İçeriğe atla

Sosyal dışlanma

Sosyal dışlanma, toplumsal dışlanma ya da sosyal marjinalizasyon, toplum içinde karşılaşılan engeller ve toplumun dışına itilme durumlarını anlatan bir terimdir. Avrupa'da yaygın olan bu terim ilk olarak Fransa'da kullanılmıştır.[1] Eğitim, sosyoloji, psikoloji, siyaset ve ekonomi gibi çeşitli disiplinlerde kullanılır.

Sosyal dışlanma normal şartlar altında toplum içinde farklı bir grubun üyelerinin sahip olduğu ve toplumla sosyal bütünleşme için temel olan barınma, çalışma, sağlık, medeni haklar, demokratik süreçlere katılım ve eşit yargılanma hakkı gibi çeşitli haklara, olanaklara ve kaynaklara bazı bireylerin ya da grupların erişiminin sistematik olarak engellenmesi, hatta tenkile maruz bırakılma sürecidir.[2][3] Sosyal dışlanma sonucunda ortaya çıkan yabancılaşma ya da medeni haklardan mahrumiyet kişilerin toplumsal sınıfına, ırkına, derisinin rengine, eğitim düzeyine, çocukluk ilişkilerine, yaşam standartlarına ya da giyim tarzları ile bağlantılı olabilir. Ayrımcılığın bu şekilde dışlayıcı şekilleri aynı zamanda engellilere, azınlıklara, LGBT topluluğuna, uyuşturucu kullananlara, yaşlılara ya da gençlere uygulanabilmektedir. Bir toplumda algılanan normlardan sapma gösteren herkes dolayısıyla sosyal dışlanmanın muğlak ya da bariz şekillerinden birine maruz kalabilmektedir.

Sosyal dışlanmadan etkilenen bireyler ya da gruplar, bunun sonucunda yaşadıkları toplumda ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama tümüyle bütünleşmekten engellenmiş olmaktadırlar.[4]

Bireysel dışlanma

"Bireysel dışlanma... kaderin, iki farklı ve sadece farklı değil, aynı zamanda çelişkili kültürde iki toplumda yaşamaya mahkum ettiği kişidir... onun zihni, iki farklı ve dirençli kültürün tamamen veya kısmen kaynaştığı pota olarak kabul edilebilir."[5]

Bireysel düzeyde sosyal dışlanma, bir bireyin toplumda anlamlı katılımdan dışlanmasıyla sonuçlanır. Buna bir örnek, 1900'lerin sosyal yardım reformlarından önceki dönemde bekar annelerin sosyal yardım sisteminden dışlanmasıdır.[6] Modern sosyal yardım sistemi, toplumun organik bir işlevi olarak ve sağlanan toplumsal faydalı emek için bir tazminat olarak, toplumun üretken bir üyesi olmanın temel araçlarına olan hak kavramına dayanır. Bekar annelerin topluma katkısı, resmi istihdama değil, çocuklar için sosyal yardım sağlamanın gerekli bir sosyal harcama olduğuna dair bir düşünceye dayanır. Bazı kariyer bağlamlarında, bakım işi değersizleştirilir ve annelik, istihdama bir engel olarak görülür. Önceleri, bireyin yalnızca "kazançlı" istihdam yoluyla topluma anlamlı bir katkıda bulunabileceğine dair görüşler ve evli olmayan annelere karşı kültürel bir önyargı nedeniyle, bekar anneler, çocukların sosyalleşmesindeki önemli rollerine rağmen, toplum tarafından marjinalize edilmiştir. Babanın tek görevi, evin geçimini sağlamak olarak görülürken, marjinalleşmesi öncelikle sınıf koşulunun bir fonksiyonuydu. Tek babalık, toplumun erkeklerin 'çalışmadan kaçmasına' daha az hoşgörü göstermesi ve toplumda bekar babaların genel görünmezliği/tanımsızlığı nedeniyle ilave zorluklar getirir. Katılımcı babaların ihtiyaçlarının tanınması, Amerikan Pediatri Akademisi'nin Mayıs 2004'te yayınlanan babanın rolüne ilişkin orijinal klinik raporundaki değişiklikler incelenerek görülebilir.[7] Sekiz haftalık babalık izni, sosyal değişimin iyi bir örneğidir. Çocuk sağlık hizmeti sağlayıcıları, babaları destekleyerek ve babanın katılımını artırarak çocuk ve aile yapısı üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olma fırsatına sahiptir.[8]

