İçeriğe atla

Türkçede deyim

Bu sayfada Türkçedeki deyimlerden söz edilmektedir. Evrensel bağlamdaki ve dil bilimindeki deyim kavramı için, deyim maddesine bakınız.

Türkçede deyim, evrensel deyim gibi, genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz kümesidir. Türkçede deyimler diğer dillerdeki, yani evrensel anlamdaki, deyimlerin genel özelliklerine uymakla birlikte birçok ayrı özelliği ve anlamı da kendilerinde bulundurur.

Özellikler

Türkçe deyimler de hem biçim hem kavram özellikleri bulunur. Biçimsel özellikler atasözleriyle ortaklık gösterirken, kavramsal özellikler farklıdır.

Deyimler, ilgi çekicidirler.
Deyimler, tıpkı fiiller gibi çekimlenebilirler. Fiillerin almış oldukları zaman eklerini ve dilek kipi eklerini alabilirler. Deyimlerde kullanılan kelimelerin yerine eş anlamlıları kullanılamaz. Deyimler bazen ele aldıkları konular bakımından ve anlattıkları duygular bakımından sınıflandırılabilirler.
Türkçede eş anlamlı deyimler de vardır. Eş anlamlı deyimler bulunduğu gibi, zıt anlamlı deyimler de vardır.

Örnek:

  • göz koymak ←→ göz dikmek
  • ayağı alışmak ←→ ayağını kesmek

Biçimsel

  • Deyimler, atasözleri gibi kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin tümü ya da bazıları değiştirilip yerine -aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamaz veya söz dizimleri değiştirilemez. Örneğin; kabak tadı vermek yerine kabak kokusu vermek denemeyeceği gibi, ağır başlı yerine de başı ağır kullanılmaz. Ancak birçok deyimde kullanana ve ortama göre çekimler ve adıllar değişebilir. Örnekler: Kulağı (kulağın, kulakları...) delikKuş sütüyle beslemek (beslerim, besle...)Herkes gider Mersin'e biz gideriz (sen gidersin, o gider...) tersine.Bana (sana, bize...) göre hava hoş. vb.
  • Kısa ve öz anlatım araçlarıdır: Dil dökmekAtı alan Üsküdar'ı geçti.Bir taşla iki kuş vurmakİçten pazarlıklıÖmür törpüsü vb.
  • En az iki sözcükten oluşurlar ve biçimsel olarak ikiye ayırmak olasıdır.
    • Sözcük öbeği durumundakiler: Öbekte bulunan sözcükler bitişik yazılmaz. Bu kümedeki deyimlere bazı örnekler: Kellesi koltuğundaGel zaman git zamanİçli dışlıKarınca kararınca vb. Ünlem niteliğinde olan Türkçe deyimler de bu kümeye dahil edilebilir: Adam sen de!Cart kaba kâğıt! gibi.
    • Tümce durumundakiler: Dostlar alışverişte görsün.Halep oradaysa arşın burada.İncir çekirdeğini doldurmaz. Bir eylemlikle (adeylemle) sona eren deyimler çekime girerler ve tümce kurarlar. Göz yummakKulak kabartmakDimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakBir çuval inciri berbat etmek bu kümedeki deyimlere örnek olarak verilebilir. Bunlar "Kulak kabarttım.", "Bir çuval inciri berbat ettin." gibi tümceler oluştururlar.

