Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.
Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.
Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:
- Kaza
- İntihar
- Cinayet
İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.
Akciğer embolisi veya akciğer embolizmi ya da bilimsel adıyla Pulmoner embolizm, genellikle venöz tromboemolizmin en önemli komplikasyonudur. Klinik acillerinde ve otopsilerde çok sık rastlanan bir olgudur. Postoperatif akciğer embolizmi özellikle 40 yaş üzeri hastalarda izlenir. Önceden bulunan bir vena patolojisi, şişmanlık, operasyon süresi, postoperatif infeksiyonlar, kanserler akciğer embolizmi riskini arttırırlar. Embolusların %90'ı alt ekstremitelerdeki derin ven trombozundan kökenlidir. Kalan %10'luk bölümünde pelvis venalarından, sağ kalpten ve damar yolu açılan venalardan kökenli emboluslar rol oynar. En tehlikeli olanlar kasık (iliofemoral), uterus ve prostat çevresi venalarından kopan emboluslardır. Klinik bulgular embolusun çapıyla ve olayın süresiyle ilgilidir. Akut akciğer embolizminde çok küçük çaplı bir embolus hiçbir belirti vermez (asemptomatik). Embolusun çapı büyüdükçe sonuçları da büyür:
- Küçük embolus: geçici bir dispne ve takipne,
- Orta çaplı bir embolus: akciğer infarktı,
- Büyükçe bir embolus: kardiyovasküler arreste bağlı ansızın ölüm.
Son dönem böbrek hastalığı (ESRD) olarak da bilinen böbrek yetmezliği, böbreklerin artık kandaki atık maddeleri yeterince filtreleyemediği ve normal seviyelerin %15'inden daha azında çalıştığı tıbbi bir durumdur.
Kalp yetmezliği, kalbin sağ, sol veya her iki karıncığının içindeki kanı, her vuruşunda damarlara yeterli miktarda gönderememesi sonucu oluşur.
Morfin, çok etkili bir opiat ağrı kesici ilaç etken maddesidir, opioidlerin tipik aktif maddesidir ve bu grubun prototipidir. Ham afyonda %10-12 oranında mevcuttur. Molekül DSÖ'nün Temel İlaçlar Listesi'nde yer almaktadır.
Amfizem, akciğerlerdeki hava keseciklerinin (alveol) gerilip genişlemesi neticesinde bu hava keseciklerini birbirinden ayıran ince duvarların yırtılması ve buna bağlı olarak da akciğerlerin esnekliğini kaybetmesiyle oluşan ve solunum yetmezliğine yol açan yaygın bir kronik akciğer rahatsızlığıdır.
Sibilan ral, wheezing, sibilan ronküs ya da hırıltılı solunum daha çok distal hava yolu obstrüksiyonlarında olmak üzere solunum yollarındaki kısmi obstrüksiyonların klinik bulgusudur.
Ral akciğer oskültasyonunda genellikle inspiryum sırasında duyulan çıtırtı sesine benzeyen anormal solunum sesleridir. Bronşit, pnömoni ve pulmoner fibrozis gibi akciğer patolojilerinde duyulabilir, ayrıca daha nadir olmak üzere konjestif kalp yetmezliğinde de duyulabilir. İnce, orta ve kaba raller olmak üzere üç grupta incelenebilir:
- İnce raller: İnspirasyonun sonunda duyulur, öksürünce kaybolmaz, kısa süreli yüksek volümlü çıtırtı benzeri ince seslerdir. Bronşiolit, bronkopnömoni, konjesyon, atelektazi gibi akciğer patolojilerde duyulur.
- Orta raller: Öksürükle artarlar, ince rallerle birlikte bulunurlar, insprasyon ortasında daha düşük frekanslı seslerdir. Bronşiolit, bronşektazi, akciğer tüberkülozu, apse, konjesyon gibi akciğer patolojilerinde duyulur.
- Kaba raller: Gargara sesine benzerler, büyük hava yollarındaki sekresyonlara bağlıdır. Kuvvetli öksürükle kaybolurlar, akut pnömoninin rezolüsyon döneminde duyulabilir.
Ronküs ya da ronflan ral ek solunum seslerinden olup; gürültülü, kaba, düşük frekanslı, horlama sesine benzeyen, hem inspiryum hem de ekspiryum sırasında duyulan devamlı seslerdir. Öksürükle kaybolur.
