Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.
Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.
Aile veya ocak, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen sosyal bir yapı. En küçük, yani "çekirdek" olarak adlandırılan bir aile; baba, anne ve çocuklardan oluşur.
Ekonominin genelde bağlı olduğu alan tarih boyunca, zaman ilerledikçe değişiklik göstermiştir. Yerleşik hayata geçilmesiyle başlayıp gelişen tarım etkinlikleri "Tarım Toplumu"nu doğurmuş; makineleşme, fabrikalaşma gibi gelişmelerle, yani sanayi devrimi ile birlikte de "Sanayi Toplumu" kavramı ortaya çıkmıştır. Son dönemlerde hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojileri ise "Bilgi Toplumu" kavramının varlığına sebebiyet vermiştir.
Evlilik, hemen hemen tüm kültürlerde evrensel olarak yer edinmiş, evli çift ile sahip olabilecekleri çocuklar arasında haklar ve yükümlülükler içeren; ve yasalar, kurallar, gelenekler, inançlar ve tutumlarla düzenlenen, yasal ve sosyal olarak onaylanmış cinsel ve ekonomik bir birliktelik olarak tanımlanır.
Sosyal bilimler, toplumsal bilimler veya toplum bilimleri; insanın muhatabı olan her şey ile ilişkisini araştıran, olayları incelerken merkeze insanı ve insanların oluşturduğu toplumu koyan akademik disiplinler bütünüdür. İnsan ile yazı bulunduktan sonraki zamanın ilişkisini araştıran tarih, insan ile bulunduğu çevrenin ilişkisini araştıran coğrafya, insanların oluşturduğu toplumu araştıran sosyoloji gibi bilim dalları sosyal bilimlere örnek olarak gösterilebilir. Türkiye'de zaman zaman sözel bilimler olarak da anılırlar. Sosyal bilimlerin sanat ve beşeri bilimlerden temel farkı, insanlığı incelerken nitel ve nicel bilimsel yöntemlerin kullanımını içermesidir. Bu terim, 19. yüzyılda, "toplumun özgün bilimi" sosyolojiyi ifade etmek için kullanılmaktaydı. Ancak günümüzde antropoloji, arkeoloji, iktisat, ilahiyat ve din bilimleri, beşeri coğrafya, dil bilimi, işletme, müzik bilimi, siyaset bilimi, psikoloji, hemşirelik ve sosyal tarihi içeren birçok akademik branşı ifade eder.
Sanayi, endüstri veya işleyim devamlı veya belli zamanlarda, makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirerek toplu üretimde bulunan faaliyet dalı ve ekonominin ana sektörlerinden birisidir.
İşlevselcilik (İngilizce:Functionalism), Sosyal Bilimlerde, özellikle Sosyoloji ve Sosyokültürel Antropoloji disiplinlerinde esas olarak en derinde bireysel biyolojik gereksinimleri yerine getirme temelinde ortak çareler arayarak tesis edilmiş olan toplumsal kurumları ya da kurumlaşmayı açıklamaya çalışan bir paradigmadır. Sosyal gereksinimleri yerine getiren sosyal kurumların bunu yerine getiriş biçimlerine; özellikle istikrarlı, kararlı toplum yapısı üzerine odaklanır. İşlevselcilik, yaklaşımın diğer öğretileri ile beraber ana sosyolojik yaklaşımdır. Tıpkı çatışmacı kuram ve etkileşimcilik gibi. İşlevselcilik, önce Emile Durkheim ile şekillenmiş daha sonra ise yakın yüzyılda Talcott Parsons tarafından geliştirilmiştir. Aynı zamanda 20. yy. sosyologları tarafından da kurama çok önemli katkılar yapılmıştır ve bu yaklaşım 1970'lere kadar, yani yeni ve eleştirel argümanlarla karşılaşıncaya kadar popüler etkinliğini sürdürmüştür.
