İçeriğe atla

Semah

Semah, (Yöresel söylenişleri: samah, semağ, zamah, zemah)[1] Alevi ve Bektaşi topluluklarında cem olunarak canların dayanışma ruhunu yükseltip, doğayla/evrenle bir olma halinin saz, deyiş ve hareketle temsil eden törendir. Aynı zamanda yeni nesillerin sözlü gelenekle bilgi edinmelerini sağlayan yöntemlerden biridir. Belli bir disiplin içinde törensel niteliği olan semah, eşitlik, sevgi ve birlik gözetilerek uygulanır.

Hareket, evrenin işleyişini, döngüselliğini yansıtmaktadır. "Bütün evren semah döner"[2] anonim türkünün dizelerinde olduğu gibi semah ve evren ilişkisi birçok deyişte vurgulanır. Bu yüzden, renkli giysileriyle canlar hem kendi çevrelerinde hem de ardışık şekilde bir dairenin etrafında ağırdan başlayıp, giderek hızlanarak dönerler. Çoğunlukla semah; ağırlama, yürütme, yeldirme gibi bölümler içerse de yöresel farklılar da görülebilir ve kabul görür. Saz ve insan (can) sesinde semaha özgü ritimler kullanır. Deyişler eskilerden beri sürgelmiş, evrenin işleyişinin ilkelerini aktarabileceği gibi toplulukları derinden etkileyen olayları da anlatabilirler. Alevilik evren anlayışında, Semah'ın başlangıcının Kırklar Cemi'ne dayandığı ve Kırklar Cemi'nin evrenin doğuşunu anlattığı genel kabul görür.

Bu yöntem sözlü geleneklerin en güçlü yanı olagelmiştir. Halkı yansıtmayan yazılı gelenekler karşısında; söz ve ritim kullanarak yeni nesilleri eğitmek halkların en önemli geleneksel bilgi kaynağı olmuşlardır.

Çoğunlukla topluluğun yaşlı bireylerince uygulanır ama şart değildir. Alevi semahlarındaki en önemli çalgı bağlamadır. Bağlamayı çalan ve deyiş söyleyen kişilere Zakir denir. Alevilerce yaygın bilinen Turna Semahı'nda semaha katılan canlara Turna denir. Turna kuşunun hareketleri taklit edilerek dönülür.[3]

Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah, 2010 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kaydedilmiştir.[4]

Yöresel Semah Türleri

Alevi toplulukların yaşadıkları bölgelere veya işlenen temaya göre birçok farklı semah türü vardır. Örnekler:[5]

Kırklar Semahı,Turnalar Semahı, Kırat Semahı, Tahtacı Semahı (Toros Bölgesi), Bozok Semahı, Hacıbektaş Semahı, Trakya Semahı, Urfa Semahı, Afyon Semahı, Rodos Semahı, Ladik Semahı, Sivas Semahı, Erzincan Semahı, Tokat Semahı, K. Maraş Semahı, Dersim Semahı, Malatya Semahı, Bingöl Semahı, Elazığ Semahı, Adıyaman Semahı, vbg.

Semahların Müzik ve Söz Özellikleri

Semahlarda yaygın olarak aşık sazı veya cura kullanılır. Müziğin icra edilmesinde Zakirler önemli rol üstlenseler de bazen onların yerini Dedeler alır. Ancak, Zakirler dede olmak zorunda değillerdir. "Bir insanın sesi güzelse, insanları şevklendirebiliyorsa, nefes ezberciliği, melodiyi kavrama ve aktarma yönü de güçlüyse zâkirlik yapabilirdi. Zâkir olmak için dede olma şartı yoktu" (Akkol, 2010). Semahlarda ve deyişlerde esas olan sözdür. Tüm Sözlü Gelenekler'de görüldüğü üzere ezgi, sözün etkinliğini artırmak için kullanılır ve sözün ezberlenmesini kolaylaştırmalıdır. Semahlarda müziksel dil, ağız ve tavır yörelere göre değişiklik gösterebilir. Hatta yöresel tavırlar köyden köye bile farklılıklar gösterebilir. Semah sözlerindeki hece sayıları ezgiye göre farklı duraklara bölünerek de kullanılabilir. Ör.: Arguvan Yöresi'ndeki semah dizeleri sıkça 8 ve 11 heceden oluşur. Ezgiye göre 6+5 veya 4+4+3 duraklı bölümlerden oluşabilir.[6]

