İçeriğe atla

Sergüzeşt

Sergüzeşt
YazarSamipaşazade Sezai
TürRoman
Yayım1888

Sergüzeşt (Osmanlıcaسركذشت), Samipaşazade Sezai'nin yazdığı, 1888'de yayınlanan romanı. Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilir.[1]

“Sergüzeşt”, macera anlamında bir kelimedir. Esaret konusunu ele alan ve bir paşazade ile cariyenin uygun görülmeyen aşkını anlatan kitabın kahramanı, Kafkasya'dan getirilip konaklarda halayık olarak çalıştırılan Dilber'dir. Roman; halkı eğitmeyi, köhnemiş kurumları ve düşünceleri değiştirmeyi amaçlayan Tanzimat dönemi düşünce sisteminin kölelik kurumuna yönelttiği toplumsal bir eleştiridir.[2] II. Abdülhamit devrinde yazılmış ve yayımlandıktan sonra yazarın göz hapsinde tutulmasına ve göz hapsinden kurtulmak için Paris’e kaçmasına sebep olmuştur.

Eser, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından ortaöğretim kurumları için hazırlanan 100 Temel Eser arasında da yer alır.

Romanın yapısı

Hayatı boyunca satılan, ezilen, oradan oraya fırlatılan bir taş misali görülen, bir insan olarak duygu ve düşüncelerine değer verilmeyen bir esirin dramı konu edilir. Yazar insanın hayvan gibi alınıp satılamayacağını, esir dahi olsa her insanın duyguları hayalleri ve en önemlisi de bir kalbi olduğu gerçeğini ön plana çıkarır. Romanda Osmanlının batılılaşmış burjuva sınıfının eleştirili esaret kurumuna bakış açısı ve yaşlı kuşakla genç kuşağın çatışması verilir. Asaf paşa ve Zehra hanım, sosyal münasebetlerde ve evlilikte zenginliği öne çıkarır. Oğulları Celal ise zenginliğin önemli olmadığını, asıl olanın güzellik, namus olduğunu belirtir. Günümüz genç kuşağının ilgi çeken bir yönünü ele alan eser o günkü toplumda da bugüne bilgi vermektedir. Konusu gerçek hayattan alınmış bu romanda genel manada esir ticareti, sosyal sınıflar arasındaki dengesizlik, terbiye meselesi, geleneklerin sosyal hayata tesirleri başlıca unsurlardır. Ayrıca kader fikri Sergüzeşt romanında çok öne çıkmaktadır.

Romanın konusu

Kafkasya’nın bir köyünde Dilber adında küçük bir kız esircilerin eline düşer. İstanbul’a getirilir. Dokuz yaşındaki güzel kız, Mustafa Efendi adında bir memura satılır. Evin hanımı serttir, kötü huyludur. Dilber’e çok cefa ederek bütün ağır işleri ona yüklenir, gücünün üstünde çalışır, öyleyken sık sık dövülmekten, aşağılanmaktan kurtulamaz. Mustafa Efendi Erzurum’a bağlı bir ilçeye atanır. Dilber’i götürmek istemediğinden bir esirciye satar. Dilber sıkıntılı yıllar geçirir. Ona müzik, okuma, ev işleri öğretilir. Ardından, satılır. Bir paşa konağına düşer. Asaf Paşa’nın ailesi görgülü ve bilgilidir. Evde dengeli bir hava vardır. Dilber burasını çok sever, ilk kez rahat eder. Ailenin oğlu Celal Avrupa’da okumuş, resim çalışmış, kültürlü ve yakışıklı bir gençtir. Dilber’i model olarak kullanır, iki genç zamanla birbirlerine yakınlık duyarlar. Sevişirler. Anne baba durumu sezince telaşa kapılırlar. Oğullarının haberi olmadan kızı bir köle tacirine satarak konaktan uzaklaştırırlar. Celal olup bitenleri öğrenince üzüntüden yatağa düşer. Dilber’in yeni sahibi Mısırlı bir zengindir. Kızı haremine kapamak amacındadır. Bunun için onu Mısır’a götürür. Genç kız hareme girmek istemediğinden üst katta karanlık bir odaya kapatılır. Harem ağası Cevher kıza acır, onu kurtarıp İstanbul’a kaçırmak ister. Gece yarısı odaya ip atarak yukarı tırmanır, önce Dilber’i aşağı indirir. Arkadan kendisi de inerken dengesini kaybeder, düşerek ölür. Dilber yalnız ve çaresiz kalır. Tek başına İstanbul’a gidemeyeceğini anlar. Kendini Nil ırmağına atarak intihar eder.

Roman, “Dilber, Esclave et L’eunuque Amoureuх” adıyla Besim Ömer Paşa tarafından Fransızcaya çevrilmiştir.

Dış bağlantılar

Sergüzeşt: Konusu, Özeti, Yazarı, Kahramanları ve Çözümlemesi 4 Mart 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Sami Paşazade Sezai'nin Eserlerine Yeniden Bir Bakış

Kaynakça

  1. ^ "Samipaşazâde Sezai Bey'in" Sergüzeşt" İsimli Romanında Gerçekçiliğin Payı". Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Dergisi. 13 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2021. 
  2. ^ "Bir Osmanlı ve Bir Çerkes: Sergüzeşt Romanında Özgürlüğün Bedeli". Bilig. Erişim tarihi: 4 Mart 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Sermet Muhtar, Türk yazar, gazeteci ve karikatürist.

<span class="mw-page-title-main">Ebubekir Hâzım Tepeyran</span>

Ebubekir Hâzım Tepeyran, Türk devlet adamı ve yazardır.

