İçeriğe atla

Sevr Sendromu

Sevr Sendromu, Türkiye'nin Batı ile travmatik geçmişine dayalı Türklerin Batı'ya duyduğu güvensizliği ifade eder.[1] Bu sendromun kökeni, Türklerin öncesinde Hristiyan halklara ait olan Anadolu'ya ve Rumeli'ye yerleşmeleri gerçeğine dayanır. Anadolu'ya yerleşen Türklerin ardından Konstantinopolis'i ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun Balkanlardaki topraklarını ele geçirmesiyle Avrupalı Hristiyanların rövanşizmine gerekçe yaratılmıştır. Sevr Sendromunun etkisiyle milliyetçi Türklere göre Haçlı Seferleri ile başlayan Avrupa'nın Türkleri Hristiyan topraklarından gönderme misyonları hiç bitmemiştir. 16. yüzyılın başında Avrupalılara uygulanan kapitülasyonlardan 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ve Amerika'nın Türkiye üzerindeki ekonomik ve askeri etkilerine kadar tüm Avrupa tutumlarının ardında "haçlı ruhu"nun var olduğuna inanılmaktadır.[1] Bu inanç genellikle bir komplo teorisi olarak tanımlanır.[2][3]

Sevr Sendromu ismini 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması'ndan alır.[4] Osmanlı'nın Arap vilayetleri Fransa ve İngiltere tarafından ele geçirilmiş, antlaşmaya göre kalan toprakların bir kısmı da Yunanistan, Ermenistan ve İtalya'ya bölüştürülmüş ve Kürtler de özerk bir bölge elde etmişti. Antlaşmada Avrupalıların 19. yüzyıldan beri endişesini taşıdığı azınlıkların kaderi konusu geniş çapta ele alınmıştı.[5] Türk maliyesi Fransız, İngiliz ve İtalyan kontrolüne girecek, 1914'te feshedilen kapitülasyonlar müttefik devletlerin vatandaşları lehine tekrardan kurulacaktı.[6] Antlaşmanın sertliğinden ötürü Türk nüfusunun büyük bir kısmı ve birtakım Kürt önderleri Mustafa Kemal'in etrafında toplanıp direniş gösterdi. Direnişin sonunda başarıya ulaşmasıyla 1924'te imzalanan Lozan Antlaşması, Sevr Antlaşması'nın yerine geçti. Bu başarıya rağmen 1920 felaketinin olası tekrarına duyulan korku Türk halkında sürmeye devam etti.[5] Bu korku, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi Kemalizm ile varlığını güçlendirmiş, ülkenin tamamına yayılmıştı.[7]

Türkiye'de cumhuriyetin ilanından sonrasında da İkinci Dünya Savaşı, Kıbrıs Harekâtı, terörizm ve darbeler sebebiyle Türk halkında Sevr Sendromu varlığını sürdürmektedir.[8] Sevr Sendromu'nun baskın olarak tekrar hissedilmeye başlaması, Kürt ayrılıkçı silahlı örgütü PKK'nin yükselişte olmasıyla gelen ülkenin bölünme korkusunun arttığı 1990'lı yıllara dayanmaktadır.[9] Danimarkalı siyaset bilimci Dietrich Jung'a göre Türkiye'nin Kürt ve Ermeni sorunlarına karşı titiz tutumunun sebebi Sevr Sendromu'dur.[8]

OSIAF-Boğaziçi 2003 verilerine göre, Türk kamuoyunun %63'ü Batılılaşma yerine geleneklere dayanmanın daha olumlu bir sonuç yaratacağını, %54'ü Avrupalıların geçmişte olduğu gibi Türkiye'yi bölmeye çalıştığını, %46'sı Avrupa'nın Türkiye'ye yaklaşımının arkasında "Haçlı ruhu" olduğunu, %41'i de Avrupa Birliği reformlarının Osmanlı kapitülasyonlarından farksız olduğunu kabul etmeye eğilimlidir.[7]

