İçeriğe atla

Susan Bordo

Susan Bordo (d. 24 Ocak 1947), modern kültür çalışmaları alanındaki makaleleriyle beden çalışmaları alanındaki çalışmalarıyla bilinen yazar, filozof, profesör.

Genel bakış

Susan Bordo'nun yazıları modern tüketici kültürünü cinsiyetin oluşumuna direkt olarak bağlayarak, feminist kültürel ve cinsiyet konularına katkı sağlar. Bordo, dayanılmaz Ağırlık: Feminizm, Batı Kültürü ve Beden (1993) adlı çalışmasıyla bilinir, bu çalışma sinir bozukluğu, alan korkusu, iştahsızlık ve doymama hastalığı kültürün karmaşık kristalleşmesi gibi tipik kadın rahatsızlıklarına bakarken, popüler kültürün (örn: televizyon,reklamlar,dergiler vs.) kadın bedenini şekillendirmesindeki etkiyi ele alır. Ayrıca, Susan Bordo, Erkek Bedeni :Genelde ve Özelde Erkeklere yeni Bir Bakış (1999), çalışmasıyla da dikkat çekti ve bu çalışmayı Bordo, erkek bedeninin bir kadın gözünden kişisel/kültürel keşfi olarak tanımlar.

Profesyonel Kariyer

Susan Bordo doktorasını 1982 yılında Stoony Brook'ta bulunan State University of New York'ta tamamlamıştır. Halen İngiliz ve Kadın çalışmalarını öğrettiği Kentuck Üniversitesi Beşeri Bilimler'de Tek Kişilik Otis A. Başkanlığı görevini sürdürüyor. Bordo, iştahsızlık,aşırı yemek yeme,estetik operasyon,güzellik ve evrimsel teori gibi modern kadın rahatsızlıklarında yoğunlaşarak, çağdaş kültür ve bunun bedenle ilişkisi alanında ihtisas yapmıştır.Ayrıca, Irkçılıkile ilgilenmiş, beden ve erkeklik konularını zorlu taciz konularıyla desteklemiştir.

Teorik Bağlam

Felsefi Araştırmalar

Bordo'nun yazıları akademik dünya'dan dışarıya ulaştığında, onun teorik yazıları ve modern kültürün konu, cinsiyet ve beden formlarındaki açık sözlü eleştirileri her şeye rağmen rağmen bir temel çalışma sahasıdır. Bordo'nun çalışmaları mantık, tarafsızlıkve kartezyen ikililiği konularını felsefi araştırmaların arka planında yansıtır, yansıttıkları keşfedilir ve tarihsel kültür içinde beden içinde konumlanır. Bordo,tarihsel çeşitlilik boyunca daimi kalanın,kendi benliğinde ayrı bir şey olduğunu (ruh,akıl,istek,özgürlük ve yaratıcılık vs.) ve şahsın en iyi çabalarını sarstığını iddia eder. Bedeni bir kavram oolarak ve Platon'a, Augustine'ye ve İncil'e geri döndürerek,vücudun hayvan,iştah,aldatıcı gibi,ruhun tutsağı ve karışıklığı olarak nasıl göründüğünü ortaya koyan bir şey olarak geriye dönük olarak izler. Aristoteles,Hegel ve Dekart'ın erken felsefelerini inceleyerek zihin/beden bağlantısının dualistik yapısınıda izler ve ruh/madde ve erkek aktifliği/kadın pasifliği gibi ayırt edici ikililerin toplumsal cinsiyet özelliklerini ve kategorizasyonu sağlamlaştırmak için nasıl çalıştığını ortaya koyar. Bordo, erkekler tarihsel olarak akıl ve zihin ya da ruh ile ilişkiliyken,kadınlar uzun zamandır zihin/eden ayrımında vücut,sübjektif,olusuz olarak uyuşan terimle ilişkili olduğunu belirtmeye devam eder.

