İçeriğe atla

Türk edebiyatında hikâye

Türk edebiyatı'nda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. Giritli Ali Aziz Efendi tarafından 1796-97'de yazılan ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. Bunun dışında, XIX. yüzyılda basımları yapılarak yaygınlık kazanmış olan meddah hikâyeleri "yeni hikâyeye" zemin hazırlayan eserler olarak görülmektedir.[1] 1875-1890 yılları arasında Ahmed Midhat Efendi'nin devam eden Letâif-i Rivâyât serisinin dışında Mehmet Celal'in Venüs, Cemile gibi uzun hikâyeleri ile Nabizâde Nâzım'ın ilk dönem hikâyeleri bulunmaktadır.[1] Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri Türk edebiyatında modern anlamda kısa hikâyenin başlangıcı kabul edilmektedir. Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı çalışmaları Avrupaî tarzda ilk hikâyeler kabul edilmektedir.[2][3][4]

Adlandırılışı

Türk edebiyatında hikâye türünün ilk örnekleri Batı edebiyatı etkisinde geliştiğini söylenemez; Batılı anlamda ise hikâyenin bir tür olarak ortaya çıkışı romandan daha sonraya rastlamaktadır[5] ve Osmanlı-Türk edebiyatında hikâye türünün ilk örneğini belirlemede kararsızlık mevcuttur.[6] Bunun sebebi, roman çeviri yoluyla Türk edebiyatına dahil olurken "hikâye" sözcüğü, "destandan masala, fıkradan menkıbeye, romandan tiyatroya kadar bütün tahkiyeli" metinleri kapsadığı için kendine özgü bir türün adı olan "hikâye" özel adı ile karıştırılmasıdır.[7] Bundan dolayı Türk edebiyatında yazarlar, her iki kavramı "hikâye" türüne karşılık kullanmıştır.[5] Namık Kemal, İntibah romanının önsözünde hikâyenin yazılmasındaki gayelerden bahsederken kendi romanı için "Onun için biz de şu eser-i âcizanenin havi olduğu bikr-i hayali bir hikâye-i muhayyele ile yaşmaklamak istedik." demiştir.[8] Ahmet Mithat, Letaif-i Rivayat serisinde "…ismiyle bir hikâyeyi havidir." şeklinde notlar düşmekte ise de bu ifadeler tür belirtmekten ziyade tahkiye kavramının karşılığı olarak kullanılmıştır.[5] Recâizade Mahmut Ekrem, Muhsin Bey yahut Şâirliğin Hazin Bir Neticesi adlı eserinin giriş yazısında romanı, büyük hikâye olarak adlandırmıştır.[5][9] Halit Ziya Uşaklıgil, Hikâye isimli eserinde hikâye kelimesiyle hikâye ve roman türlerini birlikte ele almış ve her iki türü de hikâye başlığı altında değerlendirmiştir.[5][10]

Gelişimi

İlk örnekler

Giritli Ali Azîz Efendi'nin 1796-97'de yazdığı ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır.[11] İslam Ansiklopedisi'nde "Muhayyelat-ı Aziz Efendi'nin klasik hikâyecilikten modern hikâyeciliğe geçişte bir dönüm noktası kabul edildiği" belirtilmektedir.[12] Eserin hem klasik hikâyenin hem de modern hikâyenin özelliklerini taşıdığı belirtilmekte ve modern hikâyenin özellikleri olarak şunlar öne çıkarılmaktadır: "Oldukça sade bir dille kaleme alınması, bazı bölümlerinde mekânın coğrafi gerçekçilikle örtüşmesi, üslupta yer yer basmakalıplıktan kurtulma gayreti, bazı yerlerde hikâye kahramanlarının sosyal durumlarına uygun şekilde konuşturulma dikkatinin bulunması, 18. yüzyıl 63 İstanbul'una ait yerli çizgilerin işlenmesi."

