İçeriğe atla

Tülintepe Höyüğü

Arkeolojik Höyük
Adı:Tülintepe Höyüğü
il:Elazığ
İlçe:Merkez
Köy:
Türü:Höyük
Tahribat:
Tescil durumu:
Tescil No ve derece:
Tescil tarihi:
Araştırma yöntemi Kazı

Tülintepe Höyüğü, Keban Baraj Gölü suları altında kalmadan önce Elazığ il merkezinin 21 km. doğusunda yer almış olan bir höyüktür. Höyük 250 x 200 metre boyutlarında ve 20 metre yüksekliğindeydi.[1]

Kazılar

Höyüğün her iki yanından hem demiryolu, hem de karayolu geçtiğinden eskiden beri biline gelmektedir. Dolayısıyla 1945 yılından itibaren tepede yüzey araştırmaları yapılmış ve buluntular yayımlanmıştır. Keban Barajı su toplama sahasında kalacağı için höyükte 1971 yılında kurtarma kazıları başlatılmıştır. Bu kazılar İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsü'nden Ufuk Esin ve Güven Arsebük başkanlığında 1974 yılına değin sürdürülmüştür.[2]

Tabakalanma

Keban Baraj Gölü altında kalacağı için yeni hatta alınması gereken karayolu ve demiryolu inşaatı için höyüğün üstünden iş makineleriyle toprak alındığından bu tabakalar yok edilmiştir. Bununla birlikte en yeni yerleşmenin Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'ne yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu tabakanın altında ise sırayla MS 1. binyıl, MÖ 1. binyıl, Geç Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, Erken Tunç Çağı ve Kalkolitik Çağ yerleşme katları yer almaktadır. Kalkolitik tabakanın altına ise, ovanın taban suyu dolayısıyla inilememiş olup ana toprağa ulaşılamamıştır.[2]

Buluntular

En eski yerleşmeye ait mimari kalıntılar Erken Kalkolitik Çağ yerleşmesi olup bir Halaf yerleşmesidir. Ancak bu tabaka taban suyu içinde kaldığı için yeterince incelenememiştir. Bu tabakanın üzerinde Erken Kalkolitik'in ana yerleşmesi görülmektedir. Açık alanlar ve geçitler çevresine yerleşen çok odalı yapılar şeklinde bir mimari yapı vardır. Bu mimarinin doğu tarafı, ocak, fırın, kerpiç platform, saz ve kamış döşeli bir taban ve bunu çevreleyen taş dizisi şeklinde bir açık alandır. Diğer yanda dörtgen planlı dört eve ait olmak üzere duvarlar ortaya çıkarılmıştır. Duvarlar kerpiç olup taş temel bulunmamaktadır. Duvarlar sıvalı tabanlar ise sıkıştırılmış topraktır. Ayrıca çok çeşitli biçimlerde ve oldukça fazla sayıda ocak bulunmuştur. Yapıların tahrip olmasından ya da yıkılmasından sonra, benzer yerleşme düzeni ve aynı yapısal özelliklerde, aynı planda yenilendikleri anlaşılmaktadır. Yerleşme planı oldukça ilginçtir. Yerleşmenin doğu ve batısında, çukur, fırın, kerpiç taban gibi unsurların yer aldığı açık alanlar (ya da avlu) vardır. Bu iki alanı birleştiren bir sokak, bu sokağı dik kesen bir başka sokak ve sokaklar arasındaki dört alana yerleşim planı ortaya çıkarılmıştır. Yapıların içlerinde ele geçen buluntulara göre ev, işlik ve mutfak olarak kullanıldığı anlaşılabilmektedir. Erken Kalkolitik Çağ tabakasının mimari buluntuları bir bütün olarak göz önüne alındığında tek bir kültüre ait olduğu sonucuna varılmaktadır.[2]

Çeşitli tahribatlar nedeniyle Erken Kalkolitik – Geç Kalkolitik geçişi net olarak incelenememektedir.[2]

