İçeriğe atla

Türk Tarih Tezi

Türk Tarihinin Ana Hatları, 1931-1941 arasında liselerde okutulan tarih ders kitabı

Türk Tarih Tezi, 1930'lu yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk'ün teşvikiyle oluşturulan tarih yorumu. 1930 yılında yüz adet basılan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli eser Türk Tarih Tezi'nin bildirgesi sayılır.[1] Bu eser doğrultusunda hazırlanan ve 1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik ders kitabı da Türk Tarih Tezi'nin temel metinlerindendir. İslam ve Hristiyan çatışmasına dayalı Osmanlı tarihi tezine ve Türkler aleyhinde yazılan Batılı tarih tezlerine tepki olarak ortaya konmuştur.[2][3][4][5] Bilimsel çevrelerde Türk Tarih Tezi, siyasi gayeler taşıdığı, hayalci veya romantik milliyetçi yönlerinin olduğu savlarıyla eleştirilmiştir.[6]

Yazılma sebepleri

Mustafa Kemal, 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Profesörler kuruluna "Ulusal bağımsızlığımızı bilim alanında da tamamlama" görevi verdi. Türk Tarih Tezi, Osmanlı tarih yazımının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına ve Avrupa merkezli tarih yorumlarına karşı alternatif bir millî yorum geliştirilmesi amacıyla 1930'larda ortaya atılmıştır.[2][3][4] Atatürk Batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine millî bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu. On beşinci yüzyıldan beri, Batılı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya'daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla bir ırk aidiyetine (Sarı ırk, Brakifesal beyaz ırk vb.) oturtulmaya çalışılmıştı.[7][8][9] Bir Fransız okulunda öğrenci olan Afet İnan, Fransızca tarih kitaplarında Türklerin uygarlık yapıtlarına yer vermediğini ve Türklerden "ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim" olarak söz edildiğini Atatürk'e anlatır. Bununla birlikte, Atatürk'ün okuduğu bilinen[10] iki önemli tarih kitabında Türklere ciddi şekilde yer verilir. İlki, Joseph de Guignes tarafından 1756'da Paris'te yayınlanan 5 ciltlik Histoire générale des Huns, des Turcs, des Mogols, et des autres Tartares occidentaux[11] eseridir. İkincisi 1920 yılında H. G. Wells tarafından yayınlanmaya başlanan 1208 sayfalık Outline of History[12] adlı eserdir. Yazarın Atatürk tarafından benimsenen "dünya barışının kalıcı olması için düşünceleri" Nutuk'ta[13] adıyla beraber tekrar edilmektedir.

1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik tarih kitabının ön sözünde çalışmanın amacı açıklanmıştı.

"Bu yapıtın amacı, yüzyıllarca çok haksız iftiralara uğratılmış, ilk uygarlıkların kuruluşundaki hizmet ve emekleri yadsınmış Büyük Türk Ulusuna, tarihsel gerçeklere dayanan şerefli geçmişini hatırlatmaktır."

Türk Tarihinin Anahatları, Önsözünden, 1931

Cumhuriyet kurulana dek medreselerde Türk kimliği üzerinde durulmaksızın, sadece padişahların eski seferleri gerçeklerden uzak, abartılı bir hikâye biçiminde veriliyordu. 20. Yüzyıl başlarında dahi üniversitelerde modern ve bilimsel bir tarih öğretilmiyordu. Antropoloji, filoloji, arkeoloji ve benzeri bilimler tarih araştırmalarında kullanılmıyordu. 19. yüzyıl sonunda Orta Asya'da Orhun Yazıtları yabancı bilim adamları tarafından Türkçe olarak okunmuştu.[14][15]

Atatürk, Türk ulusunu odak alarak Türk tarihini araştırmak, bu şekilde Cumhuriyet'in temel amacı olan ulus-devlet yaratma sürecine tarihsel bir referans oluşturmak için tarih bilimcilerini teşvik etti. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişimindeki yeri ile ilgili araştırmalar yapılmasını sağlamak istiyordu.[16]

Ülkenin eski uygarlıklarını ortaya çıkarmak, bugünkü Türk halkıyla Türk kavimlerinin ilişkisini araştırmak, genel Türk tarihinin bilimsel tutarlılık ile yazılmasını sağlamak amaçlardan bazılarıdır.[14]

