İçeriğe atla

Sema (tasavvuf)

Sema
Semazenler
ÜlkeTürkiye
Kaynak00100
BölgeAvrupa ve Asya
Tescil geçmişi
Tescil2008 (3 oturum)

Sema veya Sama, (Arapça : سماع), sufinin musiki nağmelerini dinlerken sesi ve anlamı işitmesi, vecde gelip hareket etmesi ve kendinden geçip dönmesi anlamında bir tasavvuf terimidir.

Arapçada "işitmek" anlamındaki semi kelimesinden gelir ve mecazi olarak "şarkı, nağme, musiki, raks" anlamlarındadır.[1] Zamanla sufilerin cezbe halinde şiir ve ilahi dinlemeleri ve bu dinleme sırasında vecde gelip ayakta zikir yapmalarına isim olmuştur.[2] Sema sırasında genellikle dervişler döne döne raks ettikleri için semaya "devir ve deveran" (dönmek) da denilmiştir.[3] Tasavvuf anlayışına göre sema sırasında evrenin tüm gerçekleri işitilir ve sema edenler daha sonra bu gerçeklerin gerektirdiği şekilde davranıp yaşamaya çalışır.[4]

13. yüzyıl mutasavvıflarından Mevlânâ tarafından da dinî ve tasavvufi bir coşkunlukla icra edilen sema, bilhassa Mevlânâ'dan sonra gittikçe gelişmiş ve başlı başına bir ayin halini almıştır. Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır.[5] Mevlevi sema törenleri Türkiye'nin UNESCO tarafından belirlenmiş İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kayıtlı miraslarından birisidir.[6]

İstanbul Semazenleri videosu

Geçmişi

Sufiler, İslam'ın ilk devirlerinden itibaren semayı, vecdi, musiki ve şiir dinlerken kalkıp hareket etmeyi, dönmeyi kabul etmişlerdi. Ortaya çıkışından itibaren semanın İslam dini ile bağdaşıp-bağdaşmayacağı çok tartışılmış; sufilere göre helal; tarikatla ilgisi olmayan din bilginlerine göre ise haram kabul edilmiştir.[2]

Mevlana çağından az önce yaşayan ve onunla çağdaş bulunan sufiler semayı ehline helal görmekte ve sema etmekteydiler.[7] Sufiler sohbet ve zikir için bir araya geldiklerinde sohbet edilir, yapılan nasihatler dinlenir, bu arada konusu Allah sevgisi ve aşkı olan şiirler ve ilahiler okunurdu. Kavval ve goyende denilen güzel sesli kişiler tarafından söylenen şiirleri ve ilahileri dinleyen dervişler duygulanır, heyecanlanır, coşarak yerlerinden fırlar dönmeye başlarlardı. Dönme, derviş sakinleşinceye kadar sürerdi. Dervişlerin ferdî olarak da toplu olarak da döndükleri olurdu.[3] Mevlâna'nın yaptığı sema, bu geleneğin devamı idi.

Daha önce sema ile ilgilenmeyen Mevlana, Şems-i Tebrîzî ile tanışıp onun etkisine girdikten sonra çeşitli vesilelerle coşmaya ve bazen vecde gelerek döne döne semaya başlamıştı. Mevlana'nın "doyumsuz bir aşk şarabına" benzettiği sema,[7] zamanla Mevlevîliğin ayin yöntemlerinden biri olarak kabul edilmiş; asırlar geçtikçe büsbütün sanatsal bir hal almıştır.[2]

Mevlânâ'nın düşüncelerinin bir tarikat kimliğine bürünmesi oğlu Sultan Veled'in zamanında başlamışsa da semanın belli usul ve kurallara göre yapılması 15. yüzyılda Sultan Veled'in torunu Emîr Âlim Çelebi'nin oğlu Pîr Âdil Çelebi dönemine rastlar.[5] Bu konudaki son düzenlemeler ise Konya'daki âsitânenin şeyhlerinden Pîr Hüseyin Çelebi tarafından 17. yüzyılda gerçekleştirilmiştir.[5] Günümüzde mevlevi ayini kısaca "sema" olarak adlandırılır. Mevlevîlikteki semanın benzerlerine Halvetilik, Kadirilik, Rufailik, Sühreverdilik, Celvetilik gibi tarikatlarda daha çok "devr" veya "deverân" denir.[3]

