İçeriğe atla

Tüf

Tüf

Tüf, bir volkanik patlama sonucu ortaya çıkan volkanik küllerden oluşan kaya türüdür. Tüf kimi zamanlarda inşaat malzemesi olarak kullanılan farklı bir kaya anlamına da gelir. %50’den daha fazla tüf içeren kayalar tüflü olarak kabul edilir. Tüf tortul veya magmatik kayaçlar olarak sınıflandırılabilir. Sedimantolojik terimler ile açıklanmasına rağmen magmatik petroloji bağlamında incelenmektedir.

Volkanik kül

Volkanik patlama ürünü olan gazlar lav, buhar, yanardağ vardır. Magma volkanik gazlar ve volkanik buhar ile şiddetli etkileşime girdiğinde ayrı ayrı üflenir.Üretilen ve volkanik patlama sonucu havaya atılan katı madde ne olursa olsun tekstürü (tane boyutu) volkanik kül veya volkanik kum adını alır.Bu parçacıklar, küçük olan cüruflu patlamalar ile magmanın kaya parçaları veziküler içindeki gazların genleşmesi ile magma paramparça olabilir.

Volkanik kaya

Volkanik kayanın yanı sıra bu gibi daha büyük kaya parçaları, daha fazla veya daha az kristal içeren volkanik kaya olarak tarif edilebilir. Krater içinde bulunan lav katılaşmaya başlamıştır. Kristallerin çok fazla olduğu yerlerdeki küllere kristal tüf denir. Bu tarzdaki tüfler soluk gri ya da sarı renktedirler.

Breş

İri taneler yuvarlaklanmış olmaktan ziyade köşeli olursa kayaç breş olarak adlandırılır. İri partiküller, taşınma esnasında aşındıklarında ve hzlı bir şekilde yuvarlandıkları için breş içerisindeki çakıl ve bloklar depolanmadan önce kaynak bölgelerinden çok uzağa taşınmadıklarını gösterir. Bundan dolayı, diğer birçok sedimanter kayaçlardan olduğu gibi konglomeralar ve breşler kendi tarihçeleri hakkında ipuçları içerirler. Onların tane boyutları onları taşıyan akıntının gücünü ortaya koyar; buna karşı yuvarlaklanmanın derecesi, tanelerin ne kadar uzağa taşındıklarını gösterir.

Breş

Tüf çeşitleri

  • Kaynaklı Tüf
  • Riyolitik Tüf
  • Trakit Tüf
  • Andezitik Tüf
  • Bazaltik Tüf
  • Ultramafik Tüf

Kül gibi küçük unsurların üst üste yığılmaları veya akarsularla göl veya denizlere taşınarak onların diplerine çökelmeleriyle volkanik tüfler meydana gelir. Bunlar tabakasız oldukları gibi tabakalı da olabilirler. Genellikle detritik veya kimyasal tortul kayaçlarla ara tabakalı olarak bulunan volkanik tüfler kökenlerini teşkil eden kayaç türüne göre trakit tüfü, bazalt tüfü, andezit tüfü gibi isimler alırlar.

Volkanik tüflerden oluşan geniş sahaların akarsularla yarılıp parçalanmalarıyla tüf platoları meydana gelir. Bu platoların, parçalanmanın fazla olduğu kesimleri, tepelik bir görünüm kazanır. Tüfler geçirimli olduklarından, vadiler dik yamaçlı ve derindir. Yamaçlarda çok sayıda sel yarıntısı bulunur. İklim şartları da uygunsa sel ve seyelan sularının aşındırma etkisiyle, yamaçlarda şapkalı ve şapkasız sütunlar halinde peri bacaları gelişir.

Lapilli, volkan bombası ve blok gibi iri unsurların lavlardan oluşan bir çimentoyla birleştirilmeleri sonucu volkanik konglomera veya aglomera ismi verilen ekstrüsif kayaçlar meydana gelir. Riyolit bileşiminde, asit karakterli, sert, tüflü kumtaşı ve aglomeralara ignimbrit denir.

İgnimbrit örtüleri geniş alanlar kapladıkları sahalarda, akarsularla yarılıp parçalanarak platolar meydana getirirler. İgnimbritlerin yumuşak volkanik tüflerle ara tabakalı oldukları kesimlerde kornişli vadiler gelişir.[1]

Volkanlardan çıkan ufak çaplı maddelerin su içinde veya karalarda çökelmesiyle “Tüfit” veya “Volkanik Tüf” adı verilen külteler meydana gelir. Volkanların püskürmesiyle etrafa saçılan bu maddeler büyüklüklerine göre Toz ve Tüf (<4mm.), Lapilli (4-32mm.)ve Bomba veya Blok (>32mm.) ismini alır.