Yazılması

Atatürk Tarih konusuna çok önem verdiği için Türk Tarih Kurulunun kurulmasına öncülük etmişti. 1930 yılında Afet İnan, Tevfik Bıyıklıoğlu, Samih Rıfat, Yusuf Akçura, Reşit Galip, Hasan Cemil Çambel, Sadri Maksudi Arsal, Şemsettin Günaltay, Vasıf Çınar ve Yusuf Ziya Özer "Batılı yazarlar tarafından yazılmamış" Türk tarihini araştırmak için çalışmalara başladılar. 1930 yılında Türk Tarihinin Ana Hatları adlı 606 sayfalık eseri hazırladılar. 606 sayfalık bu çalışma sadece bir ön derlemeydi. Sadece 100 adet bastırılarak ülke çapında bilim adamlarına dağıtılarak incelettirildi. İlk derleme kitabı ilim adamlarınca incelendi, tartışıldı ve değerlendirmeler ve düzeltmeler yapıldı. 1931 yılında 87 sayfalık ikinci kitap Türk Tarihinin Ana Çizgileri-Giriş Bölümü hazırlandı. 4 ciltlik bu çalışma bu sefer 30,000 adet bastırıldı.[14][17] 4 ciltlik eser 1931-1941 döneminde liselerde tarih derslerinde okutuldu. 1935 yılında Atatürk; Afet İnan ve Hasan Cemil Çambel'e yeni bir araştırma programı dikte etti. Tarih konularında araştırma yapacak bilim adamlarının yetiştirilmesi amacıyla, 1935 yılında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. 1937 yılında İkinci Türk Tarih Kongresi toplandı. Bu kongreye yabancı bilim adamları da katıldılar.

Savunduğu tezler

Ön sözünden anlaşılacağı üzere dört ciltlik tarih, Türklerin uygarlığa katkılarını ortaya çıkarmayı açıklamak ister. Avrupa medeniyetinin göçler sonucu Asya'dan gelen insanlar tarafından oluşturulduğunu, Yunan bilim, sanat ve felsefesinin bütün pınarlarının da aslında Anadolu'da olduğunu savunur.[18]

Türk Tarih Tezi, beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezinden yola çıkmaktadır. Buna göre değişik çağlarda, çeşitli göç dalgaları halinde Orta Asya'dan dünyaya yayılan Türklerin de atası olan halklar, dünya medeniyetlerinin önemli bir kısmını kurmuştur.[18] Irklardan bahsederken belirli bir ırkın üstünlüğünü savunmaz. Göçler sonucu ırkların birbirlerine karıştığını anlatır.[19]

Türk Tarih Tezi'nde 19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyıl başlarında yapılmış araştırmalara dayanılarak millî bir tarih yorumu ortaya konmuştu. Tarihte yaşamış büyük medeniyetler kurmuş bazı kavimlerin Türk olduklarına dair kanıtlar ortaya sürülmüştü. Tarih öncesinde uygarlık izlerine rastlanmamış diyarlara medeniyetin, Türklerin de dünyaya yayılmış olduğu Orta Asya'dan yayıldığı fikri savunulmuştur.[18]

Türk Tarih Tezi'ne göre M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında Orta Asya'dan yurtlarını terk edip Akdeniz havzasına yayılan brakisefaller Türklerin atalarıdır. Dünya medeniyetinin başlangıcını Yunan medeniyetine bağlamak yanlıştır. Etiler (Hititler) Anadolu'da yaşamış Yunan medeniyetinden daha eski bir medeniyettir. Etrüskler'in İtalya'ya Anadolu'dan gitmiş oldukları kesindir. Orta Asya'dan yayılan göç dalgaları Avrupa'ya da yayılmış ve vahşet ortamı süren kıtaya sırasıyla cilalı taş, bakır, tunç ve demir çağı sanatlarını götürmüşlerdi. Bir Asya kavmi olan Keltler, göç yollarında önemli eserler bırakmışlardı. Ligürler, Kimriler ise Keltlerden önce Avrupa kıtasında Kırım ve Danimarka'ya kadar gitmişlerdi. M.Ö. 2000 yılına kadar Avrupa'da bakır aletler dahi bulamamışken, bu tarihte bronz aletler birdenbire çoğaldığı kazılarda tespit edilmişti. Bronz madeninin kaynağı kalay madeni Asya'da bol miktarda bulunurken Avrupa'da sadece ince bir damar halinde Fransa'da bulunmaktaydı.[18]

Mustafa Kemal Atatürk 1928-1930 yılları arasında Türk Tarih Tezi'nin oluşturulmasında tarihçilere önderlik etmiştir. Atatürk'ün, "Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir" sözü onun Anadolu'daki Türk varlığının Malazgirt Meydan Muharebesi'nden çok öncelere dayandığına olan inancını yansıtmaktadır.

Ortaya konulan bulgularda eski Orta Asya Türk tarzı yaşamın Anadolu'da da var olduğu ortaya çıkarılarak tarihi süreç içinde derinlemesine bir ortaklığa işaret ediliyor.[20]

Teze göre Türk devletleri

Atatürk Samsun'da coğrafya dersi sırasında. Haritadaki taralı alan tezde yer alan Türk devletlerinin kurulduğu coğrafyayı işaret etmektir.