Kaynakça

  1. ^ "Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah". 9 Haziran 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2024. 
  2. ^ "Bütün Evren Semah Döner". 9 Haziran 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2024. 
  3. ^ Arsunar, Ferruh (1937). Tunceli-Dersim Halk Türküleri ve Pentatonik. 
  4. ^ "Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah'ın Güncel Durumu İstişare Toplantısı". 9 Haziran 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2024. 
  5. ^ "Semah Çeşitleri". 9 Haziran 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Haziran 2024. 
  6. ^ Eroğlu, Seval 2011. ARGUVAN YÖRESİNDE İCRA EDİLEN SEMAHLARIN MÜZİKAL ANALİZİ. İTÜ. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

<span class="mw-page-title-main">Pîr Sultan Abdal</span> Türk halk şairi, ozan

Pîr Sultan Abdal, 16. yüzyılda Anadolu'da yaşadığı varsayılan Alevi-Bektaşi Türk/Türkmen âşık, sözlü Türkçe ve âşık halk edebiyatının, Alevi inancının en önemli temsilcilerinden Yedi Ulu Ozan'dan biri, zakir ve dede.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

<span class="mw-page-title-main">Muhlis Akarsu</span> Türk halk müziği sanatçısı

Muhlis Akarsu, Türk halk ozanı. 1965 yılında İdareli Kullan / Çıkarım Dağlara Ederim Seyran adını verdiği ilk 45'liğini yayınladı. 1970'li yılların başında İstanbul'a yerleşti. İstanbul'a yerleşene kadar on beşe yakın 45'lik çıkardı. 1974 yılında Muhlis Akarsu adını verdiği ilk albümünü yayınladı. Daha sonra aynı yıl içinde Muhlis Akarsu 1, Muhlis Akarsu 2 ve Muhlis Akarsu 3 adındaki albümleri yayınladı. Bir seri haline getirdiği bu albümlerin sonuncusu Muhlis Akarsu 8 (1978) adlı albümdü. Bu seri albümleri yayınlarken bir yandan 45'lik ve farklı albümler yayınlamaya devam ediyordu. 1974-1978 yılları arasında yirmi beşe yakın 45'lik yayınladı. 1970'li yıllarda yayınladığı albümlerin yanı sıra katıldığı radyo ve televizyon programlarıyla tanınmaya başlandı. Dönemin hızlı siyasi gündeminde protest yanı şekillenmeye başladı.

Cem, Alevilerin, Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadet. Cem, yalnızca dinsel nitelikli bir toplantı değil, aynı zamanda hem ruhen yenilenme, yıkanma ve hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir.

<span class="mw-page-title-main">İncirli, Afşin</span>

İncirli, Kahramanmaraş ilinin Afşin ilçesine bağlı bir mahalledir.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan müziği</span>

Azerbaycan müziği, Kafkas, Orta Asya ve İran ağırlıklı etkileri görülür. Tar, kemençe, ut, bağlama, balaban, zurna, kaval, nağara, garmon, tütek, tef ve davul kullanılan başlıca müzik aletleridir.

Âşık, Anadolu, Güney Kafkasya ve İran'da sürdürülen, genellikle bağlama veya başka bir telli müzik aleti eşliğinde söylenen sözlü halk müziği geleneğini icra eden kişidir. Aşıklık geleneği, Türk kökenli ve Türkler arasında yaygın olan Anadolu, Ortadoğu ve Orta Asya'ya özgü bir halk şairliği türüdür. Türkçe "Ozan" kavramı ile de ifade edilir.