Ahmet Mithat Efendi, Kıssadan Hisse ve Letâif-i Rivâyat (1870-1893) eserleriyle hikâye türünün ilk yerli örneklerini vermiştir. Aynı yıllarda Emin Nihat Bey tarafından Müsâmeretnâme yazılmıştır. Bir yanıyla Binbir Gece hikâyelerine bağlanan Müsâmeretnâme, eski ile yeninin geçiş noktasında durmaktadır.[13] Modern hikâyeye geçiş noktasında kısa hikâye türünün ilk örneği, Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler (1891) isimli kitabıdır.[14] Küçük Şeyler bir mukaddime ile altı hikâye, bir mensure ve bir tercümeden oluşur. Sami Paþazade Sezai, Küçük Şeyler'den sonra yayımlanan Rumuzu'l Edep (1898) ve İclâl'de (1924), gezi yazıları, sohbetler, siyasi makaleler dışında öykülere de yer vermiştir.[15] Nabizade Nazım, uzun hikâyesi Karabibik'le (1891) hikâye türünü hem tematik olarak hem de realist ve naturalist yönelimiyle gerçekçiliğin çizgisine taşır.[16][17] Konusu Kaş'ta geçen eser, Anadolu köylüsünün hayatından kesitler vermektedir. Servet-i Fünûn döneminde hikâye türünün Batılı anlamda örnekleri Halit Ziya Uşaklıgil tarafından verilmiştir.[18] Halit Ziya'nın Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1888) ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (1888) adlı uzun öykülerini Batılı tarzda ilk "hikâye"ler olarak kabul etmektedirler.[5] Bu dönemde Mehmet Rauf, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hüseyin Cahit Yalçın gibi yazarlar da çeşitli öyküler yazmışlardır. Fecr-i Âti döneminde ise Cemil Süleyman Alyanakoğlu bu akımın öykü yazan belli başlı kişisidir.[18]

Millî Edebiyat dönemi

Millî Edebiyat, II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet'in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Bu dönemde, Osmanlıcılık, Türkçülük, milliyetçilik gibi ideolojiler sonucu halka yöneliş ve toplum için sanat anlayışı ortaya çıkmıştır. Millî Edebiyat hikâye ve romanının en önemli niteliklerinden birisi olan İstanbul'dan Anadolu'ya yönelme; Anadolu coğrafyası, insanı ve hayatını ciddi anlamda gündeme taşımadır.[19] Bu dönemin en önemli hikâye yazarı Ömer Seyfettin'dir.[5][18][20][21] Geleneksel dil ve yazın anlayışlarını aşmaya çalışan tutumuyla çağdaş Türk hikâyeciliğinin başlangıcında önemli rolü vardır[21] ve Maupassant tarzı hikâye kurgusunu Türk edebiyatına yerleştirmiştir.[22][23] Kahramanlık, geleneksel hayatın sert gerçeklerini anlattığı hikâyelerin yanında gündelik hayatı, sıradan insanları, memurları, kadın-erkek ilişkilerini anlattığı hikâyeler yazmıştır. Hikâyelerinin birçoğunda, din kisvesi altında yapılan yanlışları, batıl inançları ve taassubu eleştirmiştir.[24] Hayatı boyunca toplamda 138 hikâye, 21 küçük hikâye yazmıştır.[25]

Bu dönemin hikâyeleri düzenli bir olay akışı, giriş, gelişme ve sonuç bölümleri ile içerik açısından düşünce, nükte, şaşırtıcılık ve abartmaya sahiptir. Memduh Şevket Esendal, F. Celaleddin, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edib Adıvar bu dönemde hikâye yazan diğer yazarlardır.[5][18]