Türk Tarih Tezi'ne göre tarihteki Türk devletleri şu şekildedir:[21]

  1. Orta Asya'da Türk-Hun İmparatorluğu.
  2. İdil-Tuna arasında İskit İmparatorluğu.
  3. Ural Dağları ve İdil Nehri arasında Batı Hun Devleti.
  4. Avrupa Türk-Hun İmparatorluğu ve Avar İmparatorluğu.
  5. Batı Türkeli ve Kuzey Afganistan'da Akhunlar Devleti.
  6. Orta Asya'da Gök Türk İmparatorluğu, Tukyu ve Kutluk Devleti.
  7. Karadeniz'in kuzeyinde Hazar, Bulgar ve başka isimde Türk devletleri.
  8. Gök Türk İmparatorluğu'ndan sonra, Orta Asya'da çeşitli isimlerde Türk devletleri.
  9. Aral Gölü güneyinde Samanoğulları Devleti.
  10. Aral Gölü'nden Hint'e kadar uzanan alanda Gazneliler Devleti.
  11. Sir Irmağı doğusunda Karahanlılar ve Karahitaylar Devleti.
  12. İran, Mezopotamya, Anadolu ve Suriye sahalarında Selçuklar Devleti.
  13. Harzem kıtasında ve bütün İran'da Harzemşahlar (Harizm) Devleti.
  14. Başkenti Semerkant olan Büyük Timur İmparatorluğu.
  15. Hindistan'da Babür İmparatorluğu.
  16. Asya, Avrupa ve Afrika'da Türk-Osmanlı İmparatorluğu.
  17. Türkiye Cumhuriyeti.

Tartışmalar ve tenkitler

Akademik eleştiriler

Atatürk'ün hazırlanmasına öncülük ettiği Türk Tarihinin Ana Hatları kitabının yazarlarından olan Fuad Köprülü, 1940 yılında yazdığı bir yazıda kendisinin de katkıda bulunduğu eseri, Avrupa tarihçiliğinin Türkler aleyhinde yazılmış temelsiz ve olumsuz düşüncelerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Romantik Nasyonalist bir tarih anlayışı olduğunu yazmıştır.[14]

Romantik milliyetçilik eleştirisi, Atatürk'ün yazılmasını teşvik ettiği tarih görüşünde, dünya uygarlık tarihinin kökenlerinin, sadece Hint-Avrupa lisanı konuşan topluluklara atfedilmesine Türkleri sarı ırk mensup barbarlar olarak gösterilmesine bir tepki olarak ortaya konmuştu. Dünyadaki bütün dillerin kökeninin Türk dilinin kökeni ile ortak olduğu görüşünde olduğu gibi Güneş Dil Teorisi'nde de dile getirilen, tepkisel ve romantik milliyetçi savları içinde barındırmaktaydı.

Türkçü bilim adamı Zeki Velidi Togan 1932 yılında, I. Türk Tarih Kongresinde, tıp doktoru Reşit Galip'in sunduğu bildirgeyi Orta Asya'nın tarihte bir iç deniz olduğu savı nedeniyle eleştirdi. Ardından Türkiye'yi terk ederek Almanya'ya gitti, 1939 yılında tekrar Türk Millî Eğitim Bakanı tarafından Türkiye'ye davet edilinceye kadar yurda dönmedi, akademik çalışmalarına Almanya ve Avusturya'da devam etti.

1990 yılları başında bazı yazarlar, Türk Tarih Tezi'nin, Türk tarihini yüceltmek amacıyla yazıldığını ve aşırılığa kaçıldığını, bilimsel tarafsızlıktan uzak resmî devlet ideolojisi olduğunu, Kürtleri görmezden geldiğini söyleyerek eleştirdiler.[22][23]

Turancıların eleştirileri

Turancı fikirlere sahip kişiler Türk Tarih Tezi'ni eleştirmiştir. Turancılara göre Türk Tarih Tezi gerçeklerden uzak ve gayri ilmidir. Çünkü Turancı görüşe göre Orta Asya, Türklerin anayurduydu. Orada yaşayan Türk halklarını esir ırkdaşları olarak kabul ettiler. Rıza Nur Türk Tarihi isimli eserinde Orta Asya'daki tutsak Türkleri kurtarma davasını anlatır. Rıza Nur'a göre Çin, İran ve Rusya'daki tutsak Türklerin kurtarılması gerekmekteydi. Turancılar o dönemde ırkların üstünde Türk ırkı kavramını benimsemişlerdi. Türklük kavramını savaş, savaşçı, alp kavramları üzerinde geliştirdiler. Türk Tarih Tezi'nde Turancı görüşün savunduğu değerlere itibar edilmez. Eski Anadolu medeniyetlerinin Türkler ile bağlarını araştırmaya çalışan romantik bir coşkunluk taşıyan Türk tarih savı, Turancılık akımının ileri gelenlerinden Nihal Atsız tarafından, ilmi gerçeklerden uzak olmakla eleştirilmiştir. Türk tarih savında Hititlerin, Sümerlerin, hatta Yunan medeniyetinin, Orta Asya'dan dünyaya yayılmış bir medeniyetin devamı olduğu izah edilmeye çalışılmıştı. Bu durumda doğal olarak dilleri de Türklerin eski dilleri ile ortak olmalıydı. Nihal Atsız, Türk tarih savını, gayri ilmi olması ve gerçeklerden uzak olması nedeniyle tenkit etmiştir, ona göre ve Türkler Orta Asyalı bir ırktır ve Anadolu medeniyetlerini Türkler ile bağdaştırma gayretleri yanlıştır.