Tüf, Yellowstone National Park

Tüfler hakkında

Bu maddelerin kil-kum büyüklüğünde olanların sularda veya karalarda birikmesiyle “Volkanik Tüfler” ; ufak ve iri parçalarının bir arada volkanik malzeme ile çimentolanmasıyla da “Piroklastik Kütle” ler meydana gelir.

Tüf ve konglomeralar bazen güzel tabakalaşma gösterir; çeşitli renklerde bulunur ve fosil ihtiva eder .Bu fosiller yardımıyla tüflerin oluş zamanları ve ortamları saptanır.

Tüfler tamamiyle çimentolanmamış ve diyajeneze uğramamış olduğundan boşluklu ve dolayısıyla hafiftirler.

Tüflerin içinde bazen büyük ve güzel hornblend, ojit, losit ve kuvars kristalleri bulunur ve bunlara göre de “Riyolitik Tüf”, “Andezitik Tüf” vb. diye isimlendirilir.

Jeolojik termometre

Tüflerin içinde bulunan silis tiplerine bakarak volkanlardan çıkan maddelerin çıkış anlarındaki sıcaklıkları anlaşılabilir.Şöyle ki silis 900o nin üstünde tridimit,, 575ode de özel ikizli kuvars şeklinde kristallenmektedir.Arazide tüflerin içinde bu şekilde kuvarsın görülmesi bu cins tüflerin içinde bu şekilde kuvarsın görülmesi bu cins tüflerin oluş anındaki ısısını bize anlatmaktadır.Bu tür minerallere “Jeolojik Termometre” denir.

Tüfler çok eskiden beri yapılarda ve “Pozzolana” ismiyle traşlı çimento yapımında kullanılmaktadır. Son yıllarda da hafif yapı malzemesi ve beton agregası olarak faydalanılmaya başlanmıştır.[2]

Piroklastik kayaçlar volkanik püskürmelerle yeryüzüne çıkan katı parçalardan oluşur. En yaygın piroklastik kayaç ince kül boyutlu gerecin depolanması ve çimentolaşması sonucunda oluşan tüflerdir. Kül parçacıklarının birbirleriyle kaynaşacak kadar sıcak olduğu durumlarda kaynaklı tüf olarak adlandırılan piroklastik kayaçlar meydana gelir. Kaynaklı tüfler çoğunlukla ince cam kıymıklarından oluşmaktaysa da ceviz iriliğinde pumis ve diğer kaya parçalarını da kapsayabilmektedir.

Kül boyundan daha iri taneli piroklastik kayalar volkanik breş olarak adlandırılmaktadır. Volkanik breşleri oluşturan parçalar havada katılaşmış çizikli balistik parçalar; volkanik çıkış yerlerinin duvarlarından koparılmış bloklar, kristaller ve cam parçaları olarak sıralanabilir.

Magmatik kayaç adlarının aksine tüf ve volkanik breş terimleri bu kayaçların mineral bileşimlerini yansıtmaz. Dolayısıyla tüf ve volkanik breş isimlerinin önüne niteleyici bir sıfat getirilir. Örneğin; riyolitik tüf gibi.

ABD’nin batısında geçmişte volkanik faaliyetlerin aktif olduğu geniş bir arazi yaygın bir kaynaklı tüf yaygısıyla örtülmüştür. Bu tüf birikintilerinden bazıları yüzlerce feet kalınlıkta olup çıkış yerlerinden onlarca mil uzağa ulaşmışlardır. Bunların çoğu milyonlarca yıl önce büyük volkanik yapılardan türeyip yanal yönde saate 100 km hıza ulaşan büyük kütle hareketleri şeklindeki akmalarla gelişmişlerdir. Bu piroklastik kayaçlar eski çalışmalarda yanlışlıkla riyolitik lav akıntıları olarak tanımlanmışlardır. Güncel bilgilerimizle silika bakımından zengin lavların çıkış yerlerinden birkaç milden daha fazla uzağa gidemeyecek kadar yüksek viskoziteli olduklarını biliyoruz.[3]