Mevlevi tarikatı Türkiye'de Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kanunu'nun çıkması üzerine diğer tarikatlarla birlikte 1925 yılında sona ermiş; yirmi yıl kadar Mevlana'nın hatırasını ve manevî kişiliğini veya eserini yansıtacak önemli bir tören tertiplenmemiştir. Bu dönemde sema bir dinî ibadet olarak değil bir turistik gösteri olarak icra edilmeye devam etti.[8] 1940'lı yıllarda Konya'da ölüm yıldönümü olan 17 Aralık günü Mevlana'yı anma toplantıları düzenlenmeye başladı. "Mevlânâ İhtifali" şeklinde adlandırılan bu toplantılara davet edilen müzisyenler çağlar içinde çeşitli Mevlevî bestekârları tarafından meydana getirilmiş âyinlerden parçalar çalıp söylemekteydi.[9]

1950'lerde Konya'daki Şeb-i Arûs törenlerinde sema ayinleri tam teşekküllü olarak yapılmaya başladı. Zamanla sema törenleri bir kültürel miras olarak sahiplenildi. Sema ayinleri başlangıçta, henüz hayatta olan yaşlı Mevlevîler tarafından tertiplendi; 1963 yılından sonra ise Konya Turizm Derneği'nin açtığı kurslarda yetişen semazenler görev aldı.[9]

Türkiye'nin başvurusu sonucu Mevlevi Sema Törenleri, 2005 yılında UNESCO tarafından başyapıt olarak ilan edildi; 2008 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine kaydedildi. Mevlevilik ve sema törenlerinin "teknik ve içsel mükemmelliğini ve orijinalliğini bozmadan gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılması" için 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı bir genelge yayımladı.[10] 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti programları kapsamında Galata ve Yenikapı Mevlevîhaneleri restore edildi.[11][12]

Mevlevi sema töreni

Semahane
Galata Mevlevihanesi'nin semahanesi

Semahane, Mevlevihanelerin içinde sema ayinin yapıldığı yerin adıdır. Semahanenin içinde sadece semazenlerin girdikleri (döndükleri) alana "meydan" denir. Semahaneye "cümle kapısı" denilen bir kapıdan girilir. Cümle kapısının tam karşısında mihrap bulunur. Mihrap, kıble yönündedir. Meydana girildiğinde semazenler sağ tarafta, ayini yönetecek Mevlevi şeyhi ise mihrap tarafında durur.

Meydanın çevresine izleyicilerin oturabilmesi için sandalyeler yerleştirilmiştir. Meydan ile izleyiciler arasında alçak bir ahşap çit bulunur. Cümle kapısı yakında çitin giriş kapısı bulunur. Semazenler ve şeyhler "meydan kapısı" denen bu kapıdan meydana girerler.

Meydanda şeyhin oturduğu kırmızı post Mevlana'nın n makamı sayılır ve şeyh efendi vekaleten bu makama oturur. Şeyh postunun kırmızı rengi maddi dünyadan batışı, manevi dünyaya doğuşu temsil eder. Mevleviliğe yeni girenler siyah renkli postta oturur. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renkli posta oturmaya hak kazanır.

Semazen kıyafetleri
Semazen

Semazenin sikkesi insanın kötü huylarını, yani "nefsinin mezar taşı"nı temsil eder, tennuresi "nefsinin kefeni"ni, hırkası ise nefsini temsil eder. Semazenin semaya başlarken hırkasını çıkarması mânevi bir temizliğe başlamasını ifade eder.

Mutrib heyeti

Sema ayini sırasında müzik yapan topluluk, mutrib heyetidir. Neyzenler, kudümzenler, halîezenler, rebabzenler, naathan ve ayin okuyanlardan oluşur.[13] Keman ve kemençeler de bulunabilir.[13] Mutribin şefi kuddümzenbaşıdır.

Semazenbaşı

Semazenlerin en kıdemlisi, semazenbaşıdır. Sema töreni sırasında semazenlerin arasında dolaşarak onların rahat sema yapmalarını sağlar. Yorulan veya rahatsızlanan semazeni meydandan çeker. Bütün bunları baş,göz, kaş ve ayak hareketleri ile yapar.

