Genetik ya da kalıtım bilimi, biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve genetik varyasyonu inceleyen bir dalıdır. Türkçeye Almancadan geçen genetik sözcüğü 1831 yılında Yunanca γενετικός - genetikos ("genitif") sözcüğünden türetildi. Bu sözcüğün kökeni ise γένεσις - genesis ("köken") sözcüğüne dayanmaktadır.
Sparta Antik Yunanistan'ın Lakonya bölgesindeki öne çıkan bir şehir devletiydi. Söz konusu şehir devleti, antik dönemde Lakedemon olarak bilinirken, Sparta ismi Peloponez'in güneydoğusunda bulunan Lakonya bölgesindeki Evrotas Nehri'nin kıyısındaki ana yerleşim bölgesi için kullanılan bir isimdi. Sparta, MÖ 650'lerde Antik Yunanistan'daki baskın askeri kara kuvveti hâline gelmiştir.
İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.
İnanç, en geniş tanımıyla bir kişinin belli bir iddiayı ya da varsayımı, sezgisel yol ile (hissetme) "doğru" ya da "yanlış" kabul ettiği psikolojik bir durumdur. İnanç merkezli bir beyne sahip birey için ampirik veya bilimsel ispatın bir önemi yoktur. İnancın tanımlanmasının bir başka yolu ise bunun gerçek olma olasılığına karşı pozitif yönde tutum gösteren bir tutumun zihinsel temsil olarak görülüyor olmasıdır. Antik Yunan düşüncesi bağlamında inanç kavramıyla ilgili olarak pistis ve doxa olmak üzere iki ilgili terim belirlenmiştir. Basitleştirilmiş olarak, pistisin "güven" ve "itimat", doxanın ise "görüş" ve "kabul" anlamlarına geldiği söylenebilir. İngilizcedeki "ortodoks" sözcüğünün kökeni doxaya dayanmaktadır. Jonathan Leicester, inancın gerçeği göstermek yerine eylemde bulunma amacına sahip olduğu görüşünü önermektedir.
Mısır hiyeroglif yazısı, birbirinden kolaylıkla ayırt edilebilecek yüzlerce sembolden oluşur. Her işaret belli bir sesi veya nesneyi temsil eder. Bu yazı soldan sağa veya sağdan sola ya da yukarıdan aşağı yazılabilir, okumak için ölçüt sembollerdeki insan ya da hayvan figürlerinin baktıkları yöndür. Mısır hiyerogliflerinde 700'den fazla işaret bulunmaktadır. Bu yüzden de okuma yazma oranı düşüktür. Çünkü hiyeroglif bir harf yazısı değildi. Bunlar için yazıcı adlı bir meslek vardı. Bu insanlar uzun bir eğitimden geçerlerdi. Ayrıca hiyeroglif öyle zor bir yazıydı ki sanat halini almıştı.
Yunan mitolojisinde, Kadmos ya da Cadmus( ')' efsanevi Boeotia'daki Thebai şehrinin kurucusudur ve Fenikelidir. Perseus ve Bellerophon'la birlikte ilk Yunan kahramanıydı ve Herakles'ten önceki en büyük kahraman ve canavar avcısıydı. Yaygın olarak Fenike prensi olduğu belirtilir, kral Agenor'un ve kraliçe Tire'li Telephassa'nın oğluydu, kardeşi Phoenix, Cilix ve Europa idi. Kadmos'un soyağacı Zeus'a dayanmaktadır. Başlangıçta, Zeus tarafından Fenike kıyılarından kaçırılan kız kardeşi Europa'yı bulup Tire'ye geri götürmek için kraliyet ailesi tarafından yolculuğa gönderildi. İlk anlatımlarda, Kadmos ve Europa, Phoenix'in çocuklarıydı. Kadmos, aslen onun onuruna Cadmeia akropolisi olarak adlandırılan Yunan şehri Thebai'yi kurmuştur.
Ioannes Malalas, bazen Malelas olarak yazılır,, Antioch'tan Yunan vakanüvis.
Doğa tarihi, hayvanlar, mantarlar ve bitkiler de dahil olmak üzere organizmaları doğal ortamlarında inceleyen, deneysel çalışma yöntemlerinden çok gözlemsel yöntemlere yönelen bir araştırma alanıdır. Doğa tarihi çalışan bir kişiye doğa bilimci veya doğa tarihçisi denir.
Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.
Makro evrim, ayrılmış gen havuzunun bölümlerindeki evrimdir. Makro evrim çalışmaları; mikro evrimin girdisiyle sadece tek bir tür içinde olmayan canlılar sınıflandırılmasında tür seviyesinin üzerindeki grup ve kategorilerde görülen tüm evrimsel değişimlerdir.