Yüzey korkayaları volkaniktir ve lav akıntıları biçimin ortaya çıkar. Başlıca yüzey kayası türleri obsidyen, perlit, riyolit, trakit, andezit, bazalt ve tefrittir.Piroklastik dışıklar(cüruflar) da korkayalardır.Bunlar patlamalı yanardağ püskürmeleri sonucunda dışarı fırlayan malzemelerin katılaşmasıyla oluşur.Yığışımlar (aglomera) ile bazı breş ve tüfler piroklastik kaya örnekleridir.[4]

Volkanik hareketler sırasında sıvı halde lavlar, katı parçalar halinde tüfler (piroklastik maddeler) çeşitli gazlar ve buharlar çıkar. Genellikle volkanik faaliyete püskürme (erüpsiyon) denir. Yalnız lav akmasına akıntı (efüzyon) adı verilir.Katı parçaları içine alan gaz ve buhar çıkışına patlama (eksplosyon) denilir.[5][6]

Türkiye'deki çeşitli tüf örnekleri

Türkiye'de lav, tüf ve aglomeralar çoğunlukla karmaşık durumda ve riyolit, dasit, andezit, trakit bileşimlerindedir. Renkleri beyaz, gri, bej, sarı, pembe, kırmızımsı, mor ve siyahımsı olur.

Çok miktarda ve değişik renklerde bulunması, çıkarma ve işlenmesin kolay olması nedeniyle Anadolu da birçok eski devirlerden beri yapıtaşı olarak kullanılmaktadır. Kayseri civarındaki tüflerin bir kısmı Sivas çimento fabrikasında “Traşlı Çimento” yapımında kullanılmaktadır.

Tüfler ocakta iken yumuşakçadır ve dolayısıyla çıkarılması ve yontulması kolaydır. Ocaktan çıkarılıp açık havada bırakılınca içindeki “Ocak Suyu” uçar ve taş sertleşir.

Orta Anadolu da geniş alanlar kaplayan volkanik tüflere yonulmalarının kolay olması nedeniyle “Yonu” ismi verilmektedir. Erzurum, Sivas, Kayseri, Ürgüp, Nevşehir, Konya dolayının yonuları, Selçuki mimarisinin esas yapı elemanıdır. Karadeniz sahillerinin volkanik Lav ve breşleri de son yıllarda liman inşaatlarında kullanılmıştır.[2]

Volkanik tüf ve ignimbritler yurdumuzda geniş alanlar gösterir. Örneğin; Kars-Ardahan arasında kalan saha ile Nevşehir-Aksaray-yeşilhisar arasında kalan sahada geniş ignimbrit platoları yer alır. Buralarda, ignimbritler üzerinde uzanan plato yüzeyi ile tipik kornişli vadiler yatay yapılı sahalardakine benzer görüntüler sunar.Nevşehir- Aksaray-Yeşilhisar arasındaki sahada, özellikle Ürgüp-Göreme yöresinde olmak üzere, peribacalarına çok tipik örnekler bulunur.[1]

Kaynakça

  1. ^ a b Erguvanlı, Kemal (1978). Lav,Tüf ve Anglomeralar. İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Yayınları. ss. 112,113. 
  2. ^ a b Karaman, Erkan (2006). Kayaç Tipleri ve Yapısal Benzerlikler. Antalya: Devran Matbaacılık. s. 33. ISBN 975-94970-0-X. 
  3. ^ Kurter, Ajun (1986). Piroklastik Maddeler. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi. ss. 137,138,139. 
  4. ^ İzbırak, Reşat (1991). Volkan Hareketleri. İstanbul: M.E.B. s. 27. ISBN 975-11-0015-1. 
  5. ^ Helvacı, Cahit (2013). Piroklastik Kayaçlar (PDF). Ankara: Nobel Yayınları. s. 75. ISBN 978-605-133-433-2. []
  6. ^ "Tüf". 27 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Aralık 2014. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hasandağı</span> Aksaray-Niğde sınırında eski bir Stratovolkan

