İçeriğe atla

Tarih

"Tarihin babası" olarak tanımlanan Yunan tarihçi Herodot ( 484–425)

Tarih, geçmiş zamanın incelenmesi bilimidir.[1][2][3] "Tarih", geçmişte yaşanan olayların incelenmesinin yanı sıra, bu olaylarla ilgili bilgilerin keşfi, toplanması, organizasyonu, sunumu ve yorumlanması ile ilgilenen disiplindir.[4][5]

İnsan veya insan dışı farkı gözetmeksizin, yer ve zaman aralığının kestirildiği bir geçmiş zaman diliminde, sebep-sonuç ilişkisi kurup,[6] yazılı veya yazısız belge ve bulgular eşliğinde[7] bilgiler toplayan bir akademik disiplin olan tarih, herhangi bir bilim kümesine dahil edilmez; çünkü tarih, her alanın geçmişini inceleyebilecek kadar geniş bir disiplindir. Örneğin, antik çağlardan günümüze bilimin ve bilimsel bilginin evrimini ve gelişimini incelemek isteyen kişi "bilim tarihi"ne,[8] insanlığın dinî duygularını, düşüncelerini ve yeryüzündeki dinleri benzer ve farklı yönleri ile karşılaştırmalı olarak incelemek isteyen kişi "dinler tarihi"ne,[9] insanlık tarihi boyunca süregelen ve savaş olarak adlandırabileceğimiz silahlı olayları ve bunların toplumlar, kültürler ve ekonomiler üzerindeki etkisini araştırmak isteyen kişi ise "askerî tarih"e başvurur.[10]

Tarihî inceleme, geçmiş zamandaki olaylara ilişkin tüm bilgilerin, olayların vuku bulduğu dönemin şartları göz önüne alınarak, mümkün olduğunca nesnel bir şekilde sunulması ile oluşur. Tarih, yaşanan olayların bir daha yaşanabilmesi gibi bir olasılık olmadığından, doğa bilimlerindeki gibi deney ve gözleme dayanmaz.

Tarihin nihai amacı, insanın kendini tanımasıdır.[11] 20. yüzyıl tarihçisi R. G. Collingwood'un sözleriyle, "Tarihin değeri, insanın neler yaptığını, dolayısıyla insanın ne olduğunu bize öğretmesidir".[11] "Tarih" insanla başlar ve insanın bütün gelişim sürecini incelediği gibi dünyadaki değişimi de hafızasında taşır.

Geçmişlerini hatırlayamayanlar, onu tekrar yaşamaya mahkûmdur.

George Santayana (İspanyol-Amerikalı filozof ve yazar)

İlk olarak Antik Yunan tarihçisi Herodotos tarafından kullanılan "tarih" sözcüğü, Grekçeἱστορία, historiá (anlamı: soruşturma, araştırma) teriminden türemiştir.[12][13] Sözcük, "soruşturma, araştırma, açıklama, hesap, geçmiş olayların yazılı hesabı, geçmiş olayların kayıtlı bilgisi, hikâye, anlatı" gibi anlamlara gelen historia olarak Klasik Latinceye geçmiştir. Oradan da bazı değişikliklere uğrayarak İngilizceye girmiştir.[14][15]

Tarihin tarihçesi

Berlin'deki Bergama Müzesi'nde bulunan Thukididis mozaiği. (MS 3. yüzyıl, Ceraş, Roma İmparatorluğu)

Tarihin kendi de bir tarihe sahiptir. Yazıyı bilen veya bilmeyen tüm toplumlar en başından beri kendi kökenleri veya geçmişleri hakkında genellikle tanrılar ve kahramanların eylemlerini merkez alan, hayal gücüne dayanan öyküler anlatmıştır.[11] Yazıyı kullanan ilk uygarlıklar, kil tabletlere veya sarayların ve tapınakların duvarlarına kendi hükümdarlarının eylemlerini yazarak kayıt altına almıştır.[11] Ama bu antik toplumlar, ilk başta geçmişin hakikatini sistemli bir biçimde araştırma girişiminde bulunmamış; gerçekte olan şeyler, mit ve efsanelerde anlatılan olaylardan ayırt edilmemiştir.[11]

Kanıtlar toplayıp yorumlar yaparak geçmiş hakkında soruları ilk araştıran kişiler, MÖ 5. yüzyılda yaşayan Antik Yunan yazarları Herodot (MÖ 484–425) ve Thukididis'tir (MÖ 460–400). Herodot'un çalışması önemli miktarda mit karışımı içerse de, Thukididis'in Peloponez Savaşı (MÖ 431–404) anlatımı, modern tarihsel incelemelerin çoğu ölçütünü karşılamaktadır.[11] Thukididis, savaşın görgü tanıklarıyla yapılan görüşmeleri temel almış ve olayları tanrıların müdahalesi ve eylemlerinden ziyade insanların yaptıklarıyla açıklamıştır.[11]

Romalı tarihçi Titus Livius (MÖ 59–MS 17)
Çinli tarihçi Sima Qian (MÖ y. 145–86)

