İçeriğe atla

Sosyalizm ve İnsan Ruhu

Sosyalizm ve İnsan Ruhu
The Soul of Man Under Socialism
"Sosyalizm ve İnsan Ruhu." Fortnightly Review'da ilk yayın Şubat 1891, s. 292
YazarOscar Wilde
ÇevirmenlerFatih Özgüven (ilk çeviren), Fuat Sevimay (İthaki Yayınları)
Dilİngilizce
KonularSiyasi düşünce, sosyalizm ve felsefe
TürMakale
YayımŞubat, 1891 (ilk basım) (özgün)
Roll Yayınları, 2000 (Türkçe ilk basım) (Türkçe)
YayımcıFortnightly Review
Medya türüBaskı
Sayfa60
ISBN978-605-2650-11-0

Sosyalizm ve İnsan Ruhu ya da Sosyalizm Altında İnsanın Ruhu, Oscar Wilde'ın liberter sosyalist bir dünya görüşünü açıkladığı ve bir hayırseverlik eleştirisi yaptığı 1891 tarihli makalesidir. Bu kitap, Wilde'ın Peter Kropotkin'in eserlerini okumasının ardından anarşist felsefeye geçişinin ürünü olarak görülür.

"İnsanın Ruhu"nda Wilde, kapitalizm altında "insanların çoğunluğunun hayatlarını sağlıksız ve abartılı bir özgecilikle (diğerkâmlıkla) mahvettiklerini -aslında onları bu şekilde şımartmaya zorlandıklarını" öne sürer.[1] "İnsanlar gerçek yeteneklerini gerçekleştirmek yerine, yeteneklerini boşa harcarlar. Kapitalizmin neden olduğu toplumsal sorunları, ortak davalarını ortadan kaldırmadan çözme zamanı" olduğunu kitabında açıklayarak işlemiştir. Bu nedenle, şefkatli insanlar "kendilerini ciddi ve çok duygusal bir şekilde yoksullukta gördükleri kötülükleri iyileştirme görevine adarlar, ancak ilaçları hastalığı iyileştirmez, onlar sadece hastalığı kronik hale getirir ve uzatır" çünkü, Wilde'ın dediği gibi, "uygun amaç toplumu, yoksulluğun imkansız olacağı bir temelde yeniden inşa etmeye çalışın."[2] Yani Wilde, sorunları bir süre erteleyecek ve geçiştirmeye yarayacak bir takım çözümlerin aslında sadece sorunları biraz oyalayacağını, ama hiçbir zaman gerçek çözüme ulaşamayacağını ve aynı sorunun kronik hale gelerek bitmeden tekrar edeceğini açıklamaktadır. Wilde'ye göre bu toplumsal sorunlar, sadece kökten çözümlerle ortadan kaldırılabilir. Daha iyi anlamak için örnek verecek olursak; Wilde'ye göre yoksul bir toplumun sorunları ve onların yoksulluğu, iyiliksever insanlar tarafından yoksul insanlar için yapılan maddi veya manevi destek ile, toplumu içinde bulunduğu yoksulluktan kurtarmak mümkün değildir. Toplumu yoksulluktan kurtarmak ancak onlarla beraber bağımsızlık için mücadele etmekten geçer.[3]

Genel bakış

Wilde nezaket ya da özgeciliği kendi başına bir sorun olarak görmedi; onu endişelendiren, sorunun köklerini adressiz bırakacak şekilde yanlış uygulanmasıydı: "Özgecil erdemler bu amacın gerçekleştirilmesini gerçekten engelledi." Nasıl ki en kötü köle sahipleri, kölelerine karşı nazik davranıp sistemin dehşetinin ondan muzdarip olanlar tarafından fark edilmesini ve onu düşünenler tarafından anlaşılmasını engellediyse, günümüz koşullarında da öyle olduğu görülmektedir. Wilde, "İngiltere'de topluma en çok zarar veren insanlar, sistemi korurken en çok iyilik yapmaya çalışanlardır" sözleriyle "yardımseverliğin birçok günahı da doğurduğunu" belirtir.[3][4]

Özel mülkiyetin kaldırılmasıyla o zaman gerçek, güzel ve sağlıklı bireyselliğe sahip olacağız. Hiç kimse hayatını bir şeyleri biriktirmekle ve şeylerin yerine imgeleri koymakla heba etmeyecek. İnsan yaşayacak. Yaşamak dünyadaki en nadir şeydir, çoğu insan sadece var olur; hepsi bu.[5]

