İçeriğe atla

Savaş hukuku

Silahlı kuvvetlere mensup hasta ve yaralıların koşullarını iyileştirmek amacıyla 1864 yılında imzalanan Birinci Cenevre Sözleşmesinin metni

Savaş hukuku, savaşa girişmek için kabul edilebilir gerekçeleri (jus ad bellum) ve savaş sırasında sergilenen davranışların sınırlarını (jus in bello veya uluslararası insancıl hukuk) belirleyen hukuk dalıdır. Uluslararası kamu hukukunun (milletler hukuku) bir parçası olarak kabul edilir.

Günümüzde savaş hukukunun ele aldığı konular arasında savaş ilanları, teslimiyetin kabulü ve savaş esirlerine muamele, ayrım ve orantılılık ile birlikte askerî gereklilik ve gereksiz yere acı çekilmesine neden olabilen bazı silahların yasaklanması bulunmaktadır.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<span class="mw-page-title-main">Savaş</span> Topluluklar arasında yapılan silahlı veya silahsız yoğun çatışma eylemi

Savaş veya harp; ülkeler, hükûmetler, bloklar ya da bir ülke içerisindeki toplumlar, isyancılar veya milisler gibi büyük gruplar arasında gerçekleşen silahlı çatışmaya denir.

Jus in bello, ius in bello şeklinde de rastlanabilecek latince bir deyiştir. Savaş sırasında uyulması gereken kuralları anlatmaya yarayan uluslararası hukuk kavramıdır. İlk kez Hugo Grotius tarafından ortaya atılmış, Vitor ve Suarez tarafından geliştirilmiştir. Özellikle Latin Amerika'nın modern dünyaya katılması süresinde yerli halklara yapılan zulümlere karşı düşünülmüştür. Daha sonraları Avrupa ve dünyanın geri kalanı için de geçerli olması yönünde çaba gösterilmiştir. 1914'teki La Haye Barış Konferansı bu kavramın somut adımları olarak kabul edilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Savaş suçu</span> Savaş kanunlarının ihlali sonucu ortaya çıkan durum

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi</span> İkinci Dünya Savaşının sonunda bir dizi askeri yargılama

Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi veya Nürnberg mahkemeleri, Ekim 1945'te, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin açtığı dava. Almanya'nın Nürnberg şehrinde yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Nazi liderlerine karşı suçlama 4 noktada toplanıyordu: Barışa karşı suç, insanlığa karşı suç, savaş suçları ve ilk üç noktada listelenen suç eylemlerinin ''ortak bir plan ve komplo süreci ile gerçekleştirilmesi.'' 216 oturum süren yargılamalar 1 Ekim 1946 tarihinde sona erdi ve üçü beraat eden, 22'si için idam cezası istenen 24 sanık şu cezalara çarptırıldı: Daha hafif suçlamalarla yargılananlardan 4 kişi 10 ile 20 yıl arasında hapis cezası aldı: Karl Dönitz, Baldur von Schirach, Albert Speer ve Konstantin von Neurath. Üçü ömür boyu hapse mahkûm edildi: Rudolf Hess, Walter Funk ve Erich Raeder. On ikisi hakkında idam cezası verildi ve bunlardan Hans Frank, Wilhelm Frick, Juluis Streicher, Alfred Rosenberg, Ernst Kaltenbrunner, Joachim von Ribbentrop, Fritz Saucker, Alfred Jodl, Wilhelm Keitel ve Arthur Seyss 16 Ekim 1946 tarihinde idam edildi. Firardaki Martin Bormann'a yokluğunda idam cezası verildi. Hermann Göring ise asılmasına saatler kala zehir içerek kendi hayatına son verdi.

<span class="mw-page-title-main">Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi</span> uluslararası insani hareket

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi; görevi din, inanç, dil, ırk, toplumsal sınıf veya politik görüş farkı gözetmeksizin insan hayatı ve sağlığını korumak, insan varoluşunun saygı görmesini sağlamak, insanların acı çekmesini önlemek ve acılarını dindirmek olan uluslararası bir insani harekettir.

Uluslararası ceza hukuku, uluslararası hukuk kapsamında bireylerin cezaî sorumluluğunu doğrudan düzenleyen normların bütününü tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Uluslararası hukuk suçları soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve saldırı suçudur. Bu suçlar söz konusu olduğunda, etkilerinin tek bir devletin ötesine geçtiği ve dolayısıyla uluslararası toplumun bir bütün olarak sorumluların yargılanmasında çıkarı olduğu varsayılır.

<span class="mw-page-title-main">Roma hukuku</span> Antik Romanın hukuk sistemi

Roma hukuku, Antik Roma'nın hukuk sistemidir. Kamu hukuku ve özel hukuk ayrımına dayanmaktadır. Bu ayrım ilk kez Roma hukukunda yapılmıştır.

