelliğini görmek ve bilinmek istemesidir. Tanrının "ol" emri ile kainat yaratılmıştır. Varlıklar tanrıdan kopma bir parçadır. Dolayısıyla Tanrı "Vahdet-i Vücud" yani tek varlıktır. Dolayısıyla evrendeki varlıklar asıl varlığa dönmek ister. Varlığın kendi varlığını tanrı varlığında yok etmesi tasavvufta en son aşamadır. Dini görüşler ve bunların işlenişi bakımından Arap ve İran edebiyatı ile etkileşim söz konusudur. Fakat bu etkileşimin boyutu divan edebiyatındaki kadar büyük değildir. Dinî-Tasavvufî osmanlı edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. İslâmiyet'in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla yayılmaya çalışılmıştır. Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir. Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufi düşünceyi yaymaktır. Tekke şairlerinin çoğu tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Tekke şiiri, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır. Tasavvufçu olmak için nefsi kontrol etme, kendine terbiye etme, acı çekme gibi bazı şartları vardı. Bu özelliklerin dışında kalan; eserlerini aruz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı diliyle, hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan tasavvufçular da vardır. Örneğin Mevlana Anadolu’da yetişen ilk ve en büyük Türk mutasavvıf olduğu halde eserlerini Farsça yazmıştır. Şeyh Galip, Divan tarzında eser verdiği için Tekke Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez, Divan Edebiyatı mensubu sayılır.
En belirgin özellikleri şunlardır:
- Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan'da yetişen Hoca Ahmet Yesevi'dir.*Tekke Edebiyatı, Anadolu'ya 13. y.y.'dan itibaren gelişmiştir.
- Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
- Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
- Hem aruz hem hece ölçüsü kullanılmıştır.
- Şiirlerin çoğu ezgilidir.
- Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
- İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım türleri kullanılmıştır.
- Dili Aşık Edebiyatı'na göre ağır, Divan edebiyatına göre sadedir.
- Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir.
Yüzyıllara göre bu edebiyatın en önemli temsilcileri şunlardır:
- 12.yy.: Hoca Ahmet Yesevi
- 13.yy.: Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
- 14.yy.: Kaygusuz Abdal
- 15.yy.: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
- 16.yy.: Pir Sultan Abdal
- 17.yy.: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
- 18.yy.: Sezai
Tasavvuf düşüncesi
Allah'ı bilmek nasıl olur ? Kâinatın yaratılışı nasıldır ? Biz neyiz ? Niçin geldik dünyaya ? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nelerdir ? Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna Tasavvuf Düşüncesi denir. [Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) Teorisi].
Bu düşünceye göre Allah tek varlıktır. (Vücud-i Mutlak). Aynı zamanda tek güzelliktir (Hüsn-i Mutlak).
Tek varlık olan Allah kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve kâinatta bilinmek istemiştir.
Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir. Ayna varlığın çeşitli görüntülerini yansıtır.
O halde, evren ve tüm insanlar Allah'ın bir görüntüsüdür. Öyleyse insanlar arasında renk, inanç, dil, ırk gibi ayrımlar yapmak anlamsızdır.
Bütün görüntülerde "varlık" ve "yokluk" öğeleri bir aradadır. İnsan dünyaya bağlı tutku ve zevklerini yok ederek "varlık" öğesini geliştirir. Bunun yolu da tekkelerden (tarikatlar) geçer. Burada insan sıkı bir eğitimle dünya nimetlerinden vazgeçerse, sonunda özü olan Allah'a kavuşabilir. Bu da gerçek aşktır. İnsanların birbirlerine duyacakları aşk ise mecazdır. Bu, kişiyi Allah'tan uzaklaştırır. "Bir hırka, bir lokma" insana yetmelidir. Tekkelerde bu yolla Allah'a ulaşan insan sonunda "Enel Hak" derecesine varır. Bu kişilere İnsan-ı Kâmil ya da Ermiş denir.
Bazı terimler
- Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği): Evrende sadece Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer varlık zannettiğimiz, bu “mutlak varlığın”, Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler.
- Tekke: Tasavvuf ehli kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş.
- Pir: Tarikat kurucusu
- Şeyh: 1. Tarikat kurucusu. 2. Tarikatta en yüksek dereceye ermiş kişi. 3. Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimsedir.
- Tarikat: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu topluluk.
- Derviş: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan kimse.
- Abdal: Gezgin derviş
- Halife: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişidir.
Nazım türleri
Tekke şiirinde görülen ve dinsel içerikli konuları işleyen ilahi, nefes, deme, şathiye gibi ürünler nazım biçimi değil, birer nazım türüdür. Çünkü bunlar da koşma tipi nazım biçimiyle ve hece ölçüsünün genellikle 7, 8 ve 11'li kalıplarıyla söylenir. Söz konusu türlerde dörtlük sayısı genellikle 3 - 7 dir. İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir.
İlahiHerhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Allah'ı öven şiirlere denir. Daima özel bir ezgi ile söylenir. Divan şiirindeki tevhit ve münacaatın halk edebiyatındaki karşılığıdır. En ünlü şairi Yunus Emre'dir. Değişik tarikatlara göre deme, nefes, âyin gibi adlar alır. Şekil olarak Koşma biçimindedir. Yani dörtlüklerden oluşur. Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. Genelde 7'li hece ölçüsü kullanılır. Bazı ilahilerde Aruz vezni kullanılmıştır. Aruz vezninin kullanıldığı ilahiler gazel şeklindedir. İlahi örneği
| NefesBektaşî şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir. Nefeslerde genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut (varlığı birliği) kavramı anlatılır. Bunun yanı sıra Muhammed ve Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde kalenderane ve alaycı bir üslûp göze çarpar. Kaygusuz Abdal ve Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür. Nefes örneği
| DemeAlevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine deme adı verilir. Genellikle 8'li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir. Deme örneği
|
NutukTekke Edebiyatı'nda pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren müridleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik şiirlerdir. Bektaşilerinin, aşık tarzı halk edebiyatı nazım türü olan nefese verdiği isimdir. Türün en önemli temsilcisi Kaygusuz Abdal’dır. Nutuk örneği
| DevriyeEvrendeki canlı cansız her şey Allah'tan gelmiştir, yine Allah'a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir. Her şeyin Allah'a kavuşma yolculuğunu ve Allah'ın her şeyi kapsayıcılığını öne çıkarır. Devriye örneği
| ŞathiyeDini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar, inançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Medrese hocalarına göre bu şathiyeler küfür sayılır. Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal'dır. Şathiyye örneği
|
Kaynakça
- ^ Türkiyat Araştırmaları Dergisi[]
- ^ Erman Artun, Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, 2002
- ^ Bekir Şahin, Osmanlı ansiklopedisi: tarih, medeniyet, kültür, Ağaç Yayıncılık, 1993
- ^ Abdülbâkî Gölpınarlı, Mevlana, Hayatı, Eserlerinden Seçmeler, Varlık Yayınları, İstanbul 1963
Dış bağlantılar
- Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı 13 Mayıs 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı - Ünite 11