Medeniyeti öne çıkaran Türk Tarih Tezi ırk temelini savunan Turancı görüşe ters düşmektedir. Türk Tarih Tezi'nde, millet tanımı, bir ırk aidiyetine dayandırılmaz, onun yerine medeniyetleri esas alır.[5][24] Atatürk Afet İnan'ın 1930 yılında hazırladığı Medeni Bilgiler isimli kitabındaki öne çıkan ırk aidiyetine olan atfı çıkararak millet tanımını bizzat Dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların siyasal ve toplumsal kuruluşu şeklinde düzeltir.

Türk Tarih Tezi'ne göre Anadolu, tarih boyunca göçler almış ancak hiç göç vermemiştir. Türkler de buraya gelen kavimlerdendir ve buradaki kültürler ve insan toplulukları ile karışmıştır. Aslında bu topraklarda geçmişte yaşamış kavimler, dünya medeniyetlerinin de membaıdır ve günümüz Anadolu Türk kültürü de antik medeniyetlerin bir devamıdır. Bu sebeple Türk ulusu Hititler, Urartular'ın eserlerinin doğal mirasçılarıdır.[14][25]

Kemalist Devrim'in tarih tezi içerisinde yer verilmemekle beraber Meksika büyükelçisi Tahsin Mayatepek'in Atatürk'e sunduğu Mayaların dili, kültürü ve tarihi ile ilgili raporların bazılarının bulunması üzerine, Atatürk'ün, Türk Tarih Tezi'nde dile getirilen göç hareketleri ve Kayıp Kıta Mu efsanesi arasında bir bağlantı olduğunu düşündüğü öne sürülmüştür.[26]

Türk Tarih Tezi'ne, ilmi dayanaktan yoksunluk ve milliyetçilik suçlamaları üzerine gelişen eleştirilerin abartılması, Türklerin tarihi ile ilgilenen araştırmacıların ilkel milliyetçilik ve kafatasçılık gibi suçlamaları göğüslemeyi göze almalarını gerektirmiştir.[27][17]

Tarihe katkıları

Bu çalışmanın, Türkiye'de tarih biliminin gelişimine katkıları da olmuştu. Anadolu medeniyetleri ile Türk tarihi arasında bağların araştırılmasını isteyen Atatürk'ün arkeolojik kazıları, tarihinin araştırılmasını teşvik etmesi, bu konuda bilim adamları yetiştirme gayretleri, tarih konusunda ciddi araştırmalar yapılmasına başlangıç dayanağı olmuştu.[16] Atatürk 1 Kasım 1936 yılında TBMM açılış konuşmasında Alacahöyük'te yapılan kazılarda bulunan eserlerin 5500 yıllık Türk tarihinin aydınlatılmasına ışık tutacağını açıklar. Bunun sonucunda Türk arkeologların yaptığı kazılardan elde edilen arkeolojik bulgular Hititler ile ilgili yeni bulguların ortaya çıkmasına, bilinenlerin yeniden yazılmasına neden oldu.[14] Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Çivi yazısı okuyabilen bilim adamları yetişti. Binlerce Hitit tableti okundu. Arkeoloji müzeleri açıldı.[28] Atatürk'ün bilime ilgisini fark eden A. Einstein, Nazilerin kovduğu bilim adamlarını Türkiye'ye yönlendirmiştir. Bunun sonucunda buraya gelip yaşayan kütüphaneciden profesörlere yüzlerce kişi Türk üniversitelerinin geliştirilmesi sürecine büyük katkılarda bulunmuşlardır.[29]

