İçeriğe atla

Selmân-ı Fârisî

Selman-ı Farisi
Kişisel bilgiler
Doğum 568
Ramhürmüz, Sasani İmparatorluğu
Ölüm 656
İsfahan, İslam Devleti
Milliyeti Fars
Dini İslam

Selman-ı Farisi (Ebû Abdullâh Selmân el-Fârisî) (Arapça: سلمان الفارسي‎ Salmān al-Fārsi, Farsça: سلمان فارسی Salmān-e Fārsi, d. 568 - ö. 656), Fars sahabe.

Selmân el-Fârisî, Bağdat.

Yaşamı

Gerçek adı Mâhbe (Mâyeh) b. Bûzehmeşân (Bûzekhân, Bûzihşân, Hûşbûdân) b. Mürselân b. Yehbûzân iken Müslüman olduktan sonra kendini Selmân İbnü’l-İslâm diye tanıtmış, Selmân el-Hayr, Selmân-ı Pâk veya Selmân el-Hakîm diye de anılmıştır. Mecusi dinine mensup olan babası köyünün reisi idi. Selmân, Ramhürmüz’de doğdu ve ilk çocukluk yıllarını burada geçirdi. Küçük yaşlarda ailesiyle birlikte buradan ayrılıp İsfahan yakınlarındaki Cey Köyü'ne göç etti.[1]

Oğlu Abdullah’tan torunu olan Abdurrahman dedesinin müslüman oluş hikayesini rivayet etmiştir. Mecusi ateşkedesinde kutsal ateşin sönmemesini sağlamakla görevli iken yeni bir din arayışına giren Selmân ailesinin şiddetli muhalefetine rağmen Hristiyanlığı benimsedi ve önce Dımaşk’a kaçtı, ardından Musul, Nusaybin ve Ammûriye’ye (Amorion) gitti. Ammûriye’de kendisinden Hristiyanlık hakkında bilgi aldığı bir papaz, ölüm döşeğinde iken kendisine pek yakında Arap yarımadasında son peygamberin geleceğini haber verdi. Bir Arap tüccarıyla tanışan Selmân, kendisini çölden geçirmesi karşılığında sahip olduğu hayvanları ona verip kervanına katıldı. Ancak kervan Vâdilkurâ’ya ulaştığında tüccar Selmân’ı bir Yahudi’ye köle olarak sattı. Ardından bu Yahudi onu Medine’de yaşayan Benî Kurayza’ya mensup bir başka Yahudi’ye (Osman b. Eşhel) sattı. Selmân, Medine’yi görünce Ammûriyeli rahibin tarif ettiği şehre geldiğini anladı. Daha sonraki günlerde Muhammed'in Medine’ye doğru yola çıktığını ve Kubâ’ya geldiğini duyunca hemen oraya gitti ve rahipten öğrendiği peygamberlik alametlerinin kendisinde bulunduğunu görünce Müslüman oldu. Azat edilmesine kadar meydana gelen Bedir ve Uhud savaşlarına katılamadı. Hendek Muharebesi’nden önce Muhammed Peygamber’in tavsiyesi üzerine efendisiyle anlaşıp muhtemelen İslâmî dönemin ilk mükâtebe sözleşmesini yaptı. Muhammed Peygamber’in yardımıyla Selmân’ın azat edilmesi sağlandı.[1]

Selmân-ı Fârisî, asıl ününü Hendek Savaşı'nda Mekkeli putperestlerin Medine şehrini kuşatması öncesinde Muhammed'e, "hendek kazılması" yönünde belirttiği fikir sayesinde savaşın Müslümanlar lehine sonuçlanması ile kazandı. Selmân’ın Taif’in fethi sırasında mancınık ve debbabe kullanılmasını tavsiye ettiği ve bunların yapımını bizzat gerçekleştirdiği belirtilmektedir. Irak bölgesindeki fetihler başlayıncaya kadar Medine’de yaşadı. Ömer bin Hattab’ın halifeliği zamanında İsfahan’a döndü. Kadisiye Muharebesi’ne, Medâin, Celûlâ ve Belencer fetihlerine katıldı. Ömer bin Hattab’ın emriyle Kufe şehrinin kuruluşu aşamasında ve daha sonra önemli katkıları oldu ve halife onu Medain’e vali tayin etti. Osman bin Affan’ın hilâfetinin sonlarına kadar valilik görevine devam eden Selmân’ın bu sırada vefat ettiği belirtilmektedir. Buna göre Medâin’de 656 yılı sonu veya 656 yılı başlarında vefat ettiği düşünülmektedir. Onun bu tarihten önce veya daha sonra vefat ettiği de söylenmektedir. Selmân’ın IV. Murad tarafından yeniden yaptırılan türbesi Bağdat yakınlarında onun kabri etrafında oluştuğu belirtilen, bugün Selmânıpâk diye bilinen kasabadadır.[1]