Daha geniş anlamda, birçok kadın sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalmaktadır. Moosa-Mitha, Batı'daki feminist hareketi, toplumda beyaz kadınların marjinalizasyonuna doğrudan bir tepki olarak tartışır.[9] Kadınlar iş gücünden dışlanmış ve evdeki çalışmaları değer görmemiştir. Feministler, erkek ve kadınların, hem kamusal hem özel sektörde ve evde iş gücüne eşit olarak katılmaları gerektiğini savundular. Ayrıca, istihdama erişimi artırmak ve çocuk yetiştirmenin değerli bir emek biçimi olarak tanınmasını sağlamak için çalışma yasalarına odaklandılar. Bugün bile bazı yerlerde, kadınlar üst düzey yönetim pozisyonlarından marjinalize edilmekte ve üst düzey yönetim pozisyonlarında erkeklerden daha az kazanmaktadır.[10]

Bireysel marjinalizasyonun bir diğer örneği, engelli bireylerin iş gücünden dışlanmasıdır. Grandz, engelli bireyleri istihdam etme konusunda işverenlerin verimliliği tehlikeye attığı, devamsızlık oranını artırdığı ve iş yerinde daha fazla kazaya neden olduğu görüşünü tartışır. Çoğu batı ülkesinde bunu önlemeye yönelik mevzuata rağmen, engelli bireylerin marjinalizasyonu bugün de yaygındır ve birçok engelli kişinin akademik başarıları, becerileri ve eğitimi göz ardı edilmektedir.[11]

Cinsel azınlıkların cinsel yönelimleri, cinsiyet kimlikleri ve/veya cinsel özellikleri nedeniyle dışlanmaları da vardır. Yogyakarta İlkeleri, devletlerin ve toplumların LGBT insanlar hakkındaki tüm klişeleri ve klişeleşmiş cinsiyet rollerini ortadan kaldırmasını gerektirir.

Kaynakça

Özel

  1. ^ Silver 1994.
  2. ^ "About social exclusion". 29 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2017. 
  3. ^ "About social exclusion". 29 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2017. 
  4. ^ Young 2000, s. 35–49.
  5. ^ Park RE (1937). "Cultural Conflict and the Marginal Man". Stonequist EV (Ed.). The Marginal Man. New York: Charles Scribner's Sons. 
  6. ^ Walsh T (December 2006). "A right to inclusion? Homelessness, human rights and social exclusion" (PDF). Australian Journal of Human Rights. Cilt 12. ss. 185-204. doi:10.1080/1323238x.2006.11910818. 23 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 15 Ağustos 2024. 
  7. ^ Coleman WL, Garfield C (May 2004). "Fathers and pediatricians: enhancing men's roles in the care and development of their children". Pediatrics. 113 (5). ss. 1406-1411. doi:10.1542/peds.113.5.1406. PMID 15121965. 
  8. ^ Yogman M, Garfield CF (July 2016). "Fathers' Roles in the Care and Development of Their Children: The Role of Pediatricians". Pediatrics. 138 (1). ss. e20161128. doi:10.1542/peds.2016-1128Özgürce erişilebilir. PMID 27296867. 
  9. ^ Moosa-Mitha M (2005). "Situating anti-oppressive theories within critical and difference-centred perspectives.". Brown L, Strega S (Ed.). Research as Resistance. Toronto: Canadian Scholars' Press. ss. 37-72. 
  10. ^ "Did You Know That Women Are Still Paid Less Than Men?". whitehouse.gov. 14 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2013 – National Archives vasıtasıyla. 
  11. ^ Leslie DR, Leslie K, Murphy M (2003). "Inclusion by design: The challenge for social work in workplace accommodation for people with disabilities.". Shera W (Ed.). Emerging perspectives on anti-oppression practice. Toronto: Canadian Scholar's Press. ss. 157-169. 

