İçeriğe atla

Türk Boğazları krizi

Türk Boğazları krizi
Soğuk Savaş & Boğazlar Sorunu

İstanbul ve Çanakkale boğazları
TarihDüşük seviye:
20 Temmuz 1936 – 6 Ağustos 1946
(10 yıl, 2 hafta ve 3 gün)
Yüksek seviye:
7 Ağustos 1946 – 30 Mayıs 1953
(6 yıl, 9 ay, 3 hafta ve 2 gün)[1]
Bölge
SonuçStatus quo ante bellum
Sovyetler Birliği Türk boğazlarının statüsünün değiştirilmesi taleplerini geri çekti.
Taraflar
Türkiye Türkiye
Amerika Birleşik Devletleri ABD
Sovyetler Birliği Sovyetler Birliği
Komutanlar ve liderler
Türkiye İsmet İnönü
Türkiye Adnan Menderes
Amerika Birleşik Devletleri Harry Truman
Amerika Birleşik Devletleri Dwight D. Eisenhower
Sovyetler Birliği Josef Stalin
Sovyetler Birliği Vyaçeslav Molotov
Güçler
Amerika Birleşik Devletleri Bilinmeyen sayıda ABD Deniz Kuvvetleri danışmanıSovyetler Birliği Çeşitli savaş gemileri
Belirsiz miktar kara kuvvetleri

Türk Boğazları krizi, Soğuk Savaş sırasında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki kısa süreli bölgesel krizdir. Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar tarafsızlığını korumayı başarmıştı. Sovyet hükûmeti tarafından Türk hükûmetine, Rus nakliye gemilerinin Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Türk Boğazları'ndan serbestçe geçebilmesi için baskı yapılmaya başlandı. Türk hükûmetinin, Sovyetler Birliği'nin taleplerini kesin bir dille reddetmesi, bölgedeki tansiyonu arttırarak, krizi bir güç gösterisine dönüştürdü. Bu olay, daha sonra Truman Doktrini'nin ortaya çıkmasına belirleyici bir faktör olarak hizmet etti.[2] Bu kriz Türkiye'nin yüzünü tamamen Batı'ya, yani Amerika Birleşik Devletleri ve NATO'ya döndürmesine neden oldu. Bu tarz olaylar Türkiye'nin günümüzde dünya üzerindeki gücünü pekiştirdi.

Arka plan

Boğazların önemi

Bu iki boğaz, Karadeniz ve Akdeniz'i birbirine bağlamaktadır ve başta Türkiye olmak üzere, Karadeniz'e kıyısı olan Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan gibi Varşova Paktı ülkeleri için çok büyük öneme sahipti.[3] Türk boğazları, askerî strateji bakımından da çok önemli bir yere sahipti. Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin donanmaları için diğer denizlere çıkışın tek yolu bu boğazlardı.

Siyasi arka plan

Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki bu krizin temelleri, II. Dünya Savaşı öncesine ve savaşların olduğu döneme dayanır. 1930'ların son yarısına kadar Türk-Rus ilişkileri sıcak ve biraz kardeşçe idi. İki taraf, aralarında imzaladıkları Moskova Antlaşması ile birbirleriyle iş birliği sözü vermişlerdi.[4]

1936'da Türkiye, Sovyetler Birliği, Romanya, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Birleşik Krallık ve Yugoslavya'nın imzaladığı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar üzerindeki askerî ve siyasi hakları düzenleme yetkisi Türkiye'ye bırakıldı.[5] Bu sözleşme, boğazlarla ilgili yapılan son görüşme oldu. Önceki antlaşmalar ve konferanslar, 19. ve 20. yüzyıllarda boğazların açıklığını esas almıştı. Sorun, Faşist İtalya'nın ve yayılmacı politikalarının yükselmesi ve Bulgaristan'ın boğazların Türkiye tarafından silahlandırılmasından endişe etmesi nedeniyle tekrar nüksetmişti.[6] 20 Temmuz 1936 tarihinde anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye'ye boğazları silahlandırmasına ve düzenlemesine izin verildi. Antlaşmaya göre Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin gemileri Türkiye'den izin almak zorundaydı.[7] Josef Stalin, 1936 konvansiyonunun değiştirilmesi için uluslararası kamuoyuna baskı yapmaktaydı ve 1939'da boğazların Türkiye ve Sovyetler Birliği tarafından ortaklaşa kontrolünü teklif etti. Sovyetler Birliği'nin, Nazi Almanyası ile Molotov-Ribbentrop Paktı'nın imzalanması üzerine, Sovyet Dışişleri bakanı Vyaçeslav Molotov zorla boğazları kontrol altına almak ve onların yakınında bir askerî üs kurmak için ülkesinin isteği konusunda Alman meslektaşını bilgilendirdi.[8]

Türkiye ile sınır anlaşmazlıkları

Sovyetlerin Türkiye üzerindeki toprak iddiaları.

