İçeriğe atla

Türklerin İslam'a geçişi

Türklerin İslam'a geçişi, Türklerin İslam dininden önce mensup oldukları Tengricilik inancından vazgeçip dinlerini değiştirmeleridir. Yaklaşık 10. yüzyıla kadar Tengricilik dini Türkler arasında en yaygın din olmuştur. Türklerin İslam diniyle ilk teması Şii ve Alevilerin dördüncü İmam olarak kabul ettikleri İmam Zeynel Abidin'in Türkler tarafından Kerbela'da koruma amaçlı Horasan'a götürmeleriydi. İslamiyet öncesi Türkler ile Müslüman Arapların ilk karşılaşması 7. yüzyıl döneminde Hilafet-İmamet çekişmeleriyle gerçekleşmiştir.[1]

Peygamberin ardından meydana gelen Siffin savaşının ardından başlayan Emeviler döneminde İslam daha çok Arap milliyetçiliği ekseninde gelişmekte olan bir dindi. İslam Devleti yeni fetihlerle oldukça genişlemiş, Alevilerin ve Şiilerin Türk desteğiyle yerleştikleri Maveraünnehir'e kadar ulaşmıştır.[2]

Emevîlerin 8.yy’ın başlarında İran bölgesini fethederek Maveraünnehir’e ulaşmasıyla Türkler ile Araplar arasındaki çatışmalar sertleşir. Bahsi geçen bölgede, İran halkların yaşadığı, Türklerin kontrolündeki şehir devletleri de bulunur. Türkler, birçok boydan ve devletten oluşur. Arapların ilk teması bölgedeki Türgiş ve Hazar Türkleri’yle gerçekleşir. Türk-Arap savaşları bu şehirlerin kontrollerini sağlamak adına özellikle Türgişlerle Emevîler arasında yaşanır. Şehirler birçok kez el değiştirir. Türgiş Kağanı Suluk Çor, Araplar tarafından Ebu Müzâhim (sıkıntı verenlerin babası) olarak adlandırılır. Türk-Emevî savaşları, Emevîler 750 yılında yıkılıncaya kadar devam eder. İslam devletinin yönetimini Abbasi Hanedanlığı ele geçirince, Türk-Arap ilişkilerinde yeni bir sayfa açılır. 751 yılında Araplar ile Çinliler arasında yaşanan Talas Muharebesi’nde Karluk Türkleri Abbasilerin yanında yer alarak Abbasilerin zaferini sağlamışlardır. Bu savaşla, Karluk Türkleri İslamiyet’i daha yakından tanıma fırsatı bulmuş, az da olsa bir kısmı İslamiyet’i kabul etmiştir. Arapların ilk temasları tüm Türklerle değil Türklerin çok küçük bir kısmıylaydı. İç Asya’daki Gök Türkler gibi güçlü Türk devletleriyle etkileşimleri sınırlıydı. Türklerin ilk kez topluluklar halinde İslam’a geçişleri Araplarla karşılaştıktan yaklaşık 300 yıl sonrasına denk gelmektedir. Burada da tüm Türklerin değil farklı boyların çok farklı zamanlarda yüzyıllara yayılmış bir süreçte İslam’ı kabul ettiği görülür.[3]

Türkiye Türklerinin ataları Oğuz Türkleri 10. yüzyılın ilk çeyreğinde kitlesel olarak İslamiyeti kabul etmeye başladılar.[4] Oğuz Türkleri İslam'ı Sünni İranlılar aracılığıyla öğrendi.[5] Türkçedeki temel İslami terminolojinin çoğunlukla, Arapça değil, Farsça olması buna bir örnektir; ilgili sözcüklerden bazıları namaz, abdest, günah, oruç, peygamber, yarı Farsça Müslüman, hoca, pir, dergah, hüda.[6]

8. yüzyıl

700'lü yılların başında cihat ilan ederek[7] Türklerin yaşadığı şehirlere giren Arap-İslam devleti Emevîlerin komutanlarından olan Kuteybe bin Müslim, saldırı düzenlediği yerlerde Müslüman olmayan Türklere karşı oldukça sert mücadelelere girişti. Çok sayıda insanı öldürüp şehirleri yağmaladıktan sonra elde ettiği ganimetlerle[8] ilerleyen Kuteybe bin Müslim, her ne kadar ölümüne değin faaliyetlerini devam ettirmiş ve İslam'ı tanıtmış olsa da onun yaptıkları Türklerin topluca İslam'a geçmeleriyle sonuçlanmadı.[9]

