
İlahiyat, teoloji veya tanrıbilim, "tanrı" kavramı ve din olgusunun sistematik olarak ele alan disiplindir. Temel konusu doğaüstü güçlerdir ancak dini epistemoloji ve vahiy ile ilgilenir. Vahiy üzerinden tanrı ya da tanrıların varlığının kabulüne ulaşır. Bunların sadece, doğa ötesi varlıklar olması ile değil, dünya ile ilişki kurmak ve insanlara varlığını göstermeye istekli olduklarını ispat etmeye çalışır.
Farz ya da “fariza”; Fıkıh bilginleri tarafından oluşturulmuş ve tanımlaması yapılmış olan bir İslâm dinî terimidir. Yine fıkıhçılar tarafından tanımlanan efâl-i mükellefînden sayılır. İslâmî anlayışta Allah'ın sözü sayılan Kur’an’da Müslümanlara yapılmasının açık bir şekilde emredildiği kurallar veya ibadetler olarak kabul edilir. Kur’an’da yapılması açık emir ve gereklilik ifade etmeyen fiiller ise vacip gibi başka kavramlar ile tanımlanır.

Fıkıh, anlayış, anlayış tarzı veya derinliği anlamına gelen kelime, terim olarak İslami kanunların teorik ve pratik uygulama (fetva) çalışmalarına verilen ismi ifade etmektedir.

Takıyyüddin ibn Teymiyye, özellikle Selefileri ve Vehhabîleri fıkıh, şeriat ve diğer İslamî görüşler konusunda etkilemiş olan İslam alimi. Kendinden sonra gelen çeşitli ve ağırlıklı olarak Hanbeli mezhebini benimseyen İslâm âlimlerini ve akımlarını da etkilemiştir. İbn Teymiyye'nin etkilediği isimlerin en önemlilerinden birisi de Muhammed bin Abdülvehhâb'dır.

Câferîlik ya da Câʿferîyye, İslam dininin Şii fıkıh mezheplerinden biridir. İsmini kurucusu olan Ca'fer es-Sâdık'tan (699-765) alır. Başta İran olmak üzere Azerbaycan ve Irak'ta yaygındır. Yer yer Türkiye'nin Kars, Iğdır gibi illerinde ve bazı İslam toplumlarında görülmektedir. İsnâ‘aşer’îyye'nin temelini teşkil eden fıkıh ekolüdür. Şiîlerin çoğunluğunun mensup olduğu fıkhî mezheptir. Günümüzde Şiîler başlıca üç ana fırkaya ayrılmışlardır. Bunlar nüfus oranlarına göre sırasıyla İsnâ‘aşer'îyye, İsmâ‘îl’îyye ve Zeyd’îyye fırkalarıdır. İran'nda hakim olan İsnâ‘aşer'îyye fırkasının %90'ının takip ettiği resmî fıkhî mezhep Câferîlik'tir. Ayrıca, İsmâ‘ilîğin Mustâ‘lî-Tâyyîb’îyye kolu tarafından da fıkhî meselelerde takip edilmekte olan mezheptir.

Abdest, Müslümanların, namaz gibi belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma ve temizliktir. Kur'ana göre her namazın yanında bedensel temizlenme amacıyla belli organları yıkamak (gasil) ve meshetmek şeklinde anlatılır. Suyun abdeste uygun olması önemlidir. Su abdeste tadı, bulanıklığı ve kokusunun olağan olması ile uygun olmaktadır.
Teokrasi ya da din erki, dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim. Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden yönetim ile görevli din adamları sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.
Müftü, il ve ilçelerde Müslümanların din işlerine bakan, fetva verebilen görevli. Sadece İlahiyat Fakültesi mezunları müftü olabilir. Müftünün İslami ilimler yönünden kendini geliştirmiş olması gerekir.
İslâm dîni fıkhî mezhepleri; İslam coğrafyasında dînî bölünmeleri ifade etmekle birlikte bu bölünmelerin başlangıcı dînî değil, siyâsî ve sosyal bölünmelerden oluşmaktadır.

Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî,, İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.
Mâtüridîlik, Matüridî'nin kurduğu, Hanefî Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı A'zam'ın düşüncesini tâkip eden, akla önemli bir yer veren İslam dini itikad mezhebidir. Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır.