Maddecilik

Bordo'ya göre bilgi cisimleştirilir ve bakış açısından üretilir ve beden madde varlığı olarak diğer maddesel varlıklardan oluştuğunu tartışır. Bu yüzden Bordo, maddeci bir yapı içinde bulunur,ayrıca Susan Hekman Bordo'nun vücudumuzun maddeselliği üzerine vurgu yaptığını, çoğumuzun 'gerçek' beden olarak adlandırdığı şeyin,onun merkezi teorik inancında bir fonkdiyonu olduğunu işaret eder. Hekman,Bordo'nun maddeci araştırma bağlılığı içindeki analizlerini savunur, Bordo ve Butler'ın teorik bağlantılarının farklılıklarını ve benzerliklerini gösterir. Bordo, vücudun yazılan ve yorumlanan bir metin olduğunu söylerken,ayrıca maddeciliği ve bedenin Batı kültüründeki yerleşmişliğini vurgular, oysaki Butler'ın beden üstündeki çalışması modern ötesi düşünce içinde bedeni sade bir metin gibi iyileştirmek daha büyük yakın ilişkiyi yansıtır. Bordo bedenin böylesine sade bir metin olarak işlenirse yıkıcı,istikrarcı elementlerle vurgulanabileceğini, özgürlük ve özgür bir iradeyle yönetileceğini söyler ama bu metinde beden var mıdır (?) bunu sorgular. Bu Bordo için, bize verildiği şekliyle vücudun kültürel tanımları ve önemliliğidir. ve buna gerçek organlar feminist analizin odağı olmalı ve önemli ölçüde feminist direniş olmalıdır.

Feminizm

Bordo'nun toplumsal cinsiyete dayalı ve özellikle kadınsı bedenler konusundaki eleştirisi hem feminist hem de toplumsal cinsiyet eğitim yöntem biliminden kaynaklanır.Ezici/ezilen, mağdur/kurban ikilemlerine odaklanan daha önceki bazı feminist endişeleri hariç tutmak yerine,Bordo,eski ve yeni feminist yöntem bilimini eleştirir,yeniden değerlendirir ve yeniden yapılandırır; ancak etkinliklerini ve çağdaş kadınsı endişelere uygulanmasını yeniden değerlendirir. Bordo'nun da belirttiği gibi 1960'ların sone ve 1970'lerin feminist görüşüyle kadın bedeni,toplumsal olarak şekillenen ve tarihsel olarak kolonize edilen bölge gibidir. Bordo böyle bir manzaranın kadınları sınıflandırdığını ve kadın vücudunun ağırlıklı olarak kurban olduğunu,erkek egemen toplum içinde pasif ya da itaatkâr yaşadığını ve boş bir levha gibi beklediğini iddia eder. Bordo, böyle bir sınıflamanın ötesine geçmeyi amaçlıyor;yeni feminist eleştirilerin kadınlar arasındaki ırk,ekonomik ve sınıf farklılıklarına daha fazla yöneldiğini ve her iki kadının ataerkil kültürle olan dağılmalarına ve direniş konusundaki sık çabalarına baktığını yazıyor.

Kültürel Çalışmalar

Bordo feminist ve cinsiyet çalışmaları içinde konumlaşmışken,ayrıca onun teorileri televizyon ve reklam gibi kültürel fenomenlerin gücü ve popüler dergilerin anlam baskınlığı ve dayanıklılığın kültürel çalışmalarından gelir. Televizyon Kültürü(1990)'nü yazan john Fiske gibi kültürel teorisyenler, televizyonu kültürün bir elementi gibi görürler çünkü temsili kodları yol olarak gösterirken, teknikler bizim algımızı şekillendirir ve ayrıca dayanma anlamı gibi seyircilerin bu mesajları yeniden kodlayabilmesive bu sebeple hayatları hakkında dayanıklı bir şekilde düşünebilirler ve Bordo kültürel kodları çok dsha zararlı,bağlayıcı ve üstün gibi görür. Bordo için 'kadınlık kuralları standartlaştırılmış görsel imajların dağıtımıyla kültürel olarak daha fazla iletilmek' üzere gelir; televizyon ve basılı medya gibi kültürel vericiler de kendileri tarafından mağdur edilenler tarafından özgürce seçilen seçenekler olarak düşünülmüş bedensel güzellik modellerini empoze etmek için sinsice çalışırlar.

