İçeriğe atla

Türcülük

Türcülük, kısaca, canlı bireylere sadece ait oldukları türden ötürü farklı değer atfedilmesidir. Oxford Sözlüğü türcülüğü “insan türünün üstünlüğü varsayımına dayanarak belli hayvan türlerinin sömürülmesi ya da ayrımcılığa uğratılması” şeklinde tanımlamaktadır.[1] Genelde insan şovenizmi olarak kendini gösteren bu yaklaşım içinde yaşadığımız 'uygar' insan toplumunun ruhuna nüfuz etmiş bir olgudur. Türcülük terimi genelde hayvan hakları savunucuları tarafından insan merkezli modern toplumu eleştirmek amacıyla kullanılır. İlk olarak 1970 yılında Richard D. Ryder tarafından ırkçılık kavramına benzetirilerek kullanılmıştır. Peter Singer, ünlü "Hayvan Özgürleşmesi" adlı kitabında bu önyargıyı ortaya koymaya çalışır.

Türcülük, insan şovenizmi dışında bazı hayvanların kendileriyle tümüyle karşılaştırılabilir özelliklere sahip diğerlerine üstün tutulması olarak da kendini gösterebilir. Örneğin en az köpek kadar, hatta belki daha fazla zeki olan domuzun bir köpeğin sahip olduğu yasal korumaya sahip olmaması gibi.

Benzer şekilde hayvan hakları savunucularına göre bir insan bebeğine sağlanan yasal korumanın örneğin bir kediye sağlanmaması türcülüktür. Zira insan bebeği kediden daha zeki değildir ve sadece sahip olduğu "potansiyel" sebebiyle korunduğu iddiası da kürtajın yasal olduğu bir ortamda geçerliliğe sahip değildir.

Yani "birey" olmuş bir canlının (ki embriyo potansiyele sahip olsa da daha birey değildir) toplum tarafından korunmasının tek sebebi o canlının ait olduğu tür ise o toplum türcü bir toplumdur. Örneğin, Peter Singer, "Hayvan Özgürleşmesi" isimli kitabında bu konuya şöyle bir felsefi yaklaşım getirmiştir; hayvan deneyleri; ancak amaçlanan faydalar sebep olunan zararları aşıyorsa meşru görülebilir. Bu konumun mantığını izlersek bir insan bebeği ve bir maymun Singer’ın testini geçen bir deneyde kullanılabilir. Eğer bebek kullanılmıyorsa o zaman maymun da kullanılamaz. Eğer sadece maymun kullanılıyorsa bu, insan türüne atfedilen bir ayrımcılıktır, yani türcülüktür.

Türcülüğün reddinin pratikteki kaçınılmaz sonucunun vegan yaşam şeklinin tercih edilmesi olduğu düşünülmektedir.

Kaynakça

  1. ^ "oxforddictionaries.com". 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2014. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

Ötanazi, bir kişinin veya bir hayvanın yaşamını, yaşamlarının dayanılamayacak durumda olarak algılanması sebebiyle, acısız veya çok az acıtan bir ölümcül enjeksiyon yaparak, yüksek dozda ilaç vererek veya kişiyi yaşam destek ünitesinden ayırarak sonlandırmak. Ötanazi uygulaması bu üçü dışında farklı formlarda da olabilir; örneğin pasif ötanaziye kişinin tedavi edilebilecek ama ölümcül bir bulaşıcı hastalığının tedavi edilmeyerek kişinin, pasif olarak, ölümüne yol açılması dahildir. Ötanazinin farklı tipleri farklı yasal uygulamalara tabidir. Pasif ötanazi genelde birçok ülkede, farklı koşullar altında yasalken, aktif ötanazi çoğu ülkede yasaktır. Genellikle ötanazi başlığı altında tartışılan hekim destekli intihar genel olarak yasa dışı olmakla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'nin Washington, Oregon, Montana ve Vermont eyaletlerinde yasaldır. Aktif ötanazi Türkiye'de yasal değildir. Yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre, hastaya ötanazi uygulayan fail (hekim), tasarlayarak (taammüden) adam öldürme hükümlerine göre yargılanır ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır. Bazı ülkelerde ötanazi yasal olmasa da, ötanazi faili cezaya çarptırılmaz.