Dipnotlar

  1. ^ Baykal, Bekir Sitki (1971). "ATATÜRK VE TARIH*". Belleten. 35 (140): 531-540. ISSN 0041-4255. 7 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2024. 
  2. ^ a b Berkes, Niyazi (1975). Türk düşününde batı sorunu. Ankara: Bilgi. ISBN 9754949421. Batı tarihçiliği iki türlü bencilliğin etkisi altındadır. Biri Hristiyan bencilliği (Christo-centrizm), ırk bencilliği (ethno-centrizm). Batı tarihçiliğindeki bu iki bencilliğin en iyi göstergesi Türk'tür. Tüm nesnellik örtüleri Türke gelince hemen ortadan kalkar ve Hristiyan kültürüyle Avrupa ırkçılığı her yandan sırıtmaya başlar. Türkten ağzı burnu çarpılmadan söz eden batı tarihçisine rastlamak güçtür. Onun için bunlar, evrensel gerçeklerdir. Türk, batı tarihçiliğinin bilim efendiliği ölçülerinin dışında kalan bir şeydir. Batılı tarihçi bu konuda istediği gibi konuşabilir. 
  3. ^ a b Renan, Ernest. Histoire du peuple d'Israel; akt. Türk Tarihinin Ana Hatları. Kaynak Yayınları. Toprak altından çıkarılan bu eski ve yüksek Babil uygarlığını; Türkler, Finuvalar ve Macarlar gibi şimdiye kadar yakıp yıkmaktan başka marifet göstermemiş ve kendilerine özgü bir uygarlık yaratmamış ırklar nasıl yapmış olabilirler? Eğer bize Samilerden ve Arilerden önceki uygarlıkların en güçlü ve en değerlisini kuran uygarlıkların Türkler, Finovalar, Macarlar olduğunu kanıtlarla ifade ve ispat olunursa inanırız. Ancak bu kanıtların, onu kabul etmenin doğuracağı fecaat kadar güçlü olması gerekir. 
  4. ^ a b Tarih I (Atatürk'ün sağlığında Liselerde okutulan tarih kitabı). Ankara: Tıpkıbasım (2000): Kaynak Yayınları. 1935. Önsöz:
    Son yıllara gelinceye dek "Türk Tarihi" ülkemizde en az incelenmiş konulardan biri halindeydi. Bin yıldan fazla süren İslamlık-Hristiyanlık davalarının doğurduğu düşmanlık duygusuyla tutucu tarihçiler, bu davalarda yüzyıllarca İslamlığın öncülüğünü yapan Türklerin tarihini, kan, ateş maceralarından ibaret gibi göstermek için savaştılar. Türk ve İslam tarihçileri de Türklüğü ve Türk uygarlığını da İslam ve İslam uygarlığı ile kaynaştırdılar; İslamdan önceki binlerce yıla ait devreleri unutturmayı, ümmetçilik siyasetinin gereği ve din gayretinin ödevi bildiler.
     