Hasandağı ya da Hasan Dağı deniz seviyesinden 3268 metre yüksek olan tepesiyle bir volkanik dağdır. Büyük Hasan ve Küçük Hasan Dağı olmak üzere iki büyük krateri vardır. Melendiz dağının büyük kısmı, bu iki kraterden çıkan lavlardan meydana gelmiştir. Büyük Hasan dağında iyi muhafaza edilmiş bir ana krater ile onun etrafında parazit koniler bulunur. Küçük Hasan dağının zirvesi bir Somma durumundadır. Yani eski kalderanın sınırlarını teşkil eden dikliklerin artıkları vardır. Bunlar sayesinde ilk kraterin şeklini çıkarmak mümkündür. Adı geçen kraterden çıkan andezit ve bazalt lavları kuzeye doğru akarak geniş bir alana yayılmış, tüfler ise Kızılırmak'a kadar ulaşmıştır. Bu dağ Aksaray ve Niğde il sınırları içerisinde yer almaktadır. 1750 metresine kadar meşe ormanlarıyla kaplıdır. Dağın eteklerinde ve çevresinde çeşitli Türk boyları ve özellikle de Yörükler yaşarlar. Özellikle ana volkan konisini oluşturan Büyük Hasan Dağı ; kuzeybatısındaki Aksaray Ovası batısındaki Obruk Platosu ve güneyindeki Bor Ovası düzlüklerinden aniden yükselerek kasvetli bir doğal Abide görüntüsü sunmaktadır. Bu ana volkan konisinin doruğu tipik bir kraterden oluşmakta ve kraterin tabanında bir krater gölü bulunmaktadır. Ana koninin hemen güneydoğusundaki daha küçük boyutlu ve yükseltisi daha az olan ikiz koni ise Küçük Hasan Dağı olarak anılmaktadır. Bu volkan konisinin de doruğu tipik bir krater halindedir. Oldukça taze ve karakteristik volkan şekilleriyle Türkiye'nin en genç volkan dağları arasında bulunan Hasan Dağı volkanik ünitesi tarihi çağlardan bu yana daldığı uykusuna devam etmektedir. Dağın eteklerinde Antik Roma şehri Nora bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bazalt</span>

Bazalt, volkanik kaya kütlelerinden biri. Siyah renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar, mağma akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Sert ve dayanıklı bir taş olduğundan kaldırım, yapı taş, demiryolu, köprü malzemesi olarak kullanılır. Yeryüzünde çok bol olan bazalt, bazı memleketlerde, binlerce kilometrekarelik yerleri örter. Birleşik Krallık'ın kuzeyi, İrlanda, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük Hindistan'da Dekkan bölgesindeki bazalt yığınları 300.000 kilometrekarelik geniş bir bölgeyi kaplar.

<span class="mw-page-title-main">Stratovolkan</span> lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkan

Stratovolkan, pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın akışkanlığı azdır ve çok uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir. Magmaları asidik ya da yüksek-orta düzeyde silika içeriklidir. Buna karşın bazik içerikli magmanın akışkanlığı yüksektir ve Hawaii'deki kalkan biçimli Mauna Loa dağı gibi yayvan dağları oluşturur. Pek çok stratovolkanın yüksekliği 2500 metreden fazladır. Türkiye'den Ağrı Dağı ve Nemrut Dağı birer stratovolkan tipindeki volkanlardır.

<span class="mw-page-title-main">Lav</span> yanardağ patlamasıyla çıkan erimiş kaya parçaları

Lav ya da püskürtü, yanardağ patlaması sırasında çıkan çok sıcak, sıvı ve akıcı erimiş maddeye denilmektedir. Yanardağ ağzından ilk çıktığında sıvı halde bulunmaktadır. Lavın sıcaklığı "700 °C "ile "1200 °C" arasında değişmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Magma</span> yeraltında bulunan, erimiş haldeki kayaçlar

Magma, yeraltında bulunan, ergimiş haldeki kayaçlar. Kayaçların basınç düşmesi, sıcaklık yükselmesi, H2O ilavesi gibi etkenler altında erimesi sonucu oluşan silikat hamuru durumundaki eriyiklerdir. Yeryüzüne ulaşarak yanardağlardan püsküren magmaya lav denir. Magma, dünya yüzeyinin altında bulunur ve diğer karasal gezegenlerde ve bazı doğal uydularda da magmatizmanın kanıtı keşfedilmiştir. Erimiş kayanın yanı sıra, magma ayrıca kristaller ve volkanik gazlar içerebilir.

<span class="mw-page-title-main">Nemrut Gölü</span> Türkiyede bir krater gölü

Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölü olup, adını MÖ 2100'de yaşamış Babil Hükümdarı Nemrut'tan almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Magmatik kayaçlar</span> Magmanın yeryüzüne çıkarken soğumasıyla meydana gelen kayaçlardır.