Erken Kalkolitik Çağ yontma taş endüstrisinde esas hammadde obsidiyendir, çakmak taşı daha sınırlı kullanılmıştır. Sürtme taş buluntuları ise ezgi ve öğütme taşları, yüzeyleri perdahlamak için kullanılan açkı taşları, bileği taşları, dokuma tezgâhlarında kullanılan ağırşaklar, havanelleri, taş gülleler, baltalar gibi oldukça zengin bir buluntu olarak karşımıza çıkmaktadır. Geç Kalkolitik Çağ'ın sürtme taş buluntuları ise boncuk ve topuzlar görülür.[2]

Geç Kalkolitik Çağ tabakalarında bulunan 1,5 metre çapında yuvarlak bir maden ergitme fırını, bunun yakın çevresinde ele geçen maden filizleri, taş bir pota ve cüruf parçaları, maden işlemeyle ilgili buluntulardır.[2]

Erken Kalkolitik tabakalarda sadece çocuk mezarları bulunmuştur. Bunlardan biri 3-4 aylık bir bebeğe ait taban gömütüdür.[2]

Höyükte ele geçen hayvan kalıntılarının % 95'i evcil hayvanlara aittir. Bunlar sığır, koyun, keçi, domuz ve köpektir. Maral en yaygın av hayvanı olarak buluntu vermektedir. Diğer av hayvanları yabanıl koyun (argali), yaban keçisi (bezoar keçisi - Capra aegagrus), yaban domuzu (Sus scrofa), karaca (Capreolus capreolus) türleridir.[2]

Kazılarda ele geçen bitki kalıntıları ise yerleşmede buğday, karabuğday, arpa ve mercimek yetiştirildiğini göstermektedir.[2]

Değerlendirme

Tülintepe Höyük'teki ilk yerleşmenin Halaf yerleşmesi olduğu ve MÖ 5.000 yıllarına dayandığı[1][3] anlaşılmaktadır. Ancak bu tabakada taban suyu içinde kalması nedeniyle geniş çaplı kazı yapılamamıştır ve çanak çömlek buluntularıyla temsil edilmektedir. Bu dönemin ardından gelen yerleşim ise Halaf - Obeyd Geçiş Evresi olarak tanımlanan dönemdir. İzleyen kültür evreleri Obeyd, Obeyd Sonrası ve Erken Tunç Çağı'dır.[2]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ a b "Anadolu Uygarlıkları". 5 Nisan 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2012. 
  2. ^ a b c d e f g h i j "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2012. 
  3. ^ "Fırat Üniversitesi". 19 Eylül 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2012. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Obeyd kültürü</span>

Obeyd Kültürü ya da Ubeyd Kültürü, Güney Mezopotamya'da MÖ 5.900 – 4.300 tarihleri arasında var olmuş bir yerel ve tarihöncesi kültürdür. Güney Mezopotamya'nın en eski yerleşimi olarak Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'dan Kalkolitik Çağ'a uzanan ve Uruk Dönemi başlarına kadar süren bir kültürdür.

Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 24 km. kuzeydoğusunda Karakaya Barajı Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür.

Pirot Höyük ya da İkiz Höyük, Malatya ilinin yaklaşık 42 km. doğusunda yer alan bir höyüktür. Adını, hemen yakınında bulunan Kıyıcak köyünden almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Halaf kültürü</span>

Halaf Kültürü, Kuzey Mezopotamya'nın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'ında, Tell Halaf'da kesintisiz olarak gelişen bir tarihöncesi kültürdür. Tell Halaf yerleşimi, MÖ 6.000 civarı ile MÖ 5.400 arasında Halaf Dönemi olarak adlandırılan bir dönem boyunca gelişmiştir. Halaf Kültürü'nü yine aynı bölgede Obeyd Kültürü izlemiştir. Halaf Kültürü adını, günümüzde Türkiye – Suriye sınırının hemen güneyinde yer alan ve Erken Kalkolitik Çağ'a tarihlenen Tell Halaf yerleşiminden almaktadır. Halaf Kültürü'nün Samarra ve Hassuna kültürlerinden kaynaklanmadığı ama onlardan etkilendiği görüşü hakimdir.

Salat Tepe Höyüğü, Diyarbakır il merkezine 35 km. ve Bismil ilçesine 14 km. mesafede yer alan bir höyüktür. Dicle'ye katılan Salat Deresi'nin doğuya kıvrım yaptığı kesimdedir. Salat Deresi vadisinden 30 metre yükseklikte olan höyük 115 x 100 metre boyutlarındadır. Tepenin üstünde 45 x 30 metrelik düz bir alan bulunmaktadır. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi tarafından Yukarı Salat Höyük adıyla tescil edilmiştir.

