İçeriğe atla

Taksir

Basit şekliyle taksir (Lat. negligentia)[1] bir kişinin kendisinden beklenen özen ve dikkati göstermeden sergilediği davranışın kanunda öngörülen sonuca yol açması durumudur.[2]

Tanımı ve konusu

Arapça kökenli bir kelime olan taksir, sözlük anlamı itibarıyla bir işi eksik yapma, kusur etme anlamına gelir.[3] Taksir kavramı, kişilerin davranışlarında makul özeni gösterme ve bu davranışların diğer kişilere veya mallara karşı neden olabileceği öngörülebilir zararları dikkate alma yükümlülüğü ile ilgilidir.[4] Bu kavramda irade, hukuken önem arz etmeyen bir neticeye yöneliktir. Yani, kişi gerçekleştirdiği fiilin sonuçlarını doğrudan istemese de olağan sonuçların oluşabileceğini öngörmesi beklenir. Taksirin hukuki boyutları, genellikle dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali üzerinde yoğunlaşır. Kişinin bu yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda ortaya çıkan zarar doğrultusunda sorumluluğu söz konusu olur.

Taksirin unsurları arasında taksirle işlenebilen bir suç olması, fiilin isteyerek yapılması, neticenin iradi olmaması, fiille netice arasında nedensellik bağının bulunması ve neticenin öngörülebilir olması yer alır. Bu unsurlar, taksirli suçların belirlenmesinde ve değerlendirilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Taksirli suçların cezalandırılması, toplumsal düzenin korunması ve bireylerin daha dikkatli ve özenli davranmalarını teşvik etmek amacı taşır.[5] Bu şekilde, bireylerin sadece kendi çıkarlarını değil, aynı zamanda toplumsal çıkarları da gözeterek hareket etmeleri sağlanır. Hukuk düzeninin bu alandaki amacı, potansiyel zararların önlenmesi ve toplumsal yaşamın güvenliğinin sağlanmasıdır.

Unsurlar

Taksirli fiilin cezalandırılabilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekir.

Bir kişinin taksirli bir fiilden dolayı cezalandırılabilmesi için işlediği fiilde taksirli suçun unsurlarının oluşmuş olması gerekir.[6] Kara Avrupası hukuk sistemini benimsemiş hukuk düzenlerinde taksirli bir suçun cezalandırılabilmesi için belirli şartlar bulunmaktadır:

  1. Failin neticeyi meydana getiren hareketi iradi olarak yapması şarttır.
  2. Taksirli bir fiilin cezalandırılabilmesi için kanunda buna ilişkin açık bir hüküm bulunması gerekir.
  3. Failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal etmesi gerekir.
  4. Taksirli suç, failin dikkatsizliği ve özen yükümlülüğüne aykırılığı neticesinde ortaya çıkmalı,[7] fiilin faile objektif olarak isnat edilebilmesi gerekir. Kişi dikkatsiz davrandığının farkında olmakla birlikte meydana gelen netice olağandışı ve istisnai ise faile objektif olarak isnat edilemez.

Dikkat ve özen yükümlülüğü

Failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal etmesi şartı taksirin haksızlık unsurunu teşkil etmektedir. Trafik kuralları gibi toplumsal hayatın düzen içinde ve güvenli bir şekilde sürdürülmesiyle ilgili olarak kanunla veya diğer pozitif düzenlemelerle getirilen kurallar[a] kişilere dikkat ve özen görevi yüklenen kurallardır. Herkesten istenen ortalama talepler daha ziyade hukuk normlarında belirtilmektedir. Örneğin araçlarıyla trafiğe katılanlar için karayolları trafik mevzuatı, işçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından iş hukuku mevzuatı, tıbbi müdahaleler için tıp mevzuatı çeşitli yükümlülükler öngörmektedir. Şayet bu tür hukuk normlarında tanımlanmış ortalama talepler bulunmuyorsa, bu durumda genel meslek ve yaşam tecrübesine bakılmalıdır.

