Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Eski Türkçe (𐰆𐰺𐰴𐰣∶𐰖𐰔𐱃𐰞𐰺𐰃) olan, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile II. Köktürk Kağanlığı döneminde Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Birçok kişi ilk Türkçe yapıt olarak bilse de ilk Türkçe yapıt Çoyr Yazıtıdır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.
Elegeş Yazıtları ya da Elegest Yazıtı, MS 650'li yıllarda dikilmiş ve Elegest Irmağı vadisinde bulunmuş olan bir Göktürk yazıtıdır. Orhun Yazıtları’ndan yaklaşık 100-150 yıl önce yazılmışlardır.
Orhun, Göktürk ya da Köktürk alfabesi, Göktürkler ve diğer erken dönem Türk kağanlıkları tarafından kullanılmış, Türk dillerinin yazılması için kullanılmış ilk yazı sistemlerinden biridir. Alfabe, 4'ü ünlü olmak üzere 38 damga (harf) içermektedir.
Milliyetçilik ya da ulusçuluk, belirli bir milletin çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik fikir hareketi. Milliyetçilik, her ulusun kendisini dışarıdan gelecek olan müdahalelerden bağımsız olarak yönetmesi gerektiğini, ulusun bir yönetim için doğal ve ideal bir temel ve tek haklı politik güç kaynağı olduğunu savunmaktadır. Milliyetçilik, 19. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa'da, 20. yüzyıldan itibaren ise tüm dünyada egemen politik düşünce tarzı haline gelmiştir. Bu dönemde dünya politik haritası milliyetçilik ilkelerine göre biçimlendirilmiştir. Günümüzde Anglosakson kültürüne bağlı toplumlarda ve Avrupa Birliği düşüncesini savunan çevrelerde olumsuz bir anlam yüklenmiştir.
Osmanlıcılık veya Osmanlı milliyetçiliği, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün ulusları ve unsurları Osmanlılık ruhu içinde birleştirmeyi amaçlamış bir ideolojiydi. Tanzimat, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Şerifi'nin okunmasıyla başlayan modernleşme ve yenileşme döneminin adıdır. Sözcük anlamı "düzenlemeler, reformlar" demektir. Diğer dillerde genellikle "Osmanlı Reformu" deyimi kullanılmaktadır.
Kül Tigin veya Köl Tigin, d. 684 - ö. 27 Şubat 731), İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nı ağabeyi Bilge Kağan ile birlikte yöneten devlet başkanıdır. Kül Tigin, devletin askerî kanadını yönetiyordu.
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.
Orhun Vadisi Moğolistan’ın göbeğinde, başkent Ulan Batur’dan 370 km uzaklıkta Orhun Nehrinin etrafında bulunmaktadır. Orhun Vadisi 2004 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. Orhun Vadisinin tarih açısından büyük önemi vardır. Uygur Kağanlığı ve bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluğu olan Moğol İmparatorluğu'nun başkentleri Orhun Vadisi’ndedir. Bu yüzden Orhun Vadisi Hun İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığı, Uygur Kağanlığı ve Moğol İmparatorluğu’na ait arkeolojik kalıntılar, eski kent ve yerleşim merkezlerinin enkazları, yazılı ve dikil taşlar, mezarlar ve Budist tapınaklarının bulunduğu, çok sayıda tarihi bilgi içeren kültürel bir miras olarak kabul edilmektedir.
Etnik grup veya etnisite, kendilerini diğer gruplardan ayıran ortak nitelikler temelinde birbirleriyle özdeşleşen bir grup insandır. Bu nitelikler, ikamet ettikleri alanda ortak gelenekler, soy, dil, tarih, toplum, kültür, ulus, din, fiziksel farklılıklar veya sosyal özellikleri içerebilir.
Kül Tigin Yazıtı veya Kül Tigin Kitabesi, Bilge Kağan'ın kardeşi, İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı'nın yöneticisi Kül Tigin'in ölümü üzerine MS 732'de Orhun Vadisinde diktirilmiş yazıt.
Ulus ya da Millet çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Milleti etnik gruptan ayıran şey, daha politik olmasıdır. Etnik milliyetçiler milleti etnisite ile aynı anlamda kullanırlarken, sivil milliyetçiler ise milleti anayasal bir şekilde kullanırlar, kültürel milliyetçiler ise milletin tanımını gelenek ve görenekle belirlerler.
İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı, Çin egemenliğine giren Göktürkler Kutluk Kağan zamanında yeniden bağımsızlığına kavuştu. Bu yüzden bu devlete "Kutluk Devleti" de denir.
Osmanlı toplumu, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşamış halkların bütününü ifade eder. Toplum, Müslüman ve Müslüman olmayan (gayrimüslim) milletlerden oluşuyordu. Gayrimüslimler, "cizye" vergisi ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tâbi değildi. Müslüman toplumun yaşantısı şeriat ile şekillenirken, farklı milletlerin din ve örflerine göre mahalli yaşam tarzlarını koruma imkânı da vardı. Toplumu "yönetenler" ve "yönetilenler" olarak, art zamanlı şekilde, iki sınıfa ayırmak mümkündür. Sınıflar arası geçiş yasak değildir, ancak sınırlı tutulmuştur.
Kul, dinlere göre Tanrı veya Tanrılara ibadet, sorumluluk ve sadakat ile yükümlü olan canlı.