Ömer bin Abdülaziz'in her tarafta kervansaraylar, hastaneler inşa etme ve adil bir idare kurma fikri uygulansaydı Türkler İslamiyete daha hızlı girecekti. Yağma ve ganimet içgüdüsünden dolayı cihat anlayışının ikinci plana atılması ve öncelikli olarak zulme başvurulması, Arap zulmünün Emeviler üzerinden devam ettiğinin delili olmuş ancak bu gibi hadiselere rağmen Türkler İslamiyete dolaylı yoldan girmeye başlamıştır.[10]

Hazar Türkleri

İslam'ı kabul eden ilk Türk devleti olarak, Hazarlar da gösterilir.[11] 723 yılında Hazar Türkleri, Müslüman Arapları yenilgiye uğratınca büyük bir ordu ile Hazarların üzerine yürüyen Emeviler, Halife Hişam Bin Abdülmelik döneminde (724-743) Hazarların, Kafkasların ötesine kadar çekilmelerine sebep oldular.

Türgeş Boyları

Türgeş boylarının direnişi ise 745 yılında Göktürk Devleti'nin yıkılışına kadar sürdü. Bu tarihten sonra Türk toprakları doğudan Çin, batıdan Arap işgali ile karşı karşıya kaldı. Araplara karşı savunma görevini ise Türgeşlerden sonra Karluk Türkleri üstlendi.

Abbasiler dönemi

750 yılında Emevîler yıkılıp Abbasiler gelince Arap olmayan azınlıkların durumunda iyileşme görüldü. Bu nedenle Türkler de Abbâsîler'e sıcak baktılar. Daha önce orduda yararlanılmakla beraber hor görülen İranlılar ve Türkler Abbasi ordusunda ve yönetiminde önemli yerlere gelebildiler.

Talas Muharebesi

Aynı esnada Karluk Türkleri doğudan Çin işgali tehdidi altında idiler. Karluklar Çinlilere karşı Abbasilerden yardım talebinde bulundular. Abbasi yönetimi Türklerin aradan çıkmasının Çin tehdidini kendi kapılarına getireceğini görerek bu teklifi kabul etti. Türkler ile Müslüman Araplar tarihte ilk kez ittifak oluşturdular. 751 yılında Talas Irmağı kenarında gerçekleşen savaşta Arap ve Türk orduları Çinlileri ağır bir yenilgiye uğrattılar. Talas Muharebesi, Türk-Müslüman ilişkilerinde ve Türklerin Müslümanlaşmasında bir dönüm noktası olmuştur.

İlk Müslüman Türk Devletleri

Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle 10. yüzyılda hız kazandı. Karluk'tan sonra, Yağma, Çiğil ve Tuhsi boyları, ardından Oğuzlar arasında İslâmiyet yayıldı. Karluk, Yağma, Çiğil ve Tuhsi Türkleri, ilk Müslüman Türk devletlerinden olan Karahanlı Devleti'ni (840), Oğuzlar ise Büyük Selçuklu Devleti'ni (1037) kurdular.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Alevi Devletleri - Muharrem Uçan, Horasan'dan Anadolu'ya Horasanlı 90.000 Alevi Türkmen Erenleri ve Tarihi, Can Yayınları, 2. Baskı
  2. ^ Kerbela Vakası ve Kerbela'nın İntıkamı - Ebu Müslim Horasani, Zaarif Kütüphanesi, 2. Cilt, "Emeviler devrinde Alevilerin Maveraünnehir ve Horasan'a sürgün edilmesi"
  3. ^ "Türkler kılıçla mı Müslüman oldu?". 1 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ağustos 2024. 
  4. ^ https://islamansiklopedisi.org.tr/oguzlar
  5. ^ https://t24.com.tr/haber/ilber-ortayli-turkler-oyle-bayilarak-din-kabul-etmez-son-derece-cakal-bir-millettir,336782
  6. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 10 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 1 Ağustos 2024. 
  7. ^ Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, s. 67.
  8. ^ Zekeriya Kitapçı, Türkistan'ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, Yedikubbe Yayınları, s. 185-186.
  9. ^ "Namık Kemal Zeybek, "Neden İslam düşmanlığı", Radikal, 7 Mart 2009". 17 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Nisan 2016. 
  10. ^ Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 13.
  11. ^ YILDIZ, Hakkı Dursun. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi. İstanbul: Çağ Yayınları. ss. 27,28,29,30,31,32,33,34 Altıncı Cilt. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Emevîler</span> İslam tarihinin ikinci hâlifeliği (661–750)