Türkiye'nin iç ve dış politikasında etkisi

Sevr Sendromu; dış politikada Türkiye'nin izolasyonalizme, iç politikada ise "Batısız Batılılaşma"sına yol açmıştır.[7]

İzolasyonalizm

İzolasyonalizm, Sevr Sendromunun, Türkiye'nin Avrupa devletleriyle ideolojik ve kurumsal mesafe kurmasına sebep olan dış siyaset etkisidir. Türkiye, Batılı devletlere güvenmeme durumundan ötürü Batı dünyasıyla ekonomik, siyasi ve kültürel paktlara ve ittifaklara uzak bakmıştır.[1]

Batısız Batılılaşma

Batısız Batılılaşma veya Avrupasız Avrupalılaşma; siyasi, askerî ve ekonomik birlik gibi konularda Avrupa'ya mesafe kurarak Türkiye'nin kendi içinde Batılılaşma politikasıdır. İkinci Dünya Savaşı'na kadar kendi içinde bir birlik oluşturamayan Batı dünyası sebebiyle devam eden bu politika, savaş sonrasında Batı'nın birleşmesi üzerine Türkiye'nin NATO ve AET'ye girmesi ile etkisini azaltmıştır.[10]

Kaynakça

  1. ^ a b c Yılmaz, Hakan (Mart 2006), Karlsson, Ingmar; Melin, Annika Strom (Ed.), Türkiye'de Milliyetçi Avrupa Şüpheciliğinin İki Dayanağı: Tanzimat Sendromu ve Sevr Sendromu, İstanbul: İsveç Araştırma Enstitüsü, ss. 25 - 45 
  2. ^ Guida, Michelangelo (2008). "The Sèvres Syndrome and " Komplo " Theories in the Islamist and Secular Press". Turkish Studies. 9 (1): 37-52. doi:10.1080/14683840701813994. 
  3. ^ Nefes, Türkay Salim (2013). "Political Parties' Perceptions and Uses of Anti-Semitic Conspiracy Theories in Turkey". The Sociological Review. 61 (2): 247-264. doi:10.1111/1467-954X.12016. 
  4. ^ Alpay, Şahin (7 Temmuz 2009). "'Sevr Sendromu' nedir ve neden azar?". Zaman. 25 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Temmuz 2013. 
  5. ^ a b SCHMID, Dorothée (13 Nisan 2015), Turkey: the Sèvres Syndrome, or the Endless War (İngilizce), ifri, ISBN 978-2-36567-381-5 
  6. ^ Erim, Prof. Dr. Nihat (1953). Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. s. 539-543. 
  7. ^ a b c Karlsson, I.; Strom, A. (2006), Türkiye'de Milliyetçi Avrupa Şüpheciliğinin İki Dayanağı: Tanzimat Sendromu ve Sevr Sendromu, Türkiye, İsveç ve Avrupa Birliği: İsveç Araştırma Enstitüsü, ss. 25-45 
  8. ^ a b Çelik, Ozan Ali (2020), Sevr Sendromu ve Geniş Ölçekte Etkisi, Stratejik ortak, 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 28 Ekim 2020 
  9. ^ Gül, M. (2016), GÜVENLİKTEKİ KAVRAMSAL DEĞİŞİM VE TÜRKİYE’NİN GÜVELİK YAKLAŞIMI VE POLİTİKALARINA ETKİLERİ, 21 (1), Türkiye: Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, ss. 303-320 
  10. ^ Yılmaz, Hakan (1 Ocak 2009), Esen, Oğuz; Filiz, Başkan (Ed.), Türkiye'de Avrupa Şüpheciliği: Siyasi seçkinler ve kamuoyundaki eğilimler, Ankara: Eflatun Yayınevi, ss. 61-74 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Dışişleri Bakanlığı (Türkiye)</span> Türkiyede bir bakanlık

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı bağlı olarak çalışan, dışişlerinden sorumlu olan bakanlık. Türkiye'nin diğer ülkeler ve uluslararası örgütlerle olan ilişkilerinin yürütülmesinden sorumlu olan bakanlığın başında şu an Hakan Fidan bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Lozan Antlaşması</span> İsviçrenin Lozan şehrinde Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan barış antlaşması

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış bir barış antlaşmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sevr Antlaşması</span> Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan ve Ankara Hükûmetince fiilen ve hukuken geçersiz kılınan barış antlaşması

Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde imzalanmış antlaşmadır. Antlaşma imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı'nın sonucunda Türklerin galibiyetiyle, bu antlaşma yerine 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Sevr Antlaşması 433 maddeden oluşmaktaydı.

