İçeriğe atla

Tanrı'nın varlığı

Tanrı'nın varlığıyla ilgili argümanlar filozoflar, teologlar ve diğer düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Felsefi terminolojide, Tanrı'nın varlığı problemi, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı ile ilgilidir. Bilgi kuramı, epistemoloji, bilgiye olan yaklaşımı, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını inceler. Ontolojiyse, varlık/yokluk konuları üzerindeki argümanlardan oluşur. Yani, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı, Tanrı'nın var olup olmadığı konusunda nasıl akıl yürüteceğimiz üzerinedir.

Tanrı'nın varlığı konusunu tartışmak, birçok felsefi problemi beraberinde getirir. Temel bir problem, evrensel olarak kabul gören bir Tanrı tanımının yapılamamasıdır. Bazı Tanrı tanımlamaları o şekildedir ki, tanıma uyan bir şeylerin varlığı kesindir, öte yandan, bazı tanımlar özçelişkilidir. Tanrının varlığını destekleyen argümanlar genellikle metafiziksel, ampirik, tümevarımsal ve öznel şekildedir. Tanrı'nın varlığının karşısında olan argümanlarsa genel olarak ampirik, tümdengelimsel ve tümevarımsal yöntemleri kullanır. Tanrının varlığı problemine bakış açıları temel olarak üç grupta toplanabilir: "Tanrı vardır." önermesini destekleyici, "Tanrı yoktur." önermesini destekleyici ve "Bu problem bilinemez." önermesini destekleyici nitelikteki argümanlar.

Tanrı'nın Varlığının Tanımı

Tanrı'nın varlığıyla ilgili herhangi bir argümanı değerlendirmek için izlenecek en temel yollardan biri, tanrının karakteristik özelliklerine bakmaktır; yani öncelikle sormalıyız: Tanrı nedir?

Bu probleme, Ludwig Wittgenstein'ın çalışmalarını takip ederek, "Tanrı" sözcüğünün nerelerde kullanıldığından yola çıkarak yaklaşabiliriz, fakat tanrı hakkında evrensel bir nosyon edinmek için bu yaklaşımın önemli bir problemi vardır ki değişik dillerde ya da aynı dilin değişik dönemlerinde dahi "tanrı" sözcüğünün birçok farklı ve konuyla alakası olmayan kullanımları mevcuttur.

Bugün Batı'da "tanrı" kelimesi genellikle monoteistik konsepte uygun olarak her şeyden üstün ve hiçbir şeye benzemeyen bir varlığı karşılamak için kullanılıyor. Klasik teizme göre tanrı, âlim-i mutlak, kâdir-i mutlak gibi her türlü mükemmellik ve üstünlükle birlikte anılır. Tabii ki bu tanım, yapılabilecek tek mümkün tanım değildir. Diğer felsefî yaklaşımlar, "ilk neden", "her şeyin nedeni" ve "her şeyin yaratıcısı" gibi tek bir özelliği ön plana çıkarmışlar ve tanımlamayı bu şekilde yapmışlardır.

Hindular "Brahman" a yani kainatı zatından ve zatının içinde vareden, varettikleri ile hem aynı hem de ayrı olan, hem her şey hem de hiçbir şey olan, ikincisi olmayan bir ve tek, akılla kavranamayacak mutlak gerçeğe inanır. Brahman'ın tüm niteliklerin ötesindeki, sıfata bürünmemiş ve tezahür etmemiş haline "nirguna (sıfatı olmayan) brahman" denir. Brahman'ın mutlak bilgi ve güç gibi tüm niteliklerin sahibi, sıfata bürünmüş ve tezahür etmiş haline "saguna brahman" denir; saguna, sıfatlı demektir.

Politeistik dinler, "tanrı" kelimesini, değişik güç ve yeteneklerde olan, birden fazla oluşumu belirtmek için kullanır. Söz gelimi, Homeros ve Ovidius efsanelerinde çizilen tanrıların portresi, birbirleriyle tartışan, hile ve muziplik yapan, kavga eden ve savaşan tanrıları anlatır. Bu efsanelerden yola çıkarak, hiçbir tanrının kâdir-i mutlak ve hüsn-ü mutlak olmadığı söylenebilir.

Felsefede bilginin kaynağı (Epistemoloji)

Felsefenin alt dallarından biri olan epistemolojinin ilgi alanı, bilginin kavranılabilirliği, doğası ve kaynağıdır.

Bilgi, doğruluğunun sınanması ve anlaşılması açısından, 1) A posteriori bilgi (deneyime dayanan, deneyimlenmiş),

2) A priori bilgi (deneyimlenmemiş, iç gözleme, aksiyomlara dayanan ya da doğruluğu kendinden menkul olan) bilgi olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Doğaüstü varlıkların bilgisi apriori önermelere dayanmaktadır.