Wilde'ın en derin kaygısı insanın ruhuydu; "Sosyalizm ve İnsan Ruhu"nda yoksulluğu ve onun nedenlerini ve sonuçlarını analiz ettiğinde, onu üzen şey yalnızca yoksulların maddi refahı değil, aynı zamanda toplumun onların bir tür kendini anlama biçimine ulaşmalarına nasıl izin vermediğiydi. Nasıralı İsa'yı yüce bireyciliğin bir sembolü olarak benimsedi.[6] Wilde, "başkaları için çalışmayı yok edeceği için değerli olacağını" ve "rekabet yerine işbirliğinin toplumu uygun durumuna geri getireceğini ve topluluğun her üyesi için maddi refahı sağlayacağını" savunduğu sosyalizmi savundu.[7]

Juliet Jacques, makalenin sosyalizmi gerçekleştirmek için siyasi eyleme ilişkin herhangi bir öneride bulunmadığına dikkat çekti; "bunun yerine, özel mülkiyetin ortadan kaldırıldığı varsayımsal bir sosyalist toplumda sanatçıların olası yaşamını tartıştığını" dile getirdi.[8] Wilde, kendini tam olarak geliştirmek ve sanata kendini adamak için gerekli olan politik koşulları inceleyerek, "Sanatın bireycilik olduğunu ve bireyciliğin rahatsız edici ve parçalayıcı bir güç olduğunu" söyler. Muazzam değeri burada yatmaktadır. "Çünkü bozmak istediği tipin tekdüzeliği, geleneğin köleliği, alışkanlığın zorbalığı ve insanın bir makine düzeyine indirgenmesidir."[7] Çağdaş Viktorya dönemi kapitalist toplumunda, Lord Byron, Percy Bysshe Shelley, Robert Browning, Charles Baudelaire ve Victor Hugo gibi küçük bir azınlığın "kişiliklerini aşağı yukarı tamamen gerçekleştirebildiklerini" çünkü özel bilgilere erişimleri olduğunu gözlemledi.[9] Onlar zengindi ve bu nedenle ücretli emekle uğraşmaya ihtiyaçları yoktu.[8] Özel mülkiyetin kaldırılmasının, bireylerin servet biriktirmek yerine kişisel büyümeye odaklanacağı bir toplumu oluşturacağını savundu.[4]

1895 kitap baskısı, kısaltılmış The Soul of Man adıyla, Wilde'ın ağır ahlaksızlıktan mahkum edilmesinden beş gün sonra, 30 Mayıs 1895'te Chiswick Press'te 50 nüsha halinde "özel olarak basılmıştır".

Wilde, "bireysel" sosyalizmi "otoriter" (hükûmet merkezli) sosyalizmden ayırma noktasına geldi ve daha özgürlükçü bir yaklaşımı savundu, "İhtiyaç duyulan bireyciliktir. (Başkaları için değil, kendimiz için çalışmak) Sosyalizm otoriter ise; şimdi siyasi güce sahip oldukları gibi ekonomik güce de sahip hükümetler varsa; tek kelimeyle, Endüstriyel Tiranlıklara sahip olacaksak, o zaman insanın son durumu ilkinden daha kötü olacaktır." Aynı zamanda Wilde, "özel mülkiyetin gerçek bireyselliği yerle bir ettiğini ve yerine sahte bir bireysellik inşaa ettiğini, toplumun bir kısmını açlığa mahkûm ederek birey olmalarını engellediğini"[10] savundu.

Sosyalist bir toplumda insanlar yeteneklerini gerçekleştirme olanağına sahip olacak; "toplumun her üyesi, toplumun genel refah ve mutluluğuna ortak olacaktır." Wilde, "öte yandan, Sosyalizmin kendisinin, sırf bireyciliğe yol açacağı için değerli olacağını", çünkü bireylerin artık yoksulluk veya açlıktan korkmalarına gerek kalmayacağını ekledi. Bu bireycilik, karşılığında, güçlerini vatandaşları üzerinde kullanan hükûmetlere karşı koruma sağlayacaktır. Bununla birlikte, Wilde kapitalist olmayan bireyciliği savundu: "Tabii ki, özel mülkiyet koşulları altında üretilen Bireyciliğin her zaman, hatta bir kural olarak, iyi veya harika bir tip olmadığı söylenebilir" ki bu oldukça doğru bir eleştiridir."[4]

Bu şekilde, Wilde'ın tasavvuruna göre sosyalizm, insanları el emeğinden kurtaracak ve onların zamanlarını yaratıcı arayışlara ayırmalarına izin verecek, böylece ruhlarını geliştirecekti. "Yeni bireycilik, yeni Helenizmdir" diyerek sözlerini bitirdi.[4] Jacques, Wilde'ın kapitalizm eleştirisinin, eşitsizliği şiddetlendirmekten çok yaratıcılığı engellemeye odaklandığını ve bu haliyle, ütopik sosyalist Charles Fourier'ye ve ileriye doğru genişletilebilecek bir sosyalist düşünce türünün parçası olduğunu savundu.

