İçeriğe atla

Serbest hatırlama

Serbest hatırlama, belleğin psikolojik açıdan çalışılmasında kullanılan temel bir paradigmadır. Bu modelde, katılımcılar her bir denemedeki ögelerin bir listesini inceler ve ardından onlardan ögeleri herhangi bir sırada hatırlamaları istenir (bu nedenle "serbest" hatırlama denir). Ögeler kişilere genellikle birer birer, kısa süreli olarak sunulur ve bu ögeler adlandırılabilen herhangi bir materyal grubundan seçilebilir. Hatırlama süresi tipik olarak birkaç dakika sürer ve sözlü veya yazılı hatırlamayı içerir. Standart model, listedeki son ögeden hemen sonra başlayan hatırlama süresini içerir; bu, gecikmiş serbest hatırlama (DFR) 'dan ayırt etmek için anında serbest hatırlama (IFR) olarak adlandırılabilir. Gecikmeli serbest hatırlama işleminde, listedeki son öge ile hatırlama sürecinin başlangıcı arasında dikkat dağıtıcı kısa bir süre yer alır. Bu bağlamda hem anında serbest hatırlama hem de gecikmeli serbest hatırlama, hatırlama testleri sırasında ortaya çıkan ilklik etkisi ve sonluk etkisi gibi belirli etkileri test etmek için kullanılmıştır.

Performans ölçümünde kullanılan metodoloji

Serbest hatırlama paradigmasındaki temel performans ölçütlerinden biri, liste uzunluğu, incelenen malzeme türü ve kelimeleri işlemek için kullanılan herhangi bir görev dahil olmak üzere bir dizi faktöre bağlı olarak, bir listeden hatırlanan kelime sayısıdır (örneğin, basit bir karar). Kişi, ögenin listedeki konumuna (seri konumu) göre hatırlanma olasılığını incelediğinde, listedeki ilk ve son ögelerin ortadaki ögelerden daha iyi hatırlandığını bulur (sırasıyla, ilklik ve sonluk ögeleri olarak da bilinir). İlklik etkisi genellikle sunum listelerinin başında görünen ögelere daha fazla dikkat edilmesi fikrinden gelir. Murdock,[1] serbest hatırlamada seri pozisyon etkileri üzerine klasik bir çalışma sunmaktadır. Deneyinde Murdock, 103 katılımcıdan oluşan altı grup kullandı. Her gruba farklı liste uzunlukları ve sunum oranları kombinasyonları verildi. Grupların üçüne, kelime başına iki saniyelik bir sunum oranıyla on, on beş ve yirmi kelimelik listeler gösterildi. Diğer üç gruba yirmi, otuz ve kırk kelime içeren listeler her kelime için bir saniyelik sunum oranı ile gösterildi. Toplamda, rastgele seçilen ortak İngilizce kelimeleri içeren 80 liste vardı. Her listenin sunumundan sonra, deneklerden herhangi bir sırayla mümkün olduğunca çok kelime hatırlamaları istendi. Deney sonuçları tüm grupların hem ilklik etkilerini hem de sonluk etkilerini açığa vurduğunu göstermiştir. Sonluk etkileri listenin uzunluğuna bakılmaksızın sergilenmişti ve son sekiz seri pozisyonundaki kelimeler için en güçlüydü. İlklik etkisi ilk dört seri konuma yayıldı.

Sonluk etkisinin başka bir kanıtı, katılımcıların bir listenin hatırlanmasını başlatma şeklinde bulunur: çoğunlukla terminal (son) liste ögeleriyle başlarlar (sonluk etkisinin ilk hatırlanma olasılığındaki erken bir açıklama Hogan'da bulunabilir, 1975). Sonluk etkileri, terminal listesi ögelerinin diğer ögelere göre daha iyi hatırlanma eğiliminde olduğu fikrinden kaynaklanmaktadır. Bu özel etki, daha az prova edilen ögelerin neden bu kadar iyi hatırlanması gerektiğine dair spekülasyon nedeniyle çok fazla tartışma ve deney meydana getirdi. Bu etkiler için standart bir açıklama, birincil bellekten veya kısa süreli bellek tampon sisteminden çıktıları temsil etmeleridir.[2]