Yapısalcılık Sonrası

Bordo'nun yazılarında kültür inanışları,güç ve cinsiyet /konu oluşumu,yapısalcılık sonrası ortaya çıkışı hakimdir.Susan Hekman 'sayısı artan modern ötesi feminism teorisyenleri (Bordo gibi) ‘ modernizm ötesi teorilerin seçici kullanımında ’ tartışırlar ve Bordo’nun çalışması Foucauldian yöntembiliminden dolayı yapısalcılık sonrası ya da modernizm sonrası ışığı olarak görülebilir. Bordo eleştirilerinde Michel Foucault’un fikirlerini alır, ‘kültürümüzün kurallı kadınsı uygulamalarını‘ analiz ederek ortaya çıkarır. Bordo’nun belirttiği gibi Foucault gücü’bireylerin ya da bireylerin sahip olduğu bir şey gibi değil’ merkezi olmayan ağ ya da dinamikler gibi görür ve güç ilişkilerinin tanımı bu yüzden cinsiyet oluşumu/düzenlemesinin eleştirisinde yararlı olmuştur. Eğer, Foucauldian anlamda güç aşağıdan .alışırsa o zaman öznellik ve kendine özgülüğün yaygın formları sürdürülür, fiziki sınırlama ve zorlama başlıca değildir.Foucault’un güç ve disiplin teorileri çağdaş feministlerin seksüelliğini sunar ve kültürel normların çalışmaları popüler medyada ifade edilir,kadınlık (genelde cinsiyet) etkisi çalışmaları homojenlik etkisindedir,seçimler aynı zamanda özgür görünür. Foucault gibi Bordo da toplumun kadın vücudunu ürettiği, anlamadığı, tanımladığı ve yorumladığı söylemlere odaklanır.

Yazarlık

Tarafsızlık Uçuşu: Kartezyen ve Kültür Üzerine Denemeler (1987)

Tarafsızlık Uçuşu, Dekart’ın Meditasyonlarını ‘yeni yaklaşım’ olarak adlandırıp sunar. Tarafsızlığın sabit görünüşünü ve kartezyen düşüncede doğal bilgiyi eleştirir, bizim modern toplumumuzun bilimin sınırlamaları ve tüm insan takiplerinin ilgisini çeken, hatta ideolojik doğası, kaçınılmaz tanımalar gibi görür. Bordo, Dekart’ı ‘tutarlı kuramsal ya da tarih dışı ‘ açıdan görmek yerine Dekart’ın filozofik tartışmalarını ‘o tartışmaları arttıran kültürel sıkışma bağlamında yaklaşmamıza ihtiyaç olduğunu söyler. Susan Hekman, Bordo'nun Tarafsızlık Uçuşu'nu, vücudun teorileri ile açıkça ilgilenmemekle birlikte, "vücudumuzun ve özellikle kadın bedeninin kültürümüzün metninin kökeni Dekart'ın eseri olan vücudun açıkça teorileşmesi olarak değil, ‘kültürümüzün vücut için özellikle de kadın vücudu kaynağını Dekart’ın çalışması gerçekliğini’ vurgular. Akıl ve bedenin Kartezyen ayrımı,bedenin ‘bilgi elde etmek için zihnin kaçması gereken hapishane’ olduğunu göstererek Bordo’nun bedenin kültürel olarak etkilenmiş ve özellikle de kadın vücudunun şekillendirilmesindeki analizlerine rehberlik eder.

Dayanılmaz Ağırlık: Feminizm,Batı Kültürü ve Beden (1993)

Susan Bordo’nun Dayanılmaz Ağırlık eseri Batı toplumunda bedenin yerleşmişliği ve yapısında odaklanan denemelerin toplamını sunar ve ‘bedene kültürel bir yaklaşım’ teklif eder. Bordo ‘modern kültürün saplantılı beden alışkanlıklarını’ inceler ve hedeflerinin bu saplantıların tuhaf ya da anormal betimlemesinin olmadığını ama endişelerin mantıklı bildirileri ve kültürümüz tarafından beslenen fantezilerin olduğunu iddia eder.Estetik müdahaleler, saplantılı diyetler ve fiziksel eğitimler gibi çalışmalar Bordo için kültürün nasıl ‘homojenleşip temsil edildiği’ ve bu homojenleşen ‘görüntünün nasıl normalleştiğini’ sunar.Ayrıca, Dayanılmaz Ağırlık kültür ve kadın problemleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarır, Bordo iştahsızlık ve aşırı yeme gibi hastalıkların tıbbi ve psikolojik bakış açısıyla kolayca oluşmadığını ama kültürün karmaşık kristalleşmesi gibi kültürel bir açıdan bakılması gerektiğini vurgular. Bu karmaşık kristalleşmeler kadın hastalıkları gibi direncin baskın ideolojik yapılarının görünüşte bittiğini ama bu mukavemet kültürün modern kadın bedeni üzerindeki yıkıcı etkilerinden ortaya çıkar.

