İçeriğe atla

Takiyettin Mengüşoğlu

Takiyettin Mengüşoğlu
Tam adıTakiyettin Mengüşoğlu
Doğumu1905
Hekimhan, Malatya
Ölümü1984 (78-79 yaşlarında)
İstanbul
MilliyetiTürk

Takiyettin Mengüşoğlu (1905 - 1984), felsefi antropoloji ve değerler üzerine çalışmalar yapmış Türk filozoftur.

1905 yılında Malatya'nın Hekimhan ilçesine bağlı Ağılbaşı mahallesinde doğdu. Orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı. İnsan dünyasında ortaya çıkan somut problemlere yaklaşan özgün bir felsefi antropoloji geliştirmiştir. Almanya'da Maarif Vekaleti'nin bursu ve referansıyla Felsefe okudu, doktorasını da bu ülkede Almanca olarak verdi.[1] İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde profesör olarak görev yaptı. En önemli kitabı Felsefeye Giriş adlı kitabıdır.

Felsefesi

İnsan felsefesi olarak bilinen alanın Türkiye'deki temsilcisidir. "İnsan nedir?" sorusu üzerine sorgulamalar yürüten bu felsefe Antik Çağ'da başlar, Immanuel Kant ile temelleri oluşturulur. Felsefi antropoloji olarak da anılan etkinlik 1930'larda Max Scheler ve Ernst Cassirer ile devam eder. Aynı dönemde, 20. yüzyılın ilk yarısında, Takiyettin Mengüşoğlu insanın kendi kendisini özel bir felsefe dalının araştırma konusu yapar. İnsanın dünyadaki yerini açıklığa kavuşturmaya çalışırken, onun hayat durumlarına odaklanmıştır. Kendisi çalıştığı alanı şöyle tanımlar: İnsanın kendisinin ne olduğunu, onun başka varlık alanlarıyla olan bağlarını; insanla birlikte varlık dünyasına katılan anlam boyutlarıyla yeni varlık seferlerinin ne olduğunu ve bunlarla insan arasındaki ilişki gibi problemlerle insanın kosmostaki yeri problemini incelemeye, anlamaya yine hiçbir bilim girişmemektedir. Doğal varlık ve tarihsel varlık alanında olduğu gibi, burada da bu problemleri incelemek felsefenin bir işidir. Biz bu problemleri inceleyen felsefe dalına “insan felsefesi”, “felsefi antropoloji”, ya da aynı anlama gelmek koşuluyla “insan ontolojisi” adını veriyoruz. Ontolojik temelli felsefi antropoloji yaptığı İonna Kuçuradi tarafından belirtilmiş Ontolojik bakış, nesne edinilenin varlık yapısını, neliğini, bağlantılarını, diğer şeylerle ilgisini ve onlardan farkını görmeye çalışan bir bakıştır şeklinde açıklanmıştır.[2] Mengüşoğlu insanın kendisinin ne olduğu mercek altına alacak, insanın diğer varlık alanlarıyla olan ilişkileri ortaya koyacak ve insan ekseninde ortaya çıkan, yeni varlık seferlerinin neler olduğu ve onlarla insan arasındaki ilişkiler ele alacaktır.[3]

Kitapları

  • Kant'ın Felsefesi
  • Kant ve Scheler'de İnsan Problemi
  • İnsan Felsefesi
  • Felsefeye Giriş
  • Değişmez Değerler, Değişen Davranışlar

Kaynakça

  1. ^ Takiyettin Mengüşoğlu'yla Konuşma, Arslan Kaynardağ, Yazko Felsefe, Sayı 6, sy.5-9
  2. ^ Kuçuradi, İ. Çağın Olayları Arasında. Ankara: Şiir-Tiyatro Yayınları, s.173
  3. ^ Takiyettin Mengüşoğlu'nun Eğitim Anlayışı, Gökçe Özer, Yüksek Lisans Tezi

İlgili Araştırma Makaleleri

Ontoloji, varlık felsefesi ya da varlıkbilim, temel sorunu varlık olan felsefi disiplin. Varlık ya da varoluş ile bunların temel kategorilerinin araştırılmasıdır. "Varlık" ve "varolan" ayrımını; "varlık vardır" ve "varlık yoktur" fikirlerini tartışır.

Metafizik ya da doğa ötesi, felsefenin bir dalıdır. İlk felsefeciler tarafından, "fizik bilimlerinin ötesinde olan" anlamına gelen "metafizik" sözcüğü ile felsefeye kazandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Matematik felsefesi</span>

Matematik felsefesi, matematiğin varlıksal, bilgisel ve yöntemsel sorunlarını inceleyen, matematiğin temelleriyle ilgili ana kavramları irdeleyen bir felsefe dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

Bedia Akarsu, Türk filozof ve akademisyendir.

<span class="mw-page-title-main">Hukuk felsefesi</span> felsefe alanı

Hukuk felsefesi, hukukun doğasını ve hukukun diğer norm sistemleriyle, özellikle etik ve siyaset felsefesiyle ilişkisini inceleyen bir felsefe dalıdır. Felsefenin temel dallarından biri olan aksiyoloji içindeki etik başlığına bağlanır. Hukuk felsefesi ve içtihat sıklıkla birbirinin yerine kullanılır, ancak içtihat ekonomiye veya sosyolojiye uyan muhakeme biçimlerini kapsamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Ernst Cassirer</span>

Ernst Cassirer, Alman filozoftur.