Sonluk etkisi, kişilerin sondaki ögeleri diğer ögelere göre ne kadar daha iyi hatırladığını belitir. Ayrıca, Glenberg'in teorisi, hatırlatıcı ipuçlarının son öge için diğer ögelere oranla ne kadar etkili olduğunu dikkate alarak sonluk etkisini belirlemek için kullanılır. Serbest hatırlamada sonluk etkisini test etmek için çeşitli deneyler yapılabilir. Yaygın olarak kullanılan bir model, Rundus (1980) tarafından yapılan çeldirme-hatırlatma modelidir. Serbest hatırlama sürecindeki sonluk etkisini gösteren bir başka çalışmada ise deneklere birkaç farklı liste ve ardından hatırlama testleri uygulanır sonra onlara beklenmedik ve onlardan mümkün olduğunca çok kelimeyi hatırlamalarını isteyen bir test verilir. Sonuçlar, katılımcıların daha sonradan sunulan listelerdeki ögeleri daha iyi hatırladığını göstermektedir.[2]

Dizisel hatırlama paradigması

İlişkisiz kelimelerden oluşan listeleri hatırlamanın en iyi yöntemini ele almak için de çalışmalar yapılmıştır. Serbest hatırlamanın aksine, dizisel hatırlama paradigması olarak bilinen başka bir çalışma türünde, katılımcılardan, test aşamasında akıllarına gelen ögeleri rastgele bir sırada hatırlamalarından ziyade, sunulan ögeleri doğru sıralarında hatırlamaları istenmektedir. Deneyler, serbest hatırlama ile karşılaştırıldığında, dizisel hatırlama öğrenme eğrisinin deneme sayısı ile doğrusal olarak arttığını göstermiştir. Bruner, Miller ve Zimmerman (1955) tarafından yapılan bir çalışmanın amacı, bu öğrenme farkının, katılımcının ögeleri gördüğü sıranın mı bir sonucu olduğunu ya da bunun yerine katılımcının hangi sırayla hatırlamasının istendiği sıraya mı bağlı olduğunu belirlemekti. Çalışma üç farklı koşulu içeriyordu: dizisel hatırlama, her denemeden önce rastgele hatırlanan ögelerden oluşan serbest hatırlama ve sıraları sabit olan ögelerden oluşan serbest hatırlama. Deneyde, dokuz üniversite öğrencisi 18 kelime dizisinde test edildi. Doğrusal dizisel hatırlama öğrenme eğrisine ek olarak, hatırlama serbest olduğunda, dizisel olduğundakinden daha fazla kelimenin unutulduğu bulunmuştur. Bu çalışma aynı zamanda geri çağırma türleri arasındaki farkın, öğrenene ögelerin sunulduğu sıraya değil, öğrenenin ögeleri hatırlamak zorunda olduğu sıraya bağlı olduğu fikrini desteklemiştir.[3]

Belirli ögelerin hatırlanmasının göreli olasılığını incelemenin ötesinde, ögelerin hatırlanma süresince geriye getirilme sırasını incelemek mümkündür. Bir katılımcının çalıştığı bir grup ögeden bir ögeyi başarıyla hatırladığında, hatırlanan bir sonraki ögenin, çalışma kümesindeki komşu konumlardan gelmesinde göze çarpan bir eğilim vardır ve hatırlanan ögeden önceki ögelere göre takip eden ögeler için bir avantaj vardır. Bitişiklik etkisi olarak bilinen bu etki ilk olarak Michael J. Kahana[4] karakterize edildi ve birçok serbest hatırlama deneyinde bu etkinin dayanıklı olduğu gösterildi.[5]