Alacakaranlık Bölgesi: Plato’dan O.J. Simpson’a Kültürel İntibaların Saklı Hayatı (1997)

Alacakaranlık bölgesi, Bordo’nun devam eden uğraşısını, kültürel imgelerin çalışmasını ve bu çalışmaların modern kültür içinde emilimini sunar. Susan Bordo Platon'un mağara vaazından yararlanır; burada mağaranın arkasında, göçmenlerin gerçek olarak gördüğü ve gerçek kabul ettiği bir yanılsamayı gösteren, bu tür bir metaforun çağdaş bir endişeyi tasvir ettiğini iddia eden imgeler kullanılır. Bize göre, yaratılmış imgelerle büyümenin metafor olmadığını; hayatımızın gerçek şartı olduğunu yazıyor. Bordo, çağdaş tüketici kültürüne, yeniden derlenen fiziksel bedenlerin dergilerde ve reklamlarda canlandırılması gibi görüntüleri, bu görüntülerle özdeşleştiren ve onları kendi bedenleri ve yaşamları için standartlar olarak kullanan izleyiciler için yanlış idealler sunan olarak inşa etmeyi önermektedir. Bizim zamanımız için ‘gerçeklik’ kavramını iyileştirmeye ihtiyacımız olduğunu, gelecek nesle eleştirel bakmayı öğretmeyi yardım etmeyi amaçlayarak yanılsamaları ve büyüdükleri baskın kültürün şaşırtılarını yazar. Alacakaranlık bölgeleri ayrıca, çeşitli denemelerde akademik ve akademik olmayan kuruluşlar arasındaki bağlantı ve görüşleri toplar, kendisi bir süreliğine anti-akademik değilken,akademik ve entelektüel düşüncelerin dış mağaranın kültürel şaşırtması olarak kendini beyan eder, yüksekte bulunup yukarıya kaldırılmış gibi aşağıdaki işlemleri inceleme olarak görür. Bordo, ‘teoriyi daha gerçekçi’ hale getirmek istemektedir.

Erkek Bedeni: Genelde ve Özelde Erkeklere Bir Bakış (1999)

Erkek Bedeni çalışmasıyla birlikte, Bordo odak noktasını özellikle kadınlara ve dişileştirilmiş bedenlere bakmaktan erkek bedenine kadın perspektifinden bakmaya kaydırır. Erkek vücudunun, filmleri, reklamları ve edebiyatı gibi popüler kültürel iletişim modlarında temsil etmesini göz önüne alan erkek vücudunun analizlerini içerir; ayrıca bedensel form ve güzellikteki kaygıların kadınlarla sınırlı olmadığını ancak erkekler için endişe verici olduğunu ortaya koymaktadır.Ayrıca 20. yüzyıldaki penise ve gey kültürüe yönelik tutumlarıda analiz eder.

Hillary Clinton’ın İmhası (2017)

Susan Bordo ’’...devlet başkanlığına koşan en kaliteli adayın, görünüşe göre kaybedilmez denilen seçimi kaybediş ’’ nedenini incemektedir.