Taksirin özen yükümlülüğü, bakım standardı[b] ve illiyet bağı olmak üzere üç unsurunun bulunduğu, ortak hukuk sistemlerinden Hint Haksız Fiil Hukuku'nda[8] mesleğin icrasına dair dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek işlenen taksirli suçtan bahsedilebilmesi için vasıflı bir profesyonelin varlığını gerektiren vasıflı bir görevin söz konusu olması gerekir.[9] Böyle bir profesyonelin taksirle sorumlu tutulabilmesi için becerisini makul bir yeterlilikle kullanması beklenir.[9]

1852 tarihli eski Avusturya Ceza Kanunu'nun 335. ve 431. maddelerinde de meslekî taksir için cezai sorumluluğa işaret edilmekteydi. Failin makamı, mesleği, zanaatı veya içinde bulunduğu özel şartlar sebebiyle icra ve ihmalinin insan hayatı ve vücut bütünlüğü için tehlikeye ya da tehlikenin büyümesine sebebiyet verebileceğini kavrayabilmesi durumunda ceza hukuku yönünden sorumlu olacağı açık bir şekilde belirtilmekteydi.[10]

İlliyet bağı

Faili taksirli bir fiilden sorumlu tutulabilmesi için zararın sadece özensizlikten kaynaklandığının değil, fiil ile özensizlik arasında hukuken objektif bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunduğunun da ispatlanması gerekir.[11] Kişinin kendisinden beklenen özen yükümlülüğüne aykırı davranışının neticesinin öngörülebilirliği, suçun manevi unsurunun bir parçasıdır. Bu bağlamda failin davranışını gerçekleştirmeden önce neticeyi öngörmesi ya da öngörebilecek durumda olması, kast ve taksir arasındaki ayrımın belirlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Psikolojik teoriye göre, irade özgürlüğüne sahip olan fail, hukuka aykırı davranışı bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiğinde kast söz konusu olurken, davranışın sonucunu öngörebilecek durumda olmasına rağmen gerekli özeni göstermeyerek neticenin meydana gelmesine sebep olduğunda taksir söz konusu olmaktadır.[12] Öldürme amacı olmadan birinin kasten bıçaklanarak yaralandığı durumda bıçağın kişinin vücuduna girmesi, ölümle sonuçlanabilecek özgü bir tehlike yaratır.[13] Kasten yaralama fiilinin ağır neticesi olan ölüm öngörülebilir bir durum olarak kabul edilir ve bu fiilin ölümle sonuçlanabileceğinin öngörülmemesi ancak istisnai hallerde mümkün olabileceğinden[13] kasten yaralama ile yargılanan fail, ayrıca taksirli olarak öldürme suçundan da cezai olarak sorumlu tutulur.

Gelişimi

Roma hukukunda "culpa" terimi dar anlamda, bir kimsenin kasıtlı olmasa da yeterince dikkatli davranmaması veya tedbirsizliği sonucu zararın doğması durumlarını ifade etmekteydi.[14] Bu tür fiiller özellikle "Lex Aquilia" gibi yasa metinlerinde tanımlanmış ve üzerinde tartışılmıştır.[15]