Wilde, "Özgürlüğe Sonnet" şiirinde görüldüğü gibi güçlü bir liberter çizgi gösterdi ve anarşist komünist Peter Kropotkin'in eserlerini okuduktan sonra (ki onu "gökten çıkıp gelen o güzel beyaz İsa'nın ruhuna sahip bir adam" olarak tanımladı) böylece kendisini anarşist ilan etti.[11] Buna karşılık Kropotkin, Wilde'ın çalışmalarının bir hayranıydı. Robbie Ross ile yazışmalarında, Wilde için anarşist hareketteki "en derin ilgi ve sempati" hakkında yazdı ve "Sosyalizm Altında İnsanın Ruhu"nun "altı çizilmeye değer" sözler içerdiğini belirtti."[12]

Anarşist tarihçi George Woodcock'a göre "Sosyalizm ve İnsan Ruhu"nda Wilde'ın amacı, sanatçı için en uygun toplumu aramaktır. Çünkü Wilde sanatı, kendi içinde aydınlanma ve yenilenmeyi içeren en yüce amaç olarak görmüştür. Woodcock'a göre Wilde, anarşizmi estet olarak temsil eder.[13] Woodcock, makaleyi "1890'larda edebi anarşizme en iddialı katkı" olarak adlandırdı ve Wilde'nin esas olarak William Godwin'in düşüncesinden etkilendiğini gördü.[13]

Siyaset filozofu Slavoj Žižek, Wilde'ın duygularını ve sadaka karşıtı entelektüel aşağılamayı paylaşmakta ve Wilde'ın derslerinde[14] ve kitabında yer alan makalesinden ilgili pasajları alıntılayarak, yoksulluk sorununun sadece fakir insanları hayatta tutarak asla çözülemeyeceğini belirtmektedir.[15]

Kaynakça

  1. ^ Wilde, Oscar (2022). Sosyalizm ve İnsan Ruhu. İstanbul: İthaki Yayınları. ss. 7-8. 
  2. ^ Wilde, ss. 8
  3. ^ a b Wilde, ss. 8-9
  4. ^ a b c d "The soul of man under socialism - Oscar Wilde" 8 Aralık 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. libcom. September 8, 2005.
  5. ^ Wilde, ss. 18
  6. ^ Kiberd (2000:330)
  7. ^ a b Wilde, O. (1992). The Complete Works of Oscar Wilde. Collins. 
  8. ^ a b Jacques, Juliet (3 Nisan 2021). "Oscar Wilde Wasn't Just a Satirist. He Was a Socialist". Jacobin. 3 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Nisan 2021. 
  9. ^ Wilde, ss. 15
  10. ^ Wilde, ss. 16
  11. ^ De Profundis, Holland/Hart-Davis, (2000:754)
  12. ^ Fallon, Donal (18 Şubat 2021). "The Radical Politics of Oscar Wilde". Tribune. 18 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2021. 
  13. ^ a b Woodcock, George (1962:447) (1962). Anarchism: A History of Libertarian Ideas and Movements. 
  14. ^ YouTube'da Slavoj Zizek - First as Tragedy, Then as Farce (27th min)
  15. ^ Living in the End Times, Slavoj Zizek, (2010:117)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Sosyalizm, sosyal ve ekonomik olarak toplumsal refahın, katılımcı bir demokrasiyle gerçekleşeceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin topluma ait olduğunu savunan, işçi sınıfının yönetime katılmalarına ağırlık veren, özel üretim yerine kamu bazlı üretimi destekleyen, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran ekonomik ve siyasi bir teoridir. Siyasi yelpazede ve dünyanın çoğu ülkesinde sosyalizm, standart sol ideoloji olarak kabul edilir. Sosyalizm türleri, kaynak tahsisinde piyasaların ve planlamanın rolüne ve kuruluşlardaki yönetim yapısına göre değişir.

