İçeriğe atla

Siyasal sinema

Politik sinema ya da siyasal sinema, din, devlet, siyaset, birey başta olmak üzere bütün siyasi kavramları kullanır. Birçok filmde devletin işleyişi, bireyin devletle karşı karşıya gelmesi, ahlaki sorunlar, askerlik ve savaş, vatanseverlik, devlet içinde devlet, terör, totaliterlik, bağımsızlık mücadelesi işlenmiştir.

Gelişimi

Necdet Ekinci'ye göre; "Olaya bu biçimde yaklaşınca sinema, yalnızca belli sayıdaki görüntünün seyirciye sunumu değildir. Aynı zamanda, kamusal alanda, sanatsal sinema ile, ortak bir toplumsallaşmanın yeniden kurulması demektir. Sinema, toplumsal olaylara yönelmesiyle birlikte, ister istemez siyaset ile karşı karşıya kalmıştır. İşte sinema, siyasal olayları kamerasından beyaz perdeye yansıtmaya başlamasıyla birlikte, siyasal sinema da doğmuştur."

Siyasal sinema, siyasal olayları, beyaz perdeye aktarma konusunda çeşitli aracı yöntemlerden yararlanmaktadır. Bu yöntemler siyasetin sunumunda amaç değil, araç olarak belirlenmiştir.

Nitelikleri

Her görüntü olgusu gibi, sinema da, siyasal olayın sunumunda kendine özgü bir rol üstlenmiştir. Sinema bu rolünü yerine getirirken, sanatsal bir sunumun üstünlüğü içinde, siyasal iletişim açısından değişik bir yöntem sağlamaktadır. Özellikle, izleyicilerle birlikte olma, güçlü bir aracılığının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Böylece, izleyicilerin aktörlerin üstlendikleri rolde kendilerini bulma, kendilerini aktörün yerine koyma, onunla bütünleşme sonucunu doğurmaktadır.

Kamusal alanda gelişen diğer görüntü olgularında olduğu gibi, burada da bir ortaklık söz konusudur. Bu biçimde, toplumsallaşmanın oluşmuş kökenini sinema, bir kez daha yeni baştan kurmaktadır. Günümüzde sinema sunumu geleneksel bir konuma gelmiş durumdadır. Toplumsal yaşamın geleneksel ilginç olayları seçilmekte, filmlere konu edilmektedir. Özellikle bu olayların her birine tüm toplumu yakından ilgilendiren bir nitelik yüklenmiş olması, onun giderek toplumsallaşmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak, gösterime giren her film de, seyircilerinin kamusal bir topluluk oluşturmalarına önemli katkıda bulunmaktadır.

Siyasal sinemanın kullandığı yöntemleri Bernard Lamizet tarihsel, belgesel ve ideoloji olarak üç kategoride toplamıştır.

Tarihsel sinema

Tarihsel sinema, siyasal olayı, zaman içinde ele alarak, günümüzden uzak bir görüşün çifte aralığında, olayın yaşanıp, yaşanmamışlığı yerine, toplumsal bağlılık ve bilimselliği öne çıkararak, sahneye uyarlayar.

Tarihsel filmler, iktidar uygulamasını bulundukları dönemlerle özdeşleşmiş aktörlerle birlikte sahneye taşımaktadır.

Tarihsel sinemada siyasal bir olaya, sunumun mantıksallığının ağır bastığı bir uyarlama anlayışı egemendir. Çoğu kez de kişi ve olaylar gereğinden fazla yüceleştirilmek suretiyle, konuya kendine özgü birçok anlatım olgusu da yüklenmektedir.

Tarihsel sinemada, sanatsal yüceleştirme siyasal duruma yansımakta, filmin yapımına özellikle siyasal olaya damgasını vurmaktadır. Tarihsel sinemanın bu özelliği, özenle hazırlanıp, karmaşık bir durum sergileyen siyasal söylem ve anlatıma yansımakta, filmin geneline yayılarak, seyirciyi düşünmeye itmektedir.

Bu duruma, siyasal mutlakiyetçiliği eleştirel bir yaklaşım içinde sunan, Abel Gance’ın 1960 yapımı Austerlitz savaşını konu alan, Austerlitz filmi iyi bir örnek oluşturmaktadır. Ayrıca filmde Napolyon'un iktidarının bir analizi yapılmaktadır.

