İçeriğe atla

Siyanoz

Siyanoz
düşük oksijen satürasyonu olan bir hastanın elindeki siyanoz
UzmanlıkPulmonoloji, kardiyoloji
TiplerMerkez (santral), Çevresel(periferik)

Siyanoz, kılcal yatağın "kırmızı kan hücrelerinde" hemoglobine bağlı oksijen miktarının azalması sonucu vücut "doku" renginin mavimsi-mor bir renge dönüşmesidir.[1] Siyanoz yansıtan vücut dokuları genellikle mukoza zarları, dudaklar, tırnak yatakları ve kulak memeleri dahil olmak üzere derinin daha ince olduğu yerlerde bulunur.[1] Amiodaron veya gümüş içeren bazı ilaçlar, Moğol lekeleri, büyük doğum izleri ve mavi veya mor boya içeren gıda ürünlerinin tüketimi de mavimsi cilt dokusu renginin değişmesine neden olabilir ve siyanozla karıştırılabilir.[2][3]

Siyanoz ayrıca merkezi (santral) siyanoz ve çevresel (periferik) siyanoz olarak sınıflandırılır.

Patofizyoloji

Siyanozun arkasındaki mekanizma, merkezi veya periferik olmasına bağlı olarak farklıdır.

Merkezi siyanoz

Santral siyanoz arteriyel oksijen doygunluğundaki (SaO2) bir azalmadan kaynaklanır ve kandaki deoksihemoglobin konsantrasyonu ≥ 5.0 g/dL (≥ 3.1 mmol/L veya oksijen doygunluğu ≤ % 85) olduğunda ortaya çıkmaya başlar. Santral siyanozun nedenleri aşağıda tartışılmaktadır.

Periferik siyanoz

Periferik siyanoz, periferik dolaşımın venöz tarafında artan deoksihemoglobin konsantrasyonu olduğunda meydana gelir. Başka bir deyişle, siyanoz, deoksihemoglobin konsantrasyonuna bağlıdır. Şiddetli anemisi olan hastalar, normalden daha yüksek deoksihemoglobin konsantrasyonlarına rağmen normal görünebilir. Öte yandan, artan miktarda kırmızı kan hücresi (örn. polisitemi vera) olan hastalar, daha düşük konsantrasyonlarda deoksihemoglobin olsa bile siyanotik görünebilir.[4][5]

Kalp rahatsızlığı olan bir bebek. Mor tırnak yataklarına dikkat edin.

Sınıflandırma

Siyanoz iki ana gruba ayrılır:

  • Merkezi siyanoz
  • Periferal siyanoz

Merkezi Siyanoz

Merkezi siyanoz, genellikle akciğerlerde fakir oksijenlenmeye sebep olan dolaşım ve solunum problemleri ile oluşur. Göbek çevresinde, dudaklarda ve dilde mavileşmeler oluşur. Akut siyanoz ise boğulma ya da nefes alamamanın sonucu oluşabilir ve solunumun bloke olduğunun en belirgin kanıtıdır.

Merkezi siyanoza yol açabilecek bazı durumlar:

  • Merkezi Sinir Sistemine Ait
  1. İntrakranial hemoraji
  2. Serebral anoksi
  3. Fazla miktarda uyuşturucu madde kullanımı(overdoz)
  • Solunum sistemine ait
  1. Bronşiolit
  2. Bronkospazm
  3. Akciğer hastalıkları
  4. Pulmoner emboli
  5. Hipoventilasyon
  6. KOAH(amfizemi ya da kronik bronşit)
  • Kalp ve damar sistemine ait
  1. Konjenital kalp hastalığı(fallot tetralojisi gibi)
  2. Kalp yetmezliği
  3. Kalp kapağı hastalıkları
  4. Myokart enfarktüsü
  • Kana ait
  1. Methemoglobinemi
  2. Polisitemi
  • Diğer nedenler
  1. Yüksek rakım
  2. Hipotermi
  3. Konjenital siyanoz (HbM Boston)

Periferal Siyanoz

Periferal siyanoz, parmaklarda ya da ekstremitelerde yetersiz dolaşıma bağlı mavi renklenmedir. Ekstremitelere ulaşan kan oksijence zengin değildir ve deriye bakıldığında deri mavi renkte gözükür.
Merkezi siyanoza neden olan tüm faktörler periferal siyanoza da neden olur ancak periferal siyanoz ortada kalp ve akciğer yetmezliği olmadan da gözlenebilir. Küçük kan damarları yetersizlikleri olabilir. Kanın normal oksijen düzeyi artırılarak düzeltilebilir.

