İçeriğe atla

Sati (ritüel)

Sati ritüelini tasvir eden 19. yüzyıla ait bir tablo

Sati ritüeli, dul kalan kadınların kocasıyla birlikte yakıldığı bir Hint geleneğidir.

Sanskrit kökenli bir kelime olan sati; dürüst, erdemli, iffetli, sadık kadın anlamına gelmektedir. Geleneksel Hint kültürüne ve Hinduizm inancına göre dul kadın; uğursuzluk, fakirlik, kötü şans getirmektedir ve günahkârdır. Dul kaldıktan sonra uğursuzluk, kötülük, günahkârlık sembolü hâline gelen kadının, kendini reddetme (manastıra kapanma, dünyadan soyutlanma) ya da sati geleneğine uyarak ölen kocasıyla beraber canlı canlı yanmaktan başka seçeneği yoktur. Ölen kocasıyla beraber yakılma tercihinde bulunmayan kadın, bir daha evlenemez. Kalan ömrünü, her türlü zevk veren şeyden uzak durarak, münzevi, sefil bir hayat sürerek geçirir. Geleneksel Hinduizm inancında dulluk, kadının eski günahlarından dolayı başına gelen bir cezadır. Hinduizm ve reenkarnasyon inancı doğrultusunda ruhlar ölümsüz olduğundan, dul kalan kadının ruhunun diğer hayatta daha üst bir kastın bedeninde yer alabilmesi, kadının sati geleneğini uygulamasına bağlıdır. Kendini ölen kocasıyla beraber ölüme sunmayan kadının ruhu, öldükten sonra daha alt bir kastın bedeninde, bir hayvan bedeninde yer alacak veya sonraki hayatında dünyaya kadın olarak gelecektir. Geleneksel Hinduizm inancına göre de dünyaya tekrar kadın olarak gelmek büyük bir lanet olarak görülmektedir. Sati töreni ritüeli, kadının gelinlik sarisi kıyafetini giyerek ölen kocasıyla beraber sati alanında yakılmasıyla gerçekleştirilir. Sati töreni sonunda yanan kadın kutsallaştırılır ve sati töreninin yapıldığı alan da kutsal alan olarak kabul edilir. Bu kutsal alanı ziyaret edenlerin ise hacı olduğuna inanılır. MS 400'lere kadar dayanan bir insan hakları ihlâli olan sati geleneğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunanlar olmuştur. Bu faaliyetler ilk defa Hindistan'a uzun süre hâkim olan Türkler tarafından başlatılmıştır. Hindistan'ın, İngiliz egemenliğine girdiği dönemlerde, 1826 yılında Doğu Hindistan Şirketinin yönetiminde olan bölgede sati uygulaması yasaklandı ve 1856'da dul kadınların evlenebilmesine imkân sağlayan bir kanun çıkarıldı. 1861'de ise tüm Hindistan'da sati uygulaması yasaklandı. Hindistan 1947'de bağımsız olduktan sonra sati uygulamasını yasa dışı olarak kabul etti. Hindistan'ın ruhani lideri ve insan hakları savunucusu Mahatma Gandi de sati geleneğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Günümüzde sati geleneği, Hindistan'ın bazı kırsal kesimlerinde -nadir de olsa- hâlâ devam ettirilmektedir.[1][2][3][4]

Kaynakça

  1. ^ Şahin, H.Hilal. "Hindistan'da Dul Olmak "Sati Uğruna Diri Diri Yakılan Kadınlar"". 22 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2020. 
  2. ^ Seymen Çakar, Ayşen. "Kadının İnsan Haklarından Bir Sapma Örneği: Hindistan'da Sati Geleneği". 21 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2020. 
  3. ^ Kayalı, Yalçın. "Eski Bir Hint Geleneği:Sati". Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 31 Mart 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^ Uygun, Oktay (Ağustos 2019). Devlet Teorisi. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık. ss. 510,511. ISBN 978-605-7820-48-8. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Reenkarnasyon</span> ölümden sonra ruhun yeniden bedenlendiği inancı

Reenkarnasyon veya ruh göçü, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Reenkarnasyon kavramı Asya dinlerindeki tenasüh kavramından biraz farklı olmakla birlikte, benzerlik arz eder. Günümüzde ruh göçüne inanan insanların sayısı bir milyarı aşmaktadır. Ayrıca Dürzîlik ve Nusayrîlik gibi Orta Doğu'da yayılmış bazı dinlerde de bu inanış mevcuttur.