Yönetmenliğini William Wyler'in 1959 yılında yaptığı, sinema tarihinin en pahalı yapımları arasında kabul edilen Hristiyan Yahudi çatışmasını, tarihin derinlerinden beyaz perdeye yansıtan Ben Hur filmi de siyasal söylem ve konu karmaşasında bir başka örneği oluşturmaktadır.

Zamanımıza daha yakın yapımlardan biri olan, Eric Rohmer’in 2001 yapımı L’Anglaise et Le Duc (İngiliz Bayan ve Duc) filmi de önemli örneklerdendir. Bu film, siyasal boyutu çift yanlı bir ayrıma sokmakta, önce, Marie Antoinette’in aristokrat İngiliz dostlarından birini Büyük Fransız Devrimi ve dekoru açısından ele almakta, daha sonra, tarihsel bir mantıksallık içinde bu sınıfsal ilişkiyi değerlendirmektedir. Tarihsel sinema, filmin konusu ve siyasal anlatımlar içinde izleyici ile siyasal bağlılığı karşı karşıya getirip, özdeşleştirmekte, bu biçimde onlara siyasal bir bilinci aşılamaya çalışmaktadır.

İdeolojik Sinema

İdeolojik sinemada daha farklı bir düzen vardır. O, propagandanın sanatsallığına dayanmaktadır. Simgesel uygulama ile toplumsal eylemi beyaz perdede buluşturmaktadır. İdeolojik sinema, izleyiciyi bir kamusal topluluğa dönüştürmekte, filmin içindeki siyasal olgu ve kahramanlarla, her bir izleyicinin özdeşleşmesini hedeflemektedir.

Tarihsel sinema alanında, simgesel kimliğin sanatsal bir niteliğin ağır basmasına karşılık, ideolojik sinemada, filmin ilk başından yükümlülük altına girmiş bir topluluğun bulunması, izleyicileri yönünden kurgulanmış bir yükümlülük çeşidini oluşturması nedeniyle, tümüyle siyasal özelliğe dönüşmektedir.

2006 gösterime girmiş, Shane Meadows yapımı “This is England” Türkçe tanıtımı “Faşizme Karşı Muhalif Ruh” filmi, ideolojik sinemaya örnek olarak vermek mümkündür. Film 1983 yılının toplumsal ve siyasal olaylarını, Falkland savaşı, dazlaklar ve yabancı düşmanlığı örgüsü içinde beyaz perdeye taşımaktadır.

Bunun yanında Ken Loach’ın 1998 yapımı Benim Adım Joe filmi yanında 2001 yapımı Denizciler ile, Mark Herman'ın 1997 yapımı Üstatlar filmleri ideolojik sinemaya seçkin birer örnek oluşturmaktadır.

İdeolojik sinema, sanatsal yükümlülük ve sunum içinde yakaladığı olayları beyaz perdeye taşırken, bu olaylar üzerinden kendine özgü siyasal söylemler yaratmakta, bu söylemlerde filmin aktörlerinin izleyici ile özdeşleşmelerini sağlamaktadır. İdeolojik sinema, bu biçimde, siyasal kimliğin üç çeşidini buluşturmaktadır. Bunlar; yapımcının siyasal kimliği ile, filmdeki kişilerin ve izleyicinin siyasal kimliğidir.

Belgesel Sinema

Belgesel sinema, biraz daha belli bir düzene sahiptir. Belgesel sinemada, bir yandan, siyasal bir olayın filmin sunumuna uygun analizi, veya siyasal bir kişiliğin bağlılığı etrafında bir merkezileşme, öte yandan da bir siyasal gerçekliğin ortaya konması ve araştırılması doğrultusunda bir uygulama söz konusudur.

Bunun yanında, kurulan anlatım, durum sanatsallıktan uzaklaşmış değildir. Filmin kendini kanıtlaması, uygulamaya konu olan araştırmayı izleyicilerin uygun bulmasına bağlıdır.