Güney Afrika sardunyası, turnagagasıgiller (Geraniaceae) familyasından Güney Afrika'ya özgü, tıpta kullanılan bir bitki türü. Soğuk algınlığı ve gribe karşı çeşitli markalardan Umca adıyla piyasaya sürülen ilaçların hammaddesini oluşturur. Yetiştiği yörede geleneksel tıpta da uygulanmaktadır.
Solunum yetmezliği veya respiratuar yetmezlik solunum sisteminin gaz değişiminde (ventilasyon) yetersiz kalması durumudur. Bunun sonucu olarak arteriyel oksijen ve/veya karbon dioksit seviyesi normal aralıklarda korunamaz. Oksijenasyondaki düşüş hipoksemi ve arteriyel karbon dioksit seviyesinde yükselme hiperkapni olarak bilinir. Bunların normal referans değerleri oksijen için PaO2 > 60 mmHg ve karbon dioksit PaCO2 < 45 mmHg şeklindedir. Yetersiz ventilasyon alveollerden (hava kesecikleri) kapiller dolaşıma yeterince bikarbonat geçişini sağlayamayacağı için kan pH'sı düşmeye başlar ve metabolik asidoz şekillenir. Bu, solunum yetmezliğine ilişkin önemli komplikasyonlardan biridir. Hiperkapninin varlığı veya yokluğuna göre sırasıyla tip 1 ve tip 2 şeklinde sınıflandırılır.
ICD-10, Bölüm 10 (J00-J99): Solunum sistemi hastalıkları, ICD-10'un güncel (2007) sürümünde Bölüm 10'u oluşturan bir hastalık kategorisidir. Bu kategoride solunum sistemi hastalıkları, J00'dan J99'a kadar kodlanmış hastalık blokları içinde sınıflanır.
Krup genellikle üst hava yolunun viral enfeksiyonunun neden olduğu bir solunum bozukluğudur. Şişme normal nefes alıp vermeyi zorlaştırır. Krup semptomları şunlardır: "havlar tarzda" öksürük, stridor ve boğukluk. Krup semptomları hafif, orta veya ağır semptomlar olabilir ve bunların durumu genellikle geceleri kötüleşir. Tek doz oral steroid hastalığı tedavi edebilir. Bazen ciddi durumlarda epinefrin kullanılabilir. Nadiren hastane koşullarında tedavi gerekebilir.
Larenjit, gırtlak iltihabıdır. Belirtiler genellikle kısık bir ses içerir ve ateş, öksürük, boynun önündeki ağrı ve yutma rahatsızlığını içerebilir. Tipik olarak, bunlar iki hafta sürer.
Aspirasyon pnömonisi, katı, sıvı ya da gaz niteliğindeki zararlı maddelerin solunum yollarına girerek akciğerlere ulaşmasıyla ortaya çıkan akciğer yangısıdır. Etyolojisinde, çoğunlukla bilinç kaybına neden olan risk faktörleri ön plandadır.
Restriktif akciğer hastalığı, solunumun kısıtlanması, eforla artan solunum güçlüğü ve akciğer vital kapasitesinin azalmasıyla karakterize bir klinik tablodur. Restriktif hastalıkların tümünde etkilenen sistemin işlevlerinde azalma vardır. Solunum sistemini kısıtlayan etkiler akciğer dokusuna özgü faktörler ya da akciğer zarları (plevra) veya akciğer-dışı faktörlerden kaynaklıdır. Akut olguların büyük bölümünde saptanan nedenler ve bulgular "akut solunum güçlüğü sendromu" olgularında saptananlardır. Kronikleşen olgularda, giderek yoğunlaşan eforsuz solunum güçlüğü ve zamanla solunum yetmezliği gelişir.
Mekanik ventilasyon, spontan solunumu desteklemek veya değiştirmek için mekanik araçların kullanıldığı suni ventilasyon için kullanılan tıbbi terimdir. Bu olay ventilatör adlı makine ile gerçekleştirilir veya anestezi uzmanı, hemşire veya diğer bir sağlık görevlisi tarafından bir torba valf maske cihazını (ambu) sıkıştırma ve pompalama suretiyle de yapılabilir.