Magmatik kayaçlar, magmanın yükselerek yer kabuğunun içerisine girip veya yeryüzüne ulaşıp soğuyarak katılaşması sonucu oluşan kayaç türüdür. Üç ana kaya türünden biridir, diğerleri tortul ve metamorfiktir. Magmatik kaya magma veya lavın soğutulması ve katılaşmasıyla oluşur. Magmatik kayaçlar çok çeşitli jeolojik ortamlarda meydana gelir: kalkanlar, platformlar, orojenler, havzalar, büyük magmatik bölgeler, genişletilmiş kabuk ve okyanus kabuğu. (Resim1) Magmatik kayaçlar temel olarak silikat minerallerinden oluşmuşlardır. Magmanın bileşimi temel bazı elementlerin dağılımını yansıtsa da oranları değişmekte ve bu da belli başlı magma tiplerinin oluşmasına neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Andezit</span>

Andezit, porfiritik dokuya sahip ara bileşimin magmatik yüzey kayasıdır. Genel anlamda bazalt ve riyolit arasındaki ara tiptir ve TAS diyagramında gösterildiği gibi, silisyum dioksit (SİO2) oranı %57 ve %63 arasında değişmektedir. Kıtasal kabuğun ortalama bileşimi andeziktir. Bazaltlarla birlikte Mars kabuğunun da önemli bir bileşeni olduğu tahmin edilmektedir. Andezit adı Andes Dağı silsilesinden türetilmiştir.

Trakit, çoğunlukla alkali feldispattan oluşan magmatik bir kayaçtır. Genellikle ince taneli ve hafif renklidir. Az miktarda mafik mineral içerir.silika ve alkali metallerle zenginleştirilmiş lavların hızlı bir şekilde soğutulmasıyla oluşur. Siyenitin volkanik eşdeğeridir. Trakit, okyanus adalarının volkanizmasının geç evrelerinde ve kıta rift vadilerinde, manto tüylerinin üstünde de dahil olmak üzere alkali magmanın patladığı her yerde yaygındır. Mars'taki Gale kraterinde de Trakit bulunmuştur. Dekoratif yapı taşı olarak da Trakit kullanılmıştır. Trakit Roma İmparatorluğu ve Venedik Cumhuriyeti'nde boyut taşı olarak kullanılmıştır. Trakit patlayıcı bir volkanik kayadır. Bu nedenle felsik kayalar grubuna aittir. Yapıları esas olarak mikrolitiktir. trakitler lökokratik kayalardır, genellikle beyazımsı ila yeşilimsi gridir.

<span class="mw-page-title-main">Piroklastik akıntı</span>

Piroklastik akıntı, volkanlardan çıkan ve sıcak gazlardan beslenmiş kor halindeki kül ve lav parçaları ile volkanik yamaçlardan çok hızlıca aşağıya akan sıcak akıntılardır. Bu akıntılar saatte 200 km hıza ulaşabilirler. Piroklastik akıntılar iki ana bölümden oluşur. Bunlar yer çekimi etkisinin artışı ve şiddetli türbülans akıntılarıdır. Yer çekimi etkisinin artışı; piroklastik akıntıların bir bakıma çığ ve heyelanlara benzer bir şekilde hareket etmesine sebep olur. Bunlar, lav parçalarından ve hareketli kütlede sıkışan havanın ısınıp genleşmesiyle açığa çıkan gazlar tarafından harekete geçerler. Bu gazlar, tabandaki kayaçlar ile akan malzeme arasındaki sürtünmeyi azaltır. Şiddetli türbülans akıntıları ise; ortamdaki kül ve pumis parçaları ile sürtünmenin en aza indirgenmesine katkıda bulunan önemli mekanizmalardan birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Volkan kemeri</span>