Osmanlı kapitülasyonları, Osmanlı İmparatorluğu'nda yabancılara verilen ekonomik, adli, idari vb. hak ve ayrıcalıklardır. Kapitülasyon kelimesi Latince "şartlar, fasıllar, maddeler" anlamına gelen "capitula" sözcüğünden türemiş olup "teslim olma" anlamı galat-ı meşhurdur.

Gümrü Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında 3 Aralık 1920'de imzalanan antlaşmadır. Ayrıca TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı ilk antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">Moskova Antlaşması (1921)</span> Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile TBMM Hükûmeti arasında 16 Mart 1921de imzalanan antlaşma

Moskova Antlaşması, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında 16 Mart 1921'de imzalanan antlaşmadır. Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar günümüzde Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında hâlen geçerlidir.

<span class="mw-page-title-main">Boğazlar Sorunu</span> Diplomatik sorun

Boğazlar Sorunu, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının stratejik askerî önemi nedeniyle hem Osmanlı Devleti’ni hedef alan, hem de Avrupa ülkelerinin kendi aralarında çekişmelere yol açan sorundur.

1841 Boğazlar Sözleşmesi, Avusturya İmparatorluğu, Fransa Krallığı, Birleşik Krallık, Prusya, Rus İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun 13 Temmuz 1841'de Londra'da imzaladığı uluslararası sözleşme.

Osmanlı İmparatorluğu reform dönemi, Türk ve Türkiye tarihi için önemli bir dönem. Bu dönem 1828'de başlayıp 1908'e kadar devam eder.

<span class="mw-page-title-main">David Lloyd George</span> Britanyalı devlet adamı. Britanya tarihinde seçilmiş olan ilk soylu olmayan başbakan.

David Lloyd George, Britanyalı siyasetçi, 1916-1922 arasında başbakan. David ön adı, Lloyd George soyadıdır. 1945'te ölümünden kısa bir süre önce Dwyfor Kontu payesi verildi.

<span class="mw-page-title-main">Maastricht Antlaşması</span>

Maastricht Antlaşması, 7 Şubat 1992'de imzalanan ve AET’nin AB olması yolundaki son adım olan ekonomik ve parasal birliği de gerçekleştirme istikametine girdiği antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye tarihi</span> Anadolu, Doğu Trakya, Güneybatı Kafkasya ve Yukarı Mezopotamya tarihi

Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarını oluşturan bölgenin tarihi olarak anlaşılan Türkiye tarihi, hem Anadolu'nun hem de Doğu Trakya'nın tarihini içerir. Daha önce siyasi olarak farklı olan bu iki bölge, MÖ 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun kontrolü altına girdi ve sonunda Bizans İmparatorluğu'nun çekirdeği haline geldi. Osmanlı döneminden önceki zamanlar için, Türk halklarının tarihi ile şimdi Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan toprakların tarihi arasında da bir ayrım yapılmalıdır. Türkiye'nin bazı bölümlerinin Selçuklu Hanedanı tarafından fethedildiği zamandan bu yana, Türkiye tarihi Selçuklu İmparatorluğu'nun Orta Çağ tarihini, Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Çağ'dan modern tarihini ve 1920'lerden bu yana da Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihini kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Güney Avrupa</span> Avrupanın yön bakımından aşağı (güneyinde) yer alan harita yönü

Güney Avrupa, "Avrupa'nın güneyinde yer alan tüm ülkeleri" belirtmek amacıyla kullanılan bir terim. Bunun yanı sıra, kavram zaman içinde farklı politik, dilbilimsel ve kültürel anlamlar da kazanmıştır. Çoğu Güney Avrupa ülkesinin Akdeniz'e sınırı vardır.