  5. ^ a b Dilaçar, Agop (1969). Atatürk'e saygı. Ankara: Ankara Üniversitesi (TTK). Atatürk'ün tarih anlayışı şovenist bir tarih anlayışı değildi. O, Batılıların Türklere karşı söyledikleri barbarlık tarihi yakıştırmasını şiddetle reddeder Türklerin medeniyetler kurmuş büyük bir ulus olduğunu kanıtlar. Türk Tarih Tezi budur. Bir ırkın öbür ırktan üstün olduğu iddiasında değildir. Kendini büyük görme hastalığı değildir. Ulusal kimliğine sahip olma, başka uluslardan kendini küçük görmeme ve kendini bulma anlayışıdır. Diğer bir deyimle Türk milletinin diğer milletlerden aşağı olmadığını tarih boyunca medeniyetler kurmuş bir ulus olduğunu ortaya koyan bir tarih anlayışıdır. 
  6. ^ "Ceren Arkman, 'The Launching of the Turkish Thesis of History: A Close Textual Analysis (PDF dosyası)" (PDF). 6 Mart 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ocak 2009. 
  7. ^ An Essay on the Inequality of the Human Races (1855), Arthur de Gobineau
  8. ^ Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin yıl. AD. ISBN 975-506-018-9. Sibirya'da zamanında Karasuk diye anılan (M.Ö. 1200-700) ve Yukarı Yenisey kıyısında bulunan Minusinsk bölgesinde yapılan kazılarda çıkan brakisefal kafataslarında düzenli bir artış görülmüştür. Bu, büyük bir olasılıkla Ön-Türklerin sonraki devirlerde buraya yerleşmesinden kaynaklanmaktadır. Tagar çağındaysa (M.Ö. 700-300) aynı durum Altay bölgesinde meydana gelmiştir. Ve nihayet M.Ö. 300 yılından sonra Güney Sibirya ile Altay sıradağlarının güneyinde brakisefallerde artış meydana gelmiştir. Dolayısıyla Türklerin o güne kadar hep kuzeyde kalan atalarının miladın başlarında, önceleri yavaş yavaş, daha sonralarıysa birden kopup gelerek Balkaş Bozkırları ile Tien-Şan Dağlarının kuzey bölgelerine kadar eriştiklerini söyliyebiliriz. 
  9. ^ Bernal, Martin. Kara Atena Eski Yunanistan Uydurmacası Nasıl İmal Edildi? 1785-1985. Kaynak Yayınları. ISBN 975-343-228-3. Tarihçi Martin Bernal, 1987 yılında yazdığı Kara Athena isimli kitabında, Yunan Uygarlığının dünya medeniyetlerinin başlangıcı olarak anlatıldığı Batılı tarih tezini eleştirdi ve medeniyetin başlangıcına yerleştirilen Yunan medeniyetinin, 17. asır ırkçı Avrupalı tarihçilerin bir uydurmacası olduğunu yazar
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 28 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2016. 
  11. ^ Histoire générale des Huns, des Turcs, des Mogols, et des autres Tartares occidentaux
  12. ^ Outline of History eserinin özeti 28 Şubat 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ve aslı 2 Şubat 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  13. ^ Nutuk 1 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  14. ^ a b c d e f Avcıoğlu, Doğan (1978). Türklerin tarihi, birinci cilt. Ankara: Tekin. 
  15. ^ E.Z. Karal, Atatürk ve Devrim
  16. ^ a b Çığ, Muazzez İlmiye (2002). Ortadoğu Uygarlık Mirası-1. İstanbul, Türkiye: Kaynak Yayınları. ISBN 978-975-343-352-5. Osmanlı devleti zamanında eski Türk tarihi ve dilleri ile ilgili ülkemizde hiçbir araştırma yoktu. Batı'da yazılmış tarih kitaplarında Türkleri küçük düşürücü sözler vardı. Bir taraftan bunları çürütmek, diğer taraftan da Türk gençliğine atalarının ve bugün üstünde yaşadıkları toprağın tarihini ve kültürünü öğreterek, araştırtarak Türk ruhunu canlandırmak istedi. Fakat bu çalışmalar için kaynak gerekti. Bunlardan en eskisi olan Sümer ve Hitit dillerine ait belgeler müzelerimizde ve arşivlerimizde vardı. Fakat asıl kaynaklar Türklerle ilişkileri olan Çin, Hint, Arap, Rus, Macar, Latin, Yunan dillerinde yazılmış kitaplar ve belgelerdi. Onlardan yaralanmak için o dilleri ve kültürleri bilen uzmanlar yetiştirilmeliydi. Ayrıca bu araştırmalara arkeoloji, antropoloji, tarih ve coğrafya da yardımcı olacaktı 
  17. ^ a b Aydoğan, Metin (2006). Türk Uygarlığı. Umay. ISBN 975-8913-17-4. 
  18. ^ a b c d Türk Tarihinin Ana Hatları: Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri (1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan temel eser), İstanbul, Kaynak Yayınları, 1996, ISBN 975-343-118-X
  19. ^ Türk Tarihinin Ana Hatları, Alıntı: Irk: Göç meselesinde gördüğümüz gibi ilk ırklar zamanla birbirleriyle çok karışmış, yeni yeni birtakım karma ırklar vücuda gelmiştir. Bununla beraber, bütün canlılar aleminde olduğu gibi insan zümreleri arasında karışme ve birleşmeler ne kadar kuvvetli olursa olsun aynı iklimin daima aynı vasıfları meydana çıkarmaktaki tesiri belli başlı bazı ırkî grupların,...
  20. ^ "Altay'dan Ankara'ya Damgaların Göçü". 2 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ekim 2015. 
  21. ^ Türk Tarih Tetkik Cemiyeti, Tarih I Tarihtenevelki Zamanlar ve Eski Zamanlar, Kaynak Yayınları, İstanbul, Ekim 2000, s. 39-40.
  22. ^ Paradigmanın İflası, Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş, Fikret Başkaya, 1991, ISBN 975-8449-16-8
  23. ^ Türk Tarih Tezi, Güneş-Dil Teorisi ve Kürt Sorunu, İsmail Beşikçi, 1991
  24. ^ Türk Tarihinin Ana Hatları, Alıntı: Irklar arasında görülen farkların tarih açısından önemi bugün pek azdır. Kafatası biçimi ırkların ırkların sınıflandırılmasında kullanılırsa da toplumsal hiçbir anlamı yoktur.
  25. ^ İslam Ansiklopedisi Cilt II, s. 609
  26. ^ Sinan Meydan, Atatürk ve Kayıp Kıta Mu, ISBN 975-10-2800-6
  27. ^ Göktürk Devleti'nin 1450. Kuruluş Yıldönümü - Sempozyum Bildirileri, Yayına hazırlayan: Yücel Hacaloğlu, Yeni Avrasya Yayınları / Eylül 2001 Ankara - sayfa 23-37.
    Alıntı: Bu, çok yeni bir belge, üzerinde runik harfler olan bir altın para belki. Bazılarına göre Hun devrine bazılarına göre de VIII-IX. yüzyıllara ait. Sergey Grigoriyeviç Klyaş-tornıy, runik harfli yazıtı ang (e) b(e)g şeklinde Türkçe olarak okudu. Eğer bu para Göktürklerden daha eski devreye ait, Hun devrine ait bir para ise, üzerinde Türk harfleri ile Türkçe kullanılmış. Bu bizim için son derece yenidir son derece mühimdir. Eğer bunu Osman Fıkri Sertkaya söylerse, siz Osman Fikri Sertkaya'ya Türkçü, nasyonalist, faşist diyebilirsiniz. Ama, bunu tanınmış bir Rus alimi olan Sergey Grigoriyeviç Klyaş-tornıy söylerse, o ilim adamına Türkçü, nasyonalist, faşist diyemezsiniz, ona ilim adamı dersiniz. Bu bakımdan bir Rus aliminin bunu ortaya koyması, bizim milletimizin abece-sinin, yazısının tarihî devrelere aidiyetini göstermesi bakımından Türk tarihinde bir yeniliktir.
  28. ^ Bilim ve Ütopya Dergisi, Sayı 175, Atatürk ile arkeoloji ve çivi yazılı bilimlerin başlaması
  29. ^ "A. Einstein Mektubu ve Türkiye'ye gelen Bilim Adamları". 21 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ekim 2015. 

