İçeriğe atla

Türk halk edebiyatı

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı"[1] ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Oğuz Türkleri Anadolu'ya dilleriyle, gelenekleriyle, geleneksel halk edebiyatlarıyla gelmişlerdir. Ozan dedikleri saz şairleri, Anadolu'nun gittikçe Türkleşen bölgelerinde, gezici şair olarak sazlarıyla şiirler söylüyorlardı.

Halk edebiyatının genel özellikleri

  • Şiirler çoğu zaman saz eşliğinde söylenir. Duruma göre şiir söyleyen âşıklar, şiirleri için bir ön hazırlık yapmazlar. Bu yüzden şiirlerinde derin bir anlam kusursuz bir biçim görülmez.
  • Aruz ölçüsü ile şiir yazanlar olmasına rağmen asıl ölçü hece ölçüsüdür.
  • Genellikle hecenin: 7'li, 8'li ve 11'li kalıpları kullanılmıştır.
  • Şiirlerde az da olsa söz sanatlarına yer verilmiştir.
  • Şiirle müzik iç içedir.
  • Daha çok şiir alanında gelişmiştir, düzyazı örnekleri arka planda kalmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür. Ancak nadiren de olsa türkü ve ninnilerde üçlü, beşli söyleyişler görülür.
  • Dili, halk dilidir. Bu dilin öz Türkçe olduğu söylenemez ancak halka mal olmamış sözcükler kullanılmamıştır.
  • Şiirler hazırlıksız söylenildiğinden daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır.
  • Nazım şekli olarak mani, koşma, varsağı,destan vs. kullanılmıştır.
  • Konu olarak Âşık edebiyatında aşk, ölüm, hasret, ayrılık gibi duygusal konular, doğa sevgisi, yiğitlik ve zamandan şikayet işlenmiştir. Tekke edebiyatında ise konu din ve tasavvufdur.
  • Söyleyişlerde doğa ile iç içe olmaktan kaynaklanan bir somutluk hâkimdir.
  • Halk şairlerinin hayat hikâyeleri ve şiirleri cönk adı verilen eserlerde buluşur.

Anonim Halk edebiyatı

Söyleyeni belli olmayan veya zamanla topluma mal olan, halkın ortak malı sayılan ürünlerden oluşur. Sözlü edebiyat geleneğinin devamıdır. Bu dönemdeki şiirler halkın konuştuğu dil ve dörtlükler halinde yazılmıştır. Şiirlerde tıpkı İslamiyet öncesi Türk edebiyatında olduğu gibi hece ölçüsü kullanılmıştır. Verilen eserlerde yabancı dil ve sözcük sayısı azdır. Bu dönem ürünlerinde genellikle aşk, doğa, sevgi, hasret, yiğitlik ve kahramanlık gibi konular işlenmiştir.[2]

Anonim halk edebiyatı düzyazı türleri: Atasözü, Deyim, Tekerleme, Bilmece, Fıkra, Halk hikâyesi (Ayrıca: Meddah, Orta oyunu ve Karagöz ve Hacivat da bu ayrıma girmektedir.)

Anonim halk edebiyatı şiir biçimleri: Mâni, Ninni, Türkü, Ağıt

Aşık edebiyatı

Bir aşık performansı

15. yüzyıldan sonra gelişen ve günümüze kadar gelen halk edebiyatı ayrımıdır. Aşık adı verilen halk şairleri tarafından ortaya konan şiirlerden oluşmaktadır. Bu sözlü ürünler cönk adı verilen el yazması kitaplarda toplanmıştır. Halk şairleri genellikle okur yazar değillerdir ve şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylemektedirler. Şiirlerini kâğıt kalem kullanarak yazan aşıklara ise kalem şairi denmiştir. Kalem şairleri ise okuma yazma bilen, eğitim almış kişilerdir ve bazıları Divan şiirinden etkilenmiştir. Bu dönemin aşıkları köylerde, kasabalarda veya şehirlerde yetişmiştir. Aşıklar saz şairliği yapmayı başka bir aşığın (daha tecrübeli aşıkların) yanında öğrenirler ve ustalarından birer mahlas alarak çeşitli yerlerde şiirlerini saz eşliğinde söylerler. Aşık halk edebiyatı doğrultusunda eser veren şairler şiirlerin son dörtlüğünde mahlaslarını kullanmayı tercih etmişlerdir. Aşık edebiyatı şairlerinin bazıları Divan şiirinden etkilenirken bazıları ise hiç etkilenmeyerek klasik halk edebiyatını bağlı kalmıştır. Bu dönemde hece ile aruzu beraber kullanan şairler de olmuştur. Şiir birimi olarak ise anonim halk edebiyatından farklı olarak dörtlüğün yanı sıra beyit de kullanılmıştır. Şiirlerde kullanılan sade dil 18 ve 19. yüzyıllardan sonra zayıflamıştır. Bu dönem ürünlerinde genellikle aşk, doğa, sevgi, hasret, ayrılık, gurbet, kıskançlık gibi konular işlenmiştir.[2]

