Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.
Roman, genellikle düzyazı biçiminde yazılan, kurgusal, görece uzun, insanın (ya da insan özellikleri atfedilen varlıkların) deneyimlerini bir olay örgüsü içinde aktaran ve genellikle kitap halinde basılan bir edebî tür. Uluslararası ve akademik platformlarda beşinci sanat olarak kabul gören edebiyatın bir alt türüdür.
Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.
Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.
Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.
İngilizce edebiyat, İngilizce olarak icra edilen edebiyat türüdür. Bu alanda eser veren sanatçıların ille de İngiliz olması gerekmez. Polonyalı Joseph Conrad, İskoç Robert Burns, İrlandalı James Joyce, Galli Dylan Thomas, Amerikalı Edgar Allan Poe, Hint Salman Rushdie, Karayipli V.S Naipaul İngilizce olarak birçok edebi eser vermişlerdir. Diğer bir deyişle, İngilizce Edebiyat dünyada konuşulan İngilizcenin çeşitli varyasyonları ve lehçeleri gibidir. Akademik alanda, İngilizce Edebiyat, İngilizce üzerinde çalışan bazı bölümlere, ikincil ve üçüncül eğitim sistemlerine ad olabilmektedir. İngiliz Edebiyatı'ndaki çok sayıda yazar çeşitliliğine rağmen, William Shakespeare'in eserleri, İngilizce konuşan dünya genelinde en önemli noktada yer almaktadır.
Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket (jest) ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak Shakespeare'in sözüyle de ifade edilir.
Herbert George Wells ya da daha çok tanındığı adla H. G. Wells, Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau'nun Adası ve Zaman Makinesi adlı bilimkurgu romanlarıyla tanınan ama neredeyse edebiyatın her dalında birçok eser vermiş olan İngiliz yazardır. Sosyalist olduğunu açıkça söyleyen H.G. Wells'in çoğu eserinde önemli ölçüde siyasi ve sosyal yorumlar bulunmaktadır. Jules Verne gibi gelecekteki teknolojik gelişmeleri anlattığı kitaplarıyla bilimkurgu dalının öncülerinden hatta yaratıcılarından sayılmaktadır.
Jale Parla,, Türk edebiyat teorisyeni ve eleştirmenidir.
Postmodern roman, bir anlamda söylemsel olarak mimaride başlayıp gelişen, kurumsal, kuramsal ve düşünsel alanlarda hızla yayılan ve 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren edebiyat dünyasında da kendisini gösteren postmodernizmin ürünüdür. Edebiyat yapıtlarında özellikle romanlarda görülen postmodern eğilim, genel postmodernizmin söylemsel ve düşünsel yönelimlerinden doğrudan etkilenir ve o söylemsel yapının özelliklerini barındırır.
“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.
Üstkurmaca, klasik anlamdaki tüm kurmaca türlerine atıfta bulunan bir kurmaca türüdür.
Philip Michael Ondaatje Sri Lanka asıllı Kanadalı şair ve romancıdır. En fazla bilinen eseri 1992 Booker Ödülü sahibi romanı İngiliz Hasta'dır. Bu roman ayrıca 9 dalda Oskar ödülü kazanmış aynı adlı filme de uyarlanmıştır.
Beşerî bilimler, doğal ve sosyal bilimlerin temel ampirik yöntemlerinden ayrılan, büyük oranda analitik, eleştirel veya spekülatif yöntemler kullanarak insan durumunu inceleyen disiplinlerdir.
Yazarın Ölümü, Fransız edebiyat eleştirmeni Roland Barthes tarafından yazılmış bir denemedir.
Alman dili ve edebiyatı veya Germanistik, Alman dilinin, kültürünün, tarihinin ve o ülkenin kökeninin, uluslaşma bilincinin bilimsel alanda incelendiği akademik bir bilim dalı. Bu bilim dalı; günümüz Almanyasını, Avrupa'da Almanca konuşan ülkeleri ve günümüz Avrupa düşünce sisteminin tarihsel, düşünsel-tarihsel ve kültürel fenomenler yolu ile araştırmayı ve anlamayı amaç edinmiştir.
Tarih felsefesi, tarihin kavramsal bir bakış açısıyla yorumlanması. Eleştirel tarih felsefesi ve kurgusal tarih felsefesi olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki, akademik tarih dalını "kuram" özelinde incelemekte; tarihsel belgelerin doğası, nesnelliğin ne derece olası olduğu gibi konularla uğraşmaktadır. Kurgusal tarih felsefesi ise insanlık tarihi başta olmak üzere olayların önem derecesini konu almaktadır.
Eleştirel teori; Immanuel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Max Weber, Karl Marx ve Sigmund Freud'un düşüncelerinin etkisi temelinde; sosyal ve beşeri bilimler bilgisiyle toplum ile kültür inceleme ve eleştirisine dayanan sosyal teori. Eleştirel teori, epistemolojik olarak; nesnelleştirici değil, düşünsel olduğu için doğabilimsel teorilerden farklıdır.
Felsefe ve edebiyat, filozofların ve felsefi konuların edebiyat ile ilişkilerini ve edebiyat tarafından ortaya atılan konuların felsefe ile ilişkilerini içeren daldır.
Feminist tarih, tarihin, kadın bakış açısından yeniden okunması anlamına gelir. Feminist hareketin kökenlerini ve evrimini özetleyen feminizmin tarihi ile aynı şey değildir. Ayrıca, kadınların tarihsel olaylardaki rolüne odaklanan kadın tarihinden farklıdır. Feminist tarihin amacı, geçmişte kadın seslerinin ve seçimlerinin önemini iyileştirmek ve göstermek için kadın yazarların, sanatçıların, filozofların vb. yeniden keşfedilmesiyle tarihin kadın bakış açısını araştırmak ve aydınlatmaktır.