Periferal siyanoza yol açabilecek bazı durumlar:

  1. Merkezi siyanoza neden olan tüm faktörler
  2. Arteriel tıkanma
  3. Soğuğa maruz kalma (vazokonstriksiyon ile ilişkilidir)
  4. Raynaud fenomeni
  5. Kalp çıkışının azalması
  6. Vazokonstriksiyon
  7. Venöz tıkanıklık

Kaynakça

  1. ^ a b Adeyinka, Adebayo; Kondamudi, Noah P. (2021), "Cyanosis", StatPearls, Treasure Island (FL): StatPearls Publishing, PMID 29489181, 13 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 28 Ekim 2021 
  2. ^ Dereure, Olivier (2001). "Drug-Induced Skin Pigmentation: Epidemiology, Diagnosis and Treatment". American Journal of Clinical Dermatology (İngilizce). 2 (4): 253-262. doi:10.2165/00128071-200102040-00006. ISSN 1175-0561. PMID 11705252. 12 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2022. 
  3. ^ Conlon, Joseph D; Drolet, Beth A (2004). "Skin lesions in the neonate". Pediatric Clinics of North America (İngilizce). 51 (4): 863-888. doi:10.1016/j.pcl.2004.03.015. PMID 15275979. 12 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2022. 
  4. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; :1 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
  5. ^ McMullen, Sarah M.; Patrick, Ward (1 Mart 2013). "Cyanosis". The American Journal of Medicine (İngilizce). 126 (3): 210-212. doi:10.1016/j.amjmed.2012.11.004. ISSN 0002-9343. PMID 23410559. 12 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2022. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Kalp</span> vücuttaki kanın dolaşmasını sağlayan kendiliğinden kasılma özelliğine sahip organ

Kalp ya da yürek, pek çok hayvanda bulunan kaslı bir organdır. Bu organ dolaşım sisteminin kan damarları yoluyla kan pompalar. Pompalanan kan besin ve oksijeni vücudun gerekli yerlerine taşırken, karbondioksit gibi metabolik atıkları da akciğerlere taşır. İnsanlarda kalp yaklaşık olarak kapalı bir yumruk boyutundadır ve akciğerler arasında, göğüsün orta bölmesinin içindedir. Temel görevi kanı vücuda pompalamak olan kalp, metabolizma eylemleri sonucunda oluşan artık ürünlerin vücuttan uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi, asit-baz dengesinin korunması, hormonlar ve enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine taşınması gibi görevleri yapar. Kalp, dolaşım sistemi içerisinde motor görevi yapar. Kalp insanda dakikada 60-80 atım arasında değişen bir hızla dakikada 5-35 litre arası, günlük ise 9.000 litre kanı vücuda pompalar. Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere, hiç durmadan yaklaşık 8 bin ton kanı vücuda pompalar. Yetişkin bir kadında ortalama ağırlığı 200-280 gram, yetişkin bir erkekte ise 250-390 gram ağırlığındadır. Her kişinin, kalbinin yaklaşık kendi yumruğu büyüklüğünde olduğu sanılır.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Dolaşım sistemi</span> hayvanlarda kan dolaşımını sağlayan organ sistemi

Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Düz kas</span>

Düz kas, istem dışı olarak çalışan ve çizgili olmayan kas türüdür. Kasılmaları otonom sinir sisteminin nörotransmitter aracılığıyla uyarması, hormon veya ilaç etkisi doğrultusunda olabilir veya interstisyel Cajal hücrelerinde olduğu gibi kendiliğinden de gerçekleşebilir.