Aşık edebiyatı şiir biçimleri: Koşma (Koşma türleri: Güzelleme, Taşlama, Koçaklama ve Ağıt), Semai, Varsağı, Destan

Aşık edebiyatı başlıca temsilcileri: Karacaoğlan, Köroğlu, Kayıkçı Kul Mustafa, Âşık Ömer, Gevheri, Dadaloğlu, Dertli, Bayburtlu Zihni, Âşık Seyrani, Erzurumlu Emrah

Âşık edebiyatında destan

Halk edebiyatında destan, savaş, afet, salgın, güldürücü olaylar ve kahramanlık üzerine kurulabilir. Aynı zamanda eleştiri, dönemin sosyal olayları olağanüstü ögelerle harmanlanarak verilebilir. Kısacası destanlar oldukça geniş konuları ele alır. Âşık edebiyatında birçok halk ozanı gördükleri geçirdikleri zorluklar veya güzellikler neticesinde ya da anonim olarak bildikleri destanları derleyerek birçok eser meydana getirmişlerdir.

Âşıklar Tarafından Ortaya Konulmuş Bazı Destanlar:

  • Âşık Ömer- İstanbul Destanı, Pire Destanı (17.yy.)
  • Karacaoğlan - Nemçe Destanı, Yaş Destanı (17.yy.)
  • Kayıkçı Kul Mustafa - Genç Osman Destanı (17.yy)
  • Geredeli Figanî - Nasihat Destanı (19.yy.)
  • Sümmânî- Deprem Destanı (19.yy.)
  • Âşık Huzûrî - Ters Öğüt Destanı, Para Destanı, Lozan Barışı Yıl Dönümü Destanı (20.yy.)
  • Âşık Müdamî - Tahtakurusu Destanı (20.yy.)
  • Âşık Murat Çobanoğlu - Cumhuriyet Destanı (20.yy.)
  • Konyalı Mehmet Yakıcı- Tahtakurusu Destanı, Konya Destanı (20.yy.)
  • Kağızmanlı Hıfzî - Sefil Baykuş (20.yy) ağıt-destan

Tekke ve tasavvuf edebiyatı

Dini ve tasavvufi düşünce yapısı ile bu düşünce yapısının gerektirdiği yaşantıyı yaymak için ortaya çıkmış edebiyattır. Bu edebiyatın temeli Allah sevgisi ve Vahdetivücut düşüncesidir. Bu dönemdeki tekke şairlerinin çoğu tarikatlara bağlı olan dergahlarda ve diğer medreselerde yetişmiş kişilerdir. Bu kişiler hoşgörüyü, ilahi aşkı ve sevgiyi benimsemiş kişilerdir. Şairler bağlı bulundukları tarikatın inançlarını ve yaşayış biçimlerini yayma gayesi gütmüş ve onun için edebiyatı bir araç olarak görmüşlerdi. Şairler hem divan hem de halk şiirine ait biçimleri kullanmışlardır ve genellikle halkın anlayabileceği yalın bir dili kullanmışlardır.[2]

Tekke ve tasavvuf edebiyatı nazım birimleri: İlahi, Nefes, Nutuk, Devriye, Şathiye

Tekke ve tasavvuf edebiyatı başlıca temsilcileri: Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Tapduk Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Niyâzî-i Mısrî, Erzurumlu İbrahim Hakkı