Burada, yine Ken Loach’ın Nikaragua’nın durumunu ve İngiltere’deki ekonomiyi siyasal bir durumu görünümde simgeleyen, onu bir kişide belgeleyen, 1996 yapımı « Karla’nın Şarkısı » ile bir 2007 Türk yapımı, Biket İlhan’ın yönetmenliğinde tamamlanan, dünyaca ünlü Türk şairi Nazım Hikmet’in yaşamından Bursa Hapishanesi yıllarını konu alan, komünizm ve insanlık ideallerinin bir kişilikte işlenip simgelendiği “Mavi Gözlü Dev” filmleri, önde gelen belgeseller arasında sayılabilir.

Zaten belgesel bir filme özellik veren, siyasal bir durumun filmde, bir kişinin bakış açısıyla, yine bir kişinin aracılıyla toplumsal bir bağlılığın kurulması ve onun nesnelliğinde vurgulanmış olmasıdır.

Konuyla ilgili yayınlar

  • EKİNCİ, NECDET (2009). Siyasal İletişime Giriş. Bişkek: Kırgızistan-Türkiye Manas üniversitesi Yayınları. ISBN 978-9967-24-875-5. 
  • LAMİZET, BERNARD (2003). Communication Politique (Fransızca). Lyon: Institut d’Etudes Politique de Lyon (Les notes des cours inédites). 
  • KELLNER, DUGLAS (1997). Politik Kamera / Çağdaş Hollywood Sinemasının İdeolojisi ve Politikası. Özsayar, Elif tarafından çevrildi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Şerif Gören ya da tam adıyla Şerif Adak Gören,, Türk film yönetmenidir.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Gürcü sineması ya da Gürcistan sineması, Avrupa’nın önde gelen sinematografilerinden biridir. İtalyan film yönetmeni Federico Fellini, Gürcü sinemasının hayranlarından biriydi: "Gürcü sineması tamamen benzersiz bir fenomen, canlı, felsefi açıdan ilham verici, çok bilgece, çocuk ruhlu. Beni ağlatabilecek her şey var ve söylemeliyim ki (ağlamam) kolay bir şey değil.”

Ertem Eğilmez, Türk senarist, yapımcı ve yönetmen. Geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken kalabalık kadrolu güldürüleriyle Türk sinemasında bir tarz oluşturan Eğilmez, meslek hayatı boyunca 44 film yönetti, 5 senaryo kaleme aldı ve 97 filmin yapımcılığını üstlendi. Aralarında Kemal Sunal, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda ve Zeki Alasya gibi oyuncuların Türk sinemasında varlık göstermesine öncülük etti.

<span class="mw-page-title-main">Jean Renoir</span> Fransız film yönetmeni ve senarist (1894 – 1979)

Jean Renoir, Fransız film yönetmeni, sinema oyuncusu ve yazardır. Empresyonist ressam Pierre Auguste Renoir'in oğludur.

<span class="mw-page-title-main">Senaryo</span> Tiyatro oyunu, piyes, film, dizi vb. eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metinler

Senaryo Tiyatro oyunu, piyes, dizi, film, video oyunu gibi eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metinlere verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Toplum</span> aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü

Toplum ya da cemiyet, bir arada yaşayan canlıların oluşturduğu topluluktur. Sosyolojide toplum, onu oluşturan canlıların basit bir toplamından ziyade, farklı biçimler ve özellikler gösterip özgün olan ve nesnel yasalar gereğince insanların maddi üretim içindeki gündelik hayat faaliyetleriyle ve sınıfsal savaşımıyla değiştirilen ve gelişen ilişkilerden oluşan sisteme denir. Bir nevi örgütlenmedir.