Tang Hanedanı'nın ordusunun önemli bir bölümü, Çin kaynaklarında "Tujue" olarak adlandırılan Türk savaşçılardan oluşmuştur. Kuzey Çin'deki Tang elitleri Türk kültürüne aşinaydır. Bu durum, Türk savaşçılarının Tang ordusuna katkı sağlamasında önemli bir etmendir. Tang İmparatoru Li Shimin, "Kutsal Kağan" unvanını benimsemiş ve devletini kozmopolit bir kültürün üzerine inşa etmiştir. Li, düzenli olarak askeri kadrolar ihdas etmiş ve Türk kökenlilerin ordu içerisinde istihdam edilmesini desteklemiştir.
İnekler Gölü Savaşı, 682 yılında İkinci Göktürk Kağanlığı ile Dokuz Oğuzlar arasında yapılan savaştır.
On-ok uruğu, Batı Göktürk Kağanlığı'nın batısında yaşayan Türk boylarına verilen addır. Anlamı "on şadlık"tır. Batı Göktürklerin İli Nehri Antlaşması ile ikiye bölünmesinden sonra On-ok, İli Nehri'nin batısının yönetimini ele geçirmiştir. On-ok, Çin kaynaklarında Nu-Şibi olarak geçer. Bu kavram Çin kaynaklarında 651'de kullanılmaya başlanmış, 766'dan sonra ise kaybolmuştur. Aynı zamanda Tonyukuk Yazıtlarında da geçmektedir. Eski Türk Kağanlığı'nın devlet geleneğinde kağanlık yetkisi olan kut, Aşina ailesine ait, olduğu için On-oklar evlilik yoluyla kendi kağanlarını ilan etmişlerdir. Göktürklerin batısını yönetenlere yabgu, yabgunun eşine ise kağatun denilirdi. On-ok'un içerisindeki Ulug-ok adlı kol, bu unvanları kullanarak egemenliğini sağlamıştır. On-ok yapılanmasının Ulug-oklardan başka iki önemli oymağı daha vardır. Bunlar Türkeşler ve Sakla-bagalardır. Bu iki oymak daha sonra birleşerek Halaçları oluşturmuştur. Çumuhun ve Çuban oymakları da, On-Ok'a dâhil unsurlardandır.
Toy ya da kengeş, İslamiyet öncesinde Türk devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp ve tartışıldığı aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı yetkisini kullanan meclistir. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Türkçe kaynaklarda geçmeye başlayan kurultay kelimesi, toy yerine kullanılmaya başlanmış ve toy sadece yemekli eğlenceler için kullanılan bir kelime hâline gelmiştir.
Ongin Yazıtı veya Ongi Yazıtı, 1891 yılında Nikolay Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Yazıt, Vasili Radlof tarafından 1895 ve 1896'da üç estampaja dayanarak yayınlanmıştır. Moğolistan'daki Ongin Irmağı yakınlarında bulunduğu için bu adla anılan yazıt, bu ırmağın bir kolu olan Taramel'in yanında, Koşo Saydam Gölü'nün 160 km güneyindedir. Manitu Dağı dolaylarında bulunmakta bulunan bu yazıt Bilge İşbara Tamgan Tarkan adlı bir Türk beyi adına dikilmiştir. Yazıtta İlteriş Kağan ile Kapgan Kağan'ın adları geçmektedir. Yazıt, 8. yüzyılda dikilmiştir. Yazıt, Vasili Radlof ve Vilhelm Thomsen tarafından incelenmiştir. Yazıt üzerinde en çok ses getiren çalışma ise 1957 yılında Gerard Clauson yapmıştır. Türkiye'de ilk kez Hüseyin Namık Orkun tarafından yayınlanan yazıt, günümüzde Moğolistan'da Övörhangay Aymag'ın merkezinde Arvaiheer'deki müzede bulunmaktadır.
Eyüp Sultan Türbesi, İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde Eyüp Sultan Camii'nin dış avlusunda bulunan ve Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini barındıran türbe (1458). Tarihsel süreç içerisinde birçok bakım ve onarımdan geçerek günümüzdeki haline ulaşmıştı. Mimari olarak küfeki taşından yapılmadır, sekiz köşeli ve kubbeli bir yapıya sahiptir. I. Ahmed'in padişah olduğu yıllarda türbenin camiye bakan kısmı çinilerle kaplanmış aynı zamanda giriş yanına bronz şebekeli bir hacet penceresi eklenmiştir. İç mekân XVI. ve XIX. yy'den kalma farklı tarzdaki İznik ve Kütahya çinileriyle süslenmiştir. Çinilerin üst kısımlarından olmak üzere bir yazıt kuşağı bulunmaktadır. Orta kısımda bulunan ahşap sanduka III. Selim döneminde yapılan gümüş şebekeyle kaplıdır. II. Mahmud'un hediyesi olan (1819) atlastan yapılma sanduka örtüsünde ise hattat Rakım Efendi'nin yazmaları bulunmaktadır. Türbe içerisindeki levhalar Mustafa İzzet Efendi ve Celalettin Efendi gibi hattatlar dışında III. Ahmed ve II. Mahmud gibi padişahlara aittir. Türbenin çevresindeki hazirelerde tarihsel olarak birçok önemli kişinin kabri bulunmaktadır. Türbe aynı zamanda dini bayram ve özel günlerde aldığı yoğun ziyaretçileriyle Müslümanların önemli ziyaret noktalarından biridir.