Daha sonraları Antik Roma'nın Akdeniz dünyasına egemen olması, buradaki tarihçileri daha geniş ölçekli bir başka tarz geliştirmeye teşvik etmiştir. Helenistik tarihçi Polybius (MÖ 200–118) ve Romalı tarihçi Titus Livius (veya Livy, MÖ 59–MS 17), Roma'nın yükselişinin anlatısını yaratmaya çalışmışlardır.[11] Bu, Roma dünyasıyla sınırlı olsa da, "evrensel tarih" adı verilen şeyin başlangıcıdır. Evrensel tarih, geçmişte ilk kökenlerden bugüne kadarki ilerleyişi, geçmişe belli bir amaç yükleyen bir öykü gibi açıklamaya çalışır. Aynı dönemde Çin'de tarihçi Sima Qian (MÖ y. 145–86), benzer bir biçimde efsanevi Sarı İmparator'dan (MÖ y. 2697) İmparator Wu'nun (ö. MÖ 87) hükümdarlığındaki Han Hanedanı'na kadar binlerce yıllık Çin tarihinin izini sürmüştür. Antik dünyadaki tarihçiler, anlatılar yoluyla olaylardan anlam çıkarmanın yanı sıra, tarih geleneğini ahlaki ders-düşüncelerin bir kaynağı olarak kurmuştur. Örneğin Titus Livius ve bir diğer Romalı tarihçi Tacitus'un (MS 56–117) tarih yazımı kısmen kahramanların ve kötülerin davranışını incelemek, imparator ve komutanların karakterlerinin güçlü ve zayıf yönlerini düşünmek, öykünülmesi gereken erdemler veya kaçınılması gereken şeyler hakkında örnekler sunmak için tasarlanmıştır.[16]

İbn Haldun'un Cezayir'de bulunan bir büstü.

Geç dönem Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yükselişi, Avrupa'da tarih anlayışını temelden değiştirmiştir. Hristiyanlar, tarihsel olaylara takdiri ilahi veya Tanrı'nın iradesinin tecellisi olarak bakmaya başlamıştır. Gerçekte nelerin olup bittiğine dair septik araştırmalar genellikle ihmal edilmiştir. Mucizeler ve azizler hakkındaki anlatılar, çoğu zaman hiç sorgulanmadan doğru kabul edilmiştir.[16] İslam dünyası ise, Orta Çağ'da hem bu alanda hem de diğer bakımlardan Hristiyan dünyasından çok daha gelişmiştir. 14. yüzyılda Arap tarihçi İbn Haldun (1332–1406), doğrulanamayan olayların süslü anlatılarının körü körüne, sorgusuz sualsiz kabul edilmesine şiddetli bir şekilde karşı çıkmıştır.[16]

Diğer uygarlıkların tarih yazım geleneklerinin tartışılmaz değerine rağmen, modern tarih yazımı Batı Avrupa'da gelişmiştir.[16] 15. yüzyılda İtalya'da başlayan, daha sonra tüm Avrupa'ya yayılan ve kimi bölgelerde 16. yüzyılın sonlarına dek devam eden Rönesans, geçmişin yeniden keşfini merkez almıştır. Rönesans düşünürleri mimari, felsefe, siyaset ve askerî taktikler gibi çok çeşitli alanlarda antik çağdaki ilham kaynakları bulmuştur. Rönesans döneminin hümanist aydınları, tarihin yeni eğitim müfredatında başlıca konulardan biri olduğunu ilan etmiştir. Elit çevrelerde antika düşkünlüğü baş göstermiş, antik kalıntılar araştırılmış ve eski para ve yazıtların koleksiyonları yapılmıştır. Aynı zamanda Avrupa'da matbaanın yaygınlaşması, tarihin çok daha geniş bir kitle ile buluşmasını sağlamıştır.[16]

15. yüzyıl ortalarında Alman mucit ve yayıncı Johannes Gutenberg tarafından Avrupa'ya tanıtılan matbaanın sonraki yıllarda yaygınlaşması, Avrupa'da büyük bir bilgi devrimine yol açtı ve tarihi geniş kitlelere ulaştırdı. (Plantin-Moretus Müzesi, Anvers, Belçika)

Avrupa'da 18. yüzyıl itibarıyla, tarihsel kaynakları eleştirel bir biçimde değerlendirip karşılaştırarak olguların saptanmasından oluşan tarih metodolojisi, oldukça gelişmiş bir seviyeye yükselmiştir.[16] Aydınlanma filozofları, geçmişin mantıksızlıklarıyla alay eden eserler kaleme almışlardır. Bu dönemde Avrupalı düşünürler, geçmişin üç ana döneme ayrılması noktasında genel bir uzlaşmaya varmışlardır: Antik Çağ, Orta Çağ ve Modern Çağ. Kilise'nin egemen olduğu Orta Çağ, akıl dışılık ve barbarlık dönemi olarak görülmüştür.[16][17][18] Ayrıca antik uygarlıkların saygın ve mütevazı dünyasını, modern Avrupa'nın yeni filizlenen ve rasyonel evreninden ayıran bir ara dönem olarak düşünülmüştür.[16][19]

18. yüzyılın sonlarından itibaren tüm Avrupa'ya hâkim olan Romantik hareketin mensupları Romantikler, Orta Çağ'dan ilham almışlardır ve Romantik tarihçiler, daha önce olduğu gibi, geçmişi modern dünya için bir hazırlık olarak görmek yerine, hayal gücüne dayanarak geçmiş çağların ruhunu yakalamaya çalışmışlardır. Bu, büyük ölçüde ulusçulukla ilgilidir.[16] Örneğin Alman Romantik düşünür Johann Gottfried Herder (1744–1803), ulusal kimliğin köklerini ve "gerçek Alman ruhunu" geçmişte aramıştır.[16] 19. yüzyılda Avrupa'da milliyetçilik ön plana çıktıkça, tarih büyük ölçüde ulusal karakteristiklerin ve ulusal kahramanların kutlanması hüviyetine bürünmüş, genellikle mit yaratmaya yönelmiştir.[16] Her ülke, kendi bayrağı ve millî marşı gibi kendi kutsal kahramanlık tarihine sahip olmak istemiştir.