Genel

  • Silver, Hilary (1994). "Social Exclusion and Social Solidarity". International Labour Review. Cilt 133sayı=5-6. ss. 531-578. 
  • Young, I. M (2000). "Five faces of oppression". M. Adams (Ed.). Readings for Diversity and Social Justice. New York: Routledge. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Transfobi, transgender veya transseksüel kişilere ya da direkt olarak transseksüelliğe karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve olumsuz tutumu kapsamaktadır. Transfobi, toplumun cinsiyet normlarına uymayan insanlara karşı duyulan korkuyu, tiksintiyi, nefreti veya rahatsızlığı ve bunlara bağlı olarak şiddeti kapsayabilir. Genellikle homofobik görüşlerle birlikte ifade edilir ve bu nedenle sıklıkla homofobinin bir türü olarak kabul edilir. Transfobinin mağdurlarından olan çocuklar tacize, okulda zorbalığa ve/veya okul içinde şiddete, koruyucu aileleri tarafından şiddete maruz kalmaktadırlar. Yetişkin mağdurlarsa kamuoyunda alaya, tacize, sataşılmaya, şiddet ile tehdide, soyguna uğramaya ve yanlış tutuklamaya maruz kalmaktadır ve bu yüzden birçoğu toplumda güvensiz hissetmektedir. Bazıları; trans olduğu için kovulacağından veya muhafazakâr politikaların, onları korumak için yasalara karşı çıkan dindar grupların etraflarını kuşatmasının baskısından dolayı sağlık hizmetini reddediyor veya işyeri ayrımcılığıyla mücadele ediyor. Kurbanların yüksek bir oranının cinsel şiddete maruz kaldığı rapor edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Aile</span> aralarında yakın akrabalık bağı bulunan kişiler grubu

Aile veya ocak, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen sosyal bir yapı. En küçük, yani "çekirdek" olarak adlandırılan bir aile; baba, anne ve çocuklardan oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Baba</span> çocuğun erkek ebeveyni

Biyolojik olarak baba, anneye sperm vererek bir çocuğun dünyaya gelmesinde rol alan erkek. Genlerin yarısı babadan gelir. Bununla birlikte "baba" tanımı sosyolojiden hukuka, farklı alanlarda farklı şekillerde açıklanır.

Çocuk istismarı bir çocuğa bir yetişkin tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü muamele, çocuk istismarı ve ihmali ile çoğu zaman aynı anlama gelir. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."

Ergen veya adolesan, çocukluk ile yetişkinlik dönemi arasındaki fiziksel, cinsel, toplumsal ve psikososyal geçiş dönemindeki kişidir. Bu dönemde görülen fiziksel ve cinsel gelişim ergenlik dönemi olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel yönelim</span> kalıcı cinsel çekim modeli

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.

<span class="mw-page-title-main">Engellilik</span> bozukluklar, aktivite kısıtlamaları ve katılım kısıtlamaları

Engelli, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişidir. Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar sonucu ortaya çıkabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün İşlevsellik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması'na göre engelli olma hâli için yeti yitimi terimi kullanılır. Engelliler; vücudun duyusal, işlevsel, zihinsel ve ruhsal farklılıkları öne sürülerek; toplumsal veya yönetimsel tutum ve tercihler sonucu, yaşamın birçok alanında kısıtlama ve engellerle karşılaşabilirler. Birçok toplumlarda en yaygın ayrımcılık türlerinden biridir.

Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.

Yaş ayrımcılığı herhangi bir bireye ya da gruba yaşından ötürü yapılan ayrımcılık türüdür. Yaş ayrımcılığı sistematik bir şekilde ya da istemsizce gerçekleşebilir. Yaş ayrımcılığı üç temel kategoride ele alınabilir. Bunlar yaşlı bireylere, yaşlanma sürecine ve yaşlılığa karşı oluşmuş önyargılı yaklaşımlar; yaşlı bireylere karşı ayrımcı tavırlar ve yaşlı bireyler hakkındaki kalıplaşmış algıları destekleyen kurumsal uygulamalar ve politikalar olarak sınıflandırılır.

<span class="mw-page-title-main">LGBT ebeveynliği</span>

LGBT ebeveynlik, bir veya birden fazla çocuğu ebeveyn veya koruyucu aile olarak yetiştiren lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender kişileri ifade eder. Buna şunlar dahildir: Eşcinsel çiftler tarafından yetiştirilen çocuklar, bekar LGBT ebeveynler tarafından yetiştirilen çocuklar ve en az bir eşin LGBT'li olduğu karşı cinsten bir çift tarafından yetiştirilen çocuklar.

