İçeriğe atla

Tamara de Lempicka

Tamara de Lempicka
Genel bilgiler
Doğum adıMaria Górska
Doğum16 Mayıs 1898(1898-05-16)
Varşova
Ölüm18 Mart 1980(1980-03-18) (81 yaşında)
Cuernavaca, Meksika
UyrukPolonya
Katıldığı akımlarArt Deco

Tamara Łempicka, bilinen ismiyle Tamara de Lempicka (16 Mayıs 1898 - 18 Mart 1980), Polonyalı Art Deco ressam ve kişisel yaşamı ile de "şöhret olan ilk kadın sanatçı".[1] Kübizm akımından etkilenen Lempicka, Art Deco sanat akımının iki kıtadaki önde gelen temsilcisi olmuş,[2] "fırçalı barones" olarak anılmıştır. Döneminde, aristokratlar ve sosyete arasında son derece revaçta bir portre ressamı olmuş, arkadaş çevresinin de etkisiyle çağın en önemli salonlarında resimleri sergilenmiştir.

1925 tarihli çalışması Otoportre (Tamara Yeşil Bugatti'de), sanat tarihinin ikonlarından biridir. 1974 tarihli Auto Journal, eser hakkında şöyle der: "Tamara de Lempicka'nın otoportresi, özgür kadınının gerçek görüntüsüdür. Elleri eldivenlidir, kendisi bir miğfer takmaktadır ve erişilmezdir; soğuk ve neredeyse rahatsız edici güzelliği, heybetli görüntünün içine işler -işte bu kadın, özgürdür!"[3]

Alıntılar

  1. ^ Grosenick & Becker 2001, s. 306.
  2. ^ Commire 2002.
  3. ^ Lempicka-Foxhall 1987, s. 77.

İlgili Araştırma Makaleleri

Görsel sanat akımlar ve dönemler

<span class="mw-page-title-main">Romantizm</span> sanat akımı

Romantizm veya Coşumculuk, 1800 ve 1850 yılları arasında Avrupa'da edebiyatı, müziği, felsefeyi ve sanatı etkileyen entelektüel bir akımdı. Bir ölçüde Sanayi Devrimi'ne, Aydınlanma Çağı'na aristokratik sosyal ve siyasi düzenine, doğanın bilimsel rasyonalizasyonuna ve klasisizme tepki olarak doğan, doğaya ve duygulara verdiği önemle bilinen bir akımdır. Ortaya çıkışında ise 1789 Fransız İhtilali sonrasındaki toplumsal, siyasal ve düşünsel yapının etkileri vardır.

<span class="mw-page-title-main">Sanat</span> duygusal veya estetik çekicilik yoluyla dışsal değerler yaratma sürecine denir

Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bu tanımlardan en yaygın kabul göreni sanatın edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel alt türlerinden oluştuğu görüşüdür. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur.

<span class="mw-page-title-main">Çağdaş sanat</span> pop art ve kavramsal sanat ile başlayan çağın sanatı

Çağdaş sanat, 20. yüzyılın ikinci yarısında veya 21. yüzyılda üretilen sanattır. Modern sanatın aksine üretim yöntemlerine ve akımlara göre incelenmesi güç; çevre ve toplum bilincinin ağır bastığı; ağırlıklı olarak küreselleşme, çevre, biyomühendislik, teknoloji, beden, göç, çok kültürlülük, kimlik siyaseti, kültürel bellek, kurumsal eleştiri gibi konularla ilgilenen; 1960'lı veya 1970'li yıllardan günümüze kadar süregelen ve bir akım veya üslup benzeri birleştirici özellikleri olmadığından genel bir deyişle çağdaş olarak adlandırılan sanat biçimleridir.

<span class="mw-page-title-main">Modern sanat</span>

Modern sanat, genellikle 1880'lerin izlenimcilerinden (empresyonistler) 1960-70'lere kadar devam ettiği kabul edilen sanat dönemidir.

<span class="mw-page-title-main">Pop sanatı</span> sanat akımı

Pop art, 1950'lerde, özellikle ABD ve İngiltere'de soyut dışavurumculuğa tepki gösteren genç sanatçıların 1960'larda bir akım haline getirdikleri sanat türüdür. İngiltere ve ABD'de değişik koşullarda ve birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İzlenimcilik</span>

İzlenimcilik veya empresyonizm, ışık, renk ve an kavramını öne çıkartan, doğadaki görünümlerin sürekli değişim içinde olduğundan herhangi bir zamanın herhangi bir anına denk gelen görünümün bir daha aynı şekilde görünemeyeceğini fikrini temel alan sanat akımdır.

<span class="mw-page-title-main">Fovizm</span> 1900lerin başında Pariste Matisse öncülüğünde gelişen izlenimcilik karşıtı sanat akımı

Fovizm, 1898-1908 yılları arasında Henri Matisse tarafından Fransa'da geliştirilen bir sanat akımıdır. En önemli özelliği, tüpten çıkmış gibi çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Art deco</span> özellikle 1920 ve 1930larda Fransada yaygınlaşan akım

Art deco Fransa kökenli sanat akımıdır. 1920'li yıllardan sonra, özellikle mimari alanında görülmüştür. Adını 1925 yılında yapılan Exposition Internationale des Arts Décoratifs et Industriels Modernes sergisinden almıştır. Art nouveau'nun hemen ardından gelen bu akım, ondan farklı olarak el emeğine değil, sanayiye dayalıdır. Desenleri geometriktir. Art nouveau'da olduğu gibi Gotik süsleme öğelerinden yararlanılır. 1930'lardan sonra, mimarların mimariyi süsten ayırmak istemeleri ve süslemeyi değil işlevselliği savunmalarıyla son bulmuş; fakat 1960'lı yıllarda yeniden saygı görmeye başlamıştır.

