İçeriğe atla

Seri konum etkisi

Seri konum efekti tarafından oluşturulan U şeklindeki seri konum eğrisini gösteren grafik.

Seri konum etkisi, bir kişinin, bir serideki ilk ve son ögeleri en iyi; ortanca ögeleri en kötü hatırlama eğilimidir.[1] Bu terim, Hermann Ebbinghaus tarafından kendi üzerine yaptığı çalışmalar ile oluşturulmuştur ve bu terim, hatırlama doğruluğunun, bir ögenin bir çalışma listesindeki konumunun bir fonksiyonu olarak değiştiği bulgusuna değinmektedir.[2] Sırası fark etmeksizin (serbest hatırlama) listedeki ögelerin hatırlanması istenildiğinde, insanlar listenin sonundaki ögeleri hatırlamaya başlama eğilimindedir ve bu ögeleri en iyi şekilde hatırlarlar (sonluk etkisi). Daha önceki liste ögeleri arasında, ilk birkaç öge, orta ögelerden daha sık hatırlanır (ilklik etkisi).[3][4]

İlklik etkisi için önerilen bir neden, sunulan ilk ögelerin kendilerine ayrılmış daha fazla miktarda işlem nedeniyle en etkin şekilde hareketsiz bellekte depolanmasıdır. (İlk liste ögesi kendi başına prova edilebilir; ikincisi, birincisi ile birlikte prova edilmek zorundadır, üçüncü, birincisi ve ikincisi ile birlikte ve böyle devam eder.) Ögeler hızlı bir şekilde sunulduğunda ilklik etkisi azalır ve yavaş sunulduğunda artar (her bir ögenin işlenmesini ve böylece kalıcı depolanmasını azaltan ve arttıran faktörler). Daha uzun sunum listelerinin ilklik etkisini azalttığı bulunmuştur.[4]

Sonluk etkisi için teorileşmiş bir neden, bu ögelerin geri hatırlanması talep edildiğinde hala aktif hafızada bulunmasıdır. Hiçbirinden yararlanmayan ögeler (ortanca ögeler) en kötü şekilde geri çağrılır. Sonluk etkisi için ek bir açıklama zamansal bağlamla ilgilidir: Mevcut zamansal bağlam, daha yeni ögelerin, farklı bir zamansal bağlamda (listenin başlarında) incelenen ögelere göre daha yüksek geri hatırlama olasılığına sahip olacağını haber veren bir geri hatırlama işareti olarak kullanılabilir.[5] Araya giren bir görev verildiğinde sonluk etkisi azalır. Araya giren görevler, çalışan belleği kullanır ve dikkat dağıtıcı aktivite süresi 15 ila 30 saniyeyi aşarsa, sonluk etkisini bozabilir.[6] Ek olarak, geri hatırlama testten hemen sonra gelirse, sonluk etkisi çalışılan listenin uzunluğuna,[4] veya sunum hızına bakılmaksızın istikrarlıdır.[7]

Kalıcı uzun süreli hafıza oluşturma kabiliyeti zayıf olan amnezyaklar ilklik etkisi göstermezler, ancak hatırlama çalışmadan hemen sonra gelirse bir sonluk etkisi gösterirler.[8] Alzheimer hastalığı olan kişiler daha düşük bir ilklik etkisi sergiler, ancak hatırlamada bir sonluk etkisi göstermezler.[9]

İlklik etkisi

İlklik etkisi, psikolojide ve sosyolojide, kişinin ilk verilen bilgiyi daha sonra verilen bilgiden daha iyi hatırlamasına neden olan bir bilişsel önyargıdır. Örneğin, yeterince uzun bir kelime listesini okuyan bir kişinin, listenin başındaki kelimeleri hatırlaması listenin ortasındakileri hatırlamasından daha yüksek ihtimallidir.