Türkiye Levantenleri terimi, özellikle Tanzimat sonrası ticaretle uğraşmak maksadıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun kıyı şehirlerine başta Fransızlar ve İtalyanlar olmak üzere yerleşen Avrupalıların soyundan gelip, günümüzde Türkiye'de yaşayan Levantenleri ifade eder. Türkiye'deki tahmini nüfusları bin civarındadır. Kültürel olarak en yoğun hissedildikleri yer olan İzmir dışında başta İstanbul ve Mersin olmak üzere kıyı şehirlerinde bulunurlar.

<span class="mw-page-title-main">Wilson Ermenistanı</span>

Wilson Ermenistanı ABD Başkanı Woodrow Wilson Dışişleri Bakanlığı tarafından çizildiği üzere Sevr Antlaşması'ndaki Birinci Ermenistan Cumhuriyeti'nin sınır yapılandırmasını ifade eder. Sevr Antlaşması, Ağustos 1920'de Batı Müttefik Güçleri ile Osmanlı İmparatorluğu'nun mağlup hükûmeti arasında hazırlanmış ve imzalanmış bir barış antlaşmasıydı. Anlaşma Amerika Birleşik Devletleri tarafından asla imzalanmadı. Antlaşmanın imzalanmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu tarafından hiçbir zaman onaylanmadı.

Hint Müslüman Hareketi olarak da anılan Hint Hilâfet Hareketi (1919-1924), Sünni Müslümanların lideri kabul edilen Osmanlı halifesini etkin bir siyasi otorite haline getirmek amacıyla Şevket Ali, Muhammed Ali Cevher, Hakim Ecmel Han ve Ebul Kelam Azad liderliğindeki Britanya Hindistanı Müslümanları tarafından başlatılan pan-İslamcı bir siyasi protesto kampanyasıydı. Hareket, Türkiye'nin daha olumlu bir diplomatik mevki kazandığı ve laikliğe yöneldiği 1922 sonlarında çöktü. 1924'e gelindiğinde Türkiye halifenin rolünü ortadan kaldırdı.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye-Yugoslavya ilişkileri</span> İkili ilişkiler

Türkiye-Yugoslavya ilişkileri, Türkiye ile Yugoslavya arasındaki tarihi dış ilişkilerdi.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması</span> I. Dünya Savaşının ardından Osmanlı topraklarının parçalanması

Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması, I. Dünya Savaşı'nı takiben Kasım 1918'de İstanbul'un Britanya, Fransa ve İtalya askerleri tarafından işgal edilmesinin ardından başlayan jeopolitik bir süreçti. Parçalanma, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun Almanya ile ittifak kurmasının ardından yapılan Sykes-Picot Anlaşması gibi İtilaf Devletleri'nin savaşın ilk safhalarında yaptığı birtakım anlaşamalar üzerinden planlanmıştı. Eskiden Osmanlı İmparatorluğu'nu oluşturan büyük topraklar ve halklar, birkaç yeni devlete bölündü. Osmanlı İmparatorluğu; jeopolitik, kültürel ve ideolojik yönden önde gelen İslam devletiydi. Osmanlı'nın savaşın ardından parçalanması, Britanya ve Fransa gibi Batılı güçlerin Orta Doğu'ya hâkim olmasına sebep oldu ve modern Arap dünyası ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açtı. Anadolu Hareketi tarafından bu Batılı güçlere direnilse de, Osmanlı'nın ardıl devletleri kapsamında böylesi bir direniş II. Dünya Savaşı'nı takip eden hızlı dekolonizasyon sürecine kadar görülmedi.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılı milliyetçilik anlayışının yükselişi, Osmanlı millet anlayışının çöküşüne neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nda hakim olan ve dini merkeze aldığı için mevcut millet kavramından farklı olan millet anlayışı, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesinde kilit bir faktör oldu.