Sosyal baskınlık yönelimi (SBY) sosyal ve politik tutumları yordayan bir kişilik faktörü ve yaygın olarak kullanılan bir Sosyal Psikolojik ölçektir. SBY, grup temelli ayrımcılık düzeylerinde bireysel farklılıkların ölçümü olarak kavramsallaşmıştır. Bir başka deyişle, bireyin herhangi bir sosyal sistem içinde hiyerarşi ve düşük statülü gruplar üzerinde otorite kurma tercihinin bir ölçümüdür. Bu, grup içi ve gruplar arası eşitlikçilik karşıtı bir eğilimdir. SBY, sosyal baskınlık kuramının ölçülebilir bir bireysel farklılık bileşenidir.

Nepotizm, kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.

Akran baskısı, akranları tarafından insanlar üzerinde uygulanan doğrudan etki veya etkilenen kişinin tutum, değer veya davranışlarını etkisi altında kaldıkları akranlara uyacak şekilde düzenlemesini teşvik eden etkidir. Bu baskı olumlu veya olumsuz bir etkiye veya her ikisine neden olabilir. Etkilenen toplumsal gruplar bireylerin resmi bire üye olduğu üyelik gruplarını veya üyeliğin açıkça tanımlanmış olmadığı klikleri içerebilir. Ancak, bir kişinin akran baskısından etkilenmek için üye olması veya bir gruba üye olması gerekmez. Akran baskısı kişinin güvenini azaltabilir.

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Slovakya'da LGBT hakları</span>

Slovakya'da lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireyler, LGBT olmayan sakinlerin karşılaşmadığı yasal zorluklara uğrayabilir. Slovakya'da hemcins cinsel ilişkileri hem erkekler hem de kadınlar için yasaldır, ancak karşı cins çiftlerine mevcut olan yasal korunmalar, hemcin çiftlerinin başta olduğu hanehalklarına mevcut değildir. Slovakya'da hemcins çiftleri eşit miras haklarına sahiptir, ancak hemcins evlilikleri veya sivil birliktelikler tanınmamaktadır. Komşu ülke Çekya'dan farklı olarak, Slovakya'da LGBT haklarına dair muhafazakâr tutumlar daha yaygındır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyolojide sapma</span>

Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.

Kirpi ikilemi, yakın ilişkinin zorlukları hakkında bir metafordur. Soğuk havalarda bir grup kirpinin ısıyı paylaşmak için birbirine yaklaşmaya çalıştığı bir durumu tanımlar. Ancak keskin dikenleriyle birbirlerine zarar vermekten kaçınamayacakları için ayrı kalmaları gerekir. Hepsi yakın bir karşılıklı ilişki niyetini paylaşsalar da, kaçınamayacakları nedenlerden dolayı bu gerçekleşmeyebilir.

Engelli bireylerin cinsellik yaşamadığı fikri dünya genelinde oldukça yaygın bir kanıdır. Ancak, engelli bireyler cinsel deneyimlerini pek çok yolla ve pek çok farklı şekillerde deneyimleyebilmektedirler. Çünkü cinsellik; bireylerin sahip olduğu engel türlerine göre farklılık gösteren, çeşitli cinsel davranışları bünyesinde barındırabilir. Ancak toplum bilincinin ve bilimsel çalışmaların yetersizliğinden dolayı ve cinselliğin tabu olarak görülmesi sebebiyle cinsellik deneyimleme hakkına birçok engelli birey erişememektedir. Ayrıca engellilik ve cinsellik kavramlarının kesişim kümesi olarak olumsuz tutum ve davranışların varlığı, engelli bireylerin haz odaklı cinsel eğitim almalarının önünde engel teşkil etmektedir.

Toplumsal damgalama, bir bireyi ya da grubu toplumun diğer bireylerinden ayırt etmeye yarayan algılanabilir özellikleri nedeniyle onaylamama ya da onlara karşı ayrımcılık yapma anlamına gelmektedir. Toplumsal damgalamalar genellikle kültür, cinsiyet, ırk, sosyoekonomik sınıf, yaş, cinsel yönelim, cinsellik, beden imajı, fiziksel engellilik, zeka veya bunların eksikliği ve sağlığıyla ilgilidir. Bazı damgalamalar açık olabilirken diğerleri gizlenebilir damgalamalar olarak bilinir ve ifşa yoluyla ortaya çıkarılmaları gerekmektedir. Damgalanma aynı zamanda kişinin kendisine karşı da yaptığı bir şekilde, olumsuz görülen kişisel niteliklerden kaynaklanarak kendini damgalamaya yol açabilir.