Birçok araştırmacı bu olguyu serbest hatırlama [null testler] yoluyla açıklamaya çalışmıştır. Coluccia, Gamboz ve Brandimonte (2011), serbest hatırlamayı katılımcıların herhangi bir telkin olmaksızın bilgileri hatırlamaya çalışması olarak açıklamaktadır. 20. yüzyılın sonlarındaki bazı deneylerde, kendilerine sunulan bir listede test edileceklerini bilen katılımcıların ögeleri prova edeceği kaydedildi: Ögeler sunulduğunda katılımcılar bu ögeleri kendilerine tekrar edecek ve yeni ögeler sunuldukça katılımcılar daha yeni maddelerle birlikte önceki ögeleri prova etmeye devam edeceklerdi. İlklik etkisinin ögelerin sunumu arasında daha fazla zaman olduğunda hatırlama üzerinde daha büyük bir etkisi olduğu, böylece katılımcıların önceki (asal) ögeleri prova etme şansının daha yüksek olacağı gösterilmiştir.[10][11][12]

Açık prova katılımcıların prova örüntülerini test etmek için kullanılan bir teknikti. Bu tekniğin kullanıldığı bir deneyde, katılımcılardan akla gelen ögeleri yüksek sesle söylemeleri istendi. Bu şekilde deneyci, katılımcıların listenin başındaki ögeleri listenin ortasındaki ögelerden daha çok tekrarlayacağını, böylece onları daha sık prova yapacağını ve daha sonra listenin ortasındaki ögelerden daha iyi hatırlayacağını görebildi.[13]

Brodie ve Murdock tarafından yapılan başka bir deneyde, sonluk etkisinin ilklik etkisinden kısmen sorumlu olduğu bulunmuştur.[14] Deneylerinde, aynı zamanda açık prova tekniğini kullandılar ve katılımcıların daha önceki ögeleri daha fazla prova yapmasının yanı sıra, listenin başındaki kelimeleri provada daha sonra söylediklerini keşfettiler. Bu şekilde, daha önceki ögeler prova yolu sayesinde test sonuna daha yakındı ve kısmen sonluk etkisi ile açıklanabilirdi.

2013 yılında yapılan bir araştırma, ilklik etkisinin, edimsel koşullama olarak da bilinen bir öğrenme süreci olan tekrarlanan seçim paradigmasındaki deneyime dayalı karar verme sürecinde de önemli olduğunu göstermiştir. Yazarlar, takip eden davranışın ilk ödülünün değerine verilen önemi göstermiş ve bu olguyu sonuç önceliği olarak ifade etmişlerdir.[15]

Başka bir çalışmada, katılımcılar iki cümleden birini aldı. Örneğin, cümlelerin biri "Steve akıllı, çalışkan, eleştirel, fevri ve kıskançtır."; diğeri ise "Steve kıskanç, fevri, eleştirel, çalışkan ve akıllıdır." olabilir. Bu iki cümle aynı bilgileri içerir. Birincisi başlangıçta pozitif özellikleri gösterirken, ikincisi olumsuz özelliklere sahiptir. Araştırmacılar, katılımcıların Steve'i ilk cümle verildiğinde ikincisine kıyasla daha olumlu değerlendirdiğini buldular.[16]

Sonluk etkisi

İki geleneksel teori sınıfı sonluk etkisini açıklar.

Çift depo modelleri

Bu modeller, en son listelenen çalışma ögelerinin oldukça erişilebilir kısa süreli ara bellekten, yani insan hafızasındaki kısa süreli depodan (KSD) alındığını varsayar. Bu, daha sonra incelenen ögelerin, daha önce incelenen ögelere göre bir avantaja sahip olmasını sağlar, çünkü daha önceki çalışma ögelerinin uzun süreli bellek deposundan (USD) geriye getirilmesi için daha fazla çaba harcanması gerekir.

Bu tür modellerin önemli bir tahmini, alıkoyma döneminde (liste sunumu ile test arasındaki süre) 10-30 saniye aritmetik problemleri çözme gibi dikkat dağıtıcı bir sunumun yenilik etkisini azaltmasıdır. KSD sınırlı kapasiteye sahip olduğundan, dikkat dağınıklığı daha sonraki çalışma listesi ögelerini KSD'den değiştirir, böylece testte bu ögeler sadece USD'den alınabilir ve kısa süreli ara bellekten daha kolay alınabilme avantajlarını yitirebilir. Bu nedenle, çift depolu modeller, hem anlık hatırlama görevlerindeki sonluk etkisini hem de gecikmeli serbest geri hatırlama görevinde böyle bir etkinin zayıflamasını başarılı bir şekilde açıklar.

