İçeriğe atla

Singer-Prebisch tezi

Singer-Prebisch tezi, uzun dönemde ticaret hadlerinin, tarım ürünü ihraç eden gelişmekte olan ülkeler aleyhine ve sanayi ürünü ihraç eden sanayileşmiş ülkeler lehine değişeceğini savunan tez.[1]

Alman iktisatçı Hans Singer ile Arjantinli iktisatçı Raúl Prebisch tarafından ayrı ayrı ortaya atılan ve özellikle II. Dünya Savaşından sonra yaygınlık kazanan bir görüştür. Gelişmekte olan ülkelerde ulusal hasılanın bir bölümünün sanayileşmiş ülkelere aktarılması anlamına gelir. Prebisch, bu tezin etkisiyle gelişmekte olan ülkelere, kalkınma için yoğun koruyuculuk duvarları arkasında sanayileşmeyi ve sermaye birikimini hızlandıracak para politikası araçları uygulanmasını önermiştir.

Ticaret hadlerinin uzun dönemli seyri konusunda ileri sürülen ve bu tezi destekleyen çalışmalar vardır. Bunlardan bir kısmı, zamanla tarım ürünlerine olan dünya talebi azalırken, sanayi ürünlerine talebin artıyor olmasını açıklar. Bir kısım nedenler de gelişmekte olan ülkelerin, teknolojik gelişmelerden tam olarak yararlanamamalarıyla ilgilidir. Örneğin hızlı teknolojik gelişmenin üretimi artırması ve fiyatları düşürmesi, oysa monopolcü kuruluşların denetlenememesi ve etkin bir sendikal hareketin yokluğu dolayısıyla bu verimlilik artışlarının ülkede tutulamaması ve ihraç ürünlerinde düşük fiyatlar yoluyla sanayileşmiş ülkelere aktarılması gibi. Üçüncü bir faktör olarak da azgelişmiş ülkelerde ekonominin yapısal esnekliğinin çok düşük olduğu ve sermayenin bu ülkelerde kıt faktör olması nedeniyle kaynakları, verimliliği düşen sektörlerden diğer sektörlere kaydırmanın güçlükleri üzerinde durulmaktadır. Bu tartışmalar bugün de devam etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler bu görüşlerin de etkisiyle sanayileşme çabalarına hız vermişler ve bozulan ticaret hadlerinden doğan kayıplarının karşılanması için kendilerine daha fazla kaynak transferi sağlanmasını savunmuşlardır.

Tezin Temel Prensipleri

Prebisch Singer Tezi, hammadde ve tarım gibi emek yoğun üretimde uzmanlaşan geri kalmış ülkelerin uzun vadede dış ticaret hadlerinde karşılacağı bozulmayı açıklayan bir tezdir. Dış ticaretin başlamasıyla, geri kalmış ülkelerde ihracat kalemleri oransal bakımdan küçülürken ithalat kalemlerinde ya bir değişiklik olmayacak ya da bu kalem artacaktır. Buna sebep olarak temel üretim mallarına olan talebin gelir esnekliğinin, sanayi mallarına olan esneklikten daha küçük olması öne sürülmüştür. Böylece geri kalmış ülkelerde ihracat ve ithalat ürünleri arasındaki oransal fark giderek açılacaktır. Bu talep farkının yanında geri kalmış ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları hammade ve tarım üretimine olan talep dış ticaret ile artacak ve bu ülkelerin bu sektörlerde uzmanlaşmalarına neden olacaktır. Bu uzmanlaşma da yerli sanayi gelişimini baltalar. Böylece girdi ithalatçısı/sanayi malı ihracatçısı gelişmiş ülkeler ile girdi ihracatçısı/sanayi mali ithalatçısı geri kalmış ülkeler bir çıkmaza girecektir. Sanayi malları daha çok katma değer içerdiği için gelişmiş ülkeler bu ticaretten kazançlı çıkacak tek taraf olurlar.

Bu durumun ihracat tarafı şu şekilde açıklanır. Geri kalmış ülkeler dış ticaretin başlamasıyla karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları emek yoğun mallarda hem ölçek artışı hem de zaman içinde gelişecek teknik ile daha ucuza üretim yapabilmeye başlayacaklardır. Fiyatlardaki düşüş iç pazarda olumlu karşılanabilecek bir durumken, ihracat miktarı büyük oranda değişmeyeceği için toplam hasılada düşüşe yol açacaktır. Bu da geri kalmış ülkelerin gelirini etkiler. Sermaye yoğun üretimde uzmanlaşan gelişmiş ülkeler ise dış ticaret ile hammade ve tarım mallarını daha ucuza elde etme olanağı bulacak ve ticaret haddini lehlerine çevirmeyi başaracaktır.