Kavramsal

  • Deyimler atasözlerinin aksine; genel kural bildirmek yerine bir kavramı etkili bir anlatımla belirtirler. Bir deyimi atasözünden ayıran en önemli özellik budur. Genellikle tümce durumundaki deyimlerle atasözleri biçimsel olarak çok benzedikleri ve hoşa giden anlatım taşıdıkları için karıştırılmaktadır. Kavram ayrılığına dikkat edildiğinde bu karışıklık ortadan kalkar. Örnek vermek gerekirse; "İşleyen demir ışıldar." ve "Bugünün işini yarına bırakma." tümceleri birer atasözüyken; "Atı alan Üsküdar'ı geçti." ve "Armut piş, ağzıma düş." tümceleri birer deyimdir. Çünkü işleyen demirin ışıldadığı su götürmez bir gerçek ve bugünün işini yarına bırakmamak her zaman uygulanması gereken bir öğütken; her atı alan Üsküdar'ı geçmez ve armudun pişip ağza düşmesi yalnızca kimi durumlar için geçerlidir.
  • Deyimlerde amaç, bir kavramı özel bir kalıpta veya hoş bir anlatımla dile getirmektir. Yol göstermek, öğüt vermek, ibret aldırmak gibi kaygılar güdülmez. Bu durum ancak atasözlerinde söz konusudur.
  • Türkçede bazı deyimler, hem atasözü hem de deyim kabul edilirler. Bu durum atasözü ve deyim farkı çok açık olmasına rağmen, çeşitli sözlerin iki anlam taşımasından kaynaklanır ve bu iki türlü yorumlanabilmeye neden olur. Örneğin; "Açtırma kutuyu söyletme kötüyü." tümcesi, "Karşındakini kızdırarak, seninle ilgili şeyleri ortaya dökmesine, senin için kötü şeyler söylemesine yol açma." anlamında kullanılırsa atasözü olur. "Beni kızdırırsan senin için kötü şeyler söylerim." anlamında kullanılıyorsa deyim olur. Kural olarak söylenebilir ki, bu kümedeki sözler genel durumu belirtiyor ve öğüt verme, yol gösterme amaçlı kullanılıyorsa atasözü, özel (genel olmayan) bir durumda, özel bir durumu belirtmek için kullanılıyorsa deyimdir. Bu tür örnekler çoğaltılabilir: Atın ölümü arpadan olsun.Arnavut'a sormuşlar: "Cehenneme gider misin?" diye, "Aylık kaç?" demiş.Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?Üzümü ye, bağını sorma. vb.
  • Kimi deyimler eylem çekimine göre atasözü durumuna girer. Bazı örnekler aşağıdaki tabloda verilmiştir:
Eylem çekimine göre atasözü olan deyimlere örnekler
DeyimAtasözü
Doğmadık çocuğa don biçmekDoğmadık çocuğa don biçilmez.
Ölümü görüp hastalığa razı olmakÖlümü gören hastalığa razı olur.
Dağ yürümezse abdal yürüsün.Dağ yürümezse abdal yürür.
  • Deyimleri kavramsal olarak da ikiye ayırmak olasıdır.
    • Gerçek anlamı dışındakiler: Türkçede deyimlerin çoğunda kalıplaşmış sözden çıkan anlam deyimi oluşturan sözcüklerin ortaya çıkardığı gerçek anlamdan farklıdır. Örnekler: Devede kulakBaşlı başınaFol yok, yumurta yok.Danışıklı dövüşTavşana kaç, tazıya tut demekKarda gezip izini belli etmemekKabak tadı vermekSu koyuvermekNe şiş yansın ne kebap.Mercimeği fırına vermekHapı yutmakBalık kavağa çıkıncaPabucu dama atılmakGün görmüşBen diyorum hadımım, o soruyor oğul uşaktan neyin var?
    • Gerçek anlamındakiler: Türkçede deyimlerin kimisinde kalıplaşmış sözden çıkan anlam deyimi oluşturan sözcüklerin ortaya çıkardığı gerçek anlamdan farksızdır. Örnekler: Çoğu gitti azı kaldı.Âdet yerini bulsun.Allah bana, ben de sanaKimi kimsesi yok.Özrü kabahatinden büyük.Ağzına layıkDosta düşmana karşıİyi gün dostuİsmi var cismi yok.Hem suçlu, hem güçlü.

Yapı

Türkçede deyimler ya tümce durumunda ya da tümce olmayan sözcük öbeği durumundadırlar. Sözcük öbeği şeklinde olanlar sınıflandırılamayacak kadar çok değişik biçimlerde oluşmuşlardır. İki sözcüklü olanlar yapı yönünden bazı kümelere ayrılabilir.