<span class="mw-page-title-main">Kalp yetmezliği</span> kalbin karıncıktaki kanı damarlara yeteri kadar gönderememesi sonucu oluşan rahatsızlık

Kalp yetmezliği, kalbin sağ, sol veya her iki karıncığının içindeki kanı, her vuruşunda damarlara yeterli miktarda gönderememesi sonucu oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Akrosiyanoz</span> Damar hastalığı

Akrosiyanoz, ayaklarda ve yüzün distal kısımlarında da ortaya çıksa da, en yaygın olarak ellerde ortaya çıkan ekstremitelerin kalıcı mavi veya siyanotik renk değişikliğidir. 100 yıldan fazla bir süre önce tanımlanmış olmasına ve uygulamada alışılmadık olmamasına rağmen, bu olgunun doğası hala belirsizdir. "Akrosiyanoz" terimi, genellikle ellerin, ayakların veya yüzün bazı kısımlarında mavi renk değişikliği görüldüğü durumlarda uygunsuz bir şekilde kullanılır. Akrosiyanozun başlıca (birincil) formu, bazen nispeten iyi huylu bir nörohormonal bozukluğun neden olduğu iyi huylu bir kozmetik durumdur. Nedeni ne olursa olsun, iyi huylu form tipik olarak tıbbi tedavi gerektirmez. Özellikle çocuklarda ve genel sağlık durumu kötü olan hastalarda, ekstremitelerin soğuğa uzun süre maruz kalması durumunda tıbbi bir acil durum ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte, donma akrosiyanozdan farklıdır, çünkü ağrı genellikle ilk duruma eşlik ederken, ikincisi çok nadiren ağrı ile ilişkilidir. Akrosiyanozdan ayırt edilmesi gereken cilt rengi değişiklikleriyle birlikte elleri, ayakları ve yüzün bölümlerini etkileyen bir dizi başka durum da vardır: Raynaud fenomeni, pernio, akrorygosis, eritromelalji ve mavi parmak sendromu. Bazı olgularda, özellikle bu sendromlar bir arada olduğunda tanı koymak zor olabilir. Akrosiyanoz, bağ dokusu hastalıkları ve merkezi siyanoz ile ilişkili hastalıklar gibi daha ciddi bir tıbbi sorunun işareti olabilir. Diğer nedensel koşullar arasında enfeksiyonlar, toksisiteler, antifosfolipid sendromu, kriyoglobulinemi, neoplazmalar bulunur. Bu durumlarda, gözlenen deri değişiklikleri "ikincil akrosiyanoz" olarak bilinir. Daha az simetrik dağılıma sahip olabilirler ve ağrı ve doku kaybı ile ilişkili olabilirler.

Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Oksijen doygunluğu (tıp)</span>

Oksijen doygunluğu, kandaki oksijen derişimini belirten bir terimdir. İnsan vücudu, kandaki oksijen düzeyinin çok duyarlı olarak özellikli bir değerde bulunmasına ihtiyaç duyar ve vücut bunun için gerekli düzenlemeleri yapar. İnsan kanındaki oksijen düzeyinin yüzde 97 ile 100 arasında olması olağan kabul edilir. Yüzde 90'ın altındaki oksijen düzeyi düşük olarak kabul edilir ve bu, hipoksemiye neden olabilir. Yüzde 80'in altındaki oksijen düzeyleri, bu düzeylerde beyin ve kalp gibi organların çalışması bozulabileceğinden, gecikmeksizin müdahale gerektirir. Düşük oksijen düzeyinin sürekli olması, solunum krizi ya da kalp krizi ile sonuçlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Berlin Alman Kalp Merkezi</span>

Berlin Alman Kalp Merkezi, Berlin'de kâr amacı gütmeyen bir kamu vakfı olarak kurulmuş olan, bir tıp ve araştırma merkezidir. Merkez kardiyovasküler hastalıkların tedavisinin yanı sıra, kalp ve akciğer transplantasyonu alanında da uzmanlaşmıştır.