Anarşizm, toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir. Reddedilen bu otoritelere patriyarki ve kapitalizm de dahildir.

Nasyonal sosyalizm ya da Nazizm, kökten Yahudi aleyhtarı, ırkçı, aşırı milliyetçi, völkisch, sosyal Darwinist, anti-komünist, anti-liberal ve anti-demokratik bir ideolojidir. İtalya'da Benito Mussolini önderliğinde kurulan faşizm akımından etkilenerek ortaya çıkmıştır. Meydana gelişi Almanya'da gerçekleşen ve temel ilkeleri Adolf Hitler tarafından ortaya konan nasyonal sosyalizm, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin 30 Ocak 1933'ten Almanya'nın II. Dünya Savaşı'nda teslim olduğu 8 Mayıs 1945 tarihine kadar, 12 yıl 3 ay iktidarda olduğu dönem boyunca Almanya'nın resmî ideolojisi olarak uygulanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Anarko-komünizm</span> Anarşizm

Anarko-komünizm, komünist anarşizm, anarşist komünizm ya da liberter komünizm; kapitalizmin ancak toplumsal bir devrimle ortadan kalkacağını ve bunun da sınıf eksenli bir mücadeleyle gerçekleşeceğini, sosyalist akımların aksine komünal hayat düzenine erişebilmek için sosyalist devrimi ve devletin proletarya tarafından ele geçirilmesini değil, doğrudan komün hayata geçilmesi gerektiğini savunan ideoloji. Marksistlerden farklı olarak devrimden sonra iktidarın devletin tekelinde toplanmasına karşı çıkar. Bunun devlet iktidarına sahip olanlar ve olmayanlar arasında ayrışmaya yol açacağını, iktidara sahip olanların yozlaşacağını ve toplumun çıkarına göre davranmak yerine iktidarlarını koruma, kuvvetlendirme yoluna gideceklerini savunur. Anarşist komünistler bunun yerine tüm kararların toplumun tamamının katılımıyla alınmasını savunur.

Demokratik sosyalizm, sosyalist piyasa ekonomisi içinde ekonomik demokrasi, işyeri demokrasisi ve işçilerin öz yönetimine veya alternatif bir merkeziyetçi planlı sosyalist ekonomi biçimine özel bir vurgu yaparak, siyasi demokrasiyi ve bir tür sosyal sermayeli ekonomiyi destekleyen solcu bir siyaset felsefesidir. Demokratik sosyalistler, kapitalizmin doğası gereği özgürlük, eşitlik ve dayanışma değerleriyle bağdaşmadığını ve bu ideallerin ancak sosyalist bir toplumun gerçekleştirilmesiyle elde edilebileceğini savunuyorlar. Çoğu demokratik sosyalist, sosyalizme kademeli bir geçiş arayışında olsa da, demokratik sosyalizm, sosyalizmi kurmanın aracı olarak devrimci veya reformist siyaseti destekleyebilir. Demokratik sosyalizm, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'nde ve diğer ülkelerde tek parti devletine doğru gerilemeye karşı çıkan sosyalistler tarafından popülerleştirildi.

Sosyal demokrasi, reformist ve aşamalı yöntemlerle laissez-faire kapitalizminin yarattığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefleyen politik bir ideolojidir.

<span class="mw-page-title-main">Slavoj Žižek</span> Slovenyalı filozof

Slavoj Žižek Sloven Marksist sosyolog, filozof ve kültür eleştirmeni.

<span class="mw-page-title-main">Antikapitalizm</span>

Antikapitalizm ya da kapitalizm karşıtlığı, bugüne kadar genel veya özel bir isim almamışsa da, genellikle sosyalist ya da anarşist politik görüşlü insanların istediği düzen biçiminin bir parçasıdır.

Bireycilik, bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesidir.

Serbest piyasa anarşizmi, devletin katılımı olmadan gönüllü pazar etkileşimlerine dayalı bir ekonomik sistemi savunan anarşizmin birkaç dalını içerir. Pazar anarşistleri genellikle devleti ortadan kaldırmak ve devletsiz toplumun çeşitli formülasyonlarını önermek isterken mülkiyet ve iş ilişkileri hakkındaki görüşleri önemli ölçüde değişebilir. Örneğin mutualist veya anarko-sendikalistler, kendilerini anti-kapitalist olarak düşünür ve üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı kooperatif veya kolektif mülkiyeti ve yönetimi savunurlar. Anarko-kapitalistlerse bireysel hakların ve bir serbest piyasa ekonomisinin ayrılmaz bileşeni olarak nitelendirdikleri özel mülkiyetin meşruiyet ve önceliğini vurgular.