Emevîler ya da Emevîler Hilâfeti, Dört Halife Dönemi'nden (632-661) sonra kurulan Müslüman Arap devleti. Ali bin Ebu Talib'in 661'de öldürülmesinden sonra başa geçen Emevîler, 750'de Abbâsîler tarafından yıkılıncaya kadar hüküm sürdüler. Başkenti Şam olan devlet, en geniş sınırlarına Halife Hişâm bin Abdülmelik döneminde sahip oldu. Devletin sınırları Kuzey Afrika, Endülüs, Güney Galya, Mâverâünnehir ve Sind'in fethedilmesiyle doğuda Afganistan'a batıda ise Güney Fransa'ya kadar ulaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Mâverâünnehir</span> Tarihî bölge

Maveraünnehir, Orta Asya'da, Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında kalan tarihi bölge.

<span class="mw-page-title-main">Karahanlılar</span> Orta Çağda hüküm sürmüş bir Türk devleti (840–1212)

Karahanlı Devleti ya da kısaca Karahanlılar, 840-1212 yılları arasında Orta Asya ve Maveraünnehir'de hüküm süren bir Türk Hanedanıdır. Orta Asya'da kurulmuş ilk İslam Hanedanıdır. Karahanlı Devleti, tercih edilen görüşe göre, Karluk Türk kabilelerine mensuptur. 389/999 yılında İlek Han'ın (388–403/998–1013) komutanlığında yapılan Karahanlı saldırıları, onlara Mâverâünnehir bölgelerinde hâkimiyeti ele geçirmeyi sağladı. Bu saldırılar, aynı zamanda Sâmânî Devleti'nin yıkılışının habercisiydi. Çünkü saldırılar sonrasında Karahanlı Devleti, bölgede Sâmânî Devleti'nin pek çok yerini işgal etti Karahanlı Devleti, iç çekişmeler ve bölünmelerle pek çok dönemler geçirdi. Bölünme ve iç çekişmeler, tabiatıyla söz konusu devletin, yönetimde ortaklık sistemini tatbik etmesinin bir sonucudur. Çünkü devlette, aynı anda iki ayrı yönetici vardı; Büyük Han ve Ortak Han. Büyük Han, doğuda ikâmet ediyor ve devletin doğu kısmını; diğer Han ise batıda ikâmet ediyor ve devletin batı kısmını idare ediyordu.

<span class="mw-page-title-main">Karluklar</span> Orta Asyada göçebe Türk boylarının bir federasyonu

Karluklar, 766-1215 yılları arasında, Orta Asya'da varlığını sürdüren Türk boylarıdır. "Karluk" adı Arap kaynaklarında "حارلوق Harluk", Farsça eserlerde "حاللوه Halluh", Çin yıllıklarında ise "Géluólù" biçimlerinde kullanılmıştır. Kadim Türk çağlarında Karluklara "Üç Oğuz" yani "Üçboy" da denilmiştir. Türkçe anlamı "karlık" olan Karlukların Türk soyundan geldiği ve bir Gök-Türk boyu olduğu Çin kaynağında (T'ang-shu) belirtilmiş ve oturduğu saha olarak Altaylar'ın batısındaki Kara-İrtiş ve Tarbagatay havalisi gösterilmiştir. Karluklar burada üç kabileden kurulu bir birlik halinde bulunuyorlardı. Daha İstemi zamanında Türk hakimiyetinin Hazar'ın kuzeyi ve Maveraünnehir'e doğru genişlemesinde şüphesiz büyük rolleri vardır. 630-680 yılları arasında, diğer Türk boyları gibi kendi başlarına buyruk olarak zaman zaman Çin'e karşı geldikleri görülmektedir.

