İçeriğe atla

Schrödinger'in kedisi

Schrödinger'in kedisi - Deney düzeneği, hem ölü hem diri kedi (solda)

Schrödinger'in kedisi, Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger tarafından ortaya atılmış, kuantum fiziğiyle ilgili olan, hakkında çok tartışma yapılmış bir düşünce deneyidir. Genellikle kuantum mekaniği ve Kopenhag Yorumuyla ilgili bir paradoks olarak bilinir.

Erwin Schrödinger tarafından 1935'te ortaya atılan bu düşünce deneyi bir kuantum süperpozisyon paradoksudur.[1] Schrödinger, bu deneyle Kopenhag yorumundaki kuantum mekaniğinin problemlerini göstermek istemiştir. Bir kedi ölü ya da diri olabileceği rastgele bir duruma bırakılıyor ve karar vermek için gözlemlemeye ihtiyaç duyuluyor. Bu düşünce deneyi, kuantum mekaniğinin teorik yorumunu tartışmaya açtı.

Schrödinger’in kedisi deneyinde; bir kedi, küçük bir şişe zehir ve radyoaktif bir kaynakla kapalı bir kutuya bırakılır. Radyoaktif kaynağın bir saat içinde ışıma ihtimali ışımama ihtimaline eşittir. Eğer içerideki sensör radyoaktiflik algılarsa küçük şişeyi kıran mekanizma çalışır, zehir kediyi öldürür.  Kopenhag yorumuna göre bir saatin sonunda kedinin canlılık ve ölülük halleri eşdeğerdir. Yalnızca kutu açılıp gözlemlendiğinde bu durumlardan biri gerçek olur.

Başlangıç

Erwin Schrödinger'in 1921-1926 yıllarında yaşadığı Huhttenstrasse 9, Zurih adresli evinin bahçesindeki gerçek boyutlu ve taşınabilir bir kedi figürü. Ziyaretçiler kedinin nerede olacağını önceden bilemez.[2]

Schrödinger bu düşünce deneyini, ismini Einstein, Podolsky ve Rosen'den alan EPR paradoksunun bir tartışması olarak 1935'te tasarladı.[3][4] EPR paradoksu, atom ve fotonların aynı anda birden fazla durumda olabildiği kuantum süperpozisyonunun genel kanıya aykırılığını gösteriyordu.

Schrödinger, bu konuda Einstein ile mektuplaştı. Bu mektuplardan birinde Einstein ona, bir fıçı kararsız barutun, belli bir süreden sonra hem patlamış hem de patlamamış durumlara sahip olacağından bahsetti.[4]

Schrödinger, bu anlaşılmaz durumu daha iyi resmetmek için süperpozisyondaki bir kuantum parçacığına bağımlı daha büyük bir sistem tarif etti. Bu sistemde bir kedi çelik bir odada hapsedilmişti ve kedinin hayatı bir atomun radyoaktivitesine bağlıydı. Schrödinger'e göre Kopenhag yorumu, oda gözlemlenene kadar kedinin hem ölü hem canlı olduğunu söylemeliydi. Schrödinger ölü-canlı kedilerin gerçekten var olabileceğini iddia etmemiş, tam tersine bu kuantum mekaniği yorumunun absürtlüğünü göz önüne çıkarmak istemişti.[1]

Deneyin yorumu

Schrödinger’in zamanından beri kuantum mekaniğinin yorumları değişikliğe uğramış ve yeni yorumlar ortaya çıkmıştır. Bu yorumların Schrödinger'in kedisi deneyine bakışları değişiklik gösterir.

Kopenhag yorumu

Kopenhag yorumu kuantum mekaniğinde en yaygın rağbet gören yorumlamadır. Kopenhag yorumlamasında gözlem yer aldığında sistem durumların süperpozisyonu olmaktan çıkar ve her ikisinden biri haline gelir. İyi tanımlanmamış yorumda bu düşünülmüş deney aslında doğanın ölçülebildiğini ya da gözlenebildiğini gösterdi. Kutu kapalıyken bu deney anlamlı yorumlanabilirdi, sistem anlık süperpozisyon durumuna geçtiğinde iki durum söz konusu (çürümüş çekirdek-ölü kedi, çürümemiş çekirdek-canlı kedi) ve sadece kutu açılıp gözlemlendiğinde dalga fonksiyonunun iki durumdan birinde kaldığı bilinebilir.