Cumhuriyet dönemi

1923-1928 yılları arasında F. Celaleddin, Reşat Nuri Güntekin, Ercüment Ekrem, Aka Gündüz gibi Cumhuriyet öncesi kuşağın hikâye kitapları yayımlanmıştır. Cumhuriyet kuşağı yazarlarının hikâyeleri 1926'dan sonra gazete ve dergilerde; 1929'dan sonra ise kitap halinde basılmıştır ve 1930'lu yıllarda yoğunluk kazanmıştır.[26] Resimli Ay dergisi "En Güzel Hikâyeler" adı altında 1928, 1929 ve 1930 yıllarında olmak üzere bir dizi hikâye seçkisi yayımlamıştır. İçlerinde yer alan hikâyelerin seçiminin, yazarları tarafından yapıldığı belirtilen bu kitapların "1928 En Güzel Hikâyeler" adını taşıyanında Aka Gündüz, Ercüment Ekrem, Reşat Nuri, Valâ Nurettin, Mahmut Yesari, Necip Fazıl, Sadri Etem, Nahit Sırrı, Hikmet Şevki, Celâlettin Ekrem ve Nizamettin Nazif'in toplam on altı hikâyesi bulunmaktadır. Aynı dergi tarafından Eylül 1927'de Resimli Hikaye dergisi, Aralık 1931'de "Küçük Hikâyeler Koleksiyonu" adlı seçki yayımlanmaya başlanmıştır.[27] Yaşar Nabi Nayır, Varlık Yayınları'nı kurduktan sonra hikâyeye tür olarak ayrı bir önem vermiş, 1948-1959 yılları arasında, düzenli şekilde "Yeni Hikâyeler" genel başlığıyla, on iki kitap yayımlamıştır.[28]

Temalar ve anlatım tarzları

Osmanlı Devleti'nde Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla birlikte resmîleşen ve böylelikle yeni bir boyut kazanan Batılılaşma çabaları edebiyatı da etkilemiştir. Bu dönemdeki hikâye, geleneğin etkisiyle gerçekliğe, günlük yaşama uzak durmaktadır. Hikâye tür olarak kaynağını günlük yaşamdan, sıradan insanın dünyasından almaktadır. İlk hikâye örneklerinde ayrıntılara fazla itibar edilmediği, her unsurun oldukça yüzeysel ve kabataslak bir anlatımının olduğu görülmektedir.[29] Selim İleri, bu dönemdeki hikâyecilerin politik olmaktan, dünyanın kavranışında neyi seçtiklerinden, dönemlerinin toplumsal yapısını belirleyen anaetmenleri irdelemekten habersiz kaldığını bu yüzden toplumsal yaşamı yansıtmaktan çok uzak boyutlarına sığındıklarını belirtmiştir.[18] İleri, dönemin hikâyecilerini iki gruba ayırmıştır: Ahmet Mithat, Emin Nihat gibi Osmanlı'nın yüzeyde yenileşme hareketlerini, toplumun genel kalabalığının kavradığı gibi yansıtan, dolayısıyla yarı aydın niteliklerinden kurtulamayan öykücüler ile Nabizade Nazım gibi tarihin genel akışını kavramış, toplumunu bu akış içinde değerlendirmeye çalışan, politik seçimlerini yapmış, öyküyü çağcıl kılma çabasıyla yüklü öykücüler. Tanzimat'ın ilk dönemlerinde çatışmalar daha çok insan ve toplum arasındadır. İlk dönem eserlerinde kahramanların karşısında çatışma unsuru olarak toplumu temsil eden kuvvetli insanlar ya da karşı konulamayan şartlar yer almaktadır.[29] Modern hikâyeyle birlikte geleneksel anlatılardaki insan dışı unsurlar yerlerini sıradan insanlara bırakmaya başlamışlardır.[29] Ahmet Mithat Efendi, hikâyelerinde düşmüş kadınlar, köy hayatı ve kadın hakları gibi konuları da işlerken Samipaşazade Sezai, realist konuları romantik bir üslupla yazmıştır.[30]