Türk Halk edebiyatında düzyazı

Türk halk edebiyatı'nın düzyazı alanındaki öyküleri, Türk, Arap ve İran-Hint kaynaklı olmak üzere 3 grupta toplanır. Türk kaynaklı öyküler arasında Dede Korkut, Köroğlu, Danişmendname gibi serüven-kahramanlık öyküleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Karacaoğlan ile İsmigan Sultan, Emrah ile Selvihan Furkan ile Gülçin gibi âşıkların yaşam öyküleri çevresinde gelişen öyküler yer alır. Doğu Anadolu’da kaside adı verilen küçük öyküler, Güney Anadolu’da bozlaklar, meddah öyküleri v. b.

Yüzyıllara göre Halk edebiyatı

Nasreddin Hoca, Türk folklorünün kişiliği etrafında mizahi hikâyelerin şekillendiği ünlü bir figürü.

Bu yüzyılda ele geçen eserler daha çok fetih ve savaşlara aittir. Bunların en önemlileri İslami Türk destanlarıdır. Battal Gazi Destanı, Danişmentname bunlardan en ünlüleridir. Dönemin en ünlü kişisi Nasreddin Hoca'dır. O, zekasıyla, keskin görüşleri ve zeki söyleyişleriyle, nükteleriyle dünyaca tanınmış biridir. 13. yüzyılda yaşadığı halde halka mal olarak kendinden sonra gelen Timurlenk ile karşılaştırılmıştır. Bu asrın en önemli şairi Yunus Emre'dir.

14. yüzyıl

Bu yüzyılın en önemli eseri Kitab-ı Dede Korkut'tur. Bu kitapta hikâyeler Oğuz Türkleri arasında yaşanmış ve yayılmıştır. Kitapta Oğuz Türkleri'nin Gürcüleri, Rumlar, Ermeniler ve diğer Türk boylarıyla yaptıkları barışlar anlatılır. Hikâyelerde nazım, nesir iç içedir. Dili destansı bir dildir. Bazı yönleriyle destana benzer. Bu yüzden destandan halk hikâyeciliğine geçiş ürünü olarak görülür.

Bu asırdaki en ünlü şair, Yunus tarzı söyleyişleriyle ün kazanan tekke şairi Kaygusuz Abdal'dır.

15. yüzyıl

Bu yüzyılın tanınmış ismi Hacı Bayram Veli'dir. Ankara'da doğan Hacı Bayram Veli, çok güçlü bir medrese tahsili yapmıştır ve Bayramilik tarikatının kurucusudur. Aruzla da yazmakla birlikte daha çok hece ölçüsünü kullanmış ve dini şiirler yazmıştır. İlahileri tekkelerde, zaviyelerde dillerden dillere dolaşmıştır.

16. yüzyıl

Bu yüzyılda sadece Tekke edebiyatının değil, din dışı konularda söylenen şiirlerin de metinleri ele geçmiştir. Ellerinde sazlarla diyar diyar dolaşan, nerede bir güzel görülürse ona âşık olan ve şiirler söyleyen şairler, ordularda, kışlalarda, hudut boylarında boy gösteren aşıklar eski halk geleneğini sürdürmüşler ve "Aşık Edebiyatı" denen edebiyatı yaşatmışlardır. Bunların en tanınmışı, yüzyılın sonlarında şöhret kazanan Köroğlu'dur. Ayrıca Kul Mehmet, Hayali, Bahşi adlı aşıklar da dönemin önemli şairleridir. Tekke Edebiyatının bu dönemdeki temsilcisi Pir Sultan Abdal'dır. Pir Sultan Abdal tekke şairleri arasında şiirlerini sazla söyleyen ender kişilerdendir. Daha çok nefesleriyle tanınır.

17. yüzyıl

Bu dönem Türk edebiyatının altın çağıdır. Hem Aşık edebiyatı hem Tekke edebiyatı hem de Anonim Halk edebiyatı[3] ürünlerden birçoğu ele geçmiştir. Tekke edebiyatının önde gelen şairleri Aziz Mahmut Hüdai ve Niyazi Mısri'dir. Her iki şair de derin ilim sahibidirler.