Kopenhag yorumuyla ilişkili bilim adamlarından biri olan Niels Bohr deneye farklı bir yorum getirdi: Bilinçli bir gözlemciye göre kutu açılmadan önce kedi ölü ya da diri olabilirdi. Kuantum dalga fonksiyonun geçersiz kalması için asıl deneyin sonucunun yalnız bir ölçüm aracıyla alınması (mesela sadece Geiger sayacıyla) yeterliydi.[5][6]

Ensemble yorumu

Durum vektörü tek kedi deneyine uygulanamaz ama sadece pek çok hazırlanmış kedi deneyinin istatistiğidir. Ensemble yorumunu destekleyenler Schrödinger’in kedisi paradoksunun gereksiz olduğunu söylediler.

İlişkisel yorum

İlişkisel yorumlama gözlemciler arasında hiçbir temel ayrım yapmaz: İnsan, kedi ve aparatlar, canlı ya da cansız aynı statüye sahiptir. Bütün kuantum sistemleri dalga fonksiyonu evrimine dayalı kurallar tarafından yönetilir ve hepsi gözlemciyle ilişkilendirilir. Ama ilişkisel yorumlama aynı serinin etkinliklerini takip eden farklı gözlemcilerin sahip oldukları sistem hakkındaki bilgilere bağlıdır. Aynı zamanda kedi kutunun içindeki sistemin gözlemcisi olarak düşünülebilir. Kutu açılmadan önce doğası gereği canlı ya da ölü olması gereken kedi deney aletleri hakkında gerekli bilgiye sahiptir ama deneyci kutunun durumu hakkında bilgi sahibi değildir. Bu şekilde iki gözlemci de anlık olarak durumu farklı hesaplar.

Nesnel çökme teorisi

Nesnel çarpışma teorilerine göre, süperpozisyonlar bazı nesnel eşik değerlerinde (gözlemciden bağımsız olarak) ortadan kalkarlar. Bu yüzden kutu açılmadan önce kedinin durumu sabitlenir. Başka bir deyişle “kedi çevresini gözler” ya da “çevresi kediyi gözler.”

Nesnel çökme teorileri, süperpozisyonun zamanla yok olmasını açıklayabilmek için kuantum mekaniğinde değişikler yapılmasını gerektirir.[7]

Uygulamalar ve testler

Bu deney tamamen teoriktir ve bahsedilen düzeneğin bilinen bir örneği yapılmamıştır. Ancak benzer prensipleri gösteren başarılı deneyler yapılmıştır. Örneğin, kuantum standartlarında büyük sayılabilecek nesnelerin süperpozisyonu deneyle gösterilmiştir.[8] Bu deneyler kedi büyüklüğünde nesnelerin çift durumlu hale getirebileceğini kanıtlamasa da, "kedi durumu"'na sahip olabileceği bilinen nesne boyutunun üst sınırını artırmıştır. Çoğu zaman, hatta sistem sıfır sıcaklıkta olduğunda bile, süperpozisyon çok kısa sürer.