Kenan Tepe Höyüğü, Diyarbakır ili Bismil ilçesinin 15 km. doğusunda, Dicle Nehri'nin batı tarafında yer alan bir höyüktür. Tarımsal faaliyetler nedeniyle kısmen tahrip olmuş olan höyük 225 x 350 metre boyutlarındadır. Yerleşmenin 4,5 hektarlık bir alana yayılmış olduğu belirtilmektedir. Yayılma alanı, yukarı yerleşme olarak tanımlanan asıl höyük ve aşağı yerleşme denen, bunun kuzeydoğusu yönündeki geniş alandır.

Tilkitepe Höyüğü ya da eski kaynaklarda Şamramaltı Van il merkezinin 7 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Günümüzde Van Havaalanı sınırları içinde olup kısmen havaalanı olarak kullanılmaktadır. Höyük 55 metre çapında, 6-7 metre yüksekliğindedir.

Kerküşti Höyük, Mardin il merkezinin batısında Fırat'ın kollarından biri olan Habur Çayı'na katılan Kocadere'nin batı kıyısında yer alan bir höyüktür. Boyutları 170 x 130 metredir. En eski tabakalar bugün için ova tabanı altındaki seviyelerde kalmıştır.

Norşuntepe Höyüğü, Elazığ İl merkezinin 26 km. güneydoğusunda Alişam Köyü'nün 3 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Höyük, Keban Barajı su toplama sahasında kalmış olup Baraj'ın tamamlandığı 1975 yılından itibaren yavaş yavaş göl suları etkisiyle erimekte olan bir adacıktır. Tepe baraj suları yükselmeden önce 150 x 130 metre boyutlarında ve 35 metre yükseklikteydi. Höyükteki yerleşme alanı ise 500 x 300 metrelik bir alana yayılmıştı. 2022 yılının Mayıs ayında tapulama harici alanda yer alan Norşuntepe Höyüğü "Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" özelliği gösterdiğinden sit alanı ilan edildi.

Korucutepe Höyük, Elazığ İl merkezinin 30 km doğusunda yer alan bir höyüktür. Höyük, Keban Baraj Gölü altında kalmadan önce 190 metre çapında ve 16 metre yüksekliğinde bir tepeydi.

Tepecik / Makaraz Tepe Höyüğü, Elazığ İl merkezinin yaklaşık olarak 31 km. doğusunda, günümüzde Keban Baraj Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür. Höyüğün asıl ismi Makaraz Tepe'dir. Fakat arkeolojik yazında daha çok Tepecik olarak geçmektedir. Tepe, 200 metre çapında olup 16-17 metre yüksekliktedir.

Kurban Höyük, Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmadan önce, Şanlıurfa İl merkezinin 60 km kuzey-kuzeybatısında, Bozova İlçesi'nin Cümcüme Köyü'nün 2 km batısında, Fırat Nehri kıyısında yer alan bir höyüktü. Höyük, nehrin güney kıyısındaki 1,5 km genişlikteki alçak bir teras üzerine kurulmuştu. İlk yerleşmenin üst teraslardan kesen vadilerden birinin alüvyal deltasında kurulmuştu. Oldukça alçak, semer biçimindeki iki tepeden oluşur. Güney taraftaki daha yüksek olup, 250 x 180 metre boyutlarında ve ovadan 10 metre yüksekliktedir. Kuzeydeki höyük ise 170 x 120 metre boyutlarında ve 4 metre yüksekliktedir. Toplam olarak 6 hektarlık bir alana yayılmış olan yerleşimin 3 hektarlık bölümü kazılmıştır.

Şehzade Höyük, Gaziantep İl merkezinin kabaca 48 km. doğusunda, Nizip İlçesi'nin kuzeyinde yer alan bir höyüktür. Dar bir vadideki, bazı kaynaklarda Turlu olarak geçen höyük arkeolojik kaynaklarda bir Halaf yerleşmesi olarak geçmektedir.