Modern ceza hukukunda bir kişinin davranışlarının, kişiden kişiye önemli ölçüde değişebilen kişisel niteliklerine ve koşullarına göre değerlendirilmesini içermesi sebebiyle suçun subjektif unsurunun bir parçası kabul edilen taksir;[16][17] ülkelerin hukuki düzenlemelerindeki farklılıklara karşın genel olarak benzer tanımlamalara sahip olmuştur. Modern Fransız ve İngiliz ceza kanunları taksir konusunda farklı bakış açılarına sahip olsalar da ikisi de bir fiilin cezalandırılabilmesi için kural olarak kişinin mens rea, yani suç işleme kastıyla hareket etmiş olmasını şart koşmuşlardır.[18][19] 19 Ekim 1930'da kabul edilen İtalyan Ceza Kanunu [it] da Fransız ve İngiliz ceza kanunlarına benzer bir şekilde 42. maddesinde kimsenin kanunda suç olarak öngörülen bir fiili, kural olarak kasten işlemedikçe cezalandırılamayacağını belirtmiş ancak kastı aşan suçlar veya 43. maddesinin üçüncü fıkrası "failin öngörmesine rağmen istemediği ve ihmal, dikkatsizlik veya tecrübesizlik nedeniyle ya da kanunlara, yönetmeliklere, emirlere veya disiplin kurallarına uymama nedeniyle" meydana geldiğini belirttiği taksirli suçları hariç tutmuştur.[20] Aynı şekilde Türk Ceza Kanunu'nun taksirle ilgili maddesinin gerekçesi de taksirle işlenen belirli fiillerin cezai sorumluluğunu istisnai olarak tanımlamış[21] ve bu fiilleri kanunda öngörülen hallerle sınırlı tutmuştur. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı kanunun 23. maddesi, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların [en] faile isnat edilebilmesi için temel suçun kasten işlenmiş olmasını ve ağır veya diğer sonuçlar bakımından ise bilinçli ya da bilinçsiz fark etmeksizin en azından taksirle hareket edilmiş olmasını şart koşarak[22] bir önceki ceza kanununda düzenlenen kastı aşan suçları da kapsamına almıştır.[23]

Notlar

  1. ^ Örneğin çocuğun bakımı ile ilgili kurallar toplumsal hayatın gerekli kıldığı genel tecrübe kurallarına dahildir.
  2. ^ Başka bir deyişle, insani ilişkilerin gidişatını normal olarak düzenleyen düşüncelerin rehberliğinde makul bir insanın yapacağı bir şeyin yapılmaması veya makul bir insanın yapmayacağı bir şeyin yapılmasından kaynaklanan görev ihlali.