Eklentiler

Wigner’ın arkadaşı deneyinde, dışarıda iki gözlemci vardır. Birinci gözlemci açarak kutuyu kontrol eder ve ikinci gözlemciyle iletişim kurar. Buradaki mesele, dalga fonksiyonu çarpıştığında birinci gözlemci kutuyu açarsa, ikinci gözlemcinin haberi olup olmayacağını anlamak ve birinci gözlemcinin gözlemiyle bunu denetlemektir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Schrödinger, Erwin (November 1935). "Die gegenwärtige Situation in der Quantenmechanik (The present situation in quantum mechanics)". Naturwissenschaften. 23 (48): 807-812. Bibcode:1935NW.....23..807S. doi:10.1007/BF01491891. 
  2. ^ Suarez, Antoine (2019). "The limits of quantum superposition: Should "Schrödinger's cat" and "Wigner's friend" be considered "miracle" narratives?". ResearchGate. s. 3. 7 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2020. 
  3. ^ Can Quantum-Mechanical Description of Physical Reality Be Considered Complete? 8 Şubat 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. A. Einstein, B. Podolsky, and N. Rosen, Phys. Rev. 47, 777 (1935)
  4. ^ a b Fine0, Arthur (2017). "The Einstein-Podolsky-Rosen Argument in Quantum Theory". Stanford Encyclopedia of Philosophy. Center for the Study of Language and Information, Stanford University website. 18 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Nisan 2021. 
  5. ^ Niels Bohr (1985), Jørgen Kalckar (Ed.), Niels Bohr: Collected Works, Vol. 6: Foundations of Quantum Physics I (1926-1932), ss. 451-454, 10 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 9 Nisan 2021 
  6. ^ Stig Stenholm (1983), "To fathom space and time", Pierre Meystre (Ed.), Quantum Optics, Experimental Gravitation, and Measurement Theory, Plenum Press, s. 121, The role of irreversibility in the theory of measurement has been emphasized by many. Only this way can a permanent record be obtained. The fact that separate pointer positions must be of the asymptotic nature usually associated with irreversibility has been utilized in the measurement theory of Daneri, Loinger and Prosperi (1962). It has been accepted as a formal representation of Bohr's ideas by Rosenfeld (1966). 
  7. ^ Okon, Elias; Sudarsky, Daniel (1 Şubat 2014). "Benefits of Objective Collapse Models for Cosmology and Quantum Gravity". Foundations of Physics (İngilizce). 44 (2): 114-143. arXiv:1309.1730 $2. Bibcode:2014FoPh...44..114O. doi:10.1007/s10701-014-9772-6. ISSN 1572-9516. 
  8. ^ "What is the world's biggest Schrodinger cat?". stackexchange.com. 8 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Spin ya da dönü, temel parçacıklar ve dolayısıyla bileşik parçacıklar (hadronlar) ve atom çekirdeklerince taşınan korunan bir niceliktir.

Burada Vikipedi'de bulunan paradoksların bir listesini bulacaksınız. Listedeki paradokslar temalarına göre sınıflandırılmıştır.

Kuantum kriptografisi, kriptografik görevleri gerçekleştirmek için kuantum mekaniği özelliklerinden yararlanma bilimidir. Kuantum kriptografinin en iyi bilinen örneği anahtar değişimi sorununa bilgi teorik açıdan güvenli olan bir çözüm sunan "kuantum anahtar dağıtımı"dır. Kuantum kriptografinin avantajı, yalnızca klasik iletişim kullanılarak imkansız olduğu kanıtlanan veya varsayılan çeşitli kriptografik görevlerin tamamlanmasına izin vermesidir. Örneğin, bir kuantum durumu içinde kodlanmış kopyalanması imkansız veridir. Eğer biri kodlanmış veriyi okumaya çalışırsa, kuantum durumu dalga fonksiyonu çökmesi nedeniyle değişecektir. Bu, kuantum anahtar dağıtımında (QKD) gizli dinlemeyi tespit etmek için kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Paul Dirac</span> İngiliz teorik fizikçi

Paul Adrien Maurice Dirac, İngiliz teorik fizikçi ve matematikçi. Kuantum mekaniğinin kurucularındandır. Fermiyonların davranışını açıklayarak antimaddenin keşfine olanak veren ve kendi adı verilen Dirac denklemi ile tanınır. Dirac, 1933 Nobel Fizik Ödülü'nü Erwin Schrödinger ile paylaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Fizik felsefesi</span>

Fizik felsefesi, klasik ve modern fiziğin içerisindeki teori ve yorumları inceleyen bir bilim felsefesi dalıdır. Fizik teorileri ve yorumlarından yola çıkarak sorduğu sorularla çeşitli cevaplara ulaşmayı amaçlamaktadır. Uzay ve zaman felsefesi, kuantum mekaniği felsefesi, termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrılmaktadır.