Sovyetler Birliği, Doğu Anadolu Bölgesi'nde Türkiye-Sovyetler Birliği sınırının Gürcistan SSC ve Ermenistan SSC lehine değiştirilmesini talep etti. Sovyet Başbakan Yardımcısı Lavrenti Beriya Gürcistan'ın güneybatısındaki Türk topraklarının Osmanlı döneminde Türkler tarafından Gürcülerden çalındığını iddia etti ve bu Stalin'in kulağına gitti. Beria'nın sözde teorisi Türk tarafından kabul edilecek olsaydı, Karadeniz ve Orta Doğu üzerinde Sovyet etkisi artacak ve süreç içinde ikinci bölgedeki Britanya İmparatorluğu'nun etkisini azaltacaktı.[9] Bu iddia, Mayıs 1953'te Boğazlar rejimi üzerindeki Sovyet şartları ile birlikte geri çekildi.[10]

Kriz

Kızışma

Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası'nı kesin olarak yenince, 1945 ve 1946 yılında konuyu tekrar gündeme getirdi. 1946 yılı boyunca, Türk ve Amerikalı diplomatlar konuyla ilgili sık sık görüşmeler yaptı. Sovyetler Birliği, savaş sırasında Karadeniz'deki Sovyet Donanması'na ait gemilerin boğazlardan geçmesini istediyse de Türkiye buna izin vermeyince gerginlik daha da büyüdü. 6 Nisan 1946'da Amerikan savaş gemisi USS Missouri'nin Türkiye ziyareti Sovyetleri daha da kızdırdı. Gemi, Türkiye'nin ABD büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün'ün cenazesini Türkiye'ye getirmişti. Fakat Sovyetler geminin gelişinin tesadüfi olmadığını iddia ettiler. Geminin bölgeye gelmesi sürpriz olmamasına rağmen Sovyetler Birliği'nin ABD büyükelçisi Nikolay Vasileviç Novikov, Missouri'nin boğazlara gelmesinin "Sovyetler Birliği'ne karşı bir askeri-politik bir gösteri" olduğunu ve bu durumun Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin açıkça ihlali olduğunu Amerikalı yetkililere bildirdi.[11]

Sovyet görüşü

Sovyetler Birliğinin lideri Josef Stalin, ABD'nin yeni atanmış Moskova Büyükelçisi Walter Bedell Smith'e [en] Boğazlar hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır:[12]

Başkan Truman'a da söylediğim gibi Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye saldırmak gibi bir niyeti yok. Ancak Türkiye zayıf ve Türkiye'nin koruyamaması durumunda Boğazlar'ın yabancı kontrolüne girmesinden Sovyetler Birliği rahatsızlık duymaktadır. Türkiye'deki hükümet bize dostça davranmamaktadır. Bu nedenle Sovyetler Birliği, Çanakkale Boğazı'nda bir üs talep etmiştir. Bu bizim kendi güvenliğimiz meselesidir.

—Joseph Stalin, ABD'nin yeni büyükelçisi Walter Bedell Smith ile arasındaki konuşma (Nisan 1946)

Sovyet Dışişleri Komiserliği 7 Ağustos 1946 tarihinde, Türk Dışişleri Bakanlığı'na Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin yenilenmesi durumu için Sovyetlerin taleplerini içeren bir nota gönderdi. Bu notada şu talepler yer aldı:[12]

1) Ticaret gemilerine her zaman açık olması,

2) Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin silahlı kuvvetlerinin gemilerine her zaman açık olması

3) Özel durumlar haricinde Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerine kapalı olması

4) Türkiye ve diğer Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin kontrolünde olması

5) Sovyetler Birliği ve Türkiye tarafından ortak olarak savunulması

Kars ve Ardahan'a dair herhangi bir talep yer almadı.[12]

Sovyetler, bununla İtalyan ve Alman savaş gemilerinin boğazlardan çatışma olmaksızın geçebildiğine göndermede bulunmaktaydı. (Türkiye, 23 Şubat 1945'te Almanya'ya savaş ilan etti ve Türk kuvvetleri boğazlardaki Alman gemilerine el koydu.) Sovyetler, notada ayrıca Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni yeniden düzenleyen bir uluslararası konferansın toplanmasını talep etmekteydi.[13]