Bağlanma teorisi veya bağlanma kuramı, psikolojide bireyin, başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi yanında olduğunda bireyin kendisini güvende hissetmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Adalet</span> Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması

Adalet, en geniş bağlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir. Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır. Sıklıkla adaletin genel tartışması felsefe, dinbilim ve dindeki genel durumu ve hukuk bilimi ve hukukun uygulanması gibi prosedürel adalette bulunan iki farklı alana yoğunlaşır.

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir. Pratikte bu, hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.

<span class="mw-page-title-main">Kent sosyolojisi</span>

Kent sosyolojisi, tanım olarak Batı'da 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmış olan disiplinin adıdır. Sosyoloji disiplinleriyle aynı zemini paylaşmakla birlikte büyük ölçüde bu disiplinlerden ayrılan yönlere sahip olarak şekillendi. Kent sosyolojisinin ana sorunu ya da meselesi, modern kent toplumlarının yapısal özelliklerini ve sorunlarını anlamaya çalışmak olarak şekillenmiştir. Buna göre, kent sosyolojisi alanı içinde, belirli bir yöntemsel tercihle araştırmacılar, kentte meydana gelen sosyal gruplaşmaları, bu grupların birbirleriyle olan ilişkilerini, etkileşim ve çatışmalarını, kentsel kurumlaşmaları ve örgütlenme biçimlerini, demografik dağılımın sosyal bağlantılarını ve söz konusu grupların kent sosyal yaşamına uyum problemlerini vb. ele alıp irdeleyebilirler.

<i>Heathcliff</i> (çizgi dizi)

Heathcliff bir çizgi film karakteridir; turuncu renkli ince siyah çizgili, şişman, obur, güçlü, zorba ve çocuk ruhlu yaramaz bir sokak kedisidir.

<span class="mw-page-title-main">Evcil hayvan</span> bireyin zevk ve arkadaşlık için beslediği hayvan

Evcil hayvan veya refakatçi hayvan, bir çalışan hayvan veya laboratuvar hayvanı olmaktan ziyade kişilerce arkadaşlık amacıyla evde bakılan hayvandır. Popüler evcil hayvanların genellikle çekici görünüşleri, zekâsı ve yakın kişilikleri olduğu düşünülür, ancak bazı evcil hayvanlar fedakâr bir temelle alınabilir ve bu özelliklerden bağımsız olarak sahibi tarafından kabul edilebilir.

LGBT topluluğu veya LGBT toplumu, lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireylerin ortak çıkarları, sorunları ve hedefleri doğrultusunda birleşmesi, bir bütün haline gelmesi. LGBT olup farklı sorunları olan gruplar, topluluklar, altkültürel hareketler, gey mahalleleri ve LGBT örgütlerinden oluşmaktadır. Bu amaçla oluşturulan LGBT topluluğu eşcinsel bireylerin insan hakları hareketinin temelini attı.

Yaş ayrımcılığı herhangi bir bireye ya da gruba yaşından ötürü yapılan ayrımcılık türüdür. Yaş ayrımcılığı sistematik bir şekilde ya da istemsizce gerçekleşebilir. Yaş ayrımcılığı üç temel kategoride ele alınabilir. Bunlar yaşlı bireylere, yaşlanma sürecine ve yaşlılığa karşı oluşmuş önyargılı yaklaşımlar; yaşlı bireylere karşı ayrımcı tavırlar ve yaşlı bireyler hakkındaki kalıplaşmış algıları destekleyen kurumsal uygulamalar ve politikalar olarak sınıflandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Endonezya'da LGBT hakları</span>