Meal Arapça kökenli bir kelimedir, "meydana gelen netice", "mana", "anlam", "sonuç" anlamlarına gelir. Kur'an mealleri Kur'an'ı oluşturan sure ve ayetlerin tümünün Arapça dışında bir dile yazarın anladığı mana üzerinden aktarımıdır ve bu açıdan tercüme'den farklıdır. Türkçe meallere ana metinde yer almayan eklemeler yapılır ve bu eklemelerin esas metinde bulunmadığını okuyucunun anlaması beklenir. Ancak bunun genel kural olmadığı da bilinmelidir.
İslam mezhepleri, başlangıçta İlk dönemlerde Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasındaki savaş ve İslâm toplumundaki bölünme Ehl-i Sünnet, Şîa ve Hâricîler şeklinde ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir.
İctihad, İslam hukukçusunun sosyal hayatta şeriatın birincil kaynaklarında yer almayan sorunları çözmek amacıyla fıkıh usûlü prensiplerini kullanarak hükme varmak için zihinsel çaba harcamasına verilen Arapça terim.

Ayetullah, Şiilik'te özellikle Caferiliğinin başlıca ekolü olan Usulî kolunda kullanılan bir ünvandır.
Sahâbî kavli, İslâm hukuku olan fıkıh ilminin kullandığı kaynaklardan, fer'î delillerdendir. Sahâbeler İslam dininin son peygamberi olduğuna ve güncel şeriatın iletildiğine inanılan Muhammed'in zamanında yaşamış, onunla tanışmış Müslüman kimselerdir. Kavil Arapça kökenlidir ve "söz" demektir. Sahabi kavli ile kasıt sahabilerin fetva ve sözleridir. Birçok fıkıh mezhebinde sahabilerin yaptığı eylemler ve fetva, aslî delillerin olmadığı bir durumda kullanılabilir. Bununla birlikte genel olarak aslî delillerden sayılan kıyasın sahabi kavlinden öncelikli olup olmaması alimden alime farklılık gösterir. Örneğin buradan hareketle Hanefîlikte önemli bir yere sahip olan imameyn İmam Ebû Yûsuf ile [İmam Muhammed] ecîr-i müşterek olanların yanlarında bulunurken zarara uğrayan, zayi olan şeyler için tazminat ödemeleri, bunları tazmin etmelerinin gerekli olduğunu ortaya sürmüşler bu prensibi de sahabeden Ömer ve Ali'nin görüşlerine dayandırmışlardır. Hanefîliğin kurucusu olan Ebû Hanîfe ise bu hususta sahabi kavlini kullanmaktansa, sahabi kavline muhalefet edip kıyasa gitmiştir.

Hanefîlik ya da Hanefî mezhebi, İslam dininin Sünnî (fıkıh) mezheplerinden biri. Hanefilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise Mâtürîdîliktir. İsmini asıl adı Nûman bin Sâbit olan kurucusu Ebu Hanife'den (699-767) alır. Başta Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türkî ülkeler olmak üzere Balkanlar, Tacikistan, Afganistan, Suriye, Ürdün, Bangladeş ve Pakistan'da yaygındır. Dört Sünnî mezhebin nüfus açısından en genişidir. Takipçileri, Sünni nüfusun yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Hanefîlik, günümüzde en çok bağlısı bulunan fıkıh mezhebidir. Mezhebin görüşleri El-İhtiyar adlı eserde bir araya toplanmıştır.
Nonteizm, çoğu zaman dinsizlik anlamına gelen bir kelime olarak kullanmışsa da sadece ateistleri, agnostikleri ve agnostik ateistleri tanımlar. Anlamı en azından 'teist' olmamak yani bir tanrının var olup insanlara müdahale ettiğine inanmamak demektir. Tanrı'nın varlığı fikrini kesinlikle reddettiği için ateizm, Tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini öne sürdüğü için agnostisizm nonteisttir. Tanrı'nın varlığını kabul eden ancak dünyaya doğrudan veya dinler ve peygamberler aracılığı ile müdahale ettiğini reddeden deizm, bir tanrının var olduğu fikrini içerdiği için nonteist değildir, buna karşın 1998 tarihli Baker Encyclopedia of Christian Apologetics'te nonteizm sınıfında olduğuna yer verildi.
Dâvet ya da dâvah Müslüman olmayan birisine İslam'ın öğretilmesi demektir. Dâvet yapan Müslüman ise ya bir din görevlisi ya da gönüllü olarak çaba sarf eden bir dâ‘î olur. Dâ‘î'nin çoğulu ise Du‘ât olarak tanımlanmaktadır.
Hüccetülislâm, "İslam'da otorite" veya "İslam'ın delili" anlamına gelen yüceltici bir unvan.