Laz müziği, Laz halkının geleneksel müziğine verilen addır. Laz müziği, Kolhis'den günümüze değin ulaşan süreç içinde birçok kültürden ve medeniyetten etkilenerek çeşitlilik kazanmıştır. Laz müziği, temelde insan sesine dayanır. Günümüz Laz müziğini coğrafî olarak Gürcistan (Kafkasya) ve Türkiye olarak iki kısımda incelemek mümkündür.

Yedi Ulu Ozan, Alevîlik'te söyledikleri deyişler ile Alevi inancını halka anlatan ve yaşadıkları dönemden bugüne Zakirler ve sözlü edebiyat ile mesajlar ulaştıran, biri hükümdar diğerleri halktan olan, birçoğunun Ehl-i Beyt soyundan geldiğine inanılan şair ve ozanlara denir. Alevi-Bektaşi çevrelerince Yedi Ulu Ozan olarak kabul edilen şairler genellikle 15. ile 17. yüzyıllar arasında yaşamıştır. Bu şairlerin arasında Seyyid Nesîmî, Hatâî, Fuzûlî, Yemînî, Pîr Sultan Abdal, Virânî ve Kul Himmet bulunmaktadır. Bu şairlerin eserleri ve şiirleri, Alevi-Bektaşi geleneğinin önemli bir parçası olarak kabul edilmiş ve geniş bir hayran kitlesi tarafından değer görmüştür. Alevi-Bektaşi geleneğine yön veren bu ozanlar, farklı dönemlerde yaşamalarına rağmen benzer üsluplar kullanmışlar ve dikkat çektikleri konu ve içeriklerde benzerlikler göstermişlerdir. Eserlerinin temelinde Alevilik öğretisinin bulunması, hem kendi dönemlerinde hem de sonraki nesillerde büyük etkiler yaratmalarına ve Alevi-Bektaşi geleneğine önemli katkılarda bulunmalarına neden olmuştur. Bu nedenle, bu ozanlar genellikle "Yedi Ulu Ozan" olarak nitelendirilmişlerdir. Bu ozanların ulu olarak nitelendirilmesinin başlıca nedenleri, yaşam felsefeleri, eserlerindeki konu birliği, Ali ve On İki İmam sevgileridir. Dolayısıyla, bu ozanlar sadece kendi dönemlerinde değil, aynı zamanda Alevi-Bektaşi inancının devamlılığını gösteren kanaat önderleri olarak da kabul edilmişlerdir. Yedi Ulu Ozan'dan üç isim, Nesîmî, Fuzûlî ve Hatâî, hem Türkiye'de hem de Azerbaycan'da büyük şairler olarak önemli bir yere sahiptirler.

Kelime anlamı; mistik İslamda yükselmek için zikrullah yapan kişidir. Tekke ve dergahlarda kurumsal bir kimlik kazanarak ilahi okuyan ve cehri zikir yaptıran görevliye de bu isim verilir. Kadirilikte önemli bir mertebedir.

İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

<span class="mw-page-title-main">İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)</span>