19. yüzyılda tarih gittikçe önemli bir hâle gelmiş ve yazgı niteliği kazanmıştır. Avrupa uygarlığı, kendini kibirli bir biçimde tüm tarihin ulaştığı hedef olarak görmüş ve geçmişten buna uygun anlamlar çıkaran anlatılar oluşturmuştur.[16] 19. yüzyılda, diğer bilgi alanları gibi tarih de profesyonelleşme sürecinden geçmiş ve akademik disiplin hâline gelmiştir. Akademik tarih, "bilim" statüsüne yükselmiştir.[16] Eski çağlarda tarihin konusu her zaman krallar, kraliçeler, başbakanlar, başkanlar ve komutanlara odaklanmışken, 20. yüzyılda gittikçe sıradan halkı kucaklayacak şekilde genişlemiştir. Halkın tarihsel olaylarda oynadığı rolü anlamak, daha derinlikli araştırmaları gerektirmiştir.

İngiliz tarihçi Bernard Lewis (1916–2018)
İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari (d. 1976)

20. yüzyılın ikinci yarısına kadar dünya tarihi büyük ölçüde Batı uygarlığının zaferinin öyküsü şeklinde yazılmıştır. Kimi saygın Avrupalı tarihçilerin, "siyah Afrika"nın önemli bir tarihe sahip olmadığı, insanlığın ilerleyişine katkıda bulunmadığı görüşü geçerli bulunmuştur.

20. yüzyılın ikinci yarısında "bir tek" tarihsel büyük anlatı kavramı çökmüş ve bu, Avrupa merkezliliğini de beraberinde götürmüştür. Post–kolonyal ve post–modernist dünya, birçok farklı sosyal kimliğin bakış açısından anlatılan tarihlerin çoğulluğunu gerekli kılmıştır. Asya, Afrika veya Amerika yerlisi gibi bakış açılarından anlatılan tarihlerin yanı sıra; siyahların tarihi, kadınların tarihi ve eşcinsel kişilerin tarihinin incelenmesine ilgi artmıştır.[16] Bu revizyonizm dalgası, Batı'daki eğitimli kişilerin genellikle bildiği şekli ile dünya tarihinin büyük kısmını altüst etmiştir. Ortaya çıkan karmaşa, örneğin 1992'de, yani Kristof Kolomb'un Amerika kıtasına ilk yolculuğunun 500. yıldönümünde verilen tepkilerde görülebilir. Bu olayın Amerika Birleşik Devletleri'nde yaygın olarak kutlanması beklenirken, pratikte kutlamalar yapılsa bile, buna bir parça mahcubiyet eşlik etmiştir.[16][not 1]

Tarihi kaynaklar ve yöntemler

Tarihçiler, araştırmalarında çok çeşitli kaynaklar kullanırlar. Bu kaynakların önem sırasına göre belirli bir hiyerarşi içinde sınıflanması ve yorumlanması, tarihçinin temel çalışma yöntemidir.

Kaynakların sınıflandırılması

Yazılı kaynaklar

Bir arşivin raflarındaki kayıt kutuları.

Yazılı kaynaklar tarihçilerin temel kaynaklarını teşkil eder.[20]

  • Arşiv belgeleri: (Kamuya ya da özel kişilere ait olan, belgelerin saklandığı yerlere arşiv denir. Arşivler resmî kayıtlar, yazışmalar gibi çok çeşitli belgeleri içerir.[20])
  • Yayımlanmış resmî belgeler: Döneme ait kanunlar, kararnâmeler, kararlar vs.
  • İncelenen döneme ait hatıralar, eserler, edebiyat çalışmaları
  • Dönemin basın–yayın organları (gazeteler, dergiler vb.)

Sözlü kaynaklar

Sözlü tarihin en büyük kaynağı insandır. En önemli özelliği ise yine tarihin nesnesi olan insan unsurunu kendine temel bilgi kaynağı olarak almasıdır. Sözlü tarihin diğer kaynakları ise; tarihî şiirler, hikâyeler, efsaneler, mitoslar, destanlar, menkıbeler, fıkralar ve atasözleri olmak üzere çeşitlendirilebilir.[20]

Kalıntılar

Bir arkeolojik kazı alanı.

Arkeolojik kazılarda elde edilen malzemelerdir. Taş, toprak, kemik ve çeşitli madenlerden yapılmış eşyalar, mağara resimleri, kabartmalar, mezarlar, heykeller bunlardandır.[21] Arkeoloji bilimi, özellikle tarihte yazının gelişmediği zamanlar hakkında oldukça fayda sağlamaktadır.[22]

Çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar

Bu kaynaklara haritalar, planlar, taş plaklar, fotoğraflar vs. örnek gösterilebilir.[23] Televizyon ve radyolardan yapılan programlar ve haber kayıtları da bu anlamda bir kaynak niteliğindedir.[23] Ancak montaj yapılabilmesi; kaset, CD, DVD gibi belgelerin yüzde yüz güvenilir olma özelliğini yitirmesine neden olmaktadır.