Bu asırda Aşık edebiyatında büyük gelişmeler olmuş, Divan şairlerine bile ilham verecek lirik şiirler söylenmiştir. Ayrıca aruzla şiir söyleyen saz şairleri, kendilerini Divan şairleri kadar başarılı saymışlardır. Bunların arasında Yeniçeri ordusunda bulunan ve Evliya Çelebi'nin de dikkatini çeken Kâtibi, denizci olan Kayıkçı Kul Mustafa ünlüdür.

Ancak günümüzde bile çok sevilen, şiirlerin çoğu halk türküsü haline gelen aşık Karacaoğlan'dır. Şiirlerinin tümünü hece ölçüsüyle söyleyen, halk anlayışını, yaşayışını şiirlerine en iyi şekilde yansıtan Karacaoğlan tabiat ve sevgili teması ile yazdığı koşmalarıyla tanınır.

Dönemin diğer büyük saz şairi Aşık Ömer'dir. Halk şairleri arasında en kültürlü, en yaratıcı olarak tanınır.

18. yüzyıl

Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname adlı kitabındaki dünya haritası.

Bu yüzyılda halk edebiyatı şairleri, divan şairleriyle boy ölçüşme, aruzla şiir söyleme bu devirde biraz daha yaygınlaşmıştır. Tekke edebiyatı bu dönemde bir duraklama içindedir. Dönemin en büyük tekke şairi, aynı zamanda büyük bir alim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı'dır. İlahiname adlı divanında genellikle tasavvufi kasideler, gazeller, ilahiler bulunur. Ayrıca şairin Marifetname adında nesir eseri de vardır.

19. yüzyıl

Halk şiir geleneği bu asırda klasik söyleyişini sürdürmüştür. Özellikle Âşık edebiyatının çok yetenekli saz şairleri görülür. Bunlardan biri de Bayburtlu Zihni'dir. Hem Divan hem de âşık tarzı şiirleriyle tanınmıştır. Çok iyi medrese eğitimi görmüştür. Bu nedenle divan tarzında yazdığı şiirler, Divan şairlerini aratmaz. Ayrıca halk tarzında söylediği şiirlerde tam bir âşık söyleyişi vardır. Dönemin diğer tanınmış şahsiyeti Erzurumlu Emrah'tır. Divan tarzı şiirleri pek başarılı değildir. Asıl lirik şiirleri, koşma tarzında söyledikleridir.

Zaman dizini

Osmanlı Devleti dağılma dönemiMarifetnameKitab-ı Dede Korkut1900GevheriErzurumlu EmrahDadaloğlu1795Bayburtlu ZihniErzurumlu İbrahim Hakkı1651Aşık ÖmerNiyazi MısriKaracaoğlan1541Aziz Mahmut HüdaiPir Sultan AbdalKöroğlu1352Hacı Bayram-ı VeliKaygusuz AbdalYunus Emre1300

Dipnotlar

  1. ^ Daha çok bilgi için: Divan Edebiyatı
  2. ^ a b c Halk edebiyatı 30 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Erişim tarihi: 3 Temmuz 2016
  3. ^ Söyleyeni belli olmayan ürünlerin oluşturduğu edebiyat

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Türkü</span> genellikle anonim olan halk müziği ürünü

Türkü, Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirlerinin her çeşidine verilen ad. Türkü sözcüğü, Türk adının sonuna, ilgi eki olan "î" ekinin getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. "Türkî", Türk ile ilgili ve Türk'e özgü anlamında da kullanılır.

Türk kültürü kökeni Orta Asya'nın kültürel birikimine dayanan bir kültürdür. Selçuklu döneminden itibaren Doğu Akdeniz ve İslam kültürleri ile etkileşim halinde olup Modern Türkiye'ye kadar gelişti.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Cönk, Türk halk edebiyatında saz şairlerinin, kendilerinin veya başkalarının şiirlerini derledikleri, uzunlamasına açılan, çoğunlukla deri kaplı defter. Antolojiye benzeyen bu defterlere halk dilinde sığır dili ya da dana dili de denmektedir.