Kaynakça

  1. ^ "Negligence". Oxford Living Dictionaries. Oxford University Press. 6 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2024. 
  2. ^ "Negligence". Britannica English. Merriam Webster. Erişim tarihi: 20 Haziran 2024. 
  3. ^ "قصر kelimesinin Almaany Türkçe Arapça çevirisi ve anlamı". almaany.com. İhmal: Gereken önemi göstermeme. 
  4. ^ Feinman, Jay (2010). Law 101. New York: Oxford University Press. ISBN 978-0-19-539513-6. 
  5. ^ Ekici Şahin, M., Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sorumluluk (Konuşma Metni), Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, Temmuz 2017, Sayfa: 99-108
  6. ^ Boehm, Theodore R. (2003). "A Tangled Webb – Reexamining the Role of Duty in Indiana Negligence Actions". Indiana Law Review. 37 (1). Erişim tarihi: 20 Haziran 2024. 
  7. ^ Koca, Mahmut; Üzülmez, İlhan. "Taksirli suçların teorik yapısı ve bu bağlamda iş kazalarından kaynaklanan cezai sorumluluğa ilişkin değerlendirmeler". 2020/1 64. sayı ss.239-268. Adalet Dergisi. 
  8. ^ Ratanlal & Dhirajlal, Singh J, G.P. (Ed.), The Law of Torts, 24., Butterworths 
  9. ^ a b Jacob Mathew v State of Punjab davası: "The patient has a right to sue for negligence if any of those obligations are not fulfilled. In addition to exercising a reasonable level of caution, the practitioner must bring to the work a fair level of competence and knowledge. Without a doubt, the doctor has some freedom in deciding what course of action to recommend for the patient, and this freedom is comparatively greater in emergency situations." [Bu yükümlülüklerden herhangi birinin yerine getirilmemesi durumunda hastanın ihmal nedeniyle dava açma hakkı vardır. Uygulayıcı, makul düzeyde dikkatli olmanın yanı sıra, işe adil düzeyde yeterlilik ve bilgi de getirmelidir. Şüphesiz, doktorun hastaya hangi hareket tarzını tavsiye edeceğine karar verme konusunda bir miktar özgürlüğü vardır ve bu özgürlük, acil durumlarda nispeten daha fazladır.]
  10. ^ Heinrich, Gebauer (Çeviren: Kayıhan İçel), Meslekî Taksir İçin Cezaî Sorumluluk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 33, Sayı: 3-4, 304-312, (1968).
  11. ^ Hacıfazlıoğlu, Tuğçe, Taksirin Unsurları, Fasikül Hukuk Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 101, Nisan 2018, Sayfa: 10-16 (abonelik gereklidir)
  12. ^ Dönmezer, Sulhi; Erman, Sahir (1997). Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku Genel Kısım. II. İstanbul: Sulhi Garan Matbaası. ISBN 9789753535489. 
  13. ^ a b Koca, Mahmut; Üzülmez, İlhan (2013). "Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Sebep Olma". İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. s. 811. Erişim tarihi: 24 Haziran 2024. 
  14. ^ Karadeniz Çelebican, Özcan (2020). Roma Hukuku (18. bas.). Ankara. s. 289. ISBN 9786058037229. 
  15. ^ Öcal, Bahar (2011). "Damnum Iniuria Datum'da Iniuria ve Culpa Ilişkisi". Hukuk Fakültesi Dergisi. İnönü Üniversitesi. 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Haziran 2024. 
  16. ^ Seavey, W. A. (1927). Negligence. Subjective or Objective? Harvard Law Review, 41(1), 1–28. DOI:10.2307/1330404
  17. ^ Weigend, Thomas, 'Subjective Elements of Criminal Liability', in Markus D. Dubber, and Tatjana Hörnle (eds), The Oxford Handbook of Criminal Law (2014; online edn, Oxford Academic, 4 Mart 2015), DOI:10.1093/oxfordhb/9780199673599.013.0022, Erişim tarihi: 21 Haziran 2024. (abonelik gereklidir)
  18. ^ Criminalising Medical Malpractice A Comparative Perspective (İngilizce). Routledge. 2 Haziran 2020. s. 28. ISBN 9781351582308. Erişim tarihi: 23 Haziran 2024. 
  19. ^ Code Pénal (CP) madde 121-3
  20. ^ Mantovani, Ferrando (2007). Principi di diritto penale (2. bas.). CEDAM. ss. 159-163. ISBN 9788813273347. 
  21. ^ Ünal, Ertuğrul (2015). "Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçu (TCK m. 85)" (PDF). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul. 4 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 21 Haziran 2024. 
  22. ^ Çiftçioğlu, Cengiz Topel. "Türk Ceza Kanunu'nda Taksir". s. 320. Erişim tarihi: 21 Haziran 2024. 
  23. ^ Kavlu, Bengünur (2020). "Sonucu Nedeniyle Ağırlaşmış Suçlar" [Aggravated Crimes By Their Result]. 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum. ss. 575-606. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ceza</span>

Ceza ya da yaptırım, genel anlamıyla suç karşılığında insanlara veya kuruluşlara uygulanan bir yaptırımdır. Ceza Arapça kökenli bir kelimedir. Anlamı, yapılan kötü bir eylemin karşılığıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ceza hukuku</span>

Ceza hukuku, suç ve ceza kavramlarını inceleyen kamu hukuku bölümüdür. Genel veld Bailey, özel ceza hukuku olarak ikiye ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Ceza ehliyeti</span>

Ceza ehliyeti, ceza hukuku açısından, bir kişinin işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için gerekli niteliklerdir. Bu nitelikler yaş ve algılama ve yönlendirme yetenekleridir. Burada vurgulanmalıdır ki ceza ehliyeti faile suçtan dolayı kusur izafe edip etmemekle ilgilidir; gerçekten medeni hukukta kusur sorumluluğu kural olarak kabul edilmekteyken ceza hukukunda mutlak/istisnasız olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden kusuru olmayan veya kusurlu sayılamayanlar ortada suç olsa bile cezalandırılmazlar.

Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi, 5237 nolu Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitap, dördüncü kısım, üçüncü bölümünün son maddesi. Üçüncü bölümde "Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar" ele alınmaktadır. 30 Nisan 2008 tarihinde kabul edilen Türk Ceza Kanunu'nun bu maddesinde Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile ilgili durumlar yer almaktadır.

Suç, kanunlar tarafından yanlış veya zararlı olduğu için ceza tehdidiyle yasaklanan ve bazı durumlarda cezalandırılabilen davranıştır. Genel olarak suç, saptanan ve saptanamayan suçlar olarak ikiye ayrılır. Saptanamayan suçların gerçekleşip gerçekleşmedikleri belirsiz olduğu veya kanıtlanamadıkları için cezalandırılmaları söz konusu değildir. Ceza hukukunda suça göre para cezası, tutuklama, hapis, hatta ölüm cezası verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Delil</span>

Delil hukuki işlemlerde bir şeyi teyit etmeye yönelik kullanılan ipuçlarıdır. Bu ipuçları, karara varılırken hangi ispatların dikkate alınması veya hangilerinin dikkate alınmaması gerektiğini belirler. Deliller belgesel delil, maddi delil, dijital delil, aklayıcı delil, suçlayıcı delil, uydurma delil türlerinde olabilir.

Uluslararası ceza hukuku, uluslararası hukuk kapsamında bireylerin cezaî sorumluluğunu doğrudan düzenleyen normların bütününü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Uluslararası hukuk suçları soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve saldırı suçudur. Bu suçlar söz konusu olduğunda, etkilerinin tek bir devletin ötesine geçtiği ve dolayısıyla uluslararası toplumun bir bütün olarak sorumluların yargılanmasında çıkarı olduğu varsayılır.

Hukukun herkes bakımından bağlayıcı olması gerekir. Kişiler bazen olması gereken gibi davranırlar, bazen de bu düzeni bozarlar. Hukukun var oluş nedenlerinden biri de bu noktada başlar. Yani toplumun düzenini korunması durumu. Devreye giren hukuki kuralları çiğneyen kişilerin bu yanlış davranışlarına engel olunur ve o kişilere bu kurallara uymaya zorunlu kılınır. Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Kısaca yaptırım "Bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.". Yaptırım bir hukuk kuralını diğer sosyal düzen kurallarından ayırır.

<span class="mw-page-title-main">Hak</span> Kişinin hukuken korunan ve kendisine bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaat

Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir. Kişilerin lehlerine olan bir durumun kanunlar tarafından korunması, bu korumaya uymayan kişilere karşı ise kanuni girişimlerde bulunulması gibi yetkiler verir. Esasen Arapçada hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzene ise hukuk adı verilmiştir.

Teşebbüs, ceza hukukunda, bir failin suç işlemek üzere harekete kalkışması ancak elinde olmayan nedenlerle sonucu elde edememiş olması halini ifade eder.

Kast, ceza hukukunda failin gerçekleştirdiği hareketi ve bunun sonuçlarını bilmesi ve istemesidir.

<span class="mw-page-title-main">H. L. A. Hart</span>

Herbert Lionel Adolphus Hart İngiliz filozof ve Hukuk Felsefesi profesörü.

Hakaret, şerefe ve kişilik haklarına karşı işlenen bir suç.

Yaralama veya yaygın olarak adam yaralama, Türk Ceza Kanunu'nun 86, 87, 88 ve 89. maddelerinde değinilen suçtur. Kasten yaralama ve taksirle yaralama olarak ikiye ayrılır.