Birinci el kaynaklar

Tarihî olayın geçtiği döneme ait her türlü bulgulardır. Birinci el kaynaklar, tarihî olay veya dönemlere tanıklık etmiş kişiler tarafından yazılır.[24] Tarih biliminde birinci el kaynaklardan oldukça faydalanılmaktadır. Ancak birinci el kaynakların tamamı güvenilir değildir. Yazıldıkları koşullara ve yazan kişiye göre yazılanlarda taraf tutulmuş veya yanlış bilgiler aktarılmış olabilir. Birinci el kaynak olma niteliği taşıyan, ancak buna rağmen bazı yanlış bilgilerin yer aldığı kaynaklara örnek olarak "Ahval-i Sultan Mehemmed" verilebilir. Şair Ahmedî tarafından Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed'in ağzıyla yazılmış bir kaynaktır. Genel olarak Fetret Devri'nde Çelebi Mehmed'in başından geçenleri onun sohbetinden anlatmaktadır.[25] Bundan dolayı Ahval-i Sultan Mehemmed kaynağında Çelebi Mehmed'in Fetret Devri'ndeki başarıları abartılmış ve tüm zaferler ona atfedilmiştir.[26]

İkinci el kaynaklar

Olayın geçtiği döneme yakın ya da o dönemin kaynaklarından yararlanılarak meydana getirilen eserlerdir ve bu eserler daha uzun kalabilirler.[27] Yazılı ve sözlü kaynakların yeterli olmadığı durumlarda (ya da bu kaynakları tamamlamak amacıyla) fotoğraflar ve günlük eşyalar (örneğin Antik Yunan toplumu için vazo motifleri) birinci elden kaynak olarak tarih çalışmalarına temel oluşturabilir.

Kaynakların kullanımı

Tarih bilimi nesnel verilere, olgulara dayanan bir bilimdir, ancak nesnelliği bütünüyle yansıtması mümkün değildir. Tarihî çalışmaların birinci elden kaynaklara, arşiv belgelerine dayalı olması bu çalışmaların inceledikleri konu üzerine mutlak bilgi verdiği, son sözü söylediği anlamına gelmez. Bu durumun nedenleri kaynaklara bağlı (nesnel) ve tarihçiye bağlı nedenler olarak ikiye ayrılabilir:

  1. Arşiv belgeleri her zaman güvenilir bir kaynak teşkil etmez; örneğin resmi kayıtların henüz kaleme alındıkları sırada gerçekten uzak bilgiler yansıtmaları olasıdır. Tarihçi bu olasılıkları da göz önünde bulundurarak kaynaklara karşı eleştirel bir yöntem izler.
  2. Kullanılacak olan belgelerin seçimi, sunuş şekli, tarih çalışmasının amacı, tarihçinin kişisel siyasi-ideolojik tercihleri, tarihçinin eser verdiği dönemin siyasi-ideolojik koşulları gibi çeşitli nedenler, tarih yorumlarına etki eder. Dolayısıyla aynı arşiv belgelerinden yola çıkılarak farklı tarih yorumlarına ulaşılması olasıdır.

Tarih Yazıcılığı Çeşitleri

Thukididis büstü

Tarih yazma çeşitleri, dil özellikleri ve anlam bakımından birbirinden farklılık gösterir ve üç çeşit tarih yazıcılığı vardır. Bunlar:

Hikayeci Tarih Yazıcılığı

Bu tarz ilk olarak Antik Yunan'da ortaya çıkmıştır. Başlangıçta ağızdan ağza dolaşan hatıralar şairler tarafından nazım tarzında söylenmekte ve bunlara "epos" adı verilmekteyken, Logograflar tarafından hikâyeleştirilerek nesre çevrilmişler ve arşivlerdeki malzemenin de ilavesiyle içlerine birtakım gerçekler de karışmıştır. Fakat yine de, Strabon'un ifadesiyle bunlar "epos" olmaktan kurtulamamışlardır. Logografların eserleri ne edebi, ne de tarihî eserlerdir. Sadece ilmi araştırma yolunu açan "basit kronikler"dir. "Tarihin Babası" adıyla bilinen Herodotos her ne kadar Logografların yolundan gitmişse de, insanı merkez haline getirmiş olması ve kavrayış üstünlüğüyle onlardan ayrılır. Herodotos da hikâyeci tarih tarzını kullanmıştır. Fakat olayları peş peşe sıralamakla kalmamış, onları bir düzen içinde nakletmiş ve bir kompozisyon örneği vermiştir. Eserinde az da olsa siyasi görüşler vardır. Tenkit düşüncesine sahip olmamakla birlikte, gördükleri ile duydukları arasında bir ayrım yapmıştır.

Öğretici Tarih Yazıcılığı

Geçmiş olaylardan ders almak, gelecekteki yolu doğru çizebilmek, okuyucuya ahlaki ve millî duygular aşılayabilmek maksadıyla yazılan bu tarz eserler, öğretici bir mahiyet arz ettiklerinden "öğretici" veya "pragmatik" denilen tarihçilik akımı içinde yer alırlar. Bu tarzın önderliğini yapan kişi Thukydides (Tukididis)'tir. Gerçek anlamda tarihçilik, onun "Pelopennesoslular ile Atinalıların Savaşı" adlı eseriyle başlamıştır. Bu eser sadece edebi bakımdan değil, metot ve zihniyet bakımından da daha önceki eserlerden çok farklıdır. Bu fark, eserin gerek konu, gerekse muhtevasında kendini göstermektedir. Eser zaman ve mekân bakımından sınırlandırıldıktan başka, sadece müellifin yaşadığı devrin olaylarına tahsis edilmiş; devlet, tarihi realitenin merkezi olarak görülerek, esas yerine getirilmiştir. Devlet düşüncesinin esasını siyaset teşkil etmesi dolayısıyla da Thukydides (Tukudides) bir siyasi tarih yazıcısı olmuştur. Thukydides (Tukudides ) yetişme tarzı sebebiyle de, araştırmaya yeni bir anlam getirmiştir. Bu da "siyasi öğretim de faydalı olmak"tır. Böylece ilk defa olarak tarih biliminin sosyal bilimler içindeki yeri de tayin edilmiştir. Burada amaç, faydalı olmak, tarih yoluyla tecrübeyi arttırıp bilgiyi çoğaltarak geliştirmek ve insanı başarılı kılmaktır. Bunun şartları ise:

  • Gerçeğe tamamen sadık kalmak,
  • Olay ve durumları anlatırken, aralarındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.