Endonezya'da yaşayan LGBT bireyler, LGBT olmayan vatandaşların yaşamadığı yasal zorluklara ve önyargılara maruz kalmaktadır. Geleneksel kültürde eşcinsellik ve çapraz giyinme kabul edilmemektedir; bunun kamu politaka seviyesinde etkileri vardır. Örneğin, hemcins çiftler, heteroseksüel evli çiftlerin sahip olduğu yasal korumalardan yararlanamaz. Endonezya'da livâta karşıtı kanun bulunmamaktadır ve karşılıklı rızalı, ticari olmayan ve özel alanda yer alan hemcins cinsel eylemler halihazırda cezalandırılmamaktadır. Ancak Endonezya kanunları LGBT topluluğunu ayrımcılık ve nefret suçlarından korumamaktadır. Endonezya halihazırda hemcins evliliğini tanımamaktadır. Temmuz 2015'te Endonezya Diyanet İşleri Bakanı, hemcins evliliklerinin Endonezya'da kabul edilemez olduğunu söyledi, zira topluma kökleşmiş dini normlar eşcinselliğe şiddetle karşıymış. Endonezya'da toplumsal uyuma verilen önem nedeniyle hakların önemi yerine görevlerin önemi vurgulanmaktadır. Bu nedenle LGBT hakları dahil olmak üzere ülkenin insan hakları durumu gayet kırılgandır. Buna rağmen, Endonezya'daki LGBT topluluğu giderek daha görünür, siyasi alanda ise daha etkin hale gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Rusya'da LGBT hakları</span>

Rusya'da LGBT bireyler, LGBT olmayan bireylerin uğramadığı yasal ve sosyal zorluklarla yüz yüze gelmektedir. Özel olarak ve karşılıklı rıza göstermiş yetişkinler arası hemcins cinsel ilişkilerin 1993 yılında yasallaştırılmasına rağmen hemcins çiftler, karşıcins çiftlere mevcut olan yasal korumalara hak sahibi değiller ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılığı yasaklayan yasalar mevcut değildir. Trans bireyler, cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirdikten sonra legal cinsiyetlerini değiştirme hakkına sahipler, fakat cinsiyet kimliği ya da ifadesine dayalı ayrımcılığı yasaklayan yasalar da mevcut değildir.

Sınıfsız toplum, toplumu oluşturan bireylerin statü,mülkiyet veya destekledikleri siyasi birlik gibi özelliklerle eşit olmayan konumlara dağılmadıkları toplum düzeni.

<span class="mw-page-title-main">Hayvan deneyleri</span> insan-dışı hayvanlar üzerinde yapılan deneysel ve bilimsel çalışmalar

Hayvan deneyleri, insan dışındaki hayvan türleri üzerinde bilimsel amaçlarla gerçekleştirilen prosedürlerdir. Bu bilimsel amaçların başlıcaları:

Engelli ayrımcılığı, anapirofobi veya bazı kaynaklarda ableizm, engelli bireylere yönelik ayrımcılık ve toplumsal ön yargıdır. Engelli ayrımcılığı, karakteristik olarak engellileri engelli olmayanlardan daha aşağıda konumlandırır. Temelinde insanlara "sağlamlık" gibi bazı yetenekler, beceriler ve karakteristik özelliklerin atanması ve yadsınması yatar.