Bununla birlikte, bu modelle ilgili büyük bir sorun, uyarıcılar arası zaman aralığı (aralıksız çeldirici görev) sırasında her çalışma maddesi arasında bir dikkat dağılması olduğunda, gecikmeli hatırlamada gözlemlenen uzun süreli etkisini tahmin edememesidir.[17] Dikkatin dağılması, son çalışma maddesinden sonra hala mevcut olduğundan, çalışma maddesini KSD'den, sonluk etkisi azaltılacak şekilde değiştirmelidir. Bu uzun vadeli sonluk etkisinin varlığı, anlık ve uzun süreli sonluk etkilerinin ortak bir mekanizmayı paylaşması olasılığını artırmaktadır.[18]

Tek depo modelleri

Tek depo teorilerine göre, dizisel konum etkilerinden tek bir mekanizma sorumludur. İlk model türü, her bir liste ögesinin incelenmesi ile test arasındaki sürenin, bir ögenin alınırken bellek izinin göreceli rekabetçiliğini belirlediği göreceli zamansal farklılığa dayanmaktadır.[17][19] Bu modelde, liste sonu ögelerinin daha belirgin ve dolayısıyla daha kolay alınabileceği düşünülmektedir.

Başka bir model türü, ögelerin bellekten geri alınmasının yalnızca kişinin çalışma ögesinin kendisini değil, aynı zamanda çalışma bağlamını zihinsel temsiline bağlı olduğunu öne süren bağlamsal değişkenliğe dayanmaktadır.[20][21] Bağlam zamanla değiştiğinden ve gittikçe değiştiğinden, bellek ögelerini geri almak için yarıştığında, anlık serbest hatırlama testinde, daha yakın zamanda incelenen ögelerin test bağlamıyla daha benzer kodlama bağlamları olacaktır ve geriye getirme olasılığı daha yüksektir.

Anlık serbest hatırlama dışında, bu modeller gecikmeli serbest hatırlama ve sürekli çeldirici serbest hatırlama koşullarında sonluk etkisinin varlığını veya yokluğunu da tahmin edebilir. Gecikmeli hatırlama koşulları altında, test bağlamı artan tutma aralığıyla uzaklaşarak zayıflamış bir sonluk etkisi yaratır. Sürekli çeldirici hatırlama koşullarında, artan yorumlama aralıkları çalışma bağlamı ve test bağlamı arasındaki benzerlikleri azaltırken, maddeler arasındaki göreli benzerlikler değişmeden kalmaktadır. Hatırlama işlemi rekabetçi olduğu sürece, son ögeler kazanacaktır, bu nedenle bir sonluk etkisi gözlenir.

Oran kuralı

Genel olarak, sonluk etkisi ile ilgili önemli bir ampirik gözlem, mutlak tutma aralıkları (çalışma sonu ile test süresi arasındaki süre) veya sunumlar arası aralıklar (farklı çalışma ögeleri arasındaki süre) olmamasıdır. Bunun yerine, sonluk miktarı ile belirlenen oran; mutlak tutma aralıkları ve sunumlar arası aralıklar oranı (oran kuralı). Sonuç olarak, bu oran sabit kaldığı sürece, aralıkların mutlak değerlerinden bağımsız olarak yenilik gözlenecektir, böylece zaman ölçeği değişmezliği olarak bilinen bir fenomen olan tüm zaman ölçeklerinde yenilik gözlenebilir. Bu, yeniliğin KSD'nin büyüklüğüne ve KSD'deki ögelerin yer değiştirmesini yöneten kurala bağlı olduğunu varsayan çift depo modelleri ile çelişmektedir.  