Geçmişi öğrenerek, bu bilgilere dayanarak şu anki durum ve gelecek hakkında hüküm vermek anca bu şekilde mümkündür. Tarih yazıcılığında bu tür, Thukydides (Tukudides ) ’ten sonra diğer eski Yunan ve Roma tarihçilerince de benimsenmiş; Polybios, Plutarkhos, Tacitius, Machiavelli gibi yazarlar onun izinden gitmişlerdir. Pragmatik tarih yazıcılığının en belirgin özelliği, tarihte ün yapmış şahsiyetlere geniş yer verilmesi, bu kişilerin idealleştirilmesi, hatta adeta insanüstü varlıklar haline getirilmesidir. İslam tarihçiliğindeki "siyer" kitapları bu tarza örnek olarak gösterilebilir. Thukididis'in açtığı çığır, tarihi gerçekleri ortaya koymak hedefini güttüğü halde, örnek olmak prensibiyle de hareket ettiğinden, bunu benimseyen müelliflerin eserlerinde hep zaferler ve parlak olayların işlenmesine özen gösterilmiş, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları karşısında sessizlik tercih edilmiştir. Bu da öğretici tarzın en büyük zaafını teşkil etmiştir.

Araştırmacı Tarih Yazıcılığı

Olayların sebeplerini ve sonuçları derinlemesine inceleyerek, yer ve zaman bakımından dönemin toplumsal, ekonomik yapılarını, iklim ve diğer bütün şartları detaylı şekilde düşünerek, olayları sadece tek bir sebebe bağlamadan sade şekilde anlatılması tarzıdır.19. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

Diğer Bakışlar

Tarih konusu üzerinde, Alman filozof Karl Marx tarafından geliştirilen materyalizm görüşü de önemli yer tutmaktadır. Materyalizmin tarih konusundaki bu görüşüne tarihsel materyalizm denir.

Tarihin yararlandığı bilimler

  1. Arkeoloji: Özellikle yazının olmadığı dönemlerdeki koşullar hakkında bilgi sağlamasıyla tarihçilerin yararlandığı bilimdir.
  2. Antropoloji: İnsanları, insan davranışlarını ve toplumları inceleyen bilimdir.
  3. İktisat: Ekonomik olayların kanunlarını ortaya koyan iktisat bilimi geçmişteki olayların iktisadi sebeplerinin anlaşılması konusunda tarihçilere ışık tutar.
  4. Filoloji: Dil bilimidir. Eski kaynakların çevrilmesi ve incelenmesi konularında tarih bilimine yardımcı olur.
  5. Nümizmatik: Eski paraları inceler.
  6. Heraldik: Armaları, mühürleri, unvanları, bayrakları inceler.
  7. Felsefe: Tarihteki olaylarda dönemin felsefesini bilmek ve düşünce yapısını öğrenmek tarihçinin olayları daha derin anlayabilmesini sağlar.
  8. Epigrafi: Taş ve mermer kitabelerin üstündeki yazıları inceler.
  9. Kronoloji: Tarihi olayların zaman içerisindeki yerini belirleyen, sıralayan ve düzenleyen bilimdir.
  10. Sosyoloji: Toplumu incelemesiyle tarihi olaylardaki toplumların özelliklerinin bilinmesi konusunda tarih bilimine yardımcı olur.
  11. Etnografya: Toplumun örf, adet ve geleneklerini inceler.
  12. Paleografya: Eski yazıları inceleyen bilim dalıdır.Yazılı kaynakların anlamlaştırılması bağlamında tarihçilerin faydalandığı bir bilimdir.
  13. Coğrafya: Tarihçi olayları daha iyi anlamak için geçtiği yeri bilmek zorundadır. O yerin dağlarını, nehirlerini, toprak özelliklerini gibi bilgileri ona coğrafya bilimi verir.
  14. Diplomasi: Resmi belgeleri inceleyip, sınıflandırarak tarihçiye yardımcı olur.
  15. Toponomi: Yer adları bilimi
  16. Onomastik: İsim bilimidir.
  17. Psikoloji: İnsanların ruhi durumunu ve karakterini inceleyen bilimdir.
  18. Siyaset: Tarihsel olarak bir toplumun incelenmesi ve toplumun tarihsel açıdan gelişimini sağlamak için siyaset biliminden yararlanılır.
  19. Fizik: Radyokarbon tarihleme yöntemi gibi tarihleme yöntemleri ile bulguların hangi döneme ait olduğunu inceler.
  20. Sanat Tarihi: Toplumlara ait sanat eserlerini inceler ve bunların tarihsel yorumlamalarını yapar.[28]

Ayrıca bakınız

Notlar

  1. ^ Bakınız: Amerika Birleşik Devletleri Kızılderililerinin kültürel asimilasyonu

Kaynakça

Genel

  • Grant, Reg; Coward, Fiona; Cussans, Thomas; Levy, Joel; Parker, Philip; Regan, Sally; Wilkinson, Philip (2017), Tarih Kitabı (The History Book), Göbekçin, Tufan tarafından çevrildi, İstanbul: Alfa Yayınları, 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 21 Ocak 2023 