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Âşık Dertli, Türk halk ozanı. Bolu Çağa'nın Şahnalar köyünde doğdu. Asıl adı İbrahim ve mahlası Lütfi'dir. Geçimini aşık kahvelerinde saz çalıp şiir söyleyerek sağlamıştır. İstanbul, Konya ve Mısır'da bulunmuştur. Divan, halk ve tekke edebiyatlarındaki geniş kültürü sayesinde daha sağlığında yaygın bir şöhret kazanmış, divanı taş baskısıyla birçok defa basılmıştır. Fuzûlî, Âşık Ömer, Gevheri gibi şairlerin etkilerini taşıyan Dertli, çağının öbür saz şairleri gibi aruzla gazeller, divanlar, kalenderiler yazmıştır.

Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

Semai, halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Bayburtlu Zihni, hem Divan hem de halk şiiri türündeki yapıtlarıyla tanınmış bir şairdir. Asıl adı Mehmed Emin’dir. Zihni onun takma adıdır ve Bayburt’ta doğduğu için Bayburtlu Zihni olarak anılır.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

Kayıkçı Kul Mustafa, Türk halk edebiyatının Bektaşî koluna bağlı halk ozanı. Şairin doğum ve ölümüyle ilgili net bilgiler bulunmamakla beraber; 17. yüzyıl ozanı olduğu belirlenebilmiştir. Kimi kaynaklarca 1658'de öldüğü rivayet edilmektedir. Ancak bu iddianın tersi olarak 1659'dan sonra öldüğünü savunan araştırmalar da vardır. Edebiyatçı Ahmet Kabaklı ise Kayıkçı Kul Mustafa'nın ölümünün 1646'dan sonra gerçekleştiğini söylemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Türkiye'de genel olarak tüm alanlarda batılılaşma süreci, 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı ile başlamıştır. 1838 - 1860 yılları arasında yetişmiş gençler 1860 yılında sonra Edebiyat alanında batılaşmayı sağlamışlardır. Bu dönem edebiyatına Tanzimat Edebiyatı denmektedir.

Nazım şekilleri; Gazel, Rubai, Kaside, Tuyuğ, Mesnevi, Murabba, Kıt'a, Şarkı, Müstezat, Terkib-i Bent, Terci-i Bent, Musammat olmak üzere 12 türe ayrılır.

Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani, Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında vefat eden Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazı türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir.

İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet'e geçişi ile başlayan edebi dönemdir. Türkler edebiyat alanında ilk olarak sözlü edebiyat ürünleri olan: şiir, destan, sav, sagu, koşuk gibi türlerde eserler vermiştir. Yazının icadı ve Türkler tarafından öğrenilmesi ile de Türk edebiyatında yazılı dönem başlamıştır. Türklerin Karahanlılar döneminde kitleler halinde İslam dinine geçmesi ile edebiyat alanında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. İslamiyet öncesindeki Türk edebiyatı, Türklerin İslam'a geçişleri ile birlikte Halk edebiyatı başlığı altında devam etmiştir. İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatına geçiş dönemi edebiyatı da denmektedir. Bu dönemde hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsü de kullanılmıştır. Bu dönem eserleri daha çok didaktik bir özellik taşıyarak öğüt verici yapıtlar olarak bilinmektedir. Bu dönemin yapıtlarında İslam dininin etkisi ile Arapça ve Farsça sözcüklerde görülmektedir. Dönemin diğer bir özelliği ise eski Türk şiir biçimleri ile mesnevi, gazel, kaside gibi yeni şiir biçimlerinin beraber kullanılmasıdır. İlk yapıtlar gibi Halk ve Divan edebiyatı da İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı ayrımına girmektedir.

Destan, Âşık edebiyatında bir nazım şeklidir. Kökeninin Farsça "dâstân" kelimesi olduğu düşünülmektedir. Destan “hikâye, masal, sergüzeşt, manzum hikâye (kıssa), vak‘a, tarih, roman ve hayvan masalı (fabl)” gibi anlamlara da gelmektedir. Destan, şekil itibarıyla koşmaya benzemektedir. Ancak ezgisel olarak farklılık gösterebilir. 40 dörtükten, 100 dörtlüğe kadar örnekleri görülmektedir.