Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.
Türkü, Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirlerinin her çeşidine verilen ad. Türkü sözcüğü, Türk adının sonuna, ilgi eki olan "î" ekinin getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. "Türkî", Türk ile ilgili ve Türk'e özgü anlamında da kullanılır.
Türk müziği, Türklerin Orta Asya'dan beri geliştirdikleri, bugünkü özellikleri Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar döneminde belirginleşen müzik tarzı. Musiki, Osmanlı döneminde halk ve üst kültür çevrelerinde birbiriyle ilişkili, fakat karakterleri farklı iki ana dal olarak gelişmiştir. Osmanlı'nın son dönemindeki modernleşme hareketleriyle Batı etkisi görülmeye başlanmış, bu etki Cumhuriyet döneminde daha da artmıştır.
Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:
Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.
Hoyrat, halk edebiyatında maninin bir türüdür. “Kesik Mani, Cinaslı mani” adlarıyla geleneksel halk edebiyatımızda yer almaktadır. Bu tür manilere, Azerbaycan Türkleri, “Bayatî”, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Irak Türkleri “Hoyrat” demektedir.
Semah, Alevi ve Bektaşi topluluklarında cem olunarak canların dayanışma ruhunu yükseltip, doğayla/evrenle bir olma halinin saz, deyiş ve hareketle temsil eden törendir. Aynı zamanda yeni nesillerin sözlü gelenekle bilgi edinmelerini sağlayan yöntemlerden biridir. Belli bir disiplin içinde törensel niteliği olan semah, eşitlik, sevgi ve birlik gözetilerek uygulanır.
Ali Fuat Aydın, Geleneksel Türk halk müziğinin temel çalgılarından bağlamanın temsilcilerinden olup özellikle zeybek tavrı üzerine yoğunlaşmıştır. 1973'te Aydın – Karpuzlu - Ektirli Köyü’nde doğdu. Sırasıyla İzmir Mustafa Urcan İlkokulu (1984), İzmir Bornova Anadolu Lisesi (1991) ve Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümünden (1998) ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümünden (2010) mezun oldu.
Ali Cihat Aşkın, Türk keman virtüözü, besteci ve akademisyendir.
Neşet Ertaş, Türk halk ozanı, Türkmen/Abdallık kültürünün ve müzik geleneğinin son büyük temsilcisidir. "Bozkırın Tezenesi" olarak da tanınır.
Sipsi, Nefesli çalgılar grubundan bir Türk halk müziği çalgısıdır. Kabak kemane gibi, Teke yöresi gurbet havası açışlarında sık duyulur. Başta Dirmil-Altınyayla Burdur ve Isparta olmak üzere, Fethiye'den kuzeye doğru Denizli'ye kadarki bölge içerisinde sıkça kullanılan yöresel bir müzik aletidir.
Muzaffer Sarısözen, Türk folklorcusu, Türk halk müziği sanatçısı ve derleyicisidir. Asıl adı Muzaffereddin Mazhar olup soyadı kanunundan önce Muzaffereddin, Muzaffer Sözen gibi isimleri kullanmıştır. Babası Nakşibendî şeyhi Hüseyin Hüsnü Efendi, annesi Zeliha Hanım'dır.
Laz müziği, Laz halkının geleneksel müziğine verilen addır. Laz müziği, Kolhis'den günümüze değin ulaşan süreç içinde birçok kültürden ve medeniyetten etkilenerek çeşitlilik kazanmıştır. Laz müziği, temelde insan sesine dayanır. Günümüz Laz müziğini coğrafî olarak Gürcistan (Kafkasya) ve Türkiye olarak iki kısımda incelemek mümkündür.
Uzun hava, Türk halk müziğinde genel olarak serbest ritimli (usulsüz) olarak söylenen ezgi türü. Başlıca formları ise bozlak, gurbet havası, hoyrat, divan, yol havası, arguvan ağzı, çamşıhı ağzı, maya, barak ağzı ve müstezattır. Bu uzun havalar usul ile çalınmaz her sanatkarların arzusuna göre serbestçe çalınır. Uzun hava, Türk halk müziğinde oldukça önemli bir yere sahip olan bir müzik türüdür. Özellikle Anadolu'nun bazı bölgelerinde yaşayan halkların geleneksel müziği olarak bilinir. Bu müzik türü, sözleri uzun ve duygusal şarkıları ifade eder.
Karadeniz Bölgesinde, özellikle Rize ve Trabzon yöresinde yaygın olarak yaşatılan bir uzun hava türüdür. Sözel seslendirmede konuşurcasına (Recitatif) söyleme belirgin özelliktir. Yöre ağzı da belirgin olarak kendini gösterir. Bu türde Hüseyni makamı sıkça kullanılmıştır. Az olmakla birlikte hicaz yol havalarına da rastlanmaktadır. Ezgilerin ses genişliği en çok bir sekizlidir. Sekizliyi aşan ses genliğinde yol havasına rastlanmamıştır. Yol havasının eşlik çalgıları kemençe ve tulumdur.
Balıkesir yöresi halkoyunları, Balıkesir ve çevresine özgü halkoyunlarıdır. Balıkesir yöresinde doğmuş veya gelişmiş oyunlar Balıkesir yöresine özgü oyunlardır.
Teke Yarımadası, Türkiye'nin güney batısında Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi arasında Akdeniz'e doğru uzanan yarımadadır. Göller Bölgesi'yle kuzeyden sınırlanır. Eski çağlarda Likya olarak bilinirdi. İsmi 14. yüzyıl başından 15. yüzyıl ortalarına kadar bölgeye hakim olmuş Tekeoğulları Beyliğinden gelmektedir. Teke Yöresi olarak da bilinmektedir. Bitki örtüsü makidir.
Erdal Tuğcular, Türk bestecisi ve müzik eğitimcisi.
Hey Onbeşli, Anadolu'da yaygın olarak söylenen, Anadolu dışında da çeşitlemeleri bulunan bir türküdür.
Biz Ayrılamayız, Bülent Ersoy'un 1975 yılında yayınlanan albümüdür. Aynı albüm serisini 1977 yılında Konser II ve Konser III takip etmiştir.