Olası açıklamalar daha sonra tek, aynı bir mekanizma yoluyla ortaya çıkan sonluk etkisini açıklar ya da anlık ve uzun süreli sonluk etkileri için iki farklı mekanizmayı öngörebilen farklı bir modelle yeniden açıklar. Böyle bir açıklama Davelaar ve ark. (2005),[22] tek bileşenli bir bellek modeli tarafından açıklanamayan anlık ve uzun süreli sonluk fenomenleri arasında ayrışmalar olduğunu, anlık ve sonluk açıklayan bir KSD'nin varlığını savunan ve bir saniye uzun süreli sonluğu açıklayan bağlamsal kaymaya dayanan mekanizmadır.

İlgili etkiler

1977'de William Crano özellikle birbirinin zıttı olduğu söylenen ilklik ve sonluk etkileri başta olmak üzere sıra etkilerinin doğasını belirten bir çalışma hazırlamaya karar verdi. Crano tarafından test edilen özellikler:

Anlam değişimi hipotezi
Bir listenin başındaki ögeler, katılımcıların listenin geri kalanının da uymasını beklediği bir tema oluşturur. Katılımcı, listedeki bazı kelimelerin anlamlarını belirlediği beklentiye uyacak şekilde değiştirir. Watkins ve Peynircioğlu (1984), katılımcıların kelimelerin anlamlarını değiştirerek belirlenen temadan uzaklaşarak da olsa sunulan bilgideki sapmayı azalttığını açıklamıştır.
Tutarsızlık durumda saymama
Katılımcılar, kendilerine sunulan önceki maddelerle tutarlı olmayan bilgileri dikkate almazlar. Başka bir deyişle, tutarsızlık durumda saymama, sunulan diğer bilgilerle tutarsız olan bilgileri tutarlı olanlardan daha az önemli görmeyi içerir (Devine ve Ostrom, 1985).
Dikkat azaltma hipotezi
Önce sunulan bilgilerin katılımcılar üzerinde daha sonra sunulan bilgilerden daha fazla etkisi vardır ve bu bilgiler tutarlı olsa bile öncelikli bir etkinin ortaya çıkmasına neden olur. Steiner ve Rain (1989) insanların başlangıçta sunulan bilgilere daha fazla dikkat ettiklerini, ancak kendilerine sonradan sunulan bilgilere giderek daha az dikkat ettiklerini açıklamaktadır. İlklik etkisi, katılımcıların başlangıç bilgilerine dikkat etmeleri ve daha sonra sunulan bilgileri görmezden gelmeleri nedeniyle oluşur. Öte yandan, katılımcılar sürekli olarak bilgiye dikkat etmek zorunda oldukları bir durumdaysa, sonluk etkisi oluşabilir.

Süreklilik etkisi veya gecikme etkisi, başarılı bir geri çağırma gerçekleştirdikten sonra, bir sonraki geri çağrılan ögenin, yakın bir seri konumdan ziyade, uzak bir seri konumdan gelme olasılığının düşük olduğunu tahmin eder (Kahana, Howard, Zaromb ve Wingfiend, 2002). İki ögenin seri konumu arasındaki fark seri konum gecikmesi olarak adlandırılır. Koşullu yanıt olasılığı olarak adlandırılan bir başka faktör, belirli bir seri konum gecikmesini hatırlama olasılığıdır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Atıflar

