Suriye milliyetçiliği
Pan-Suriye milliyetçiliği olarak da bilinen Suriye milliyetçiliği, Suriye bölgesinin veya "Büyük Suriye" olarak bilinen kültürel veya siyasi bir varlık olarak Bereketli Hilal'in milliyetçiliğine atıfta bulunur. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin iktidardaki Arap Sosyalist Baas Partisi'nin resmi devlet doktrini olan Arap milliyetçiliği ile karıştırılmamalı ve Suriye milliyetçiliğinin zorunlu olarak günümüz Suriye'sinin veya hükümetinin çıkarlarını yaydığı varsayılmamalıdır. Daha ziyade, modern Suriye devletinin (1946'daki Fransız sömürge yönetiminden bağımsız) varlığından önce gelir ve Arapçada eş-Şam (Arapça: ٱلـشَّـام) olarak bilinen, Suriye'nin gevşek bir şekilde tanımlanmış Levant bölgesine atıfta bulunur.[1]
Tarihi
Suriye milliyetçiliği, 19. yüzyılın sonlarında Nahda hareketiyle birlikte modern bir düşünce okulu olarak ortaya çıktı ve ardından Osmanlı yönetimindeki Arap dünyasına yayıldı.
İlk Suriye milliyetçisinin, 1860 Lübnan Dağı İç Savaşı ve aynı yıl Şam'da Hristiyanların katledilmesi ardından Beyrut'ta bölgenin ilk gazetelerinden Nafir Suria'yı çıkaran, Maruni Kilisesi'nden Protestanlığa geçmiş, Lübnan Dağı doğumlu Bütrüs el-Büstani olduğu kabul edilir.[2] Mezhepçiliğin her türüne derinden karşı olan Bustani, "Vatan sevgisi, inanç meselesidir" demiştir. (Arapça: حُـبّ الْـوَطَـن مِـن الْإِیْـمَـان, romanize: Ḥubb al-Waṭan min al-Īmān)
1870 gibi erken bir tarihte, anavatan kavramını ulus kavramından ayırt ederken ve ikincisini Büyük Suriye'ye uygularken Francis Marrash, diğer faktörlerin yanı sıra dilin, dini ve mezhepsel farklılıkları dengelemede ve dolayısıyla ulusal kimliği tanımlamada oynadığı role işaret ederdi.[3] Vatan ve millet arasındaki bu ayrım, 1881 yılında Hasan el-Marsafi tarafından da yapılmıştır.
1941'den sonra, Irak başbakanı Nuri Paşa es-Said, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün'ü içine alan bir Büyük Suriye ülkesine olan desteğini ifade etti.[4] Fakat bu birleşme hiçbir zaman gerçekleşmedi.
İdeoloji
Suriye milliyetçiliği, bölgedeki tüm farklı dini mezhepleri ve varyasyonları ve ayrıca bölgedeki farklı halkların karışımını ortak bir Suriye tarihi ve milliyeti olarak gruplandırarak ortaya koydu. Bu nedenle, başlı başına Arap karşıtı olmasa da Arap milliyetçiliği ideolojisine ve onun pan-Arap temellerine karşı çıktı.
Suriye milliyetçiliği her şeyi kapsayan bir Suriye vatandaşlığını tercih ederek, bu alanlardaki herhangi bir Arap iddiasına karşı çıkmakta; ayrıca, bir Suriyelinin bölgeye özgü herhangi bir dine sahip olabileceğine inanan genel olarak laik bir harekettir. Hristiyan kiliseleri Orta Doğu'da dini bir azınlık oluşturduğundan ve çoğu zaman Müslüman çoğunluk nüfusları tarafından cüce edilmekten korktuklarından, bu pek çok Hristiyanı buna (aynı şekilde dindar olmayan Arap milliyetçiliğine de) çekmiştir.
