
Karaciğer, sadece omurgalılarda bulunan, detoksifikasyon, protein sentezi ve sindirim için gerekli olan enzimlerin üretimi de dahil olmak üzere pek çok işleve sahip bir organdır. İnsanlarda karaciğer karın bölgesinde, diyaframın altında bulunur. Karaciğerle ilgili terimler, tıbbi literatürde genellikle Grekçe karaciğer anlamına gelen ἧπᾰρ (hêpar) sözcüğünden türeyen hepat- kökü ile başlar.
Retina (latince:rete) ya da ağkatman çoğu omurgalı ve bazı yumuşakçaların gözünün en içindeki görmeyi sağlayan ışığa ve renge duyarlı hücrelerin bulunduğu göz doku tabakasıdır. Gözün optiği, retinadaki görsel dünyanın odaklanmış iki boyutlu bir görüntü oluşturur ve bu görüntüyü beyne elektriksel sinir uyarılarına çevirerek görsel algı oluşturur. Retina, bir kameradaki film veya görüntü sensörü 'ne benzer bir iş yapar.

Dev hücreli arterit veya temporal arterit, spesifik olarak başa, gözlere ve optik sinirlere kan taşıyan damarların, özellikle temporal arterin enflamasyonudur (iltihaplanması).

Kan damarları dolaşım sisteminin organlarındandır. Görevleri kanı vücudun bölümlerine taşımak olan kan damarlarının farklı türleri vardır. Temel kan damarı tipleri atardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven). Atardamarlar kanı kalpten alıp vücudun farklı bölümlerine taşırken, toplardamarlar vücudun farklı bölümlerinden kanı kalbe taşırlar. Bununla birlikte iki istisna mevcuttur: pulmoner arter kirli kan, pulmoner ven ise temiz kan taşır. Vücuttaki en büyük damar kanın kendisi aracılığıyla tüm vücuda doğru pompalandığı aort atardamarıdır. Vücutta bulunan her organın en az bir tane temiz kanı kalpten getiren ve birden fazla kirli kanı kalbe götüren damarı vardır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100 km kadardır.

Nervus opticus, nervi craniales (encephalici) olarak bilinen 12 kafa çiftinin ikincisidir ve retinadan beyne görme bilgisini taşır. Diensefalonda yer alan bir divertikül olan embriyonik retinal gangliyon hücrelerinden köken aldığı için kesildikten sonra rejenere olamaz.

Kafa veya baş, anatomide hayvan ve insanların en rostral bölümünde bulunan, genellikle beyin, göz, kafatası, kulak, burun ve ağızı içeren kısımdır.
Ön kol Anatomik olarak dirsek ve bilek arasında kalan kısımdır.
Behçet hastalığı, sistemik etkileri olan yangısal bir hastalıktır. Temel bulguları ilk kez Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan ve bu nedenle uluslararası literatürde Behçet Hastalığı ya da Behçet Sendromu olarak adlandırılır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir; infeksiyon hastalıkları, alerji ya da otoimmun kökenli damar yangıları (vaskülitler) grubuna sokulmaktadır. Bazı araştırmacılar, Behçet hastalığının kalıtsal olabileceğini savunmaktadır. Hastaların çoğu 30-40 yaşlarındaki erkektir. Türkiye'de ve Asya ülkelerinde görece sık görülür. Dünya'da en çok Japonya, Türkiye ve İsrail'de görülür.

Sistemik dolaşım, oksijenli kanı kalpten vücuda götürür ve dönüşte kirli kanı kalbe taşır. Dolaşım sisteminin bir parçasıdır. Dolaşımın fizyolojik teorisi ilk olarak William Harvey tarafından 1628'de tanımlanmıştır.