Talas Muharebesi, 751 yılında bugünkü Kırgızistan sınırları içindeki Talas Nehri civarında, Abbâsîler ile Çinliler arasında yapılan ve 5 gün süren muharebe. Çin ordusunun yenilgisi ile sonuçlanan muharebe gerek Çin, gerekse Türk ve İslam tarihi açısından önemlidir. Muharebenin başında Tang Hanedanına bağlı paralı askerler olan Karlukların muharebe esnasında taraf değiştirmeleri belirleyici olmuştur. Muharebenin ardından Tang Hanedanının batıya doğru ilerleyişi durdurulsa da Abbasiler Çang'an'a derhal bir elçi heyeti göndererek diplomatik ilişkilerin barış içinde sürdürülmesine gayret etmiştir. Bölgeye dair Çin ilgisi devam etmiş, Abbasiler de bölgeye hakim olamamıştır. Bu ortam o bölgede Gaznelilerin doğuşuna olanak sağlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Oğuz Yabguluğu</span> Türkmen ve Oğuz boylarının atası olan Türk devleti

Oğuz Yabguluğu veya Oğuz Yabgu Devleti, Kiev Knezliği tarafından yenilgiye uğratılan Hazar Kağanlığı'nın gücünü kaybetmesiyle Hazarlar'a bağlı olarak Hazar denizi ile Aral gölü arasında ve civarında yaşayan Tengrici Oğuzlar, 950 yıllarında Hazarlar'dan kopuk bağımsız dönem yaşamaya başlamışlardır. Oğuz Yabguluğu 1055 yılına kadar sürmüş ve daha sonra da Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türk tarihi</span> Türk topluluklarının ortak tarihi

Türk tarihi, günümüzdeki Türk halklarının ve yabancı halkların arasında Türk dilini konuşmuş olan Türk topluluklarının ortak tarihidir. Göktürklerden önce var olmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, Türk tâbiri yerine Ön Türk tabiri ile anılırdı.

<span class="mw-page-title-main">Arap-Türk ilişkileri</span>

Türk kavimleri ile Araplar arasındaki ilişkiler Arapların İslam öncesi döneminde İpek Yolu vasıtasıyla ticaret ile sınırlıydı.

<span class="mw-page-title-main">Süleyman bin Abdülmelik</span> 7.Emevi halifesi

Süleyman bin Abdülmelik, yedinci Emeviler devleti halifesidir. Kardeşi I. Velîd yerine halife olmuş ve sonra 715 ile 717de döneminde iki yıl beş ay süren halifelik yapmıştır. Yerine halife olarak kuzeni Ömer bin Abdülaziz gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">II. Yezîd</span> 9. Emevi halifesi

II. Yezîd, Yezîd bin Abdülmelik, dokuzuncu Emevî halifesidir. 720 yılında kuzeni olan halife Ömer bin Abdülaziz'in ölümü ile halife olmuş ve böylece kardeşlerinin halifelik üzerindeki haklarını tekrar ortaya çıkarmıştır. Daha önceki halifelerden Abdülmelik'in halifelik yapan üçüncü oğludur. Şam'dan uzakta Hazarlara karşı sefer yapmakta iken 724 yılında ölmüştür. Ancak ölüm haberi Şam'a geç ulaştığından kardeşi Hişâm bin Abdülmelik 724 yılında Emevî halifesi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ebû Müslim Horasânî</span> Abbasi ihtilâlinin komutanı