Suriye milliyetçiliği genellikle, o zamanlar Suriye olarak bilinen (Türkiye'nin güneyinden Lübnan ve Filistin üzerinden Ürdün'e uzanan) ve aynı zamanda Kıbrıs, Irak, Kuveyt ve İran'ın Ahvaz bölgesi, Sina Yarımadası ve Türkiye'nin Kilikya bölgesi de dahil olmak üzere bölgenin sınırlarının eski kavramlarına dayanan bir "Büyük Suriye"yi savunmaktadır.[5][6] Bu sınırları savunan modern bir siyasi hareket, 1932'de Antun Sadi tarafından kurulan Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi'dir (SSMP). Bölgenin bugünkü sınırları, İngiliz-Fransız Sykes-Picot Anlaşması ve İsrail'in bağımsız bir devlet olarak yaratılması tarafından bölgeye dayatılan yapay ve gayri meşru emperyal bölünmeler olarak görülüyor. Bununla birlikte, SSMP, Lübnan'daki belirli siyasi ve toplumsal koşulların, Lübnan'ın şimdilik ayrı bir devlet olarak varlığını sürdürmek zorunda kalacağı anlamına geldiğini erken bir aşamada kabul etti. Daha sonraki yıllarda, özellikle 1970'ten bu yana, partinin ana gövdesi de Arap milliyetçiliği konusunda daha incelikli bir tutum benimsemeye başladı. Artık Suriye halkının Arap olmadığını açıkça ilan etmiyor, daha ziyade Büyük Suriye'nin Arap halkları arasında öncü bir rol oynadığını düşünüyor. Bununla birlikte, partiden ayrılan daha küçük gruplar Arap milliyetçiliğine karşı bir duruş sergilemektedir.
Dilin rolü
Pan-Suriye ideolojisi ortak bir coğrafi kültüre dayandığından, dillerin durumu hakkında farklı görüşlere açıktır. El-Bustani, standart Arapça'yı bu kimliğin önemli bir parçası olarak görürken Sadi, Arapça'yı Suriye halkının birçok dilinden biri olarak kabul etti ve eğer ortak iletişim ve yazılı kültür için ulusal bir dilin kullanılması gerekiyorsa, herkesin kendi dilini kaybetmeden ulusal bir dil olarak "Suriyelileştirilmiş" Arapçanın kullanılması gerektiğine inandı.[4]
Suriye-İsrail çatışması
SSMP, "yabancı" İsraillilere toprak kaybetmenin nedeninin, birçok Suriyelinin, çatışma üzerinde Mısır ve Suudi Arabistan'ın egemenliğine yol açan pan-Arap görüşleri benimsemesi olduğunu düşünüyor. Sadi'ye göre bu durum Suriyeliler onları birleştiremeyen zayıf bir ideolojiye sahip olduklarında gerçekleşti.[7][8]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ A House of Many Mansions: The History of Lebanon Reconsidered. I.B.Tauris. 2003. ss. 61-62. ISBN 978-1-86064-912-7. 16 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021.
To the Arabs, this same territory, which the Romans considered Arabian, formed part of what they called Bilad al-Sham, which was their own name for Syria. From the classical perspective however Syria, including Palestine, formed no more than the western fringes of what was reckoned to be Arabia between the first line of cities and the coast. Since there is no clear dividing line between what are called today the Syrian and Arabian deserts, which actually form one stretch of arid tableland, the classical concept of what actually constituted Syria had more to its credit geographically than the vaguer Arab concept of Syria as Bilad al-Sham. Under the Romans, there was actually a province of Syria, with its capital at Antioch, which carried the name of the territory. Otherwise, down the centuries, Syria like Arabia and Mesopotamia, was no more than a geographic expression. In Islamic times, the Arab geographers used the name arabicized as Suriyah, to denote one special region of Bilad al-Sham, which was the middle section of the valley of the Orontes river, in the vicinity of the towns of Homs and Hama. They also noted that it was an old name for the whole of Bilad al-Sham which had gone out of use. As a geographic expression, however, the name Syria survived in its original classical sense in Byzantine and Western European usage, and also in the Syriac literature of some of the Eastern Christian churches, from which it occasionally found its way into Christian Arabic usage. It was only in the nineteenth century that the use of the name was revived in its modern Arabic form, frequently as Suriyya rather than the older Suriyah, to denote the whole of Bilad al-Sham: first of all in the Christian Arabic literature of the period, and under the influence of Western Europe. By the end of that century it had already replaced the name of Bilad al-Sham even in Muslim Arabic usage.
- ^ The Emergence of the Arab Movements. Routledge. 1 Şubat 2013. ISBN 978-1-136-29301-6.
- ^ Suleiman, p. 114.
- ^ a b Encyclopedia of Arabic language and linguistics. Brill. s. 348, vol. 3. ISBN 9004144730.
- ^ The Genesis of Nations. Beirut. 2004. Translated and Reprinted
- ^ "Behind the Terror". The Atlantic. 25 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Oh you deceived people by the fake pan-Arabism! We Syrians are one complete nation". www.ssnp.info. 9 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2019.
- ^ "Arabism has failed". www.ssnphoms.com. 27 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2019.
- Suleiman, Yasir (2003). The Arabic Language and National Identity: A Study in Ideology. Edinburgh University Press.