İslâm'daki yeri

Selmân, İslam Peygamberi Muhammed Peygamber’in saçlarını tıraş etmesi sebebiyle berberlerin piri sayılmıştır. Selmân’ın Rumca ve İbranice öğrendiği, Farsların, Romalıların, Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarını okuduğu rivayet edilmektedir. Bu sebeple onun hakkında “sâhibü’l-kitâbeyn” (Kur’an’ı ve Kitâb-ı Mukaddes’i iyi bilen) veya “önceki ve sonrakilerin ilmini öğrenmiş bitmez tükenmez bir umman” ifadeleri kullanılmıştır. Selmân’ın Fatiha Suresini Farsçaya tercüme ettiği ve İslam Peygamberi Muhammed Peygamber’in bunu menetmediği kaydedilmektedir. Selmân, Peygamber’den hadis nakletmiş olup, onun rivayet ettiği hadisler Kütüb-i Sitte’de bulunmaktadır.[1]

Peygamberin Ehli Beyt'inden saydığı Salmân-ı Fârisî, İslâm'a etmiş olduğu hizmetler, Ali ile olan yoldaşlığı ve Muhammed'in ölümünden sonra Ali'nin safında yer alması gibi nedenlerle bütün Şiî inançları yani Alevîlik ve Caferîlik İslâm inancında da yeri büyüktür. Alevîler, onu hem Yedilerden biri, hem de Kırklar Meclisi'nin pek azının kimliği bilinen erenlerinden biri sayarlar. Caferîlerce ve Alevîlerce önde gelen Ali yandaşlarından Erkân-ı Erbaa'dan (Dört direk) biri sayılır.

Dönemin Anadolu'sunda Ankara'ya egemen olan Âhiler onu pîrleri kabul ederler. Salmân-ı Fârisî diğer Ehli Beyt önderleri ile birlikte Yedi Ulu Ozan'ın deyişlerinde anlatılır ve övülür.

Kaynakça

  1. ^ a b c d "İslam Ansiklopedisi, İbrahim Hatiboğlu". 9 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Şubat 2015. 
  • Fuzuli, Hazret-i Ali Divanı.
  • Ana Britannica Ansiklopedisi C. 27 sf. 303, 1994

İlgili Araştırma Makaleleri

Sahabi veya çoğulu Sahabe, Ashab, bir İslâm terimidir. İslâm peygamberi Muhammed'i görmüş, onunla konuşmuş, arkadaşlık etmiş ve ona inanmış Müslümanlara verilen isimdir. İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak Eshâb-ı Kirâm şeklinde anılırlar. Muhammed öldüğü vakit, sayıları 124 binden fazla idi.

Seyyid, İslam peygamberi Muhammed'in kızı Fatıma ve torunları Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiyye, Ali, Ümame ve Ümmü Gülsüm'ün soyundan olduğu inanılanlar genel olarak bu adla anılır. Hanımlar için Seyyide sıfatı kullanılır.

7. yüzyıl, 601'den 700'e kadar sürmüş olan yüzyıldır.

Tarikat veya tarik kelimesi "yol" tarikat "yollar" anlamına gelir, "Allah'a ulaştıran yol" mânâsında kullanılmaktadır. Tarikatlar Selçuklu ve Osmanlı'ya özgü düşünce ve inanç hareketleri olarak değerlendirilmektedir. Birçok tarikatın menşei Hicri 5./Miladi 11. asırda Abdülkâdir Geylânî'nin yolundan gidenler tarafından oluşturulan Kadiri Tarikatıdır. Ebû Sâlih Muhyiddîn Abdülkâdir Geylânî, neseben hem Hasanî ve hem de Hüseynîdir. Abdulkadir Geylânî'nin soyundan gelen evlat ve torunları da yaşadıkları muhitlerde “şerîf”, “şurefâ”, “seyyid” olarak anılmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Ali</span> İslam Devletinin dördüncü halifesi ve Şiilerin birinci imamı

Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkek kişidir. Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Fatıma</span> İslam peygamberi Muhammedin küçük kızı

Fatıma bint Muhammed, Fatımatü'z-zehra, İslam peygamberi Muhammed'in kızı, Ali bin Ebu Talib'in eşi.