Ahiret veya ahret, İslâm termonolojisinde ölümden sonra gidilecek yere verilen bir isim. Ahiret, Kur'an'ın İslâmî eskatolojinin önemli bir parçası olan Ahiret Hesaplaşması ile ilgili bölümlerinde defalarca bahsedilmektedir. Geleneksel olarak, Müslümanların altı temel inanç esaslarından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Hinduizm</span> Hindistan merkezli bir din

Hinduizm, çok kapsamlı inanç ve yaşam felsefesinin toplamıdır. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır. Günümüzde yaklaşık 1.25 milyar izleyeni ile Hristiyanlık ve İslam'dan sonra üçüncü sırada yer alan Hinduizm inancının neredeyse tüm takipçileri Hindistan ve çevresinde bulunmaktadır. Budizm ve Zen Budizmi gibi çeşitli ekoller Hinduizm'den kaynaklanıp ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sihizm</span> tek tanrı inancına dayalı bir din

Sihizm, Hint yarımadasının Pencap bölgesinde MS 15. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan tek tanrılı bir dindir. Sihizm, başlıca dinlerin en gençlerinden biri ve dünyanın en büyük beşinci organize dinidir. 21. yüzyılın başlarından itibaren yaklaşık 25 milyon Sih vardır.

<span class="mw-page-title-main">Tengricilik</span> Türk ve Moğol halkları tarafından inanılan çok tanrılı ve daha sonra tek tanrılı din

Tengricilik veya Tengrizm, Avrasya stepleri'nde ortaya çıkan, şamanizm ve animizme dayanan dinî bir inançtır. Türk ve Moğol toplumlarının inandığı dinlerden biridir. Tengri'ye tapınmanın yanında Animizm ve Totemlik bu inancın ana kısımlarını oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ganeşa</span> fil kafasıyla tasvir edilen hint tanrısı

Ganeşa, Hinduizm'deki en tanınmış ve saygı duyulan Tanrı temsillerinden birisidir. Şiva ve Parvati'nin ilk doğan oğludur. Bharati, Riddhi ve Siddhi'nin ("mükemmeliyet") eşidir. Marathi, Malayalam ve Kannada'da Vinayaka, Tamil'de Vinayagar ve Telugu'da Vinayakudu olarak da anılır.

Sanatana Dharma, Hinduizm için Sanskritçe ve diğer Hint dillerinde Vaidika Dharma ile birlikte kullanılan alternatif bir adlandırmadır. Bu terim sınıf, kast veya mezhep farkı gözetmeksizin tüm Hindulara yüklenen "ebedî" ve mutlak görevler ile dinî olarak emredilen uygulamaları ifade eder. Bu dinî uygulamaları takip eden kişiyeyse Sanatani veya Dharmi adları verilir.

Vika, kendi içinde çeşitli kollara ayrılan, doğa tabanlı, dogmatik olmayan çağdaş bir pagan dinidir. Vika inanışına sahip olanlar, kendilerini Vikan olarak adlandırır. Hristiyanlık öncesi Batı ve Kuzey Avrupa geleneklerine dayanan Vika, 1950'lerde İngiltere'de yayılmaya başlamış ve zamanla özellikle Avrupa ve ABD'de taraftar bulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Ganj</span> Hindistanın kuzey topraklarından ve Bangladeşten geçen 2.700 km uzunluğundaki akarsu

Ganj Nehri, Hindistan'ın kuzey topraklarından ve Bangladeş'ten geçen 2.704 km uzunluğundaki akarsu. Doğu yönünde, Bengal Körfezi'ne doğru akar ve Brahmaputra Nehri ile birlikte 4/5'i Bangladeş'e ait olan, 45.000 km²'lik bir delta yaparak körfeze dökülür.

Kast sistemi veya kast, bir bireyin belirli bir sosyal tabakalaşma sistemi içinde doğduğu sabit bir toplumsal gruptur. Böyle bir sistem içinde, bireylerin yalnızca aynı kast içinde evlenmeleri (endogami), genellikle belirli bir meslekle bağlantılı yaşam tarzlarını takip etmeleri, bir hiyerarşi içinde gözlemlenen ritüel bir statüye sahip olmaları ve belirli kastların diğerlerinden daha saf veya daha kirli olduğu düşünülen kültürel dışlama kavramlarına dayalı olarak diğerleriyle etkileşimde bulunmaları beklenir. “Kast” terimi ayrıca karıncalar, arılar ve termitler gibi ösosyal böceklerdeki morfolojik gruplara da uygulanır.

<span class="mw-page-title-main">Kalaşlar</span>

Kalaşlar, Afganistan'ın eski adıyla Kafiristan bölgesi ve Hindukuş Dağları'nda bulunan Pakistan'ın Hayber-Pahtunhva eyaletinin denizden 3000 m.yüksek bölgelerinde yaşayan eşsiz ve benzersiz olarak nitelendirilen kendilerine özgü inançları ve yaşam tarzları olan Hint-Aryan kökenli yerli bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Yahudiliğin evliliğe bakış açısı</span>

Yahudilikte evlilik, Tanrı'nın müdahil olduğu bir Yahudi erkek ve bir Yahudi kadın arasında yapılan birleşme anlaşmasının belgelenmesidir. Evliliğin tek koşulu çocuk yapmak olmamasına rağmen bu emrin yerine getirilmesi beklenir. Esas merkezi odak kadın ile erkeğin ilişkisidir. Ruhani anlamda evlilik, kadın ile erkeğin ruhlarının bir bütün olmasıdır. Bu sebeple evlenmemiş adam "tam" sayılmaz çünkü ruhu henüz tamamlanmamıştır ve yarımdır.