Amerikan görüşü

Sorun, Potsdam Konferansı'nda ABD başkanı Harry S. Truman'ın da gündemine geldiğinde, Boğazlar sorununun Türkiye ve SSCB ile ilgili bir iç siyaset sorunu olduğunu ve iki tarafın arasında çözülmesi gerektiğini söyledi.[14] ABD Potsdam'da Sovyetlerle anlaşmazlığa düşmek istemediğinden böyle bir yol izlemişti. Karadeniz ve Akdeniz arasında önemli bir stratejik geçidi Sovyetlere bırakmak, muhtemelen Türkiye'yi Komünist bir ülke yapardı. Paris'teki barış görüşmelerindeki diplomatlara, ABD Dışişleri müsteşarı Dean Acheson tarafından gönderilen gizli telgrafta, Boğazlar konusunda ABD'nin tutumu açıklandı:

Kanımızca Sovyetler Birliği'nin birincil amacı, Türkiye üzerinde kontrol elde etmektir. İnanıyoruz ki Sovyetler Birliği, silahlı kuvvetler zoruyla görünürdeki amacı olan boğazların ortak kontrolünü sağlamayı başarırsa, bu kuvvetini Türkiye üzerinde kontrol sağlamak amacıyla kullanacaktır. Kanımızca, bu nedenle Türkiye tüm imkanlarıyla Sovyet saldırganlığına karşı direnme kararını zamanı gelince alacaktır. Bu politika ışığında Sovyetler Birliği'nin yapacağı her askeri ve siyasi harekete ve Türkiye'nin Sovyet saldırganlığının nesnesi haline gelmesine kesin bir inanç ve kararlılıkla izin veremeyiz.

—Dean Acheson, Paris'te Dışişleri Bakanı'na telgraf – 8 Ağustos 1946

20 Ağustos 1946 tarihinde, Müsteşar Acheson durumun aciliyetini açıklamak ve Amerika Birleşik Devletleri Hükûmeti'nin bilinen görüşlerini açıklamak için 15 gazeteci ile bir araya geldi.[15]

NATO desteği ve gerginliğin düşmesi

Sovyetler Birliği, 1946 sonbahar yaz aylık döneminde Türk kıyılarına yakın manevralara sahip savaş gemileriyle Karadeniz'deki donanma varlığını artırdı. Kara birliklerinin önemli bir kısmı Balkanlara sevk edildi. Hızla artan Rus baskısından kurtulmak için Türkiye, birkaç gün sonra ABD'den yardım istedi. Başkan Truman yönetimine danıştıktan sonra Türkiye'ye bir deniz görev kuvveti gönderdi.[16] 9 Ekim 1946 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve ilgili hükûmetler Türkiye'ye verdikleri desteği yinelediler.[17] 26 Ekim'de Sovyetler Birliği, Türk Boğazları kontrolüne ilişkin yeni bir zirve için kendine özgü talebini ve kısa bir süre sonra da bölgeden askerî güçlerinin çoğunu geri çekti. Türkiye tarafsızlık politikasını terk etti. Ayrıca Türkiye ve Yunanistan'da Sovyet etkisinin yayılmasını sona erdirilmesini amaçlayan Truman Doktrini planı kapsamında 1947 yılında ABD'den ekonomik ve savunma yardımı olarak USD $ 100,000,000 kabul etti. Bu iki ülke 1952 yılında NATO'ya katıldı.[18]

Tartışmanın devam etmesi (1947-1953)

Türk hükûmeti, Kasım 1946'da Moskova'ya yeni bir büyükelçi olarak Faik Zihni Akdur'u atadı. Türkiye cumhurbaşkanı İnönü, Sovyet Rusya ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi odaklanması için Akdur'a talimat verdi. Ayrıca boğazlar ile ilgili görüşmelerde bulunması kesin olarak yasaklandı.[19]

Amerika Birleşik Devletleri, Çanakkale ve İstanbul Boğazı'nın kaderini belirlemek için uluslararası bir konferansın yapılmasını önerdi. Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri tarafından açıklandığı gibi bir ortamda düzenlenen bir konferansın kabul edilemez olduğunu iddia etti. 10 Aralık 1946'da Moskova'daki Sovyet Dışişleri Bakanlığı'na Türkiye'deki Sovyet Büyükelçisi S. Vinogradov tarafından gönderilen muhtıraya göre, Sovyet görüşünün azınlıkta kalacağı bu konferansta Boğazların statüsü ile ilgili önemli bir değişiklik yapılmasının beklenmesinin mümkün olmadığı dile getirilmekteydi.[20]

Büyükelçi S. Vinogradov 1948'de Politbüro kararıyla görevinden alındı. Yerine atanan yeni büyükelçi Aleksandr Lavrişev'e, Sovyet Dışişleri Bakanlığı tarafından boğazlar ile ilgili son derece önemli bilgileri ihtiva eden bir dizi talimat gönderdi.