Foton çiftleri, birbiri ile aynı özelliği gösteren iki fotondan oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Teorik fizik</span> fizik biliminin bir branşı

Teorik fizik, fiziğin matematiksel modellemeler ve fiziksel nesnelerin soyutlandırılmaları çalışmaları ve doğa olaylarını açıklayan, gerçekselleştiren ve tahmin yürüten fizik dalıdır. Bu deneysel fiziğin zıttıdır ki deneysel fizik araçlarla bu olayları soruşturur.

<span class="mw-page-title-main">Kuantum mekaniği</span> atom altı seviyede çalışmalar yapan bilim dalı

Kuantum mekaniği veya kuantum fiziği, atom altı parçacıkları inceleyen bir temel fizik dalıdır. Nicem mekaniği veya dalga mekaniği adlarıyla da anılır. Kuantum mekaniği, moleküllerin, atomların ve bunları meydana getiren elektron, proton, nötron, kuark, gluon gibi parçacıkların özelliklerini açıklamaya çalışır. Çalışma alanı, parçacıkların birbirleriyle ve ışık, x ışını, gama ışını gibi elektromanyetik ışınımlarla olan etkileşimlerini de kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Kopenhag yorumu</span> fizikçi Niels Bohrun oluşturduğu kuantum mekaniği ile ilgili görüşler ve ilkeler dizisi

Kopenhag yorumu, genel olarak fizikçi Niels Bohr'un oluşturduğu kuantum mekaniği ile ilgili görüşler ve ilkeler dizisi. Makro ve mikro durumların ayrı fiziksel ilkelerle inceleneceğini belirtir. Fizikte gözlemin rolünü öne çıkarmasıyla bir devrim niteliğindedir.

Dolanıklık, kuantum mekaniğine özgü bir olgudur. Kuantum fiziğine göre iki benzer parçacık birbiriyle eşzamanlılığa sahiptir. Bu parçacıklar ayrı yerlerde birbirinden eşzamanlı olarak etkilenirler. İki elektron parçası ışık yılına yakın uzaklıkta olsa dahi birbirlerini etkileyebilirler. Bu sayede birbirinden ışık yılına yakın bir uzaklıkta olan bir elektron kendi çevresi etrafında sağa dönerken diğer bir elektron parçası sola dönecektir.

Dalga işlevinin çöküşü, kuantum dilinde, gözlemcinin de katılımcı olması durumu.

Fizikte, tamamlayıcılık Kopenhag yorumuyla yakından ilgili kuantum mekaniğinin temel bir ilkesidir. Bu; nesnelerin aynı zamanda doğru olarak ölçülemeyen tamamlayıcı özelliklere sahip olduğunu ifade etmektedir. Heisenberg belirsizlik ilkesi uyarınca, bir özellik ne kadar doğru ölçülürse, tamamlayıcı özelliği de o kadar az doğru ölçülür. Bundan başka, belirli bir olay tipinin (fenomen) tam olarak açıklanması, bir şekilde tamamlayıcı olan çeşitli olası bazların her birinde yapılan ölçümler ile başarıya ulaşabilir. Tamamlayıcılık ilkesi, kuantum mekaniğinin önde gelen kurucularından olan Niels Bohr tarafından formüle edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">EPR paradoksu</span> kuantum mekaniğinin Kopenhag yorumuna karşı erken ve etkili bir eleştiri

EPR paradoksu, kuantum mekaniğinin Kopenhag yorumuna karşı erken ve etkili bir eleştiridir. Albert Einstein ve arkadaşları Boris Podolsky ve Nathan Rosen kuantum mekaniğinin daha önce fark edilmemiş fakat belli sonuçlara sahip olan kabul edilmiş denklemlendirimini meydana çıkaran bir düşünce deneyi hazırladılar, ancak zamanla bu denklemlendirimler mantıksız göründü. Açıklanan senaryo kuantum dolanıklık olarak bilinen bir olay içeriyordu.