Öznel organizasyon

Serbest hatırlama üzerine yapılan klasik çalışmalar, sıklıkla aynı ögeler kümesinin ardışık denemelerde göründüğü (fakat çoğunlukla ögelerin görünme sırasının denemeler arasında karıştırıldığı) çok denemeli serbest hatırlama paradigması üzerine odaklanmıştır. Paradigmanın bu versiyonunda, araştırmacılar belirli bir miktarda ögeyi öğrenmenin kaç deneme sürdüğüne odaklanırlar. Tulving (1968) ilk hatırlama sürecinde arka arkaya hatırlanan kelimelerin daha sonraki hatırlama süreçlerinde de arka arkaya hatırlanmaya yatkın olduğunu belirten öznel organizasyon fenomenini açıklar. Öznel organizasyona ek olarak, bu çok denemeli serbest hatırlama paradigmaları, hatırlama görevlerinde alıştırmanın etkisini incelemek için de kullanılmıştır. Çoklu denemeler sonucu ögeleri hatırlamadaki gelişme öğrenmeyi öğrenme etkisi (LTL) olarak adlandırılmıştır. Öge hatırlamada alıştırmanın sonuçlarını araştırmak üzere, serbest hatırlama ve sıralı hatırlamanın etkilerini karşılaştırmak için iki deney yapılmıştır. İlk deney, kelimelerin çoklu sunumlarından oluşmaktadır ve katılımcıların listeleri sıralı bir şekilde veya serbest hatırlama kullanarak hatırlamalarını gerektirmektedir. İkinci deneyde, her denemenin sunumdan sonra hatırlama testi ile devam ettiği, çoklu deneme bulunmaktadır. Katılımcılara listelerin her biri için beş deneme verilmiştir. Deneyin sonuçları, serbest hatırlamadaki öğrenmeyi öğrenme etkisini oluşturabilmek için katılımcılara çoklu sunum yerine çoklu deneme verilmesi gerektiğini göstermiştir.[6]

Nörolojik süreçleri anlama

Serbest hatırlama çalışmaları nörolojik süreçler hakkındaki yeni anlayışa yer bırakmıştır. Özellikle, Dinamik Etiketleme Teorisi kısa süreli belleğin fenomenolojik açıklamasını yapmak üzere bu tür deneylerden elde edilen istatistik verilerden yararlanır. George A. Miller, özellikle kısa süreli bellekte, hafızanın sınırlamalarını ve hatırlamayı geliştirmekte etkin olan kategorilerin gücünü tanımlayan yaygın bilinen bir yazı yazmıştır. Kısa süreli bellek sınırlamasını “Sihirli Rakam Yedi, Artı veya Eksi İki” olarak adlandırıp popüler hale getirmiştir.

Kaynakça

  1. ^ Murdock, Bennet B. (1962). "The serial position effect of free recall". Journal of Experimental Psychology 64 (5): 482–488.
  2. ^ a b Greene, Robert L. (1986). "Sources of recency effects in free recall". Psychological Bulletin 99 (2): 221–28.
  3. ^ Waugh, Nancy C. (1961). "Free versus serial recall". Journal of Experimental Psychology 62 (5): 496–502.
  4. ^ Kahana, Michael J. (1996). "Associative retrieval processes in free recall". Memory & Cognition 24: 103–9.
  5. ^ Healey, M. K., Long, N. M., & Kahana, M. J. (2019). Contiguity in episodic memory. Psychonomic bulletin & review, 26(3), 699-720.
  6. ^ Dallet, Kent M. (1963). "Practice effects in free and ordered recall". Journal of Experimental Psychology 66 (1): 65–71

İlgili Araştırma Makaleleri

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

Kısa süreli bellek, kısa bir süre için aktif, hazır bir durumda az miktarda bilgiyi işlemeden akılda tutma yetisidir. Örneğin, kısa süreli bellek, kısa bir süre önce söylenen bir telefon numarasını hatırlamak için kullanılabilir. Kısa süreli hafızanın süresinin saniyeler düzeyinde olduğuna inanılmaktadır. En çok bahsedilen kapasite, Miller'ın kendisinin figürün "bir şakadan biraz daha fazlası" olarak tasarlandığını belirtmesine rağmen, Büyülü Sayı Yedi, Artı veya Eksi İki' dir ve Cowan'ın (2001) daha gerçekçi bir figürün 4 ± 1 birim olduğuna dair kanıt sağlamıştır. Buna karşılık, uzun süreli bellek bilgileri süresiz olarak tutabilir.