İthalat açısından bakıldığında ise gelişmiş ülkeler ürettikleri mallarda tekel durumundadırlar. Bu sebeple teknik gelişmeler yoluyla üretim maliyetlerini düşürseler bile alıcıların alternatifleri olmadığı için fiyatlarda bir değişikliğe gitmeleri gerekmez. Bu maliyet düşüşü fiyat üzerinde bir etki yaratmaz ancak gelişmiş ülkelerin kar marjını arttırır. Geri kalmış ülkeler ihracatta hasıla kaybı yaşarken ithalat miktarları değişmese bile bu maliyet düşüşünden yararlanamayacakları için toplam ithalat hasılaları sabit kalır. Eğer genişleyen iktisadi faaliyetleri ile daha fazla ithal malına ihtiyaç duymaya başlarlarsa ithalat hasılaları da artacaktır. Bu da onlar için iki taraftan da olumsuz bir sonuç doğuracaktır.

İhracat gelirlerinde meydana gelen düşüşe rağmen ithalatta aşağı yönlü bir değişme ihtimali olmaması emek yoğun üretimde bulunan ülkelerin dış ticaret ile uzun vadede zarar edeceğini gösterir. Bu duruma çare olarak geri kalmış ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüklerine göre üretimde bulunmak yerine sermaye yoğun üretime yönelmesi önerilmiştir. Gerekli durumda korumacı, kapalı bir ekonomi ile emek yoğun üretime gelecek dış talep baskısı önlenmeli ve sanayici üretim doğrultusunda yol alınmalı, tasarrufları arttırma yoluyla sermaye birikimi sağlanmalıdır. Sermaye yaratılması için para politikası araçları önerilmiştir. Böylece geri kalmış ülkeler sadece tarıma ve hammedeye dayalı üretimden kurtularak ürün çeşitliliği sayesinde dış ticarette dengeye yakın bir konuma gelebileceklerdir.

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Adam Smith</span> İskoç filozof ve ekonomist (1723–1790)

Adam Smith FRSA, "Ekonominin Babası" ve "Kapitalizmin Babası" olarak anılan İskoç ekonomist, ahlak filozofu, politik ekonominin öncüsü ve İskoç Aydınlanması sırasındaki önemli bir figürdü.

<span class="mw-page-title-main">Enflasyon</span> mal ve hizmetlerin zaman içinde değerinin artması, hayat pahalılığı

Enflasyon veya parasal şişkinlik, ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki genel artıştır. Bu genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılarak ölçülür. Genel fiyat seviyesi yükseldiğinde, her bir para birimi daha az mal ve hizmet satın alır; sonuç olarak, enflasyon paranın satın alma gücünde bir azalmaya karşılık gelir. TÜFE enflasyonunun tersi, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesinde bir düşüş olan deflasyondur. Enflasyonun yaygın ölçüsü, genel bir fiyat endeksindekinin yıllık olarak yüzde değişimi olan enflasyon oranıdır. Hanelerin karşılaştığı fiyatların hepsi aynı oranda artmadığından, bu amaçla genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Döviz kuru</span> bir birim ülke parasının diğer bir ülke parası cinsinden fiyatına, değerine denir

Döviz yabancı ülkeler tarafından kullanılan para birimidir. Döviz kuru ise bir birim ülke parasının diğer bir ülke parası cinsinden fiyatına, değerine denir. Bu kavram iki taraflı bir ilişkiyi içerir, bu yüzden iki taraflı (nominal) döviz kuru olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Merkantilizm</span> Politik ve iktisadî bir teori

Merkantilizm, bir ekonominin ihracatını en üst düzeye çıkarmak ve ithalatını en aza indirmek için tasarlanmış milliyetçi bir ekonomi politikasıdır. Başka bir deyişle, ülke içindeki kaynak birikimini en üst düzeye çıkarmayı ve bu kaynakları tek taraflı ticaret için kullanmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Devalüasyon</span> makroekonomide ve modern para politikasında bir terim

Devalüasyon ya da değer düşürümü, sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün, hükûmetçe alınan bir kararla düşürülmesidir. Başka bir deyişle devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Stagflasyon</span>

Stagflasyon, stagnasyon ile enflasyonun aynı anda görüldüğü durumdur. Bu durumda ekonomideki işsizlik oranı artarken fiyatlar da hızla yükselmektedir. 1970 yılında İngilizcede stagnation ile inflation kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Büyük Buhran</span> dünya çapında ekonomik bunalım (1929–1939)

Büyük Buhran, Büyük Depresyon veya 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, 1929'da başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir. Buhran, Kuzey Amerika ve Avrupa'yı merkez almasına rağmen, dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler yaratmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Uluslararası ticaret</span>

Uluslararası ticaret sermaye, mal ve hizmetler'in uluslararası sınırlar veya bölgeler arasında değişimidir çünkü bu mallara veya hizmetlere ihtiyaç veya istek vardır.

