İçeriğe atla

Solunum (fizyoloji)

Solunum sistemi, kan ile atmosfer havası arasında gaz değişimini sağlamaya hizmet eden bir sistemdir. En önemli görevi oksijen'in kana geçmesi ve kandaki karbondioksit'in dışarı atılmasıdır, bunun yanında başkaca işlevleri de vardır (Bazı maddeler solunum sistemi vasıtasıyla da dışarı atılır). Bu işlevler soluma ile gerçekleştirilir. Türlere göre değişen solunum organları vardır ve buna bağlı olarak sistem bazı türlerde farklılıklar gösterir (Deri solunumu, solungaç solunumu, trake solunumu, akciğer solunumu)[1]
Solunum sistemi; dış solunum, iç solunum ve hücresel solunum olarak incelenir.[1]

Dış solunum

Akciğerlerden kan ile atmosfer havası arasında yapılan oksijen ve karbondioksit alışverişidir.

İç solunum

Sistemik kapillerde bulunan kan ile doku hücreleri arasındaki O2 ve CO2 alışverişine denir.

Hücresel solunum

Hücrelere kadar gelen besinlerin orada oksijenle veya oksijensiz olarak yakılması ve ATP üretilmesi olayıdır.

Görevleri[2]

  • Gaz değişiminde
  • pH düzenlenmesinde
  • Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde
  • Vücut savunmasında
  • Canlının sesinin çıkmasında
  • kan pıhtısını tutar ve eritir
  • kanın hidrojen iyon konsantrasyonunun düzenlenmesi

Solunum sisteminin fizyolojik anatomisi

İnsanda solunum sistemi organları

Solunum sistemindeki yapı organlar şu organlardan oluşur.

Pulmoner kan dolaşımı

Gırtlaktan sonraki bölümler "hava yolları" ve "alveoller" olarak ikiye ayrılır, hava sırasıyla bu yapıları geçerek alveollere gelir. Hava yollarında gaz değişimi olmayan bölgelerine anatomik ölü boşluk denir, herhangi bir sebeple difüzyon yeteneğini kaybetmiş bölgelerine ise fizyollojik ölü boşluk denmektedir.

Solunum fazları

Solunum üç fazda gerçekleşir.

Soluma

Soluma

Nefes alıp nefes verme ile gerçekleşir, akciğerdeki hava kesecikleri alveol ile atmosfer havası arasındaki gaz değişimi gerçekleşir.

Difüzyon

Bronşiyal anatomi

Solunum membranı yoluyla akciğer alveollerindeki oksijenin akciğer kapilleri içindeki kana, kandakikarbondioksitin yine aynı yolla alveollere geçişi solunum difüzyon fazını oluşturur. Bu faza dış solunum da denir. Solunum sisteminde gazların kan-doku arasındaki geçişleri difüzyonla olur, difüzyon ise konsantrasyon farklılıkları nedeniyle gerçekleşir, bu nedenle gazın kandaki kısmi (parsiyel) basıncı geçişlerde çok önemlidir.

Taşıma

Akciğer kapillerindeki kana geçen oksijen dolaşım sistemi yolu ile hücrelere, hücrelerde metabolizma sonucu oluşan karbondioksit kana ve sonrasında akciğer kapillerine iletilir. Bu fazda kan ve hücreler arasında gaz değişimi olur. Bu faza iç solunum da denmektedir.

Solunum gazlarının kanda taşınması

Solunum gazlarının kan içinde taşınmasında; kan plazması ve alyuvar hücreleri görev alır.