Tanrının varlığını destekleyici argümanlara karşı çıkışlar sadece tanrı tanımındaki konsept farklılıklarından dolayı değildir, delil, gerçeklik, bilgi kavramlarındaki anlaşmazlıklar da bu konuda önemli rol oynar. Tanrı var mıdır? sorusuna verilen değişik cevaplar genellikle, bir şeyin doğruluğu/yanlışlığı konusunda neye göre, hangi kriterlerle hüküm verileceği problemini temel alır. Bu doğruluk/yanlışlık belirleme konseptleri arasında, "Bir şeyin doğruluğunu mantık belirler.", "Doğruluğun belirleyicisi deneyimdir." ve "Deneyimler ve mantık, her ikisi de doğruluğu belirlemede gereklidir." şeklinde özetlenebilecek fikirler vardır..

Doğaüstücü açıklamalar

"Tanrı var mıdır?" sorusuyla birlikte beliren bir "sorun", tanrıya karşı geleneksel tutumun tanrıya yüklediği doğaüstü güçlerden kaynaklanır. Doğaüstü varlıklar, kendi amaçları doğrultusunda, isterlerse, Baucis ve Philemon hikâyesinde olduğu gibi, kendilerini gizleyebilirler.

Din savunucuları, tanrının doğaüstü özelliklere sahip olmasını, ampirik olarak varlığının kanıtlanamamasını açıklamak için kullanırlar. Karl Popper'in bilim felsefesine göre, tanrının var olduğu iddiası yanlışlanamaz olduğundan dolayı, bilimsel araştırmanın konusu dahilinde olamaz ve bilimsel açıdan ele alınamaz.

Görüşleri, bilim topluluklarınca itibar görmese de, akıllı tasarım yandaşları, tanrının kanıtlanmasında ampirik dayanakların da olduğunu savunurlar. Bu görüşün karşı argümanlarından bir tanesi, akıllı tasarımın, sürekli küçülen bilinmezlik havuzuna güvenerek "boşlukların tanrısı"nı dayanak kabul ediyor olmasıdır.

Rudolph Carnap ve A. J. Ayer gibi mantıksal pozitivistler, tanrıyla ilgili herhangi bir önermeyi anlamsız, saçma bulurlar. Mantıksal pozitivistlere göre, dinsel ya da diğer aşkın deneyimler, mantıksal bir değere sahip olamazlar ve söz konusu önermeler hakkında yapılan, aslında, anlamsızca bir kıyastan başka bir şey değildir.

Eckhart'ın adlandırmasıyla tanrı her şeyin üstünden süzülen bir hiçliktir.

Tanrının varlığına ilişkin farklı yaklaşımlar

Tanrının varlığını kabul edenler

Teizm

Bütün varlıkların yaratıcısı olan bir tanrının var olduğuna inanmaktır. Bu yaklaşıma göre tanrı dünya ve insanlar ile sürekli ilişki içerisindedir. Teizm dar anlamda tek bir tanrıya inanmak anlamına gelen monoteizme eşitlenir. Monoteizm tek bir tanrıya inanmak, politeizm ise birden fazla tanrıya inanma anlayışıdır. Tanrının varlığını kabul eden diğer inanışlar deizm, panteizm ve pan-enteizmdir. Teizmi bu inançlardan ayıran nokta, tanrının insanlara din gönderdiğine inanılmasıdır. Bu sebeple teizmde tanrı dışında peygamber, kutsal kitap, vahiy, melek, cin, şeytan, ibâdet, sevap, günâh, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem ve kader gibi kavramların hepsi yer alır.

Ontolojik sav

Ontolojik savın temelinde tanrı “kendisinden daha mükemmeli tasarlanamayan” varlıktır, düşüncesi vardır. Bu sav tanrının var oluşunun en yüksek varlık olarak tanrı tanımından zorunlu olarak çıktığını kabul eder.

Kozmolojik sav

Kozmolojik sav, evrenin varlığından tanrının varlığına gitmeye çalışan savdır. Bu savın temelinde nedensellik ilkesi yatar. Kendisinin nedeni olmayan varlık tanrıdır. Nedenler zincirini başlatan varlıktır.

Düzen ve amaç savı

Bu sav doğal dünyaya baktığımızda her şeyin kendi işlevini yerine getirecek şekilde en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiş ve ayarlanmış olduğunu göreceğimizi belirtir. Bu da düzenleyen tanrının varlığının savıdır.