Paroksismal nokturnal dispne (PND), genellikle geceleri ortaya çıkan şiddetli nefes darlığı ve öksürük krizidir. Genellikle kişiyi uykudan uyandırır ve oldukça korkutucu olabilir. Basit ortopne, yatağın yan tarafında bacakları sallanarak dik oturarak rahatlatılsa da, PND hastalarında, öksürme ve hırıltılı solunum sıklıkla bu pozisyonda görülmeye devam eder.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

<span class="mw-page-title-main">Fallot tetralojisi</span> kalp anomalilerinden oluşan bir kardiyovasküler olgu

Fallot tetralojisi, doğumsal (konjenital) kalp anomalilerinden oluşan bir kardiyovasküler olgudur. Siyanoza yol açan konjenital kalp hastalıklarından en sık görülenidir. 1500-4000 yenidoğanda bir görülen bu anomali bazı genetik durumlarla birlikte görülse de çoğu olgu sporadiktir ve cinsiyetler arası olgunun görülmesinde bariz bir fark yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Konjenital kalp defektleri</span>

Konjenital kalp defektleri ya da konjenital kalp hastalıkları, kalp işlevlerini olumsuz yönde etkileyen, sık görülen doğumsal patolojilerdir. Gebeliğin 3.-8. haftalarındaki embriyogenez kusurunun sonucudur. Doğumların %1’ında görülürler; prematürelerde ve ölü doğum bebeklerinde daha sıktır.

Vazospazm, arteriyel yapıda spazm sonucu vazokonstriksiyon oluşmasını ifade etmektedir. Bu durum doku iskemisine ve ölümüne (nekroz) yol açabilir. Serebral vazospazm subaraknoid kanama sonucunda ortaya çıkabilir. Semptomatik vazospazm veya geç serebral iskeminin, özellikle anevrizmal subaraknoid kanamadan sonra inme ve ölüme önemli bir etkisi vardır. Vazospazm tipik olarak subaraknoid kanamadan 4 ila 10 gün sonra ortaya çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Hipervolemi</span>

Hipervolemi, fazla sıvı yüklenmesi olarak da bilinir, kanda çok fazla sıvının bulunduğu bir tıbbi durumdur. Bu durumun aksi ise hipovolemidir, hipovolemide kanda çok az sıvı bulunur. İntravasküler kompartmanda fazla sıvı bulunması, vücuttaki toplam sodyumun artması ve bunun sonucunda ekstraselüler vücut suyunda artış olması nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum genellikle; konjestif kalp yetmezliği (KKY), böbrek yetmezliği ve karaciğer yetmezliğinde görülen sodyum dengesi düzenleyici mekanizmalardaki bozulmalar sonucunda ortaya çıkar. Hipervolemi; gıdalardan, intravenöz çözeltilerden, kan nakillerinden, ilaçlardan veya tanılayıcı kontrast boyalardan fazla sodyum alımı sonucunda da ortaya çıkabilir. Hipervolemi tedavisi temel olarak diüretik uygulamasını ve, su, sıvı, sodyum ve tuz alımını sınırlamayı içerir.

Kronik dağ hastalığı, kırmızı kan hücreleri tarafından işgal edilen kan hacmi oranının arttığı ve kanda anormal derecede düşük oksijen seviyesine sebep olan bir hastalıktır. Kronik dağ hastalığı yüksek irtifada uzun süre yaşadıktan sonra gözlenir. Genellikle Yüksek irtifalı bölgelerin yerlilerinde gözlemlenir.

Oksijen tedavisi, solunum yolu hastalıkları, karbonmonoksit zehirlenmesi, yara iyileşmesi, enfeksiyonlar, zehirli ısırıklar ve diğer durumlarda vücuda yeterli oksijen sağlamak için kullanılan bir tıbbi tedavidir. Oksijen tedavisi, hastanın burun, ağız veya maske yoluyla soluduğu havanın oksijen konsantrasyonunu artırarak veya basınçlı bir odada oksijen vererek uygulanabilir. Oksijen tedavisi, vücudun dokularına daha fazla oksijen ulaşmasını sağlayarak, hücrelerin yenilenmesini, enfeksiyonlarla savaşmasını, kan dolaşımını iyileştirmesini ve yaşlanma belirtilerini azaltmasını destekler.