Bilişim Çağı bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişimin insanlık tarihinde toplumsal, ekonomik ve bilimsel değişimin yönünü yeniden belirlediği ve giderek ağ toplumunun ortaya çıktığı döneme verilen addır. Başta imalat sanayii olmak üzere, ulaştırma, inşaat ve enerji sektörlerindeki gelişmelerin toplumsal ve ekonomik değişimin itici gücü olduğu endüstri toplumunun gelecekte neye evrileceği konusundaki tartışmalar 1950'lerin sonlarında başlamıştır. Başlangıçta bu döneme Endüstri Sonrası Çağı denmiştir. Bilgi Toplumu/Çağı, Enformasyon Toplumu/Çağı, İnternet Toplumu/Çağı, Elektronik Çağ, Siber Toplum/Çağ, Dijital Çağ, Sanayi-ötesi Çağ, Post-Modern Çağ, Yeni Çağ gibi çeşitli isimlerle de bilinmektedir. 1980'lerde İnternet'in kullanımının yaygınlaşması ve nihayet 1995'te tamamen serbest bırakılmasından sonra endüstri sonrası terimi yerini enformasyon sözcüğüyle değiştirmiş, kavram Türkçeye Bilişim Çağı ya da Bilgi Çağı olarak yerleşmiştir. Günümüzde "Bilişim Çağı" terimi, 1990'lardan bugüne kadar olan süre için kullanılmaktadır.
Halk hikâyesi veya halk öyküsü, toplumsal iz bırakmış bir olaydan veya bir yazınsal ürünün sözlü kültürde bıraktığı derin etkiden kaynaklanarak ortaya çıkan halk edebiyatı ürünlerine verilen ad. Ayrıca, bazı halk bilimciler halk öyküsünü: "Çağdaş çağlara yaklaştıkça geçirdiği değişimle destanların yerini tutan halk ürünü." olarak görmüştür. Destanlar olağanüstü ögelerin çokça rastlandığı türlerdir. Halk hikâyeleri ise olağanüstülük düzeyinin ikinci safhasında yer alır ve destanlara oranla halk hikâyelerinin olay örgüsü daha gerçekçidir. Halk hikâyeleri bu yönüyle modern çağların yazın türleri olan roman ve öykü gibi mensur türlerle, destan arasında bir geçiş sürecini yansıtan ürünlerdir. Halk hikâyelerinde olaylar belirli kahramanların üzerine kurulmuştur. Bu kahramanlar çoğu kez; tanınmış bir edebî ürünün içeriğinde yer alan kahramanların topluma mal olması ve anonimleşmesiyle oluşmuştur. Aslen Divan edebiyatı'na ait mesneviler olan Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin gibi eserler, taç eserlerin toplum tarafından sözlü kültüre aktarılıp "halk hikâyesi" haline gelmesinin en önemli örnekleridir. Bunun yanında halk edebiyatı ürünlerinde de bu duruma rastlanmaktadır. Örneğin, Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı; toplumun beğenerek halk hikâyeleştirme sürecine dahil ettiği eserlerdendir. 1930'da edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü, Genç Osman Destanı'nı halk hikâyelerinin oluşum evrelerini tespit etmek maksadıyla incelemiştir. Ayrıca bu çalışma; Türk edebiyatındaki anonim hikâyeleşme süreci hakkında yapılmış ilk çalışmalardan biri olmuştur.
Avcı ve toplayıcı, kültüre alınmış bitkilerin tarımını yapan ya da evcilleştirilmiş hayvanları yetiştiren toplumların aksine, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayan, yabani bitkileri toplayıp yabani hayvanları avlayan toplumlardır. Tarımın ve hayvancılığın gelişiminden önce bütün toplumların yaşam tarzı olan avcı ve toplayıcılık, bugün bu uğraşlarla geçimini sağlamayan toplumlarda görülür. Avcılık daha çok erkeklerce yapılırken, yabani bitki ve meyve toplayıcılık da büyük ölçüde kadın ve çocuklarca yapılmaktadır.
Yaş ayrımcılığı herhangi bir bireye ya da gruba yaşından ötürü yapılan ayrımcılık türüdür. Yaş ayrımcılığı sistematik bir şekilde ya da istemsizce gerçekleşebilir. Yaş ayrımcılığı üç temel kategoride ele alınabilir. Bunlar yaşlı bireylere, yaşlanma sürecine ve yaşlılığa karşı oluşmuş önyargılı yaklaşımlar; yaşlı bireylere karşı ayrımcı tavırlar ve yaşlı bireyler hakkındaki kalıplaşmış algıları destekleyen kurumsal uygulamalar ve politikalar olarak sınıflandırılır.