Volkan kemeri. Stratovolkan, aynı zamanda kompozit volkan olarak da bilinir, uzun boylu konik volkan birçok lav, tefra, pamis ve volkanik kül katmanları tarafından sertleşerek inşa edilmiştir. Kalkan volkanların aksine strato volkanlar ve dik profilleri ve periyodik patlamalı püskürmeler ile karakterize edilirler. Bazı çökmüş kraterler ile kalderalarda bu şekilde adlandırılır. Genellikle stratovolkanlar yüksek viskoziteden dolayı uzağa yayılmadan önce soğur ve katılaşırlar. Bu lav oluşturan magma daha az bir miktarda viskoz mafic magma ile yüksek-orta derecede silika içermektedir. Geniş felsik, lav akıntıları nadirdir,15 km (9,3 mi) kadardır. Stratovolkanlar erüptif malzemelerin sıralı dökülmeleri itibaren inşa edilen kendi kompozit yapısı nedeniyle bazen “kompozit volkan” da denir. Onlar daha az yaygın olan kalkan volkanların aksine volkan tipleri arasında en yaygın olanlardandır. İki önemli Stratovolkan olan Krakatoa en iyi bilineni ve Vezüv 1883'teki patlama Pompei ve Herculaneum kasabalarnı önemli oranda tahrip etti. Aynı zamanda bu patlama binlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Piroklastik kayaç</span> püskürme biçimi ve tanelerin kökeninden bağımsız olarak volkanik bacalardan dışarı atılan kırıntılar

Piroklastik kayaçlar ya da bir diğer deyişle piroklastikler. Piroklastlar, püskürme biçimi ve tanelerin kökeninden bağımsız olarak volkanik bacalardan dışarı atılan kırıntıları ifade eder. Piroklastik kırıntılar doğrudan volkanik yollarla oluşmuş kırıntılardır. Sedimantasyon süreçlerine dahil olmuş volkanik materyaller volkanoklastik olarak nitelendiilirler.

<span class="mw-page-title-main">Göllü Dağ</span>

Göllüdağ, Niğde şehir merkezinin 60 km kuzeyinde, Gölcük Beldesi, Kömürcü köyünün güneybatı yönünde kalan sönmüş yanardağdır. Yüksekliği 2172 m'dir. Volkan konisinin üst kısmında bir krater çukurluğu, bu kraterinde bir kısmında dağa adının veren krater gölü yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Riyolit</span>