Antik zamanlardan günümüze kadar hayvanlar dinlerde aktif rol almışlardır. Çeşitli dinlerde ve mitolojilerde tanrı seviyesinde görülmüş, bazen tanrıları temsilen kullanılmış bazen de tanrıların elçileri olarak görülmüştür. Lakin İslam ve diğer semavi dinler hayvanları din içinde çok kullanmaz. İslam yayıldığı coğrafya gereği Ortadoğu'ya özel bazı varlıkları dini hikâyelerde anmıştır. Bunlardan en çok bilineni Muhammed ve Ebubekir'in müşriklerden kaçmak için sığındığı Sevr Dağı çevresinde bulunan bir mağaraya saklanmaları ve mağaranın girişinin bir örümcek tarafından ağ ile gizlenmesi hikâyesidir. Başka bir hikâye ise Nuh ile ilgili olan hikâyedir. İnanışa göre Nuh tufan sırasında gemisine her ırktan iki cinsiyete ait canlılar almış ve tufandan sonra bu canlılar üreyerek soyunu devam etmiştir. İslam neredeyse tüm İbrahimî dinler gibi insanları hayvanların sahibi olarak kabul eder. Kur'an'da ise hayvan kelimesi bazen hakaret olarak kullanılır. Lakin Allah Kur'an'da hayvanlara merhameti de emretmiştir. Muhammed'in kedisi Müezza bu konu üzerinde fikir vermek için kullanılabilir. Kaynaklara göre bir gün kedi Muhammed'in kıyafeti üstünde uykuya dalmış, Muhammed ise onu uyandırmamak için kıyafetindeki kumaşı kesmiştir. Bu yüzden kedi beslemek İslam inancına göre sünnettir. Muhammed'in kedi sevgisine atıfta bulunan bir başka hikâye ise Uhud Savaşı sırasında gerçekleşir. Muhammed ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca durdurmuştur. Ayrıca kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikmiş, orduyu o kedinin etrafından dolaştırmıştır. Savaş sonunda ise nöbetçiden kediyi geri istemiş ve ismini Müezza koyup sahiplenmiştir. İddialara göre Müezza siyah ve beyaz renklerinde bir Habeş kedisidir. Müezza isminin geçtiği son hikâye ise kedilerin temizliği ile ilgilidir. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Muhammed "Onlar en temiz ağıza sahiptirler." demiş ve abdest almıştır. Ayrıca Muhammed'in Umeyr adını verdiği kuşu ölen Zeyd adlı bir çocuğa taziye ziyaretine gittiği de söylenir. Deve ayrıca coğrafya gereği İslam kaynaklarında geçer, Muhammed ile ilgili hikâyelerin bazılarında deve geçer. Bunlardan biri Muhammed'in torunlarının deve isteğidir. Muhammed parası olmadığı için deve alamamış ama çocukları sırtına almıştır. Bu konuyla ilgili son hikâye ise Abdullah bin Ömer'in deve istediği hikâyedir. Bir gün Abdullah, babası ve Muhammed'in bulunduğu bir kafilede deveye biniyordu. Abdullah hafif olduğu için hızlı gidiyor ve sık sık kafilenin başına geçiyordu, babası ise bu duruma oldukça kızıyordu. Bunun üzerine Muhammed deveyi satın almak istedi, Abdullah'ın babası ise ücretsiz olarak vermek istedi, Muhammed ısrarcı oldu ve deveyi satın aldı. Deveyi aldıktan sonra ise deveyi çocuğa verdi. Ayrıca istediği kadar hızlı gidebileceğini söyledi.

Sentientizm, ahlaki düşüncenin duyarlılığa dayandığı etik bir felsefedir. Sıklıkla hayvan hakları felsefesiyle ilişkilendirilir ve son zamanlarda türcülüğe bir alternatif olarak ve farklı bireylerin ahlaki değerini belirleyen diğer yöntemlere tartışılmıştır.

Animal Justice Project, grubun türcülük olarak tanımladığı kavrama dayanarak hayvanları korumaya ve aynı zamanda diğer hayvan endüstrilerine karşı mücadele eden uluslararası bir baskı grubudur. Organizasyon, 1 Aralık 2014 tarihinde, Birleşik Krallık ve Avrupa'da tabandan gelen bir aktivizm ve profesyonel hayvan hakları alanlarında deneyim sahibi bir grup kampanyacı ve aktivist tarafından başlatıldı. Kuruluş şu anda hem Birleşik Krallık'ta hem de Amerika Birleşik Devletleri'nde aktiftir ve öncelikle laboratuvarlarda ve çiftliklerde hayvanların ıslah, araştırma ve eğitim için kullanımının kaldırılması için çalışmaktadır.

Güney Kore'de insan hakları, yasal olarak Güney Kore Anayasası le güvence altına alınmıştır. İnsan hakları ülkenin toplumsal yapısının gelişmesiyle artmış olsa da devletin kuruluş döneminde yaşanan krizlerin izleri sürmektedir.