Törenin bölümleri

Tören, yedi bölümden oluşur:[14]

  • Sırayla mutrip, semazenler ve şeyh posttaki yerlerini alır, naat Itri'nin bestesi Naat-ı şerif'i seslendirir.
  • "Kün" ("Ol") emrini temsil eden kudüm sesi duyulur.
  • Ney taksimi yapılır. Ney, kainata ruh verilmesini temsil eder.
  • Şeyh ve semazenler semahanedeki halka içinde üç defa dolaşır. Buna "Devr-i Veled' denir. Birincisi güneş, ay, yıldızlar ve bütün cansız varlıkların yaratılışını, ikincisi bitkilerin; üçüncüsü ise hayvanların yaratılışını anlatır.
  • Devir tamamlanıp şeyh posttaki yerini alınca; kudümzenbaşının birkaç darbıyla peşrev kesilir. Neyzenbaşının kısa bir taksiminin ardından ayin başlar. Semazenler omuzlarındaki hırkalarını çıkarır. Semazenbaşının şeyhin elini, şeyhin de onun sikkesini öpmesi ile semaya izin verilmiş olur.[15] Semazenbaşı iki adım geriye çekilip tekrar şeyhi selamlarken diğer semazenler aynı şekilde sırayla şeyhin elini, şeyh de onların sikkesini öper. Semazenbaşının işaretine göre semazen ortaya veya kenara doğru yürüyüp semaya başlar. Elleri omuzlarında çapraz olarak bağlı durumda meydana giren semazen, semaya başlayınca sağ el yukarı, sol el aşağı dönük olacak şekilde kollarını açar; hem kendi çevresinde hem semahanenin çevresinde döner. Tüm semazenler semaya girdikten sonra semazenbaşı aralarında dolaşarak düzeni sağlar. Usulün değişmesi ile birinci selam sona ermiş olur; semazenler yüzleri semahanenin merkezine dönük şekilde ikili üçlü gruplar halinde yaslanır. Şeyh selam duası yapar, başıyla izin verdiğinde birinci semaya girişteki hareketler tekrarlanır, el ve sikke öpülmez. Üçüncü ve dördüncü selam aynı şekilde tekrarlanır. Son semazenin dördüncü selama girmesinden sonra şeyh de semaya girer; şeyhin semaya girmesinden sonra artık semazenbaşı meydanda dolaşmaz.
  • Yürük semai veya niyaz ilahinin ardından son taksim şeyh postun önüne geldiğinde sonlanır. Kur'anı-ı Kerim'den bölümler okunur, Bakara sûresinin 115. ayeti ile başlamak adettendir. Semazenler sırtlarına hırkalarını alıp yere oturur.
  • Son olarak Fatiha Suresi okunur. Şeyh ile birlikte yer öpülüp ayağa kalkılır; posttan ayrılan şeyhin yüksek sesle mutribe verdiği selam, neyzenbaşı tarafından alındıktan sonra semazenler ve mutriptekiler doğrulur; şeyhin semahaneden ayrılması üzerine herkes posta selâm vererek semahaneden ayrılır ve ayin sonlanır.[15]

Kaynakça

  1. ^ Ceyhan, Semih. "Semâ" (PDF). Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, yıl: 2009, cilt: 36. 25 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  2. ^ a b c Kara, Kerim. "Tasavvufta Sema". Kerimkara.com sitesi, 25 Aralık 2008. 3 Mart 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  3. ^ a b c Uludağ, Süleyman. "Tasavvufta Sema". Zuhur Dergisi, 11 Ağustos 2012. 28 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  4. ^ Menteş, Melih Ümt. "Sema Ayini: Semboller ve Anlamlar". Cinius Yayınları, Şubat 2011. 24 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  5. ^ a b c Özcan, Nuri. "Mevlevi Ayini" (PDF). Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 29, Yıl: 2004. 25 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  6. ^ "Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerinde Türkiye" (PDF). UNESCO Türkiye Milli Komisyon web sitesi. 24 Şubat 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  7. ^ a b Turan, Namık Sinan. "17. Yüzyılda Osmanlı Tasavvuf Ritüelinde Semâ, Deveran ve Müziğin Püritanizmle İmtihan". Akademik Porte, Tarih: Bahar 2016, Sayı:13. 1 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  8. ^ Dalp, İslam. "İhtifallerin dönüşümüne dair birkaç değini". gzt.com sitesi, 31 Temmuz 2020. 6 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mart 2021. 
  9. ^ a b Uzel, Nezih. "Mevlevi Ayinleri" (PDF). Taha Toros Arşivi'nden gazete kupürü. 1 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 9 Mart 2021. 
  10. ^ "22/10/2008 tarih, 8 no'lu GENELGE". Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu web sitsi. 1 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mart 2021. 
  11. ^ "Yıl sonuna kadar kültür merkezi". Hürriyet. 16 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ocak 2022. 
  12. ^ A.A. "Galata Mevlevihanesi kapılarını açıyor". Hürriyet. 18 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ocak 2022. 
  13. ^ a b Erbaş, Fatih. "Sema ve Semazen". Kubbealtı Akademi Mecmuası sayı 175, Temmuz 2015. 15 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2018. 
  14. ^ "SEMA TÖRENİ – Evrensel Mevlana Aşıkları Vakfı (EMAV)". 9 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Nisan 2022. 
  15. ^ a b Özcan, Nuri. "Mevlevi Âyini". TDV İslam Ansiklopedisi. 13 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Nisan 2022. 