  • Oksijen taşınması
  • Kandaki oksijenin %97'si eritrositlerdeki hemoglobine bağlı olarak, %3'ü ise plazmada çözünmüş olarak bulunur.[2] Oksijen molekülü, alveollerde eritrositlere hemoglobin sayesinde geri dönüşümlü olarak bağlanır ve doku kılcallarında ayrılır ve difüzyonla dokulara geçer.
  • Karbondioksit taşınması
  • Karbondioksit kanda; eritrositlere bağlanarak, plazma proteinleri ile karbamino bileşikleri oluşturarak, plazmada çözünmüş olarak ve bikarbonat iyonu oluşturarak taşınır.
  • Bir kısmı eritrositlerle taşınan karbondioksit, dokulardan difüzyonla doku kılcallarına geçer ve burada eritrositlere bağlanır, alyuvarlar alveollere ulaştığında ayrılır ve vücuttan atılır.
  • Kanda bikarbonat iyonları halinde taşınmasında ise, doku kılcallarındaki karbondioksit eritrositlerde reaksiyona uğrayarak bikarbonat iyonlarına dönüşür, kan vasıtasıyla akciğer kılcallarına ulaşan iyonlar tekrar alyuvarlarda uğradıkları reaksiyonlar sonucu karbondioksite dönüşürler ve vücuttan atılırlar.[3]

Kaynakça

  1. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 14 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2015. 
  2. ^ a b "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 9 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 14 Temmuz 2015. 
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2015. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kan</span> hücrelerden meydana gelmiş yaşamsal sıvı

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.

<span class="mw-page-title-main">Burun</span> koku alma organı

Burun, anatomik olarak hayvan ve insan yüzü üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organıdır. İnsan burnu ve hayvan burnu arasında birçok anatomik farklar bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Alyuvar</span>

Alyuvar, kırmızı kan hücresi veya eritrosit, en yaygın kan hücresi türüdür. Çağdaş bilim insanları laboratuvarda alyuvar geliştirebilmeyi başarmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Difüzyon</span>

Difüzyon, maddelerin çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğru kendiliğinden yayılmasıdır. Fiziksel kimyada ise moleküllerin kinetik enerjilerine bağlı olarak rastgele hareketlerine denir.

<span class="mw-page-title-main">Solungaç</span>

Solungaç, su hayvanlarının solunum organı. Suda çözünmüş oksijenin kana alınmasını ve kandaki karbondioksitin atılmasını sağlayacak yapıdadır. Solunum yüzeyinin kıvrılması ve dallanması ile meydana gelirler. Solungaç solunumu, sürekli suda yaşayan omurgasız hayvanlarda, balıklar ve kurbağa larvalarında görülür. Amfiyoksüsta bağırsağın ön kısmı genişlemiş ve birçok yarıkla delinerek solungaç sepeti denilen kan damarlarıyla zengin özel bir organ halini almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Atardamar</span> Kanı kalpten alıp organlara götüren yani uzaklaştıran damarlar

Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kılcal damar</span> vücuttaki en küçük kan damarları

Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm'dir. Atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Dolaşım sistemi</span> hayvanlarda kan dolaşımını sağlayan organ sistemi

Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Deri</span> omurgalılarda yumuşak dış örtü organı

Deri, cilt veya ten, bazı hayvanların vücutlarını kaplayan en üst katman olup, altında barındırdığı kas ve organları koruyan doku tabakalarından oluşan bir örtü sistemi organıdır. Bu tabakanın altında yağ tabakası vardır. Yağ tabakası canlının vücudunu sıcak tutar ve darbelere karşı korur. Burada bulunan ter bezleri boşaltıma yardımcı olur. Deri solunumu nemli vücut yüzeyinde gerçekleşir. Hücrelerde oluşan (O2) oksijen difüzyonla atılır. CO2'de difüzyonla atılır. Bu canlıların gelişmiş organları yoktur. Dış ortamla gaz alışverişi nemli deriden difüzyonla geçer. Derinin nemli kalması mukus tabakası ile gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Solunum sistemi</span> Hayvanlarda ve bitkilerde gaz alışverişini sağlayan biyolojik sistem

Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir.