Dayanışma, solidarizm veya solidarite; bir topluluğu oluşturan gruplar veya sınıflar arasında psikolojik bir birlik duygusu yaratan duygu, düşünce ve ortak çıkarlarla birbirlerine karşılıklı olarak bağlanmasıdır. Sınıf işbirliği savunur ve sınıf çatışmasını reddeder. Kolektivizmden farklı olarak dayanışmacılık, bireyleri reddetmez ve bireyleri toplumun temeli olarak görür. Toplum içindeki sosyal ilişkilerden yararlanarak insanların birbirlerine bağlı olduğunu savunur. Terim sosyal bilimlerde, özellikle sosyolojide ve psikolojide yaygın olarak kullanılır.
Tarım toplumu, ekonomisi tarıma dayalı ve nüfusun çoğunluğunun tarım sektöründe çalışan bir toplumdur. Tarım toplumunda toprak yetiştiriciliği refahın başlıca kaynağıdır. Tarım toplumu avcı-toplayıcı toplumundan sonra gelmektedir ve yerini sanayi toplumuna bırakmaktadır. Tarım toplumuna geçiş Cilalı Taş Devri'nde başlanmış olup günümüzde de varlıklarını sürdürmektedirler. İnsanlık tarihinin çoğunda sosyo-ekonomik örgütlenmenin en yaygın biçimi olmuştur.
Sosyalist hukuk, komünizmin hakim olduğu eski SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde ve günümüzde Küba, Kuzey Kore ve yumuşatılmış şekilde Çin'de uygulanan Marksist-Leninist ideolojiye dayalı hukuk sistemi.
Cinsiyet rolü olarak da bilinen bir cinsiyet rolü, bir kişinin cinsiyetine bağlı olarak bir kişi için genellikle kabul edilebilir, uygun veya arzu edilir olarak kabul edilen bir dizi davranış ve tutumu kapsayan sosyal bir roldür. İstisnalar ve varyasyonlar olmasına rağmen, toplumsal cinsiyet rolleri genellikle erkeklik ve kadınlık kavramlarına odaklanır.
John Leslie Mackie Avustralyalı bir filozoftur. Din felsefesine, metafizik ve dil felsefesine önemli katkılar sağladı ve belki de en çok meta-etik konusundaki görüşleriyle, özellikle de ahlaki şüpheciliği savunmasıyla tanınıyordur. Altı kitap yazmıştır. En çok bilinen Etik: Doğru ve Yanlış İcat Etmek (1977); kitap, cesurca "Nesnel değer yoktur" ifadesini kullanarak başlamaktadır. Kitap, etik keşfedilmek yerine icat edilmelidir tartışması üzerinedir.
Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.
Sanayideki iş sistemlerini inceleyen koldur.Çalışanların birbirleriyle ve işletmeye karşı olan ilişkisini, işin insana olan etkisini gibi konuları inceler. İnsanlık tarihi boyunca, ilkel dönemlerden tarım toplumuna, tarım toplumundan endüstri toplumuna, bugün ise post endüstriyel topluma doğru değişme görülmektedir. Buna göre; her devrin özelliklerinin iş ilişkileri ortaya çıkmaktadır.Örneğin;Sanayi Devrimi'yle daha ucuz mal ve hizmetin ortaya çıkmasıdır.Bir başka örnek Sanayi Devrimi'ne bağlı olarak daha hızlı imalat süreci ortaya çıkıp makinelerin el emeğinden daha hızlı olmasıdır.Sanayi sosyolojisinin bir başka adı endüstri sosyolojisidir.Endüstri sosyolojisinin temel kavramları endüstri ve sosyolojidir.Endüstri sosyolojisinin önemi endüstriyel toplumda istikrarı sağlama ve sanayi toplumunun probmlemlerine çözümler bulmaktır.Sanayi sosyolojisi,Sektördeki probmlemleri bulmaya destek olur ve çözümler sunar.Kişinin bireysel faaliyetleri ile sanayi faaliyetleriyle olan ilişkiyi anlamaya destek olur.Sanayileşmenin gelişmesiyle ortaya çıkan problemlerin büyüklüğünü analiz eder.
Sosyal ekoloji, ekolojik ve sosyal konular arasındaki ilişki hakkında felsefi bir kuramdır.