Anarşist ekonomi, anarşizm felsefesinin kapsamındaki ekonomik teori ve uygulamaların bütünüdür.

Devlet sosyalizmi, Ferdinand Lassalle tarafından teorileştirilen; sosyalist hareket içinde, kapitalizmden sosyalist üretim tarzına veya komünist topluma geçişte geçici bir önlem olarak ya da sosyalizmin bir özelliği olarak, üretim araçlarının devlet mülkiyetini savunan, özel mülkiyete karşı politik ve ekonomik bir ideolojidir. Tüm endüstrilerin ve doğal kaynakların devlet mülkiyetinde olduğu, devlet tarafından kontrol edilen planlı bir ekonomiyi savunur.

Liberteryen sosyalizm veya özgürlükçü sosyalizm, güdümsüz, ekonomik ya da toplumsal katmansız, birey özgürlüğüne ve eşitliğine dayalı, her tür bilgiye erişmede ve kullanmada fırsat eşitliği sağlayan, anarşist özelliklere sahip bir sosyalizm anlayışıdır.

Sosyal bilimlerde, siyasi ideoloji, belirli bir toplumsal hareketin, kurumun, sınıfın veya büyük bir grubun etik ideallerini, prensiplerini, doktrinlerini, mitlerini veya sembollerini açıklayan ve toplumun nasıl çalışması gerektiğini ve belirli bir toplumsal düzen için bazı siyasi ve kültürel bir plan sunan bir dizi fikirler bütünüdür. Siyasi ideoloji, gücün nasıl dağıtılması gerektiği ve hangi amaçlar için kullanılması gerektiği konularıyla ilgilenir. Bazı siyasi partiler belirli bir ideolojiyi sıkı bir şekilde takip ederken diğerleri genel olarak ilgili ideolojiler grubundan ilham alabilir, ancak belirli bir ideolojiyi açıkça benimsemezler. Bir ideolojinin popülaritesi, bazen çıkarları doğrultusunda hareket eden ahlaki girişimcilerin etkisiyle de ilgilidir. Siyasi ideolojilerin iki boyutu vardır: (1) hedefler: toplumun nasıl organize edilmesi gerektiği; ve (2) yöntemler: bu hedefe ulaşmanın en uygun yolu.

Ekolojik sosyalizm Sosyalizmin yönlerini yeşil politika, ekoloji ve alternatif küreselleşme veya küreselleşme karşıtlığı ile birleştiren bir ideolojidir. Eko-sosyalistler genel olarak kapitalist sistemin genişlemesinin, baskıcı devletler ve ulusötesi yapıların gözetimi altında küreselleşme ve emperyalizm yoluyla sosyal dışlanma, yoksulluk, savaş ve çevresel bozulmanın nedeni olduğuna inanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Prusyacılık ve sosyalizm</span>

Prusyacılık ve sosyalizm (Almanca: Preußentum und Sozialismus, Oswald Spengler tarafından 1919'da yayınlanan ve Prusya karakterinin sağcı sosyalizm ile bağlantısını ele alan bir kitaptır.

Kuir Anarşizm ya da anarko-queer, gey kurtuluş ve homofobi, lezbofobi, transmisojini, bifobi, transfobi, heteronormavite, ataerkillik ve ikili cinsiyet sistemi gibi hiyerarşilerin kaldırılmasının aracı olarak anarşizmi ve toplumsal devrimi savunan anarşist düşünce okuludur. Anarşist ve LGBT hareketlerin hem dışında hem içinde LGBT hakları için mücadele eden insanlara: John Henry Mackay, Adolf Brand ve Daniel Guérin dahildir. Bireyci anarşist Adolf Brand Berlin’de 1896’den 1932’ye kadar, gey sorunlarına adanmış ilk sürekli dergi olan Der Eigene’yi yayımlamıştır.

Nasyonal sosyalizm ideolojisinde sosyalizmin ne anlama geldiği veya neden bu ismin tercih edildiği, Naziler hakkında yapılan tartışmalara konu olmuştur. Sık görülen bir düşünceye göre; amaç sadece o dönem sosyalizm sözcüğünün popülerliğinden, işçi sınıfını olumlu biçimde etkilemesinden ve alt sınıfı partiye kazandırma isteğinden dolayı ideolojiye ve partinin ismine sosyalizmin entegre edildiğidir.