Türkler, boğazlar ile ilgili tavrımızı bilmek istiyorsa şu şekilde bir cevap verilecektir: "Sovyet tavrı 7 Ağustos ve 24 Eylül 1946 tarihli notalarda belirtilmiştir."

—Sovyet Dışişleri Bakanlığı, "Türkiye Büyükelçisi Talimatları" #4 Nokta – 29 Mart 1948[21]

Joseph Stalin'in ölümünden sonra 30 Mayıs 1953 tarihinde yeni gelen Sovyet hükûmeti boğazlar üzerindeki hak iddialarını reddetti. Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov, İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki Rus iddialarını, hem de Türk-Ermenistan-Gürcistan sınırı boyunca diğer toprak anlaşmazlıklarını sahiplenmedi.[22]

Sonuç

Uluslararası görüşün Türkiye lehinde olması, ayrıca Türkiye'nin kararlı tutumu sayesinde Sovyetler Birliği, boğazlar üzerindeki tüm iddialarından vazgeçti. Ortadoğu'da bir güç olabilmenin yolunun Türkiye ile iyi ilişki kurmaktan geçtiğini anlayan Sovyetler Birliği bu yönde hareket etti. Türkiye'nin 1952'de NATO'ya girmesiyle Sovyetler Birliği bu politikadan vazgeçmek zorunda kaldı.[23] 1936 Montrö Antlaşması, SSCB ve ardıl devletleri ile Türkiye arasında günümüzde hala yürürlüktedir.[24]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Rozakes, Chrestos (1987). Turkish Straits. Dordrecht: Martinus Nijhoff Publishers. s. 43. 
  2. ^ "Turkish Straits Crisis". Teaching American History. 6 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  3. ^ Rozakes, Chrestos (1987). Turkish Straits. Dordrecht: Martinus Nijhoff. s. 7. 
  4. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945–1953. Lexington Books. s. 1. 
  5. ^ Christos L. Rozakis, Petros N. Stagos, The Turkish Straits, p. 123. Martinus Nijhoff Publishers, 1987. ISBN 90-247-3464-9
  6. ^ Christos L. Rozakis, Petros N. Stagos, The Turkish Straits, s. 101. Martinus Nijhoff, 1987. ISBN 90-247-3464-9
  7. ^ "Montreaux_ENG" (PDF). BAŞKENT-SAM. 23 Aralık 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  8. ^ Christos L. Rozakis, Petros N. Stagos, The Turkish Straits, p. 44. Martinus Nijhoff Publishers, 1987. ISBN 90-247-3464-9
  9. ^ (Rusça) Рецензия на сборник «Армения и советско-турецкие отношения» 18 Mart 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  10. ^ Ro'i, Yaacov (1974). From Encroachment to Involvement: A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East, 1945–1973. Transaction Publisher. ss. 106-107. 
  11. ^ "Mezhdunarodnaia zhizn". CA&CC Press AB. 16 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2013. 
  12. ^ a b c Roberts, Geoffrey (2008). Stalin's wars: from World War to Cold War, 1939-1953 (İngilizce). New Haven: Yale Univ. Press. s. 310. ISBN 978-0-300-13622-7. 
  13. ^ "Soviet Plans Related to the Straits and their Failure". CA&CC Press AB. 16 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  14. ^ Hasanli, Jamil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. s. 123. 
  15. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. s. 233. 
  16. ^ "Russian Pressure: Basis for US Aid in Turkey". acusd.edu. 23 Haziran 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  17. ^ "Nota Velikobritanii—MID SSSR". CA&CC Press AB. 16 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mayıs 2013. 
  18. ^ "Turkey 1." The Columbia Encyclopedia, 2004.
  19. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. s. 248. 
  20. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. ss. 248-249. 
  21. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. ss. 249-250. 
  22. ^ Hasanlı, Cemil (2011). Stalin ve Türk Boğazları Krizi, 1945-1953. Lexington Books. s. 250. 
  23. ^ "Turkey's Relations with NATO". Republic of Turkey Ministry of Foreign Affairs. 27 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2013. 
  24. ^ "TURKEY." The Encyclopedia of World History. 2001.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Josef Stalin</span> Sovyetler Birliği lideri (1924–1953)