Kaynakça

  • Türk Tarihinin Ana Hatları: Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri (1931-1941 yılları arasında liselerde okutulan temel eser), İstanbul, Kaynak Yayınları, 1996, ISBN 975-343-118-X.
  • Copeaux, Etienne, Türk Tarih Tezinden Türk-İslam Sentezine, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, 2000, ISBN 975-05-0451-8
  • Şenoğlu, Kemal, Mayatepek Raporları Türk Tarih Tezi ve MU Kıtası, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2006
  • Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, Birinci kitap, Tekin yayınevi, ISBN 975-478-020-X
  • Niyazi Berkes, Türk düşününde batı sorunu, Bilgi, ISBN 9754949421.
  • Atatürk, Bilim ve Üniversite, Metin Özata, Tübitak, ISBN 975-403-401-X

İç bağlantılar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Turancılık</span> Ural-Altay kökenli halkları birleştirmeyi hedefleyen pan-milliyetçi

Turancılık veya Pan-Turanizm, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. İlk olarak Macarlar, Finler, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri ile beraber Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi olarak ortaya çıkmıştır. Türkçü ve Turancı olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları isimli eserinde Turancılığın; Macarları, Moğolları, Tunguzları, Finuvaları içine alan bir kavimler karması olmadığı görüşünü belirterek Turancılığı Türk halkları ile sınırlandırmış ve Türkçülük ile aynı anlamda kullanmıştır. Turancılık bugünkü Türkî devletlerde bu şekilde benimsense de esas olarak Fin tarihçi Matthias Alexander Castrén tarafından Ural-Altay kavimlerinin birliğini sağlamak amaçlı ortaya atılmış bir görüştür.

<span class="mw-page-title-main">Etrüskler</span> Antik İtalyada Roma öncesi uygarlık

Etrüskler, İtalya'nın Tiber ile Arno nehirleri arasında yer alan Etruria bölgesinde yaşamış ve MÖ 6. yüzyıla dek varlığını sürdürmüş bir halk olup Antik Romalılar tarafından Etrusci veya Tusci adlarıyla tanımlanmışken Yunanlar Tyrrhen, Tyrsen diye tanımlamıştır. Kendilerine Rasena diyen Etrüsk halkının bir kısmı ve kültürü zamanla Roma İmparatorluğu içinde erimiştir. Etrüskler İtalya'da dönemlerindeki diğer kavimlerden çok daha ileri bir uygarlık düzeyindeydiler. Roma uygarlığının, Etrüsk mitolojisindeki ilahlardan, hukukundan yol yapım tekniklerine kadar, kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk uygarlığından almış olduğu günümüzde saptanmış durumdadır. Etrüskler'in dini, Ciceronun değindiği gibi, vahyedilmiş bir dindi ve 12'li sistemi baz alan bir inisiyatik örgütlenmeleri vardı.

<span class="mw-page-title-main">Türk Tarih Kurumu</span> Devlet kurumu

Türk Tarih Kurumu, Türk tarihinin ilk kaynaklardan araştırılması amacı ile Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifi sonucu 15 Nisan 1931'de kurulmuş bir araştırma kurumudur. 664 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türk Tarih Kurumu ayrı bir kamu tüzel kişiliğe sahip olup 1983 yılında kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun denetim ve gözetimine bağlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kafatası ölçümü</span> insan kafatası ölçümü

Kafatası ölçümü, kafatası kemiklerinin uzunluklarının ölçümüne dayanan teknik.

Güneş Dil Teorisi, Türkçenin dünya tarihindeki ilk dillerden biri olduğunu savunan sözdebilimsel ve sözdedilbilimsel bir teoridir. Teori, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklendi ve bizzat geliştirildi, ancak dilbilimciler tarafından kabul görmedi ve kısa sürede önemini yitirdi. Terimin kökeni, "dili Güneşe saygı göstermek için yarattığı varsayılan Güneş'e tapan Orta Asyalılardı".

<span class="mw-page-title-main">Metin And</span>

Metin And, Türk bilim insanı, akademisyen, yazar.

Kâzım Mirşan, inşaat mühendisi ve Türk tarihi, özellikle ön Türkler ile ilgili araştırmaları ile tanınan araştırmacı.