<span class="mw-page-title-main">1857 Hint Ayaklanması</span> 1857-1858de Britanya Doğu Hindistan Şirketine karşı başlatılmış fakat Britanya tarafından bastırılmış isyan

1857 Hint Ayaklanması, 10 Mayıs 1857 tarihinde, Meerut şehrinde bulunan Britanya Doğu Hindistan Şirketi ordusuna bağlı olan Sepoy askerlerinin isyanı ile başladı. Fakat bu ayaklanma İngilizlere bağlı olan, Yukarı Ganj Nehri Ovası, Orta Hindistan ve diğer Hindistan bölgelerindeki askerler ve sivil halk arasında yayıldı. Esas askeri çarpışmalar günümüzdeki Hindistan eyaletleri; Uttar Pradeş, Bihar, Kuzey Madhya Pradeş ve Delhi'de yaşandı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kadının toplumdaki yeri</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nda kadının toplumdaki yeri geleneksel ve dinsel birçok nedenden dolayı kısıtlıdır. Bu tutum Tanzimat Dönemi'ne kadar devam etmiş olup Tanzimat döneminin getirdiği eşitlik anlayışı kadın ile erkek arasındaki eşitsizliklere de yansımıştır. Tanzimat döneminde kâğıt üzerinde eşitlik sağlansa bile uygulamada önceki tutum devam etmiştir. Osmanlı'da hukuk kurallarının İslami kaynaklarca belirlenmesi kadın hakları üzerinde de etkisini göstermiştir. Ayrıca Türklerin Orta Asya kökenli olmasından dolayı İslamiyet öncesi dönemlerdeki Türk kültürü, Osmanlı döneminde kadınların sahip oldukları hakların kısıtlı olmasına neden olmuştur. Teokratik ve monarşik rejimli Osmanlı İmparatorluğu'nda şeriat hükümlerinin etkili olması kadınları ev yaşamına itmiştir. Osmanlı'da miras konusunda da kadınların erkeklere oranla daha az miras payına sahip olduğu gözlenmiştir. Osmanlı Mahkemelerinde 2 kadın ancak bir erkeğe denk tutulmuş, dini eğitimde ise kız-erkek ayrımı yapılmayıp kız çocukları sıbyan mekteplerinde eğitim görmüşlerdir. Köydeki kadınlar ise erkekler gibi tarlalarda çalışarak evini yönetip, halı ve kilim dokumasına karşın asla erkekler ile eşit haklara sahip olmamışlardır.

Hindistan'da çeşitli dinî inanç ve uygulamalar ile bulunur. Hindistan'da laiklik, bütün dinlerin devlet tarafından eşit bir şekilde muamele görmesi demektir. Hindistan, 1976'da anayasa değişikliği ile laik devlet olmuştur. Hint altkıtası, Hristiyanlık ve İslam haricindeki dünyanın dört büyük dininin doğduğu yerdir, bunlar; Hinduizm, Budizm, Jainizm ve Sihizm. Hindistan tarihi boyunca din, ülkenin kültürünün önemli bir parçası olmuştur. Dinsel çeşitlilik ve dini hoşgörü, hem yasayla hem de gelenekle ülkede kurulmuştur; Hindistan anayasası, din özgürlüğünün temel bir hak olduğunu ilan etmiştir.

Roop Kanwar (1969-1987), 4 Eylül 1987’de Hindistan’ın Racastan eyaletine bağlı Derola köyünde 18 yaşındayken, sati töreninde yakılarak öldürülen Hint bir kadındır.

Leton mitolojisi, Letonya tarihi boyunca ortaya çıkan, bazen birbirini takip eden nesiller tarafından detaylandırılan ve diğer zamanlarda reddedilip yerine başka açıklayıcı anlatılar konan mitlerin toplamıdır. Bu mitler Leton halkının halk geleneklerinden ve Hıristiyanlık öncesi Baltık mitolojisinden kaynaklanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ram Mohan Roy</span>

Raja Ram Mohan Roy veya Rammohan Roy, Hinduizmin önemli bir reformcusu ve Brahmo Samaj'ın kurucusudur. Aynı zamanda gazeteci ve sosyal yanlış anlaşılmalara karşı mücadeleci kişiliğiyle tanınan Bengalli bir yazardır.

Kongo dini veya Kongo mitolojisi, KiKongo konuşan halkların geniş geleneksel inançları kapsar. Din, dünyayı ve içinde yaşayan ruhları yaratan Nzambi Mpungu adlı bir ana yaratıcı tanrı fikrine dayanmaktadır. Dinde Nganga olarak bilinen rahip doktorları vardır. Bu rahip doktorlar takipçilerinin zihinlerini ve bedenlerini iyileştirmeye çalışır. Bir Nganga olmak gibi aracı roller, diğer ruhlar ve atalar dünyasından iletişim gerektirir. Evren, yaşayanlar ve ölüler dünyası olmak üzere iki dünya arasında bölünmüştür, bu dünyalar bir su kütlesi tarafından bölünmüştür. İnsanlar bu dünyalardan sürekli olarak döngü halinde geçerler.