Onikicilik / On ikiciler İlâhiyatı ya da On İki İmamcılık; Şiîliğin "İsnâaşeriyye" meşrebi içerisinde mevcûd olan On İki İmamcı tüm tarikat ve mezheplerin ortak itikadını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Ca'feriyye, Alevîlik, Bektaşîlik ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına almaktadır. Şiîliğin "İsnâaşerîyye" ya da "On ikiciler" şubesine göre "On İki İmam", Muhammed bin Abdullah'ın ruhani ve siyâsi takipçileri olarak kabul edilmektedirler. Onikiciler'in İlâhiyâtı'na göre, Muhammed ile tâkipçilerinden oluşan toplam "On Dört Masum" insan (Muhammed, Fâtıma ve On İki İmâm) sadece toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp, ayni zamanda şeriatın tefsiri ve Kur'an-ı Kerîm'in bâtınî te'vilini yapmakla selâhiyetlendirilmişlerdir. Toplum için birer rehber ve model olma husûsiyeti taşıyan peygamber ve imâmlar hatadan ve günahtan arındırılmış şahsiyetler olup, Allah tarafından ilâhî bir hüküm yani nass neticesinde seçilerek tâyin edilmişlerdir. On ikiciler'in itikadına göre, müslümanları ilgilendiren itikadî ve fıkhî konuların hepsi üzerinde tam bir mutlak otorite sahibi olan ve Cenâb-ı Hak tarafından ilâhî olarak atanmış olan bir "Mehdî" her çağda mevcûttur. Bu sıra içerisinde Ali birinci sırada yer almakta ve arkasından on bir tane imâm daha gelmektedir. (Bu kural Ehl-i Sünnet tarikat için de geçerli olup, orada yalnızca imâma, "Hazreti Üstâd", "Efendi", ya da "Pîr" gibi ünvânlar verilmekte olup, fıkhî ve diğer hususlarda bu hazreti üstâd efendiler tam bir mutlak otoriteye sahip bulunmaktadırlar.) Bunlar Muhammed bin Abdullah'ın neslinden olup, onun kızı olan Fâtıma'nın erkek çocuklarının soyundan gelmektedirler. Her bir "İmâm-ı Zamân" evvelkinin erkek çocuğu olmak zorundadır ve silsile bu şekilde devam etmektedir. Burada istisnâi kural sadece Hasan el-Mûctebâ'nın erkek kardeşi olan Hüseyin için geçerlidir. On İkinci ve son imâm olan Mehdî'nin ise hâlâ sağ olduğuna ve gayba halinde gizlendiğine inanılmaktadır.

İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

Alevîler'in dinî i'tikadı Siyâseten İslâmiyet’in “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik” fıkhî mezhebinden olan Alevîler, i’tikaden Horasan Melametîliği’nden köken alan Hoca Ahmed Yesevî’in kurduğu “Sünnîliğin Tasavvufî–Yesev’îyye Tarikâtı” ile Fâtımîler Halifeliği devrinde Orta Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin Bâtınî–İsmâilîyye” fıkhî mezhebinin şiddetli etkisi altında gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan “Tasavvufî-Bâtın’îyye” i’tikadî mezhebi mensûplarıdır. Alevîlik içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalender’îyye, Bedr’îyye, Bektâş’îyye, Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok bâtınî tarîkat (yol) yer almaktadır. 13. asırda Babâîlik’ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak Hurûfîlik’ten etkilenen Anadolu kaynaklı Bektaşilik Tarikatı bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından Şiîlikten ayrılarak zuhur eden “Hurûfîlik” mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan Bektâşîlik, Alevîliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarîkat (yol) olması itibarıyla Anadolu Alevîliği’nin tamamını tanımlamamaktadır.

Dînî ibadet, Alevîler, Muhammed’in son Peygamber olduğuna, Ali bin Ebu Talib’nin ise Veliliğine (ya da İmamlığına) inanırlar. Alevîler, ibâdetlerini Cemevi’nde yaparlar. Kadir Gecesi’yle bağlantılı olarak üç gün ve Muharrem ayında ise on iki gün oruç tutarlar. Muharrem’den sonra da üç gün Hızır Orucu tutarlar. Muharrem orucundan evvel üç gün Masumu Paklar orucunu tutarlar.

Türkmen halkının müziği konargöçer yaşayan Orta Asya Türk toplulukları Kırgızlar ve Kazakların halk müzikleri ile yakından ilişkilidir. Türkmen müziğinde önemli geleneksel müzisyenler arasında gezgin şarkıcılar ile şifacı ve sihirbaz gibi davranan baksı adı verilen şamanlar ve dutar (lavta) gibi enstrümanlarla şarkı söyleyen şamanlar yer alır. Bakşı, eskiden Türkmen toplumunun tuydukçular ile birlikte en önemli müzisyenleriydi.

<span class="mw-page-title-main">Ömer Hayri Uzun</span> Türk aranjör ve orkestra şefi

Ömer Hayri Uzun, Türk Sanatçı, Orkestra şefi, aranjör ve TRT Yurttan Sesler Korosu şefi.