Evrimin kanıtları ve canlıların ortak atadan geldiği, bilim insanlarının uzun yıllar boyunca çeşitli alanlar ve disiplinlerde canlıların akrabalık derecesi ve ortak kökenine dair çalışmalarda ortaya çıkarılmış olup bu kanıtlar, evrimsel süreçlerin meydana geldiğini göstererek evrimin bir olgu olarak gerçekliğini doğrulamış ve Dünya üzerindeki yaşamın türlülük ve çeşitliliğine neden olan doğal süreçler hakkında bir bilgi zenginliği sağlamıştır. Bu kanıtlar, yaşamın zaman içinde nasıl ve neden değiştiğini açıklayan ve bilimsel bir kuram olan modern evrimsel sentezi desteklemektedir. Evrimsel biyologlar, test edilebilir varsayımlarda bulunup hipotezleri test ederek ve nedenlerini açıklayan ve gösteren kuramlar geliştirerek ortak atayı belgelerler.
Brian David Josephson, Galli teorik fizikçi ve Cambridge Üniversitesi’nden emekli olmuş fizik profesörüdür. En iyi bilindiği çalışmaları süper iletkenlik ve kuantum tünellemedir. 1962 yılında 22 yaşında doktorasını yaparken Cambridge’te yaptığı Josephson etkisi öngörüsü için 1973 yılında Nobel Fizik Ödülü aldı. Josephson Gallerli olup da Nobel Fizik Ödülü alan tek kişidir. Ödülü fizikçiler Leo Esaki ve Ivar Giaever ile paylaştı.
Oyuncu, dramatik bir yapımda rol alan ve sinema, televizyon, tiyatro veya radyoda bir karakteri canlandıran sanatçı. Aktör kelimesi Antik Yunancadaki ὑποκριτής (hypokrites) kelimesinden gelmektedir. Bu kelime, "oynayan, canlandıran kişi" anlamına gelir ve bu yüzden "aktör" kelimesi de oyunculuk yapan kişiyi temsil eder.
Yunan mitolojisinde, Epafos ya da Epaphus olarak da adlandırılan Apis ya da Munantius, Zeus'un oğludur ve Mısır kralıdır.
Helenik diller, Hint-Avrupa dil ailesine bağlı dillerdir. Çoğu sınıflandırmada yalnızca Yunancayı kapsamaktadır ancak bazı dilbilimciler Helenik terimini Yunanca ile ayrı bir dil olacak yeterlilikte farklılıkları olduğu düşünülen ya antik komşu diller ile, ya da modern lehçeleri arasında gruplandırma amacıyla kullanmaktadır.
Biyosemiyotik semiyotik ve biyoloji içerisinde büyüyen bir alandır. Biyoloji bilim dalı kapsamındaki göstergeler ve kodların üretilmesi ve yorumlaması üzerine çalışır. Biyosemiyoloji, biyoloji ile semiyotik bulgularının birleştirilmesine teşebbüs eder. Batı dünyasının bilimsel hayat görüşünde, semiyozisi hayat kavramının içten ve değişmez bir kısmı olarak göstererek, bir paradigma kayması önerir. “Biyosemiyotik” terimi ilk defa Friedrich S. Rothschild tarafından 1962'de kullanılmıştır fakat Thomas Sebeok ve Thure von Uexküll bu terimi kendi alanında uygulamışlardır. Biyolojinin normatif bakış açılarını zorlayan bu alan, genellikle teorik ve uygulamalı biyosemiyotik olarak ikiye ayrılır.
Frig dili, klasik antik çağda Anadolu'da konuşulan ve Frig medeniyetinin resmi dili olan bir Hint-Avrupa diliydi.
Biyolojik sistematik, geçmişte yaşamış ve günümüzde yaşayan canlıların çeşitlenmesi ve zaman içinde bu canlılar arasındaki ilişkileri inceleyen bir alandır. Bu ilişkiler evrim ağaçları, filogenetik ağaçları ya da kladogramlar (filogeniler) olarak görsel hâle getirilir. Filogenilerin iki bileşeni vardır: Gruplar arasındaki ilişkileri gösteren dallanma sırası ve evrim için geçen süreyi gösteren dal uzunluğu. Tür ve daha yüksek taksonların filogenetik ağaçları anatomik ya da moleküler özellikler gibi karakter özelliklerinin evrimi ve organizmaların dağılımını araştıran biyocoğrafya üzerine yapılan çalışmalarda kullanılır. Diğer bir deyişle sistematik, Dünya üzerinde yaşamın evrimsel tarihçesini anlamak için kullanılır.
Andros veya Türkçe adıyla Andre, Eğriboz Adası'nın yaklaşık 10 km (6 mi) güneydoğusunda ve İstendil'in yaklaşık 3 km (2 mi) kuzeyinde, Kiklad Adaları'nın en kuzeyde bir adadır. Yaklaşık 40 km (25 mi) uzunluğundadır ve en uzun genişliği 16 km (10 mi) civarındadır. Verimli ve iyi sulanan birçok vadiye sahip, çoğunlukla dağlıktır. Andros adasını ve birkaç küçük, ıssız adayı içeren belediye 380 km2 (146,719 sq mi) alana sahiptir. En büyük şehirler Andros (kasaba), Gavrio, Batsi ve Ormos Korthiou'dur.
Hemotafonomi kan lekelerinde sitomorfoloji ile ilgilenen bilimdir. Terim 1992'de önerildi[1]. Paleontolojide 1940 yılında Ivan Antonovich Efremov tarafından tanıtılan "tafonomi" kelimesinden esinlenmiştir[2].