Alıntılar

  1. ^ "What Is History? A Handful of Historians Explain". ThoughtCo (İngilizce). 6 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  2. ^ Demircan, Adnan (2007). "Tarih Üzerine Bazı Düşünceler". Milel ve Nihal. s. 69–89. 26 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  3. ^ Head, Tom (Ağustos 2018). Dünya Tarihi 101. Say Yayınları. s. 11. ISBN 978-605-02-0660-9. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  4. ^ Arnold, John H. (24 Şubat 2020). History: A Very Short Introduction (İngilizce). OUP Oxford. ISBN 978-0-19-285352-3. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  5. ^ "İlber Ortaylı - Tarih Nedir | PDF". Scribd (İngilizce). 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  6. ^ "Tarihte Sebep-Sonuç ve Yer-Zaman İlişkisi". Tarih Bilimi. 21 Eylül 2015. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  7. ^ Acun, Fatma. "Tarihin İnşaası Sürecinde Belge ve Kullanımı" (PDF). s. 91–100. 17 Haziran 2022 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  8. ^ Farndon, John; Green, Dan; Harvey, Derek; Johnson, Penny; Palmer, Douglas; Parker, Steve; Sparrow, Giles; Ormerod, Phil (2015). Bilim Kitabı. Yıldırım, Ahmet Fethi tarafından çevrildi. Alfa Yayınları. ISBN 978-605-106-930-2. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  9. ^ Eliade, Mircea (2017). Dinler Tarihine Giriş. Alfa Basım Yayım Dağıtım. ISBN 978-605-171-554-4. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  10. ^ Bilici, Kasım (5 Ocak 2021). "Askeri Tarih Nedir?". Tarih Kritik Dergisi. 7 (1): 27-29. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  11. ^ a b c d e f g h Grant, Reg; Coward, Fiona; Cussans, Thomas; Levy, Joel; Parker, Philip; Regan, Sally; Wilkinson, Philip (2017), Tarih Kitabı (The History Book), Göbekçin, Tufan tarafından çevrildi, İstanbul: Alfa Yayınları, s. 12, 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 21 Ocak 2023 
  12. ^ "Historia Kelime Kökeni, Kelimesinin Anlamı - Etimoloji". www.etimolojiturkce.com. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  13. ^ "History Ne Demek? - Türkçe Kelime Anlamı". Türkçe Ne Demek. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  14. ^ Joseph, Brian; Janda, Richard (14 Ocak 2005). The Handbook of Historical Linguistics (İngilizce). Wiley. s. 163. ISBN 978-1-4051-2747-9. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2023. 
  15. ^ "History | discipline | Britannica". www.britannica.com (İngilizce). 16 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023. 
  16. ^ a b c d e f g h i j k l m n o Kolektif (1 Ocak 2000). Tarih Kitabı. Alfa Basım Yayım Dağıtım. ss. 12-13. ISBN 978-605-171-364-9. 21 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2023. 
  17. ^ "Orta Çağ'da Ne Oldu? Orta Çağ, Tüm Dünya İçin Gerçekten de "Karanlık" Bir Dönem miydi?". Evrim Ağacı. 21 Ağustos 2020. 1 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2023. 
  18. ^ Musul, Gizem (7 Nisan 2020). "Ortaçağ Tarihi". Tarih Kritik Dergisi. 6 (2): 140-146. ISSN 2149-8733. 19 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2023. 
  19. ^ "Middle Ages | Definition, Dates, Characteristics, & Facts | Britannica". www.britannica.com (İngilizce). 17 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mayıs 2023. 
  20. ^ a b c "Tarih Biliminin Kaynakları". Tarih Bilimi. 5 Ekim 2017. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023. 
  21. ^ Şahin, Mustafa (2022). "Tarihin Topraktaki Arkeolojik İzleri" (PDF). Bursa Uludağ Üniversitesi Yayınları. 20 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023. 
  22. ^ Fidan, Erkan (2022). "ARKEOLOJİ". ansiklopedi.tubitak.gov.tr. 17 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023. 
  23. ^ a b "Görüntüler ve Sesli Kaynaklar" (PDF). acikders.ankara.edu.tr. 29 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2023. 
  24. ^ "Araştırmada Temel Kaynakların Tanımı ve Örnekleri". tr.eferrit.com. 29 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2023. 
  25. ^ Harris, Jonathan; Holmes, Catherine; Russell, Eugenia (2012). Byzantines, Latins, and Turks in the Eastern Mediterranean World After 1150 (İngilizce). s. 229. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2023. 
  26. ^ İnalcık, Halil (2017). Osmanli Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler. Kronik Kitap. s. 99. ISBN 978-975-2430-15-0. 29 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2023. 
  27. ^ "Elden Kaynak Nedir?". Tarih Bilimi. 24 Ekim 2017. 12 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2023. 
  28. ^ "Tarih Bilimine Giriş". www.derssarayi.com. 22 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2022. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Coğrafya</span> karasal yüzeyi, bu yüzeyler içerisinde yaşayan toplulukları ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bölgeleri, yerleri ve konumları inceleyen bilim

Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:

<span class="mw-page-title-main">Pozitivizm</span> Augus Comte tarafından 19. yüzyılda ortaya atılan düşünce

Pozitivizm veya olguculuk; Auguste Comte'un başını çektiği, doğru bilginin yalnızca bilimsel bilgi olduğu, doğru bilgiye ise yalnızca ampirizm (deneycilik) ile ulaşılabileceğini ve bu bilginin kendisinin deneysel olmadığını savunan düşünce akımıdır. Pozitivizm, sosyal bilimlerin fen bilimleri gibi kesin gerçeklikler içeren kurallara dayanması ve felsefi tartışmalardan uzaklaşmak hedefiyle, 19. yüzyıl içindeki toplumsal ilişkiler çerçevesinde şekillenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bilim</span> bilgiyi inşa eden ve organize eden sistematik sistem ve bu sistem tarafından üretilen bilgi kümesi