<references group="" responsive="0">

  1. ^ Coleman, Andrew (2006). Dictionary of Psychology (Second Edition). Oxford University Press. p. 688.
  2. ^ Ebbinghaus, Hermann (1913). On memory: A contribution to experimental psychology. New York: Teachers College.
  3. ^ Deese and Kaufman (1957) Serial effects in recall of unorganized and sequentially organized verbal material, J Exp Psychol. 1957 Sep;54(3):180-7
  4. ^ a b c Murdock (1962). "Serial Position Effect of Free Recall" (PDF). Journal of Experimental Psychology. 64 (5): 482-488. 21 Aralık 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2020.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "Murdock" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  5. ^ Howard (2002). "A Distributed Representation of Temporal Context". Journal of Mathematical Psychology. 46 (3): 269-299. 
  6. ^ Bjork (1974). "Recency-Sensitive Retrieval Processes in Long-Term Free Recall" (PDF). Cognitive Psychology. 6 (2): 173-189. 11 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Haziran 2020. 
  7. ^ Murdock (1978). "Controlled Rehearsal in Single-Trial Free Recall". Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior. 17 (3): 309-324. 
  8. ^ Carlesimo (1996). "Recency effect in anterograde amneisa: Evidence for distinct memory stores underlying enhanced retrieval of terminal items in immediate and delayed recall paradigms". Neuropsychologia. 34 (3): 177-184. 
  9. ^ Bayley (Mart 2000). "Comparison of the serial-position effect in very mild Alzheimer's disease, mild Alzheimer's disease, and amnesia associated with electroconvulsive therapy". Journal of the International Neuropsychological Society. 6 (3): 290-298. 
  10. ^ Glenberg (1980). "A two-process account of long-term serial position effects". Journal of Experimental Psychology: Human Learning and Memory. 6 (4): 355-369. 
  11. ^ Marshall (1972). "The effects of the elimination of rehearsal on primacy and recency". Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior. 11 (5): 649-653. 
  12. ^ Rundus (1980). "Maintenance rehearsal and long-term recency". Memory and Cognition. 8 (3): 226-230. 
  13. ^ Rundus (1971). "An analysis of rehearsal processes in free recall". Journal of Experimental Psychology. 89: 63-77. 
  14. ^ Brodie (1977). "Effects of presentation time on nominal and functional serial-position curves in free recall". Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior. 16 (2): 185-200. 
  15. ^ Shteingart (2013). "The Role of First Impression in Operant Learning" (PDF). Journal of Experimental Psychology: General. 142 (2): 476-488. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Haziran 2020. 
  16. ^ Asch (1946). "Forming impressions of personality". Journal of Abnormal and Social Psychology. 41 (3): 258-290. 
  17. ^ a b Bjork & Whitten (1974). Recency sensitive retrieval processes in long-term free recall, Cognitive Psychology, 6, 173–189.
  18. ^ Greene (1986). "Sources of recency effects in free recall". Psychological Bulletin. 99 (12): 221-228. 
  19. ^ Neath (1994). "Distinctiveness and serial position effects in recognition and sentence processing". Journal of Memory and Language. 33 (6): 776-795. 
  20. ^ Howard (1999). "Contextual variability and serial position effects in free recall". Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition. 24 (4): 923-941. 
  21. ^ Howard (2002). "A distributed representation of temporal context". Journal of Mathematical Psychology. 46 (3): 269-299. 
  22. ^ Davelaar (2005). "The demise of short-term memory revisited: Empirical and computational investigations of recency effects". Psychological Review. 112 (1): 3-42. 
Basılı eserler

Konuyla ilgili yayınlar

İlgili Araştırma Makaleleri

Kısa süreli bellek, kısa bir süre için aktif, hazır bir durumda az miktarda bilgiyi işlemeden akılda tutma yetisidir. Örneğin, kısa süreli bellek, kısa bir süre önce söylenen bir telefon numarasını hatırlamak için kullanılabilir. Kısa süreli hafızanın süresinin saniyeler düzeyinde olduğuna inanılmaktadır. En çok bahsedilen kapasite, Miller'ın kendisinin figürün "bir şakadan biraz daha fazlası" olarak tasarlandığını belirtmesine rağmen, Büyülü Sayı Yedi, Artı veya Eksi İki' dir ve Cowan'ın (2001) daha gerçekçi bir figürün 4 ± 1 birim olduğuna dair kanıt sağlamıştır. Buna karşılık, uzun süreli bellek bilgileri süresiz olarak tutabilir.