Art İzlenimcilik ya da Post-Empresyonizm, Fransa'da, izlenimciliğin kurallarına tepki olarak doğan sanatı ifade etmek için İngiliz eleştirmen Roger Fry tarafından 19. yüzyılın sonlarına doğru bulunan bir terimdir. Art izlenimciliğin temsilcileri olan sanatçılar, sanat yaşamlarına izlenimcilikle başlamışlardır. Ancak bu izlenimcilik akımının kimi sınırlamalarını aşmak ve resimlerine kendi kişiselliklerini katmak istiyorlardı.

Nurullah Berk Türk ressamdır. Türkiye’de geometrik-figüratif yapımcılığın (konstrüktivizim) ilk temsilcilerinden biridir. Eserlerinde kübizm etkilenmeleri de mevcuttur.

<span class="mw-page-title-main">Art Nouveau</span> 19. yüzyılın sonunda endüstrileşmenin getirdiği seri üretime tepki olarak doğan ve eklektisizmden etkilenen sanat akımı

Art Nouveau, zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır. Köklerinin Londra merkezli Arts & Crafts Hareketi'ne dek gittiği söylenebilir. Avrupa ve Amerika'yı etkilemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Özdemir Altan</span>

Özdemir Altan Türk ressam ve akademisyen

Jean Désiré Gustave Courbet, Fransız ressam. On dokuzuncu yüzyılda Fransa'yı gerçekçilik akımıyla tanıştırdı. Courbet hayat görüşünü şöyle açıkladı:

<span class="mw-page-title-main">Manolo</span>

Manololar, on dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren Madrid sanat dünyası içerisinde yer alan, katıksız ve kibar Kastilya aksanıyla İspanyolca konuşan, özenli kıyafetleri ile dikkat çeken insanlara verilen isimdir. Manoloların kadınlarına maya (maja), erkeklerine ise majo denmektedir. Manolo kelimesi İspanyolca bir isim olan "Manuel"'in değiştirilmesi sonucunda oluşturulmuştur. Genellikle toplumun alt tabakalarından gelmelerine rağmen tarz sahibi, enerji dolu, her zaman iyi göründüklerine emin olan insanlardı. Kendilerini aristokrat gibi göstermek için büyük çaba harcayan manoloları bir süre sonra gerçek aristokratlar da taklit etmeye başladılar. Fransa'nın İspanya büyükelçisi J.-F. de Bourgoing gezi notlarına 1788 yılında mayalarla ilgili şunları yazdı:

<span class="mw-page-title-main">Stoclet Sarayı</span>

Stoclet Sarayı, Brüksel’in Sint-Pieters-Woluwe belediyesi’nin Tervurenlaan Caddesinde bir villadır. Villanın tasarımı Avusturyalı mimar Josef Hoffmann tarafından 1911’de çizilmiştir. Binanın kendisi mimarın ustalık eseri ve Jugendstil sanat akımının da kapanış dönemi olarak kabul edilir.

Nil Yalter, Türk kavramsal sanatçı.

<span class="mw-page-title-main">Nabiler</span>

Nabiler, 1888 ile 1900 yılları arasında etkin olmuş, izlenimcilik ve akademik sanattan soyut sanat, sembolizm ve diğer erken dönem modernist hareketlere geçişte önemli bir rol oynamış genç Fransız sanatçılardan oluşan grup. Grubun üyeleri arasında Pierre Bonnard, Maurice Denis, Paul Ranson, Édouard Vuillard, Ker-Xavier Roussel, Félix Vallotton ve Paul Sérusier vardı. Bu sanatçıların pek çoğu 1880'lerin ikinci yarısında Paris'teki Académie Julian'de öğrenciydi. Gruptaki ressamlar Paul Gauguin ve Paul Cézanne'ın eserlerini beğeniyor, resim sanatını yenileme isteğini paylaşıyordu, ancak bireysel tarzları birbirinden oldukça farklıydı. Onlara göre bir sanat eseri doğanın betimlemesi değil, metaforların ve sembollerin sanatçı tarafından oluşturulmuş bir sentezi olmalıydı. 1900'de son sergisini düzenleyen grup üyeleri, bu tarihten sonra kariyerlerine bireysel olarak devam etti.

Feminist sanat hareketi, feministler tarafından, kadınların yaşam ve deneyimlerini yansıtan sanat eserleri üretmenin yanı sıra; çağdaş sanat üretimi ve algısının temelini değiştirmek için uluslararası düzeyde gerçekleştirilen çalışmaları ifade eder. Sanat tarihi ve pratiği içinde kadınlara daha fazla görünürlük kazandırmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda feminist hareketin iç düşüncelerini ve amaçlarını görselleştirerek sanat yoluyla herkese gösterme ve anlam verme amacıyla icra edilmektedir. Hareket, sanat dünyasının ana akım anlatısını baltalamaya devam edenlerin rolünü oluşturmasını sağlar.

Feminist sanat eleştirisi, daha geniş boyuttaki feminist hareket içinden, hem sanatta hem de kadınlar tarafından üretilen sanatta kadınların görsel temsillerinin eleştirel bir incelemesi olarak ortaya çıkmıştır. Feminist sanat eleştirisi, sanat eleştirisinin önemli bir alanı olmaya devam etmektedir.