Servet-i Fünûn döneminde Halit Ziya hem Türk romanının hem de modern Türk hikâyesinin öncüsü sayılmaktadır. Bu dönemin yazarları hikâyelerinde realist bir tavrı esas almış, yaşadıkları bir hayatı işlemişlerdir: Romantik hisler, ilişkiler ve tabiata yaklaşım açısından romantizm mevcutken hikâye kişilerini genelde kendilerine benzeyen insanlardan ve yaşadıkları muhitlerden seçmekle gerçekçi bir yaklaşım içinde olmuşlar.[31] Hikâyelerindeki kişiler, İstanbul zevk ve eğlence âlemlerinin müdavimleriyken mekân da yine İstanbul'dur. Şahısların fiziki özellikleri geniş bir şekilde, tasvir edilmemiş, daha çok psikolojilerinin verilmesine çalışılmıştır.[31] Sosyal konularla uğraşmayan Servet-i Fünûn yazarları, ilgilerini insana ve onun her şeyden soyutlanmış yaşamına yöneltmişlerdir. Buna paralel olarak eserlerdeki çatışmalar daha küçük boyutlu ve iç dünyayla alâkalıdır.[29] Hüseyin Rahmi Gürpınar gibir bazı yazarlar, Servet-i Fünûn'un etkisi dışında kalarak popüler konuları ele almışlardır. Gürpınar'ın hikâyelerinde fikir tek olaya dayanmaktadır ve uzun konuşmalar, gereksiz ayrıntılar mevcut değildir.[32]

Millî edebiyat dönemindeki hikâye yazarları halkı bilinçlendirme gayretindedirler ve milleti ilgilendiren konulara yönelmişlerdir. Dilde meydanagelen sadeleşme hareketiyle birlikte hikâyelerin dil ve anlatımı günlük hayatta kullanıldığı şekle yaklaşmıştır.[29]