Uzun süreli bellek ya da Uzun dönemli hafıza, iki depolama hafıza modeli teorisinin bir parçası olarak, öğeler arasındaki ilişkilerin depolandığı bellektir. Teoriye göre uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten farklı işlevlere sahiptir. Bu da kısa süreli belleğin 20 ila 30 saniye içerisindeki bilgileri çağırmasından farklı olarak, depolanmış bilgileri uzun sürelerde tekrar, tekrar çağırabilmesidir. Bu iki bellek arasında bir fark görünmüyor gibi olsa da, her ikisi bilgiyi farklı yer ve alanlarda depolamaları bağlamında modelleri farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nimonik</span> hafızaya yardımcı bir öğrenme tekniği

Nimonik hafızaya yardımcı bir öğrenme tekniğidir. Bir takım hatırlatıcılarla bilgilerin hafızadan daha kolay çağrılması hedeflenmiştir. Özellikle uzun süreli hafızayı geliştirmede ve öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir teknik olarak kullanılır. Bu teknik sayesinde hatırlama sürecinin etkinliği artar ve bilgiler kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya daha kolay bir şekilde taşınır. Nimonik tekniği genellikle sözlü bilgilerin hatırlanmasında kullanılır. Örneğin bir şiirin ezberlenmesinde ya da bir listenin akılda tutulmasında kullanılabilir. Bunun yanında nimonik görsel, işitsel ya da kinestetik olarak da kullanılabilir. Bu teknik hatırlanması zor olan şeyleri, hatırlanması kolay şeylerle ilişkilendirip daha etkin bir şekilde hafızadan geri çağırma yöntemi olarak özetlenebilir. Yapılan araştırmalarda insan zihninde rastgele dizilere göre; mekansal, kişisel, şaşırtıcı, fiziksel, cinsel, esprili ya da başka anlamlı bilgilerin çok daha kolay bir şekilde hatırlandığı gözlemlenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hermann Ebbinghaus</span> Alman psikolog

Hermann Ebbinghaus, unutma eğrisi ve aralık etkisinin keşfi ile tanınan, deneysel hafıza çalışmalarına öncülük eden Alman psikolog. Öğrenme eğrisini tanımlayan ilk kişidir. Ünlü yeni Kantçı filozof Julius Ebbinghaus'un babasıdır.

Sahte anı, bir insanın olmamış bir anıyı anımsamasıyla meydana gelen psikolojik bir olaydır. Sahte anı genelde, çocukluktaki cinsel istismarlar ile ilgili adli durumlarda göz önüne alınır. Sahte anı, ilk olarak psikoloji öncülerinden Pierre Janet ve Sigmund Freud tarafından araştırıldı. Freud bastırılmış cinsel çocukluk anıları konusundan ‘Histeri ile Mücadele’ kitabında bahsetmiştir. Elizabeth Loftus, 1974’teki ilk araştırma projesinden beri, hafıza kurtarımı ve sahte anı alanlarında öne çıkmıştır. Sahte anı sendromu, sahte anıyı insanların düşüncesini ve günlük yaşamını etkileyen ve hayatlarında çok yaygın olarak yaşadıkları bir durum olarak tanımlar. Sahte anı sendromu, sahte anıdan bazı yönlerden ayrılır. Sendrom kişinin hayatındaki yöneliminde oldukça etkiliyken; sahte anı bu önemli etki olmadan da meydana gelebilir. İnsanlar etkileyici anılarının doğru olduğunu düşündüklerinden bu sendrom etkisini gösterir. Ancak, sendrom ile ilgili araştırmalar tartışmalı ve bu yüzden sahte anı sendromu ruhsal bozukluk kategorisinden, dolayısıyla Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’ndan çıkarılmıştır. Sahte anı, psikolojik araştırmaların önemli bir parçasıdır çünkü çok fazla ruhsal bozukluk ile bağlantılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Aralıklı tekrarlama</span>