Frenik sinir, boyundan gelip kalp ve akciğerler arasından geçerek diyaframa sinir bağlantısı veren sinir. Diyaframdan gelen duyuları ve beyinden gelen motor sinyalleri aktardığından solunum için önemlidir. Sol ve sağ olmak üzere iki frenik sinir bulunur. Aynı zamanda da 5. 3. ve servikal sinirlerin (C3-C5) katkıları alan insanlarda frenik esas olarak 4 servikal sinir servikal sinir kaynaklanır.

Fossa cubitalis veya fossa cubiti, insan ve diğer insansı hayvanlarda dirseğin ön yüzünde bulunan üçgen şeklinde alan.

Portal ven veya hepatik portal ven, karındaki gastrointestinal kanal, pankreas, dalak ve safra kesesinden kanı karaciğere taşıyan damar. Halihazırda dokulardan geçmiş olan kanın oksijen içeriği nispeten azdır; ancak sindirim sisteminden kana karışan sindirilmiş besin maddeleri açısından zengindir. Bu süreçte kana karışan toksinler de kanda olabilir.

Şah damarı ya da internal karotid arter (İKA), boynun her iki tarafında derinde bulunan, ortak şah damarından köken alan ve beyin ve gözleri besleyen ana damarlardan biridir. ortak şah damarın 3. ve 4. omur seviyesinde dallanmasıyla İKA ve göğüs şah damarından oluşur. Göğüs şah damarı boyun bölgesindeki organları, saçlı deriyi, yüzü, beyin zarlarını besler.

Kavernöz sinus dural venöz sinuslerden biridir. Sella turcicanın yanında, sfenoid kemik ve temporal kemik arasında, lateral sellar kompartman olarak tanımlanan alan içerisinde bulunur.

Supraorbital ven alın bölgesinden başlar ve süperfisiyal temporal ven ile bağlantı halindedir.

Anterior fasiyal ven yüzün yüzeyel ve büyük toplar damarlarından biridir. Burun kökünden Angular ven olarak başlar. Aynı gövde ile aşağı ilerler, nazal küçük venler bu seyirde fasiyal vene katılır. Seyri fasiyal arter ile birliktedir fakat arter gibi kıvrımlı seyir izlemez.

Subklaviyan ven vücudun her iki tarafında bulunan, üst ekstremitelerden venöz kanın kalbe taşınmasında rol oynayan büyük ve santral venlerden biridir. Sol subklaviyan venin lenfatik sistem ile direk bağlantısı vardır ve buradan kan dolaşımına lipid ve diğer yağ bileşikleri taşınır. Çapı kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte ortalama 1–2 cm genişliğindedir.

Kistoid Makular Ödemi ya da Makular Ödemi makula altında sıvı ve protein birikintilerinin toplanması ve santral retinayı etkileyen göz hastalığıdır. Ödem kist oluşumuna neden olduğu için kistoid makula ödemi (KMÖ) denir. Hastalık ilerledikçe hastanın merkezi görmesi kötüleşir. Hastalığın tam sebebi bilinmemektedir. Ödem, ağrısızdır.

Göz çukuru veya orbita, anatomide gözün ve uzantılarının bulunduğu kafatasının boşluğu veya soketidir. "Orbit", kemik soketi ifade etmek için veya içindekileri belirtmek için kullanılabilir. Yetişkin insanda yörüngenin hacmi 30 mililitre, göz 65 mililitre dir. Göz çukurunun içeriği göz ihtiva orbital ve retrobulber fasya, ektraoküler kaslar, II, III, IV, V ve VI numaralı kranyal sinirler, kan damarları, yağ, gözyaşı bezi, kesesi ve kanalı, göz kapakları, orta ve yanal palpebral bağlar, kontrol bağları, suspensor bağ, septum, siliyer ganglion ve kısa siliyer sinirlerdir.
Terson sendromu; İntrakraniyal hemorajilere eşlik eden vitreus kanaması Terson Sendromu olarak adlandırılmaktadır. Sendrom genellikle subaraknoid kanama sonrası görme azlığı ile ortaya çıkan nadir bir klinik durumdur.