Bilim veya ilim, nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür. Kimi kullanımlarda bu tanımın "ilim" için geçerli olmadığının altını çizmek gerekir. Çünkü bilim somut, evrensel olayları kendine konu edinmişken ilim doğaötesi olaylarla da ilgilenebilir fakat somut kanıt sunmaz. Bilimi sınıflandıran bilim felsefecileri bilimi formal bilimler, sosyal bilimler ve doğa bilimleri olmak üzere üçe ayırır. Bilimin diğer tüm dallardan en ayırt edici özelliği, savunmalarını somut kanıtlarla sunmasıdır. Bu sayede bilim, bilinmeyen olguları açıklamamıza ve evreni idrak etmemize güçlü destek olur.

<span class="mw-page-title-main">Arkeoloji</span> Geçmişin, insanlık tarihinin maddi kültür yoluyla incelenmesi

Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji, antropoloji, nümizmatik, filoloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.

Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.

Anı, edebiyatta kişisel yaşantının bütününü veya belli bölümlerini kapsayan, bu dönemlerdeki gözlemleri dile getirmek amacıyla yazılmış metinlerdir. Otobiyografi ile karıştırılabilen anı, ondan dışsal olaylara verdiği önem ile ayrılır. Anıda kişisel yaşam izlenimlerinin yanı sıra bu izlenimlerin dış boyutları da geniş olarak yer alır. Otobiyografide yazar öncelikle kendilerini konu edinirken anı yazarları çoğunlukla çeşitli tarihsel olaylarda rol oynamış veya bu olayların yakın gözlemcisi olmuş kişilerdir.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ</span> 5. yüzyıl – 15. yüzyıl arasını kapsayan tarihî dönem

Orta Çağ, tarihçiler tarafından 5. yüzyılın sonlarından 15. yüzyılın sonlarına kadar sürdüğü söylenen tarihî dönemi ifade eden kavramdır. Orta Çağ dönemine verilen bir diğer isim olan "Klasik Sonrası Dönem" terimi, "Klasik Antik Çağ" döneminin adından türetilmiş olsa da, daha geniş bir coğrafi tanıma sahiptir. Orta Çağ, tarihçiler tarafından ihtilaflar olmasıyla birlikte, genel olarak MS 500–1500 aralığındaki dönemi kapsamaktadır ve Antik Çağ ile modern zamanlar arasında ayrı bir dönem olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Herodot</span> Antik Yunan tarihçi ve yazar (MÖ 484–425)

Herodot veya Herodotos, Ahameniş İmparatorluğu'nun bir parçası olan Karya bölgesinden, Yunan şehri Halikarnassos'ta doğmuş bir Yunan tarihçi, coğrafyacı ve yazardır. Sonradan Magna Graecia 'daki Thurii vatandaşlığına geçmiştir. Yunan-Pers Savaşları'nın ayrıntılı bir anlatımı olan Tarihler'i yazmasıyla tanınır. Herodot, tarihi olayların sistematik araştırmasını yapan ilk tarihçiydi. Antik Roma'da, ünlü Romalı hatip Cicero'nun ona verdiği Tarihin Babası unvanıyla anılmış ve tanınmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Antik Çağ</span> en eski kayıtlardan klasik dönemlerin sonuna kadar insanlık tarihi

Antik Çağ, antik tarih ya da İlk Çağ, insanlık tarihinin başlangıcından erken dönem Orta Çağ'a kadar uzanan zaman dilimindeki belirgin kültürel ve siyasi olayları konu alır. Her ne kadar bitiş tarihi olan erken Orta Çağ büyük oranda göreceli olsa da, çoğu Batılı akademisyenler Batı Roma İmparatorluğu'nun 476'daki çöküşünü antik Avrupa tarihinin sonu olarak tanımlarlar. Antik tarih için kullanılan bir başka terim de antikitedir (antiquity). Yine de bu terim (antikite) daha çok Antik Yunan ve Antik Roma uygarlıklarını özel olarak tanımlamakta kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fiziki coğrafya</span> coğrafyanın iki önemli alt alanından biri

Fiziki coğrafya coğrafyanın büyük alanlarından biridir. Fiziki coğrafya; insan coğrafyasının alanı olan kültürel çevre aksine, atmosfer, hidrosfer, biyosfer ve jeosfer gibi doğal çevrelerin süreç ve değişimlerini inceleyen doğa bilimi dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Doğa bilimleri</span> doğal dünyayı inceleyen bilim dalları

Doğa bilimleri, gözlem ve deneylerden elde edilen ampirik kanıtlara dayalı olarak doğal olayların tanımlanması, anlaşılması ve tahmin edilmesiyle ilgilenen bilim dallarından biridir. Akran değerlendirmesi ve bulguların tekrarlanabilirliği gibi mekanizmalar, bilimsel ilerlemelerin geçerliliğini sağlamaya çalışmak için kullanılır.