Uzun süreli bellek ya da Uzun dönemli hafıza, iki depolama hafıza modeli teorisinin bir parçası olarak, öğeler arasındaki ilişkilerin depolandığı bellektir. Teoriye göre uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten farklı işlevlere sahiptir. Bu da kısa süreli belleğin 20 ila 30 saniye içerisindeki bilgileri çağırmasından farklı olarak, depolanmış bilgileri uzun sürelerde tekrar, tekrar çağırabilmesidir. Bu iki bellek arasında bir fark görünmüyor gibi olsa da, her ikisi bilgiyi farklı yer ve alanlarda depolamaları bağlamında modelleri farklıdır.

Dilinin ucunda fenomeni bilinen bir kelimenin bellekten geri çağırmadaki hata nedeniyle hatırlanamaması, bellekten kısmi geri çağırma ile birlikte her an hatırlanabileceği hissine kapılmaktır. Fenomenin ismi bu gibi durumlarda sıklıkla söylenen "Dilimin ucunda." sözünden gelmektedir. Hemen hemen evrensel bir durum olarak çok iyi bilinen bir kelimenin ya da ismin hatırlanmasında zorluk şeklinde bir bellek çağırma durumu olarak ifade edilir. Dilinin ucunda fenomeni sözcüksel erişimin aşama aşama gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.

Belleksel uydumculuk, sosyal yayılma teorisi olarak da bilinir, bir insanın bir anıyla ilgili anlatısının diğer bir insanın aynı anıyla ilgili anlatısını etkilemesi durumunu ifade eder. Bu karıştırma genellikle bireylerin gördükleri ya da deneyimledikleri şeyleri tartışmasıyla ortaya çıkar ve diğer bir insanın anlatısından etkilenmiş anıların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Belleksel uydumculuk hakkındaki çalışmalar telkine açıklığın önemli yasal ve sosyal çıkarımlarla birlikte birçok sonucu olduğunu gösterir. Bu, hafıza üstündeki pek çok sosyal etkileşimden biridir.

Sahte anı, bir insanın olmamış bir anıyı anımsamasıyla meydana gelen psikolojik bir olaydır. Sahte anı genelde, çocukluktaki cinsel istismarlar ile ilgili adli durumlarda göz önüne alınır. Sahte anı, ilk olarak psikoloji öncülerinden Pierre Janet ve Sigmund Freud tarafından araştırıldı. Freud bastırılmış cinsel çocukluk anıları konusundan ‘Histeri ile Mücadele’ kitabında bahsetmiştir. Elizabeth Loftus, 1974’teki ilk araştırma projesinden beri, hafıza kurtarımı ve sahte anı alanlarında öne çıkmıştır. Sahte anı sendromu, sahte anıyı insanların düşüncesini ve günlük yaşamını etkileyen ve hayatlarında çok yaygın olarak yaşadıkları bir durum olarak tanımlar. Sahte anı sendromu, sahte anıdan bazı yönlerden ayrılır. Sendrom kişinin hayatındaki yöneliminde oldukça etkiliyken; sahte anı bu önemli etki olmadan da meydana gelebilir. İnsanlar etkileyici anılarının doğru olduğunu düşündüklerinden bu sendrom etkisini gösterir. Ancak, sendrom ile ilgili araştırmalar tartışmalı ve bu yüzden sahte anı sendromu ruhsal bozukluk kategorisinden, dolayısıyla Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’ndan çıkarılmıştır. Sahte anı, psikolojik araştırmaların önemli bir parçasıdır çünkü çok fazla ruhsal bozukluk ile bağlantılıdır.

Ara verme etkisi öğrenmenin zamana yayıldığında daha iyi olması, sıkıştırılmış tekrarlama yerine aralıklı tekrarlamanın tercih edilmesidir. Pratik olarak bu etki "tıkınma" denebilecek sınav gecesi çalışmasının uzun bir zaman çerçevesinde aralıklı çalışmak kadar etkili olmayacağını öne sürer. Bu etki öğreneni zorlar, ancak uzun süreçte daha iyi öğrenme sağlar.

Baddeley'in Çalışma Belleği Modeli, Alan Baddeley ve Graham Hitch tarafından 1974'te ileri sürülen, daha kesin bir birincil bellek modeli sunmak amacıyla önerilen bir insan belleği modelidir. Çalışma belleği, birincil belleği tek bir birleşik yapı olarak düşünmek yerine birden çok bileşene böler.