İhracat ya da dışsatım, bir malın veya hizmetin yurt dışındaki alıcılara satılmasıdır. Devletler, tüzel kişilikler ve gerçek kişilikler tarafından gerçekleştirilir. İthalatın karşıtıdır ve dış ticaret dengesini oluşturan etkenlerden biridir.

<span class="mw-page-title-main">İthalat</span>

İthalat, başka bir ülkeden mal veya hizmet satın alımıdır. Bir ithalatçı ülke ise ihracatı gerçekleştiren bir ülkeden çıkan mal veya hizmeti alan ülkedir. İthalat ve ihracat, uluslararası ticarette kullanılmakta olan finansal işlemlerdir. İthalat, başka bir ülkede üretilen mal veya hizmetlerin satın alınmasını, kullanılmasını veya yararlanılmasını içeren bir dış ticaret etkileşimidir. Bu tür mal ve hizmetlerin satıcısına ihracatçı, yabancı alıcısına ise ithalatçı adı verilir.

Heckscher-Ohlin modeli, Stockholm İktisat Okulu'ndan Eli Heckscher ve Bertil Ohlin tarafından geliştirilen bir uluslararası ticaret modelidir. Üniversitelerin ilgili bölümlerinde yoğun olarak yer verilir. David Ricardo'nun karşılaştırmalı üstünlükler teorisi üzerine bir ülkenin üretim faktörlerinin yoğunluğuna dayanan üretim ve ticaret kalıplarının tahmin edilmesi şeklinde kurulmuştur. Model esasen ülkelerin bol üretim faktörlerini kullandıkları malları ihraç, kıt olanları kullandıkları malları ise ithal edeceğini söyler.

Ticaret dengesi, belli dönem içinde gerçekleştirdiği mal ve hizmet ithalatı ile ihracatı arasındaki değer farkı. Bir ülkede yaşayanlar ile öteki ülkede yaşayanlar arasında gerçekleşen her türlü işleme gerçekleştiren her türlü işlemi içeren ödemeler dengesinin bir birleşimidir.

Gümrük vergisi, dış ticaret yapan iki veya daha fazla ülke arasında ve hizmetlerin ülkeye girişlerinde o ülke ekonomisinin aldığı vergidir. Bir ülke başka ülkeye ihracat yaptığında karşı ülke malın ülkeye girişinde gümrük vergisi adında belli oranlarda ve mal çeşidine göre çeşitlenmiş para alır.

Dış ticaret politikası, bir ülkenin doğrudan doğruya bir ticaretin sınırlandırılması, engellenmesi; yapılış, uygulanış biçimlerinin belirlenmesine yönelik sistematik olarak almış olduğu yöntem ve kararları oluşturur. Küreselleşen dünyada, tüm ülkelerin ekonomi politikalarını etkiler.

Uluslararası ticareti serbestleştirme çabalarını bir bölümünü oluşturan uluslararası birleşme ya da diğer ifadesiyle uluslararası ekonomik entegrasyonların tanımı entegrasyon kavramı çerçevesinde yapılabilir. Ekonomik birleşme, birleşmeye giden ekonomilerde mal ve hizmet akımlarına serbesti sağlayıp, ticarete engel olan kısıtlamaları kaldırarak, bir ortak pazar yaratmak şeklinde tanımlamaktadır. Bugün için dünyadaki bölgesel ekonomik entegrasyonlara verilebilecek en önemli örnek; temelleri 1957 yılında atılan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)'dir.

Gayrisafi millî hasıla (GSMH), bir ülke vatandaşlarının verilen bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. Vatandaşlık ayrımının yapılmasındaki sebep, GSMH'nin gayrisafi yurt içi hasıladan (GSYİH) farklı olduğunu belirtmek içindir. GSYİH, o ülkede faaliyet gösteren yabancı ülke yurttaşlarının ürettiği nihai mal ve hizmetleri de kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Suriye ekonomisi</span> Ulusal ekonomi

Suriye ekonomisi, tarım, petrol, endüstri ve hizmete dayanmaktadır.

Ürün Yaşam Dönemi, 1966'da Raymond Vernon tarafından geliştirilmiştir. Teknolojik Açık Teorisi'nin daha çok gelişmiş hali olarak ifade edilebilir. Teoriye göre esas alınan noktalardan birisi, her ürünün belli bir yaşam süresi vardır ve bu sürede 5 farklı aşamadan geçmektedir:

Bağımlılık teorisi, Marx ve Lenin'in ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin çatışma odaklı ilişkiler ağı olduğunu ve sistemin ekonomik gücün durumuna göre evrildiğini ileri süren, günümüzdeki küresel eşitsizliği açıklamayı amaçlayan uluslararası politik ekonomi teorisidir.