Aralıklı tekrarlama bir öğrenme yöntemidir. Önceden öğrenilen malzemenin artan aralıklarla müteakip şekilde tekrar görülmesi ve psikolojik ara verme etkisinden faydalanılması üzerine kuruludur. Aralıklı prova, genişleyen tekrarlama, büyüyen tekrar, tekrar boşluğu, tekrar arası, aralıklı alma ve genişletilmiş alma gibi alternatif isimleri de vardır.

Psikolojide konfabulasyon, kişinin kendisi ya da dünya hakkında uydurma, çarpık veya yanlış yorumlanmış anılar üretmesi olarak tanımlanan bir bellek hatasıdır. Konfabulasyon sergileyen insanlar, “ince değişikliklerden tuhaf uydurmalara” kadar, geniş bir ölçekte çeşitlenen yanlış anılar sunarlar ve çelişkili olduklarına ilişkin kanıtlara rağmen genellikle hatırladıkları anılardan çok emindirler.

<span class="mw-page-title-main">Seri konum etkisi</span>

Seri konum etkisi, bir kişinin, bir serideki ilk ve son ögeleri en iyi; ortanca ögeleri en kötü hatırlama eğilimidir. Bu terim, Hermann Ebbinghaus tarafından kendi üzerine yaptığı çalışmalar ile oluşturulmuştur ve bu terim, hatırlama doğruluğunun, bir ögenin bir çalışma listesindeki konumunun bir fonksiyonu olarak değiştiği bulgusuna değinmektedir. Sırası fark etmeksizin listedeki ögelerin hatırlanması istenildiğinde, insanlar listenin sonundaki ögeleri hatırlamaya başlama eğilimindedir ve bu ögeleri en iyi şekilde hatırlarlar. Daha önceki liste ögeleri arasında, ilk birkaç öge, orta ögelerden daha sık hatırlanır.

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yeniden yapılandırılan bellek</span>

Yeniden yapılandırılan bellek, hatırlama eyleminin algı, hayal gücü, semantik bellek ve inançlar gibi çeşitli bilişsel süreçler tarafından etkilendiği bir anı hatırlama teorisidir. İnsanlar bir anıyı hatırlarken epizodik belleklerinin tutarlı ve doğru olduğuna; hatırlama anında bakış açılarının hatasız olduğuna inanmaktadır. Halbuki, hatırlamanın yeniden yaratım süreci, bireysel algılar, sosyal etkiler ve genel kültür gibi yeniden yaratma sürecinde hatalara sebep olabilecek etkenlerce bozulmaktadır.

Gruplama, bilişsel psikolojide bir bilgi kümesinin bireysel parçalarının ayrıldığı ve daha sonra anlamlı bir bütün halinde gruplandırıldığı bir süreçtir. Bilgilerin gruplandırıldığı grupların amacı malzemenin kısa süreli tutulmasını geliştirmek ve böylece çalışma belleğinin sınırlı kapasitesini atlamaktır. Bir grup, birlikte gruplandırılmış ve bir kişinin hafızasında saklanan temel tanıdık birimler topluluğudur. Bu gruplar tutarlı aşinalıklarından dolayı da kolay geri getirebilir. Bireylerin, grup içindeki öğelerin daha üst düzey bilişsel temsillerini yarattığına inanılmaktadır. Öğeler, tek tek öğelere kıyasla bir grup olarak daha kolay hatırlanır.Bu gruplar son derece öznel olabilir; çünkü bireylerin bilgi kümeleriyle bağlanabilen algılarına ve geçmiş deneyimlerine dayanırlar.Parçaların boyutu genellikle iki ila altı öğe arasında değişir ancak genellikle dil ve kültüre göre farklılık gösterebilir.