Jus sanguinis, ülkelerin vatandaşlık kanunlarına göre, arzuları üzerine bireylerin kendi ailelerinin veya atalarının sahip oldukları vatandaşlığa geçebilmelerini sağlayan ve kan bağına bağlı olarak atfedilecek hukuk ilkesidir. (Latince jus ve sanguinis sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa hukuku</span>

Anayasa hukuku, ulus devletlerin ve diğer siyasi organizasyonların kurucu ve temel yasaları hakkındaki çalışmaları içermektedir. Anayasalar hükûmetler için bir çatı oluşturur, otorite, yeni yasa ve düzenlemelerin yapılmasında siyasi yapıların işlevlerini sınırlandırabilir veya tanımlayabilir.

Angarya hakkı Roma hukukundaki Angarya teriminden türemiş bir uluslararası hukuk terimi olup, savaş döneminde bir devletin savaş amaçları için her türlü mülke el koyma hakkıdır. Bu hak tarafsız ülkelerin vatandaşları veya tabası için de söz konusudur. 1899 Lahey Konvansiyonu'na ek olan Kara Savaşlarının Kanun ve Adetlerine Yönelik Kurallar'ın 53. maddesi, özel şahıs veya şirketlere ait olsalar da, maddesi, trenler, telgraf ve telefon hatları ve gemilerin askeri operasyonlarda kullanılabileceğini ama savaş bitiminde iade edilmeleri gerektiği ve kullanımlarının karşılığının ödenmesi gerektiğini belirtir. 54. Madde de tarafsız devletlerden elde edilmiş trenler, devlete veya özel şahıslara veya şirketlere ait olsun, en kısa zamanda geri yollanmalıdır yazar. Bu maddeler, tarafsız mülke karşı angarya hakkına izin verir, ayrıca hem saldırgan hem de tarafsız mülk sahibi aleyhine kullanılmasına da sınırlar koyar. Ancak, kullanım hakkının savaş şartlarına bağlı olarak çok geniş olasılıkları kapsayabileceği de düşünülebilir.

Latince milletler hukuku anlamına gelen jus gentium aşağıdaki kurallar başta olmak üzere devlet-devlet ilişkilerinde riayet edilmesi gereken kurallardan oluşan bir uluslararası hukuk dalıdır.

  1. İlan edilmiş savaş ve benzeri durumlar dışında diğer ülkelere saldırmamak
  2. Ateşkes, barış anlaşması ve ülke sınırlarına riayet etmek
  3. Yaralı gemilere ve bu gemilerdeki kişilere yardım etmek
  4. Korsanlığa engel olmak ve korsanlıkla mücadele etmek
  5. Savaş esirlerine özenli davranmak
  6. Elçilik ve diplomatları korumak
  7. Suçluların iadesine dair anlaşmalara riayet etmek
  8. Kölelik ve köle ticaretini yasaklamak

Latince kelime anlamı olarak “insanlar arasındaki hukuk” anlamına gelen jus inter gentes antlaşmalar, BM Sözleşmeleri ve diğer uluslararası anlaşmaların esasıdır ve uluslar “arasındaki” hukuktur. Jus gentium ile birlikte uluslararası hukukun iki ana dalını oluşturur. Jus gentium'dan farkı “uluslararası tanınmış insan haklarını” içermesidir.

Uluslararası hukukta diplomatik tanıma, bir devletin başka bir devlet veya yönetimin, statüsünü veya bir eylemini, kabul ettiği, dahilî ve uluslararası sonuçlar doğuran, tek taraflı bir politik eylemdir. Diplomatik tanıma de facto veya de jure olabilir, genelde tanıyan hükûmetin bir resmî açıklaması yoluyla bu gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Jus soli</span> Latince deyim

Jus soli, doğuştan vatandaşlık olarak da bilinen, uyrukluk veya vatandaşlık ile ilgili devletin sınırları içinde doğan her birey için kabul edilebilir olan bir haktır.

<span class="mw-page-title-main">Nürnberg ilkeleri</span>

Nürnberg ilkeleri bir savaş suçunun ne şekilde teşkil ettiğini belirlemek için konulan bir dizi kuraldır. İlkeler II. Dünya Savaşı sonrasında Nazi Partisi üyelerinin Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaları sırasında temel hukuk prensiplerini belirlemek amacıyla Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından oluşturuldu.

<span class="mw-page-title-main">Roma vatandaşlığı</span> Antik Romada vatandaşlık

Antik Roma'da vatandaşlık özgür bireylerin yasalar, mülkiyet ve yönetim ile ilgili olarak elde ettiği ayrıcalıklı siyasi ve hukuki bir statüdür.

Jus ad bellum, savaşa girmeden önce savaş ilanını belirli haklı gerekçelere bağlayan kriterleri kapsayan Latince uluslararası hukuk terimidir.

Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.