Deizm

Deizm, iki temel önermeye dayanır. Tanrı vardır, ama bu evrene hiçbir müdahalesi olmayan bir varlıktır.İnsan akla ve bilime güvenmelidir. Evreni akıl ve bilimin ilkelerine göre açıklayabilir. Aristoteles, J. Locke, Isaac Newton, J. J. Rousseau, Voltaire temsilcileridir.[]

Panteizm

Panteizm, tanrı-evren ikiliğini reddeder. Tanrının her şeyi içerdiğini, dolayısıyla doğanın ve insanın bağımsız varlıklar olmadığını öne süren bir yaklaşımdır. Tanrı ve evren bir bütündür. Spinoza, Giordano Bruno temsilcileridir.

Pan-enteizm

Panteizmde olduğu gibi evrenin kendisinin tanrı olduğunu, panteizmden farklı olarak ilk devindirici olan tanrının evren ve tüm varlıkları özünden yarattığı ve evrene aşkın, evrenin bilincinde mutlak ve değişmez bir varlık olarak egemen olduğu inancıdır. Panteizmde her şey tanrıdır. Panenteizmde ise, her şey tanrıdan sudûr etmiştir. Ruhun tek amacı, oluştuğu tanrıya dönmektir. Bunun da yolu tek evrensel yasa olan evrim/tekamül'den geçmektir.

Tanrı'nın varlığını kabul etmeyenler

Ateizm

“Tanrı vardır” önermesine bilimsel ve felsefi veriler ile sorguladıktan sonra katılmayan görüşler ateizm kavramı ile açıklanır. Pozitif-Ateistler Tanrı vardır önermesine katılmazken, şu kanıtları kullanırlar:

Kötülük savı

Tanrı olsaydı kötülük olmaz ya da kendisi buna müdahale ederdi. Evrende bir kötülük mevcutsa tanrının varlığından söz edilemez.

Madde savı

Madde olduğuna göre madde olmayan bir tanrının varlığından söz edilemez. (Maddenin varlığı sonsuz olduğu kabul edilen tanrı için sınırlandırıcı ve engelleyicidir.)

Toplum savı

"Hayata düzen veren tanrı değil toplumun kendisidir" savını kabul ederek tanrıyı reddeden anlayıştır.

Tanrının varlığının veya yokluğunun bilinemeyeceğini öne sürenler

Agnostisizm (Bilinemezcilik)

Bizim Tanrı'ya ilişkin bir bilgiye sahip olamayacağımızı, dolayısıyla var olduğunun da var olmadığının da kanıtlanamayacağını savunan öğretinin adıdır. Agnostisizmde tanrı kavramı kabul edilmemesine rağmen bir karşı çıkma durumu da söz konusu değildir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Matematik felsefesi</span>

Matematik felsefesi, matematiğin varlıksal, bilgisel ve yöntemsel sorunlarını inceleyen, matematiğin temelleriyle ilgili ana kavramları irdeleyen bir felsefe dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Akılcılık</span> Ussun temel bilgi kaynağı olması gerektiğini savunan felsefi görüş

Akılcılık; usçuluk veya rasyonalizm olarak da adlandırılan, bilginin doğruluğunun duyum ve deneyimde değil, düşüncede ve zihinde temellendirilebileceğini öne süren felsefi görüş.

<span class="mw-page-title-main">Baruch Spinoza</span> Hollandalı filozof

Baruch Spinoza, Yahudi kökenli Hollandalı filozof. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Hinduizm</span> Hindistan merkezli bir din

Hinduizm, çok kapsamlı inanç ve yaşam felsefesinin toplamıdır. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır. Günümüzde yaklaşık 1.25 milyar izleyeni ile Hristiyanlık ve İslam'dan sonra üçüncü sırada yer alan Hinduizm inancının neredeyse tüm takipçileri Hindistan ve çevresinde bulunmaktadır. Budizm ve Zen Budizmi gibi çeşitli ekoller Hinduizm'den kaynaklanıp ayrılmıştır.

Teizm ya da tanrıcılık, tanrı veya tanrıların var olduğu inancıdır. Klasik teizm anlayışında Tanrı; Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve Nihai Kişi olarak nitelenir. Klasik teistik Tanrı; tüm varoluşun kaynağı, öznesi ve tüm varoluşa nüfuz eden Nihai Şahıs olarak nitelendiği için Tanrı tüm varoluşun muhatapı olarak kabul edilir.

Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür.

Panteizm ya da tüm tanrıcılık, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı'nın, Evren'in ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler kişileştirilmiş ya da antropomorfik bir Tanrıya inanmazlar.