Kaynakça

  1. ^ a b Kahraman, Alim (1998). "HiKAYE". TDV İslâm Ansiklopedisi. Cilt Cilt 17. ss. s. 493. 3 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017. 
  2. ^ Akyüz, Kenan (1979). Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri: 1860-1923. Ankara. s. 106. ISBN 9751002591. 
  3. ^ Kahraman, s. 495.
  4. ^ Rauf, Mehmet, Hayât-ı Muhayyel Muharriri, SF, 22 Haziran 1899, nr. 435, s. 250-252
  5. ^ a b c d e f g h Daşçıoğlu, Yılmaz; Koç, Okan (2009). "BATI TARZI TÜRK HİKÂYESİNİN DOĞUŞU VE TANZİMAT'TAN CUMHURİYET'E ANA TEMALAR" (PDF). 27 Şubat 2012 tarihinde kaynağından (pdf) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2017. 
  6. ^ Aydın, Hilal (Ağustos 2008). "19. YÜZYIL OSMANLI-TÜRK EDEBİYATINDA ÖYKÜ" (PDF). Ankara: Bilkent Üniversitesi. 6 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (pdf) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2017. 
  7. ^ Özgül, M. Kayahan (2000). "Hikâyenin Romanı". Hece Türk Öykücülüğü Özel Sayısı. 46-47. s. 33. 
  8. ^ Kemal, Namık (1971). Özön, Mustafa Nihat (Ed.). İntibah. İstanbul: Remzi Kitabevi. s. 26. 
  9. ^ Ekrem, Recaizade Mahmut (1997). Parlatır, İsmail; Çetin, Nurullah; Sazyek, Hakan (Ed.). Bütün Eserleri III. MEB Yayınları. s. 141. 
  10. ^ Uşaklıgil, Halit Ziya (1998). Arslan, Nur Gürani (Ed.). Hikâye. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 
  11. ^ Duymaz, Recep (1999). Muhayyelât Üzerinde Bir inceleme. İstanbul: Arma Yayınları. 
  12. ^ “Hikâye”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1988. 479-501.
  13. ^ Tanpınar, Ahmet Hamdi (1988). 19'uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi (7. bas.). İstanbul: Çağlayan Kitabevi. s. 289. 
  14. ^ Törenek, Mehmet. "Hikayeciliğimize Düşen Cemre: Küçük Şeyler" (PDF). 1 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  15. ^ Ömer, Ayhan (Nisan-Mayıs 2005). "Sami Paşazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdı" (PDF). İmge Öyküler, 2. 25 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  16. ^ Dino, Güzin. "NABİZÂDE NAZIM'IN (1865-1893) "KARABİBİK" İSİMLİ HİKÂYESİ ÜZERİNE BİR DENEME" (PDF). 1 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  17. ^ "Nâbizâde Nâzım". İslam Ansiklopedisi. 16 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  18. ^ a b c d e İleri, Selim (Temmuz 1975). "Türk Öykücülüğünün Genel Çizgileri" (PDF). Türk Dili. Türk Öykücülüğü Özel Sayısı. Cilt XXXII (Sayı 286). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 24 Ekim 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Mart 2017. 
  19. ^ Canan, Sevinç (2009). "ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ (1923-1938) TÜRK ROMANINDA SİYASÎ, SOSYAL VE AHLÂKÎ BİR SORUNSAL OLARAK YOZLAŞMA" (PDF). The Journal of Academic Social Science Studies. Volume 2 (1). ss. 25-54. 31 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 30 Mart 2017. 
  20. ^ Bozdoğan, Ahmet (2006). "Dönem ve Akım Nitelemeleri Arasında Kalmış Bir Terim: Milli Edebiyat" (PDF). İlmi Araştırmalar, 22. TÜBİTAK ULAKBİM. ss. 15,36. Erişim tarihi: 27 Mart 2017. []
  21. ^ a b Gümüş, Semih (2010). Öykünün Kedi Gözü (PDF) (2. bas.). İstanbul: Can Yayınları. ISBN 978-975-07-1216-6. 29 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 28 Mart 2017. 
  22. ^ Yaprak, Tahsin; Bayrak, Özcan (Eylül 2013). "TÜRK HİKÂYECİLİĞİNDE HALDUN TANER'İN YERİ VE KİTAPLARINDA YER ALMAYAN "TÖHMET" ADLI İLK HİKÂYESİ". Tarih Okulu Dergisi, 15. ss. 481-498. doi:10.14225/Joh291. 
  23. ^ Afzali, Najia (2011). "BÂDİYE (1919) GAZETESİNDE EEDEBÎ VE KÜLTÜREL FAÂLİYET". Ankara. 31 Mart 2017 tarihinde kaynağından (pdf) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2017. 
  24. ^ Köşeli, Yusuf. "CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI VE SİNEMASINDA MEDRESE/MOLLA İMAJI" (PDF). 31 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2017. 
  25. ^ Güzel, Hasan Celâl; Çiçek, Kemal; Koca, Salim, (Ed.) (2002). "TÜRKLER". Cilt Cilt 15. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. s. 181. 31 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2017. 
  26. ^ Özerdim, Sami N. (Temmuz 1975). "Türk Öykü Kitapları Zamandizini". Türk Dili. XXXIII (286). ss. 156-165. 
  27. ^ Alim, Kahraman (2006). "Türk Edebiyatında Hikâye Literatürü: Cumhuriyet Dönemi". Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. 4 (7). ss. 129-141. 
  28. ^ Kahraman 2006, s. 130.
  29. ^ a b c d e Ayşe, Demir. "Başlangıcından Cumhuriyete Kadar Ana Çizgileriyle Türk Hikâyesi". Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. Cilt 4 (Sayı 7). ss. s. 99-128. 
  30. ^ Kerman, Zeynep (1986). Sami Paşazade Sezai. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. s. 2. 
  31. ^ a b Törenek, Mehmet (1999). Hikâye ve Romanlarıyla Mehmet Rauf. İstanbul. s. 426. 
  32. ^ Levend, Agâh Sırrı (1964). Hüseyin Rahmi Gürpınar. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. s. 71. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sait Faik Abasıyanık</span> Türk hikâye ve roman yazarı, şair (1906–1954)