Kazane Höyük, Şanlıurfa ili'nin yaklaşık 4 km. güneydoğusunda yer alan bir höyüktür. Bölgede topraktaki organik kalıntılar üzerinde yapılan araştırmalara göre MÖ 3. binyılın ortalarında ovada kamış, saz ve ot türleri yönünden yoğun bir bitki örtüsü olduğu anlaşılmaktadır. İklim, daha yağışlı bir iklim olmalıdır. Çevredeki tepeler muhtemelen ormanlıktı.

Kusura Höyük, Afyon İl merkezinin 55 km. güneybatısında, Sandıklı İlçesi'nin 12 km. güneyinde, Kusura Köyü'nün hemen batısında yer alan bir höyüktür. Tepe 400 metre çapında, 14 metre yüksekliğindedir.

Karaoğlan Höyüğü, Ankara İl merkezinin 25 km. güneyinde, Mogan Gölü'nün güneydoğu ucunda yer alan bir höyüktür. Bulunduğu bölge Ankara bölgesinden güneydoğu ve güneybatı yönlerine uzanan ana ticaret yollarının kavşağı durumundaydı. Tepe, 260 x 180 metre boyutlarında ve 18-20 metre yüksekliğindedir. Höyük Ankara – Konya kara yolu üzerindedir.

Gözlükule Höyüğü, Mersin İl merkezinin 30 km. doğusunda Tarsus İlçesi'nin güneybatısında, günümüzde İlçe'nin bir parkı olarak kullanılan bir höyüktür. Tepe, 300 metre çapında olup 25 metre yüksekliktedir. Bir Klasik Çağ kenti olan Tarsu ya da Tarse, hem tepede hem de günümüz Tarsus İlçesi'nin altındadır. Günümüz Tarsus'unu oluşturan ilk yerleşimin, Toroslar'dan gelen bir akarsuyun kıyısında, MÖ 7. binyılda bir köy olarak kurulduğu belirtilmektedir.Höyük, Orta Anadolu'dan Akdeniz kıyılarına doğal bir geçiş olan Gülek Boğazı çıkışında, Antik Kilikya ovasında yer almaktadır. Diğer yandan Gülek Boğazı çıkışından Amik Ovası yoluyla Kuzey Suriye'ye ulaşımın da kavşağındadır.

Gelinciktepe, Malatya il merkezinin kuzeydoğusunda, Orduzu Beldesi'nin ve Arslantepe Höyüğü'nün 2 km. kuzeydoğusundaki kayalı üzerinde yer alan bir tepe üstü yerleşmedir. Kayalık yükseltinin özellikle güneybatı yamacındaki kaya oyukları yerleşme yeri olarak kullanılmıştır. Erozyonla ortaya çıkan büyük kaya blokları bu tür oyuklar ve kaya sığınakları yaratmıştır. Ayrıca savunma kolaylıkları da sağlamaktadır.

İkiz Höyük, Malatya il merkezinin 25 km. kuzeydoğusunda, Battalgazi İlçesi'nin doğu – kuzeydoğusunda, Kuluşağı Köyü'nün 500 metre kuzeybatısında yer alan bir höyüktür. Yerleşme, Karakaya Barajı Gölü sularının yüksek olduğu mevsimde sular altında kalır. Suların alçak olduğu mevsimde ise göle doğru uzanan bir sırt olarak görülmektedir. Dolayısıyla zaman içinde tamamen tahrip olmuştur. Höyük, birbirine bir boyunla bağlanan kuzeyde ve güneyde iki yükseltiden oluşur. İkiz Höyük olarak adlandırılması bundandır.

Kalaycıktepe Höyüğü, Tunceli il merkezinin güneybatısında, Akçapınar köyünde, Karasu Çağı'nın doğu kıyısında yer alan bir höyüktü. Günümüzde tümüyle Keban Baraj Gölü suları altında kalmıştır. Yerleşmeye, Elazığ / Kalaycık Düz Yerleşmesi ile karışmaması için Kalaycıktepe adı verilmiştir. Arkeolojik yayınlarda Kalecik ve Kalaycık ya da Kalaycık Tepe olarak da geçmektedir. Tepe, yaklaşık olarak 260 x 180 metre boyutlarında, 32 metre yüksekliğindeydi. Russell ise höyüğün boyutlarını 130 x 70 x 20-30 metre olarak vermektedir.