İlk Müslümanlar, İslam'ı ilk kabul eden sahabelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Süfyan</span> Kureyşli kabile lideri ve tüccar

Sahr bin Harb bilinen adıyla Ebu Süfyan, Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olmuş ve 624-630 yılları arasında Mekke lideri. Tam adı "Ebu Süfyan Sahr bin Harb bin Ümeyye"dir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın yayılışı</span> 7. ve 8. yüzyıllarda yaşanmış tarihsel süreç

İslam'ın yayılışı, İslam'ın genişlemesi, İslami fetihler ya da Arap fetihleri, 7. yüzyılda İslam peygamberi Muhammed'in Müslümanlarca Asr-ı Saâdet diye adlandırılan döneminde başladı. Muhammed, Arap Yarımadası'nda, daha sonraki Râşidîn ve Emevî hilâfetleri döneminde bir yüzyıllık hızlı genişleme gören yeni bir birleşik yönetim kurdu.

<span class="mw-page-title-main">Hüseyin</span> Alinin oğlu, Şianın 3. imamı, sahabe

Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib, İslâm peygamberi Muhammed'in torunudur. Dördüncü Hâlife olan Ali bin Ebu Talib'in oğludur. Annesi, Muhammed'in kızı Fatıma Zehra’dır. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevî saltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Talha bin Ubeydullah</span> sahabe

Talhâ bin Ubeydullah, cennetle müjdelenen on sahabiden biri.

<span class="mw-page-title-main">Zübeyr bin Avvâm</span> Muhammedin halası Safiyyenin oğlu, sahabe

Zübeyr bin Avvam ya da Zübeyr bin el-Avvam (Arapça:الزبير بن العوام, İslâm peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın halası Safiyye'nin oğludur. Cennetle müjdelenen on sahabiden birisidir. Muhammed'in eşi Hatice'nin kardeşinin oğludur.

<span class="mw-page-title-main">Hayber Muharebesi</span>

Hayber Muharebesi, 629'da Müslümanlar ile Yahudiler arasında cereyan etmiş savaştır. Hayber Medine'nin yaklaşık olarak 150 km kuzeyinde bir yerleşimdir.

Onikiciler ya da İsnâ'aşer'îyye, On İki İmam'a inanan Onikicilik mensuplarını tanımlamak için kullanılan tabir. On İki İmama inanmalarından dolayı (Onikicilik/On İki İmamcılık) olarak adlandırıldıkları da olur.

Alevîler'in dinî i'tikadı Siyâseten İslâmiyet’in “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik” fıkhî mezhebinden olan Alevîler, i’tikaden Horasan Melametîliği’nden köken alan Hoca Ahmed Yesevî’in kurduğu “Sünnîliğin Tasavvufî–Yesev’îyye Tarikâtı” ile Fâtımîler Halifeliği devrinde Orta Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin Bâtınî–İsmâilîyye” fıkhî mezhebinin şiddetli etkisi altında gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan “Tasavvufî-Bâtın’îyye” i’tikadî mezhebi mensûplarıdır. Alevîlik içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalender’îyye, Bedr’îyye, Bektâş’îyye, Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok bâtınî tarîkat (yol) yer almaktadır. 13. asırda Babâîlik’ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak Hurûfîlik’ten etkilenen Anadolu kaynaklı Bektaşilik Tarikatı bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından Şiîlikten ayrılarak zuhur eden “Hurûfîlik” mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan Bektâşîlik, Alevîliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarîkat (yol) olması itibarıyla Anadolu Alevîliği’nin tamamını tanımlamamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Safiyye bint Huyey</span>

Safiyye bint-i Huyey bin Ahtab, İslâm peygamberi Muhammed'in eşi. Asıl ismi Zeyneb'tir.

<span class="mw-page-title-main">Hasan-ı Basri</span>

Hasan-ı Basrî, (642–728), İslam'ın erken döneminde yaşamış sufi, zahid ve âlim. İslam peygamberi Muhammed'in, Bedir Savaşı'nda savaşan 70 kişi de dahil olmak üzere sahabinin çoğunu gören Hasan-ı Basrî tabiin neslindendendir. Ümmü Seleme'nin evinde yetişti. Cemel ve Sıffin muharebelerinde Ali'nin taraftarlarından olduğu bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Abdullah bin Ömer</span> Halife Ömerin oğlu, sahabe

Abdullah bin Ömer, ikinci İslâm Halifesi Ömer'in oğludur. Hadis ve hukukta önde gelen yetkili sahabedendi. Müslüman toplumunda çıkan İlk Fitne'de hiziplere karşı tarafsız tutumu ile bilinmiştir. Ebu Hureyre'den sonra ikinci en çok hadis rivayet eden sahabidir.

Hâtıb bin Ebû Beltea ya da İbn Ebû Beltea, Muhammed'in Mısır valisi Mukavkıs'a elçi olarak gönderdiği sahabe.

Selmân bin Rebîa Kufe kadısı, Raşidîn komutanı.