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

<span class="mw-page-title-main">Üretim biçimi</span> Ekonomik Teori

Üretim biçimi ya da başka bir deyişle Üretim tarzı, Marksist teoride genel olarak belirli bir tarihsel dönemdeki üretimin niteliğini ya da üretimin karakteristik formunu ifade etmek anlamında kullanılır. Esas itibarıyla üretim sürecinin nihai sonucuyla üretim araçları arasındaki ilişkiyi belirtir. Bu kategori, Marks'ın şekillendirdiği tarih anlayışının temel kavramlarındandır. Kavramın içerimleri farklı şekillerde ele alınıp farklı vurgularla değerlendirilmekle birlikte, genel anlamda, tarihsel gelişmenin Marks'ın formüle ettiği anlamda Materyalist bir şekilde açıklanmasında bu kavram temel bir rol oynar. Ekonomi-politiğe ait bir kavram olmakla birlikte, Marks'ın kuramında bu terim çok daha genel bir kuramsal yapının ögesi durumundadır. Üretim ilişkileri ve üretici güçler kavramları, belirli bir tarihsel andaki ilişkileriyle üretim biçiminin niteliğini belirlerler.

Avrupa Avantgarde Sineması, özellikle iki dünya savaşı arasındaki dönemde, Avrupa sinemasında etkili olan bir dizi akıma verilen toplu isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan sineması</span>

Azerbaycan sineması, Azerbaycan'ın uluslararası film kültürü ve sinematografisinin bir parçasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türk sineması</span> Türkiyede sinemaya genel bakış

Türk sineması, Türkiye sineması veya eski adıyla Yeşilçam, Türkiye'deki film endüstrisine dair faaliyetleri ve sinema kültürünü kapsamaktadır.

Politik tiyatro, Alman yönetmen Erwin Piscator'un göstermeci nitelikteki kendi anlayışını içeren Epik Tiyatro'nun siyasallaşmış hâlidir. Gösteri ve oyunlar, toplumu sahneye taşıyarak sürekli olarak siyasal iletişimin baş olgusunu oluşturmuş, kendine özgü başrolü oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa Konseyi Film Ödülü</span>

Avrupa Konseyi Film Ödülü (FACE), Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde, festivale katılan filmi kamuoyunda insan hakları konularında bilinci arttıran, bu konuda ilgi uyandıran ve insan haklarının öneminin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olan film yönetmenine, Türkiye'nin de üyesi olduğu 47 devletten oluşan bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi tarafından verilmektedir.

<i>Kahirenin Mor Gülü</i>

Kahire'nin Mor Gülü 1985 ABD yapımı fantastik komedi filmidir. Özgün adı The Purple Rose of Cairo olan film video salgını sırasında Türkiye'ye geldiği için önce Aralık 1985'te VHS ve Betamax formatlarında dağıtımı yapılmış, daha sonra Kasım 1986'da televizyonda gösterilmiştir.

<i>Drakula</i> (film, 1931)

Drakula, Bram Stoker'ın aynı isimli romanından uyarlanan, 1931 Universal Pictures yapımı siyah beyaz bir korku filmidir.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği'nde sinema</span>

Sovyetler Birliği'nde sinema veya Sovyet sineması veya Devrim sineması diye Sovyetler Birliği'nde üretilen sinema filmleri adlandırılır.

Charles Tilly siyaset ve toplum arasında ilişki üzerine yazan Amerikalı sosyolog, siyaset bilimci ve tarihçi. University of Michigan 'da 1969–1984 arasında tarih, sosyoloji ve sosyal bilim profesörü unvanıyla çalıştı ve son görevi Columbia University'deydi. "21. yüzyıl sosyolojisinin kurucu babası" ve "dünyanın seçkin sosyolog ve tarihçilerinden biri" olarak adlandırıldı, "çalışmaları eşsiz, insanlığı en üst düzey, ruhu sarsılmaz." olarak adlandırıldı. Ölümünden sonra, onun adına çeşitli dergiler özel sayılar yayınlandı, konferans ödülleri verildi ve özel ölüm ilanları hazırlandı.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal cinsiyet sosyolojisi</span> sosyolojinin alt dalı

Toplumsal cinsiyet sosyolojisi, kadın ve erkek arasındaki farkılılıkların kültürel ve toplumsal olarak nasıl kurulduğunu, kadın ve erkeğin sosyal yapı içindeki durumlarını, kadınlık ve erkeklik kimliğinin oluşum sürecini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">26. Akademi Ödülleri</span>

26. Akademi Ödülleri töreni 25 Mart 1954'te yapıldı. TörenHollywood'daki RKO Pantages Tiyatrosu'nda ve New York'taki NBC Century Tiyatrosu'nda gerçekleşti.