<span class="mw-page-title-main">Estetik</span> Sanatla, güzellikle ve tatla ilgilenen felsefe dalı

Estetik, güzel duygu ya da bedii, güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">İoanna Kuçuradi</span> Türk akademisyen ve filozof

İoanna Kuçuradi, Rum kökenli Türk filozof ve öğretim üyesidir.

<span class="mw-page-title-main">Dil felsefesi</span>

Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Analitik felsefe</span> felsefenin ana işlevinin analiz olması gerektiğini öne süren felsefe geleneği

Analitik felsefe, felsefenin ana işlevinin analiz olması gerektiğini öne süren felsefe geleneğidir. Ezici çoğunlukla Anglosfer ve İskandinav dünyasında yaygındır. Kıta felsefesi ile birlikte, çağdaş felsefede ön planda olan iki gelenekten biridir. Nadir bir kullanım olsa da, çözümleyici felsefe ismiyle de bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Batı felsefesi</span>

Batı felsefesi, Antik Yunan'dan başlayıp günümüze kadar gelen Batılı felsefe tarihi anlayışı. Özellikle Avrupa'nın ve batı olarak adlandırılan dünyanın 19. yüzyıl'da felsefe tarihini yazarken kategorize ettikleri düşünce geleneği Batı felsefesi olarak adlandrılır. Platon'dan başlayıp modern zamanlara uzanan belirli bir felsefe yapma tarzı batı felsefesinin ayırıcı özelliği, daha ayrıcalıklı özelliği olarak anlaşılır. Bu eğilim genel bir yaklaşımla "Doğu'da felsefe yoktur" savını ileri sürer. Antik Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eski olmalarına ve buralarda yaşayan insanların belirli düşünce geleneklerine sahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil olmak üzere çok önceleri başlamıştır, bu gelenekler etkileşimlerle sürekli varlıklarını devam ettirmişlerdir, ancak Batı felsefesi bu gelenekleri felsefe-dışı sayma yönelimindedir. Felsefe tarihi kitapları, genel bir eğilim olarak, MÖ 500'lerden başlayarak bugüne kadar, batı olarak addedilen bölgelerde ve batılı düşürlerce ortaya konulan felsefe yapma geleneği Batı felsefesi olarak görülür.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Felsefi antropoloji</span>

Felsefi antropoloji, genel olarak insanbilim ya da antropoloji olarak bilinen disiplinin ekseninde tanımlanan bir felsefe etkinliğidir. İnsanın özü ve bunun belirli somut yaşam içinde gerçekleştirilmek üzere kuruluşu ya da oluşturulması üzerine felsefi ve kuramsal etkinlikler ve öğretiler bu alana girer. İlk biçimleri Kant'a ve Herder'e kadar uzanmaktadır. 19. yüzyıl felsefesi içinde de etkisi görülür. 20. yüzyıl felsefesinde ise Max Scheler, William James, John Dewey felsefi antropolijinin önemli isimleridir. Bu felsefe tutumu, bir yandan bilimlerin geliştirdiği bilgilerden yararlanarak belirgin bir insan fikrini şekillendirmeye çalışırken, bir yandan da doğa bilimleri ile insan bilimleri ya da tin bilimlerinin sonuçlarını ilişkilendirmeye çalışır. Bütün bunlar insan varlığının temel niteliğini ya da özünü kavramaya ve daha da ötesi bu varlığın anlamını metafizik yönden değerlendirmeye yönelik bir ilginin ögelerini meydana getirir. Bu felsefe tutumu, genel anlamda insan varlığının bir felsefesi olmak iddiasıyla ortaya çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Georg Simmel</span>

Georg Simmel, Ferdinand Tönnies ile birlikte Alman Sosyolojisi'nin kurucularından biri olan sosyolog, filozof ve eleştirmen.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe</span> soyut, genel ve temel birtakım probleme ilişkin yapılan sistematik çalışma

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.

Gündelik dil felsefesi, 20. yüzyılda ortaya çıkan bir dil felsefesi akımıdır. Bir felsefe yapma tarzı olarak, mantıkçı pozitivizmin ideal dil anlayışını eleştiren Austin, Searle, Grice gibi filozofların çalışmalarını nitelendirmektedir. Bu filozoflara göre, gündelik hayatta kullanılan dil eksik ve kusurlu değildir, bilakis dilin gündelik kullanımını analiz ederek, dil ve insan hakkında önemli bilgilere ulaşılabilir.

Bakım etiği, özen etiği ya da bakım/özen etiği kadınlara duyulan saygınlığı, kadın çalışmalarının ahlak felsefesi açısından önemini ve ahlak felsefesinin bazı temel problemlerine kadın bakış açısının verebileceği cevapları merkezi bir konuma yerleştirerek ahlak felsefesinde alternatif bir bakış açısı sunmayı başarmış önemli bir yaklaşımdır. Bu bakımdan bakım/özen etiği, geleneksel etik teorilerden oldukça uzak ve eleştirel bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Bakım/özen etiği, özellikle Batı düşünce tarihi içerisinde 1960'lara kadar dayanan feminist düşünce hareketlerinden kaynaklanarak geliştirilmiştir.

Psikoloji felsefesi, modern psikolojinin teorik temellerinde yatan birçok konuyu ifade eder.