Josef Stalin, Gürcü asıllı Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri (1922-1953). Sovyetler Birliği'ni 1924'ten ölümüne kadar diktatörlük rejimi ile yönetti. Stalin; Sovyetler Birliği'ni endüstriyel ve askerî bir süper güce dönüştürdü, fakat bunu gerçekleştirirken totaliter politikalar uyguladı ve milyonlarca Sovyet vatandaşı diktatörlüğü sırasında hayatını kaybetti. Stalin döneminde; 3 ila 20 milyon arasında insan çalışma kampları, zorunlu kolektivizasyon, kıtlık ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Şükrü Saracoğlu</span> 5. Türkiye başbakanı

Mehmet Şükrü Saracoğlu, Türk iktisatçı ve siyasetçidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 5. başbakanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Montrö Boğazlar Sözleşmesi</span> Türkiyeye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı veren uluslararası sözleşme

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936'da imzalanan ve Türkiye'ye İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar. Sözleşmenin şartları, özellikle Sovyetler Birliği Donanması'na Akdeniz'e erişim hakkı sağlaması yıllar boyunca tartışma konusu olmuştur. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nin yerine geçmiştir. Bu sözleşmeyle birlikte Uluslararası Boğazlar Komisyonu'nun da görevi sonlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Moskova Konferansı (1943)</span>

Moskova Konferansı, 1943 yılı Ekim ayında Moskova'nın Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanan Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği ve Çin'in katılımıyla gerçekleşen bir toplantıdır. Ayrıca, Tahran Konferansı müttefiklerin ilk buluşmalarıdır. Konferansa Birleşik Krallık'tan Sir Anthony Eden, ABD’den Cordell Hull, Sovyetler Birliği’nden Vyacheslav Molotov ile Çin Dışişleri Bakanı katılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Boğazlar Sorunu</span> Diplomatik sorun

Boğazlar Sorunu, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının stratejik askerî önemi nedeniyle hem Osmanlı Devleti’ni hedef alan, hem de Avrupa ülkelerinin kendi aralarında çekişmelere yol açan sorundur.

<span class="mw-page-title-main">Çanakkale Boğazı</span> Ege Denizi ile Marmara Denizi arasındaki boğaz

Çanakkale Boğazı ya da tarihî adıyla Dardanelya, Asya ile Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran ve Ege Denizi ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan bir boğaz ve uluslararası su yoludur.

<span class="mw-page-title-main">Rusya-Türkiye ilişkileri</span>

Türkiye-Rusya ilişkileri temelleri 15. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında başlayan ilişkilerine dayanan ilişkilerdir.

"Tan gazetesi olayı" ya da "Tan gazetesi baskını", 4 Aralık 1945 tarihinde sol eğilimli, günlük Tan gazetesinin bir grup tarafından yağmalanması olayıdır.

<span class="mw-page-title-main">Almanya-Türkiye ilişkileri</span>

Almanya-Türkiye ilişkileri, Türkiye'nin Almanya Federal Cumhuriyeti'yle süregelen uluslararası politikalarını içerir. Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler üst düzey ziyaretler aracılığıyla yoğun olarak gerçekleşmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Maksim Litvinov</span>

Maksim Maksimoviç Litvinov, Sovyet diplomat ve 1930-1939 yılları arasında görev yapan Sovyetler Birliği Dışişleri Halk Komiseri. Dünya ölçeğinde silahsızlanma ve Nazi Almanyası'na karşı Batılı devletlerle ortak bir güvenlik sistemi oluşturma görüşlerinin önde gelen savunucularından oldu.