<span class="mw-page-title-main">Türkçülük</span> Türk ulusunun kültürel-politik birliğini ve yükselmesini amaçlayan düşünce

Türkçülük, Türkizm veya Pan-Türkizm, tüm Türk halkının kültürel ve politik birliğini ve yükselmesini amaçlayan; 1880'lerde Osmanlı İmparatorluğu'nda ve o zamanlar Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan Azerbaycan'da yaşayan Türk aydınlarının başlattığı harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Atatürk İlkeleri</span> Atatürkün politikalarını belirleyen altı ilke

Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün yürürlüğe koyduğu, döneminin pragmatik politikalarını belirlemiş altı ilkedir. "Altı Ok" denilen altı ilkeye ilk olarak 1931'de "Kemalizm" adı verildi ve Atatürk'ün Dil Devrimi sürecinde, 1935'te Arapça Kemal adını 1937'ye dek kullanacağı Eski Türkçe Kamâl adıyla değiştirmesini takiben 13 Mayıs 1935'te "Kamâlizm" adıyla ülkenin kurucu ve tek partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin program ilkeleri olarak benimsendi. Daha sonra, 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye'nin ulusal ideolojisi hâline geldi.

<span class="mw-page-title-main">Jean-Paul Roux</span> Fransız tarihçi (1925-2009)

Jean-Paul Roux, Fransız oryantalist ve Türkolog.

<span class="mw-page-title-main">Atatürk milliyetçiliği</span> Atatürkün milliyetçilik anlayışı

Atatürk milliyetçiliği, Atatürk'ün millet tanımından yola çıkarak Kemalizm'in milliyetçilik ilkesini oluşturur. Atatürk'e göre millet, geçmişte bir arada yaşamış, bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama inancında ve kararında olan, aynı vatana sahip, aralarında ortak dil, kültür, ahlak ve siyasi birlik olan insanlar topluluğudur. Atatürk'ün tanımladığı milliyetçilik; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını vatandaşlık ve üst kimlik değerlerine dayandıran sivil milliyetçi bir vatanperverlik anlayışıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türkler</span> Türkî etnik grup

Türkler, çoğunlukla Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu'nun eski topraklarında yaşayan bir Türk halkıdır.

Hasan Tahsin Mayatepek, Türk diplomat. Soyadının Mayatepek olmasının nedeni, Maya dilinde tepe sözcüğünün "tepek" olmasından ileri gelir. Diplomat ve iş insanı Osman Mayatepek torunlarındandır.

Prof. Dr. Sevda Şener, Türk yazar, dramaturg, akademisyen.

Enver Ziya Karal, Türk akademisyen, tarihçi, üniversite idarecisi ve siyasetçi.

Türk Tarihinin Ana Hatları, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde hazırlanan ve 1930 yılı sonlarında yayımlanan tarih kitabıdır. 1931-1941 yılları arasında liselerde ders kitabı olarak okutuldu. 1939 yılında ise Şemsettin Günaltay'ın hazırladığı cilt okutuldu. 1942 yılında müfredattan kalktı ve yerine Mansel, Baysun ve Karal'ın hazırladığı üç ciltlik eser okutulmaya başlandı.

<span class="mw-page-title-main">Türk milliyetçiliği</span> Türk halkını ulusal veya etnik tanımlarla yücelten ve teşvik eden bir siyasi ideoloji

Türk milliyetçiliği, ulusal veya etnik tanımlarla Türk milletinin ilerlemesini, gelişmesini amaçlayan siyasi bir görüştür. Türkçülük ile aynı olmayıp, içinde Türkçülük dahil olmak üzere çeşitli Türk milliyetçisi ideolojileri barındırır.

<span class="mw-page-title-main">Mayalar</span> Orta Amerikada bulunan yerli halk.

Mayalar ya da Maya halkları, Mezoamerika'da Maya uygarlığını kuran atalarının topraklarında, günümüzdeki Guatemala, Güney Meksika ve Yukatan Yarımadası, Belize, El Salvador ve Batı Honduras'ta yaşayan ve 7 milyon nüfusa sahip olan Orta Amerika'nın en tanınmış yerli Kızılderili halkıdır. Konuştukları anadil Maya dillerine giren dil ve lehçeler olsa da İspanyolca ve İngilizce (Belize) gibi sömürge dilleri de kullanılır.

Ersin Özarslan,, Türk akademisyen yazar.

<span class="mw-page-title-main">Etrüsklerin kökeni</span> Antik İtalyan uygarlığına ilişkin teoriler

Etrüsklerin kökeni, İtalya Yarımadasında ortaya çıkan Etrüsk kavminin hangi bölgeden göç ettiği ve etnik kökeninin hangi antik topluluklara dayandığıyla ilgili araştırmaları içerir. Bilim insanları görüş birliğine varamamışlardır. Etrüsklerin çağdaşı tarihçiler tarafından ortaya konulmuş kaynaklara dayanarak; Etrüsklerin İtalya Yarımadası'ndaki yerli arkeolojik kültürlerden türediği, bölgeye Lidya (Herodot) veya Teselya'dan göçmüş olmaları ve Alpler'in kuzeyinde yaşamış Retsiyalılara dayandıkları öne sürülmüştür.