Galeri

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tasavvuf</span> İslamın içsel, mistik boyutu

Tasavvuf veya Sûfîzm ya da Sûfîlik, İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir. Ayrıca Sufizmin batıda yükseltilen içeriğinin "Budizm ve Taoizm gibi içeriksiz güzel yaşama tarzı" olarak yorumlanması da vardır.

Nakşibendilik, 14. yüzyılda Orta Asya'da Buhara çevresinde gelişen ve adını kurucusu sufi alim Bahâeddin Nakşibend'den alan tasavvuf tarikatı.

<span class="mw-page-title-main">Mevlânâ Müzesi</span>

Mevlânâ Müzesi, Konya'da bulunan, eskiden Mevlâna'nın dergâhı olan yapı kompleksinde 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir. "Mevlana Türbesi" olarak da anılır.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

<span class="mw-page-title-main">Abdülbaki Gölpınarlı</span> Türk edebiyat tarihçisi ve tercüman

Abdülbaki Gölpınarlı, asıl adı Mustafa İzzet Baki olan edebiyat tarihçisi ve mütercimdir.

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Kürt asıllı İslâm âlimi, mutasavvıf ve şairdir. Nakşibendi Hâlidîlik yolunun öncüsüdür.

<span class="mw-page-title-main">Mevlevîlik</span>

Mevlevîlik, 13. yüzyılda yaşamış Mevlana Celaleddin Rumi'nin tasavvufî düşünceleri üzerine, kendisinin ölümü ardından gelişen tarikattır.

<span class="mw-page-title-main">Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî</span> Türk tasavvuf âlimi ve şair (1207–1273)

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Celâleddin Muhammed Rumi, ayrıca Celaleddin Muhammed Belhî veya yaygın adlarıyla Mevlânâ veya Rumi, 13. yüzyılda Anadolu'da yaşamış bir Fars tasavvufçu, ilahiyatçı ve Sufi bir mistik şairdir. Mevlana'nın etkisi ulusal sınırları ve etnik ayrımları aşar: onun manevi mirası son yedi yüzyıldır İranlılar, Tacikler, Türkler, Yunanlar, Peştunlar, Orta Asya ve Hint Yarımadası Müslümanları tarafından büyük ölçüde takdir edilmektedir. Şiirleri dünya dillerinin çoğuna geniş çapta çevrilmiş ve çeşitli biçimlere aktarılmıştır. Mevlana, Amerika Birleşik Devletleri'nde "en popüler şair" ve "en çok satan şair" olarak tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Molla Câmî</span> İranlı islam alimi ve şair

Molla Câmî veya tam adıyla Nureddin Abdurrahman Câmî,, İranlı İslam alimi ve şair.

<span class="mw-page-title-main">Tekke</span> tarikattan olanların barındıkları, Tanrı’ya tapındıkları, dinsel törenler yaptıkları yer, dergâh.

Tekke, tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh gibi yapılardır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tekke anlamında günümüz Türkiye'deki Müslüman Türkmen Alevî-Bektâşîlerin Cem Evi, yani Mescid'in yanı sıra dergâh, âsitane sözcükleri olarak kullanılmıştır. Bazı tarikatlarda hankâh ve âsitane yalnızca merkez tekkeye denir.

Muhammed Sultan Bahaeddin Veled veya kısaca Sultan Veled, Mevlana Celaleddin Rumi'nin oğlu, Mevlevîliğin asıl kurucusu, ikinci piri ve divan şairidir.