  • İki eylemden oluşanlar: Aldı yürüdüGirdisi çıktısıOldu olacakBilir bilmezGel gelelimİnan olsunOldu bitti gibi.
  • Bir adlaşmış önad ile bir önaddan oluşanlar: Moru morAlı alİnceden inceyeUzaktan uzağaYarı yarıyaÜst üste gibi.
  • Ekli ya da eksiz iki addan (ya da adıldan) oluşanlar: Devede kulakGünden güneSözüm onaKendi kendineKim kimeKarşı karşıyaArt ardaEl eleEline sağlıkÇantada keklik gibi.
  • Ekli ya da eksiz ad + önad (ya da ortaç) yapısında olanlar: Örümcek kafalıAyağına çabukAnadan doğmaArada birKafadan sakatCana yakınKendi gelenÇöp atlamazGün görmüşEt kafalıAğzına layık gibi.
  • Ekli ya da eksiz, belirtili ya da belirtisiz ad tamlaması biçiminde olanlar: Günün birindeŞunun şurasındaAyağının tozuylaKıl payıAyak bağıKaçın kurasıAnasının gözüLaf ebesiKör dövüşüAslan payıKatır inadıHayal âlemi gibi.
  • Ekli ya da eksiz sıfat tamlaması biçiminde olanlar: Başlı başınaÇöpten çelebiFena haldeTez eldenTek başınaBir ağızdanBoş yereBir araOrta hâlliDik başlıİki büklümDanışıklı dövüşBezden bebekKörpe dimağlarMutlu yarınlarÇelik iradeliSenli benli gibi.
  • Tamlanan + ekli ya da eksiz ad yapısında olanlar: Eli kulağındaYanı başındaGünü gününeUcu ucunaArdı sıraKanı pahasına gibi.
  • Tamlanan + önad (ya da ortaç) yapısında olanlar: Yüzü gülmezGözü kapalıCanı tezAlnı açıkSütü bozukKulağı delikÇenesi düşükSofrası açıkEli bol gibi.

Çeşitler

Deyimler çok çeşitli niteliklere sahip olduğu için, birbirinden tamamen ayrık kümelere ayrılması olanaksızdır. Genellikle asıl nitelikleri (düşünüş, zevk, yaşayış, kültür, ulusal değer, dünya görüşü, gelenek, inanç vb.) değil de; yan nitelikleri (dil bakımından kuruluşları ve anlamları) düşünüldüğünde kümelere ayırmak daha olasıdır. Türk dil bilimci Ömer Asım Aksoy, bu doğrultuda kümelemeyi denemiş ve belirli bazı kümelere ayırabilmiştir.

  1. Mecaz yoluyla anlatım güzelliği ve özgünlük kazanmış olanlar: En kalabalık ve önemli kümedir. Ağzı bozukAlacağına şahin, vereceğine kargaAltı kaval, üstü şeşhaneBaşını kaşıyacak vakti olmamakBir pire için yorgan yakmakBuluttan nem kapmakBu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?Çorbada tuzu bulunmak (olmak)Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi.
  2. İki yargılı ve uyaklı olanlar: Çoğunlukla şiirsel bir anlatım güzelliği taşırlar. Bu kümedeki deyimlerin bir bölümünde yargılardan bir tanesi, anlamca gerekli olmayıp; yalnızca uyak yaratmak için kullanılmıştır. Allah'tan sıska, ne yapsın muska.Anca beraber, kanca beraber.Ayranı yok içmeye, atla (tahtırevanla) gider sıçmaya.Ayvaz kasap, hep bir hesapBesledik büyüttük danayı, tanımaz oldu anayı.Bizim gelin bizden kaçar, tutar ele kıçın açar.Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı. gibi.
  3. Öykücük ya da konuşma biçiminde olanlar
  4. Bir öyküye ya da olaya dayananlar
  5. Adetleri inanışları ve gelenekleri bildirenler
  6. Bir sözcük ve özel bir eylemlikle kurulanlar: Sonlarında bulunan eylimlikten başka bir eylemlikle kullanılmaları mümkün değildir. Çünkü deyime özgü o anlam kaybedilir. Baştaki sözcük yalın ya da çekim ekli olabilir.
  7. Anlatım güzelliği düşünülmeden, bir kavramı belirtmek için kurulanlar
  8. Belirli dil bilgisi kurallarıyla kurulmayanlar
  9. Eksiltili anlatım biçiminde olanlar: Bir ya da birkaç sözcüğü söylenmemiştir.
  10. İkileme şeklinde olanlar: Yalnız bir sözcüğün yinelenmesiyle oluşan ikilemeler deyim kabul edilmez.

Kümelerin çoğundaki deyimlere deyim demekte duraksanmasa da, bazı kümelerdekilerin deyim olmadığı ileri sürülebilir. Bunun için Türkçede "deyim" sözcüğünün kapsamı esnektir.