Kuantum mekaniği madde ve atomların ve atom içindeki parçacıklar ölçeğinde enerji ile etkileşimlerinin davranışını açıklayan bilimsel ilkeler organıdır: Bu makaleye teknik olmayan konuların tanıtımında ulaşabilirsiniz.

<span class="mw-page-title-main">Ateşten set paradoksu</span>

Ateşten set paradoksu, kara deliklerin kuantum yapısını anlama yolunda gün yüzüne çıkmıştır. Ahmed Almheiri, Donald Marolf, Joseph Polchinski ve James Sully'nin 13 Temmuz, 2012 tarihinde'de yayınladıkları bir makale ile paradoks fizik camiasına sunulmuştur. Paradoksun özü Einstein'ın genel görelilik kuramının temelini oluşturan eşdeğerlilik ilkesi ile kara deliklerin kuantum kuramıyla uyumlu şekilde buharlaşmaları hakkında kabul edilen savların çeliştiğini göstermesidir.

Kuantum mekaniğinin tarihi modern fizik tarihinin önemli bir parçasıdır. Kuantum kimyası tarihi ile iç içe olan kuantum mekaniği tarihi özünde birkaç farklı bilimsel keşif ile başlar; 1838’de Michael Faraday tarafından elektron demetlerinin keşfi, Gustav Kirchhoff tarafından 1859-60 kışı siyah cisim ışıması problemi beyanı, Ludwig Boltzmann’ın 1877 yılındaki fiziksel bir sistemin enerji seviyelerinin ayrıklardan olabileceği önerisi, 1887 yılında Heinrich Hertz’in fotoelektrik etkiyi keşfetmesi ve Max Planck’ın 1900 yılında ileri sürdüğü, herhangi bir enerji yayan atomik sisteminin teorik olarak birkaç farklı “enerji elementi” ε (epsilon) ne bölünebilmesi, bu enerji elementlerinden her birinin frekansına ν orantılı olması ve ayrı ayrı enerji üretebilmesi hipotezi, aşağıdaki formülle gösterilmiştir;

<span class="mw-page-title-main">Bohr-Einstein tartışmaları</span> Bohr-Einsitein arası diyaloglar

Bohr–Einstein tartışmaları, kuantum mekaniği hakkında Albert Einstein ile Niels Bohr arasında süregelen tartışmadır.

Paradoks şeklinde tanımlanan bir düşünce deneyi olan Schrödinger'in kedisi , Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger tarafından 1935 yılında bulundu. Kuantum mekaniğinin Kopenhag yorumunun problemlerini günlük nesnelere uygulanışını göstermektedir. Düşünce deneyi önceki rastgele bir olaya bağlı olarak canlı ya da ölü bir kedi sunar. Bu deneyi geliştirme süresinde, Erwin Schrödinger bir terim buldu Verschränkung 

<span class="mw-page-title-main">Olasılık genliği</span>

Kuantum mekaniğinde olasılık genliği, sistemlerin davranışını tanımlamakta kullanılan karmaşık bir sayıdır. Bu miktarın karesi olan modül bir olasılık veya olasılık yoğunluğunu temsil eder.

Bell teoremi fizikteki birbiriyle yakından ilişkili birkaç sonucu kapsayan bir terimdir ve bu sonuçların tümü kuantum mekaniği'nin, ölçümün doğası hakkında bazı temel varsayımların olduğu yerel gizli değişken teorileri ile uyumsuz olduğunu belirler. Buradaki "yerel", yerellik ilkesini, bir parçacığın yalnızca yakın çevresinden etkilenebileceği ve fiziksel alanların aracılık ettiği etkileşimlerin ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı fikrini ifade eder. "Gizli değişkenler", kuantum teorisine dahil olmayan ancak yine de deneylerin sonucunu etkileyen kuantum parçacıklarının varsayılan özellikleridir. Bu sonuç ailesine adını veren fizikçi John Stewart Bell'in sözleriyle, "Eğer gizli değişkenli bir teori yerel ise, kuantum mekaniği ile uyuşmaz ve eğer kuantum mekaniği ile uyuşursa, yerel olmaz."