Henry Gustav Molaison, yaygın adıyla H.M., epilepsisinin tedavisi için beyninin iki yarımküresinden medial temporal lobektomi geçiren; bu operasyonla ön hipokampüslerinin üçte ikisi, parahipokampal korteksleri, entorhinal korteksleri, piriform korteksleri ve amigdalaları alınan Amerikalı hasta. Ameliyatın, Molaison'un epilepsisini kontrol altına almakta kısmi bir başarısı olsa da, hastaya yeni bellek edinme yetisini kaybettirmesi gibi büyük bir yan etkisi vardı.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

Artikülatör baskılama, hatırlanacak bir öğe sunulurken konuşarak bellek performansını engelleme sürecidir. Çoğu araştırma, artikülatör baskılamayı bir kişiye kısa bir süre sonra hatırlanması için bir kelime listesi sunulurken, o kişinin alakasız bir şeyi tekrar tekrar yüksek sesle söylemesiyle ifade eder. Kişi alakasız sesi tekrarlarken dört aşama yaşar: konuşmaya niyet, konuşmayı planlama, ses veya kelimeyi telaffuz etme ve işitsel geri bildirim alma.

Duruma bağlı bellek veya duruma bağlı öğrenme, insanların fiziksel veya zihinsel durumlarının kodlama ve hatırlama zamanında aynı olması durumunda daha fazla bilgiyi hatırlamasıdır. Duruma bağlı bellek, hem sentetik bilinç durumları hem de ruh hali gibi organik bilinç durumlarında kullanımı açısından yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Duruma bağlı bellek, bağlama bağımlı belleğe oldukça benzer görünse de bağlama bağlı bellek, bireyin dış ortamını ve koşullarını içerirken; duruma bağlı bellek, bireyin içsel belleği ve koşulları için geçerlidir.

Hasta KC olarak da bilinen Kent Cochrane, 25 yıl boyunca 20'den fazla nöropsikoloji makalesinde vaka çalışması olarak kullanılan geniş çapta incelenmiş hafıza bozukluğuna sahip Kanadalı bir hastaydı. 1981 yılında Cochrane, kendisini ciddi anterograd amnezi ve ayrıca geçici olarak dereceli retrograd amnezi ile bırakan bir motosiklet kazası geçirdi. Diğer amnezik hastalar gibi, Cochrane'in anlamsal hafızası sağlamdı, ancak tüm geçmişine ilişkin epizodik hafızadan yoksundu. Bir vaka çalışması olarak, Cochrane, bireysel bir hafızanın beyindeki tek bir yere lokalize olduğunu belirten amnezi ile ilgili tek hafıza tek lokus hipotezinin çökmesiyle ilişkilendirilmiştir.

Öz-referans etkisi, insanların kendilerinin olayın içinde yer alıp almadıklarına bağlı olarak bilgiyi farklı şekilde kodlama eğilimidir. İnsanlardan kendileriyle ilgili olan bilgileri hatırlamaları istendiğinde, hatırlama ihtimalleri daha yüksektir.

Çoklu Mağaza veya Modal Model olarak da bilinen Atkinson-Shiffrin Modeli, 1968 yılında psikolog Richard Atkinson ve Richard Shiffrin tarafından önerilen bir bellek modelidir. Modele göre insan hafızasının üç ayrı bileşeni vardır:

  1. Duyusal Kayıt adı verilen duyusal bilgilerin belleğe girdiği bileşen
  2. Hem duyusal kayıttan hem de uzun vadeli bellekten girdi alan ve tutan Kısa Süreli Depo
  3. Kısa süreli depoda tekrarlayarak, prova yaparak hatırlanan, bilgilerin süresiz olarak tutulduğu Uzun Süreli Depo

Hedwig von Restorff en çok kendi adını taşıyan izolasyon etkisinin keşfiyle bilinir.