<i>Cevdet Bey ve Oğulları</i>

Cevdet Bey ve Oğulları, Orhan Pamuk'un ilk kez 1982'de yayımlanmış; bir tüccar ailesinin 1905'ten 1970'e kadar yaşadıklarını ve bu hikâye etrafında Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumsal, ekonomik ve kültürel tarihinin de anlatıldığı ilk romanıdır. Romanın ilk baskısı Karacan Yayınları tarafından basılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Peyami Safa</span> Türk yazar ve gazeteci

Peyami Safa, Türk yazar ve gazeteci. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ve Yalnızız gibi psikolojik türdeki eserleriyle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında ön plana çıktı. Yaşamı ve fikrî hayatındaki değişimlerini eserlerine de yansıttı. Server Bedi takma adıyla birçok roman kaleme aldı. Cingöz Recai tiplemesini Fransız yazar Maurice Leblanc'ın Arsen Lüpen karakterinden esinlenerek yarattı. Aynı zamanda çeşitli kurumlarda gazetecilik mesleğini sürdürdü ve ağabeyi İlhami Safa ile birlikte Kültür Haftası gibi çeşitli dergiler çıkardı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik</span> Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda insan köleliği

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.

<span class="mw-page-title-main">F. Scott Fitzgerald</span> Amerikalı yazar (1896 – 1940)

Francis Scott Key Fitzgerald İrlanda asıllı Amerikalı romancı, deneme yazarı, senarist ve kısa öykü yazarı. Kendisinin popüler hale getirdiği Caz Çağı'nın ihtişamını ve aşırılığını anlatan romanlarıyla tanındı.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Yakup Kadri Karaosmanoğlu</span> Türk yazar, diplomat

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Türk yazar ve diplomattır. Türk Dil Kurumunun kurucularındandır.

<i>Haremde Dört Kadın</i> film

Haremde Dört Kadın, 1965 senesinde gösterime giren siyah-beyaz çekim bir Türk filmi. Halit Refiğ'in yönetmenliğini yaptığı drama türündeki eserin senaryosu Kemal Tahir'e ait olup Türk sinemasındaki parlak örneklerden biridir. Anlatı 1899 yılının Aralık ayında geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ahmed Midhat</span> Osmanlı yazar, gazeteci ve çevirmen

Ahmed Midhat, Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1870'te Devir (Çağ) adıyla bir gazete çıkardı ancak ilk sayıda kapandı. Çok kısa zaman sonra Bedir adıyla çıktı. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. Kabri Fatih Camii içinde II. Mehmed'in türbesinin de bulunduğu ayrı kısımdadır.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Samipaşazade Sezai</span> Türk gerçekçi öykücü, romancı, siyasetçi

Sami Paşazade Sezai, Türk gerçekçi öykücü, romancı. Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892'de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.

<span class="mw-page-title-main">Terakki Vakfı Okulları</span> Türkiyede okul

Terakki Vakfı Okulları, Terakki Vakfı'na bağlı, İstanbul'da yer alan bir okullar bütünüdür. Bünyesinde anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise yer alır. Tarihi, 1877 yılında Selanik'te kurulmuş olan Mekteb-i Terakki adlı okula dayanır.

Nahid Sırrı Örik Türk hikâye, roman ve oyun yazarı.

<i>Veda</i> (roman)

Veda, Ayşe Kulin'in 2007 yılında yayımlanan tarihi romanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Abdurrahman Sami Paşa</span> Osmanlı bürokrat, şair

Abdurrahman Sami Paşa, bürokrat, şair.

<span class="mw-page-title-main">Abdüllatif Suphi Paşa</span> Osmanlı devlet adamı, yazar

Abdüllatif Suphi Paşa veya Sami Paşazade Subhi Paşa. Osmanlı devlet adamı ve yazar.

Suphi Ziya Özbekkan, Türk besteci, avukat.

Türk edebiyatı'nda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. Giritli Ali Aziz Efendi tarafından 1796-97'de yazılan ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. Bunun dışında, XIX. yüzyılda basımları yapılarak yaygınlık kazanmış olan meddah hikâyeleri "yeni hikâyeye" zemin hazırlayan eserler olarak görülmektedir. 1875-1890 yılları arasında Ahmed Midhat Efendi'nin devam eden Letâif-i Rivâyât serisinin dışında Mehmet Celal'in Venüs, Cemile gibi uzun hikâyeleri ile Nabizâde Nâzım'ın ilk dönem hikâyeleri bulunmaktadır. Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri Türk edebiyatında modern anlamda kısa hikâyenin başlangıcı kabul edilmektedir. Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı çalışmaları Avrupaî tarzda ilk hikâyeler kabul edilmektedir.

<i>Küçük Şeyler</i> Samipaşazade Sezainin 1891de yayımlanan hikâye kitabı

Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai'nin 1891'de yayımlanan hikâye kitabıdır. Kısa hikâyenin, Batı edebiyatındaki hikâyelerle benzer özellikler gösteren Türk edebiyatındaki ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Edebiyat tarihçilerinin kısa değerlendirmeleri dışında pek fazla dikkat çekmemiş, ilk baskısından sonra bir daha basılma imkânı bulamamıştır. Yeni harflerle de ayrı bir basımı yapılmamış, yazarın bütün eserlerini bir araya toplayan Zeynep Kerman tarafından okuyucuya ulaştırılmıştır. Günümüzde farklı yayınevleri tarafından günümüz Türkçesiyle Küçük Şeyler adıyla yayımlanmaktadır. Eserin 1891 tarihli Matbaa-i Ebüzziya basımı nüshası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda yer almaktadır.