
Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

Selendi. Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde bulunan Manisa ilinin ilçelerinden biridir. 1954 yılında, 6324 numaralı karar ile kurulmuştur. Manisa'ya 155 km, Uşak'a ise 70 km mesafede yer alır. İlçe sınırlarından Gediz Nehri'nin önemli kollarında biri olan Selendi çayı geçer. Asıl geçim kaynağı tütüncülük, hayvancılık ve tarımdır. Ayrıca Pınarlar, Eskin, Terziler, Kürkçü ve Hacıhaliller köylerinde son yıllarda kirazcılık artmıştır. Kınık mahallesi piknik alanı, Gavur evleri kaya mezarları, Bayraklı anıtı Selendi'nin gezilebilecek yerleridir. Merkez nüfusu 8.108'dir. Köyleri de dahil toplam nüfusu 26.500'dür fakat son 50 yıldır sürekli göç veren ilçenin göç eden kişileri de hesaba katıldığında nüfusu 77.000'i geçmektedir. Manisa'nın en az yoğunluklu ilçesidir. Ayrıca ilçede eskin mahallesinde bulunan altın-kurşun-krom karışımı maden rezervi bir müddet işletilmiş fakat madenin 49 yıllık kullanım hakkını elinde bulunduran Bulgaristanlı firmanın bu ülkede iflas etmesi sonucu maden kapatılmıştır ve yıllardır atıl olarak durmaktadır. Bunların yanında Gediz Nehrinin en büyük kolu olan selendi çayı kış aylarında Gediz Nehrinden daha fazla su taşır. İlçenin tarihinde aldığı en büyük yatırımlar; tekel yaprak tütün depolama işletmeleri ve yatılı ilköğretim bölge okuludur. Selendi'nin tarhana, höşmerim, keşkek ve yufkası meşhurdur. İlçede üretilen Amerikan tipi küçük yapraklı tütünler çok değerlidir.
Tuvana Krallığı. MÖ 3000 ile 2000 yılları arasında Anadolu'da kurulan şehir devletlerinden birisi de Ön Hititler tarafından kurulan ve merkezi İlçenin 4 km güneyindeki aydınkent (İvriz) köyünde bulunan Tuvana Krallığı şehir devleti olup, bu devlet merkezi Aydınkent (İvriz) olmak üzere MÖ 1200 ile 742 yılları arasında hüküm sürmüştür.

Luviler, Anadolu'da yaklaşık olarak M.Ö. 2300'e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Benzersiz bir yerli hiyeroglif yazısı ve Mezopotamya'dan ithal edilmiş çivi yazısı ile yazılmış olan Anadolu dillerine mensup Luvice dilini konuştukları da bilinmektedir.

Arzava, antik çağda Batı Anadolu’da Göller Bölgesi’nden Ege Denizi’ne uzanan kuşakta kurulmuş olan bir devlettir. Adının Ormanlar Yurdu anlamına geldiği ileri sürülmüştür Doğusunda Hitit Krallığı, kuzeyinde hakkında çok az bilgi bulunan Assuva federasyonu yer almaktaydı.

Mira Krallığı Batı Anadolu'da Arzava Kralığının Hitit İmparatorluğu tarafından yıkılması ile ortaya çıkan yarı özerk yerel krallıklardan biri.
II. Arnuvanda, yaklaşık MÖ 1322-1321 yıllarında, kısa bir süre hüküm sürmüş Hitit kralıdır.

II. Muvatalli, yıllarında hüküm sürmüş ve Mısır kralı II. Ramses'le Kadeş Savaşı'nı yapmış olan Hitit kralıdır.
Hilakku, Demir Çağı'nda, MÖ 1. binyılda, güney Anadolu'da var olmuş bir Geç Hitit Devleti'dir.

Tarhuntaşşa henüz yeri tam olarak keşfedilmemiş olan, kısa bir dönem için Hitit devletine başkentlik yapmış bir Hitit şehri ve bu şehrin merkezini oluşturduğu Orta Toroslar'da bulunan bölgeye verilen addır. Şehir Luvi dilinde "Fırtına Tanrısı'nın (Tarhunta) şehri" manasına gelmektedir. Teke yarımadasında yer alan Lukka (Likya) diyarıyla Çukurova bölgesinde yer alan Kizzuvatna diyarı arasında kalan Tarhuntaşşa bölgesi, büyük ölçüde antik çağdaki Pamfilya bölgesine denk düşmektedir. Büyük Hitit Kralı IV. Tuthaliya ve vasalı olan Tarhuntaşşa Kralı arasında yapılan bir antlaşmaya göre Tarhuntaşşa bölgesinin batı sınırını Kaştariya nehri oluşturmaktadır.
II. Murşili, Yeni Krallık Dönemi'nde Hitit hükümdarı (MÖ.1321–1295).