Sait Faik Abasıyanık, Türk hikâye ve roman yazarı, şair. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından birisi olan Sait Faik, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılar nedeniyle Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Hikâye</span> gerçek ya da tasarlanmış olayları ilgiyi çekecek bir biçimde anlatan, genellikle beş on sayfadan oluşan düzyazı türü

Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatım türlerinden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Halid Ziya Uşaklıgil</span> Türk romancı ve yazar (1866–1945)

Halid Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünûn ve cumhuriyet dönemi Türk romancı ve yazar. Bâzı edebî yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halid Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Yusuf Atılgan</span> Türk yazar

Yusuf Atılgan, Türk yazar ve öğretmen. Türk edebiyatının ve Türk romanının modernist bir düzleme geçtiği 1950-1980 yılları arasında yazdı. Bu dönemin ilk modernist Türk yazarlarından birisiydi.

<span class="mw-page-title-main">Selim İleri</span> Türk yazar, senarist, eleştirmen

Ali Selim İleri, Türk yazar, senarist, eleştirmen.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Samipaşazade Sezai</span> Türk gerçekçi öykücü, romancı, siyasetçi

Sami Paşazade Sezai, Türk gerçekçi öykücü, romancı. Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892'de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.

<span class="mw-page-title-main">Nabizâde Nâzım</span> Tanzimat Dönemi eserler veren Osmanlı-Türk yazar

Nabizâde Nâzım, Osmanlı Türkü Tanzimat dönemi yazarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ömer Lekesiz</span>

Ömer Lekesiz, Türk yazar, eleştirmen.

<i>Alemdağda Var Bir Yılan</i>

Alemdağ'da Var Bir Yılan, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık'ın 1954 yılının Mart ayında yayınlanan öykü kitabı. Eser, yazarın vefatından önce yayınlanan son kitabıdır. Abasıyanık, bu kitabında kendi yalnızlığını anlattı.

Bir Ölünün Defteri, Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir devresinde yazdığı ve yazarlık kariyerinin üçüncü romanıdır. 1892'de yayımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Safveti Ziya</span>

Safveti Ziya, Türk roman ve hikâye yazarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Giritli Ali Aziz Efendi</span> Türk diplomat, büyükelçi, yazar ve şair.

Giritli Ali Aziz, Türk diplomat, büyükelçi, yazar ve şair.

Halk hikâyesi veya halk öyküsü, toplumsal iz bırakmış bir olaydan veya bir yazınsal ürünün sözlü kültürde bıraktığı derin etkiden kaynaklanarak ortaya çıkan halk edebiyatı ürünlerine verilen ad. Ayrıca, bazı halk bilimciler halk öyküsünü: "Çağdaş çağlara yaklaştıkça geçirdiği değişimle destanların yerini tutan halk ürünü." olarak görmüştür. Destanlar olağanüstü ögelerin çokça rastlandığı türlerdir. Halk hikâyeleri ise olağanüstülük düzeyinin ikinci safhasında yer alır ve destanlara oranla halk hikâyelerinin olay örgüsü daha gerçekçidir. Halk hikâyeleri bu yönüyle modern çağların yazın türleri olan roman ve öykü gibi mensur türlerle, destan arasında bir geçiş sürecini yansıtan ürünlerdir. Halk hikâyelerinde olaylar belirli kahramanların üzerine kurulmuştur. Bu kahramanlar çoğu kez; tanınmış bir edebî ürünün içeriğinde yer alan kahramanların topluma mal olması ve anonimleşmesiyle oluşmuştur. Aslen Divan edebiyatı'na ait mesneviler olan Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin gibi eserler, taç eserlerin toplum tarafından sözlü kültüre aktarılıp "halk hikâyesi" haline gelmesinin en önemli örnekleridir. Bunun yanında halk edebiyatı ürünlerinde de bu duruma rastlanmaktadır. Örneğin, Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı; toplumun beğenerek halk hikâyeleştirme sürecine dahil ettiği eserlerdendir. 1930'da edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü, Genç Osman Destanı'nı halk hikâyelerinin oluşum evrelerini tespit etmek maksadıyla incelemiştir. Ayrıca bu çalışma; Türk edebiyatındaki anonim hikâyeleşme süreci hakkında yapılmış ilk çalışmalardan biri olmuştur.