<span class="mw-page-title-main">Alveol</span>

Alveoller, akciğerlerin içinde bulunur. Kılcal damarlardaki karbondioksiti alırlar ve kılcal damarlara içlerinde olan oksijeni verirler. Buna gaz alışverişi denir. Alveoller kan dolaşımında da görevlidir. Nefes aldığımızda hava; burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, bronşlar, bronşçuklar ve alveoller yolunu izler. Alveoller de havayı temizleyip, kılcal damarlara verir. Damarlar tüm vücuda dağıtır. Kirlenen kan kılcal damarlar ile yeniden alveollere gelir. Alveoller karbondioksidi alır, bronşlara verir, bronşlar soluk borusuna, soluk borusu burna verir. Burundan da dışarı atılır. Alveoller difüzyon ile gaz alış-verişini yapar, tip 2 alveol epitel hücreleri tarafından salgılanan, yüzey aktif bir lipoprotein kompleksi olan surfaktan maddesi ile, yüzey gerilimleri azalır ve büzülmeleri engellenmiş olur. Ayrıca surfaktanın hidrofobik tarafı sayesinde alveole su geçişi engellenir.

<span class="mw-page-title-main">Vurgun</span>

Vurgun veya dekompresyon hastalığı, kısa sürede yüksek basınçlı bir bölgeden alçak basınçlı bir bölgeye geçilmesi nedeniyle vücutta gaz kabarcıklarının oluşması sonucu ortaya çıkan gaz embolizmidir. Özellikle dalgıçlar, pilotlar veya su altı inşaat işçileri gibi basınç değişimi etkisinde kalanlarda rastlanır. Sünger avcılarında görülen bu tabloya halk dilinde vurgun denir. Dekompresyon sözcüğü "basınç azalması" anlamına gelir.

Solunum yetmezliği veya respiratuar yetmezlik solunum sisteminin gaz değişiminde (ventilasyon) yetersiz kalması durumudur. Bunun sonucu olarak arteriyel oksijen ve/veya karbon dioksit seviyesi normal aralıklarda korunamaz. Oksijenasyondaki düşüş hipoksemi ve arteriyel karbon dioksit seviyesinde yükselme hiperkapni olarak bilinir. Bunların normal referans değerleri oksijen için PaO2 > 60 mmHg ve karbon dioksit PaCO2 < 45 mmHg şeklindedir. Yetersiz ventilasyon alveollerden (hava kesecikleri) kapiller dolaşıma yeterince bikarbonat geçişini sağlayamayacağı için kan pH'sı düşmeye başlar ve metabolik asidoz şekillenir. Bu, solunum yetmezliğine ilişkin önemli komplikasyonlardan biridir. Hiperkapninin varlığı veya yokluğuna göre sırasıyla tip 1 ve tip 2 şeklinde sınıflandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

<span class="mw-page-title-main">Sistemik dolaşım</span>

Sistemik dolaşım, oksijenli kanı kalpten vücuda götürür ve dönüşte kirli kanı kalbe taşır. Dolaşım sisteminin bir parçasıdır. Dolaşımın fizyolojik teorisi ilk olarak William Harvey tarafından 1628'de tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Soluma</span>

Nefes almak, soluk almak ya da Teneffüs havanın akciğerlere alınıp verilme işlemidir. Aerobik organizmalar enerji açığa çıkarabilmek için solunum yoluyla oksijene ihtiyaç duyar. Nefes almak vücudun ihtiyacı olan oksijenin alınıp karbondioksidin atıldığı tek işlemdir. Gaz değişimi, akciğer alveolleri ve akciğer kılcal damarlarındaki kan arasında, gazların pasif difüzyonuyla meydana gelir. Kandaki çözünmüş gazlar, kalbin kanı pompalamasıyla dolaşım sistemi yoluyla tüm vücuda yayılır. Nefes alma işlemi, nefes alma (inspirasyon) ve nefes verme (expirasyon) aşamalarından oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Orak hücreli anemi</span>

Orak hücreli anemi, alyuvarlardaki oksijen taşıyıcı protein olan hemoglobinin anormalliği sonucu alyuvarların orak şeklini almasıyla oluşan otozomal resesif kalıtılan genetik bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">Suda solunum</span>

Suda solunum suda yaşayan hayvanların sudan oksijen elde ettikleri biyolojik süreçtir.

Hayvan anatomisi veya Zootomi, anatominin hayvanlarla ilgilenen alt dalıdır.