Ebû Müslim Abdurrahman bin Müslim El-Horasanî, asıl adı Abdurrahman'dır. Ebû Müslim künyesi ile tanınmış bir Müslüman siyasetçidir. Ebu Müslim, 718 veya 719 yılında, Kürt Rewandi aşiretinin yerleşim alanlarından olup Azerbaycan tarafında kalan Mawit köyünde dünyaya gelmiştir. İbnul Esîr, Ebû Müslim'in nazik, cesur, ileri görüşlü, akıllı, tedbirli, mahir kişilikli biri olduğunu belirtmiştir. İran araştırmacılarından Hüseyin Yûsufî, Ebû Müslim'in fizîkî özelliklerini; kısa boylu, esmer tenli, uzun saçlı; mizacını ise iyiliksever, hiçbir zaman şaka yapmayan biri olarak anlatır. Ebû Müslim'e, Emevî Devleti’nin devrilmesinde ve Abbasîlerin hilafetinin başlanmasında oynadığı rol nedeniyle “Nâkilü’d-devle, Sâhibü’d-devle ve Nafizü’d-devle, ” unvanları verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Müslümanların Maveraünnehir'i fethi</span> Arapların 7.-8. yüzyıl Asya fetihleri

Müslümanların Maveraünnehir'i fethi ya da Arapların Maveraünnehir'i fethi, günümüzde Özbekistan'ı, Tacikistan'ı, Kazakistan'ı ve Kırgızistan'ı kapsayan Orta Asya'nın tümünün ya da bazı bölgelerinin 7. ve 8. yüzyıllarda On İki İmamların dördüncüsü olan İmam Zeynel Abidin ve taraftarları olan Müslümanlar tarafından fethedilmesidir.

Abbâsîler devrinde Alevîler Hicrî 129 / Milâdî 747 yılında Ebû Müslim Horasânî’nin İmâm İbrahim tarafından bütün bu kıt’alar ile Irak dâîlerinin fiilen riyasetine tâyin edilmesiyle artık Türkistan’ın tamamı Şîʿa-i Bâtın’îyye adına hazırlanmış oluyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin komutasında Emevîler aleyhine başkaldıran ihtilâl fırkalarının çoğunluğunu oluşturan Türkler, Abbâsîler’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilâfet mâkamı Türkler’in sağlamış olduğu destek sayesinde Abbâsîler tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat Şîʿa’nın fedâ ettiği bu kadar canlar, Ehl-i Beyt’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve Ehl-i Beyt nâmına yapılan onca büyük fedâkârlıkların dahi Alevîlerin hilâfeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. Abbâsîler’in ikinci halifesi olan Hâlife El Mansûr’un Türkler’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa Ebû Müslim Horasânî’in katli üzerine ihtilâlciler derhal fa’aliyete geçmek suretiyle “Mübeyyize” (Beyazlar) fırkasını oluşturdular.

Emevîler devrinde Alevîler

Kuteybe bin Müslim, Emevilerin en önemli Arap komutanlarından birisi ve Horasan'ın Emevi valisidir.

Suluk Çor 8. Yüzyılda yaşamış bir Türgiş Kağanıdır. Emevi saldırılarına karşı yaptığı başarılı savaşlarla bilinir. 6 Emevi valisinin başarısızlığa uğrayıp değişmesine neden olduğu için Emeviler tarafından Ebu Muzahim adıyla anılmıştır.

Bu, 701'den 800'e İslam dünyasında meydana gelen büyük olayların bir zaman çizelgesidir.

<span class="mw-page-title-main">Kasrül Bahili Muharebesi</span>

Kasrül Bahili Muharebesi, Türk Türkeş (Türgiş) Devleti'nin kuşatmasından Qasr al-Bahili'nin küçük kalesindeki Arap garnizonunun başarılı bir şekilde kurtarılmasıydı. Emevi Halifeliği'nin Horasan valisi tarafından gönderilen, el-Musayyab ibn Bişr el-Riyahi komutasındaki bir Arap yardım gücü kuşatmayı kırmayı ve garnizonu Semerkant'taki güvenliğe götürmeyi başardı.

<span class="mw-page-title-main">Haristan Muharebesi</span> haristan muharremi türkler için çok önemli bir savaştır aga sir keropri

Haristan Muharebesi, Emevi Halifeliği ile Türk Türgeş güçleri arasında Aralık 737'de, Doğu Horasan'ın Cüzcan bölgesindeki Haristan kasabası yakınlarında gerçekleşti. Horasan valisi Esad bin Abdullah el-Kasri komutasındaki Emeviler, Türgeş kağanı Suluk ve müttefiki Arap haini el-Hâris bin Sureyc'i şaşırtmayı ve yenmeyi başardılar.