<i>Muhayyelât</i> Osmanlı yazarı Giritli Ali Aziz Efendinin 1797de yazdığı, 1852de basılan eseri

Muhayyelât, Muhayyelât-ı Ledünni-i İlahi-i Giridî Ali Aziz Efendi ya da Muhayyelât-ı Aziz Efendi, Giritli Ali Aziz Efendi'nin 18. yüzyıl sonunda yazdığı ve ilk baskısı 1852 yılında yapılan fantastik bir eser.

<i>Müsâmeretnâme</i> Emin Nihat Beyin kaleme aldığı hikâye kitabı

Müsâmeretnâme, Emin Nihat Bey tarafından yazılmış ve Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eserdir. 1871-1875 yılları arasında yayımlanan ve toplamda yedi hikâyeden oluşan eser, kış gecelerinde bir araya gelen dostların iyi vakit geçirmek ve eğlenmek üzere gençliklerinde başlarından geçenlerle ilgili anlatımlarına dayanmaktadır. Müsâmeretnâme hakkında ilk değerlendirmeleri Ahmet Hamdi Tanpınar XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı çalışmasında yapmıştır. Mustafa Uzun eseri sadeleştirerek Gece Hikâyeleri: Müsâmeretnâme adıyla günümüz Türkçesine çevirmiştir; bugüne kadar yeni harflere birden fazla aktarımı yapılmıştır. Çerçeve anlatının kullanıldığı Müsâmeretnâme'de Decameron ile Binbir Gece Masalları'ndan izler mevcuttur.

<i>Memleket Hikâyeleri</i> Refik Halit Karaya ait hikâye kitabı

Memleket Hikâyeleri, Refik Halit Karay'ın 1919'da yayımlanmış hikâye kitabıdır. Kitabın 1947 yılında, Karay'ın gözden geçirerek eklemeler ve bazı değişiklikler yaptığı yeni baskısı yayımlanmıştır.

<i>Küçük Şeyler</i> Samipaşazade Sezainin 1891de yayımlanan hikâye kitabı

Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai'nin 1891'de yayımlanan hikâye kitabıdır. Kısa hikâyenin, Batı edebiyatındaki hikâyelerle benzer özellikler gösteren Türk edebiyatındaki ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Edebiyat tarihçilerinin kısa değerlendirmeleri dışında pek fazla dikkat çekmemiş, ilk baskısından sonra bir daha basılma imkânı bulamamıştır. Yeni harflerle de ayrı bir basımı yapılmamış, yazarın bütün eserlerini bir araya toplayan Zeynep Kerman tarafından okuyucuya ulaştırılmıştır. Günümüzde farklı yayınevleri tarafından günümüz Türkçesiyle Küçük Şeyler adıyla yayımlanmaktadır. Eserin 1891 tarihli Matbaa-i Ebüzziya basımı nüshası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda yer almaktadır.

Diyorlar ki, Ruşen Eşref Ünaydın'ın 1918'de yayımladığı, röportaj ve mülakat türündeki yazılarından oluşan eseridir. Röportaj türünün Türk edebiyatındaki ilk ve en önemli eserlerinden biridir. Kitaptaki röportajlar ilk olarak Türk Yurdu dergisi ile Vakit gazetesinde yayımlanmıştır.