<span class="mw-page-title-main">Din felsefesi</span> Felsefe dalı

Din felsefesi, dinin kendiliğinden varoluşsal hareketi için bir tür rasyonel bir meşrulaştırma sağlayan felsefe dalıdır. Kutsallık, Tanrı, kurtuluş, ibâdet, peygamber, kurban, dua, vahiy, ayin ve sembol gibi dinler tarihinin temel konularını analiz eden din felsefesi; dinin, dini tecrübenin ve onun ifadesinin doğasını belirler. Din felsefesi dini konu edinen, dinin insan var oluşunun kaynağı, insan doğasının ve kaderinin kaynağı ve değerleri ile ilgili sorunları ele alarak sorgulayan felsefe disiplinidir.

Dinsel bilgi, bilenle bilinen arasındaki bağın, bu iki unsurun dışında aşkın bir varlığa olan itikatla, inançla kurulan bilgi türüdür. Bu bilgi, tanrı ile inanan arasında bir inanç bağı olması bakımından özneldir.

<span class="mw-page-title-main">Boethius</span> 6. yüzyılın başlarında yaşamış Romalı matematikçi ve filozof

Anicius Manlius Severinus Boethius veya kısaca Boethius, Romalı senatör, konsül, magister officiorum, tarihçi ve filozoftur. 6. yüzyılın ilk dönemlerinde yaşamıştır. Büyük Teoderik'in hizmeti altına girmiş ve daha sonra Teoderik tarafından; kendisine yönelik bir komplonun içinde olduğu gerekçesiyle zindana atılmış ve 524'te idam edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Skolastik felsefe</span>

Skolastik felsefe/düşünce, Latince kökenli schola (okul) kelimesinden türetilen scholasticus teriminden gelmektedir ve kelime anlamı olarak okul felsefesi demektir. Bu anlam önemlidir, zira skolastik felsefe, Orta Çağ düşüncesinde doğrunun zaten mevcut olduğu düşüncesine ve felsefenin okullarda okutularak öğretilmesine dayanan bir yaklaşım sergiler. Bu felsefenin temeli teolojidir, ona dayanır ve onu desteklemeye çalışır.

Varoluş, felsefe tarihi boyunca önem taşımış, her tür felsefi tartışmanın merkezinde yer almış felsefe kavramlarından biridir. Var olanların varlığını bildirir, öz'ün karşıtıdır, yani bir şeyin ne olduğunu değil var olduğunu bildirir. Salt bir var olma durumu olarak varoluş. Felsefe akımlarında ya da okullarında pek çok farklı anlamlarda kullanılıp değerlendirilmiştir. Örneğin skolastik felsefede varoluş, var olan her şeyin gerçekliğini bildirir. Daha dar ve doğa bilimsel anlamda ise varoluş, belirli bir bağlamda uzay-zaman boyutunda yer almak ya da şimdi ve burada var olmak anlamında belirtilir.

Pandeizm, panteizmin deistik formudur veya deizmin panteistik formudur.

<span class="mw-page-title-main">Euthyphron ikilemi</span> Platonun yarattığı, ahlakın kökeni üzerine etik problem

Euthyphron ikilemi ya da İlahi buyruk teorisi ilk kez Platon'un Euthyphron ile diyaloğunda ortaya atılmış olan felsefi ve teolojik problem. Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" şeklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yıldır din felsefesinin temel sorularından biri olmuştur. İkilem tek tanrılı dinlerdeki teolojik tartışmalarda küçük bir farklılıkla yeniden kurulmuştur. İkilemde ya birinci ya ikinci seçenek tercih edilmek zorunda kalınmış, Hristiyanlıkta Ockham ile Augustinus, İslamiyette de Eş'ariyye ve Mutezile akımları iki farklı ucu desteklemiştir. Din felsefesindeki bu tartışma bugün de canlılığını korumaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kötülük problemi</span> Gereksiz Acı Argümanında olduğu gibi Kötülüğün ve mutlak iyi olan Tanrının nasıl bağdaştığına ilişkin felsefi bir sorun

Epikür Paradoksu, din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan bir Tanrı'nın varlığının nasıl bağdaştığı şeklindeki bir sorudur. Sorunu ilk olarak Epikür mantıksal bir formül ile ortaya koymuş, o zamandan beri de felsefe ile hiçbir ilişkisi olmayan kişilerden filozoflara kadar hemen herkesin zihnini meşgul etmiştir.

Metaetik, etik anabilim dalının etik özelliklerinin, anlatım ve bildirimlerinin, tutumlarının ve yargılarının doğasını anlamak, arayıp bulmak ve ortaya çıkarmak maksadıyla uğraşan koludur.

Epistemolojide, fideizm, inancın akıldan bağımsız olduğunu veya akılla çatıştığını ve belirli gerçeklere ulaşmada akıldan üstün olduğunu savunan teori. Latince "inanç" anlamına gelen "fide" kelimesinden türetilmiştir.