Yöresel biçimler

Mecaz anlamlılık

Benzetmeli Anlatımlar

Söz sanatları

Ulusal değerler

Kaynakça

  • Aksoy, Ömer Asım. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. 1.cilt: Atasözleri Sözlüğü s.38-52, İstanbul: İnkılâp (1998). ISBN 975-10-0125-0.
  • Aksoy, Ömer Asım. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü. 2.cilt: Deyimler Sözlüğü s.497-521, İstanbul: İnkılâp (1998). ISBN 975-10-0128-5.
  • Ercilasun, Ahmet Bican; Leyla Karahan. Türk Dili IV. s.30-32, MEB Lise Ders Kitapları.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Türkçe</span> Türk halkının Oğuz Türkçesi dili

Türkçe ya da Türk dili, Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'da konuşulan, Türk dilleri dil ailesine ait sondan eklemeli bir dildir. Türk dilleri ailesinin Oğuz dilleri grubundan bir Batı Oğuz dili olan Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Dil, başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs ve Orta Doğu'yu kapsayan eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulur. Ethnologue'a göre Türkçe, yaklaşık 90 milyon konuşanı ile dünyada en çok konuşulan 18. dildir. Türkçe, Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nde ulusal resmî dil statüsüne sahiptir.

Atasözü geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Türkçede "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlandırılır.

Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da özel bir yapı veya söz dizimi içinde belirten ve çoğunlukla gerçek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da cümledir. İki veya daha çok sözcükten kurulu bir çeşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve düşünceleri dikkati çekecek biçimde anlatan ad, önad, belirteç, yalın ve birleşik eylem görünüşlü dilsel yapılardır. Ya tam bir tümcedirler ya da bir söz öbeğidirler.

Edat veya ilgeç; farklı tür ve görevdeki kelimeler ve kavramlar arasında anlam ilgisi kurmaya yarayan yardımcı kelime. İlgeçlerin tek başına anlamı yoktur; diğer kelimelerle birlikte, cümle içinde görev kazanır.

<span class="mw-page-title-main">Bulanıklık</span>

Bulanıklık, belirsizlik veya müphemlik; bir cümlenin, ifadenin veya çözümün açıkça tanımlanmadığı ve birkaç yorumu makul kıldığı bir anlam türüdür. Bir işaretin, sembolün, resmin ya da deyimin birden fazla anlama, mânâya gelebileceği durumları tarif eden bir terimdir. Bu nedenle, amaçlanan anlamı sınırlı sayıda adımla bir kurala veya sürece göre kesin olarak çözülemeyen herhangi bir fikrin veya ifadenin bir niteliğidir. Belirsizlik kavramı genellikle felsefe ile bağdaştırılır. Bulanıklıkta, farklı yorumlara izin verilir, belirsiz olan bilgilerle, istenen özgüllük seviyesinde herhangi bir yorum oluşturmak zordur. Eğer olabilecek sadece iki anlam varsa, bu durumda çiftanlamlılık söz konusudur. Edebiyatta ve konuşma dilinde kullanılan kinaye ve alegori de bulanıklık kavramı içinde incelenebilir. Bulanıklık, özellikle dil ile ilgili işaretler, yani harfler, semboller gibi işaretlerin bir özelliğidir.

Ömer Asım Aksoy,, Türk eğitimci, siyasetçi ve dilbilimci.

Kelime veya sözcük, tek başına anlamlı, bir ya da birbirine bağlı birden fazla biçimbirimden (morfem) oluşan, ses değeri taşıyan dil birimidir.

Bağdaşıklık, bir metni oluşturan unsurlar arasındaki anlam bütünlüğü, tutarlılık ve homojenliği ifade eder. Bağdaşıklık, anlamsal ilişkiler açısından tanımlanan dilsel bir birlikteliktir. Bir metin yalnızca dilbilgisi kurallarına göre düzenlenmez. Dil öğelerinin açıkladığı özellik ve durumlar arasında anlam bağıntıları da vardır. Bu anlam bağıntılarına bağdaşıklık denir. Dilbilgisel bağlamda doğru görünen bir cümlede anlam ve mantık hataları bulunabilir; bağdaşık cümlelerde bu tür hatalar olmaz.

Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye, Şinasi (1826-1871) tarafından derlenip yazılan ilk Türk atasözleri kitabıdır. 1863 yılındaki ilk baskısında 1500 kadar atasözü, 300 kadar deyime yer vermiş; 1870 yılındaki 2. baskısında bu sayı, 2500'e, Ebûzziya Tevfik'in 1885 yılında eserin 3. baskısına ekledikleriyle birlikte 4006'ya ulaşmıştır.

Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

Öz Türkçe ya da ÖzTürkçe; yabancı sözcüklerden arındırılmış, arı durumdaki Türkçedir. Öz Türkçecilik ise kullanımdaki dil içerisinden yabancı kökenli sözcüklerin atılarak yerine Türkçe kökenli sözcüklerin kullanıma sokulmasını amaçlayan bir yaklaşımdır.

Eş anlamlı, anlamdaş, müteradif veya sinonim; yazılışları farklı olduğu hâlde anlamları aynı veya çok yakın olan sözcükler.

Âdem Dede, Osmanlı Devleti Türk Mevlevi şairi. Doğum tarihi bilinmemektedir ama 1591 olduğu tahmin edilmektedir. Antalya’da doğmuştur. Din eğitimini yörenin ünlü dervişlerinden alan Adem Dede daha sonra bilgisini artırmak ve mevlevi olmak için İstanbul'a gitti. Galata Mevlevihanesi'nde, İsmail Ankaravi'nin yanına yerleşti ondan eğitim aldı. İsmail Ankaravi'nin ölümüyle aynı mevlevihaneye şeyh oldu. Dostlarıyla birlikte sohbet toplantıları düzenler, bu toplantılarda dini konuşmalar yapılır, müzik dinlenir, sema yapılır ve zikredilirdi. Galata Mevlevihanesi'nde Kur'an ve Mesnevi okunuyor, sema yapılıyordu.

Türkçedeki alıntı sözcüklerin değiştirilmesi, Atatürk'ün Türkleştirme politikasının bir parçasıdır. Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsçadan birçok alıntı sözcüğe sahipti, aynı zamanda Fransızca, Yunanca ve İtalyanca gibi Avrupa dillerinden bulunan diğer alıntı sözcükler de resmî olarak Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından önerilen Türkçe karşılıkları ile değiştirildi. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin (alıntı) Türkçeleştirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Atatürk Devrimlerinin daha geniş çerçevesindeki kültürel reformların bir parçasıdır.

Birleşik sözcük veya birleşik kelime, dilde yeni bir kavramı karşılamak amacıyla iki veya daha çok sözcüğün kaynaşarak oluşturduğu sözcük. Bu söz öbeklerini oluşturan sözcükler ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması açısından aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşmıştır.

Biçimbilim, yapıbilim, biçim bilgisi, şekil bilgisi, morfoloji veya yapı bilgisi dilbilimde sözcüklerin içyapısını inceleyen alt dalıdır. Temel inceleme nesnesi, dilin anlam taşıyan en küçük parçaları olan biçimbirimlerdir. Biçimbilim, sözcükleri, nasıl oluşturulduklarını ve diğer sözcüklerle ilişkilerini inceler ve sözcüklerin kök, gövde ve ek gibi bileşenlerinin yapısını çözümler.

İsim tamlaması; aralarında anlamca ilgi bulunan, biri diğerini iyelik (sahiplik) yönünden bütünleyen, en az iki farklı isimden meydana gelmiş kelime grubu. İsim tamlamalarında birinci sözcük grubuna tamlayan, ikinci sözcük grubuna tamlanan denir. Aşağıdaki tabloda isim tamlamalarına çeşitli örnekler verilmiştir:

Sıfat tamlaması; bir ismin önüne isim ile ilgili bilgi veren sıfatların eklenmesi ile oluşturulmuş kelime grubudur. Sıfat tamlamaları bir ismin işaret ettiği varlık veya kavramın adedi, biçimi, rengi, durumu, konumu vs. hakkında bilgi verir. Örnekler:

Anlatım bozuklukları, yazılı veya sözlü anlatımda karşılaşılan hatalardır. Bu hatalar yapısal (dilbilgisel) veya anlam ve mantık bakımından olabilir. Öge eksikliği, ek eksikliği gibi yapısal bozukluklara "bağlaşıklık hataları"; gereksiz sözcük kullanımı, yanlış sözcük kullanımı gibi anlamsal bozukluklara ise "bağdaşıklık hataları" denir.

Emsâl veya tekil haliyle Mesel sözcüğü, aslında Arap dilindeki atasözlerini tanımlamak için kullanılan edebi bir terimdir. Arap edebiyatında, bu atasözlerinin derlendiği Kitâbu'l-Emsâl adlı verilen eserler telif edilmiştir. Bu nedenle aslen çoğul bir kelime olan emsâl tabirinin terimleşmiş şekilde kullanıldığı gözlemlenmektedir.