Riyolit, silis içeriği çok yüksek olan ekstrüzyonla üretilmiş magmatik bir kayaçtır. Riyolit, kuvarstan oluşur ve az miktarda hornblende ve biyotit içerir. Sıkıştırılmış gazlar genellikle kayada vig üretirler. Genellikle kristaller, opal veya camsı maddeler içerirler. Riyolit, plütonik granit kayaya göre eşdeğer olarak düşünülebilir ve sonuç olarak, riyolitin yüzeyleri de granite benzeyebilir.granitle kimyasal yapı yönünden aynı olan, serbest silisçe zengin, içinde mikrolitler bulunan kayaçtır. Riyolit, granitle aynı kimyasal yapıda olan camsı bir kütledir. İçinde mikrolitler olan kayaçtır.Mikrolit: Mezolitik Çağ'da insanların küçük boyuttaki aletlerinde kullandığı küçük taşlarla yapılmış aletlere minitaş anlamında mikrolit ismi verilmiştir. Eş anlamlısı Yüksek silika içeriği ve düşük demir ve magnezyum içeriği nedeniyle, riyolitik magmalar oldukça viskoz lavlar oluşturur. Granitin yüzey eşdeğeridir ve granit gibi başlıca açık renkli silikat minerallerinden oluşur. Bu mineralojik bileşim riyolitlerin boz ile pembe arasında, bazen de açık gri renkli olmasını sağlar. Riyolit ince taneli bir kayaçtır ve sıklıkla cam parçaları ve gaz boşlukları kapsar. Bu özellikler onun yüzey koşullarında hızlı soğuma ile oluştuklarına işaret etmektedir. Eğer riyolitler fenokristal içeriyorsa bunlar küçük boyutludur, kuvars veya potasyum feldispatlardan oluşur. Kabukta çok yaygın ve büyük magmatik gövdeler halinde bulunan granitlerin tersine riyolitler hem daha az yaygın hem de küçük hacimli kütleler halinde görülmektedir. Riyolit plütonik granit kaya ekstrüzyon eşdeğer olarak kabul edilebilir ve sonuç olarak, riyolit mostra granit bir benzerlik taşıyabilir. Yüksek silika içeriği ve düşük demir ve magnezyum içeriği nedeniyle, riyolitik magmalar oldukça viskoz lavlar oluşturur. Ayrıca breccias veya volkanik fişler ve pençeler olarak ortaya çıkar. Kristalleri büyütmek için çok hızlı soğuyan riyolitler, obsidyen olarak da adlandırılan doğal bir cam veya vitrophyre oluşturur. Daha yavaş soğutma, lavda mikroskobik kristaller oluşturur ve akış yaprakları, sferulitik, nodüler ve litofizal yapılar gibi dokularla sonuçlanır. Bazı riyolit oldukça veziküler pomza. Riyolitin birçok patlaması oldukça patlayıcıdır ve tortular serpinti tefra/tüf veya ıgnimbritlerden oluşabilir. Riyolit püskürmeleri, daha az felsik lavların püskürmelerine kıyasla nispeten nadirdir. 20.yüzyılın başından bu yana sadece üç riyolit patlaması kaydedildi: Papua Yeni Gine'deki St. Andrew Boğazı yanardağı, alaska'daki Novarupta yanardağı ve Güney Şili'deki Chaiten. Riyolit, karadan uzak adalarda bulunmuştur, ancak bu tür okyanus olayları nadirdir. Etimoloji ve tarih Riyolit Yunanca kelime ῤεῖν bir yenilikçilik, rheîn “akış” ve λίθος, líthos, “taş”dır. Kayanın bilimsel tanımı Baron Ferdinand von Richthofen tarafından 1860 yılında yapılmıştır. Mineral topluluğu genellikle kuvars, sanidin ve plajiyoklaz Bir riyolit başlıca kuvars ve feldispat oluşmaktadır. Kuvars içeriği muhtemelen Riyolitik eriyiğin kristalleşme ile meydana gelmeyecektir, sadece kaya takip eden zenginleştirme işlemlerinden ile % 50'den fazla bir kuvars paylarıyla, %20 ve %60 arasında değişmektedir. Kristal-fakir riyolitlerle için QAR ve kuvars-zengin tipleri, kısaltma QRR kısaltmasıdır. Kalan %40-80 ağırlıklı alkali feldspat %35-90,10 ve %65 plajiyoklaz ve tamamlayıcı arasındaki dar anlamda riyolit onlar için hesap feldspat oluşur. Daha fazla %65 plajiyoklaz riyodasit ile paylaşımın alkali riyolit, yani, fazla %90 alkali feldspat ile felsik volkanitler görülür. Buna ek olarak, bir riyolit küçük miktarlarda - genellikle en fazla %2, azami %15 - on mafik minerallerin. Riyodasitler tür hisselerin %20 fazla olabilir. Bu maddeler arasında sık sık biyotit oluşur, ancak ek olarak, aynı zamanda hornblendli veya ojit. Riyolit çok küçük miktarlarda gibi manyetit, hematit, kordiyerit, granat veya olivin gibi mineraller çoğunlukla hala içerirler. Kaldaklofsfjöll: Genellikle riyolit bir porfirik dokuya sahiptir. Bu çoğunlukla kuvars ve feldispat oluşmaktadır olan tek kristaller man fenokristalleri denilen dağınık büyük kristaller, sadece bir mikroskop altında görülebilen ve gömülü bir yoğun, ince taneli matrisi oluşur anlamına gelir ve boyutu birkaç santimetre birkaç milimetre. Ancak, Afirik veya felsitischen riyolitlerden sonra yani tamamen ince taneli herhangi Einsprengling olmadan riyolit, manspricht vardır. Kısmi de riyolit kayalar kolayca tanınabilir akış dokular gösterir. Genç jeolojik zamanda riyolit gaz kabarcıkları vardı. Bu boşluk kabarcıkları genellikle orada zaman içinde çökeldi. Bu boşluklar minerallerle dolduruldu. Obsidyenle aynı kimyasal bileşime sahip riyolit volkanik bir camdır.

<span class="mw-page-title-main">İgnimbirit</span>

İgnimbirit, piroklastik kayaçlar grubunun bir çeşididir ve halen tartışmalı bir jeoloji problemidir. Piroklastik kayaçlar volkanik püskürmelerle yeryüzüne çıkan katı parçalardan oluşur. En yaygın piroklastik kayaç ince,kül boyutlu gerecin depolanması ve çimentolaşması sonucunda oluşan ignimbirit tüfleridir. Kül parçacıklarının birbirleriyle kaynaşacak kadar sıcak olduğu durumlarda kaynaklı tüf olarak adlandırılan piroklastik kayaçlar meydana gelir. Kaynaklı tüfler ince cam kıymıklarından oluşmaktaysa da ceviz iriliğinde ve diğer kaya parçalarını da kapsayabilir. Yaygın bulunuşu, pumis volkanik cam ve litik parçaları içermesi dolayısıyla ilgi çekmektedir. Güncel volkanlarda izlenemeyişi bu ilgiyi artırmaktadır. Bol pumis içeren sıcak yerleşimli ve laminar akan piroklastik akma ürünleridir. Bazen kaynaşlaşma gösterebilir. Eş anlamlı kullanılan bazı terimler töf akması, pumis akması, kaynaklanmış ulf, kaynaklı çamur akması ve sıcak kül yağmasıdır.