Kişisel Hayat

Susan Bordo, piyanist ve Kentucky Üniversitesi’nde Rus Edebiyatı Profesörü kocası Edward Lee ile beraber Kentucky’de yaşamaktadır. 1999’da yeni doğduğunda evlat edindikleri Cassie adında bir kızları vardır.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Michel Foucault</span> Fransız filozof (1926 – 1984)

Michel Foucault, Fransız filozof, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

İslami feminizm, modern düşün hayatında yer bulmaya başlayan melez ideolojilerin bir örneği. İslami paradigma içinde dile getirilen feminist söylem ve uygulamalar bütününe verilen adlandırma. Modern İnsan Hakları bildirgelerinde tüm insanların eşit olduğu söylenirken, İslam dünyasında, gündelik yaşamda geleneksel inanışlar ve dini inanca dayalı, konjonktür ile uyuşmayan kadın-erkek ayrımı ve erkeklerin üstünlüğü söylemine karşı, kadınların eşitliği ve/veya üstünlüğünü savunan bir düşünce sistemiyle İslam düşüncesini harmanlamaya itmiştir.

Ekofeminizm, kadın hareketiyle çevre hareketinin eşitlik ve sömürü tartışmaları etrafında kesişimini içeren bir düşünce ve eylemlerdir. 1968 sonrası gelişen yeni toplumsal hareketlerin iki önemli örneği olan bu ekoller, sonraki süreçte çeşitli eksenlerde birbirine yakınlaşmıştır. Teori ve pratik açısından birlikte ilerleyen bu hareket, çevre ve kadın hayatında erkek egemen düzenin yarattığı normallere karşı köklü değişiklikler yaratmak için çabalamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

<span class="mw-page-title-main">Hélène Cixous</span> Fransız filozof ve yazar (d. 1937)

Hélène Cixous, Fransız akademisyen, felsefeci, romancı, şair, oyun yazarı ve eleştirmendir.

“Das Unbehagen der Geschlechter” kitabının yazarı Judith Butler’ın öncülüğünde eşitlik feminizmi üzerine kurulmuş; ancak bir adım daha da ileriye giderek “toplum cinsiyeti” ve “biyolojik cinsiyet” olmak üzere iki cinsiyetten bahsetmiştir. Cinsiyet kimliklerinin ortak kabul edilebilmesi, cinsiyetler arasındaki farklılıkların daha az güçlü olmasıyla bağlantılıdır.

Kuir veya Queer, heteroseksüel veya cisseksüel olmayan insanlar için kullanılan bir şemsiye tabirdir.

Üçüncü cinsiyet veya üçüncü cins, bireylerin hem kendileri hem de toplum tarafından ne erkek ne de kadın olarak kategorize edildiği bir kavram. Ayrıca, üç veya daha fazla cinsiyeti tanıyan toplumlardaki bir toplumsal kategoriyi ifade eder. Üçüncü terimi genellikle "diğer"i kastediyor olarak anlaşılır; bazı antropologlar ve sosyologlar açıklanan dördüncü, beşinci, ve "bazı" cinsiyetleri ifade ederler.

<span class="mw-page-title-main">Carolee Schneemann</span> Amerikan sanatçı

Carolee Schneemann beden, cinsellik ve cinsiyet ile ilgili yapıtlarıyla ünlü Amerikan görsel sanatçı. İllinois Üniversitesi'ndeki Bard Koleji'nden ve Güzel Sanatlar Mastırı'ndan Sosyal Bilimler Mezunu Ödülü almıştır. Eserleri öncelikle, görsel geleneklerle, tabularla ve sosyal kitlelere dair beden bireyselliğiyle karakterize edilmiştir. Eserleri, Los Angeles Çağdaş Sanat Müzesi'nde, New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde, Londra'daki Ulusal Film Tiyatrosu'nda ve birçok başka gösteri merkezinde sergilenmiştir. Schneemann, Kaliforniya Sanat Enstitüsü, Şikago Sanat Enstitüsü okulu Hunter Koleji ve Rutgers Üniversitesi'ni kapsayan birçok Üniversitede akademisyenlik yapmıştır.

Elaine Showalter, Amerikalı feminist eleştirmen ve yazardır.

Judith Lorber, New York'taki Brooklyn Şehir Koleji'nde ve The CUNY Lisansüstü Çalışmalar Merkezi'nde, kadın ve sosyoloji alanlarından çalışmaları bulunan bir profesördür. Cinsiyet farklılığının sosyal yapısı hakkında teorist bir kurucudur, oluşumda ve cinsiyet çalışmalarının dönüşümünde hayati bir rol oynamaktadır. Son zamanlarda daha çok sosyal dünyadaki cinsiyetçiliği kaldırmakla tanınıyor.