Hayasa-Azzi veya Azzi-Hayasa Geç Tunç Çağınde Ermeni Yaylası'nda hüküm sürmüş iki krallıktan oluşan konfederasyondur. Konfederasyon, Güney Trabzon'da hüküm sürmüş Hayasa, ve Fırat ile Hayasa'nın arasında var olmuş Azzi krallıklarından meydana gelmektedir. Hayasa-Azzi konfederasyonu, MÖ 14. yüzyılda Hititler ile çatışmıştır. Bu çatışma, MÖ 1190 civarında Hatti'nin çöküşüne yol açmıştır.

Türkiye'deki Antik Bölgeler, Türkiye antik bölge yerleşimleri olarak çok zengin bir coğrafya barındırmaktadır. Yapılan bilimsel incelemer neticesinde başlangıç zaman ortasından Buzul Çağı sonrasına kadar gelen süre içerisinde insan toplulukları yerleşimi iklim kuşaklarına göre daha çok yaşam alanı ve çeşitliliği belirgin bölgelere yerleşmeye başladığı arkeolojik alanlardaki yapılan bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkmaktadır. Türkiye, Anadolu coğrafyası ile daha fazla yerleşke olarak antik iskan alanı geliştirmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'deki tarih öncesi kitlelere bakıldığında antik bölgelerdeki yerleşimlerin üzerinde evcilleştirilmiş hayvanlar yetiştiren yerleşik toplumlar ve bitkilerin tarımını yapan avcı toplayıcı hatta çiftçilik bağlarını güçlendirmiş, hayvancılığın çoğalmasında önemli rol oynadığını görmekteyiz.
Haballa olarak da yazılan Hapalla, M.Ö. 14. yüzyılın ortalarında Orta-Batı Anadolu'da hüküm sürmüş bir krallıktı. Nüfusunun Luvi dili konuştuğu Hapalla, Arzava devletleri arasında en doğuda olanlardan biriydi. Hapalla krallığı en azından M.Ö. 13. yüzyılın sonuna kadar varlığını sürdürdü. Hüküm sürdüğü dönemin çoğunluğu boyunca bir Hitit vasalı olarak kaldı. Bölge, M.Ö. 1180'de Deniz Halkları tarafından ele geçirildi.
Uhha-Ziti, Batı Anadolu'daki bir Tunç Çağı krallığı olan Arzava'nın son bağımsız kralıdır.

Milawata mektubu, Hattuşa'daki bir Hitit kralının MÖ 1240 civarında batı Anadolu'daki bir müstemlek kral ile yaptığı diplomatik yazışmalardan biridir. Homeros'un İlyada eserinin tarihselliği ile ilgili tartışmalarda önemli bir kanıt oluşturmaktadır.
Pihhuniya, II. Murşili'nin yıllıklarında anlattığına göre "kral gibi yöneten" bir lider olup metinlerde Kaşkalar'ı kral gibi yönettiği söylenen tek kişiydi. MÖ. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşadı.

Madduwatta Güneybatı Anadolu'nun bir bölümünü fethetmiş bir Geç Tunç Çağı kumandanıydı. Madduwatta'nın İddianamesi olarak bilinen Hitit metninden bilinmektedir.
Manapa-Tarhunta mektubu, MÖ 13. yüzyıldan kalma Hitit dilinde yazılmış parça bir metindir. Mektup, Seha Nehri Ülkesi'nin vasal kralı Manapa-Tarhunta tarafından Hitit kralına gönderilmiştir. Mektupta Manapa-Tarhunta, Hititlerin kuzeybatı Anadolu üzerinde yeniden kontrol kurma girişimlerini tartışmaktadır. Mektup özellikle, genellikle Troya ile özdeşleştirilen Wilusa'dan bahsetmesi açısından dikkate değerdir.

Tawagalawa mektubu MÖ 13. yüzyılın ortalarından kalma parça parça bir Hitit metnidir. Geç Tunç Çağı'nda Hititler ve Yunanlılar arasındaki ilişkilere bir pencere açması ve genellikle Troya arkeolojik alanı ile özdeşleştirilen Wilusa adlı bir şehirle ilgili önceki bir anlaşmazlıktan bahsetmesi açısından dikkate değerdir.