Kapadokya Volkanik Kompleksi Doğuda Erciyes Volkanı'ndan, batıda Karacadağ-Karadağ volkanlarına ve kuzeybatıda Aksaray ili ve Tuz Gölüne kadar uzanan, kuzey-kuzeydoğu Sivas havzası ile güneyde ise Niğde Masifi, Ulukışla baseni ve Toros karbonat platformuyla sınırlanan Niğde-Nevşehir-Aksaray arasındaki volkanik bölgeyi karakterize eder. Kapadokya Volkanik Kompleksinde Neo-Kuvaterner döneminde polijenetik ve monojenetik yapılı volkanlar püskürmüş ve daha sonra Erciyes ve Hasan Dağı stratovolkanları ile çok sayıda monojenetik püskürme merkezleri KVK içinde geniş alanlara sahip olmuştur. Kompleks içindeki volkanik aktivite günümüzde de canlı yaşamını ve çevreyi büyük oranda etkilemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Püskürük kayaç</span> Dünyanın iç kısmındaki kızgın maddelerin (magmanın) yer kabuğu içine sokulması ya da yeryüzüne püskürerek lav, kül

Ekstrüzif, katılaşım veya püskürük kayaç, Dünya'nın iç kısmındaki kızgın maddelerin (magmanın) yer kabuğu içine sokulması ya da yeryüzüne püskürerek lav, kül vb. maddelerin yığılması ve soğuması sonucunda oluşmuş kayaçlardır. Bu kayaçlar hızlı soğuma nedeniyle ince kristallidirler. Soğuma, ince kristallerin bile meydana gelmesine olanak tanımayacak kadar hızla olursa volkanik cam oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Breş</span>

Breş, kırık çimentolu mineral parçalarından oluşan bir kaya veya ince taneli bir matris ile bir araya getirilmiş, kayaların bileşimine benzer veya bunlardan farklı olabilen bir kayadır.

<span class="mw-page-title-main">Skorya</span>

Skorya, kristaller (fenokristaller) içerebilen veya içermeyen oldukça veziküler, koyu renkli volkanik bir kayadır. Tipik olarak koyu renkli ve bileşimi bazaltik veya andezitiktir. Skorya, çok sayıdaki makroskopik elipsoidal veziküllerinin bir sonucu olarak nispeten düşük yoğunlukta olan bir yapıya sahiptir. Ancak süngertaşı'nın aksine, tüm skoryaların özgül ağırlığı 1 kilogramdan büyüktür ve suda batar. Delikler veya veziküller, magma içinde çözünen gazlar, erimiş kayada kabarcıklar oluşturarak çözeltiden çıktıklarında oluşur ve bunların bir kısmı kaya soğudukça ve katılaştıkça yerinde donar. Skorya, bir lav akışının bir parçası olarak, tipik olarak yüzeyinin yakınında veya parçalı ejekta olarak oluşabilir, örneğin dik kenarlı skorya konileri oluşturan Strombolian patlamalarında. Yemen'de bulunan çürüklerin kimyasal analizi, esas olarak birkaç zeolit içeren volkanik camdan oluştuğu görülmüştür. Cürufların çoğu camsı parçalardan oluşur ve fenokristaller içerebilir.

<span class="mw-page-title-main">Kayaçların oluşumu</span>

Kayaç, bir veya birden fazla mineralin birleşmesinden oluşan katı ve doğal bir maddedir. Kayaçları inceleyen bilim dalına Petrografi adı verilir. İnsanlar kayaçları geçmişten bu yana çeşitli alanlarda kullanmış ve ondan yararlanmıştır. Örneğin, eskiden av ve savaş aleti yapmak için obsidyen kullanılırdı. Kayaçlar aynı zamanda mutfak gereçleri, süs eşyası, ulaşım ve enerji üretimi gibi daha birçok farklı alanda kullanılır.