<span class="mw-page-title-main">Susan Moller Okin</span> Amerikalı filozof (1946 – 2004)

Susan Moller Okin, Liberal feminist, politik filozof ve yazardır.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet sosyolojisi</span> sosyolojinin alt dalı

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.

<i>Futanari</i> Japonca bir terim ve pornografi türü

Futanari, pornografik anime ve mangalardaki kadın gibi görünen ama her iki cinsiyetin de cinsel organlarına sahip olan veya sadece penisi bulunan kadın karakterlere denir. Manga ve Animelerde bu kavram, kadın ve erkek cinsiyetlerinin cinsel organlarının birincil özelliklerini barındıran ancak özellikle kadın vücudunu taşıyan insanlar için kullanılır. Yani beden genitaller dışında kadınsı olup; meme, penis, vajina bu bedende taşınmaktadır ancak testisler her zaman bedende bulunmayabilir. Futanari bazen futa olarak kısaltılır.

Cinsiyet bükücü, cinsiyetlerden beklenen rolleri büken kişidir. Cinsiyet bükme kimi zaman toplumsal aktivizm olarak görülür. Homofobi, transfobi, kadın düşmanlığı ve erkek düşmanlığına karşı çıkış olarak okunabilir. Kimi cinsiyet bükücüler doğumda kendilerine atanan cinsiyeti kabul ederler ancak onun gerektiği rollere bürünmeyi reddederler. Bu isyan androginos giysiler, tavırlar ve alışılagelmedik cinsiyet rolleri içerebilir. Kimi cinsiyet bükücüler kendilerini trans veya non-binary olarak tanımlayabilir. Akademik teorisyenlere göre bu kişiler "geleceğin bedenini inşa" faaliyeti de güdüyorlar.

Nesneleştirme ya da objeleştirme, toplum felsefesinde bir kişiye veya bazen bir hayvana bir nesne veya bir şey olarak davranma eylemidir. İnsani özelliklerden ayırma, başkalarının insanlığını reddetme eyleminin bir parçasıdır. Cinsel nesneleştirme, bir kişiye yalnızca cinsel arzunun nesnesi olarak davranma eylemi, kendini nesneleştirme, kişinin benliğinin nesneleştirilmesi gibi nesneleştirmenin bir alt kümesidir. Marksçılık'da toplumsal ilişkilerin nesneleştirilmesi, cisimleştirilme olarak tartışılır.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

<span class="mw-page-title-main">Feminist hareketler ve ideolojiler</span>

Yıllar boyunca çeşitli feminist ideoloji hareketleri gelişti. Hedefler, stratejiler ve bağlılıklar bakımından farklılık gösterirler. Sıklıkla örtüşürler ve bazı feministler kendilerini feminist düşüncenin çeşitli dallarıyla özdeşleştirirler.

Hapishanenin Doğuşu veya Disiplin ve Ceza 1975 yılında Fransız filozof Micheal Foucault tarafından kaleme alınmış eserdir. Kitap, Fransa'nın tarihi kaynakları ışığında, modern çağda batıda uygulanan penalojiyi ve cezalandırma sistemlerini sosyal ve teorik açıdan irdeler. Foucalt'a göre hapishaneler, salt hümaniteryenist bir anlayışla suçluları cezalandırma amacıyla yaratılmamıştır, aksine bu istekten oldukça uzak bir tutum sergilemektedir. Bunun yanında Foucault, kültürel değişimlerin ve bu kültürel değişimlerin zamanla neyin suç, neyin suç olmadığı üzerindeki etkisini, hapishanenin salt suçluyu topluma kazandırma gayesi taşımayıp, iktidar kavramı açısından beden üzerinde hakimiyet kurma isteğini ele alır. Hapishanenin yanında iktidar kavramının etkin olduğu modern teşkilatlardan da söz eder. Ona göre İktidar, bedene daima müdahale etmiştir. Beden ve iktidar arasındaki bu ilişkilere örnek olarak, devleti, cezaevlerini, tıbbı, akıl hastanelerini ve hukuk disiplinini işaret etmektedir.