<span class="mw-page-title-main">Andrey Vışinski</span>

Andrey Yanuaryeviç Vışinski, Sovyet devlet adamı, diplomat ve hukukçu. 1930'larda Moskova'da yürütülen Büyük Temizlik duruşmaları sırasında başsavcılık yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Marshall Planı</span> Amerikan merkezli ekonomik yardım planı

Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketidir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Üç Güç Paktı</span> Üç Güç paktı

Üç-Güç Paktı, Mihver Paktı, Üç-yol Paktı, Tripartite Paktı ya da Tripartite Anlaşması, II. Dünya Savaşı'nın Mihver Devletleri arasında imzalanmış pakt. 27 Eylül 1940'ta Almanya'nın başkenti Berlin'de Nazi Almanyası, Faşist İtalya ve Japon İmparatorluğu tarafından imzalanmıştır. Bu pakta daha sonra 20 Kasım 1940'ta Macaristan, 23 Kasım 1940'ta Romanya, 1 Mart 1941'de Bulgaristan, 25 Mart 1941'de Yugoslavya da dahil olmuştur. Ancak, Yugoslavya pakta girdikten 2 gün sonra çekilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de antikomünizm</span>

Türkiye'de antikomünizm, kapitalist görüşlere karşı olan ve aksinin gerçekleşebileceğini öneren komünizm düşüncesine karşı olarak komünist sistem ve görüşlerin Türkiye'de yayılımını engelleme çalışmalarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği'nin Türkiye üzerindeki toprak iddiaları</span>

Sovyetler Birliği'nin Türkiye üzerindeki toprak iddiaları, 1945’ten 1953’e kadar süren, Sovyetler Birliği Türkiye'nin Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi arasındaki kara sınırının ve Boğazların güvenliğinin gözden geçirilmesini amaçlayan birkaç farklı öneriden oluşuyordu. Nikita Kruşçev’in anılarında belirtildiğine göre Josef Stalin ve başbakan yardımcısı Lavrenti Beriya bu iddialar konusunda hemfikir olarak, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu topraklarının büyük bir bölümünün Gürcistan ve Ermenistan'a ait olduğunu iddia etmişlerdir. Buna göre, eğer başarılı olursa, Karadeniz çevresinde Sovyetlerin konumu güçlendirilip Britanya'nın Orta Doğu’daki etkisi zayıflatacaktı.

<span class="mw-page-title-main">Türk Kurtuluş Savaşı'nda Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri</span> Türk-Sovyet politik ve askeri ilişkileri

Türk Kurtuluş Savaşı'nda Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri, Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Sovyetler Birliği ve Türkiye hükûmetleri arasındaki politik ve askerî ilişkilerdir. 1917'deki Ekim Devrimi sonrasında kurulan Sovyetler Birliği dünyadaki tüm komünist ayaklanmalara destek vermiş, bununla birlikte sömürgeci ve emperyalist müdahalelere karşı da mücadele etmiştir. Ekim Devrimi'nin ardından Sovyetlerde Rus İç Savaşı (1918-1922) sürerken aynı yıllarda Anadolu'da Türk Kurtuluş Savaşı (1919-1922) devam etmekteydi. Bu dönemde yeni kurulan Sovyetler, kendi gibi İtilaf Devletlerinin önde gelenleriyle savaşan Türkiye heyeti ile diplomatik ilişkiler geliştirdi ve Türkiye'ye para, silah ve mühimmat yardımı gönderdi.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri</span> İkili ilişkiler

Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ilişkilerdi.

Türkiye-Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilişkileri, Türkiye Cumhurieti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin ikinci büyük ülkesi olan Ukrayna SSC arasındaki diplomatik ilişkiler idi.

<span class="mw-page-title-main">1923 Boğazlar Sözleşmesi</span>

1923 Boğazlar Sözleşmesi veya 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nın statüsünü 1923-1936 yılları arasında düzenleyen sözleşmedir. 143 maddeden oluşan Lozan Antlaşması'nın bölümlerinden birini oluşturur. 1936 yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin imzalanmasıyla birlikte hükmü sona ermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Cemil Hasanlı</span> Azerbaycanlı tarihçi, yazar ve devlet adamı

Cemil Polathan oğlu Hasanlı Azeri tarihçi, yazar ve siyasetçi. 1993-2011'de Bakü Devlet Üniversitesi'nde ve 2011-2013 yılları arasında ise Hazar Üniversitesi'nde profesör olarak görev aldı. Elçibey hükûmetinin son yılında Genel Meseleler üzere Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Müşaviri görevinde çalıştı. 1994-2005 senelerinde Azerbaycan Halk Cephesi Partisinin insanî meseleler üzere genel başkan yardımcısı görevinde bulunmuş ve AHCP üyesi olarak 2. ve 3. dönüm Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi milletvekili seçilmiştir. 2013 Azerbaycan cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin kurduğu Demokratik Kuvvetlerin Millî Şûrası başkanı seçilen Hasanov, ortak aday olarak seçimlere katılmış ve %5,53 oy alarak seçimleri ikinci sırada bitirmişti. 2013'ten beri Demokratik Kuvvetlerin Millî Şûrası'nın lideridir.