Psikolojide konfabulasyon, kişinin kendisi ya da dünya hakkında uydurma, çarpık veya yanlış yorumlanmış anılar üretmesi olarak tanımlanan bir bellek hatasıdır. Konfabulasyon sergileyen insanlar, “ince değişikliklerden tuhaf uydurmalara” kadar, geniş bir ölçekte çeşitlenen yanlış anılar sunarlar ve çelişkili olduklarına ilişkin kanıtlara rağmen genellikle hatırladıkları anılardan çok emindirler.

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yeniden yapılandırılan bellek</span>

Yeniden yapılandırılan bellek, hatırlama eyleminin algı, hayal gücü, semantik bellek ve inançlar gibi çeşitli bilişsel süreçler tarafından etkilendiği bir anı hatırlama teorisidir. İnsanlar bir anıyı hatırlarken epizodik belleklerinin tutarlı ve doğru olduğuna; hatırlama anında bakış açılarının hatasız olduğuna inanmaktadır. Halbuki, hatırlamanın yeniden yaratım süreci, bireysel algılar, sosyal etkiler ve genel kültür gibi yeniden yaratma sürecinde hatalara sebep olabilecek etkenlerce bozulmaktadır.

Serbest hatırlama, belleğin psikolojik açıdan çalışılmasında kullanılan temel bir paradigmadır. Bu modelde, katılımcılar her bir denemedeki ögelerin bir listesini inceler ve ardından onlardan ögeleri herhangi bir sırada hatırlamaları istenir. Ögeler kişilere genellikle birer birer, kısa süreli olarak sunulur ve bu ögeler adlandırılabilen herhangi bir materyal grubundan seçilebilir. Hatırlama süresi tipik olarak birkaç dakika sürer ve sözlü veya yazılı hatırlamayı içerir. Standart model, listedeki son ögeden hemen sonra başlayan hatırlama süresini içerir; bu, gecikmiş serbest hatırlama (DFR) 'dan ayırt etmek için anında serbest hatırlama (IFR) olarak adlandırılabilir. Gecikmeli serbest hatırlama işleminde, listedeki son öge ile hatırlama sürecinin başlangıcı arasında dikkat dağıtıcı kısa bir süre yer alır. Bu bağlamda hem anında serbest hatırlama hem de gecikmeli serbest hatırlama, hatırlama testleri sırasında ortaya çıkan ilklik etkisi ve sonluk etkisi gibi belirli etkileri test etmek için kullanılmıştır.

Gruplama, bilişsel psikolojide bir bilgi kümesinin bireysel parçalarının ayrıldığı ve daha sonra anlamlı bir bütün halinde gruplandırıldığı bir süreçtir. Bilgilerin gruplandırıldığı grupların amacı malzemenin kısa süreli tutulmasını geliştirmek ve böylece çalışma belleğinin sınırlı kapasitesini atlamaktır. Bir grup, birlikte gruplandırılmış ve bir kişinin hafızasında saklanan temel tanıdık birimler topluluğudur. Bu gruplar tutarlı aşinalıklarından dolayı da kolay geri getirebilir. Bireylerin, grup içindeki öğelerin daha üst düzey bilişsel temsillerini yarattığına inanılmaktadır. Öğeler, tek tek öğelere kıyasla bir grup olarak daha kolay hatırlanır.Bu gruplar son derece öznel olabilir; çünkü bireylerin bilgi kümeleriyle bağlanabilen algılarına ve geçmiş deneyimlerine dayanırlar.Parçaların boyutu genellikle iki ila altı öğe arasında değişir ancak genellikle dil ve kültüre göre farklılık gösterebilir.