İsmâil Rusûhî Dede ya da Ankaravî İsmâil Rusûhî Efendi, Galata Mevlevîhânesi şeyhlerindendir. Mutasavvıf kimliğinin yanında devrinin önemli ilim adamlarından olan Ankaravî, değişik konularda yirmi dört adet eser yazmıştır. Bazı kaynaklarda eser sayısı 28 olarak belirtilir. Mesnevi hakkındaki çalışmalarıyla da Anadolu tasavvuf hareketinin önde gelen isimleri arasında yer alır.

Mevlevî, mevlânâ, molla veya şeyh gibi Müslüman din alimlerine veya ulema'ya verilen İslami yüceltme ve tazim tabiridir.

<span class="mw-page-title-main">Tennure</span>

Tennure, Mevlevi dervişlerin giydikleri sema töreninin ayrılmaz bir parçası üst tarafı dar, aşağısı geniş, kolsuz bir elbisedir. Sema tennuresi ve hizmet tennuresi olarak ikiye ayrılır. Sema tennuresinin beyaz renkte olması kefeni ve ölümü simgelemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Lefkoşa Mevlevihanesi</span> Kuzey Lefkoşada yer alan bir müze

Lefkoşa Mevlevihanesi veya Mevlevi Tekkesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başkenti Kuzey Lefkoşa'da 1593 yılında Kıbrıs fatihlerinden Arap Ahmet Paşa tarafından kurulan mevlevihanedir. Semahane ve türbe kısmı günümüze kadar gelebilmiştir ve Mevlevi-Tekke Kültürü müzesi olarak kullanılmaktadır. Girne Kapısı yakınlarındaki Mevlevihane, Kıbrıs'ın Osmanlı döneminde en önemli yapılarından birisidir. Tarihi boyunca gemi ile hacca gidenlerin uğrak yeri olan mevlevihane, yetiştirdiği insanlar ve verdiği hizmetlerle Kıbrıs Türk tarihinin önemli kurumlardan birisi olmuştur. Dânişî ve İlmî mahlaslarıyla şiirleri olan Dânişî Ali Dede, Siyahi Mustafa Dede, Hızır Handi Dede, Siyahi Mustafa Dede'nin oğlu Arif Dede, Sadri Dede, Danişi Ali Dede'nin oğlu Muhammed Mukim Dede, Talib Dede, Nesib Dede, Müneccimbaşı Ahmed Dede, Derviş Lebib Lefkoşa Mevlevihanesi'nde yetişmiş şairler arasındadır. 17. yüzyılda bina bakımsızlıktan harap olunca Rumeli Beylerbeyi Ferhad Paşa Mevlevihane'yi yeniden inşa ettirmiş ve tekke kendi adıyla anılmıştır.

Hüsameddin Çelebi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin, Mesnevî’yi yazmasına vesile olan müridi ve halifesi.

<span class="mw-page-title-main">Yenikapı Mevlevihanesi</span>

Yenikapı Mevlevihanesi, Türkiye'nin İstanbul ilinin Zeytinburnu ilçesinde 16. yüzyılda kurulmuş bir mevlevihane.

Tokat Mevlevihanesi, Tokat'ta 18. yüzyılda kurulan Mevlevi tekkesidir.

Shems Friedlander, Amerikalı İslam düşünürü, yazar ve akademisyendir. "Şems Baba" Kahire'deki Amerikan Üniversitesinde çalışmış, müslüman olduktan sonra İslam'a özellikle Mevleviliğe dair kitaplar yazmış, belgeseller hazırlamıştır. 1994 yılından 2014 yılına kadar 20 yıl Kahire'deki Amerikan Üniversitesi Gazetecilik ve Kitle İletişimi Bölümü'nde profesör olarak görev yaptı. 2012'de dünyanın en etkili 500 Müslümanından biri olarak seçilmiştir. 2014'te İstanbul'a yerleşen Shems Friedlander hayatı boyunca her yıl Konya'daki Şeb-i Arus törenlerine katıldı.

Ankara Mevlevihanesi, Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan tarihi bir Mevlevi tekkesidir. Mevlevi tarikatına mensup dervişlerin ibadet, eğitim ve sema törenlerini gerçekleştirdiği bu mekan, Mevlevilik kültürünün önemli bir simgesidir.