Sosyal bilimler, toplumsal bilimler veya toplum bilimleri; insanın muhatabı olan her şey ile ilişkisini araştıran, olayları incelerken merkeze insanı ve insanların oluşturduğu toplumu koyan akademik disiplinler bütünüdür. İnsan ile yazı bulunduktan sonraki zamanın ilişkisini araştıran tarih, insan ile bulunduğu çevrenin ilişkisini araştıran coğrafya, insanların oluşturduğu toplumu araştıran sosyoloji gibi bilim dalları sosyal bilimlere örnek olarak gösterilebilir. Türkiye'de zaman zaman sözel bilimler olarak da anılırlar. Sosyal bilimlerin sanat ve beşeri bilimlerden temel farkı, insanlığı incelerken nitel ve nicel bilimsel yöntemlerin kullanımını içermesidir. Bu terim, 19. yüzyılda, "toplumun özgün bilimi" sosyolojiyi ifade etmek için kullanılmaktaydı. Ancak günümüzde antropoloji, arkeoloji, iktisat, ilahiyat ve din bilimleri, beşeri coğrafya, dil bilimi, işletme, müzik bilimi, siyaset bilimi, psikoloji, hemşirelik ve sosyal tarihi içeren birçok akademik branşı ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Thukididis</span>

Tukididis, Antik Yunan tarihçisi ve Atinalı general.

<span class="mw-page-title-main">Saga</span> düz yazı türü

Saga, Orta Çağ'da Viking, Cermen ve İzlanda edebiyatında düz yazı anlatım türlerinden biridir. Geniş olarak ele alındığında "saga" terimi, her türlü düzyazı öykü veya tarihî anlatıyı kapsar. Daha dar anlamda ise yazarın, geçmişte yaşanan olayları, hayâl gücüyle yeniden kurguladığı ve okuyucularına estetik bir şekilde aktardığı tarihsel öykülerdir.

Tarihyazımı ya da historiyografi, tarih hakkında eserlerin yazımı ve tarihçilik kuram ve geçmişini ifade eden terimdir. Terim Yunanca ἱστοριογράφος tarih yazanlar ifadesinden gelir. Tarihçilik terimiyle sıklıkla aynı anlamda kullanılsa da, çağdaş dönemde ayrı bir disiplin olarak anılmaktadır. Tarihyazımı hem yazma sanatının, hem de tarih biliminin bir parçasıdır. Tarih alanının "sanat" ve "bilim" özelliklerine yapılan vurgu, kültür temelinde, pek çok farklı alandan düşünürün üzerinde fikir belirttiği ve tarihçilerin yöntem açısından tartıştığı önemli bir konudur. Bazıları tek bir "tarih"ten değil, olayın koşulları ve sonuçları nedeniyle çoğul "tarihler"den bahseder. Çağdaş tarihçiler için tarihin bilimselliği ya da böyle bir bilimsellik durumu vazgeçilemezdir. Hatta birbirlerinden tamamen ayrı iki uyumsuz özellik olarak görmek yerine birbirlerini tamamlayıcı olduklarına dair görüş daha yaygındır.

<span class="mw-page-title-main">Tarih felsefesi</span> Tarihi konu alan felsefe dalı

Tarih felsefesi, tarihin kavramsal bir bakış açısıyla yorumlanması. Eleştirel tarih felsefesi ve kurgusal tarih felsefesi olarak iki başlık altında incelenir. Bunlardan ilki, akademik tarih dalını "kuram" özelinde incelemekte; tarihsel belgelerin doğası, nesnelliğin ne derece olası olduğu gibi konularla uğraşmaktadır. Kurgusal tarih felsefesi ise insanlık tarihi başta olmak üzere olayların önem derecesini konu almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tarihî coğrafya</span>

Tarihî coğrafya, modern coğrafya ilke ve yöntemlerini kullanarak bir sahayı geçmiş bir zaman diliminde araştıran disiplinler arası coğrafya bilim koluna verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Bilim insanı</span> bilimsel çalışmalarla uğraşan kimse

Bilim insanı, bilimci veya bilimadamı-bilimkadını, evrene ilişkin olgulara ve değişkenlere yönelik bilimsel veri elde etme yöntemlerini kullanarak sistematik bir şekilde bilgi elde etmeye çalışan kişidir. Daha sınırlı anlamda ise bilimsel yöntem kullanan bir bireydir. Kişi bilimin bir veya birden fazla alanında uzman olabilir. Bilim insanları; fiziksel, matematiksel ve sosyal alanlar da dâhil olmak üzere bilimin tüm alanlarında araştırmalar yaparlar. Onlar olaylar hakkında soru soran ve bu soruları sistematik olarak cevaplama yoluna giden insanlardır. Doğaları gereği meraklı ve iyi organize insanlardır. Diğer insanların aksine, bilim insanları bir şeyleri gözlemleme yeteneğine ve gözlemlediklerinde bir şeyler görebilme yetisine sahip olurlar.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel sosyoloji</span>

Sosyoloji ve tarih arasında yer alan bir araştırma disiplinidir. Bu iki kavram arasında sıkı bir ilişki bulunur. En yüzeysel anlamıyla tarihi, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfedilip, toplanması ve bir araya getirilip sunan bilim olarak tanımlarsak sosyolojiyi de tarih boyunca yaşayan insanların, toplumların çeşitli yönlerini inceleyen bilim olarak kabul etmeliyiz. Bir tarihi olay örneği ile sosyoloji tarih ilişkisini anlayabiliriz. Her tarihi olay bir sosyo-kültürel olaydır. Sosyoloji de bu sosyo-kültürel olayları, sosyal ilişkileri araştırır. Böylece tarih ile sosyoloji birbirleriyle örtüşür.

<span class="mw-page-title-main">Bilim tarihi</span> bilimin ve bilimsel bilginin tarihsel gelişiminin incelenmesi

Bilim tarihi, hem doğa hem de toplumsal bilimler dahil olmak üzere bilimsel bilgi ve bilimin gelişiminin incelenmesidir. 18. yüzyıl ile 20. yüzyıl arası dönemde, öteden beri yanlış bilindiği düşünülen olguların bilimsel gerçeklerle değiştirilmesi yolunu izlemiştir.