Hazırlama etkisi, bir uyarana maruz kalmanın, bilinçli bir rehberlik ya da niyet olmaksızın bir sonraki uyarana tepkiyi etkilediği bir olgu. Örneğin, HEMŞİRE kelimesi DOKTOR sözcüğünü takip ederek EKMEK sözcüğünü takip etmekten daha çabuk tanınır. Hazırlama, algısal, çağrışımsal, tekrarlayıcı, pozitif, negatif, duyuşsal, anlamsal veya kavramsal olabilir. Bununla birlikte, araştırma henüz hazırlama etkilerinin süresini kesin olarak belirlememiştir, ancak başlangıcı neredeyse anlık olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hafıza ve yaşlanma</span>

Bazen "normal yaşlanma" olarak tanımlanan yaşa bağlı hafıza kaybı, Alzheimer hastalığı gibi demans türleriyle ilişkili hafıza kaybından niteliksel olarak farklıdır ve farklı bir beyin mekanizmasına sahip olduğuna inanılır.

Duruma bağlı bellek veya duruma bağlı öğrenme, insanların fiziksel veya zihinsel durumlarının kodlama ve hatırlama zamanında aynı olması durumunda daha fazla bilgiyi hatırlamasıdır. Duruma bağlı bellek, hem sentetik bilinç durumları hem de ruh hali gibi organik bilinç durumlarında kullanımı açısından yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Duruma bağlı bellek, bağlama bağımlı belleğe oldukça benzer görünse de bağlama bağlı bellek, bireyin dış ortamını ve koşullarını içerirken; duruma bağlı bellek, bireyin içsel belleği ve koşulları için geçerlidir.

Yanıltıcı doğruluk etkisi, yanlış bilgilere tekrarlı olarak maruz kaldıktan sonra bilgilerin doğru olduğuna inanma eğilimidir.

Öz-referans etkisi, insanların kendilerinin olayın içinde yer alıp almadıklarına bağlı olarak bilgiyi farklı şekilde kodlama eğilimidir. İnsanlardan kendileriyle ilgili olan bilgileri hatırlamaları istendiğinde, hatırlama ihtimalleri daha yüksektir.

Çürüme teorisi ya da bozunma teorisi, sadece zamanın geçmesi nedeniyle hafızanın kaybolduğunu öne süren bir teoridir. Bu nedenle bilgi, zaman geçtikçe ve hafızanın yanı sıra hafıza gücü de yıprandıkça daha sonraki erişim için daha az kullanılabilir hale gelir. Birey yeni bir şey öğrendiğinde, nörokimyasal bir "hafıza izi" yaratılır. Ancak zamanla bu iz yavaş yavaş parçalanır. Bilginin aktif olarak tekrarlanmasının, bu geçici düşüşe karşı koyan önemli bir faktör olduğuna inanılıyor. Nöronların biz yaşlandıkça yavaş yavaş öldüğüne yaygın olarak inanılır, ancak bazı eski hatıralar en son deneyimlenen hatıralardan daha güçlü olabilir. Bu nedenle, çürüme teorisi çoğunlukla kısa süreli bellek sistemini etkiler, diğer bir daha eski anıların genellikle beyindeki şoklara veya fiziksel saldırılara karşı daha dirençli olduğu anlamına gelir. Ayrıca zamanın geçmesinin tek başına unutmaya neden olamayacağı ve çürüme teorisinin zaman geçtikçe meydana gelen bazı süreçleri de hesaba katması gerektiği düşünülmektedir.

Çoklu Mağaza veya Modal Model olarak da bilinen Atkinson-Shiffrin Modeli, 1968 yılında psikolog Richard Atkinson ve Richard Shiffrin tarafından önerilen bir bellek modelidir. Modele göre insan hafızasının üç ayrı bileşeni vardır:

  1. Duyusal Kayıt adı verilen duyusal bilgilerin belleğe girdiği bileşen
  2. Hem duyusal kayıttan hem de uzun vadeli bellekten girdi alan ve tutan Kısa Süreli Depo
  3. Kısa süreli depoda tekrarlayarak, prova yaparak hatırlanan, bilgilerin süresiz olarak tutulduğu Uzun Süreli Depo

Hedwig von Restorff en çok kendi adını taşıyan izolasyon etkisinin keşfiyle bilinir.