  1. Kasten yaralama, başkasının vücuduna acı vermek veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak olarak tanımlanmaktadır.
  2. Taksirle yaralama; yaralama eyleminin, dikkatsiz ve özensiz davranışlar dolayısıyla istenmeden gerçekleşmesidir.

Tazminat, hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zarara karşılık olarak ödenen bedel, zarar ödencesidir. Tazminat zararların giderilmesini amacıyla sorumlu tarafından zarar görene ödenen veya mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen parasal veya bir değer veya edimdir. Mahkemelerce kişilik haklarının uğradığı zararları gidermek için manevi tazminat, hukuka aykırı eylem nedeniyle mal varlığında yaşanan eksilmeleri karşılamak üzere maddi tazminat veya bir hukuka aykırı eylemin yarattığı düşünülen tüm zararın ödetilmesi amacıyla cezalandırıcı tazminat ödenmesine karar verilebilir.

Ceza muhakemesi veya ceza yargılaması, ceza hukukunda iddia, savunma ve yargılama sürecidir. Amaç ise maddi gerçeğe ulaşılmasıdır.

Belarus Ceza Kanunu, 9 Temmuz 1999'da Belarus devlet başkanı Aleksandr Lukaşenko tarafından imzalanan ve 1 Ocak 2001'de yürürlüğe giren ceza kanunu. 1960 yılında kabul edilen Belarus Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ceza kanunun yerine geçti. Belarus Ceza Kanunu, sosyal açıdan hangi eylemlerin "tehlikeli suç" kapsamında olduğunu tanımlara, ceza yükümlülüğünün gerekçelerini ve koşullarını içerir.

Hukukta, haksız fiil hukukunda ve aynı zamanda Kara Avrupası hukuk düzeni içinde özellikle özel hukuk'ta özen yükümlülüğü, bir bireye yüklenen, başkalarına öngörülebilir şekilde zarar verebilecek ve ihmal iddiasına yol açabilecek dikkatsiz davranışlardan kaçınmak için makul bir özen standardına uyulmasını gerektiren dava açma hakkı veren neden yasal bir yükümlülüktür. Kara Avrupası hukuk ülkelerinde ve bölgelerinde, hukuki sorumluluğun tesis edilmesi kusur, zarar ve bu ikisi arasındaki nedensellik bağının kanıtlanmasını içerir. Özen yükümlülüğü kavramı medeni sorumluluğun genel kurallarında yer almamaktadır. Ancak medeni hukuk ülkeleri, şirketler hukuku ve menkul kıymetler hukuku gibi bazı özel kanunlarda özen yükümlülüğü kavramına yer verebilir. İhmal davası açmak için oluşturulması gereken ilk unsurdur. Davacı, davalının ihlal ettiği, kanun tarafından yüklenen bir özen yükümlülüğünü gösterebilmelidir. Buna karşılık, yükümlülüğün ihlali kişiyi sorumluluğa maruz bırakabilir. Özen yükümlülüğü, halihazırda doğrudan bir ilişkisi olmayan bir şekilde akraba olan bireyler arasında, bununla birlikte common law veya Kara Avrupası hukuku tarafından ailevi, kanuna veya sözleşmeye dayalı ya da başka bir şekilde yükümlülük olarak uygulanabilir. Bununla birlikte Özel hukukun aksine Kara Avrupası Hukukunda Ceza hukuku açısından özen yükümlülüğü ancak kanunla doğabilir.

Hukuka aykırılık, hukuk düzeninin emirlerine ve yükümlülüklerine uyulmaması durumunu belirten haksız fiilin unsurlarından biridir.

Kusur, hukuki bir terim olarak failin haksızlık teşkil ettiğini bildiği halde bir fiili işlemesi sonucu doğan hukuki sorumluluğu ve kınanabilirliğini ifade eder. Temel ilke, bir sanığın eylemlerinin neden olabileceği zararı öngörebilmesi ve dolayısıyla bu tür eylemlerden kaçınmayı amaçlaması gerektiğidir.